21 Nisan 1939 Ona geçen gün bir ahbabın rasgeldim. Bana, şişman, iriyarı;'ol- | takdim etti mek nasib o Ali bekâri değme güzel ka- dınları beğenmezdi. Kiminin kaşına, kiminin yüzüne, kiminin boyuna bo- #una kusur bulurdu. Onun için böyle bir kadınla evlenmesine pek hayret etmiştim. Bir aralık Ali ile balkonda başbaşa kalmıştık. Arkadaşım bana: Samimi söyle... dedi, karımı na- mi buldun? Her halde güzel bir kadın değil... Bunu ben de biliyorum, Fa kat çok İyi bir kadındır. Bak sana onunla nasıl evlendiğimi anlatayım. Üç sene oldu. Katiyen evlenmeğe ni- yetim yoktu. Eskidenberi bilirsin ki, ben dedikodu denilen şeyden nefret ederim. Bunun için her türlü kadın macerasından da kaçınıyordum, hak- kımda küçük bir dedikodu çıkmama- #ı için gayet temkinli, muntazam bir hayat geçiriyordum, Zaten her kadını da öyle kolay kolay beğenemiyordum. Birgün bir ahbabımı ziyaret maksa- dile Kadıköyüne geçmiştim, İstanbu- Ja dönmek için tam Kadıköy iskele- sine geldiğim zaman vapur kalktı, Benim de nefret ettiğim, sinirlen- diğim şey iskelede vapur, istasyonda uzun müddet tren beklemektir. Hele ben İskeleye gelir gelmez, va- purun düdük çalıp hareket etmesi pek canımı sıkmıştı. Bu esnada deniz kıyısında bir kayıkçı bana seslendi: — Haydi gel... Seni Haydarpaşada vapura yetiştireyim!... dedi. Hemen fırladım. Ben kayığa atlarken arkam- dan bir kadın sesi — Kayıkçı, kayıkçı... Ben de mu- Kakkak vapura yetişeceğim... Götü- rür müsün? Bunu söyliyen genç, şişman, iriya- ni bir kadındı. Kayıkçı: «Onu da ela- hm mı?s gibi bir kere yüzüme baktı Ben: — Eğer bizi vapura yetiştireceğine güveniyorsan Ali dedim, Şişman, iriyarı kadın kayığa bindi. Bahilden açıldık. Genç kadın fazla telâşlı görünüyordu. Her halde bu vapura yetişmesi lâ İkide bir kayıkçıya: — Aman vapura yetişecek miyiz? diye soruyordu. İşte tam bu esnada müthiş bir Tuzla yanımızdan bir mo- tör geçti, Motör o kadar dalga yapı- yordu ki kayığımız şöyle bir sallandı. Bu esnada şişman kadın — Aman batıyoruz!.. diye birden- bire ayağa kalktı. Bu sırada kayık muvazenesini kaybetti. bende ken- dimi denizde buldum, Bu hadise son derece âni olmuştu. Biz sular arasında çırpınırken et- raftan yetiştiler. Kayıkçıyı da, şiş- man kadını da, beni de kurtardılar. Geçirdiğim bu kazadan iki gün sonra idi. Beyoğlunda bir arkadaşı- ma rasgeldim. Bana; — Vay Aliciğim... dedi, yahu seni ne zamandanberi göremiyorum. Ta- bü aşk meselelerinden baş kaldırdı- dan yok ki... Dedikodudan ne kadar nefret etti dimi söyledim değil mi? Onun merakla sordum — Nasıl aşk maceraları? — Hüydi, haydi canım... ma.. Sakla- — Yahu söylesene... Böyle bilmece gibi konuşma... Neymiş bakalım? — Seni görmüyoruz amma, etraf- tan sana dair havadisleri duyuyoruz. O sandal safalarını hep işittik. Ne çar re ki sandal safası bir kaza ile nihg- yetlenmiş. Sevgilinle beraber dalga- Jarın arasına yuvarlanmışsın... Derhal aklıma geçirdiğim kaza geldi: — Canım, dedim, ne sevgilisi ya- hu... Dur bak, dinle... Anlatayım O kendisinin pişkin bir adam oldu- ğuna emin bir tavırla omuzuma vurdu: — Anlatmağa ne lüzum var kar- deşim... Sen de gençsin, bende... Biz halden anlarız yahu... Fakat sandalı batıracak derecede bu kadar Rendinizden geçmeniz