ü, ufak telek genç kadın başından almıştı ilk defa olarak ona bu rande- #rmişti. Bedrinin genç kadın çok ciddi fikirleri vardı. ğ Pp olursa evlenmeği gö“ du Lâkin bunu pek de ümit Çünkü Zehranın her ha- İ yaşamasını, bol seven bir kadın nlaşılıyordu. Halbuki Bedri- aldığı küçük, mutavazi â hiç bir geliri yoktu. ev sonlarında delikanlı epi yi esiriyordu » Pp Bedrinin cüzdanı . Tâğmen hay gerdi kendisine ne hayaller ku- Iyoner farzederdi, bir gençti. fl vardır, Bed- ii zay! tarafı ehemmiyet ARE, bilhassa hoşuna gi- imlara kendisini stermekti, lemekten Zehra onunla dolu olma- son derece Bunun için de : geri kalmazdı e ile daha yeni ahbab ği genç biribirlerinin ha- x iş Pek az Şey biliyorlar- p ğ “ri için muhakkak olan i Ne © da Zehranın parayı, Pr 9 sevmesi idi. Genç adam vie 2 saatine baktı, Zehra i rinden tam beş dakika aba gelmiyecek mi? diye ken- ylenirken oturduğu bah- dan genç, şık, irdi. Bedri fırladı. Bu gelen adını gülerek, saa- nden ar p<de karşılık 1 kahvelerini içer- Bedi 7 , biraz dolaşalım... ar inelim. Hava K dedi, ben de amy Bir gitilar. De size bunu 4z sonra gazino- i kenarında uzanan a a 1 sayfi, e yelerd vizi hun iki rden biri idi. rafına sıra sıra, bah- » BEnİŞ geniş pencereli a pilmaşta, Zehra bu gü- çi atl! dikkati; bakıyordu. a e bu hali Bedrinin dik- açmamıştı, Delikanlı ken. masını Son derecede » Muhakkak evlen- ? gençler böy- gördükleri za- Böyle bir eve sahip ar. Şimdi Zehra. smda mutlaka İŞ par k, Yeni evler Tİ gide: Câağımız yuva için rus zey $ Kafesi gibi bir ev yaplıra- » Ölyordu ni i, son derecede dik- vin Kördü, Bu beyaz ev Iki en güzel binası idi, bi balkonları vardı. Bu- Üe niyetlenen Parasız bir ıl, dedi, güzel ev değil mi? cevab verdi Zavalı da Bana tut- turmuş, «ille gel... Burada otur. Se- nin kendi evin değil mi?» diyor. Fa- kat ben yalnız yaşamağa alışık oldu- gum için teyzemin yanına gidemiyo- Tum. Biçare kadın, bir ayağı çukur- da... Bir iki sene ya yaşar ya yaşa maz. Zehra büyük bir alâka ile Bedrinin sözlerini dinliyordu. Bu esmada beyaz evin karşısında rıhtımın biraz ile sinde demirli bir kotra Bedrinin güzü- | ne ilişti, Zehra bu kotraya dik dik ba- kıyordu. Bedri hemen bir yalan daha kıvır- âı evidir A... Amcamın kotrası.. Amcam da teyzemden biraz ileride oturur. Yaş- | hi bir adamdır. Fakat denizi çok s6 ver. Bu kotra ile biz ne âlemler yap- mıştık. Hattâ bir keresinde gayet fe- na bir havaya rast gelmiştik. Ada klarında âdetâ batıyorduk. Fakat bereket versin ben kotrayı çok iyi ida- re ettim de kurtulduk Heygidi kotra hey... Amcam bunu bana hediye et- mek niyetinde... Fakat bu sene bir tür- lü müsald bir vakıt bulup da amen- mı ziyaret edemiyorum. Bedri bunları söylerken bir taraftan da Zehranın yüzüne bakıyordu. Genç kadının alâkası gittikçe artıyordu. Bedri biraz daha ileri gitti İ İnsan, dedi. Sevdiği bir kimse ile | hayatını birleştirmeli. Bir yuva kur- mah... O zaman şu beyaz evde ne gü- zel günler geçirmek, şu (o kotrada ne saadet dakikaları yaşamak kabildir. n bunlar için yalnız sevdiği in- ın: «Peki... Seninle hayatımı bir- | leştiriyorum!...» demesi kâfidir, n bu leri üzerine Zehra ne eğdi. Hiç bir şey başını yle. | medi O gün birbirlerinden çabuk ayri. dılar, Fakat Bedri sevinç Ker içinde idi Zehranın gözünü boyadım. Tey- zemin beyaz evi, Amcamın Şık kotra- sı hikâyelerine inandı, Şimdi o kendi kendine ne hayaller kuruyordur. Be- | nimle mutlaka evlenmeğe niyet et- | miştir. Fakat naz yapıy Ancak teyzemin evi, Ameamin kotrası hikâye- lerinin palavra olduğu meydana çi- Adaaaam de... O zamana kadar çoktan Zehra ile evlenmiş olurum... diyordu. Ertesi günü Bedri Zehradan bir mektup aldı. Açtı, Okudu. Genç kadın mektubunun bir yerin- de diyordu ki «Siz her halde çok dalğın bir sdam- sınız. Ben bu derece ki la evlenmem. zemin evi» diye gösterdi nim kendi teyzemin yedi ay evvel yap- tırdığı ev Bu evin önünde demirli duran kotraya gelince... Bu da teyze- min sporcu oğlunun kotrasıdır... Görüyorsunuz ya sizdeki ğını. gın derecesini... Haydi bu kotrayı amcanızın sandınız. Fakat gene bu kotra ile yaptığınız âlemlere, Büyük- ada civarında tutulduğunuz fırtına- lara ne buyrulur? Bu derece dalğın bir adamla haya- tımı birleştirmemekte mazur olduğu- mu siz de takdir edersiniz. Çünkü belki dalğınlıkiz evlendikten sonra bana benziyen kadınları da kendi zev- ceniz sanırsınız. Size büsbü! «Alla- ha ısmarladık» diyorum. Artık beni görmemenizi rica ederim. Aramızda- ki küçük arkadaşlığın burada bittiği- ni de bilhassa hatırlatırım.» * Mikmet Feridun Es | Türkiye Madyodifüzyen Postaları DALGA UZUNLUĞU - 1099 m. TAG I974m. 15195 Kes TAP Si70m. 9469 Kes ANKARA RADYOSU TÜRKİYE SAATİLE 13 Kes. Pazartesi 5/6/3$ 0 Program. 1245 Türk müziği - Pi 13 Memleket saat ayarı, ajans ve meleo- 13,15 - 14 Müzik (Senfo- 19 Program. 19.65 Müzik (Neşeli müzik » P1). 20 Memleket saat ayarı, ajans ve me- teoroloji haberleri. 20,15 Neşeli piâklar » R. 2020 Türk müziği: 1 — Şivenlima peş- teri. 2 — Nayi Halim Çavuşun - Şivenü- ma bestesi - Bir görüşte düştü. 3 — Şive- nüma Yürük semaisi - Aya ne ola ol hilâl ebru. 4 — Sadettin Kaynağın - Besteni- gâr şarkı - Çiçekten nağmeden. 5 — Ka- zasker Mustafa İzzel - Bestenigâr şarki - Eyservünazım. 6 — Bestenigâr şarkı - Ben seni serdim seveli. 7 — Bestenigâr saz $€- maist, $ — Ralf beyin - Kürdilihicazkâr şarkı - Rengi ruhsarına, $ — Osman Niha- dın - Kürdilihicazkâr şarkı - Gözümden gitmiyor. 10 — Muhayyer türkü - Bugün âyın on dördü. 21 Konuşma (Doktorun saati). 21,15 Müzik (Küçük orkestra - Şef Necip Aşkın): 1 — Emmerich kalman - Faşingsfe potpurisi. 