—— Akrabamdan bay Murad gülerek anlattı: — Aman, duydun mu, İzmirde ne olmuş. . — Nereden duyayım?... Kim bilir neler olmuştur... Koca şehir... Yok yok, dinle bak... Vallâhi gü- Jeceksin.. Bföndim, bizim Şişman Nahid diye bir arkadaşımız var... Amma ne Şiş- man mübarek... Yüz elti kiloluk... Bo yu da kısa... Tosparlak, yusyuvarlak! Bu Nahid şirini, Karşıyakadan va- purâ binmiş... İzmirin sıcağı, İstan- bulunkine de benzemiyor... Meded Al- lah... Zaten iskelede, bir ayran, bir ay- Tan daha... Üst üste dikmiş hazret.. Buram buram terliyor... Of, pof!... kiden enfiye için kullanılan çeşit üç mendil çıkarmış... Kendini biliyor... Tertibatlı çikmiz yola... Bunlardan bi- rini şöğöyle sırtından bastonunun ucile aşağı doğru itmiş... Çünkü kolu şişmanlıktan arkaya erişmiyor... İkin- tiyi boynuna, oburların havlu bağla- ması kabilinden bağlamış, ense kö- künde koskocaman bir fiyangol... İm de puf puf yelpazeleni- - Şapkasını geriye itmiş... Alnın. e inel taneleri gibi terler pırıldıyor. Yavaş yavaş sağa sola biriken yol- cular onun bu haline bakar, güler- lermiş... Fakat Hacı bey böyle şeyle- re alışkın... Hattâ komsu çacukarının alaalaheyle peşine takıldıkları da sık sık vaki olduğu için kös dinlemiş... Aldırmıyor... Karşısına minimini, cicibici bir kü- çük bayan gelip oturmuş. O da vapu- Ta aceleyle gelmiş... Pespembe Ol muş... Taze kanı ince derisinden di- şarı fışkıracak gibi... İzmir bul. Tale ortasında İzmir... Yalnız yüz elli kilolukları değil, böyle çıtırpıtırları da kasar kavurur.. O da çantasını ei Bir ipek mendil çıkarmış... Yüzünü gözünü kurulayıp duruyor... Fakat vapur hareket etmiş... Mu. zip bir rüzgâr darbesi, kızcağızın men- dilini alarak... Pırrr... Uçurtmuş... Hâydi bakalım bizim Nahid cenapla- nmnın dizerinin üstüne.. Malüm ya: Biğrünler vurdumduj- maz olurmuş... Nahid etrafında ce- reyan eden bü hâdiseyi farkedeme- miş... Sağdan kık pik etmişler... Sol- dan hık fık ... Fakat o istifini, vakar ve azametini bozmuyor... Habire te- rini silmekle meşgul... Küçük hanım, elinden uçurttuğu BULMACAMIZ başı. 7 — İngiltere. 8 — 'Tersi yapışmadır - Ümld et, 9 — Dangalağın başı - Tersi.bir içkidir. 10 — Bir erkek ismi - Yazı tahmil. Yukardan aşağı: 1 — Ahrette. 2 — Taharriyat yapmak. 3 — Merkez - Çocuk uyutan şarkı. 4 — Bikıntı veren - Tahkir nidası, $ — Sorgu edatı. 8 — Tersi sıfat edatıdır - Parlak değil. 7 — Bir peygamber ismi - Başına «Es gelirse öksüzler demektir. 8 — Twlik et - Mektubum en son keli- mesi - Nota, 9 — Familya. 10: — El dokundurtmamak. Gecen bulmacamızın balli Soldan sağa: 3 1 — Güverein, 2 — Eşek, Şasi, 3 — Cüretetmek, 4 — Emir, Resmi, 5 — Keş- Ukte, Eşya, 7 — Eh, 8 — UVâr, İmale, Sat, 10 — İlereldedi. Yukardan aşağı: I — Gecrkuyu, 2 — Üşümek. Alt, 3 — Ekerken, Ağ, 9 — Alle, m PR ke relalekapi hp mendilin münasebetsiz yere konma- sından mahçup, ne yapacağını bile- mezmiş... Bir an mütereddid, ileri doğru bir adun mı atsın, geri mi çe- kilsin, kestirememiş... Bir elini uzat- mış... Minimini parmacığı mendilini gösteriyor... Gözleri Nahidin gözleri- nl arıyor... İşte tam o esnada, hazret, kahkahaların fazlalaşmasile muhiti. ne karşı bir alâka