garip... San- dal batiyor da kendinizi sular ara sında bulduğunuz zaman işin farkı. işitmiştim. | Lab AKŞAM b İdi, lala le, || Sahies. BULMACAMIZ . | Tal TURAKINA İka melyimmdimee oniki si) 7 TARİHİ ROMAN de | bu ine ateşli muhabbeti hepsi de aşağı yukarı şu sözleri söylüyorlardı Vay efendim maşalla Gizli gizli sandal âlemleri yaparsın ha Vallahi gözümüz yok amma bu kadar da sinsilik olmaz canım «Karda yürüyüp te izini belli etmemek: diye işte buna derler... Amma sandalın devrilmesini de işitmeyen kalmadı. Nereden geliyordunuz? Modadan mı? İki gün sonra amcamdan bir mek- tup aldım. Bu mektubunda amcam bana bir sürü nasihat veriyor ve di- yordu ki: «Artık senin yaptıkların çok oldu Aşk maceraların bir rezalet halni alıyor. Bir kaza ile biten son sandal hadisesi herkesin ağzında. Beraber kaza geçirdiğin bu kadın da kim?» Amcama ne kadar muhtaç olduğu- mu bilirsin, Çünkü çok zengindir. Benim de paraya ihtiyacım var... Bütün bunlar yetişmiyormuş gibi etraftan alaylar,.. Meselâ şirkete bir sabah geç gelsem, arkadaşlarım: —, Ne 0? Dün gece pek geç yattın galiba sandal safasına mı çıkmıştın? Bir müddet sonra bizim deniz ka- zası, etrafta Aşıkane bir sandal safası haline girmişti. Bütün ahbablar bu dedikodu ile meşguldürler. Dedikoduya son derece sinirlendi- ğim için bu vaziyet beni pek üzüyor- du. İşte tam bu siralarda, birlikte sandal kazası geçirdiğim genç ka- dınla bir tanıdığın evinde resmen ta- nıştım, Baktım son derece iyi kalbli, dürüst bir kadın... Amma istediğim kadar güzel değilmiş... Ne çıkar? Za- ten dedikodu da devam edip gidiyor. Düşündüm. Bu iyi kalbli, mazbut kadınla evlenirsem çok rahat ede- cektim. Bu suretle en nefret ettiğim dedikodunun da önüne geçmiş ola- O günü kime rasgeldi lendim. Şimdi hayatımdan memnu- num... Dedikodudan da eskisi ka- dikodu sayesinde kendime mükem- mel bir hayat arkadaşı buldum ve saadetimi kurdum... Hikmet Feridun Es Hâmid gecesi Sili Halkeviden: 21 nisan 1989 cuma günü akşamı saad 31 de Halkevimizde bir Hâmid gecesi ya- acaktır. Herki naEEE 219088! Pirinç Mercimek Bezelya Yulaf Pirinç nişastası Kornflör (Mısır hülâsası) Bakla Fasulya Nohut Arpa ve sair hububat unları caktım. Derhal faaliyete geçtim, ev- | dar nefret etmiyorum. Çünkü bir de- | 1 — İki çift ayağı olan, 3 — Hediye tarzında verilen ücret » Rüzgâr. 3 — Vergi topliyan. 4 — Bir me; Ör olmıyan. 5 — Bir içki - Lâhika, 6 — Eski zamanda Arapların bir putu - Üşütmekten emir. T — Bir diyarın hararet ve hava hali - Çok değil, 8 — Gayri müstakim hat, # — Uzak nidası - Reva değil 10 — On yaşında, Yukarıdan aşağı: ı Yükselme - 'Tersi yeşilliktir. 2 — intikam almak - Lâham. — Merhum, 4 — Tersi gözeüdür - Terzinin iplik ta- klan âleti, 5 Bonuna «L» gelirse memuriyetten ihraç demektir - Mamuriyet. — Rürgür - Arkadaş - Beraber. — Düdük öttür. Boyunbağı — Fena değil. — İtalyan parası - Nevale, 10 — Başına «Re gelire yazı kurutan kum olur - Ezilmiş. Geçen bulmacamısın bali Soldan sağa: 1 — Cumagecesi, 2 — Aşinalık, 3 —Naz, Lezzet, 4 — Amik, Emi, 5 — Çan, Emel, 6 — El, Rle, Aka, 7 — Kalaycı, Le, 8 — Mi, Dev, Red, 9 — Ema, Teleme, 10 — Ziya, Fien, Yukandan aşağı: ti Ege alien a 1 — Canıçekmer, 2 — Uşa, Alsimi, 3 — | Mizan, Ay, 4 — An, Rad, 