Bilgi adına umumi AK ŞAM Demokrat memleketlerin bilgili adam- .... .. ları arasında dünyanın kör döğüşüne karşı umumi bir isyan kopmuştur Hedef: Insanlığa mahsus umumi ve müşterek menfaatleri koruyacak ışık dolu bir cephe Nevyork: İkincikânun Dünyada sayısız mücadele cepheleri vâr. Yer yer, çeşid çeşid menfaatler çarpışıyor, türlü türlü kuvvetler boy ölçüşüyor. Karanlığa doğru bir kör döğüşüdür gidiyor, Bir tarafta da bu mücadelelerden uzak bir bilgi âlemi var. Kitaplar ara- sında uğraşıyor, yeni ışıklar arıyor, yeni yollar buluyor, yeni ufuklar keş- fediyor. Bu uğraşmalarda hep iyi ni- yetler var; Bilgi adamlarının gayesi aklı hâkim kılmak, görüş ufuklarını genişletmek, insanların hayatını da- ha rahat, daha üstün bir hale koy- Fakat dünyada hırsız kuvvetler var. Bunlar, bilgi adamlarının fikirlerini ve buluşlarını çalıyorlar. İnsanlığın mukadderatını bu sayede daha derin karanlıklara doğru sürüklüyorlar, Bugüne kadar bilgi adamları bu gi- dişi olağan buluyorlardı. Dünyada olup bitene gözlerini yumuyorlar, ku- Yaklarını tıkıyorlardı. Kendi kendi- #erini bir kütüphaneye, bir Jâboratu- ara hapsedip: «Dünyanın politikacr larının, diplomatlarının ne halleri varsa görsünler!» diyorlardı. Sun zamanlarda iş değişmiştir. Dün. yanın bilgi adamları arasında şiddet- Ji bir isyan kopmuştur, Birer birer ki- taplarından başlarını kaldırmağa, ha- riçle olup bitene kulak kabartmağa başlamışlardır, Son bir, iki senede bu | cephede beliren hareketlerin derin manaları vardır. Hele bizim gibi ak- lin tam hâkimiyetini hedef diye kâbul eden, bunu kısmen gerçekleştirmeyi ve hayatına sokmayı başaran bir mil- letin bu gidişe yabancı kalması câiz olamaz. Birkaç gündür Amerikada <Riç- mord» şehri bu yolda bir harekete merkez olmuştur. Buna alt haberler günlerce Amerika gazetelerinin ilk sa- hifelerinde baş yeri tutmuş, harp, nefret, tazyik, cinayet haberlerini unutturmuştur. (Bilginin ilerlemesile meşgul Ame- rikan cemiyeti) Riçmond'da senelik toplantısını yapmiştır. Bu ceffiyet dünyanın en büyük bilgi kurumudur. Doğrudan doğruya 20,000 âzası var- dır, Teşkilâtına mensup 166 bilgi ce- miyeti ile beraber, âzasının yekünu bir mliyonu bulur. Yani bir siyasi fırkanın nasıl yüz binlerce Âzası varsa Glikşşi)ik edebi vi Gü YAPRAK AŞISI BURHAN CAHID Aşk ve şiir içindeyiz. Montreux o kadar hoşumuza gitti ki tekrar dağa çıkmak istemiyoruz. Burası bir şiir ve aşk yuvası. Necmi bey bütün sevgisile bana düş- tü. Onun Paris çılgınlıklarını affettim artık... Benim yudum yudum tatmak istediğim aşkı o kana kana veriyor. Bu aydınlık gecede sandalla gölün enginlerine açıldık, Kürekleri birak- tı. Yanıma geldi. Dizlerime bıraktığı başını sevgiden içim titreye titreye sevdim. Hayatın bu kadar fatlı ve hayattan alınacak bu kadar leziz zevkler olduğuna inandım. Onun bir timsah gibi sokuluşundan ürkme- den kendimi kollarına bıraktım. Gölden aşk kaynadı ve kökten aşk döküldü. Sevgiye kandım artık. Çıl gın gibiyim. » Bugün sabah gezintisinde onu © yalnız bıraktım. Israr etti. Fakat bir çok bahaneler bulup onu gönderdim. “Buna ihtiyacım vardı. halime döndüm. bu bilgi müessesesi de teşkilât halin- deki bir milyon Âzasi vasıtasile Ame- rikanın her tarafında sesini duyura- cak bir mevkidedir. Şurası var ki bu bir milyon &za hep seçme, muhitlerin- de nüfuzlu adamlardır. Riçmond toplantısı, Ameikaya mahsus bir fikir parlâmentosu vâziye tinde kalmamıştır. Toplantının 15 en- cümeni ve eneümenlerin 54 şubesi va- | Sıtasile tedkik edilen 1800 raporun