30 temmuz 1773... Madrid konakla. rından birinde balo var; davetliler du- rup dinlenmeden dansediyorlar. Gece yarısından sonra, karnı bur- nunda bir kadın, o devrin meşhur bankerlerinden Fransua Kabarusun karısı telâşla kocasını buldu: — Çabuk gidelim dedi, ağrım tut- tu. Konaktan rüzgür gibi fırladılar; ev- lerine gittiler. Ertesi sabah tanyeri ağarırken bayan Kabarus dünyaya nur topu gibi bir kız getirdi: 'Terezia. 'Terezia çabuk gelişti, anaşlandı, on İki yaşında fkeu erkekleri çileden çıkaran bir genç kız şeklini aldı. Ak- rablarından Galaber Terezlâya talip oldu. Babası kızını vermek istemedi, fakat Galaber kıza kör hayrandı, pe- gini bırakmıyordu. Onu bu adamdan kurtarmak için uzaklaştırmak gerek- ti. 27 haziran 1785 de 'Terezia, anası, babası, iki kardeşi ve bir rahiple Pa- rise geldi. Bay Kabarus onları yerleş- “irip Madride döndü. Terezlanın anası güzel, şen, şuh, hoppa bir kadındı. Parisin eğlence AÂlemlerine daldı. Parisin 1785 salonları kuş beyinli kadınlarla uçarı erkeklerin toplandık. ları salonlardı, konuşmalar ve nükte- ler göbekten aşağı mevzular üstüney- di. Terezin ilk hayat terbiyesini bu sa. lonlarda aldı. Bir gün Terezla İle ânnesi meşhur banker Labordun konağına davet edil- diler. Labordun iki kızı, dört oğlu var- dı. Üçüncü oğlu ilk görüşte Terezia- ya abayı yaktı. Geceleri Labordun sa- lonlarında dansedilip oeğlenirlerken 'Terezla ile genç oğlan büyük parkın büyük ağaçları altında dolaşmağa baş- ladılâr. Labord bu macerayı haber alınca oğlunu Paristen uzaklaştırdı. Çocuk bu aşka kurban gitti, 13 tem- muz 1786 da Amerika kıyılarında öl. dü. 21 mart 1788 de Terezia Jak Döven dö Fontöney ile evlendi, 2 mayıs 1789 da bir çocuğu oldu. Bayan dö Fontöney istediği hayata kavuşmuştu. Kucaktan kucağa dola- şıyordu. May dö Lamet, dö Montra, dö Bozon, dö Kondorse, Lui dö Noay ve salre, ve saire... gelip geçen âşıkları- nın sayısını kaybetmişti, ... Büyük ihtilâl patlak verdi. Meydan- larda giyotin kelleleri uçuruyordu. İh- tilâle uzak kalan asılzadelerin hayatı tehlikedeydi. Jak Döven dö Fonteneyin hayatı da tehlikedeydi. Karı koca İs- panyaya kaçamazlardı, Tereziayanın babasını kral hapsettirmişti. Bordoya gideceklerdi. 3 mart 1793 de Jan-Jak Döven oğlu namına bir pasaport çı- kardilar, Bordonun yolunu tuttular. 'Tereziayanın iki kardeşile ilk nişanlı- İhtiyar kadın iki gencin arasındaki alâkayı farketmiş, çöp çatanlığı 80- nuna kadar başarmayı boynuna borç bilmişti, LAfı evirip çevirip Ratibe ge- tirdiği zaman, Lütfiye hanımefendi: — Sahil - dedi. - Hiç gördüğümüz yok... İstanbula indikten sonra henüz görünmedi. Halbuki vadetmişti, Genç- Jik! Kendi âlemlerine dalmış olacak... Bizleri unuttu. 