va > Yes AŞK ve MACERA NUVELİ Son nefeste itiraf ... «Koca Yunus» takasında bu saf hali kım hep görürdüm Garip bir adamdı bu... Mintanını temiz giydiği gün, tıraşı iki parmak uzun olurdu. Tıraş olduğu gün ensesi- bin kılları yakası üstüne taşardı. Ke- ten patalonunun yağ ve kiri son rad- deyi bulmuştu. Üstelik yaşı da hiç belli değildi. Yanalkarı şökmüş; yüzü bumburu- şuk, ve daima sarhoş... Senelerin mi tahribatı, yoksa içkinin mi?... Gelin de bunu keşfedin! Maamafih göz kapaklarının şişliği- Kendisine 'Tahir baba derlerdi. Yıllardanberi bu işle meşguldü, Ta- nımadığı vapur, taka, motör yoktu. Bütün gün sağa sola koşardı. Yorul- mak bilmezdi, Fakat akşam olunca rakısının başına oturur; saatlerce içerdi. Sarhoş olduğu zamanlar, etrafında- kilere mütemadiyen: — On sene evvel başımdan bir veka geçti, Bugünkü mesele imiş gibi ha- tarlıyorum... İhtiyar Ali bu kolları- mun arasında öldü... Tuhaf bir sır, çocuklar!... - derdi. Btrafındakiler bu nakarallan bık- mışlardı: t ta... Hikâyenin doğru ok duğuna o zaman inanırız! - cevabını verirlerdi, O akşam gene bermutad mukadde- mesine başlamıştı. Gene ayni cevabı Aldı. Ve işilmemiş gibi devam etti: — «Koca Yunus» takasındaki Gül- pembe amm da güzel kızdı... Bu ismi işiten gemicilerden Çinar Ahmed irkildi. Güneşin ve tuzlu su- yün, kızıl bakır bir heykele çevirdiği güzel yüzlü bir erkekti bu. Eadehini ağzına götürürken, elinin titrediği görüldü. Çinar Ahmed bekârdı. Güzel bir ta- kası vardı, Kendisile beraber yaşıyan iki arkadaşı onun dajma meyus oldu- ğunu, hiç neşelenmediğini söylerlerdi. sarhoş, hikâyesine devam — Tatlı, sevimli bir kız... Ve her akşamki gibi tekrar sustu. Bu hikâyenin arkası bir türü gelmi- yordu. Dinliyenler bir vaka cereyan etliği- ne kanidiler. Fakat neydi? Muam- mayı bilen yoktu. Tahir baba sendeli- yerek meyhaneden dışarı çıktı. Çinar Ahmed, boş kadehinin önün- de, benzi uçuk, uzun müddet oturdu. Sonra o da çıktı, İhtiyar sarhoşun kulübesi epey uzaktaydı. Çinar, hızlı hızlı yürüdü. Kapıda seslendi. İçeri girdi. Kırık se- dirin kenarına ilişerek: — Baba... Koca Yunusta neler dön- düğünü sen biliyorsun. Bunları büna hemen şimdi anlatacaksın... Yavaş sesle konuşmasına rağmen emreder gibi bir hali vardı, İhtiyar his. setti ki, artık sırrı sakıyamıyacak... Ve gayri ihtiyari — Pekâlâ... Otur, oğlum... - dedi, Bir an karşılıklı bakıştılar. Ve Ta- hir baba hikâyesine z Müthiş bir vaka... Kız öldü...Bu geceki gibi, karanlık, fırtınalı bir ak- şamdı. Eve dönmek üzereydim... De- nizden çağırıldığımı işittim. «Koca Yunus» yola çıkacakmış. «Sahibi ihtiyar Aliye: «— Vazgeç... Bu fırtınada yola çık- ma... - dedim, - Burundaki kayalıklar tehlikelidir. «Fakat o, cevap bile vermedi. Her zamanki gibi, kız, kenarda oturmuş, bana bakarak gülümsüyordu. Neden- se o akşam bu hali, içime bir korku verdi. İhtiyar Alinin de öyle bir &ert suratı vardı ki... <Ürktüm doğrusu... <Evime döndüm... Arası çok geç- meden acı bir feryad işillim... Sanki yarak bir hayvan haykırıyordu. Yata- ğımdan fırladım, Kapımı açlığım 2a- man, Koca Yunusun sahibini gör düm. Gözleri yerinden fırlamıştı. Deli gibiydi. Denizin sesini