ço- | ğu, dünya yüzünde bilgi âlemini ha- | rekete getirreğe ve insanlık bakımın- dan umumi monfaafleri körümağa uğ- | rasacak bir merkez kurmağa aittir, Riçmond'da okunan nutuklar göz- den geçirilecek olursa, şu kanaate var- mamak imkânı yoktur: Bilgi âlemi seferber hale girmiştir. Dünya yüzün- | de kör döğüse karşı umumi bir harp ilân edilmistir. Riçmond muhitinde kullanılan Hsa- | na bakınız. Şöyle diyorlar: Dünyada iki nevi insan var, Bunlar czeldenberi çarpışıyorlar. Birisi in- sanlığı yükseltmek için bilgi ve buluş arıyan üstün Lptir. Diğeri de üstün adamın buluşlarını çalan ve bunları, kırmak, yıkmak, ezmek, başkalarını köle haline getirmek ve en âdi hırslar ra ve menfaallere varmak için kulla- nan hayvan adarıdır. Bilgi adamı bu | günlere kadar bu hırsızlığa ses çıkar- mamış, iyi niyetlerle ve büyük zah- metlerle vardığı bügi ve buluşların yıkmak için kullamlmasından dolayı vicdan azabı da duymamıştır. Fakat dünyada cehalet, hırs, ap- tallık o kadar yol almış ve cihan har- binden sonra o kadar delilikler yapıl- mıştır ki, nihayet bilgi adamlarının âklı ve vicdanı uyanmıştır, Bunlar bir kuvvet haline gelecekler, teşkilâtlana- caklar, dillenecekler, hırsızlara ve f€- na gidişlere karşı seslerini ve tesirle- rini duyuracaklardır, İki misal: Tayyare ve radyo....Kuş gibi uçmak hevesi insan nesli kadar eskidir. İnsanlar bunu önce rüyaların- da ve masallarında yapmışlardır. Ni- hayret bilgi adamı kâire katre çareler aramış, aralarından yüzlerceleri bu uğurda can vermiş, tayyare gibi in- san dimağının en büyük zaferine ka- vuşulmuştur, Bu vasıta, zaman ve me- kân gibi insanlığın iki düşmanına gâ- lebe edecekti. İnsanları biribirine yak- Jaştıracak, daha İyi tamtacak, daha Tefirka No. 31 saklamak istediğim işlerim de vardı. | Arasıra küçük el aynamın yardımı | ile başımda gittikçe sıklaşan beyaz | telleri topluyorum. Bunlar eskiden sayılabilirdi. Şimdi bir küçük demet olacak kadar çoğaldılar. ( Başım bu müziç misafirlerden kurtarmak için o çalışırken gözlerim daha korkunç haberler verdi. Alnım- daki çizgiler ve göz kapaklarımı çe- viren halkalar... Bunların mânasını anlıyorum. Fâkalt o kadar mesudum ki beni tehdid eden bu işaretlerden korkmuyorum. Parmaklarım yorü- tuncaya kadar çalıştım. Öğleyin ge- zintisinden döndüğü zaman deli gi- bi beni kucakladı: — Bugün harikulâdesin! Başımı omuzlarına #rfaktım. İçime tatlı bir sükünet yayıldı. Onun hoşuna gitmek için her şeyi yapacağım. Bu seyahat vücüdümün güzel bir kadın için lüzumsuz yağlarını eritti. Genç kızlığımdaki ince ve düzgün çok sevdirecek, el birliği ile çalışmak imkânlarını arttıracaktı; Hayvan adam, araya girmiş, tayyâ» reyi yıkacak, yakacak, milletleri biri- birinden ayıracak bir vasıta haline getirmenin kolayını bulmuştur. Eski tarihler, dünya yüzünde terakkinin, tesamühün sırrını, insanlar arasında gittikçe üstün nakliye vasıtalarının yardımile temasların artmasında ve insanların biribirlerini yakından ta» numalarında görürler. Bu ölçü bakı- mından tayyare, insanlığı menfaat ve görüş noktasından bir külçe hâline ge- tirecek bir vasıta olmalı idi, Halbuki tamamile ters yola doğru gidilmiştir. Ya radyo? İnsan dimağının bu ya- man mucizesi,insanların mekân ve zamanı tamamile hazfetmelerine ve biribirlerine seslerini duyurmalarına imkân hazırlamıştır. Fakat hayvan adam buna razı olur mu? Radyoyu derhai nefret uyandıracak, insanları biribirine düşman edecek bir vasıta i haline koymanın yolunu bulmuştur. Gidiş o şekildedir ki bilgi, başını