duymuş... Kalın, Jök gerdanını küçük hanıma doğru gevirmiş..... Bir de ne görsün!,, Kızcağız parmağile « onun göbeği hi- zasını gösteriyor, O da metakla göz- lerini eğmiş... me kamının altında ne gör- . Beyaz bir şeyin ucu, koyu renk ii üstünde görünüyor. — Şimdi anladım, bana deminden- beri niçin güldüklerini! - diye düşün- müş, - Meğer uçkurumu dışarıda unutmuşum... Ve bir parmak darbesile, mendili, pantalonunun düğmeleri arasından içeri sokmuş... Bir umumi kahkaha... Fakat gülerler çapkınlar.. fazla şişmanlık böyledir... Adam sen de... Vapur da yanaştı... İnmiş.. Pürazamet... pürvakar... Devam eden kahkahalara metelik vermeden, bir taksiye atlamış... Eve.. — Hanım! — Ne 0, bey? — Ne clacak?... Aman tere bat- tam... Ver çu pijamaları... — Neredeydin? — Nerede olacağım?,.. Ekmek pa- rası çıkarmak için ırgat gibi didini- yoruz! Kuzum çekiver şu pantalo- numu! Birdenbire hanımın götleri faltaşı gibi açılmış: — Tu... Ulanmaz!... Tu... Kepe- ze. . Senin ırgat gibi ddinmen bu ha? . Nedir bu kadın mendili?... Ne- Tenden çıktı?... Bu heyetinle haya et- miyorsun,.. Haydi inkâr et... İnkâr Bu cürmü meşhnddin sonfa ağzını açıyor musun?.. Al $a- na... Al sana... ... Bu hikâyeyi bana «İstanbulda bir | tramvayda cereyan etti!» diye öc an- lattılar.. Her halde bir yerde vukua gelmiş... Muhakkak ki hayali değil... Başka bir refikim de duyup hikâye di- ye yazdıysa hayalinin mahsulü olmadı- İ ğına inanın! (Vâ - Nü) Nöbetçi “eczaneler Beyoğlu tarafı: Okçumusa cadde- sinde Doğruyol, Topçular caddesinde 8poridis, Tünelde Matkoviç, Galata- sarayda Kanruk, Firuzağada Ertuğrul, Tarlabaşında Nihad, Kurtuluşta Nec- det Ekrem, Şişlide Pertev, Sarıyer: Asaf, İstanbel ciheti: İsmail Hakln, Ka- Eminönü: Sirkecide iahmüd Cevad, Bakir , Aksaray: Yenikapıda Emilyati, Kumkupi: Cemil, Küçükpazar; Hasan Hulüsi, Samatya: Kocamutafapaşada Rıdvan, Alemdar: Çemberlitaşta Sırrı Rasim, Şehremini: Ahmed Hamdi. Kadıköy: Eski Büyük Eczane, Üsküdar: da Merkez, Heybeliada: yükada: Halk. Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Bey- İskele €âddesinde İskelebaşın- Atanaş, Bü- Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Cemaziyelâhir 13 — Mısır 86 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yalar K. 748 926 452 848 1200 150 Va, 281 4541220 1928 2119 İdarehane: Babıhli civarı Acımusluk » sokak No. 13 ağu. 1048 m. 182K0/8 180 Ew. Ankara Radyosu TAG 1974m. 15196 Ko/s. 20 Kw. Ankara Radyosu TAP. 70m. M65Kc/5 Ew TÜRKİYE SAATİLE Pazar 30/1/839 1340: Program, 1235: Türk müsiği: An- kara radyosu küme 8es ve saz heyeti (Halk lodileri ve oyunları), 13: Memleket saat ayar, ajans ve meteoroloji haberleri, 1318: Müzik (Küçük orkestra - Şef: Ne- «ip Aşkın): 1 — Drigo - Esmeralda balet sülti No, 1, 2 — Dohnanyi - Rapsodi do majör, 3 — Drigo - Arlökenin balet siliti No. 3, 4 — Franz Lehar - Şen dul operetinden poppuri, & — Walter Nocak - Köy hikâyeleri, 6 — Drigo - Es- meralda balet sülti No. 2, 14,18 - 14,30: Müzik Odelodiler - PL). 