POLİTİKA Danzig meselesi Şimdi bütün dünya Danzig meselesinin alacağı şekle merak ediyor. Çünkü Avrupa sulhü ile sıkı alâkası vardır. Lehistan, bir taraftan Almanya ile mü- kapısını açık tutmaktadır. Son buhran münasebelile Varşovaya ça- | İrrlimaş olan Berlin sefiri Lipski, memuriyeti başına dönmek için emir al. | Müştir. Bu zat, Mareşal Pilsudski'nin en mutemedlerinden biri olup 1934 se- | Mesinde Almanya ile Lehistan arasında on sene müddetle bir dostluk ve Ademi tecavüz ve hakem muahedesinin akdinde büyük bir âmil olmuştu. Tekrar Berlinde iki tarafın arasını bulmağa çalışacağı muhakkaktır. iki aradaki askeri ittifak ve İngiltere ile birlikte yapılan üç taraflı Yeni teminat anlaşması esası Üzerine, her ihtimale karşı alınacak askeri ted- görüşmek için Lehistan Ilarbiye Nazırı Kasprzyeki, beraberinde bir 85keri heyet olarak Parise gelmiş ve Fransa Başkumandan ve Umum Erkânı- iye Reisi Gamelin tarafından karşılanmıştır. Şimdilik Almanya, Danzige ait noktai nazarını değiştirmemiştir. Prusya Mazırlarından Grohe, söylediği nutukta, Danzig, Almanyaya iltihak etmeli- dir, demiştir. Danzigde, Almanyadan gelen hücum kıtaları çoğalmaktadır. Versay muahedesi ile müsellâh kuvvetler bulundurmaktan menedilen Dan- ”İE hükümetinin Almanyadan külliyetli miktarda silâh celbetmekte olması- VI Lehistan hükümeti, Danzig hükümet işlerini idare eden Senato meclisi Diğer taraftan, Lehistan, Fransa ile münasebatını derinleştirmektedir. İ | hezdinde protesto etmiştir. Vasiyet, daha ziyade gayri mesul unsurların yaptıkları taşkınlıklardan do. layı tehlikeye maruz bulunuyor. Bunların önü alındığı ve iki taraf dostane s ve müzakerelerde bulundukları takdirde, sulh kolayca kurtulmuş ola- *aktır, İki tarafın anlaşmasından en ziyade İngilterenin memnun kalacağı, B. Chamberlain tarafından defatia beyan edilmiştir. Vitamin nereden çıktı ? Son senelerde vitamin modası aldi Yürüdü; herkesin ağyında, şapka, Manto, mayo ve vitamin dolaştı. Ni- hayet vitamin su, ekmek gibi zaruri İhtiyaç halini aldı. Bugün de vitami- Mİ harf sırasile sayıyoruz: Vita Min A, vitamin B, vitamin D.. Bu vitamin nereden çıktı? Hollândalı doktor Eijkman, Cava- dâki esirleri tedavi ediyordu. Esirle- Tİh çoğunda Beri - Beri dedikleri bir Mevi sinir hastalığı vardı. Tayyarecilerin baş dönmesi İnsan yüksek bir dağın tepesine fiktığı zaman başı döner, kulakları Zünklar, bayılacak gibi olur. Bu hastalık tayyarecilerde de var- | dir. İki bin metreye yükselen tayya- Tecilerde biran gelir ki, kendilerini | kaybederler. İşte o anda kendi haline kedilen tayyare biraz alçalır, at- | Masfer değişince tayyareci kendine İİ İlik meselesi Erkek elbiselerinin ceketi sağa, ka- | elbiseleri ise sola iliklenir, Bunun ? Eski devirlerde erkek sağ elini si- dan ayıramıyacağı için, ceketi- Bİ 801 elile iliklerdi. Bunun için erkek €eketleri sağa iliklenir. Kadınların e so1 ellerinde çocukları olduğun- , düğmelerini sağ ellerile iliklerdi... Brezilyanın nüfusu Güney Amerikanın en büyük der- Brezilyadır, Son yarım asır içinde $ diyarın nüfusu arttıkça arttı. Bre- 2ilya Hollanda ve Belçika gibi mem- tlerden üç yüz kere büyüktür. Sayımda nüfusunun 44 milyon ol- duğu tesbit edildi, İ Suyun dibinde durabilir misiniz ? İnsan, suyun dibinde ancak üç da- | hika durur, kuşlar yirmi saniyeden | İla duramazlar. Balina balığı bir suyun dibinde yaşar. Balinanın leri insan ciğerinden bin kat kuvvetidir; az oksijen