Sahile 8 TARIHE GEÇEN AŞKLAR Napoleon Bonapart ile Abrantes Düşesi — Komşu hu!... — Hu komşum... — Silâh seslerini duyuyor musun? Evet, dağlarda hâlâ vuruşuyor- lar. Kana susamışlar... Nepoleon Bonapart'ın annesi ba- yan Ramolino ile, bay Permo'nun ka» nsı bayan Komnen Fransızların Kor- sikayı işgal ettikleri sene - 1769 da - Ajaksiyo'da kapı komşusu idiler. Bir zaman sonra bu fki komşu Monpejie'ye yerleştiler. Orada bayan Komnen'in bir kızı dünyaya geldi: Lor Pernon; Napoleonun da babası öldü ve son nefesinde öğlünü bayan Komnen'e emanet etti: — Napoleonu size emanet ediyor- rum. Pariste: Harbiye mektebinde tek başına kaldı, onü himaye ediniz. | “ 1784 de Paris Harbiye mektebinde okuyan cebi delik bir çocuk var: Na- poleon. Ayni sene Sen-Sir mektebin- de okuyan birde parasız kız var: Eliza Bonapart. Bay ve Baya Kemnen önce geldiklerini duyan genç Bonapartlar çok sevindiler. Koca şehirde onlara el uzatan, onları himaye eden hiç kimse yoktu. Bay ve Bayan Komnen evvelce Napoleonu buldular ve hep birlikte Sen - Sire gittiler. Eliza hıçkıra hıç- kıra ağlıyordu — Ne var? Ne oldu? Bir müsamere için iane toplamış- Jlardı, Eliza on para bile verememişti, Napoleon elini derhal cebine attı ve dona kaldı; kızardı, bozardı sonra mektep idaresine sövüp saymağa baş- Jadı. Bay Komnen sözürlü kesti; — Sen Kral sayesinde okuyorsun, böyle sözler söylemek sana düşmez. Napoleln sarardı, heyecandan tit- riyerek: — Ben Kral sayesinde değil, devlet sayesinde okuyorum; diye haykırdı; idareye ben hâkim olsaydım işler de- gişirdi «Ben hâkim olsaydım! dediği za- man sesi aslan gibi gürlemişti. Mektebi bitirip subay elbisesi giy- diği gün bayan Komnene veda geldi. Küçük Lor, kocaman çizmelerine bak- tı baktı da gülmeğe başladı, Napo- leon'un canı sıkıldı: — Sen hâlâ mektep talebesisin! dedi — Sen de çizmeli kedisin! Napoleon ses çıkarmadı, ertesi gü- nü Lora bir oyuncak gönderdi: Ayak- ları çizmeli bir kedi, — 1793... Fransız ordusu Tulon şehri önünde İngilizlerle savaşıyor. Her ne pahasına olursa olsun Tulonu zap- tetmek lâzım. Topçu kumandanı Napoleon: — Göndereceğim mektubu öte ta- raftaki cepheye götürülecek bir fedal istiyorum, dedi. Fırtına lâkabı ile tanınan Jüno ça- vuş karşısına geldi: Selâmi Sedes — Emrediniz. — Kıyafetini değiştir ve şu mektu- bu oraya götür. Çavuşun gözleri parladı, kan başı- na çıktı: — Ben casus değilim; asker elbise- mi çıkarmamak şartile istediğiniz ye- re giderim — Seni öldürürler, — Size ne? Bana göre huva hoş. Mektubu aldı, götüreceği yere gö- türdü, Ertesi gün Napoleon yazısı Yazan: okunaklı birini istedi, Karşısına gene | Jüno çıktı. Napoleon söyler, o yazar- ken yanıbaşlarında bir bomba pat- ladı, tozu dumana kattı, Jüno'nun kılı bile kıpırdamadı, gülerek: — Bravo! dedi, mürekkeb kurut- mak için kum hâzırlıyorlar. Abrantes Düşesi O.günden sonra Jüno, Napoleon- dan ayrılmadı... General Bonapartın yaveri oldu... , 1800... Napoleon Bonapart, birinci konsül sıfatı ile Tüilöri sarayında... General Jüno Paris kumandanı... Bayan Komnenin salonu Parisin en meşhur salonu... Lor Komnen de bu salonun gülü... Bir sabah bayan Komnenin kapı- sı çalındı; açılır açılmaz general Jüno rüzgâr gibi girdi, hizmelçiyi itti, önüne gelen bir vazoyu devirdi, ken- dini bayan Komnenin odasına attı: Kızınız: bana verir misiniz? Onu delicesine seviyorum. Onu me- sud edeceğime şerefimle Söz veririm. Lor on altı yaşmda iken general Jünoya vardı. Malmezon malikânesi. Napoleonun karısı Jozefin sevdiği sevmediği ne kadar ahbabı varsa hepsini davet edi- yor. Bu arada Jüno'nun karsıda var. Ancak Jüno işinin başından ay- Tllamadığı için haftada bir gece ge- lip kalıyor. Napoleon da cuma âk- şamları