işitmemek isti- yormuş gibi, kulaklarını tıkıyordu. Ni- hayet Gülpembe'nin suya düştüğünü anladım. Kurtarmanın imkânı olma- dığını biliyordum, Zira oraları kaya. lıktı, tehliketiydi. «Babası ihtiyar Ali, sağa sola koşu- olmasın, kizi kurtarmak lâzımdı. Birkaç genci topladım, Deniz de demir gibi olmuş” tu. Sahillerde araştırmaların ne ka- dar sürdüğünü bilmiyorum, Nihayet cesedi bulup çıkardık. Gülpembe'nin sırma gibi saçlarından başka canlı bir yeri kalmamıştı. Babası, kızının naaşi başında yolunuyordu. «— Ah, düşerken onu çağırdın! «Kimse bu sözlerden bir şey anla- mıyordu. İhtiyar Aliyi acıdan delirdi sanıyorduk. «Birkaç gün hastalandı. Sonra tek- rar Lakasile yola çıktı. Altı sene müd- detle buralara gelmedi.» Çinar Ahmed heyecanla sordu: — Acaba kız kimin ismini söylemiş? Bilmiyor musun? — Biliyorum amma, dur, Bir müddet sustular, İhtiyar siga- rasını sardı. Ve anlatmakta devam etti: — Günün birinde ihtiyar Ali gene bekle... da bu kadar sıska, bu kadar bitkin bir adam görmedim... Sanki içinde bir kurt varmış ta onu kemirmiş gibi... Beni atnımamazlıktan gelerek ya- nıumdan geçip gitti. «Gene aradan dört sene geçti. Bir gece yarısı ihtiyar Alinin kapımdan içeri girdiğini gördüm. «Ağzımı açmağa vakit bulmadan, odana: «— Hey! Tahir baba... Derdleşme- ğe ihtiyacım var... İnsan bulmazsam hayvanlarla konuşacağım. İçimden bir şey beni boğuyor... Bak, dinle bo- nide anlarsın... «Koca Yunuswu sattım... Çünkü bana hep kızı hatır- latıyor... Neyse bunlar hep geçti... Ben de sabaha kavuşmadan geberece- ğim... Amma, yalniz başıma ölmek is- temedim. «Sahiden de bitkindi, Altmış yaşın- da olduğu halde doksan gibi görünü- yordu, Birdenbire ellerimi yakaladı. Sonra: «— Ellerin... Tahir baba... Bu el- lerle onu tuttun... Sudan çıkardın, değil mi?... - diye kekkeledi, «Nefesi kesildi. Yere düştü. «Kaldırıp sedire yatırdım. «— Hekimi çağırayım! - dedim, «Pakat istemedi, «— Gitme... Beni yalnız bırakma... Sen yokken ölürsem fena olur,.. İçimi boşaltmak istiyorum... Tahir baba... Yemin et bana... Sarhoşken bile söy- liyecelkerimi tekrarlamıyacağına da- ir yemin et... «Ettim... Ve ilk defa olarak bu gece Ali baba, nefesnefese anlatmağa başladı. «— Bak, arkadaş... Bir kere şunu bil ki, Gülpembe, âlemin bildiği gibi, benim kızım değildi. İstanbullu olan ikinci karımdan olmadır diye öyle bir rivayet çıkarıp âlemi kandırmıştım: Aslı şu: Bir gün on dört, on beş yaşla- rında bir kız boğuluyordu. Kurtar- dım. Takada kendine gelince, hayat- ta yapyalnız olduğundan, ölmek iste- hayatta yalnız olduğum aklıma geldi. Yanımda kalmasını teklif ettim, Razi oldu. Öyle yaşamağa başladık... Ateş gibiydi... Hem yemek pişiriyor, hem motörü işletiyordu... Üç sene öyle geç- ti. Fakat büyüdükçe güzelleştiğini gö- rerek, yavaş yavaş içim altüst oldu. Onu sevmeğe başlamıştım, İhtiyar- dım, kendimden utanıyordum, Onun böyle neşeli neşeli «Koca Yunus» ta dolaştığını gördükçe, Şeytana kapı mıyayım... Çocuğa tecavüz etmiye- yim!» diye düşünüyordum. Fakat de- nizin ortasında başbaşa kaldığımız zamanlar çok azap çekiyordum. «Onu melek gibi temiz sanıyor- dum... Melek mi?... Hah hah hah hay... Boğulmaktan