sarfeder. Hay- | Pah ne kadar şişman olursa, o kadar . Bir hırsız yakalandı Son zamanlarda Beşiktaşta Dikili- İS ve Hasanpaşa deresi civarlarında telif hırsızlık vakaları olmakta VE #aili bulunmamakta idi. Emniyet lüğü ikinci şube sirkat kısmı kaç Dürları bir müddettenberi yaptık- & tahkikat ve takibat neticesinde hırsızlıkların sabıkalılardan Neo- İeddin isminde biri tarafından yapıl | diğinı tesbit etmiş ve yakalamıştır. ! rıştırdı, hastalarını bu suretle tedavi etti a “fzijen sarfederek nefes alır. Ba- | yacaklardır: Üç dakika!.. Kecmeddinin çaldığı eşya, sattığı yer- Vetder, istirdad ve sahiplerine inde tir, Necmeddin, dün Beyoğlu “ Adiy, AKŞAM Doktor dikkat etli, kümesteki ta vuklarda da ayni buhranı gördü, Cavadaki esirlere kümesteki ta. vuklar, sade pirinçle besleniyorlardı, ayıklahmış, temizlenmiş pirinçle... Doktor yemeklere pirinç kepeği ka- | Bir kaç paman benin | dokter Funk kepeği tahlil etti, içinde ettiği maddeye vitamin adını verdi, Şapka çıkarma âdeti Evvel zamanda ancak keyiflerine buyruk olan insanlar Ser. puş giyerlerdi. Esir ve bendeler baş | açık gezerlerdi. Başı serpuşlular da, ancak kendilerinden büyüklerini gür- dükleri zaman serpuşlarını çıkarır | lardı. Büyüklerin önünde baş açık dur- mak, evvel zamandanberi sürüp gi- | den bir ananedir, İ Göz açıp kapayıncıya kadar «Göz açıp kapayıncıya kadar...» tabiri sürati ifade eder. Göz ne kadar zamanda kapanır? Bunu hesapladı- lar. Göz kapağı, saniyenin 91 de biri geçmeden kapanır, saniyenin yüzde on altısı müddetince kapalı kalır ve aynı müddet zarfında açılır. Bu hesaba göre göz, saniyenin on- da dördü müddetince açılıp kapanı. yor. Bu müddet zarfında da ancak | göz açıp kapanabilir. New-Yorkun nüfusu Nevyorküun eski adı Naw - Amsterdam- dı. Şehir 45 kilometre uzunluğunda» dır, bazı noktalatın genişliği 40 kilo- | metredir. Şehrin nüfusu 7 milyondur. Mülhakatında da 10 milyon nüfusu vardır ki, tutarı 17 milyon kişi eder. linanın vasati boyu 28 metre ağırlığı 122 tondur. Vücudü, harareti muha- Jaza eden, soğuğun tesirini azaltan yağlarla örtülü olduğu için az mik. dâr okzijen harcaması kabil olur. İnsanlara gelince, ne yapsalar su- | yun altında kalma rekorunu kıramiı- | Amerikaya hareket eden Fransız tayyaresi Lizbonda Lizbon 17 (A.4.) — «Lieutenant'de - Vaisseau - Paris» tayyaresi dün öğle- den sonra Lizbona muvasalat etmiş. tir, Varşova ünversitesinden bir heyet Sofyaya geliyor Varşova 17 (A.A.) — Varşova üni- versitesinden bir heyet, başında rek- tör olduğu halde bugün Sofyaya gide. cek ve orada kral Borise Varşova üni- versitesinin fahri doktorluğu diploma sını takdim edecektir, Toprak kayması i teşebbüsler yapılmıştır. e AE ” mps Alman ve Italyan gazetelerine cevab veriyor “Alman ve İtalyan gazetelerinin hücumları iki totaliter Dünkü pöostaile Temps güzetesi | «Berlin ve Romanın aksülâmelis ser- iavhasile yazdığı bir başmakalede ez- | cümle diyor &i: | «Müşterek Türk - İngiliz beyanname- sine karşı - ki bu beyannameyi pek kı- sa bir zamanda hükümleri süratle tes- bit edilmekte olan nihai Türk . İngi- liz ve Türk - Fransız anlaşmaları ta- İ kib edecektir - Almanya ve İtalyanın aksülâmeli yakından tedkike değer, | Zira bu aksülâmelier, iki totaliter devletin hakiki niyetlerini meydana | vurmakta ve Berin İle Romanın poli- | tikasını İlham eden düşünceleri hak- kında bizi tenvir etmektedir. Eğer mihver devletlerinin niyetleri hakikaten masum ve sulhperverane