kaldırmazsa ve kahramanca bir mü- cadele cephesi kurmazsa yıkıcı kuv- vetler insanların mukadderatını bin- lerce sene gerilere atabilirler. İnsan dimağının 5,000 senelik araştırmalar neticesinde vardığı parlak neticelerin birkaç ay içinde cehalet ve tahakküm gibi bataklıklarda heder olması işten bile değildir. Bilgi adamları tam bir hareket plâ- nı hazırlamâlı, insan dimağinın bilgi ve bülüşlarinı fena maksadlar için ça» Yanların foyasını meydana koymalı, asil ve necip bir mahlük #fatile in- sanların varmış Olduğu yüksek mev- kii, bozgundan kurtarmalıdır. Bilgi adamlarının temsil etüği reaiiteler âlemi, bütün dar görüş ve gidişlere karşı öyle bir üstünlük kurmalıdır ki, muhtelif memleketlerde ferd ve grup menfaatlerinden üstün bir umumi menfaati korumak, nasıl devletlerin ilk vazifesi ise, insanlığın müşterek ve devamlı menfaatleri karşısında da | muhtelif memleketlerin muvakkat ve | hususi menfaatleri öylece hükümden düşer bir hâle gelsin. Riçmond'daki münakaşâlar karşı- sında ben de coştum, Bilgi adamları- nın hedef diye gösterdikleri bu yolu Ahmed Emin Yalman (Devamı 10 uncu sahifede) ifade kudretini verebilmek için ken- dimi zorluyorum. Yüzümün ve başi- mın sevimsiz işaretleriyle nasıl olsa mücâdele etmek imkânı var. Otelin kuvaförünü sik sık ziyaret ediyorum. Başım her zaman muntazam ve yü- züm daima düz ve taze. Yirmi üç yıllık ilk evlilik hayatım- da kendimle hiç meşgul olmadım. Buna ne lüzum vardı. İlk zamanlar gençliğin gururu vardı. Son zaman- lar da isteksizliğin tesiri oldu. Paris beni ruhan çok harab et- mekle berâber kadınlığı öğretti, Dai- ma sevimli kalmanin sırlarını bul dum, Ve görüyorum ki bu yeni gö- rünüşüm onun bakışlarmı mağlüb ediyor. Bütün kuvetimi bu mücadeleye bağlamaktan başka ne yapabilirdim. Onu zaptedebilmek için kendimi zorlamak lâzım, Yeni bir gezinti programi yaptık. Şimdi öğle yemekleri için gölün uzak kıyılarındaki küçük lokantalara ka- dar uzanıyoruz. Bu mühim bir de. dişikliği oldu. Her gün yeni renkler, yeni manzaralar karşınndayız. Bu gezintileri ben buldum. Otele gelen bir İngiliz ailesi sinirime dokunmuş- tu. Kurşuni yeşil gözlü, soğuk muz kar, anl | e lv düğü span Ma 2 3 akm? 0 Kânunusani 1939 ... harp Yeşilay Gençlerbirliğinin senelik kongresi Reis profesör Fahreddin Kerim Gökay bira ve kanyak propagandasından şikâyet etti Matüirklin hatırasına hürmeten bir dakika süküt edildi, Büyüklere telgraflar çekildi Yeşilay gençler birliğinin senelik kongresi dün saat dokuz buçukta Eminönü Halkevinde yapıldı. Yüz- lerce içki alevhdarı genç kongre sa- lonunu hıncahınç doldurmuştu. Hat- tâ salondan taşan kalabalık merdi- ven ağızlarını bile tıkamıştı. Kongreyi Yeşilay cemiyeti relsi profesör Fahreddin Kerim Göküy çok güzel bir nutukla açtı. Profesör ev- velâ Ataürkün ölümüne işaret et- miş, ayakta bir dakika hürmet &ü- kütundan sonra, istiklâl marşı söy- lenmiştir. ” Bundan sonra doktor Fahreddin Kerim, Yeşilayn faaliyetini izah ederken demiştir Ki; «— Size Yeşilay gençlik teşkilâtın- dan bahsedeceğim. Gençlik bir mil letin ümidini teşkil eder. Onları da- ha hayata atılmadan evvel bir ta- | kım zehirlere karşı çelikten bir mu- kavemete hazırlamak lâzımdır. İşte bu gençlik teşkilâlı da buna cevab veriyor, Atatürk milletin istiklâlini gençli- ğe emanet etti. Bu büyük emaneti korumak Için sağlam irade, sağlam seciye lâzımdır. Bunları mahveden zehirlere karşı da durmak lâzımdır.» Profesör Fahreddin Kerim Gökây bir müddettenberi devam eden İçki propagandalarındarı