Grace Moore ile mülâkat Güzel sesli yıldızın Pariste 14 temmuz akşamı başına gelenler Paris (Hususi muhabirimizden) — Amerikalı meşhur yıldız Grace Moore- in Parise geldiğini işittim, Kendisile bir mülâkat yapmak için müracaat ettim. Otelinden yıldızın Parisi tekrar fakat on dört temmuz şet iklerini görmek için o gün geleceğini söylediler, Bu büyük muganniye ve si. nema yıldız: ele geçirebilmek için 14 temmuz günü akşam üstü tekrar oteline gittim, bir randevu İstedim, Ertesi gün saat on birde davet edil dim Cumart de otele git yıldızın gece pek geç geldiğini ve henüz uykuda olduğunu söylediler. Bekledim. Saat on bir bu- çukta yıldızın dairesine çağrıldım londa sevimli yıldız beni gü- bul etti. Henüz yataktan kalk- miş pijaması arkasında idi. Bina ma- zeret beyan etti: - Sizi on birde davet edip on bir buçukta Kabul ettiğim için çok tees- , Kıyafetimi de mazur gö- rı. çünkü giyineyim desem sizi da- ha uzun bekletecektim, bul ediyorum. Gece dörtte otelime ge- lebildim. Pariste on dört temmuz mil. li bayramını hiç görmediğimden fırsata tan istifade ettim. Yarın tekrar Parisi terkedeceğim, fakat tekrar geleceğim. - Kimleri gördünüz, nerelere git- tiniz? — Her i bir hamlede dolaştım, olaştım diyorum -amma bazı yerlerde de otomebil takılıp kaldı. Ondört terh, muz gecesi çok şenlikli bir gece, fakât otomobiller için çok fena, çünkü her. | köşe başında bir balo... Arabaları ge- çirmiyorlar... Hattâ bu yüzden başi- mıza ufak bir vaka da geldi. Tamam operaya yaklaşmıştık, ben Marlene Dietrich şarkı söylerken görmek ar. zu ediyordum, şoföre «aman bir çare bul vaktile yetişeyimu dedim. Fakat ne mümkün gene bir baloya çattık. Halk dolmuş dansediyorlar. Şoför biran bir aralık bulup halkın arasın- dan geçmek istedi, sen misin geçmek isteyen erkek kadın bütün mahallenin | gençli ablukaya aldılar, hem| haykırıyorlar, hem de otomobili sallı- yorlar. Anladım ki, ceza şiddetli ola- şoföre Amerikalı muganniye ; ce Moore çok rica ediyor bırakınız Ga geçelim, operâya gitmek için en kes tirme y ası...» diye söyle dedim, şoför dediğimi tekraladı. E lefa halk bir aha kopardt. İçlerinden biri şam aramızdan geçebilmek için herkes bir isim takınıyor, eğer ara- badaki hakikaten Grace Moore ise bi- 26 bir (Marseyez) teganni etsin o za- man bırakırız demez mi? s artık bendeki telâşı tasavvur edi. niz. Düşündüm taşındım baktım aha- linin emrine itaatten başka çare yok otomobilin İçinde Marseyyezi söyleme- ge başladım. Bir alkış tufanı koptu. Bravo, bravo yaşa Grace Moore diye hemen yol açtılar, otomobilim geçti. | Bunu hiç unutmıyacağım. — Siz ne için ön dört temmuz ge- cesi hiç bir yerde şarkı söylemeği ka- bul etmediniz? — işte onun cezasını çektim ya. Bir | çok yerlerde şarkı söylemekliğim için | müracaat ettiler, serbes kalıp on dört temmuz gecesini daha iyi görebilmek için reddettim... İkinci vaka da Menillmentant'da ba- şıma geldi, Moris Şövalyenin doğdu- ğu