1 ye- ibir nesi ştir. bir iriş ra” etle Bej ret me diğe er lar de bir öt <9 de ww öle da n AKŞAM Tarihe Geçen Cinayetler Kocasını Zehirliyen Güzel Kadın Yeşil çimenlerle bezenmiş, hafif meyilli zümrüd bir yamaç; sülün gibi uzanan, bülbül gibi şakıyan du- ru bir ırmak; söğüd dallarında bes telenen rüzgârm neşelendirdiği bü- yük eski bir şato; irmağın kenarında | dolaşan yirmi iki yaşında bir genç kız: Mari Kapel. 1838 de Pikardiyadayız. , Mari iri | kemikli, iri yapılı bir kız; uzun yü- | zünün hatları sert, fakat düzgün; siyah, simsiyah parlak gözlerinde insanı çeken bir mıknatıs kuvveti | var; abanoz saçları topuklarına ka- dar uzun; solgun teni sedef beyazlı Eında... Yürüdüğü zaman insan bak- mağa doyamıyoru, edası o değin alımlı; güldüğü zaman insan gözünü alamıyor, dudakları © değin füsun- lu ve konuştuğu zaman insan büyü- leniyor sanki sesi o değin sihirli... Marinin babası muhafız alayında topçu subaydı, büyük babası Napol- yon ordularının müteahhidi idi. Tey- zelerinden biri diplomat baron Mar- tenin, öteki Fransa bankası genel sekreteri Garanın karısıydı. Mari, Parisin kibar ve asli muhi- tinde. yetişmiş, iyi tahsil görmüş, €debiyata düşkün, eli kalem tutan çok ince duygulu bir kızdı. Pariste sıkıldığı zaman şatosuna gider, Pi - kardiyadan çabuk usanıp Parise dö- erdi, Günlerden birgün Marinin kıs İneti çıktı: Bay Şarl Jozef Lafarj. Yirmi sekiz yaşında bir gençti, Lk muzen,de büyük bir demirhanenin sahibi idi, Yüz bin frank kıymetinde emlâki vardı, Namuslu bir ailenin çocuğuydu. Kısa boylu, göbekli, kır- mızı yüzlü bir adamdı. İlk karısı öl- müştü. Bir çarşamba günü Mari arkadaş- larından birinin evinde Lafarja te- Sadüf etti; Lafarj Mariyi çok beğen- di amına, Mari Lafarjı hiç beğenme- di. Perşembe günü Lafarj, Marinin teyzesine geldi, temiz pâk - giyin- mişli, tatlı konuşuyordu. Lafarj, Ma- rinin biraz hoşuna gitti. Cuma gü- nü Lafarj, Mariyi resmen istedi, Cu- martesi günü Mari ne evet dedi ne de hayır. Pazar günü belediyede ni- kâh kâğıdları asıldı. “ l1afarj, Limuzen'deki Glandie ş&- tosunu ballandıra ballandıra anlatı- yor, Mari kuşlar cıvıldayan, dereler akan, güzel çiçek kokan sevimli bir şato tahayyül ediyordu. Atları, ârs- baları, uşak ve hizmetçileri olacak, ata binip ava çıktıkları zaman yüz- lerce köpek önleri sıra koşup &v kal dıracaktı. Haziran 1839 da evelndiler. » Paristen Limuzene yol uzun sür- dü. Nihayet sisli, puslu, kasvetli bir gün, bozuk kaldınımlarda sarsıla sarsıla «şato» ya geldiler, Lafarjın şato dediği, havasız bir yaylanın or- tasında kapkara bir köy eviydi. Ba- yan Lafarj döşemesi beş iskemleğen ibaret odasına girince gözyaşlarını tutamadı; kendini diri diri mezara gömülmüş sandı. Bayan Lafarj yaşamağa mahküm edildiği diyarı şöyle tarif ediyor: «Erkekler on sekiz, kızlar on beş, on altı yaşında evleniyor. Varidat ne- vinden her sene bir çocukları oluyor. Çok içiyorlar, pek çok yiyorlar ve can sıkıcı, uzun bir yoldan dosdoğrü öbür dünyayı boyluyorlar.» Lafarjın karısı bu hayata dayanâ- mıyacaktı, bunu anladı ve kocasına şu mektubu yâzdi: «Önünde dize gelerek af diliyorum Şair! Seni aldattım; seni sevmiyo- rum, başka birini seviyorum, Alla bım! Öyle iztırab çektim ki... Onun da adı Şarl. Bir sene evvel onu baş- ka