geliyor, pazartesi gidiyor. Gözü de Lor'dâ... Ne de güzel, ne de cana yakın, çapkın, şuh bir kadın ol muş... Sokulacak, sokulâcak ammâ, Adana (Akşam) — Adana Halkevi Müsahipzade Celâlin «Fermanlı deli hazretleri isimli eserini müvaffakıyetle temsil etmiştir. Bu temsilde 34 ü er- kek, 9 v kız olmak Üzere 43 Halkevi azası rol almıştır. Yukarıdaki resim bu temsilde vazife alanlardan bir kısmını göstermektedir. Adana Halkevi yakın- da iki berisil vermek üzere Ankaraya gidecektir. | | Mkânede kendini yapayalnız hissedi- | dı. Sabahleyin saat beşte | Bo'nun ne derece kıskanç olduğunu AKŞAM «çizmeli kedi> diyen küçük Lor göz- lerinin önüne geliyor da duralıyor. Bir sabah Lor derin derin uyuyor- du. Kapısı vuruldu, ayak sesleri yak- laştı. Lor gözünü açtı. Başucunda | Napoleonu gördü. Bonapart: İ — Benim dedi; bunda şaşılacak ne var? il Lor henüz ağarmağa başlıyan tan- | yerini gösterdi. Saat beşti. Bonapart omuz silkti İ — Erken değil.mi?... İsabet. Oturdu, beraber getirdiği bir dos- | yayı incelemeğe başladı, Saat altıda | Lorun ayağının başparmağın çin» dirdi, çıkıp gitti | Ertesi sabah gene-ayni saatte Lo- run odasına girdi: —- Neden pencöre açık uyuyorsu- | G nuz... İnci dişli kadınlara açık pen- çere dokunur, Ve gene olurdu. gazele okumağa başladı... Saat allıda Lorun kulağını çekti, çıkıp gitti. Lor hizmetçisine kim gelirse gelsin, kapıyı açmamasını tenbih etti, Hi metçi sordu: Ya birinci Konsül gelirse? — Birinci kongül de gelse açmıya- caksın, ? Lor kocasını seviyordu. Bu koca ma- yor, sinirleniyordu. Ertesi gece hayli çırpındıktan sonra nihayet uyuyakal- Napoleon kapısını maymuncukla açıp girdi: — Ne o, hırsızlardan mı korkuyor» sunuz?... Yarın sabah gene gelip sizi uyandıracağım. Haydudlar içinde o- tutmuyoruz, bunun için kapınızı ki- idlemeğe lüzum yok. Hem görüyor- sunuz, faydası da yok... , Napoleonun maymuncukla 'Lorun kapısını açtığı duyuldu. Fiskos başla. dı ve dedikodu Parise kadar gitti. Lor on yedi yaşındaydı... Ne yapa- caktı? Kalkıp Pafise gitmesi lâzımdı... | Hazin hazin düşünürken kocası geldi. | Genç kadın sevingle Jüno'nun boynu- | na sarıldı ve o geğe kalmasını rica et- ti. Jüno razı oldu. ** l Karı koca sarmaş dolaş yatıyorlar. Tan; ağırmağa başlıyor... Kapı açıl-| dı, Napoleon seslendi: Hâlâ uyuyorsunuz? Karyolaya yaklaştı, cibinlik perde- sini kaldırdı, General Jüno gözlerini uğuşturarak doğruldu Generalım bu saatte karımızın odasında ne arıyorsunuz? Loru uyandırmağa geldim. Ha- cet yokmuş. Manmafih size darılmalı- yım, burada kaçaksınız... — Affedersiniz generalım, kabahat bu afacanın. — O halde cezayı ona vereceğim... Hoşca kalınız. 56 Ava çıktılar, Bir âralık ormanda yalnız kalan Bonapartla Lor arasın- da şiddetli bir çekişme oldu. — Ben sizi belki de benden fazla se. ven bir adamın karısıyım... Sizin fena fikirle odama gelmediğinize eminim, fakat dedikodunun önüne geçemez- din. — Odanıza geldiğimi Jünoya söyle- mediniz ya. — Söylememe imkân var mıydı? Jü- bilirsiniz... Haydi artık bu bâhsi ka- pıyalım... Veriniz elinizi sıkayım, Bonapart elini uzatmadı, ters ters Lora baktı; — Beni sevmiyorsunuz! dedi. Sonra atınâ bindi, mahmuzladı, . Napoleon uzun zaman Lora kin bes- ledi. Jünoya on yedi yerinden yaralı olmasına rağmen mareşal rütbesini vermedi, ancak Portekize sefir tayin etti ve Abrantes dükasi yaptı. “. İmparatorluğun sukulundan son- ra... Jüno çıldırıp ölmüş, Lor or para- sız.kalmıştı. Bütün eşyalarını sattı ve hatıralarını yazarak geçindi. 