'Tahire hanımefendi, bir köşede © turup elişleri yapan Tendu'yu yan gözle süzerek: — Hiç unutur mu .. - dedi. -Dün Kendisinden mektup aldım. İzmire gitmiş. Çifliklerini ele alıp işlerini ken. di düzeltmek istiyor... Sizlere de arzı hürmet ettiğini söylememi sıkı siki tenbih etti, — Teşekkür ederim... Pek terbiyeli gençtir. Çok hoşuma gidiyor!... Hele bu zamanda parası olup da idaresine bakan delikanlılar pek az doğrusu... — Evlenmek niyetinde de onun için b © — Ratip beyin seçeceği kız kendini AKŞAM'”'ın tefrikası AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — Tarihe Geçen Aşk Maceraları Madam Tallien ve Erkekler Yazan: Selâmi Sedes Madam Tallien sı Galaber orada idiler. Yola çıktıklarının beşinci günü Bor- doya vardılar, Onları Galaber karşıla- dı. Galaber gemi tezgâhtarlığı yapı- yordu. Çok parası, rahat bir evi var- dı. Terezia yerleşti ve rahata kavuşur kavuşmaz sevmediği, anlaşamadığı kocasından ayrılık davası açtı, 25 ni- san 1793 de ayrıldılar. Terezia vatan- daş Kabarus oldu. yö# Ölüm korkusile koca boyunduru- ğunu atlatan vatandaş Kabarus Bor- doda tam bir aşifte hayatı sürüyordu. Güzel çirkin demiyor, önüne gelen er- kekle gönül eğlendiriyordu. Bir yan- dan Galaberin metresiydi, bir yandan da Galaberin arkadaşlarile kaçamak yapıyordu, hattâ beş senedenberi gör- raediği erkek kardeşine bile sarkıntı- lk ediyordu. Bu kadının hayatından bahseden müverrihler: «Eğer babası yanında olsaydı ona bile yan bakacağı muhakkaktı» diyorlar. Vatandaş Kabarus Bordoda sefih bir hayat sürerken Fransada tedhiş si- yaseti başladı. Tallien ile İzabo Bor- donun hâkimi idiler. Günde sekiz on kişinin kellesi vuruluyordu. Bordoda sorguya çekilmiyen kimse kalmamış- tı, Sıra vatandaş Kabarusa geldi. Hü- viyeti tam değildi. Tevkif ettiler, «Hân» hapishanesine götürdüler. «Hâ» hapishanesi çepeçevre derin hendeklerle kuşatılmış kalın duvarlı eski bir kaledir. Bu kalenin bekçileri korkunç insanlardır. «Hân haplisha- nesine gelen mevkuflar yarı ölmüş ge- lirler. Halbuki vatandaş Kabarus gü- ler yüzle girdi, neşesini kaybetmemiş. ti, yüzünde korku alâimi yoktu. Nöbetçi subay evvelâ şaştı, sonra kadınin güzelliği karşısında yumuşa- 'Tefrika No, 13 Nakleden: (Wâ-Nü) bahtiyar saymalıdır. Tam tekâmül et- mişi... Allah bozmasın arma, bozul- mak ihtimali de yok... İftihar edilecek bir genç... Halasının bu sözleri söylediğini işi- tince, Tendu yanakları kızararak ba- şını kaldırmıştı. Lütfiye hanımefendi devâm etti: — Tenducuğumu evlendireceğim gün, doğrusu, böyle bir genci koca di- ye alacağım. Fakat kızımız pek genç.. Daha vaktimiz var... Hem de babası gelmeden böyle bir teşebbüste bulun- mak istemiyorum. Sonra, tatlı bir tebessümle: — Zaten sanırım ki, kızım, benim gibi kendisine annelik yapmış olan bir ihtiyar kadını erken yalnız bırakmak istemez. Sesinde öyle bir hüzün vardı ki, genç kız muhabetle ihtiyar kadının boynuna sarıldı. Zayıf ve buruşuk el- lerini öpmeğe başladı. 'Tahire hanımefendi: — Şimdiden telâş etmiyelim! - de- di. - Hem çene çalarız, ziyaretimin 50- dı, birkaç sual sordu. Kadın başını salladı: — Ben ancak şeflerden birine me- selâ Talliene cevap veririm!... Kadını Tallienin odasına götürdü. ler. Tallien mevkufa şöyle bir göz attı, sonra emretti: — Bizi yalniz bırakınız!.. Ertesi sabah vatandaş Kabarus ile 'Talllen hapishaneden kolkola çıkma- dılar amma, kadın hepishaneden Çi- kar çıkmaz doğru milli hükümet ko- nağına gidip Tallienin odasına girdi. #.