bir kadın elimden aldı, kendimi avutmak için evlendim; eğer imda- dima koşmaz, beni kurtarmazsan ölürüm. Bu gece ayrılmağa razı ol Ben başımı alıp gideyim. Servetimi sâna bırakırım...» Bu mektub Limuzenli deli- kanlı afalladi. we toplandı. Kaynana, gör nbirader- ler gelini teskine çalışlılar. Bü Pa- rs bebeğini ellerinde ev yorlar, fakat mek Nakleden: Selâmi Sedes Mi. bulamıyorlardı. Gelin gece gün- düz ağlıyordu. Nihayet zaman bir kere daha asil davrandı, günler geçti, bayan Lafarj Asabıni teskin etli, teyzesi bayan Gara'ya şöyle bir mektup yazdı: «Şari beni çok seviyor, bu aşkla mü- | tehessis olmamam imkânsızdır.» . Birincikânun 1839... Lafarj de- mir sanayiini ilerletecek mühim bir usul icad ettiğini söylüyor ve icadını kuvveden fiile koymak için sermaye bulmak üzere Parise gidiyor. Bayan Lafarj bir gün elile pasta yapıyor, pakete sarıyor, kocasına gön- deriyor. Lafarj paketi 18 brüncikâ- nunda alıyor ve bir lokma yer ye- mez sancılanıyor, hastalanıyor, he- men dönüp yatağa yatıyor. Dokto- run tedavisi hiç bir fayda etmiyor, hasta günden güne düşüyor. Karisi kocasının yanından ayrılmıyor, çor* basını, ilâcı kendi elile veriyor, İlâçlara ve suya, çorbaya beyaz bir #abaha karşı saat altıda ölüyor. . — Lâfarjın ânnesi oğlu ölür ölmez ad- liyeye baş vurdu, Gelininin fareleri öldürmek behanesile altmış gram ar. senik aldığını ve kocasını zehirlediği- ni iddia etti; Adliye işe el koydu. Ce- sed morga kaldırıldı, otopsi yapılacak- tı. Lâfarjın midesi, barsakları, hazım cihazları çıkarıldı, doktorlar hastanın zehirlendiğine dair rapor verdiler, ba- yan Lafarj tevkif edildi. 4 eylül 1840 da Tulle mahkemesinin salonu avukatlar, generaller, subay- lar, köylüler, kadınlarla dolup taştı. Bayan Lafarj salona girdi, Siyahlar giymiş; yüzüne siyah bir peçe örtmüş- tü; önüne bakıyordu, Eşikten #dımını atar atmaz salonda bir mırıltı duyul- du. İddianame okunurken arada bir Ürperiyor, arada “bir gözlerini tavana dikiyor, arada sırada da gözlerini sili- yordu. Sorgu başladı. Bayan Lafarj sakin cevap veriyordu. Kocasına yaz- dığı ilk mektup mevzuu bahsolunca dedi ki: «Ben yaşıyacağım yeri bir cen- net tasavvur etmiştim, kendimi bir cehennemde buldun. Deliye döndüm, o mektubu yazdım, Yazılanların hep- si yalandır.» Mahkeme ilk rapora kanata etmedi, bir tahlil daha yapılmasına karar ver. di, 5 eylülde ikinci ekspertize memur edilen iki doktorla bir eczacı mütevef- fanın midesile barsaklarında ârsenik izi ve tesiri göremediklerine dair ra- por verdiler, Bu rapor büyük bir heyecan uyan- dırdı. Maznunun ailesi hıçkırarak ağ- yordu, bayan Lafarj düşüp bayıldı. İddia makamı cesedin mezârdan çıka- nılmasını ve üçüncü bir ekspertiz daha yapılmasını teklif etti. Bu teklif ka- bul edildi, Tefessüh etmeğe başlıyan cesedle, mide ve barsaklar adliye sarayının av- tusuna getirildi. Kazanlar kaynadı, doktorlar, eczacılar işe koyuldular ve ayni neticeye vardılar: Arsenik izi ve tesiri yoktur Doktorların bu ifadesi mahkeme sa- lonunu dolduranlar tarafından alkış- landı. Bayan Lafarj gülümsiyerek, he- yecandan ağlıyan avukatına doğru eğildi. Fakat iddia makamı tatmin edilememişti. Yeni doktorlar tarafın- dan bir dördüncü tahlil daha yapıl masını istedi. Kabul ettiler. Bu sefer | ki tahlili o devrin en maşhur profesö- rü Orfila yapacaktı. 