2 — Michleis - Çar- $ Ne. 1 3 — #mmerieh Kalman - Ah sen, sen (Vals), 21,45 Konuşma, 22 Müzik (i&üçük "orkestra - Şef; Necip Aşkın) de- vamı 4 — Amadel - Saz çalan âşık sü- itinden (Aşk rüyası). 5 — Osear Petras - Hatıra. $ — Becce - Rüya (Keman için). 77 — Felix glesrmer - Sar nehri kenarla- rında, 2230 Müzik (Operetler - Pİ). 23 Bon ajans haberleri, esham ve tahvilât, kambiyo - nukul ve ziraat borsası (fiat), | 23,26 Müzik (Casband - PL), 2355 - 24 Yarınki program Avrupa istasyonları Sant Mide Leipaig 20,65 halk muzikası — Münih 20 hafif muzika — Ştuht 20 hafif mu- zika — Viyana 20 hafif muzika — Athlene 20,50 orkestra — Hilversum II 2005 #a- n muzikası — Londra 2050 orkestra — 5 2045 gitara Sofya 20,30 orkest Sani 21 de Leipzig ve Bresiav 21,15 karışık muzika — Frankfurt 2125 karışık m ka — Hamberg 2130 karışık mualka — Münih 2115 dans — Ştutigart 21,15 or- kestra — Bari 21,15 Yunanca neğriyat Belgrad 2130 salon muzikası — Bero- münster 21,20 keman — Bükreş 2105 ope- TA parçal 2125 piyano — Floranş 50 hafif muzika — Grenoble 2130 - 30 hafif muzlka ilversum 1 2125 hafif musika — Lyon 2130 - 2330 ka gık muzika — Sotlens 21 konser — Stok- holm 21 erkestra »se 21,10 marşlar. Saat 22de Hamburg 2230 konser karışık muzika — Mi zikası — Brün 2230 hafif mu ira — Milâno 22 sent, ris P. T. T. 22 salon musikası — 22.45 konser — Sofya 2240 hafif murika ve dai Berlin, Saat Frankfurt 330 -1 hafif W piyano ve şarkı karı Dul Kadın» opera komik Münih, Kolonya ve Viyana 7330 - 1 | muziks inik 2330 - muzika — Bükreş 23,15 3 dans lâno Roma 23/20 piya ıse 23,15 hafif muzika 2'den itibaren 23 de Berlin Könlgsi Ştutti ve BAŞLIĞA TEHLİKELERİ yeşâne besliyen gıdadan ünsur kandsr da m Vücudü K vücud harab olmağa mahıkömdür. Kanın v ör veri beli doğru miyarı değil midir? © vücud, hastalıklara kanla mukavemet eder. Her kansız vücud bütün hastalık müsalddir. En hafif bir ârmaya tahammül edemiyerek harab olur, çöker. Kans tedavisi kanın müessir cevheri HEMOGLOBİNE İle kabildir. Bu kiymetli cevher İse DESCHİENS ş rubunda mebzülen vardır. HEMOGLOBİNE kanım bütün pek larını tamir ettikten başka, gıdadân » rum kalmış pesiclere ve uzuvlara hı verir; onları canlandırır. Sıhhati ve ona merbut olan saadeti temin eder, DESCHİENS şurubu kullanmakla ala cağımız HEMOGLOBİNE kayboler brum ve taze faaliyetinizin yerine gelmesini temin çek, artık ne hazımsızlık, ne yor ne çarpıntı ve ne de müz'iç asabi haller hissetmiyeceksiniz. Çünkü DESCHİENS sayesinde ârız an te şurubu davi edilmiş Basit bile olsa, en hafif bir kansıslık alâmetini, hiç Shmal etmeden DESCHİENS Şurubu ile tedavi ediniz. Aldığınız netice der yüz binlerce emsali arasında sizi de hayran bırakacaklır. DESCHTENE şurubu her eczânede bu Yunur. Muharriri Pearl BUCK Tefrika Yarı görmiyen kör gözlerile, kızı da | ananın yüzünü pek güldüremiyordu. Halbuki, zavallı yavrucak ağrı