1830: Program, 1835: Müzik (İbrahim Özgür ve Ateş böcekleri - Şen odr muzi- #0, 18,05: Çocuk saati, 1035: Türk mü- 2iği (Fasıl heyeti), 20,10: Neşeli piâklar - R, 20,15: Mümk (Solistler - Pİ), 2030 Memleket sant ayarı, ajans ve meteoro- loji haberleri, 2145: Türk müziği: 1 — Leylâ hanım - Hüzzam şarkı - Ey sabaln büsnüan , 2 — Leylâ hanım - Hüsyam şarkı - Harabı intizar oldum, 3 — Sa- dedin Kaynak - Maye türkü - Çıkar yü- celerden haber sorarım, 4 — Zeki Meh- med ağa - Zâvll peşrev, 5 — Mehmed ağa - Zâvli ağır semâl - Bulunmaz nevci- vansın, .0 —— Refik Fersan. — Mahur şar- | 'kı - Bir neşe yarat hasta gönül, 7 — Ke- mençe taksimi, 8 — ibrahim ağa - Ma- hur türkü - Sabah olsun ben şu yerden, 9 — Selim IM - Zâvli yürük semai - Almış nişarlı tiri, 10 — Mehmed ağa - Zâvil saz semaisi, 2130: Müzik (Cazband - PL), 2045 - 28: Son ajans, spor haberleri ve yarınki progrum., Avrupa İstasyonları Saat 20de Berlin 20 spor ve muzik — Hamburg 20 dans — Münih 2020 keman — Bükreş 20,15 hafif muzika — Hilversum 11 2055 karışık muzika — Sofya 2030 konser — Stokholm 2030 hafif muzika — Toulouse 20,15 operet muzikası ve dans, Sant .21 de Berlin 21,15 orkeslra ve şarki — Breslav, Frankfurt, Münih, 2115 opera ve operet bavaları — Hamburg 2115 askeri muzi- ka — Kolonya 2115 orkestra ve Şarkı — Künigsberg 2135 orkestra — Lalpzig 21,15 karışık muzika — Ştutigart 2115 hafi muzika, — Viyana 215 dann havaları ve şarkılar — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Bükreş 21.20 saksafon — M. Ceneri 21 ha- ht muza — Sofya 2150 operet muzlka- sı — Bottens 2145 Konser — Totlouse 2145 hafif muzika, Sant 2'de Athlone 22 hafif muzika — Belgrad 20 orkestra — Forums 2245 hfalf müzi- ka — Londra 22,05 orkestra — Milâno 22 hafif muzika — Reval 22 dans — Roma 22 Leocavallo'nu an, Pajyaççon operası — Sofya 22,25 hafif muzika ve dans. Sant 23 de Berlin, Breslav 2330 - 1 dans — Dan- zig, Frankfurt, Kolonya, Viyana 2330 -1 hafif muzika ve dans — Hamburg 2340 das Lelpelg 2330 dans Münih 7030 -1 bafif muzika ve dans — Ştutt- gart 2330 dans — Prag 2330 - 1 dans — Belgrad 23,15 hafif muzika ve dans — Peşte 23 dans — Milâno 23.20 viyolonsel. Saat 24 den sonra | Budapeşte M4 çingene çalgı — Plorans | 24 dans — Milâno 24 dans — Paris P'T'T. İ M dans — Berlin, Frankfutr, Kolo: Königsberk. Leipeig, Ştittgart 1 - 4 ge- çe muzik; mesnessnsen Akşamın .neşriyatı Meşhur Arsen Lüpen Serisi resimli & büyük cild her ci'din fiatı 80 kuruş Tevzi yeri: Akşam gazetesi Ankara caddesi Acımusluk sokak 13 numara Yüzde yirmi iskonto kuponu: Bu kuponu kesip «Akşam maâtba- ası kitap servisines getirir veya gönderirseniz “fiatleri üzerinden size yüzde 20 iskonto yapılacaktır. Taşra gazete bayilerinin nazarı dikkatine Bazı taşra bayilerinden üldığı- mız mektuplardan «AKŞAM>ı mutlaka şu veya bu mutavassıt- lardan tedarik etmek hususunda kendilerini mecbur oaddettikleri anlaşılmaktadır. p Bu zehab hakikate uygun de. ğildir. Binaenaleyh taşra baylle- rinden arzu edenler her zaman «AKŞAM: İdarehanesine -müra- caatla doğrudan doğruya mug meleye girişebilirler. Bu hususta «AKŞAM; idaresine mektup ya- zarak bayi şartlarını öğrenebi- Hirler. RR en İİ 42174 > ER 16 LEYL ie MECNUN m am EY in Yazan : İskender Fahreddin Leylâ, kocası Ömere bir türlü ısınamıyacağını açıkça söylemiş bulunuyordu Leylâ üzgün ve