13 eylülde doktor Orfila Tulle gel | di. Hemen işe başladı. Bütün gece ve ertesi günü beşe kadar çalıştı. Halk | helecan içinde neticeyi bekliyordu. Saat beşte binlerce kişi tekrar mah- | keme salonuna doldu, Bayan Lafarj | balmumu gibi sararmıştı. Doktor Or- file ağır, tak bir sesle Konuşmağa baş- ladı: Söyliyeceklerimi dört kısma ayı- racağım: I— Lafarjin midesinde arse- nik bulunduğunu isbat edeceğim.. Artık dinlemiyorlardı. Evvelki tah- Killer neticesi masum olduğu tebeyyün 'eden, herkes tarafından sevilip acınan bu güzel kadın'demek katildi!.. Doktor iddinsını isbata uğraşırken halk gale- yan içinde idi, biribirile konuşuyor, münakaşa ediyordu. Reis celseyi tatil etmek mecburiyetinde kaldı, Ertesi sabah saat dokuzda mahke- me kapısı hınca hınçtı. Fakat bayan Lafarjın hasta olduğu haber alındı. Kadın spâzmoza yakalanmıştı. Niha- yet 17 eylülde mahkemeye devam edi- lebildi. Bayan Lalarjı koltukla getir. diler. Müddeiumumi söz aldı: «İlk tahlil. ler neticesi arsenik olmadığı...» Sözü- nü söyler söylemez salonda bir alkış tufanı koptu. Sözüne devam edemi. yen müddelumumi halka döndü ve bir katili alkışlamanın yakışık almadığını haykırdı. Bu sefer müdafaa sözü kes- ti: «Halk alkışlıyor, cünkü ortada ci- mayete benzer birşey göremiyor. de- di. Bu gürültü arasında avludan müte- İessih cesedin leş kokusu salona do- Tuyordu. Herkes burnunu kapıyordu. Reis celseyi tatil etmek istedi ve iddia makamına fikrini sordu. Müddelumu- mi: «Ben duymuyorum» dedi ve aya- ğa kalktı. İc Jiasını serdetti. Bayan Lafarjm kocasının arsenikle zehirle- diğine artık şüphe yoktu. Kadının idamını istedi. Müddelumumiden sonra bayan La- farjın avukatı söze başladı, müdafaası tam iki gün sürdü. Son celsede kadına sordular, — Başka bir diyeceğiniz var mı? Kadın perişan, bitkin, ölgün bir sesle; - Yemin eedrim ki, masumum! de» di. Jüri bayan Lafarjın katil olduğuna kanaat getirmişti, ancak esbabı mü- haffefe buluyor, idamını istemiyordu. Matıkeme müebbed hapsine karar ver- di. vas 1840 danberi bayan * Lafarj davası Fransa adliye mahafilinde'münakaşa ediliyor. 1840 danberi bay © Lafarhın otopsisi tıp âlemine mevzu teşkil edi. yor. Doktorlar, Orfilanın raporuna iş- tinad ederek yaptıkları hesaplarda 2e- hukukçular bayan Lafarjın katil oldu- gunu kabul etmiyorlar. Diyorlar ki; 'Tulle mahkemesinin verdiği karar taş- ranın Paristen aldığı intikamdır, Lt. müuzen kadınları bu Parisli zarif kadı- na diş biliyorlardı, jüri kadınlık efkâ- rını teskin için müebbed hapls kararı. nı istedi ve hâkimler de ayni maksad. la kararı kabul ettiler. Fransa hukuk bu kararı adli hata saymaktadır, Bu- nun için de Monipelle hapishanesinin bir köşesinde bayan Lafarjın büstü di- kilmiştir. o Nakleden: Selâmi Sedes ——— — Manisanın Horoz köyünde bir ilkmektep açıldı Manisa (Akşam) — Valimiz B. Osman Şahinbaş ve bütün daire mü- dürleri Horoz köyüne giderek bütün köylünün iştirakile yeniden inça eğil miş olan İlk mektebin açılma töre- ninde bulunmuşlar ve güzel bir nu- tukla kurdeleyi keserek açmışlar. dır. Yurddaşlarımızın bu irfan oca- ma karşı gösterdikleri alâkadan memnun kalan Vali köylüleri etrafı. mâ toplıyarak âyrıayrı hasbihalde bulunmuştur. Behife 7 Devlet pamuklu endüstrisinde büyük İnkişaf var 12.800 işçi çalışıyor. 