mahalle orası olduğu için Moris Şö- valye her sene orada şarkı söyler. Mo- risi göreyim dedim, Tamam Morisin | Şarkı söylediği yerin önüne sokuldum. Bir de ne bakayım Moris hem şarkı söy- Tüyor hem de bana bakıyor, e kadar çok bakıyor ki herkesin nağarı dikka- tini üstüme çekti. Nihayet h günü tamam saat on &ir- bekletme- £ mek iiçp böyle sabah tuvaletimle ka- * Grace Moore risi bırakıp bana bakmağa başladı. İç- | lerinden bir genç kız yüksek sesle Gra- ce Moore, Grace Moore!.. diye bağır- mağa başladı, derken ahali hep bir ağızdan — «Grace Moor, şarkı söyle, şarkı söyle...» diye başlamazlar mı ey- vah delm, şimdi ne yapacağım, bere- ket versin yanımdaki ahbabım beni | elimden çekti hemen otomobile atla- dık, kaçtık. Biz kaçarken Moriste mu- ziplik yapmak için: Kaçıyor yaka» Yayın, diye alaya başladı. O aralıkta işin ne şekilde olduğu- nun farkına varmıyan ve ciddiye alan bir polis memuru peşimize düşmez mi, e artık gülmekten bayılacaktık. Niha- yet arabayı durdurdu penceresinden ' kafasını içeri soktu: «Siz kimsiniz, hüviyet vesikamız» | dedi. Bir Amerikalı sinema yıldızı ve Grace Moore dedim, vesikamı göster- dim. Zavallı polis memuru mahcup ol- du, gülerek af diledi, çekildi. İşin daha şık ciheti ayni zamanda vaka içinde bir vaka daha oldu, traji, komik birşey. Öyle zamanlarda halkın toplandığı yerlerde çok yankesiciler fi. lân da olur, polis benimle meşgul iken gene halk arasında: — Yakala, kaçıyor maçıyor diye ikin. ci bir patırdı, sadalar filân, polis me- muru da bizden aldığı ders üzerine te- bessümünü muhafaza ederek halkın telâşına bakıyor ve hiç şüphesiz oda lâtifedir diye düşünerek yerinden kı. pırdamıyordu. Bir de o esnada ihtiyar bir kadın polisin yanına koştu: | | — Aman çantam çalındı, on dört temmuz gecesi belki evde bir kazaya uğrar diye bütün sermayemi yanıma aldım, şimdi ben ne yapacağım... diye ağlamağa başladı. Artık siz polisin ha- lini tasavvur ediniz ne yapsın kimi tevkif etsin. Yankesici halkın arasına çoktan karıştı. Biçare kadıncağıza o j kadar acıcım ki, çantasında kaç po- rası varmış onu anlamak istedim. Şo- förüm vasıtasile sordum. Zavallıcık İ çantasında dört yüz elli frangı varmış, ihtiyar olduğu için baloya gelmiyecek- miş amma torunları küçük olduğu için onlara nezâret'etmek için gelmiş. Benim yüzümden kadıncağızın çanta. sı gittiğinden dolayı bu parayı ken. disine vermeği bir vazife bildim, ka- dıncağız sevinçten çıldırdı. Benim yüzümden diyorum, çünkü yankesici pek kurnaz birşey “olacak, halk arasında «kaçıyor, yakalayın makalayın» sadalarını işitince ahali- nin nazarı dikkati benim üstüme açı)- dığından fırsattan istifade etmek iste- miş, ve tahmini de doğru çıkmıştır. -— Demek oluyor ki, bütün gayreti- nize rağmen rahat bir on dört Lem- muz gecesini pek iyi geçiremediniz? — Sormayınız, ne kadar cehdetsen bir murada olmaz mukadderden ziyade derler, benim on dört temmuz gecem de öyle'geçti. — Başka