ya gene eskisi gibi dişini sıkıyor, elin- den geldiği kadar bir ğ lışıyordu. Küçük oğ! yor koşuyordu. Sok oynamağı s€- Yiyor, kendi yaşındaki başka çocuklar- Ja tepişip dövüşüyordu. O evden ka- çınca kız da tarlada çalışan anasile ağabeysinin yanına varıyordu, Arma orada da işe yaramaktan, yardımı et- mekten ziyade, -hele i, yeni filiz ve fideler arasında ise. ayak altında, bo- şuna bir kalabalık oluyordu. Gözleri o kadar fena görüyordu ki, kulun d tiğini Allahın ürettiği muzr ayırd edemiyor, yanlışlıkla, ini ko- paracak temizliyecek yerde, ötekini yoluyordu, Ağabeysi öfkeleniyor Çekil be, yardım mi yapıyorsun Var git, büyük ananın yanın- da olur sen! diye bağırıyordu. Kıucağız, en dokunaklı yerinden vurulup içi kan ağladığı halde de, gülümsiyerek doğrulurken, tekrar, kamçı gibi saklayan batıcı bir sesle haykırıyordu! Ulan, bastığın yere baksana Şimdi de fideleri çiğniyorsun O vakit zavallı kız, artık bir dak ka bile durmağı kibrine yediremi Arkasından bir kovalıyan varmış gibi koşa koşa kaçıyordu. Ana da, oğ- Ju ile, gün günden körleşen kızının arasında, hangisinden yana çıkaca- ğını bilemeden kalakalıyor... Amma ikisini de anlıyor, ikisine de hak ye riyordu. Zavallı oğlu, yaşından çok üstün, ağır bir işin altında kavruluyor, ezi- Myordu; bahtsız kızı da ağnsını, âc- sını az mı içine atıyordu? Ne kadar sabır idi, Arkasından seslenip onu çağırıyor, içini «— Yalan değil ya' rada pek işe yarayamıyorsun Jerin bu haldeyken dikiş bile mezsin. Amma sana göre de iş a çocu Git evi süpür, yemeği hazırla, ateşi yak. Bunları pekâlâ be ceriyorsun, Küçüğe de gözkulak olur- sun! Hepinizin en ele avuca dik kafalisı o; aman dereye düşmesin sakın, e mi? Arada sırağ ninene çay pişirip vermeği de unut- ma. Gördün bak? İşte sen de bana bu yardımları yapabilirsin o vakit bulur bulmaz da, me- rak etme, gidip gözlerine ilâç alaca- diyordu. e kızının da, o böyle gönlünü amma yavrucukta ünü güldürecek hiç bir taraf yoktu: Saatler saati bir köşeye bü- zülüp oturur, bir şey demeden, y nden şın) e nasız, bir gülümseyi: tır dururdu. Kadıncağız bâzı bazı bu kızın ha- line bakarken, ya da büyük oğlunun öfkeli öfkeli bağırıp ğırmalarını duyar, en wfağının oyundan hâytalıktan başka hiç bir şeye y izli olma güya be um. sığmazı, falan Ması- da dığını görürken kendilerini ne zel sevdiren, anaya o kadar keyif ve- n bu evlâdların neden artık içini, hissini doyurmağa oyetmediklerini acı acı düşünüyordu. Kimi akşamlar, basedle, uzaktan, Emmioğlunun evine bâkardı. Orüda iyi kalbli, özü sözü doğru bir erke bir koca vardı. Üstübaşı, eli y toz toprak içindeydi. Her halde ken- di kocası gibi temiz, gözleri pi ) yanan yakışıklı bir adam amma, kocaydı ya! Her gün işinin başına gidiyor, ve bir erkeğin boynunun meğini yemeğe, ne barkına dön Vakti 2 borcuna, ye- atıp uyumağa evi ne