Yeni taşındığım apartımar pek hoşu- “ma gitmişti. Yalnız bir tek mahzuru (yardı. Yukarı katta konuşuları herşey aşağıdan işitiliyordu. Muhakkak ki 4 ra kat kiracıları da bizim konuş. Ktuklarımızı duyuyorlardı. Üst katımızda tanıdığım bir zat 0- yordu. Sami Servet;, Kendisile aydanberi tanışırdık. Sami muhteli? lisanlardan şomanlar, nbire yukarı kattaki komşumun risına seslendiğini işittim: -— Kuzum karıcığım... Şu Şekspiri da yanıma gel... 4 Dehşetle türperdim. Şekspiri asmak Khan. Meşhur İngiliz aktör ve tiyatro Ümuharriri hayatta değildi ki asılsın... | Biraz sonra komşumun karısının ince İ sesini duydum: i — Berard Şovu da, Şekspiri de as- İtım'... Sana fena bir havadis vereyim “dhi—... Pirandello'yu pargaladım... © “Dehşetim büsbütün artmıştı. Ber- nard.Şov hayatta idi. Yukarı kattaki in onu astığından bahsediyor. 5 Hele Sami Servetin karısının: «Pi- * randelto'yu parçaladım!,.» demesi çok / tuhaftı, Genç kadın meşhur İtalyan Yeuharririni nasıl parçalâmışlı. O günü merak içinde geçirdim. 4, Ertesi günü gene eyimin balkonun- da oturmuştum. Bu sefer komşumun sesi kulağıma kadar geldi: — Karıcığun Romeo ileJülieti yıka- dın mı? — Romeo'yu yıkadım amma Jülieti. yıkamadım!... Allah Allah!.. Meraktan çıldıracak» tam. Romeo Jüliet meşhur'bir dünya şaheseri idi. Komşumun karısı Romeo ile Jülleti nasıl yıkardı? Aradan bir saat daha geçti, Bu se- tu. Ne olursa olsun bir gün kendimi 'Bami Servetin evine davet ettirmeği aklıma koydum. Bunun İçin de çok fazla beklemek Tâzım gelmedi. Birkaç gün sonra Sa- mi Servet beni evine davet etti, Sami Servet beni misafir salonuna aldı. Karşılıklı oturmuş, ötedenberi- den, edebiyattan, namzedler Tistesin- den ve saireden bahsediyorduk. Bir- denbire dışarıda bir gürültü oldü. Dostum kulak kabarttı. Dışarıdaki gürültünün ne olduğunu ânlamağa çalışıyordu. Bu esnada hizmetçi içeri girdi. Sami Servet ona sordu: — Deminki gürültü ne idi ? Kısa bir müddet «RADYOLİN kul- ladıktan başka mikropların kâmilen mahvolduğunu; zararlı salya ve ifrar zatın kesildiğini, diş etlerindeki ilti- hapların durduğunu ve nihayet ağ- zanda Jâlif bir reyiha başladığını du- yacaksınız. Gayet temiz Gayet sıhhi Gayet ucuz Her gün sabah, öğle ve akşam ye- meklerinden sonra günde 3 defa RADYO — Marinetti yere düştü efendim.. Ben gene şaşırmıştım. Marinetti!... Meşhur İtalyan fütürist muharri: Sami Servet hizmteçiye sordu: — Bari birşey oldu mu Marinettiye? — Bir ayağı kırıldı efendim... — Vah vah vah... Artık dayanamadım, dostuma sor. dum: — Marinettinin mi ayağı kırılmış... O gayet tabit bir tavırla cevap ver. — Evet Marinettinin... — Affedersiniz Marinetti burada mı? Sami Servet bir kahkaha kopardı: — Evet burada... Hepsi bizim evde Şekspir, Aleksandr Düma, Düma Fis, Bernard Şov, Pirandello, Marinetti hepsi hepsi burada... Gözlerimin hayretle açıldığını gö- rünce saflığıma güldü, Sonra da hiz- metçiye emretti: — Getir şu Marinettiyi de bir mua» yene edelim... Hizmetçi dışarı çıktı, Biraz sonra küçük bir sigara masasile beraber içeri girdi. Sigara masasının bir ayağı kırıktı. Bami Servet masayı muayene eder- ken: — Vah vah vah... Zavallı Marinetti diyordu. Sordum: — Marinetti bu masanın ismi mi? — Evet dostum... Ne yapayım? Her- kesin bir mesleği vardır. Ben de böyle dünya muharrirlerinden tercümeler yaparak hayalimi temin ediyorum. Meselâ Şekspirden tercüme ettiğim bir eserden kazandığım para ile karı- ma bir pardesü yaptırdım. — Tevekkelli değil. Geçen gün «Şekspiri as...n diye bir ses işittim. Peki Bernard Şov nedir? — Bernard Şov mu? Oda benim paltomun İsmi... Bu mühürrirden yap- tığım tercümelerle paltomu yaptırdım. — Ya geçenlerde tesadüfen kulağı- ma çalınan bir söz vardı. «Pirandello- yu.parçaladım!» diye birşey işittim. O nedir? — O dü karunın eşarpı... Pirandello- dan bir hikâye tercüme etmiştim. Onunla karıma bir eşarp almıştım. Bu eşarpın adını da Pirandelio koymuş. tuk, Amma eskiydi, parçalandı. Bizim evde sonradan alınan her eşya dünya- ca meşhur muhârrirlerin kendi ve ya- bud eserlerinin adımı taşır. Komşum yerinden kalktı, Beni gar- dirobun önüne götürdü: — Şu gardirobu görüyor musun? Burası bir edebiyat akademisi halin- dedir. Dünyaca meşhur bütün edebi- yatçılar buradadır. 