Yoğurtçudan Bağdad caddesi boyu Çayırın nihâyeti eskiden kır gâzi- Nosu, bir aralık tiyatro, sonradâ çepkenli ve poturlu Mustafa ağanın işlettiği, Dede denilen Ermeninin ocakçılık ettiği kahve idi, Kış geldi mi balık meraklılarının hep orada; baş gediklileri de Baro- metre Ali bey. Zatı şerif göğe ve bu- lutlara bir şta ertesi günkü havanın poyraz mı. lodos mu, kara- ni zerretüma yânılma- yök k bu kahveyi tutmuştur. niz gelivermişken kaçırmıya- arda, Şifi apılan soka“ ğın başındaki Aziz ağanın ufacık ba- gının üzümlerine eş yok. Yanındaki Yervantın meyhanemsi barakası da ekseriya Ahmed Rasim merhumun aramgâbi.... İstanbulda ilk futbol, Kuşdili ça- yırında oynanmıştır. (İngilizler top oynuyorlar) diye etraf halkı seyrine üşüşürdü. Bizlerin İlk amatörümüz de hiç şüphesiz bahriyeli Fuad bey- dir. Meraklıların çoğalması, oyunla- rın Papâs bahçesi çayırınâ (şimdiki Fenerbahçe stadı) geçmesi bundan epeyce sonradır Papas bahçesinin o zamanki adı (Hağikâi basariye). Bana, yeryüzü- nün en kühi, en kasvetli yeri orası gelir. Tabiatten babsolunmaz yâ, rahmetli Ahmed Rasim buraya da hayli müdavimdi, fakat o meşrutiyet- ten sonra. daha evvelleri bahçenin büyük kapısı mıhlı; içi ba- kımsız, metrük... Bir vakitler bir ta- rafında basık, sinema kadar karan- hık, şanosunda Jâmbalar yanmasa “gözgözü görmez Sâleş tiyatrosunu Manakyan, Şevki falan tutarlardı. Ahmed Fehimin (Osmanlı Komedi ve Vodvi!) kumpanyası ilk temsillerini burada ve Yoğurtçu köprüsünün karşısındaki (Halilei Mahmudiye) mektebi önce- leri Hasırcızadelerden Neşet paşa İle Zeman beyin idaresindeymiş. Srne imtihanları bittikten sonra Papazın çayırına çadırlar kurulur, davetliler toplanır. parlak tevzi mükâfatlar ya» pihirmiş, Görenler naklediyorlar, Bu âlâyişli merasimlerin birinde, Moralı İbra- him paşanın küçük kızı, (İdmaneilar şeyhi Faik hocamızın hatemi), sinif birincisi olarak kucak dolusu mükâ- fat almış; ondan sonra da amiral Ha- san Rami paşazadenin koltukları ki- tapla dolmuş. Paşa, Morâlmin büyük damadı idi. Kayını' Âli beyin refikası, Bahçe. kapısındaki Celâl bey hanının sâhibi Moralı Celâl beyin kerimesidir; Ha- sırcızadelerden ve semtin eşrafından bulunan Ali paşanın köşkü de ora- Cıkta, sökağın içinde. Çayırın nihayetile öbür koldak! iki kâgir bina, yani orta mektepler, Ka- dıköyünün kız ve erkek Hamidiye rüşdiyeleriydi, Kızıltoprağa doğru yürüyoruz. Ca- minin ve ilk mektebin bânisi, ma- halleye ismi kalan Zühdü paşa, ve. zirlerden ve Mâarif Nazırı; köşkü şimdiki kız orta mektebi... Ayni nok- tada, ayni çapta, haval mavi boyal: lik köşkü, halayıkların ateşli ütüyü musluğun altındaki dolaba koyuşla- nüdan yanıp gidivermiş; yerine bu şimdikini yaptırmış. Ilamurdaki çarşı oldum olasıya mevcuddur. Kızıltoprağın da eskileri ve hatırlıları çoktu: İstanyona çıkan yolda ve solda Pirinççiler denilen Ha- san Âmirler (bay Tevfik Âmirin ba- bası); yanında Tüşçizade Hakkı ve Hilmi beyler; yolun sağına sapınca fabrikatör Raif bey; hat tarafında Bahriye fabrikaları müdürü Hüsnü paşa... Dönüp tekrar caddeye çıka- hm, Hemen orsda da Sadık bey mer- humun (hukukta sınıf arkadaşımız avukat