olsaydı ve Karadenize kadar bütün Tuna havzasında Almanyanın, Şarki Akdenizde İtalyanın Hegemönya ve hâkimiyetini tesisten ve nihai hedefi, Yakın Şarkta Almanyanın siyasi ve iktisadi televvükunu (korumaktan İbaret olan eski Alman rüyasının ted- | rici bir surette tahakkukuna matuf olmasaydı, Türkiyenin Balkanlarda ye Akdenizde müvazeneyi muhafaza etmek için vaziyet alması, Alman ve İtalyan gazetelerinde bu derece he- yecan ve vahdet uyandırmaması lâ- | zım gelirdi. Hattâ Alman ve İtalyan aksülâ- mellerindeki şiddet, Türkiyenin vazi- yet alması sayesinde Roma - Berlin | Biganın Kozlu köy halkı başka yere nakledildi İ Çanakkale (Hususi) — Biga kaza- sının Pervizler : köyü ile Ayvacığın Kozlu köyünde tehlikeli bir toprak kayma hadisesi olmuştur. Hadisenin vukuunu müteakip Kozlu köyü kâ- milen boşaltılmış ve köy halkı civar köylere (o yerleştirilmiştir. Pervizler köyündeki evlerin bir kısmı tehlikeli görülmediğinden. Kozlu köylülerinin bir kısmı da buraya yerleştirilmiştir. Pervizler köyünde yıktırılan evle- rin yerine kış gelmeden yenilerinin yapılması kararlaştırılmış ve lüzum- lu olan kereste vesairenin temini için Yangın başlangıcı Yeniköyde batsak laciri Şişmanya- nın evini yağlı boya ile boyamakta olan Bernar İsmindeki işçi, kapla” malardaki budaklar: yakarak öğle paydosuna çıkmış, bu sırada ateş di- ger tahtalara sirayetle büyümüştür. Civar halk taralından haberdar edi- len itfaiye derhal oraya yetişerek bir kaç kaplama tahtası yandığı halde ateşi söndürmüştür. Köprü açıklarında denizde bir cesed bulundu Dün öğle üzeri köprü açıklarında denizde bir erkek cesedi bulunmuş ve sâhile çekilerek muhafaza altına alın- mıştır. Cesedin üzerinde yara ve bere izleri yoktur. Polis hüviyetini tahkik etmektedir. Şişe ile yaralamış Taksimde bir apartımanda hizmet- çilik eden Gülsüm isminde bir kız, polise müracaat ederek apartıman kapıcısı Naciye tarafından şişe ile ba- $ından yaralandığını iddia etmiştir. Bu iddia üzerine polis Naciyeyi yaka- lamış, bu kadın da Gülsüm tarafın- dan dövüldüğünü, bu hal karşısında onu şişe ile yaralamak mecburiyetin- de kaldığını söylemiştir. Polis, her ikisini de. mahkemeye vermiştir. Lisan Mütehassısı Prof, ANJEL FRANSIZCA Dershanesi, Bahçekapı Tramvay yolund Selimet han, İhtisasımız: Müküleme, Tercüme, Tahrir usulü, «Tetabbü. a yar dım, Dersler münferid veya müştereklir. mihverinin hazırladığı geniş plânm | esaslı kısımlarından biri altüst oldu. | ğu intibamı uyandırıyor» | Temps gazetesi mülhem Alman ga- zeteleriinn bilhassa İngiltereye hücum etmeleri ve totalitr devletlerin kuy- | vetle tevessülne karşı mukavemet cebhesinin kurulmasından dolayı İn- giltereyi mesul tutmaları hayreti mu- cib olmadığını ve Alman -İtalyan plânlarının birer birer altüst olmakta bulunduğunu kaydettikten sonra de- vamla diyor ki: «Totaliler devletlerinin saflarına çekmek ümidile Türkiyeye mühim iktisadi ve mali avantajlar vadetlik- leri halde von Papenin Ankarada ta- kib ettiği siyasetin acı bir muvaffâki- yetsizliğe uğramasından Almanların İnkisar duymaları tabiidir. 