düşünceli bir ta- Yırla içini çekerek'cevap verdi: — İçimde tutuşan bu ateş sönün- çeye kadar, ondan başka bir erkeği sevemem, Ömer! Kalbimi saran bu ateş beni ona bağlamıştır. Ondan ay- rilmak elimde değil. Dülm: «Seni s€- viyorum!» dese dile, gönlüm onda dır. Ben, ondan olamam, — Aramızda nikâh var, Leylâ! Ni- kâhta keramet vardır. Umarım Ki, bu ateş kalbinden sıyrılıp gidecek. Ben de seni onun kadar sevebilirim. Benim meziyetlerim ondan üstündür. O cılız, ben heybetiiyim. O zayıf, ben kuvvetliyim. O, döğüşmesini bilmez. Ben, hasmımı bir hamlede yere vur- masını bilirim. Öyle beceriksiz bir erkek seni mesud edebilir mi? Can beyin, babasından intikal eden esâlet şölhretinden başka ne meziyeti var? Bana gelince, görüyorsun ki, çölde tarınmış bir muhâzibim. Her döğüş- te galip gelmiş,. her savaşla düşma- nın sırtını yere getirmiş kuvvetli bir insanım. Beni ona tercih etmen için ortada bir çok sebepler var. Fakat, onun hangi meziyetini gösterebilir- sin? Ailesini, yuvasını sik sık terk ede- rek dağlara iltica eden bir sersetide meziyet aranır mı? Ömerin omantıkları kuvvetliydi. Yalan söylemiyordu; o, çölde tanın mış kuvvetli, cesur bir muharipti, Düşmanını bir hamlede yere vurma- sını bilirdi. Hiç bir savaştan mağlüp olarak dönmemişti. Ömerin mantı ğınca, kendisinin Can beye tercihini icap ettiren bir çok sebepler, mezi- yetler vardı. Fakat o, bir şeyden an- lamıyordu... Bir hakikat vardı ki, onu görmüyordü. Ömer: Gönül kimi severse, güzel odur, sözüne İnanmaz- dı. Ömer «aşki 1 bile inkâr eden mad- di bir adamdı. O, kadın tahakkümü Altında yaşamağa alışmamıştı. Za- ten çölde böyle bir tahakkümü ta- savyur etmek bile gülünç olurdu. Çöl kabileleri arasındaki kadınlar esir gibi yaşarlar, dalma kocalarına boyun eğerlerdi. Şeyh Mehdinin Türk kabilelerile teması, Türk medeniyetinin Arap camiası üzerinde de müessir olması. na sebep olmuş ve Araplar, Fırat boy- larında yerleşen Orta Asya Türkle- rinden. ilkönce «hürriyet ve istiklâl» temayüllerini o kapmışlardı. — Şeyh Mehdi kızını Can beye din taassubu bakımından değil, mili düşüncelerle vermemişti. Ve Leylâ, içeri çölde ya- şayan çok iptidai Arap kabileleri gi- bi, o derece cahil ve mutaassıp bir cemiyet içinde yaşamış değildi. Şeyh Mehdi de, Urman gibi, bir kaç kere, büyük bir medeniyet merkezi “ olan Şama gidip gelmiş, oradaki saraylar. da yaşayan halifelerin hayatını ya kından tedikik etmiş; kendi zaviyesine dönünce ilkönce zaviyesinde bir mek- tep açarak kabile çocuklarını okut- mağa başlamıştı. İşte Leylâ, babasının ilk defa aç- tığı ve Şamdan hocalar getirttiği bu mektepte okumuş bir kızdı. Babası onün anlavışına ve zekâsına çok gü- venir, kabile kızları arasında kendi kızını diğerlerinden daha zeki ve ka- biliyetli görürdü. Hattâ bir gün kar- sına Leylâdan bahsederken: «— Bu kız, erkek olsaydı, ölünce gözüm arkada kalmazdı.» demişti. Ömer bütün bunları biliyor ve ona hoş görünmek için, dalma yumuşak davranıyor ve karısının kalbini iİn- citmemeğe çalışıyordu. Leylâ: — Sen, düşüncelerinde haklısın, Ömer! diyordu. Fakat, o senin bil diğin ve tanıdığın insanlardan bam- başka yaratılmış bir erkektir. Biz onunla yedi