* Jan.Lamber Talllen yirmi altı ya- şında, dinç, iri yarı, sarışın bir adam- dı. Saçlarının kıvırcık perçimleri şap- kasından aşar, rüzgürda dalgalanırdı. Babası Bersi Markisin sarayında gar- sondu. Marki Tallieni okutmak * için çok uğraşmış, muvaffak olamamıştı. İhtilâlda Tallien bütün katliâmlara iş» tirak edip kendini gösterdi. Millet-mü- messili olarak Bordo vilâyetinin temiz- liğine memur ettiler. İşe başladığının haftasında vatandaş Kabarus İle ta- nıştı. Tallien Bordoya hâkimdi, milletin parasını yağma edip kasasına doldur- muştu. Servet ve hâkimiyet bayan Ka- barusun başını döndürdü, gözlerini kamaştırdı. Artik Tallien ile beraber yaşıyordu. Millet açlıktan ölürken on- lar mükellef ziyafet sofralarında vur patlasın, çal oynasın eğleniyorlardı. Tellien bir taraftan zenginleri ba raca kesiyor, bir taraftan da metresi. ni kıskandığı kendi adamlarını, yakın- larını sürüyor, kovuyor, idamlarına hükmediyordu. Bu hal nihayet Parisin kulağına gitti. 'Tallien vaziyeti kurtarmak için Robersplerle görüşmeliydi. Bir arâ- baya atladı, Parisin yolunu tuttu. #.. 'Tallien Pariste kendini müdafaa ededursun, Bordoda “Terezia hâdisele- ri dört gözle takip ediyordu. Robers- pier Bordoya en emin adamı Mark-An- tuan Jülleni, göndermişti. Terezia bü- tün güzelliğini, gerçliğini, alımlılığını, fendini takındı. Talllenden sonra Bor- doda hâkim kalan İzaboyu çabuk elde etmişti, şimdi de mesele on dokuz ya- şındaki Jülieni avucunun içine alabil. mekti, Buna da muvaffak oldu. Fa- kat parası kalmamıştı. Bunun için de Martel ve Jan Geri adındaki iki kişi ile ortak olup milli ordulara barut imal etmeğe başladı. Fakat Roberspier güzelliği ile her- kesi cide eden 'Tereziadan korküyor- du, Bordoda muhakeme edilmesinde bir fayda umuyordu. Onu Parise ge- tirtmeli ve Pariste dostu Talilen ile beraber vurmalıydı. Bunun için şöyle bir kanunu çıkarttı: «Sahil ve hudud şehirlerdeki asillerin Parise sevki» (Devamı 7 nci sahifede) bebini 47 daha unutacaktım. Ben €sâ- sen müsaade ederseniz Tendu'yu alip sinemaya götürmek için gelmiştim. — Pek iyi edersiniz, kardeşim. Bu- gün halim yoktu. Hava da güzel. Kı- | zımı gezdiremediğim için üzülüyor- dum. Kapıda bekliyen otomobile biner binmez, genç kız derhal sordu: — Demek Ratib bey evlenmek isti. yor, öyle mi? Kurnaz Kadın, lâkayıd bir eda takı- narak: — Elbet... - dedi, - Hem yaşı, hem mevkil buna müsald. — Doğru efendim. İ — Kiminle evlenmek istediğini de | size söyledi mi? 'Tahire hanım muhabbetli bir istih. za İle: — Beni sinsi seni! « de. - Birrinizi keşfetmedim mi sanıyorsun? — Ne? — Ha bâ.... Yal. — Biliyor musunuz? — Ratiple seviştiğinizi mi?... Elbet- te... Farkına varmamak için insanın kör olması lâzım... — Ah, hanımefendiciğim, madem ki biliyorsunuz, o halde asıl derdimi size söyliyeyim: Demin işittiniz halamı... Benden ayrılmak ihtimali onu ne ka. dar üzüyor... Ne yapmalı acaba?... — Güzelim... O işl sen bana birak... İyi lik yü çin iç, Vali, Abbasağa mezarlığını tamamen park haline getireceğini söyledi Umumi Meclisin dünkü toplantısında Keçi ve Manda eti satan kasapların bunu gösterir lâvhalar asmaları kabul