kurtardığım ve nereden geldiğini bilmediğim bu kız, meğer kaltakların kaltağı imiş. Her yanaştığımız metileketle gece taka- daki kamarasından kaçar, delikanlı- larla fink alarmış... Amma yüzüne baksan hep o melek... «Takip ettim de yaptıklarını öğren- dim. Bir gece gene kaçacağı sırada yakaladım. Artık ben de çileden çık- miştım, Yalağıma sürükledim, *O, gene her zamanki melek gülüm- semesile bana bakıyordu. Artık haya» tım Cehennem haline geldi. Kaçıyor- du, gidiyordu. Gene heriflerle yatıp Nakleden; (V& - Nü) (Devamı 12 nei sahifemizde) Askeri Bütçe encümeninden çıkan kanun projesinin aldığı son şekil i z 3 | il rg esasesaa)$ Eİ | â “Jes|E Af eöeraun- JE i sse|f : İz : i Mi | i ; 1 — Kara, deniz, hava, askeri fabrika- Jar, harita subayları ve askeri memurlar (askeri mekteplerdeki maaşlı sivil muai- | Hmlerle diğer maaşlı sivii muallimler ha- maaş asıllarile tutarı ve her dereceye da- hil subaylar ve askeri memurlar bağlı . Tekadd ve har- ve #inci için 29, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü dereceler için 15 lira olarak tesbit olunmuştur, Devlete wild mebanide ve memurine tahsis edilen meskenlerde oturanlara bu tazminat verilmez. Mezuniyet veya muvakkat memuriyetie Ankaradan ayrılanlara ayrıldıkları müd- detin yalnız üç ayı için bu tazminat ve- rilir. Muvakkat tazminat olarak verilen pa- Barem La Maaş cedveli İz Birinci maddede mevzuu O bahsedilefi ecdvel şudur: D. Rütbesi veya sınıfı Asılar Tus 1 Orgeneral, oramiraller o 159 O G0lğg 4 Korgeneral, koramiral. 125 (Sofi, er İ 3 Tümgeneraller, tüma- 10) 405Ü miraller Bu 4 Tuğecneraller, tuğami- © 30, raller, temyiz müddelu- : mumisi, vekâlet hukuk | muşariri şa 5 Albaylar, temyiz Azaln- 80 © 260) n, birinci sınıf askeri memurlar 6 Yarbaylar, ikinci sınıf 70 (216 g 8 cü sınıf askeri menrurlar 9 Yürbaşı, beşinci (sınıf askeri memurlar 10 Üstteğmenler, altıncı s- nıf askeri memurlar 11 Teğmenler, yedinci sınıf askeri memurlar 12 Asteğmenler, sekiminci sı- mf askeri memurlar 13 Askeri memur muavin- 39 c leri, Kanun 1 eylülden itibaren tatbik edilecek Barem kanununun esas İitibarile neşri tarhinden itibaren tatbik mevkiine gir“ mesi kabul olunmuş ise de yapılan tadil” dolayısile maaşlı memurların maaş tu- barlarında vücude gelmiş olan e »Se8 8 aa.8.& EFTETTEEETEE 1 eylül 1939 tarihinden ifibaren tediyesi- ne başlanması ve ücretli memurların b kanunun hükümlerine göre tasnif edile- rek girebilecekleri derecelerin tayini içim Jr bir zaman kabul edilmesi zaruri görüle- " rek bu cihetinde 1 eyitiden iübared tatbik edilmesi ve tatbikat neticesinde Y. tevkitine paraların o kezalik mezkür tarihten başlaması muvafık gö- rülmüştür. i Hususi idare ve belediyeler Bu kanun hükümlerine tâbi tutulan hususi idâre ve belediyelere ald teşkWüt kadrolarında bu kanuna göre yapılacak tadiller İcra Vekilleri heyetince tasdik kadar eski kadroların tatbiki ne devam olunacaktır. Erbaanın yeni belediye reisi Erbaa (Akşam) — Devlet şürasın- ca iptal edilen Belediye intihabatı ys- niden yapılmış, Belediye meclisi meme © leketimizin kıymetli gençlerinden tüccar Bedrettin Üstünü ittifakla Be lediye reis ma çniştir İ