1838 de, elli dört yaşında iken Pariste öldü. 22 mart 1939 Almanyada yapılan gemilerimizden Doğu denize indirildi Merasimde Türk sefaret erkânı bulundular, Berlin büyük elçimiz bir nutuk söyledi Doğu gemimizin denize indirildikten sonra görünüşü ve merasimde buluna Berlin büyük elçimiz B. Hamdi Arpag ve sair davetliler Hamburg (Akşam) — Denizbank tarafından, . Almanyanın en mühim ve muazzam tersanelerinden Blohm ind Voss müessesesine sipariş edilmiş olan altışar bin tonluk üç ticaret ge- misinden birisinin denize inme mera siminde davetli olarak hazır bulun- dum. Heyete Berlin büyük elçimiz B. Hamdi Orpag Tiyaset ediyordu, Bü- yük elçimizin. haremi, müsteşar B. Rıfkı Pasin ile refikaları, baş kâtib 'B, Akif"Evcan'la zevceleri, ataşemili- ter B. Şinasi Erdok'la eşleri davetli- ler arasında bulunuyordu. Vos ve Blobm müessesesi namma gelen mih- mandarımız B. Wolfgaug Burkner Hamburga gidip gelmede heyete re- fakat ediyor. Hamburgta büyük bir vatandaş kütlesi, konsolos ve erkânı, Hamburg valisi namına hoş geldiniz gelen zevat tarafından pek samima- ne karşılandık. Emre âmade otomo- billerle evvelâ kensoloshane ziyaret edildi,- ondan sonra da şehirde bir gezinti yapıldı, Sanaton ikide, misafirlere tahsis edilen Lube istim- botile Blohm ind Voss tersanelerinde gemilerimizin inşa. edilmekte olduk- ları mahall gittik, Müessese - sahib ve müdürlerinden Her Walther Blum bizi pek nazikâne ve misafirpetverane < karşıladı. 'Top- rağa basar basmaz, bir bando muzi- kanın hoş nağmleri bu istikbale işti- rak etti, Merasimde büyük elçi *B. Hamdi Orpag şu nutku söyledi: «Türkiye Cümhuriyeti İktisad Ve- kâletinin Denizbank umum müdür- lüğü tarafından Woss ve Blolhm tez- gâhlarına sipariş edilen gemilerin bi- rinciisni teşkil eden «Doğu» gemisi- nin şuya indirme merasiminde bu- demeğe | yız. Şirketin çok nazikâne davetine teşekkür ederim. Şurada önümüzde duran bü güzel gemi, Yalnız nakil va- sıtası değil ayni zamanda Alman kud- retinin, Alman kabiliyetinin şaheser. lerinden biridir. Çünkü Blohm ind Voss tersanesinin ciddiyeti, işlerinin İ temizliği ve Alman seciyesine yakişan bir surette muazzam mesaisi dünyanın her tarafında tanınmıştır. Bu şirke- tin âmirlerini, mühendislerini çok kıymetli işçilerini tebirke lâyık gör- | mekteyim, Bu kabil eserleriniğle siz- ler iftihar duydukça, Alman sanayi* inin çok eski müşterisi olan biz Türk» ler de samimi ve derin meserret duy- | maktayız. Bu meserretimizi, şirkete daha büyük muvaffakiyetler temen- İ nisile tebarüz ettirmek isteriz, - Şir- ketin idare adamları ile çalışkan: ve temiz işçilerinin, bundan sonra da Almanyanın refah ve saadetine İlâ“ dim olmalarını temenni ederim. © — Nutük alkışlarla bitti, bayan Hağ di Arpag, eline sıkıştırılan şampanya $işesini geminin arka tarafına vutğ» Tak kırdı, gemi de yavaş yavaş ve hâle £ kın alkışları içinde, beyaş tül elbise leri giymiş bir gelin gibi denize doğ- £ ru İlerledi. Merasime Türk ve Alman | mili marşlarile nihayet verildi; | Bu merâsimden sonra Hamburgun İen mühteşem otellerinin birinde dar vetli misafirlere mükellef bir ziyafet verilmiş ve her İki taraftan da mevkie münasib samimi nutuklar sölenmiş- tir, Voss ve Blohm müessesesi tarafım dan bir hatıra olmak üzere Bayan Hamdi Arpag'a gümüşten kıymetli bir mücevherat mahfazası takdim edilmiştir. | lunmakla büyük bir zevk duymakta l | l İ Aydın (Akşam) — Şehrimizde avcılar cemiyeti bütün azasile faaliyet bi“ lindedir. Dün 'de yüze yakın avcı gün döğmadan şehre üç saat mesafedeki Ba taköye ve oradan daha ileride bulunan Sirahlar köyüne gitmişler, her iki köy” den katılan avcılarla beraber davul'zurmalar çalarak av.sahasına varmışlardı”» Biri öğleden © Yukarıdak resim Aydın avcıların teriyor. el diğeri öğleden sonra olmak üzere iki sürek avı yapılmış Zi rTaâle ziyan veren domuz ve sair muzır hayvanlar itlâf edilmişti. hareket etmeden evvel bir arada gö”