POLİTİKA sam EZ a MGS EN Fransa donanmasını arttırıyor İtalyanın Akdenizde Fransaya meydan okuması birçok cihetten Fran- sızları düşündürmektedir. Fransada, herhangi bir harpte şimali Fransa ve dolayısile İngilterenin emniyeti tehlikede kalmadıkça İngilterenin ken- disine milessir yardımda bulunmayacağı kanaati günden güne kuvvet bu- luyor. Fransanın Akdenizde bugünkü mevkiini muhafazada ancak kendi kuv- vetine güvenebileceği efkârnımumiyede ve resmi mahafilde iyice yerleş- miştir. Fransa Bahriye Nazırı son beyanatında İtalyanın donanması Fransa mevcut ve mukarrer bahri inşaatını artırmadığı takdirde birkaç sene içinde mutlak surette Fransız donanmasına tefevvuk edeceğini söylemiştir. Fransız Nazırına göre, Fransa Akdenizde bahri kuvvet cihetinden bir defa İtalyanın dununa düştükte ilk kaybedeceği Tunus, Cezâyir ve Fas ülkelerinden müteşekkil şimali Afrikadaki Fransız müstemleke imparatorlu- ğu olacaktır. Fransa ordu ve hava kuvvetleri cihetinden ne kadar kuvvetli ve İlalyaya faik olsa deniz kuvvetleri İtalyadan aşağı olduğu gün Fransız ordusu ve hava filoları Tunus, Cezayir ve Fası kurtaramıyacaktır. Sunu da kaydedelim ki bugün İtalya ve arkasında bulunan Almanya Fransanın şimali Afrika müstemleke imparatorluğunu şarktan yani Trab- lusgarpten değil ayni zamanda garplen yani general Frankonun elinde ba- lunan şimali Fastan da tehdit etmektedirler, Çünkü şimali Fasın Akdeniz ailesine İtalyanların ve Atlas Okyanus ci. hetine de Almanların topçu, istihkâm ve piyade kuvvetleri gönüllü nam altında yerleşmiştir, Fransa artık bu mesele ile uğraşmak istemiyor. Bütün kuvvet ve gay- retini Akdenizdeki İtalyaya karşı bahri tefevvukunu muhafazaya hasret- miştir, Bunun için yeni Fransız bütçesinde harp donanması için sekiz buçuk milyar frank tahsis edilmiştir. 55 sene hapisten sonra AKŞAM 1916 senesinde Amerikanın San | tarafından alfedilmiş ve tahliye olun- Fransisko şehrinde Birleşik Amerika | devletinin de umumi harbe iştiraki le- hine yapılan bir nümayiş esnasında | İ tarafından yapılan teşebbüsler üzeri- | bir bomba patlamış ve birçok kimse- lerin telef olmasına ve ağır surette ya- ralanmasına sebep omuştu. O zaman yapılan tahkikat neticesinde 44 ya- şindaki Thomas Mooney idama mah- küm edilmiş, fakat Cümhurreisi Vil- sonun iltiması üzerine cezası mücbbed hapse çevrilmişti. Cihan efkârıumu- miyesi bu mahkümiyet meselesile © zaman çok meşgul olmuş ve Mooneyin suçu olmadığı iddia edilmişti. Şimdi aradan 29 sene geçtikten ve Mooney 66 yaşına geldiklen sonra vali Olson muştur. Çünkü onun hakikaten suçsuz ol- duğu uzun seneler validesi ve karısı ne sabit olmuştur, ii Mooneyin mahkümiyetine sebep 0- Jan müşahitlerin siyasi rekabet yü- zünden yâlan şehadet ettikleri mey- dana çıkarılmıştır. Mooneyin karısı gazetecilere vukubulan obeyanatında «O kadar seviniyorum ki sevinçten hiç olmazsa üç gün üç gece ağlayacağım» demiştir. Mooney ise kendisi gibi suç- suz olarak mahküm edilen arkadaşı ,Billingsin tahliyesine çalışacağım söy- Temiştir. Cihanın altın mevcudu Geçen gün Bern'de İsviçreli iktisad âlimlerinden doktor Staub cihanda mevcud altın mikdarı hakkında bir konferans vermiştir. Bu konferansta şimdiye kadar istihsal edilen altın miktarile henüz çıkarılmayan mik. darlar ayrı ayrı » gösterilmiştir. 