nerelere gittiniz, gündüz revuyu gördünüz mü? — Mârlene Dietrich"! opera meyda- nında şarkı söylerken gördüm, cidden pek muvaffak oldu. Halk ortasına çı. kıp hiç şarkı söylemediği halde birinci defa olarak çok iyi söyledi. Amma di- yeceksiniz ki, Marlene aktrislikten gel miş böyle bir eğlencede şarkı . söyle mekten mi çekinecek. Herşeyin bir hu- susiyeti vardır. Oynamak veya söy- lemek başka, sinemada oynamak ge- ne başkadır, Böyle umumi eğlenceler. de ise hissiyat büsbütün başkadır. Ben kendi hesabıma tiyatro ve sinemadan başka yerde katiyen şarkı söylemem ve oynamam. İşte bu sebepten teklif. leri kabul etmedim. Belki bazı müstes- na fırsatlarda şarkı söylemişimdir, fa- kat herhalde pek nadir vaki olur Mülâkatın ikinci kısmını diğer mek- tubumda bildireceğim, — B, 0, 1 Ağustos 1939 e SOFYA MEKTUPLARI Bulgaristanda Domates ihracatı her sene artıyor Yakında başlayacak olan Üzüm ihracatı için büyük hazırlıklar vardır b İ Sofya, temmuz — Bulgarislandan domates ihracatı süratle devam edi- yor. Aym yirmi üçücü gününe kadar Bulgaristandan garp memleketlerine 1500 vagon domates ihraç edilmiştir. Domates, Bulgar müstahsillerine iyi para okazandırdığından, sarfedilen | gayretler neticesi olarak bu yıl dome- tes ihracatına geçen senekinden er- ken, 22 hazirandan itibaren başlandı. Halbuki geçen 1938 yılında daha geç olarak 3 temmuzda başlanarak 2i ağustosta nihayet verilmişti. 1937 de ise 29 haziranda başlanılmış ve 26 temmuzda bitirilmişti. Erken olarak Avrupa pazarlarına sevkedilmekle, domatesin yabancı pa- zarlarda rakipsiz olarak daha fazla sürüm yaptığı ve flatçe de para etti. ği görülmüstür. 1938 senesinde Bul- gar dömates ihracatı 1300 vagonu bul. muştu, Henüz arkası kesilmiyen do. mates ihracatı bu sene çok fazladır. Şimdiden 200 vagon fazlalık göster- miştir, Harpten sonra domates târlaları Bulgaristanda hep 4000 dekardan iba- ret idi. İhracatın ehemmiyeti sebebi. le artan bu tarlalar, 1930 - 1934 sene- leri arasında 9,030 dekar genişliğinde olmuş, 1936 senesinde 12,780 dekara çıkmış ve 937 yılında da 22,740 dekan bulmuştur. Bittabi domates tarlalarının geniş- lemesi ile domates istihsalât ve ihra- catı da artmıştır. Domates ihracatına Bulgaristan 1930 yılından itibaren başlanmıştır. İhracat gittikçe ehem miyet kesbetmiştir. Domates ihracatı- nın ne suretle arttığı aşağıdaki son beş senelik cedvelden anlaşılacaktır: Sene Mimdar Leva 1904 te 219 ton 150,639 1939 te 919 ton 150,63: 1995 w 2545 ton 10.495,199 1936 da 4201 ton 20810 M8 14817 de 1470 ton 20,171.82 1598 de 6405 ton 24.926.535 Bulgar domateslerinin başlıca müş- terisi Almanyadır. 19â8 de istihsal edi- len 6,495 ton domatesin hemen hepsi yani 6,440 lonu, sabık Avusturya da dahil olarak, Almanyaya sevkedilmiş. tir, Şu halde, Bulgar domates ihraca- tınm yüzde 99 u Almanyaya yapılı- yor, demektir. Bunun yanında Polon- ya ve İsviçreye de domates gönderili- yor. 