edildi İstanbul umumi meclisi dün Vali ve Belediye Reisi doktor Lütfi Kırdarın reisliğ ialtında toplandı. Son zâman- larda inşa edilen sebze hâlinin dahili yollarının yapılması için bütçede mevcut 5100 liranın münaâkalesi hak- kında mazbata okunarak kabul edil- di. Bundan sonra keçi ve manda eti satan kasap dükkânlarına «Bu dük- kânda manda ve keçi eti satılır» cümlesi yazılı levhalar asılması, bu etlerin üzerinde de ayrıca etiket bu- Tunması ve etiketlerin de muayyen bir ücret mukabilinde esnafa . satılması etrafında mülkiye encümeni mazba- tası okundu. Azadan B. Fuad Fazlı levhaların para mukabilinde satılma» sına itiraz etti. İktisad müdürü de levhaların yeknasak olmasını temin maksadile bunların belediyece satıla- cağını söyledi. Neticede-mazbata reye konarak kabul edildi. Bazı evrak encürenlere Navale edil- dikten sonra geçen celsede makama iade edilen Beşiktaşta Abbasağa me- zarlığına dair riyaset makamının tez- keresi okundu, Bu tezKerede Abbas- ağa mezarlığının 25-30 senedenberi Bir kız yük arabası altında ezildi Kadıköyünde arabacı Mustafanın yük arabası dün Kuşdili caddesinden geçerken Refet adında bir kıza çarp- mıştır. Tekerleklerin altında kalan kızcağızın sağ bacağı kırılmış, hasta- neye kaldırılmıştır. Pazar günleri açık dükkânlar Pa?ar günleri hafta tatilinden İs- tisna edilen dükkânlarda hafta tatili günleri satılmasına izin verilen şey- lerden başka maddelerin de satıldığı görülmüştür. Belediye, dükkân için- de perde konulmak suretile bir kısım ayrılmasını doğru bulmamakta ve bu- nun menedilmesini bir tamimle bil dirmektedir. Bohça hırsızı mahküm oldu Mahmudpaşada seyyar satıcı Mol- « in bahçasını çalıp kaçarken yaka Janan Yakup adında bir sabıkalı dün Sultanahmed birinci sulh ceza mah- kemesinde muhakeme edilmiştir. Yakubun suçu sabit olduğundan üç buçuk ay hapsine karar verilmiş ve derhal tevkif edilerek tevkifhane- ye gönderilmiştir. i Hiç üzülme... Ben herşeyi düzeltirim... Dur, aklıma 'bir fikir geldi. Halândan ayrıldığın zaman seni göreceği gele- rek fazla üzülmesin diye ona bir sür. priz yapalım. — Ne gibi? efendim — Öyle ya: Ayrıldığın vekit, seni tamamen kaybetmemiş gibi olsun. — Fakat ne de olsa ben ondan uzun uzadıya ayrı kalmam ki... O sık sık bi- ze gelir, ben de sık sık ona giderim. — Ne olursa olsun... Seni şimdiki gibi her dakika karşısında göremiye- cek ya... Yalnız kalacağı anlar olacak- tır. İşte düşüncem: Teselli olsun di- ye, ona yağlı boya, bir resmini verme- u -— Yağlı boya mı? — Evet, evet... Ratip resmen seni is- tediği zaman, ayni günde de, boylu boyunca yapılmış resmini halana he- diye edersin, Güzel yüzünü seyrettik- çe acısını biraz giderir... — Ah, hanımefendiciğim, ne iyi dü- şündünüz! Fakat nasıl yapmalı?... — Plânım şöyle: Tanıdığım bir ka- dın ressam var... Fevkalâde iyi yağlı Boya yapar... Beni de pek sever... İlle tablomu yaparak bana bir ce- mile göstermek istiyordu... Benim ye- rime seninkini yapmasını kendisinden rica edersem maalmemnuniye ka bul edeceğine eminim. — Acaba yapar mı? « — Senin kim olduğunu söylemem... dü mai ki SA DE Ag metrük