yaşımdanberi sevişiyo- ruz. Evet... Aramızda nikâh var, Ben senin meşru bir karınım, Fakat, zor- la güzellik olur mu? Şimdilik kalbim onundur. İçimde sana karşi ufak bir temayül bile duymuyorum. Beni âş- kım ve iztıraplarımla obaşbâşa bi- rak... Sana söz veriyorum: Kalbimi mağ, ndeki ate tir. yönde | meğe çalışacağım. Buna muvaffak olduğum gün tamamile senin olaca- ğın! Bu ateş bütün varlığımı yakıp tutuştururken, ben sana elimi değil, parmağımın ücunu bile uzatamam, Ömeri Leylâ vu içinde... Aradan bir hafta geçmişti. Uzak yerlerden düğüne gelen da- vetliler kendi zaviyelerine dönmüş- lerdi. Bir sabah, Şeyh Mehdi, damadını çağırdı: — Nasılsın, zeyid? dedi. Kızımın gönlüne gireblidin mi? Ömer, kayınbabasına karşı ümid- siz görünmek İstemiyordu: — Yarı yarıya muvaffak olmuş gibiyim, seyid! Biraz daha zaman geçerse, kızınızın kalbine tamamile girmiş olacağım, -— Ondan bahsediyor mu sana? — Hayır, söyid! O serserinin adi- nı bile anmıyor. Hatlâ çok yakında ondan nefret 'ettiğini de duyacaksı- niz! Şeyh Mehdi bu metanuh olmuştu. Nasıl bilsindi ki, Ömer, Leylânın babasına yalan söylüyor ve güneş gibi meydanda duran bir hakikati inkâr ediyordu? haberden çok Leylânın babası o gün karısını ça- ğırttı: — Biraz önce çek iyi bir haber ak dum, dedi, kızımız Cün beyin sevgisi ni kalbinden söküp atmağa muvaffak olmuş. Pek yakında ondan nefret edecek ve onü unutacakmış.. Leylânın annesi sordu: — Bunları Kim söyledi size? — Ömer söyledi. Bu kadar mühim. bir aile sırrını ondan başka kim öğ- renebilir? Şeyhin karısı hayretini gizlemeğe çalışarak susmüştü. Mehdi sert bir tavırin sordu: — Sen Leylânın anasisın amma, bir kadına kocası kâdar hiç kimse ya- kın olamaz. Ömerin sözlerine inan- mamız lâzımdır. — Hakkınız var, seyld! Leylâ ev- Jendikten sonra bir hayli değişmiş- Aradan zaman geçerse, belki büsbütün unutur onu. — Benim Ömere güvenim var... Leylâyı az zamanda avucunun içine alacağından eminim. Hâylun kalesi- ni fetheden bir kahraman, Leylânın kalbine girmeğe muvaffak olamazsa, neye yarar? ” Leylânın annesi du. Hakikat, çok acı ve çok hazindi. Teylâ gece gündüz gözyaşı dökü. yor, ağzından (Cari) imi adim dişür. müyordu. Hattâ bir iki gece yatağında uyur. ken: «Can., Can... Beni zorla öldü- rüyorlar!» diye bağırmış, bu sese uyanan Ömer deli gibi yatağından fırlayıp kalkmıştı. Leylâ ile Ömer bir çadırda, fakat ayrı ayrı 'yalıyorlardı. Demek ki, Ömer, şeyhten bu hadiseyi de sak- lamış, kendisine bir şey söylememişti. Leylânın annesi de süküt ederek kocasının yanından âyrıldı, doğruca kızının yanına giti. Ömer o gün kuş avına gitmişti. Leylâ, kocasını dâima yanından uzaklaştırmak, odasında yalnız kal- mak istiyordu. Bunun da kolayını bulmuş ve Ömere; — Beni memnun etmek istersen, her gün bana kendi elinle kuş avla- yıp getirmelisin! Demişti. Ömüör, karısını memnun edebilmek için, her dediğini yapıyor. du. Her gün Urman sınırlarına ka dar uzanır ve oralardaki dağlık eri- zide kuş avlıyarak, akşam güneşi batmadan zaviyesine dönerdi. Leylâ bu suretle her gün Ömerden ayrı ve uzak yaşayabilmenin ve kendi izti- raplarile başbaşa kalmanın yolunu bulmuştu. hakikati biliyor- âh işglair CArkası var)