5 — Galibiyet, | 8 — Elek, Ecvef, 7 — Ciz, Li, 8 — Eksema, Bel, 9 — İstilâeden. Emekleme, 10 (23 NİSAN) ÇOCUK BAYRAMI Bayramda tebriklerinizi Ç. cuk Esirgeme Kurumunun zarif kartlarile yapınız. Toplanacak paralarla kim- sesiz yavrulara bakılacak- Bu mükemmel ve eşsiz müstahzerat tabii ER Rİ hakiki karşılığıdır , Tarihi tesisi: 1915 M. NURİ ÇAPA öerinaş Onun kafasında yerleşen bu arzu- yu ilkönce vezir Çutsay sezdi Fatma bir gün baş vezire: — Karakurumda çok zengin ve meşhur adamlardan evlenmek İsti- yen yok mudur? Diye sormuştu. Çutsay bu sorunun mânasını derhal anlamış ve Fatma- nın evlenmeğe karar verdiğini sezin- ce şu cevabi vermişti: — İki kişi tanıyorum. Fakat, sebe- bini izah etmezsen, kim olduklarını söyliyemem! Fatma sadece gülerek - başka bir şey söylemeden - çekilip gitmişti, Çutsay o gündenberi şüphe ve te- reddüd içinde, kendi kendine düşünü- yordu: — Bu kadın evlenmeden saraydan uzaklaşmayacak. “Tanrı bir nasibini verse de başımızdan defolup gitse, İhtiyar vezir, elinden gelirse, onu evlendirmek hususunda yardım ve gayret göstermekten de çekinmiye- cekti, Moğol imparatorluğu sınırları, bir ucu Çinde, bir ucu Rusyada, diğer ucu da Tunadan batıya doğru geniş- leyip dururken, imparatoriçeyi par- mağında oynatmak istiyen böyle fet- tan ve hilekâr bir kadının hâlâ Moğol sarayında kalması büyük Moğolista- nı her zaman tehlikeye düşürebilirdi. Çutsay ona bir başka gün yine rasladı.. sordu: — Sorduğunuz zenginlerin adları- ni hâlâ öğrenmek niyetinde değil mi- siniz? — Sebebini söylememek şartile öğ- rTenmek isterim. Çutsay, o gün bu fırsatı kaçırma- mak maksâdile Fatmanın kulağına eğilerek, iki kişinin edını verdi: — Can bey, Samo... Fatma, birincisini dinlerken yerin- den kımıldamadı. İkinci ismi işitin- ce gülümsedi: — “Teşekkür ederim, Çutsay! Bana lâyık gördüğün adamların ikisi de meşhur kahramanlardır. Çutsay hayretini açığa vurarak: — Ne diyorsunuz, dedi, artik ev- lenmeğe karat verdiniz mi? Fatma yavaşça başını salladı: -— Evet... Bu kararımı sana açma- Ea mecbur oldum. Çünkü, bana bu hususta ancak sen yardım edebile- ceksin, Çutsay! — O halde bu komutanların ikisi de sizin elinizdedir, Hangisini seçer- seniz, onunla evlenebilirsiniz. — Zengin olanını tercih edecek- tim. Çünkü Kırımda çocuklarını var, Onlara servet bırakmağa mecburum. — Zenginlik cihetinden Can bey, Samodan üstündür. Tataristandan yeni döndü. Oradan getirdiği hediye- lerin yarısını Turakinaya verdiyse, yarıdan çoğunu dâ kendi evine gö- türmüştür. Onda olan mücevherler Karakurumda hiç kimsede yoktur, diyorlar, Fatma gözlerini kırpıştırarak, ve- zirin yüzüne baktı: — Ya öteki?... Samoya gelince, oda 2zengin- dindir amma, onun kadar değil. Sa- monun ailesinden kalma büyük ara- zisi ve çobanlarının idaresinde bü- yük koyun sürüleri vardır. O mücev- Yazan: İSKENDER FP. SERTELLİ here iltifat etmediği için, belindeki bânçerinden başka değerli bir mü- cevheri olmasa gerek. Onu da kendi- sine Rusyada Keyük han hediye et. miş. — Ya göğsündeki inciler?... — Görmedim. — Ben gördüm. Kubiliy han, Çinden ayrılırken, Sung hediyesi olarak kendisine vermiş. . Dokuz in- ci... Göğsünde düğme olarak kulla- nıyor. Kubilây ona bunları verirken: «Bu inciler