bulunduğu hatta bugün halk tarafından kısmen park olarak kul- lanıldığı, bugün bütün mezarlığın çocuk bahçesi haline getirilmesine bütçe mürasebetile imkân olmadığı için bunun tedrici surette yapılacağı bildiriliyor. "Tezkere okunduktan sonra Belediye Reisi doktor Lütfi Kırdar söz aldı: — Ehemmiyet verdiğim işlerden biri de çocuk bahçeleri tesisidir. Ço- cuklarımız İçin şimdiye kadar birçok yerler gördüm. Fakat burasını gör. memiştim. Gittim, tetkik ettim. Bu- rasını şimdiye kadar gördüğüm yer- ler içinde çocuk bahçesi ittihaz edi. meğe elverişli, en müsait buldüm. Bu- rada kâbir yoktur, âdeta kabir en- kazı vardır. Müze idaresile temas et- tim. «Bu sene bu taşlar orada dur. sunlar, bilâhare naklederiz» dediler. Maksadım, bütün kabristan sahasını park yapmaktır. Fakat bu sene kıs- men yapacağız.» Azadan B, Abdülkadir Ziya, Vali- nin Beşiktaşlılara bir park kazandır- mak süretile gösterdiği alâkanın Be- şiktaşta çok İyi karşılandığını söyle- di ve halk namına doktor Lütfi Kır. dara teşekkür etti. Meclis cuma gü- nü toplanacaktır. Orta mekteplerdeki yar- dımcı muallimlerin maaşları verilecek Ortamekteplerde çalışan yardımcı muallimlerin üç yüz bin liralık birik- miş maaşları vardır. Bu maaşlar hak- kında Millet Meclisinden münakale suretile temin edilen tahsisat bugün- lerde Maarif müdürlüğü emrine gön- derilecek ve bu paranın tevziine baş- lanacaktır. Bir işçi vapurun kazanına düştü Hasan Oğuz adında bir işçi Kasım- paşada Kalafat yerinde bir vapurun tamirinde çalışırken müvazenesini kaybederek vapurun kazanına düş- müş, başından tehlikeli surette yara- lanmıştır. Hasan Beyoğlu hastanesi- ne kaldırılmış, kaza etrafında zabıta tahkikata girişmiştir. Sanatoryom çamaşırhane- sinde y. çıktı * Kısıklıda mâarife sid sanatorko- mun çamaşırhanesinde dolabın üze- rine kurumak üzere asılan bir yatak çarşafı yakınındaki ateşten tutuşa- rak yangın çıkmış, buradaki eşya ile 800 lira kıymetindeki dolap yandık- tan sonra hademeler ateşi söndür- müşlerdir. Akrabamdan, büyütüğüm bir çocuk derim... Olmaz mı? — Münasib görürseniz, hay hay. — O halde yarından tezi yok gidip konuşayım. Tahire hanımefendi. söylediği gibi yaptı. Tendu'nun halasından da, geng kızın haftada üç kere evindeki toplan- tılara gelmesi için izin aldı. Zaten se- kiz on pozda bu işin biteceğini Peri. | han kendisine söylemişti. İ Genç kızla birlikte ressamın evine gittiler. İki kız, biribirini görünce, aralarında ân! bir cazibe uyandı. Ta- hire hanımefendi yerinde duramıyan telâşlı bir şahsiyet olduğu için, biraz konuştuktan sonra, tekrar gelip Ten- du'yu almak üzere çıkıp giti, Perihan, boyalarını, sehpasını ha» zırlarken Tendu da ev sahibesinin valde tile yaptığı levhalara bakıyordu. Ağağ lıklı bir kır manzarasının karşısında, dalgın durdu. Yüzünü bir hüzün kap- Jadi, Bu hali farkeden genç kadın $or« du: . N — Ne oldunuz?... Bulevha sizde Üzücü bir hatıra mi uyandırdı? , — Resme bakmca büyüdüğüm yer- leri hatırladım. — Yeşilköyü mü? — Hayır... Erenköy - Göztepe tas raflarını... — Ya... Tahire hanımefendinin Erenköy taraflarında oturan akrabası