1934 tarih- NU Alman - Leh itilâfile Lehistanı sım sıkı sardıklarını zannettikleri halde kucaklarından kaçırmalarından hoş- nudsuzluk duymaları da anlaşılabilir. Fakat İngiltere ve Fransa ile tedafül | ittifaklar akdettiler diye Alman gâze- telerinin Ankara hükümetini Atatür- kün, Varşova hükümetini de Pilsuds- kinin siyasetine ihanet etmekle itham etmesi, mübalegalı kalem münakaşa- larının hududunu garib bir surette aşıyor. Atatürk ile Pilsudksi, memleketle- rinin mutlak bir surette istiklâline ve şeref ve vakarlarına sadık kalmış- | GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ , devletin hakiki niyetlerini meydana vurmaktadır, diyor lardır. Aldanmaktan korkmaksızın söylenebilir ki Atatürkle Pllsudski, Şarka ye Cenubu Şarki İle Yakın Şar- ka doğru Alman - İtalyan hamleleri- ne karşı şimdiki Türkiye ve Lehistan hükümetlerinin ittihaz ettikleri hatta hareketten başka bir vaziyet almıya- caklardı. Şarki Avrupada, Balkanlarda ve Şarki Akdenizde müvazene ve sulhun muhafazası bu iki memleket istiklâl ve emniyetlerinin muhafazasına bağ- lıdır, B. Beck'in açıkça söylediği veç- hile, Lehistanın infirada düşmemesi, çember içine alınmaması ve Baltık dezinden atılmaması meselesi mevzu ubahstir, Türkiye için de Almanların Karadenizde ve İtalyanların Şarki Akdenizde müşterek muhtemel bir hareketile Boğazların kontrolünü elinden o kaçırmamak, Balkanların Roma - Berlin mihverinin siyasetine esir olmalarına müsaade etmemek, bütün Yakın Şarki totaliter devletle» Tin emperyalizmine açmamak mey- zuubahistir, Bir taraftan Polonyanın, diğer ta- raftan Türkiyenin aldıkları vaziyetin derin sebeb ve hikmeti budur. Bu va- ziyetler, sağlam bir sulh siyasetinin icablarına tamamile uygundur ve sa- mimi bir surette sulhü seven her han- gi bir millete karşı tehdidi mutezam- mın değildir.» Ebedi Şef Atatürkün ağzından 198 MAYIS 1919 Cihanşlmul bir tarihin dönüm günü ve Türk inkılâbının başladığı tarih olan «19 mayıs 1919» un yirminci yıldönümü yarın yurdun her köşesinde Türk gençle- ri, Türk sporcuları ve milyonlarca Türk halkı tarafından kutlanacaktır. O günün vaziyet ve umumi manzarasını bugünkü kudretli Türkiye Cümhuriyetinin. bânisi Ebedi Şef Atatürkün ağzından din- Hyelim; 1335 senesi mayısının 19 uncu günü Samsun'a çıklım, Vaziyet ve manzarali umumiye; Osmanlı devletinin dahil bulunduğu grup, harbi amumide mağlüp olmuş, Os- manlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şe- ralti ağır bir mütareke imzalanmış, bü- yük harbin uzun seneleri zarfında, mil- İst yorgun ve fakir bir halde, Millet ve memleketi harbi umumiye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, mem- leketten firar etmişler. Saltanat ve fet mevkiini işgal eden Vahideddin, mü- tereddi, şahsını, ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbir- ler araştırmakta. Damad Ferid paşanın riyasetindeki kabine; âciz, haysiyelsiz, cebin, yalnız padişahın iradesine Wi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebi- lecek her hangi bir vaziyete razı, Ordunun elinden esliha ve cephanesi | alınmış ve almmakta.. İtilâf devletleri, mütareke ahıkümuna ri- ayete lüzum görmüyorlar, Birer vesile ile, İlâf donanmaları ve askerleri İstanbul- da. Adana vilâyeti, Fransızlar; Urfa, Ma- raş, Anteb İngilizler tarafından işgal edil. miş, Antalya ve Konya'da, İtalyan kıla- atı askeriyesi; Mersifen ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta, ecnebi zabit ve memurları ve hususi adamları faaliyette, Nihayet, mebdel ke- lâm kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs 1335 te İtilâf devletleri- nin muvafakatiyle Yunan ordusu İzmir'e ihraç ediliyor, Bundan başka, memleketin her tara- fında, anasırı hiristiyaniye hafi, celi, busu- si emel ve maksadlarının temini istihsa- line, devletin bir an