1875 senesine kadar çıkarılan altın mik- darı takriben 9500 tandur. Bu mik- dara 1900 senesine kadar 5500 ton ilâve edilmiştir. Bu son asım 1865 den beri malüm olan ve dünyanın en zengin altın madeni sayılan Transval- daki Jolomisbürg ve 1885 senesinden beri malâm'olan şimali Amerikanın Alaska altın madenlerinden çıkanl- mışlır. 1900. senesinden . 1935 senesi nihayetine kadar çıkarılan bütün al- tınların mikdarı 40,300 tona baliğ olmuştur. Bir kilo altının kıymeti 3480 altın frank olduğuna nazaran dünyada bugün mevcud olan altın- ların kıymeti 2403 milyar altın frank demektir. il o İİ ği Yeni Fransız sefiri Ankarada ki Yeni Fransiz sefiri M. Masiglinin Ankaraya vasıl olduğunu ve Hariciye Ve- kilimizi ziyaret ettiğini yazmıştık. Yukarıdaki resimler yeni sefirin Ankaraya muvasalatına dairdir. Sefir istikbale gelenlerle görüşürken ve refikasile birlikte istasyondan çıkarken görünüyor. — — Bir Avrupa gaz , bir ilân: Fransızca anlayan Göçen gün bir Avrupa — gazete sinde çıkan bir ilinda ofransızça anlıyan bir &y köpeği oarandığı bildiriliyordu. Bu Hân okuyan bir çok kimseler mutlaka o ilânı gülünç bularak başlarını sallamışlardır. Fa- kat ilânla alâkadar olanlar işin bir şakadan ibaret olmadığını, bir haki- kate müsleniğ bulunduğunu elbette biliyorlardı. Filhakika köpekler fran- | sızca, ulmanca veya diğer her hangi Nisandan birini kendi lisanları olarak kabul ederler Bir kere insanlar konuşurlarken kullanılan lisanın köpekler üzerinde hasil ettiği aksülameli göz önüne ge- tiriniz. O zaman köpeklerin birçok eşyanın ve eşhasın isimlerini bildik- lerini ve hattâ kendi hayatlarma teal- lük eden mânalardaki bütün cümle- leri bile kavradıklarını görürsünüz. Bu kabiliyet köpeğe verilen hususi terbiyeden doğma değildir; köpek insanların «kemiks, «sus veya «kam- çı» demek için bir takim sedalar çı- kardığını işiterek onlara alışır ve O şeyler mevzuubahis olduğu zaman aynı sedaların çıktığını öğrenir, Li- sanın bir ilk kademesi, daha doğru- su pasif bir şekli vardır ki buna «an- lamak» deriz. İnsan da böyledir. Ye- ni doğan çocuk konuşmağa başlama- dan evvel birçok şeyleri anlar, Tabii hayvan insah gibi değildir, kendi hayvan lisanında konuşur. kö- pek havlâamak suretile meramını ifa- de eder. Fakat havlamanın bir seda çıkarmaktan ibaret olduğunu zanne- den bir kimse hayvan hakkına hiç bir şey bilmiyor demektir, İlim adam- | Iktisadi mesel er | . . Türkiye - Amerika ticareti 937 senesinde, Amerikâ, ticareti- sene içinde Almanyaya 50 milyon kü- sür ve Amerikaya da 19 milyon kü- sür liralık ihracat yapmıştık, Son bir iki Sene içinde Amörikaya olân ihrd- Catımız azalmıştır. Bu azalıştan en zâ- yâde ithalât tacirleri memnun olma- müuştir, Çünkü molörü vasıtalara soğukhava dolapları, radyolar ve en modern eşya Amerikada daha ucuza tedarik edilmektedir. Diğer taraftan pamuk ipliği, bakır, kontrplâk hattâ kurşun kalemi ima linde kullanılan kereste, ham deri de Amerikadan gelirilmektedir. Demek oluyor ki, Amerika bize sanayiimizin muhtaç olduğu ham maddeyi verdiği gibi, mamül eşyayı da daha ucuza satmakladır, Halbuki bizimle geniş ticari münasebetleri olan diğer mem- leketier bize, ham ve yarı mamül madde veremiyor. Bu itibarla Ame rika ile ticari münâsebetleri arttır mak aynı