'Molyerler, Rasinler, Korneyler, Lord Bayronlar, Göteler, Alfonslar hepsi iyor ir di EVROZİ Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma ME Z men ağrılarınizi derhal keser. kaşe alınabilir. JAN 181 Kos. 120 Kw. T.A G. 1mm. 15196 Kes 20 Ke. TAP. 3iTim. #esKes 20K ANKARA RADYOSU © SAATLER 1630 m. Salı 14/3/929 1230: Program, 1235: Türk müziği -Pİ, 13: Memleket saat ayarı, ajans, meteöro- loji haberleri, 13,15: Müzik (Dans müzi- ti - PL), 1545-14: Konuşma (Kadın saati). 1830: Program, 1035: Mürik (Senfonik plâklar), 19: Konuşma (Türkiye postası), 19,15: Türk müziği (Halk musikisi - Tan- buracı Osman Pehlivan), 1935: Türk mü- zipi (Karışık program - Hakkı Derman ve arkadaşları), 20: Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat bormsı (fat, 2015: Türk müziği: Çalanlar: Vecihe, Reşad Erer, Cevdet Kozan, Kemal Niyazi Sey- hun. Okuyanlar: Sadi Hoşses, Melek Tokgöz. 1 - Osman bey - Saba peşrevi, 3 - Dede - Saba şarkı - Güşeyle gel bül- bülleri, 3 - Hümü efendi - Bestenigir şarkı - Çok sürmedi, 4 - Tanburi Musta- fa - Bir esmere gönül verdim, 5 - Reşad Erer - Taksim, 6 - 8. Kaynak - Şevkefza şarkı - Durup ta bir bakışın, 7 - Sald Dede - Şevkefsa saz seriat, 8 - Kâzım Uz - Kani değil, 9 - Rahmi bey - Bir sihri tarab, 10 - Muhlis Sabahaddin - Bahar göldi, 11 - Saz semaisi, 21: Mem- leket saat ayan, 21: Konuşma (Hukuk ilmi yayma kurumu), 21,15: Esham, tah- vilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 2125: Neşeli plâklar-- R., 2140: Müzik (Radyo orkestrası - Şef: Praetorlus) 1 - Grötry - Motli: Balet sülti: a) Tambou- rin, b) Memmette, «) Gigue, 2 -Antonlo Vivaldi: Concerto grosto sol minör, op. 3. No. 2 Adagio e &piecato - Allegro - Larghetto - Allegro, 3 <1. Haydn: Sen- foni do minör. Nr, 95. a) Allegro mo- derato, bi Andante, e) Meretto - Trio, g) Firml, Viyace, 4 - G. F. Malipiero: Dört invansyön * (4 İnvanzlonü, a) Allegro graziosn. leggiero, b) Aileğro grazlasa, <) Andısıte, ç) Allegro festoso, 8 - Marcel Poat: «Ouverture joyetme. (Şen üvertör), 220: Müzik (Operetler) Pi, 23: Müzik (Cazband - PL), 23,45 - 24: Son ajans han Derleri ve yarınki program, Avrupa istasyonları: Sant 2 de Rerlin (20 - 2045) Fransız bestekârla- rının eserlerinden mürekkep konser Breslav 20,15 karışık konser — Danzig (20,30 - 2050) plâk neşriyatı — Königö- İ verg 20 CWagteri in (Tannhauser) ope- rası — Münih 20,15 marşlar — Bari (2040 - 2115) opera parçaları — Budapeşte 20,30| bir operu — Bükreş 2015 O konser — Droitwieh (20,25 - 20,40) Chopin konser — Florans 202) opera parçaları — Paris P. T. T. 2030 gen musiki — Solya 2030 or- kostra konseri — Etretabure 20,20 şen mu- siki — Vanşota 20 şen musiki, > Santızi de” Berlin 2110'bande muzikası — Breslav karışık konsare devam — Danzig ve Ham- burg (Karüzo) nun plâklarile şarkı o — Kolonya (2130 - 1) büyük dans akşamı — Bari 2115 Yumanca meşriyat ve Yunan musikisi — Beromiinster 21.15 keman kon- seri ve senfonik konser — Budapoşte ope- raya devam — Eüdapeşle TI 2120 plâk konser — Rus ha larma devam ve 27225 karışık musiki Slruzburg 2230 (ER. Korssakow) un ope- rası — Varşova Minyon operasına devam. TURA FAR Hey F. SERTELLİ Tefrika No. 82 Yazan: İSKEN KINA ROMAN - Samo, şu kitabeyi okudu : “ Harbde