Salâhaddin Sadak, «Akşam> gazetesi sahibi Necmeddin Sadak, musiki üstadlarımızdan Muhiddin Sadak bayların pederleri) köşkü. İleride, sağdaki beyaz boyalı, içi kırmızı pancurlu yali Kâzım paşahın ve oldukça sonranın yapısıdır. Öte- sindeki Ö... lü Mollanın evi 50, 60 yillik, daha sonra gelen Darülüceze “doluya, “Suriyeye, Eski Kuşdili köprüsü sertabibi Zühtü ler görmüştür. (Depo) denilen tramvay durak ye- rindeyiz... Altında irad dükkânları bulunan sed bahçeli bina fi tarihin- de Kerestecibaşılarınken sonra be- şinci ordu müşiri Hakkı paşaya geç- mişli... Solünda serasker Hüseyin Avni paşanın damadı istihkâm Re- $id paşa... Buranın karşısındaki Aba- cıbaşı hanesini Taşçızade Hilmi bey almış, damadı eski İstanbul valisi ve süvari generali Esad oraya güvey girmişti. Bu cadde üstünde de kübera Sa- kin: Maliye Nazırı esbakı Sabri bey; dairci askeriye muhasebat dairesi ikinci şube müdür muavini Rıfat bey; Fenerbahçeye giden demiryolunun geçtiği köşede Hafız paşazade, Limni mutasarrıfı Nal! bey; hattı atladık- tan sonra solde beşinci ordu kuman- danı Nuri paşa; sağda gene muh&- sebat dairesi takibi mahsubat mü- dürü Cemal bey; mabeyin kâtible- paşaninki de ilâve- İ rinden Hakkı bey; doktor Celâl pas Frenkçesi (Miburcalion), yani «ma- kası demek olan Feneryolu istasyo- nunun bu. yakasında Şekerci Hacı Bekirler, öbür yakasında da iki adet müşiranı izam: Mısır fevkalâde ko- miseri Gazi Ahmed Muhtar paşa, €s- ki ordu kumandanlarından o Ahmed Eyüp paşa... Artık tamamile Bağdad caddesi üzerindeyiz. O ne mene caddeyâi bi- Jenler bilir, Kambur kumbur, toz du- man, çamur, batak... Bugünkü. çe- şid çeşid, kübik kübik, baklava oda, Dohud sofa köşklerin yerleri kır, tar- Ie, dağ başı. Hani 45, 50 yıl evvel Osmanbey, Şişli taraflarındaki arsaların arşınını yirmşier, otuzar paraya verirlermiş te (Beyoğluna, râaya yatağına yakın) diye yançizerlermiş. Buraları da aşağı yukarı ayni hesaptı. Dönümü buğün 1200, 1,500 lira eden arsalar 2,000, 2,500 kuraşa cayır cayır satı- Etrafın Eğridereliği de caba. “ Se- lâmi Çeşmenin “ önlerinde yatsıdan sonra karmanyola olanlar gıfla... Selâmi Çeşmesi, Üsküdardan Ana- Iraka yol tutan eski orduların, kervanların ikinci selâmetleme noktası. Birincisi Hay- darpaşadaki Aynlik çeşmesi, üçün cüsü Caddebostanındaki Çukur çeş- me, dördüncüsü de Bostancı köprü- sünün başı. Yolcular mevki ve iti- 'barlarına göre kademe kademe uğur- Janırlarmış... Çeşmeyi geçince solda manifatura- cı Şişman Yunko Ananyadi mukim. Çiftehavuz kıyılarında kendine mah- sus balık kayığı “durur, aybklı iki Rum, çorbacılarına her gün barbun- ya, mercân, pisi gibi nadide balıklar, istakozlar, pavuryalar taşırlardı. Boşluk olan köşeden sonraki ba- ğın Çavuş üzümleri de ağızlara V- yıksa da nerede Sailapati'ninkiler? Salapati'nin bağını operatör Cemil paşa alıp arabesk köşkü ve mükem- mel parkı kurdu. Oruda ne donan- malar, İstanbul döktorlarına ne gar- denpartiler yapmadı... Burası şim. di Şekerci bay Hayrinindir. Büyük operatörümüzün kulakları çınlasın, köşkünün önündeki ve kar- şı yolundaki hâvagazı fenerlerine ke- se geçirtmiş, ortalığı pınl pırl