17.900 ton Pamuk sarfediliyor 'Bsş yıllık birinci endfstri progra- i munm gözetliği beş şubeden üki «Dokuma endüstrisi» olduğu malüm- HN iti 1936 da 4,799,000 metre 1937 de 5,697,000 metreye çıkmak ve 1938 de 6,203,000 metreye çıkmak süretile iki sense zarfında bü yük bir artış kaydetmiştir. Pamuk» hi piyasasında son senelerde talebin fâzlalaşması dolayısile ihtiyacı kar- 825 bin kilo, iplik imalktı da 1,4 mi- yon kiloya çıkacaktır. Program mucibince 1935 eylülün. de temeli atılmış olan ve pamuklu | ünitelerinin en büyüğü olan Kayse- Tİ bez fabrikası 1935 eylülünde işlet- meye açılmıştır. 33 biniğ ve 1024 tezgâha malik ola bu fabrikamız da ayni süratli inkişafı göstermiştir. Fabrikanın pamuk istihlâki 1936 da 2,956,000 kilodan, 1937de artışla 3,715.508 kiloya ve 1938 de 4,086,862 kiloya çıkmıştır. İmalât ta istihlâke müvazi bir surette artmıştır: 1936 da bez imalâtı 18,354,000 metre iken 1937 de 20,225,000 metre ve 1938 de de 19,242,000 metre olmuştur. Ereğli bez ve Nazilli basma fabrika. ları «Sümer Bank Birleşik Pamı'$ İpliği ve Dömümea fabrikaları müss senesi» İsmini taşıyan 26 miyon ira sermayeli ve #erkesi İstanbul ols mahdud wesuliyetli bir şirket ida resi altına konulmuştur. Programin beşinci fabrikası olsu Malatya bez ve İplik fabrikasoum inşaatı faaliyetle devam etmekterik. 26,000 iğ ve 432 tezgühla çalışarak se- nede 1,400006 “kilo pamuk İstih'âk edecek ve #yni mikdarda bez ve iplik mal edecek olan bu fabrikamız «Mae latya Pamuklu fabrikası Türk Ano nim Şirketi tarafından kurulmak. tadır. Ayni şirket Adana mensucat fabrikasını da satın almıştır. Şimdi 1030 iğ ve BO tezçâhla çalışan bu kü- gü in ve tag ivesi suretile tevsi kararlaştırı. , İş p l iJ i ; ; mi fiilen kontrol edecek bir vaziyete gelmiş buluhacaktır. Pamuklu fabrikalarımızın bugün- kü vaziyeti ve istikbali hususunda bize haklı olurak verdiği ümidler, devletin endüstri sahasındaki yapıcı isbat etmektedir. Bir döviz kaçak- lığı muhakemesi İ Merdin dilin Gi ali 1938 de bez imalâtında bir evveki | 8i suçlulara tebligat yaptı seneye nazaran bu nisbi düşüklük, memleketin- ihtiyacını karşılamak © üzere iplik imalâtınn daha ziyade ehemmiyet verilmesinden ileri miştir, Filhakika iplik imalât 1936 da 37,000 kilo iken 1937 de 103,000 ve 1938 de 619,000 kiloya yükselmiştir. Gene program mucibince kurulmuş olar, 18,400 iğ ve 300 tem gâhla büyüklük itibarile ikinci mev. kil işgal eden Ereğli bez fabrikası 1937 nisanında işletmeye açılmıştır. 1937 dö 177,000 kile iplik ve 576,000 metre bez imal eden fabrika imalâ- tını 1938 de 354,000 kilo iplik ve 7 # fında 1,497,000 kilo pamuk istihlâk sada büyük bir rağbetle ve hariçten gelen emsalinden gerek bez ve gerekse emprime kalitesi ba- kımlarından üstün bulunmuştur. Devlet “işletmelerinin, devlet tara- fından mürakabesi için kabul eğil miş olan kanunun hükümlerine uy- gun ölarak Sümer Bank'ın kurmuş olduğu Bakirköy bez, Kayseri bez, Mersin (Akşam) — Geçen sene başı suçluların celbine lüzum görmüş ve Uk celseyi martın birinci günü yap- küy, Arnavudköy, Bebek, Beykor, Pa- sabahçe, o Anadoluhisarı, o Tarabya, Yeniköy. Emirgin ve Rumelihisarın- dak) eczaneler her gece hübetçidir,