keyifli idiler... Hele kadın ne ir renilecek hal Kucağında doğurduğu yi umuruna gelmeden ne güzel emi lı “bir şeyler söylüyor, gülüp dw- ruyordu. Geveze çeneli bir kadındı amma, şuna buna, kölü kölü dil uzatanlar. dan değildi... İci dışı bir, tasasız, her UM Mebrure nda bir amma temiz yürekli komşu idi tardı pek Sık sık, bir tel gürültüyle gelir, parça klara bir yahut: «Kız saçına tak; Eıddan yaptığı bir çiçeği getirir, gü- ler söylerdi, Onların evi, kendilerin bi «bomboş» değildi. Hoşnud k, sevinç, rahatlık vardı orada. Bun- düşündükçe de, ananın İçini bir haseddir bürüyor ve benliğini, doyamıyan, derin, gizli bir «İsteks, dayanılmaz bir açlık kaplıyordu pa- ya anaya bir ei, çocu avuç yemiş, Bari se, a ko arınd şu tık daha çıkmamacasına topraklar altında seydi, daha ra halkı ona bir dul gözile bakacak ol sa 0 da bu sahici dulluğa, lek tirmeden, bütün i topl iffet ve dayan, tlanabilirdi. lâ yoldan geçerken veya hangi bir yerde köy methettikler her onu şöyle Rahmetli Li'nin namuslu kadınmış cağızm hep gen ğl belinde karsı da amma doğrusu, ad kemikleri bile eskisi gibi gözü yerde, ete #p duruyor... Yolunu şaşıran kanlardan değilmiş, aferin be...» diye söyleştikleri kulağına gel s, bu rden hiç gayret ahr;âlem onu ne yolda görü- yorsa, sahiden de öyel olmak mecbu- riyetini duyardı. Kendine verilen xifeyi, benimser, içine sindirir, on erkekler o gözle bakyıor diye, 2 dan daha iyi olur, tertemiz yaşardı Halbuki, bunun tabantaba dı bir ömrü vardı: Gelin soranlara verme ne bir şeyler W dı; işte ona koc kalm si olmassa bir kocasını cevap üle ay urması da, dur rlatıyordu lâzım yak kocandı yeni bir mektup gı yoksa ge lip geçenle bir haber salıverdi mi? diye soruyorlardı Ve o da omuzunda yükile ya pa zarın yolunu tutmuş giderken, ya boş sepetlerle ağır ağır dönerker ölesiye bir bezginlik ve bıkk - «Ya... Haber göndermiş Mektuplaşmı tan hoşlanımıyoruz... Sade yılda bir, yazacak...» yollu cevaplar uydur ğa mecbur kalırdı i mi, şükür, çok iyi imiş, de Evine gi , bu yalanla» rın verdiğ orgunluğun her tarafı kırılmış gi Yalnız kaldıkça, kendi kendine — Benden Koca, diye larla, bir al lihsizi var kendime, diye söylenirdi ında, alçacık isker- zler ola ülker, otu g y ve hıçkınk gibi bir bakar bakar sesle «Evini barkımı akı) edip te bir er se... N şimdi Tâ rdan görünüverirdi... Ne elbisesi şu uzak avisi vardı!» diye mmi- i bir ge i bir Acaba hangi m geliyor diye anlamak için hemen İşi bırakır, nefesi tutulurdu. lada çalışmakt , güneş- erkek geçecek olsa, ta ; & doğru İlerliy r mu? Yoksa uzak diye helecanlanırken, ürdü. Ve hiç bir zaman 1u?> Ni dö gil midir? bir er Bazan ker , la, kocasına karşı duyduğu öfke âdeta körüklemiş gibi olurdu bunlara lâyık m idi hiç? Şu aralık bir çıkıp geliverse, o yok mu 0... Ah ıma meler söyliyecekti... Neler yapa- (Arkası var)