'Taze ve yaş domatesten başka Bul. gar domatesleri Avrupa pazarlarına konserve edilerek ve ezme (salça) ha- halinde de ihraç ediliyor. Bunlar, Bulgar ihracatında yeni iki ihracat maddesidir. 1938 de kuraklığın tesirlle domates ihracatı azalmış, 100 tone düşmüştür. Bulgar domates ezmelerinin pazar- lan Almanya, İngiltere ve İsviçredir. Yalnız buralarda Bulgar domates ez- melerine, Macar, İtalyan domates kon. serve mamulâtı rakip çıkmaktadır. Bu rekâbeti de önlemeğe çalışıyorlar, 1937 yılında ike kulularla am- i a Ed Ürüm taşıyan bir Bulgar kızı balâjlı olarak İngiltereye 3,150,000 leva tutarında 395 ton domates kon- servesi gönderilmiştir. Üzüm ihracatına başlanıyor Ağustosun ilk haftasında başlana- caktır. Bu münasebetle bütün hazır- lıklar tamamlanmış ve ihracat için her sene çıkan boş yük vagonu buh- ranının da önü alınmak üzere, Avru- paya pek çok yük vagonu ısmarlan- muştur. Bulgar Demiryolları müdürü Kol çev'in, Zora gâzetesine dediği ne göre, Almanya ve Macaris- tandan 1,125 yük vagonu ve 108 yolcu - vagonu alınmıştır . Bunlar, 18 kadar Bulgaristana ge- lecektir. Lokomotifler de alınacaktır. 15 motrisin ithali için de müzakerede bulunulmaktadır. Bu suretle bundan #onrâ Bulgar Demiryollarında ihracat için vagon buhranının önü alırmış olacaktır. Vagonlar, üzüm ihracatına yetiş- medikleri takdirde Yugoslavya gibi | bazi dost memleketlerden kira ile yük vagonu alınacaktır. Nitekim geçen sene Bulgür üzüm ihracatı, kısmen Yugoslav vagonlarile yapılmıştı. Bulgar üzüm ihracatı, bülün Bul gar yaş, taze meyva ve #ebze ihraca- ının başında gelir. B rekor kıran üzüm ihracatı Bulgaristanda seneden seneye artıyor. 1937 senesin- de Bulgaristandan 8000 vagon kadar üzün ihraç edilmişti, 1938 yılı üzüm ihracatı ise 12,000 vagonu ge Çürüksüz, beresiz gayet temiz olarak ihraç edilen Bulgar üzümleri hariçte iyi müşteri bulmuşlardır Bulgar üzümleri Almanya ve garbi Avrupa ve Skandinavya leketlerine gönderilmektedir. Üzüm ihracatı Tuna ve Karadeniz ve Yu- gösiavya tarikile soğuk havalı vagon ve vapurlarla yapılıyor. Üzümler kis- men de tavvarelerle gönderilmekte ir. Bulgaristan, Türkiyeye en- düstri mamulâtı ihraç edecek Dnevnik gazetesinin yazdığına gö- re, son zamanlarda, Bulgaristandan Türkiyeye Bulgar sın»! mamulâtı ıh- TaÇ edilmesi: in teökiklerde bulunul- maktadır. Bu maksadia, Varna Ve Burgaz T'coret odalarında Sofyada Ticaret Nezarte'ne teşebbüslerde bu- lunulmuş ve Türkiyeye Bulgaristan- dan ne gibi Dulgar sınai mâmulâtı ih- raç edilebileceği tedkik edilmiştir. Türkiyeye ihraç edilebilecek Bulgar sinai malları şunlar olabilecektir; Yün ve pamuk tarak makineleri, paçavra için makineler, muhtelif cins pompalar, pancar kesmek için Âlât, edevat, mübtelif kazmalar, kürekler, baltalar, sobalar, muhtelif cins kar- yolalar, kilitler, fıçıcılk makineleri, yemek pişime makineleri ve saire, Bu maddelerin Türkiyeye o serbes halde ihracı ve takas maselesi tedkik edilmektedir.