zamanda sanayiimizin in. kişafmı da temin edecektir, 'Mevcud dış ticaret sistemi malüm- dur, Sattığımız kadar mal almak. Amerikadan çok mal almak için de çok ihracat yapmak lâzımdır. Bu da neyle olabilir? Hatırımıza gelen bir meseleyi bir misal olarak buraya ya- sıyoruz: oSularımızda bol mikdarda orkinos balığı tutulmaktadır. Bu ba- lıklar İtalyaya sevkedilir. Orada ton balığı haline girerek Amerikaya ih- Taç edilir, Halbuki yerli Konserve fabrikalarımız, müşteri bulamadıkla- rından işlerin azaldığından, şikâyet ederler, Yerli fabrikâlarımız, orkinosu ton balığı yaparak Amerikaya sata- maz mı? Bir de Nevyork sergisi var, İhracat bakımından sergiye büyük bir ehemmiyet (vermeli, halbuki sergide tarihi eserlere, adedi pek azal- mış eski sanay! şubelerine ehemmiyet verilmektedir. Hüseyin Avni mizde ikinci dereceyi işgal ediyordu. O | köpek aranıyor Köpekler, beraber yaşadıkları insanların konuştukları lisanı anlarlar. Bu lisanda verilen emirleri, kendilerini alâkadar eden kelimeleri öğrenirler. Bir köpek İngilizce ve ya Fransızca emir almağa alışmışsa Almanca emir verilirse bir şey anlamaz ları m li hayvanların kuşların de- runi hadiselerini meydana vurmak için biribirine benzemiyen muhtelif sedalar çıkardıklarını tesbit etmişler- dir. Tesbit edilen bu sedalar pek çok- tur. Kuşların korku, cevab ve ihtar sedsları herkesce malümdur. Hay- vanlarırı yalnız ölüm ve ızlırap nida- ları, ister aslan, ister eşek veya tavuk ve hattâ Insarı olsun, biribirine mü- şabihtir. Köpekler bilhassa zeki bir hayvan oldukları için tehassüslerini ve hisle- rini İfade etmek için zengin bir seda skalasına maliktirler. Onlar yalnız sevinç, hiddet, tehdid ve korkularını izhar etmek için değil, ifadesi daha müşkil olan baska hislerini de seda ile meydana vururlar ve bunları faz- la olarak tavru hareketlerile ve bir nevi mimikle takviye ederler. Küçük bir Maltız köpeği susadığı zaman Su kovasının önüne durur, gözlerini yu- karıya diker ve kuyruğunu sallar: Bu hareketi derhal dikkate alınmazsa kısa kısa havlar, yaramazlığa, küs- tahlığa delâlet eden bir tavır takınır, öyle ki herkes onun: «Çabuk olsanı- za! Daha ne kadar bekliyeceğim?» demek istediğini derhal anlar. Köpe- Ü ışı: «Biraz daha terbi- nezaketle istiyemez misin?» diyecek olursanız köpek «Ne kadar susadığımı görmüyor musunuz?» de- mek istiyormuş gibi'bir tavırla m- Ingiltere gesi bankası müdürü Mon- tagu Norman'ın Alman, devlet bahkesı müdürü Şaht'ın ziyaretini iade etmek münasebetile bir iki gün- denberi Berlinde bulunduğu yazıldı. İngiltere bankası, iki buçuk âsırlık bir müessesedir. Bu banka veonu idare edenler son zamanlara kadar hiç kendilerinden bahsettirmezlerdi. İngiltere bankası Fransanın ve Al manyanın. devlet. bankalarına hiç benzemez. Çünkü ayni zamanda hem İngiltere devletinin resmi bankasıdır, hem de hususi bir mali müessesesidir, Banka direktörüne «İngiltere bankası valisi» ünvanı verilir. Direktör ban- kanın idare meclisi âzasındandır. Bu âzanin hepsi birer direktördür ve ken- di hususi müessesesinin sahibidir. Bu direktörler son yirmi sene zarlın- ? rıldanır. Şüphesiz, köpek pasif bir şekilde geçen kelimeleri ve tabirleri de anlar mayı öğretir, Onun için bir köpeğin ingilizce veya fran- sızea konuşup konuşmadığı sorulun- ca