Turakinada bile yoktur» demiş. zo birdenbire düşünmeğe baş- e kendi kendine murldandı: — Aysunun, Samoyu mütemadiyen sarhoş etmesinin mânasını şimdi an- hyorum. Vay kaltak vay. Samoya değil, incilerine gönül vermiş demek! Tefrika No. 118 oriçenin nedimesi, Samo ile evlenmeğe karar | |İvermişti. O gece (Aysu) yu ortadan kaldırmak gerekti! Fatma, vezirin birdenbire neden daldığını, neler düşündüğünü anla- mak istedi: — Samoyü tercih etmemde bilme- diğim bir mahzur mu var? Can beyin çocuklarından da bahsediyorlar. Hal- buki, Samonün hiç bir kadından ço- cuğu da olmamış... — Çocuksuz bir koca arıyorsanız, Samodan uygununu bulamazsınız. Zaten ben de ikisinden birini seçme- mizi söylemiştim. Fatma: — Samo hakkında başka bir bildi- ğin olsa gerek, dedi. Aysudan da bah- setmek istiyorsun galiba? Çutsay bildiklerini saklamadı: — O şimdi : «Karakurum bülbülü> nün evinde oturuyor. Sanıyorum ki, Aysu onu soymak istiyor. Fatmanın Kâşları çatildı: — O kültağın sesi çoktanberi çık- mıyordu. Hâlâ yaşıyormuş demek”. — Belli ki, Samoyu seviyor. — Aysu sevgiden ne anlar? Yakın zamana kadar Karakurum erkekleri- ni birbirine katan ve bir akrep gibi her erkeğin kalbi üzerinde dolaşan bu dişi kaplanın pençesine Samoyu nasıl teslim — O, kendi ayağiyle gitmiş oraya. — Demek ki, Samo şimdi o akre- bin koynunda yatiyor, öyle mi? — Evet... Uzaktan Turükinanın cüceleri gö- rünmüştü. Fatma, vezirle fazla ko- nuşmak istemedi, yürüdü. * Falma odasına gelince, dişlerini gıcırtadarak homurdandı! Samoyu © aşifteye bırakmıya- cağım. Böyle yakışıklı bir erkek, yıl- larca Karakurum delikanlılarının koynunda yatan bir kadınla evlene- mez. Aysu onu içki ile, desise ile ay- lamış. Samo İle evlenip sefaletten kurtulmak istiyor, Ve yumruklarını sıkarak bağırdı: — Kaltak! Onu ben, senin elinden almasını bilirim, Fatma ilk önce şöyle bir çare bul du: Samoyu tekrar imparatoriçenin Fakat, bu, Fatma için tehlikeli ola- bilirdi, O günlerde Uygur İlinde, ba- nı kabileler arasında dövüşler, kargâ şalıklar başlamıştı. Turakinaya o Sa- modan bahsetmek, onu Uygur iline göndermeğe zemin hazırlamak de- mekti, Fatma, imparatoriçeye Samo- dan bahsetmeyi de muvafık görmedi. Fakat, ne yapmalı da Samoyu elde etmeli, diye, düşündü. Bu hususta ona Çutsay da yardım edecekti, Her şeyden önce Samoyu «Karakurum bülbülü: nün elinden ve evinden kurs tarmak lâzımdı. Fatmanın Samoyu tercih edişinde başka bir sebeb daha vardı. Sihirbazlardan biri, vaktile Samo- ya: «Sen elli yaşına girmeden ölecek- sin!> demişti. Fatma bu sözü hatırla- yınca: — Samonun ölmesi yaklaştı. Onun- la evlenirsem ölünce, herşeyi bana kalacak. Diye sevinmişti. İşte haris ve gözü doymaz kadın, Sama ile bunun için evlenmek isti- yordu. Daha şimdiden onun ölümü- nü düşünerek sevinmeğe başlamıştı. Fatma, hiç düşünmüyordu ki, Samo yeni sevgilisinden kolay kolay ayrıla- mazdı. Sumo, Aysudan ayrılmış olsa Fatma ile evlenmeğe razı olacak miydi? Fatma, Çutsaydan yardım vaadini aldığı dakikadanberi, bu nokta üze- rinde durmadan, faaliyete geçmişti. İlk yapılacak iş, Samoyu Aysudan dan kaldırıldıktan sonra, emi Dİ niz kalan Samoyu saraya davet edecek, bu konuşmada Çutsay da bulunacak. Samoyu bu suretle avlamış olacaktı, vi: ma