silâh, hilenin müessir olamıyacağı zaman kullanılmalı!,, Oryangut kabilesinden bin kişi Cengizin mezar bekçiliğine tayin edilmişti. Bu sebeble bu kabile asker- likten muaf idi. Cengizin bütün to- runları bu kabileden birtek esker almadılar. Mezarın yanına kimse yaklaşamaz- di. Ziyaröt etmek istiyenler bile han- lardan müsaade almadan buraya gelemezlerdi.. Cengizden sonra, onun oğullarından bir çoğu da bu ormana gömüldü. Hükümdarların mezarları üstüne resimleri asıldı... Bu resim- lerin önünde geceli gündüzlü öd ağacı ve sair güzel kokulu şeyler ya- kılarak her tarafı güzel dumanlar bürürdü. Samo ordusile beraber buradan gö- çerken, daha ormana varmadan - çok uzaktan - öğ ağacı kokuları burnu- na gelmişti. Bu ormanda Cengizin söylediği kıymetli sözler ayrı ayrı bi- rer kitabe halinde dikilmişti. İlk gö- 78 çarpan kit&benin üstünde şu söZ- ler yazılı idi: «Ben bütün harpleri yalnız kuvvetimle ve azmimle kazan- madım. Bir çok yerlerde hile ve hudaya da müracaat ettim. Bazan ufak bir hile ile, bü- yük bir ordunun yapamıyaca- ğı işler gördüm. Oğullarıma da bunu tavsiye ederim. Silâh, hilenin müessir o olamıyacağı zaman kullanılmalıdır.» Samo, bu taşın önünde uzun müd- det durmuştu. O da harpte boş yere kan dökmekten çekinirdi. Samo bir başka yerde şu kilabeyi de - yanındaki zabitlerle birlikte - okudu: «Zabitini ve yahut relsini terk eden eskeri hiç kimse, hattâ prensler bile yanına alma- malı, onu tekrar zabitinin ve- ya reisinin yanına iade etme- idir. Bu suretle orduda ma- fevka Haat rabıtası sağlam- Jaştırılmış olur» Cengizin askeri nizamlarınm bö şında da bu düsturlar birinci maddeyi teşkil ederdi. Samo burada kendi kendine dü- şündü: 5 — Sinvur yüzünden ordumda bir çok dedikodular çıktı, Onu zabitinin yanımdan ve bölüğünden almakla, bu nizama ilkönce ben aykırı hareket etmiş olmadım mı? - Samo bu düşüncesini Sinvur'a da yarmışlardı. Samo, Çindeki ihtilâl sa» hasına ancak üç dört gün sonra ula- şacaktı. Samo, Çinde ilkönce Kubilâyı gör meğe, ondan umumi vaziyet hak- kında malümat almağa karar ver mişti. Kubilây, Çin ordusu başkumanda- nı idi. (Şanton) civarında bir sayfi- yede karargâh kurup oturmuştu. Çinliler Kubilâydan çok yılmışlardı. Zaten isyan edenler de Çinli değil, Sunglara mensub kebilelerdi. Fakat, bu âsiler Çinlilerden de bir çok kim. seleri zorla yanlarına alarak büyük bir ihtilâl ordusu kurmuşlardı. Âsiler yirmi bin kişi kadar tahmin ediliyordu. Samo, Karakurumdan on bin Kişilik bir ordu ile gelmişti. Ara- da yarı yarıya fark vardı. Fakat, öte- kiler devşirme askerden, berikiler ise muntazam bir ordudan ibaretti, Samo bu ordu ile kırk elli bin kişilik bir ihtilâl “ordusuna karşı koyabi- Tirdi, Kubilâyın askerleri tutundukları yerlerden ayrılamıyorlardı. z Samo bu köyün önünde konaklar diktan sonra, köyün beyine şöyle bir haber gönderdi: «Askerime yiyecek veriniz ve benimle görüşmeğe geli- niz> Bu haberi götüren iki Moğol aske- ri, köyün beyine varınca, köy halkı birdenbire ayaklandı; — Moğollar yurdumuzu basmışlar. Onlara haddini bildirelim. Diye bağrışmağa başladılar. Çinli köylüler, Samonun yeni bir ordu İle Karakurumdan geldiğini bilmiyorlardı. Semonun köy beyine gönderdiği o elçiler Karakurumdan geldiklerini söyledilerse de, köy beyi bu sözlere inâanmamıştı. Çünkü O güne kadar Kubilâyın adamlarından bir çoğu köy baskınları yaptığı za- man, arkalarından büyük bir ordu geldiğini söylerler ve Çinlileri bu Su- retle aldatırlardı. Köy beyi gene böy- le bir oyun sanarak, elçilerin - haka- ret olsun diye - sakallarını kestirip: — Haydi gidin, komutanınıza ha- lerin sakalsız ve eli boş olarak dön- düğünü görünce fena halde hiddet- lenmişti. Öyle ya... Bu hakarete Sar mo gibi, ölümden ve ateşten yılmı-