bahisle şu söz- leri söylemiştir: «— Bir müddet evvel radyoda Ulu- dağa çıkacak gençlere Kanyak tav- siye olunuyordu. Şimdi de imemle- kette büyük bir bira propagandası başladı. Afişler görülüyor” Bir bar- dak bira bilmem ne kadar süte, bil- dişleri görünüyor. Çok sevimsiz, , Fakat kırmızışa “yakin ; İüle lüle sarı saçları galiba Necmi beyin ho- şuna gilti. Aramızda bir kaç masa olduğu halde başının - onu görmek için uzandığını hissettim. Bu altın. kafalı İngilizler nereye gitsem kar- İ şımıza çıkıyorlar. Hiç olmazsa öğle yemeklerinde onlardan uzak kalmak lâzım. Bugün kuvaföre — indiğim zaman kararımı vermiştim. Bu, Necmi beye bir sürpriz olacaktı, de kumral başımı bir demet sarı gül halinde aynada gördüm. Artık beni izaç öden beyaz tellerin tehdi- dinden de kurtulmuştum. Saçlarımı yapan kız" Çok güzâl oldu madam. Dedi, Yüzünüzü çok açlı. Ben de Jarkın- dayım. Sincabi serpintiler, mavi be- nekler, kestane gözlerim bu “alın çerçive için hiç te yabancı bakma- dılar. Açık nefti elbisemin üzerinde bu sarı ve muntazam baş eskisinden da- ha mağrur ve daha emniyetli, Terasta beni bekliyen Necmi be- yin yanına geldiğim zaman deli gi- bi: yerinden sıçradı. Dudâkları derin bir hayranlıkla açılmıştı: — Mükemmel, dedi, Harikulâde... Gözlerinin. siyah ışıkları uzerime bi- | Mİ OİL 'Yarım saat için- ! | di mem kaç gram tereyağına ve sair&- ye muadilmiş. Madem ki böyle, sütçü dükkânla- rını kapatalım. Yağcıların kepenkle- yni indirelim. İnekleri sağınıyalım. Hepimiz bira fıçılarının altına ya talım. Madem ki gıda bunda. öyle değil mi? Bira propagandasına nihayet ver- mek için teşebbüslere başladık. Bize verilen cevab: «Daha koyu, daha kuv- vetli içkilerin yerme hafif alkolü olan birayı tavsiye ediyoruz» diyor- lar. Yani şer ve ebveni şer meselesi... Bizim için şerrin ehveni, ehven ol- mıyanı yoktur. Şer vardır.» Profesör Fahreddin Kerimin nut- kundan sonra Yeşilay gençlik birli- ğinin bir senelik çalışma faliyet ra- poru, vezne raporu okundu. Mürakibler, Yeşilay gençler birli. ginin bir senelik raporunu şâyani takdir buldüler. Bundan sonra idare heyeti seçil- Seçim neticesinde idare heyeti- ne: Başkan Prof. Dr. Fahreddin Ke rim Gökâydan sonra yüksek mühen- İ disten Suphi ve Orhan, hukuktan Me- i ha, hukuk mezunlarından Fehmi, İ eczacıdan Abdullah, tıbbiyeden En- j vet ve Kemal, kimyadan Mustafa ve liselerden Tank, Mahmud, Gavsi. Mürakibliğe: Yüksek iktisad ve ti- i caret mezunlarından Mükip, meli- yeden “Necmi, Merkez bankasından İhsan. seçildiler, Müteakiben büyüklerimize tazim ye şüktan telgrafları çekilmesine al- Kışlarla kârat verilerek Körigre niha- yet buldu. : rikmişti. Ona hoş görünmenin ver- diği zevkle ben de nöşelenmiştim. Dâyanâmadı. Ellerimi. tuttar: — Zeki ve mükemmel. bir “kadın sml : z — Beğendin mi? — Çok! İçime derin bir eraniyet geldi. Onu soğuk muzlu altın kafaları görebil- mek için zahmete girmekten kürtar- dım artık. Gazetelerde Major gölü- üzerinde. ki bir otelin ilânını gördük. «Balayı seyahâtine çıkanlarin saadet yuvası» diye reklâm yapılıyor. -Her halde güs zel bir yer olacak. Necmi beye dedimki; o — İtalyaya geçek. Bu otel bana câzib göründü. Manzara değiştirmiş oluruz. Artık bâna o kadar yakın ki, ar- zularımı berâber düymakta pe cikmiyor. Sabahın erken saatinde Montreux'den geçen eksprese yetiş- tik, On sekiz, yirmi dakika süren Semplonun öbür ucunda tekrar açık havaya kavuştuğumuz zaman İtal- ya toprağına girmiştik. Ve biraz son- ra Stresa istasyonunda indik. sn “alay smrlman)...