evvel çökmesine me- sai sarfediyorlar... Vasiyeti wmumiyeyi tesbit içii ordu cüsütamlarının nerelerde ve ne halde ol- duğunu tasrih etmek isterim, Anadelu'- da, başlıca, iki ordu müfettişliği tesis olun- muşlu. Mütarekeye dahil olur olmaz, kılaatın muharip efradı terhis olunmuş, silâh ve öephanesi elinden alınmış, kıy- meti harbiyeden mahrum bir takim kad- rolar haline getirilmişti. Bu izahatlan sonra manzarai umumi. yeyi, daha dar bir çerçeve dahiline ala- rak, seri ve sehil bir surette hep beraber müşahede edelim: Muhasım devletler, Osmanlı devlet ve memleketine maddeten ve manen tecavüz halinde; imha ve taksime karar vermiş- ler, Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyer. Hükümeti de ayni hal- de. Farkında olmadığı halde başsız kal- mış olan millet, zulmet ve müphemiyet içinde (tecelliyata muntazır, Feliketin dehşet ve sikletini idrake başlayanlar, bulundukları muhit ve bissedebildikleri tesirata göre çarci halis telâkki ettikleri tedbirlere mütevessil... Ordu, ismi var cis- mi yok bir halde, Kumandanlar ve za- bitler; harbi umuminin bunca mihnet ve meşekkatleriyle yorgun, vatanın parça- lanmakta olduğunu görmekle dilhun, gör- leri önünde derinleşen okaranlık felâket uçurumu kenarında dimağları çare, çarel balâs aramakla meşgul... Esas; Türk milletinin baysiyetli ve şe- refli bir millet olarak yaşamasıdır. Ba 6sas ancak istiklâli tâmma malikiyetle te- min olunabilir. Ne kadar zengin ve mü- reffeh olursa olsun istiklâlinden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine müva- cehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesbi liyakat edemez. Ecnebi bir devletin himaye ve sahabe- tini kabul etmek insanlık evsafından mahrumiyeti, aciz ve meskeneti itiraflan başka bir şey değildir. Filhakika bu dere- keye düşmemiş olanların İsteyerek başla rına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki Türkün haysiyet ve izzeti nefsi ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mah- volsun evlâdır! Binaenaleyh, ya istiklâl ya ölüm" İşte halâsı hakiki isteyenlerin parolamı hu olacaktı. Bir an için, bu kararın tatbikatında ademi muvaffakiyete duçar olacağını far zedelim! Ne olacaktı? Esaret! Sonra Osmanlı hanedan ve saltanatı. nm İdamesine çalışmak, elbette, Türk milletine karşı en büyük fenalığı işle. mekti, Çünkü her türlü fedakârlığı sarle- derek istiklilini temin etse de, saltanat devam ettiği takdirde, bu istiklâle müem- men mazariyle bakılamazdı. Artık, va tanla, milletle hiç bir alâkai viedaniye ve fikriyesi kalmamış bir sürü mecaninin, “devlet ve millet istiklâl ve haysiyetinin muhafızı mevkiinde bulundurulması masıl teeviz olunabilirdi” Hilâfet vasiyetine gelince, ilim ve fen- nin nurlara müstağrak kıldığı hakiki mo- deniyet âleminde gülünç telâkki edi. mekten başka bir mezvuu kalmış mıydı? Türk ana yarduna ve Türkün istiklâ- line tecavüz edenler kimler olursa olsun onlara bütün milletçe müsellehan muka- bele ve onlarla mücadele eylemek icab #diyordu. Bu mühim kararın bütün ic&- bat ve zaruriyatını İlk gününde izhar ve ifade etmek elbette musip olamazdı. Tat- sıl olmağa çalışmak lâzım geliyordu. Nite- kim öyle olmuştur. Ancak dokuz senelik efâl ve ioraatımız bir silsilci mantıkiye ile mülalâa olunursa, ilk günden, bugüne kadar takip ettiğimiz istikameti umami- yenin İlk. kararın çizdiği hattan ve le veccüh eylediği hedeften asla inhiraf ey- lememiş olduğu kediliğinden tebarüz eder,