et mişti... Gıpta eden edene; memeye bir tel takılması ve kesenin örtülme- si sanki atla de”eye?... Çiftehavuzlar 2dı oradaki güzinö- | nun çifte havuzundan türemedir. Büyüğünün içinde kırmızı balıklar, etrafında da akşamcılar doluydu. Ye- herbahçeden dönen #rabalar buradâ | bir müddet mola verirler, Karşıdan karşıya bir mikdar dana hazarlar | Atfedilir, badehü dağılınırdı. Ötede ve gene sahilde, Şirinin kasrı misilü kat çıktıkça küçülen yalı- sında Hasan Rami paşa az otur- muş, Abdülâzizin kızı Saliha sultan yangelmiştir. Yalı boyunu tuttuk, gi- diyoruz. Amiralin duvar dibinde Ev- kaf muhasebecisi Canib bey zade terzi Hasan beyin evi; çıkıntılı burun- da da zift fabrikası... Göztepenin, Merdivenköyünün, i Erenköyünün boğmaca öksürüğüne tutulmuş ne kadar sübyanı varsa, paro naysıyel aıvanı intihabı tamamlandı Baroda avuktlar İstanbul barosu dün öğleden $ toplanarak geçen haftadan ) Kalan haysiyet divanı intihabını ta- mamlamıştır, Divanın münhal bülu- Dan altı azalığına avukat Hüseyin Sadeddin, Yusuf Kemal, Nalı, Sadi Riza, Şüküfe Ziya, Münir Çağıl -se- kucaklarda, ellerde, fabrikanın etra. | | fına çerçive olurlardı... Dağlara taş- lara, o kahrolası boğmacaya birebir ilâç, yalnız raerkep sütü, gazhane ha- vası dej zift kokusu da iyi Bahsettiğim - tarihlerde mabeyinci Râgıp paşa -kerlmesinin. ve kendisi- nin şatoları daha meydanlarda yok; sıradakiler şu zevat: Serâsker kapısının İstihkâm ve in- Şaat dairesi reisi sanisi Avni paşa; esbak sarâzam Kâmil paşa zade Zi- raat bankası müdürü Şevket bey; sü. vari Ertuğrul alayı kumandanı Ho- roz Ali paşa. Hazretlen bir zaman bahsetmiş- tik: Cuma selâmliğı dönüşünde ki- İaatın bendosuna Namık Kemnlin (Âmalimiz, efkârımız o ikbali vatan- dır) şarkısını çaldırması dolayısile menküb ve hanesinde ikamete Mme- murdu. Caddebostanı plâfı, cazla dans edi len (Sayfive Bahçesi) meruhumun müştemilâtındandır. İskeleye akşam, sabah (Şahin) va- puru uğrardı. Oracığaz odun kayık- ları, ardiyeleri, kavun, karpuz ser- gileriyle dopdolu. İki adet te deniz hamami, Beride erkeklerinki, beş altı yüz adım Uzağında kadınlarınki... Hanımlar hamamında tezgâhdar, (Çöz çoğuklu Kadın) “denilen 10, 15 evlâd sahibi becerikli bir hatun var- dı ki çamaşıra, tahtaya gider, kaba- kulağa okur, sıtma keser, kurşun da dökerdi, Caddeye çıkalım: Sadrüzam yave- ri Cemal paşanın bağları, bostanları, kebir havuz, kaskatları ve sayfiyegâ- hı solumuzda. Sağımızda sonrâdan yapılan cami; Şemseddin Sami rahmetlinin kâmus- lanma göz nuru döktüğü köşk; ya. | nında maruf dahiliyecilerimizden doktor Celâl İsmall paşanın yazlık ve kışlığı... İlerisinde tektük evle kaldaki ağaçlığın altına Bolbedros derler, pazarları hıristiyanlarla do- Jar, lâtarnalarla ve mandolinlerle ho. ralar tepilirdi. Daha ötesi, Suadiye muad zullah... Sermed Muhtar Alus A. İsfendiyar imzaslle mektup gönderen kariime: Beykoz hakkında verdiğiniz şayanı dik- kat malümata teşekkür ederim. Bu yazı- lar kilap şeklinde çıkarken beyan buyur. duklarnizı iive edeceğim. Bazı noktala- râ “Gevablarım bulunduğu içla, . gene (Akşam) vamtasile adresinize muntazırım. 