bunun bir mânası olmadığı düşü- nülerek gülünç bulunmamalıdır. Sa- hibine mühim hizmetler gören bir av. köpeği ingilizce veya fransızca emir almağa alışmışsa almanca hitap ederek emir verildiği takdirde bir şey anlıya- mıyacağından emin olabilirsiniz. Köpek buna karşı bir şey yapamaz, çünkü bildiği lisanı ingilizce veya fransızca- dır, almanca değildir. Hattâ Avrupa» nın at canbazhanelerinde numaralar yapan köpekler vesair hayvanlar han- gi lisanı biliyorlarsa onlar için aynı © lisandan anlıyan gardiyanlar İstih- dam edilir, Emirleri veya hiddetli ise teskin edici sözleri Hind lisanında işitmeğe alışmış olan bir file birden- bire fransızca hitap ederseniz hay- van hiç bir şey anlamaz, Tahsil için fransız İsviçresinde bu- lunan bir genç Alman kızı oturduğu pansiyonun sahibini bir gün köpeği- ni tekdir ederken görür. Kadın fran- sızca hitap ederek köpeğe: «Git kam- çıyı getir de seni döveyim! » der, Genç alman Kizi bundan bir şey anlamaz, fakat köpek anlar, gidip kaniçıyı ge- tirir ve dayak korkusundan titreyen vücüdile ve kuyruğunu arka bacak- Yarının arasına sıkıştırarak sahibesi- nin önüne bırakır. Kız buna hayret eder ve: «Köpeğiniz fransızcayı ben- den daha iyi biliyor!» demekten ken- dini alamaz!... Bankası da dalma Montagu Norman'ı banka Dın valiliğine, ingilice tabirile «Gover- nor» luğuna, intihap ediyorlar, Mon- tagu Norman altmış sekiz. yaşındadır. İngilterenin büyük bir banker âile- sine mensuptur, Şimdiki valinin bü- yük babası G. B. Norman İngiliz ban- kasında 50 sene direktörlük yapmış- tı. Ana tarafından büyük babası da 23 sene direktörlük. ve 2 sene valilik yapmıştı. İngiltere bankasında vali olanların rolleri ne kadar mühim ise umumi efkârda tutlukları yer de o kadar sahibinin lisanında | j 3J 8 i ehemmiyetsizdir. Her hangi bir İni. | liz ansiklopedisinde banka valisine aid tafsilât iki üç satırdan ibarettir. Bu da onlaın şahıslarına yapılacak rek- lâmdan ziyade sükünet içinde çok işler görmeğe ehemmiyet verdikleri- ne delâlet eder, Tanınmış bir İngiliz müsteşriki Marmaduke Picktall ngiliz gazeteleri bundan iki sene , N evvel vefat eden İngiliz müsteş- riklerinden Marmaduke Plektalle aid hatıraların neşredildiğinden bahsedi- yorlar, Bu adam bütün hayatını arab Msanıma, Şarka ve İslâmiyete tahsis etmiş olan bir İngilizdir. Daha 19 ya- şındaykeh arabca öğrenmeğe başla. mış, odan sonra ürab âlemiyle mü- temadiyen meşgul olmuş ve Osmanlı devletinin inkısama uğratılmaması için mütemadiyen İngiliz hükümetle mücadele etmiştir. Umumi harpte Osmanlı devletini münferid bir sulh âkdine sevketmek için İsviçreden vukubulan davetleri kabul ederek oraya gitmek istemişse de İngiliz hükümeti kendisine pas&- port vermekten imtina ettiği için gi- dememiştir. Marmaduke'un Lawrence gibi bir İngiliz casusu olduğunu iddia edenler varsa da bu iddia doğru değil- dir, Çünkü o daima kendi parasiyle çalışmış ve nihayet on parasız kak mıştır. Bu vaziyette Kalkütada bir gazetenin müdürlüğünü kabul etmiş ve o gazetede çalışırken 1919 senesin- de hilâfet işlerile de mşgul olmak iste- miştir. Nihâyet bir hind mihracesi onu himayesi altına almış ve ona Kuran tercüme ettirmiştir. Marmar duk mihraceden aldığı tekalüd maa şile son günlerini geçirmek üzere Londraya gitmiş ve Londrada vefak