8. MA i-deki otmindirine uzanıp rey verirlerken çilmi Baro heyeti umumiyesi gelece r toplanarak bay Hasan Hayrinin riyasetten isti- fası etrafında müzakere yapacak, lü. zum görülürse baroy& yeni bir lerdir. cumartesi seçecektir. İngiliz Harbiye Nezareti istihbarat şubesi müdür muavini general Neslihim Ankaraya muvasalâtından bir intiba Şüpheli bir ölüm, Bir bele yatıp kalkan dilenci kadın ölü bulundu bir ölüm tahkikatına el . Hadisenin teferruatı şu- Zabıta, koymuştu dur: Beyazıt, Şehzadebaşı, Fatih arasın» da odlaşan, Pek te yaşlı olmıyan Mar- ya isminde bir dilenci kadın vardır. Bu kadın, ayni mmtaka dahilinde lenmekte ve akşamları topladığı pa- ralarla b r, Vezneciler civarında yatıp kalkmakta olduğu bir mahzene gelmektedir. Marya, bu mahzende o günkü hasi- lâlını muntazaman sayıp bir kehara yerleştirdikten sonra, kuytu bir köşe- uykusuna dalmaktadır. Dilenci Rum kadını, iki üç gündür gözükmeyince, ona alışımış olan ci- vi iemt ahalisi merak etmişlerdir. Bu sırada Veznecilerde Maryanın mabzeninin yarından geçen bir adam, mülhiş bir koku duyunca şüphelen- miş, zabıtayı haberdar etmiştir. Ora” ya geen polis memurları, bu dilenci kadının mosmor kesilmiş cesedile kar- şılaşmışlardır, Belediye ve adliye doktorları ölüm vakasından haberdar edilmişler, bir kovuk de bulunan bir miktar pa- ra muhafaza altına alınmış, kadının şimdiki halde kimsesi olduğu tesbit edilemediği için cesedi dini merasim yâpılmak üzere Kumkap? Rumi kilise. sine teslim edilmiştir, Ölüm sebebi hakkındaki derinleşmektedir. Dayak iddiası Taksimde Valdeçeşmesinde oturan bayan Feriha, polise müracaat ede- yek, Gülizar isminde bir kadın iara- fından dövülüp yaralandığını, iddia etmiştir. Polis, Gülizarı mahkemeye tahkikat Ölümle tehdid Morun Alinin Mersinde ifadesi alınacak Bir kadını ölümle tehdid etmek maznun Kadri adında biri J Üçüncü ceza mahkemesinde muh | me edilmiştir. İddiaya nazaran K ri, burada dolaşırkken, Ali adınd hemşerisi & ni evine görürmüştür, Kadri, uzun det Alinin evinde kalmış, fakat bir gün ey sahibi Ali, Kadri hak bazı fena dedikodular işittiğinden kendisini evden koymuştur. Bundan hiddetlenen Kadri de intikam almak için, karısı Hayriyeye. ,takıl- mağa. başlamış; kadın sokağa çıktık- çe. arkasından Lakip ederek: © — Benimle övleneceksin; evlehimez- sen seni öldüreceğim... Diye tehdidlere başlamıştır. Bu va- ziyet karşısında Ali zabıtaya şikâyet etmiş ve Kadri hakkında takibat ya- pılarak evrakı üçüncü ceza mühke- mesine verilmiştir. Dün yapilan mu- hakemede davacılar bâdiseyi bu $e- kilde anlatmışlardır, Yapılan araştırmalara rağmen bu- Junamıyan maznun Kadrinin-Mersin- de olduğu anlaşıldığından, kendisinin orada İstinabe yolile istiovabına ka- Târ verilerek, mahalli. mahkemesine talimat yazılmak üzere, muhakeme başka güne bırakılmıştır, Gümrük : kanununa ilâve edilen fıkra Gümrük kanununda tadilât yapan 1944 i kanunun 2 nel maddesine (Tarifede sarahaten yazdı olmıyan pozisyonlarını tayin eden Güm- ük Vekâletinin kararları Resmi Ga- | zete İle neşri tarihinden önceki ta- bakkuklara tatbik olunmaz) diye bir fıkra ilâve edildiği dün alâkadarlara bildirilmiştir.