AŞK VE MACERA NUVELİ “ Çocuğun hediyem olsun! ,, — Mesud! Oğlum! Sen misin? İhtiyar kadın, çalınan sokak kapi- #inı açtığı zaman, gelen misafirini bu sözlerle karşıladı. Erkek, mahçup bir eda ile başını eğerek: — Evet valide... Benim... — Galibe'ye bir şey mi oldu?. — Merak etmeyin... Sıhhattedir.., İyidir, hâlde ne var, Mesud? Susle cevab vermeden, lâkayd bir eda takınmak istiyerek: — Eviniz ne güzel, valide... Pek Söyliyeceği sözü bilmiyen insanlar gibi, tekrarladı: mış olan bir yastığa gözü ilişti, Elle İşlenmişti. Köşesinde de ufacık bir imza vardı: «Nazan;. Elektirik cereyanına yakalanmış gibi irkildi. Yastığı etile itti. Gözleri ni kırpıştırdı. Muntazam traşlı ya nakiarını bir kan tabakası kapladı. — Bunu küçük mü işledi? — Evet, çok mahir... “Tıpkı annesi gibi... El işlerine çok istidadı var. Görünüyor. Gene aralarında sikıcı bir süküp oldu. Bu sırada ihtiyar kâdın. enâi. şeli bir nazarla saate bekta, Ve ni. hayet kekeledi: — Neredeyse mektebden gelir. Bu sözler sebebile Mesudun ka- çacağını tahmin ederek pek yanık mıştı. Erkek kımıldamadı bile, Bilâ- kis muhavereye devam ederek sordu: — İyi çalışıyor mu? — Çok. Henüz sekizinde olduğu halde pek ileri. Bihassa hesabı kuv- vetli. Mesud: — Babası gibi... - diye mırıldandı. Bu sözleri söylerken sesinde acı bir istihza hissediliyordu. İhtiyar kadın cevab vermek cesa- Estini gösteremedi, Bir müddet sonra erkek gene sö- 26 başladı: — Bu çocukla yalnızlığınızı hisset- miyorsunuz, değil mi? — Elbette, Bir evin içinde çocuk o Kadar yer tutar ki.. — Evet, biliyorum. Onün yoksuz- luğunu hiç bir şey daldurmuyor. Bi- zım ev şimdi artık o kadar bo0$, 0 ka- dar bo; Mrake gibi takındığı sahte lâkayd tavrı birdenbire değişerek iztırabı göründü. Hazin, derin bir erkek iztı- rabı. Yaşlarla dolu gözlerini kayın vali. desine çevirerek( sanki ordan imdad bekliyormuş gibi: — isle bu yalnızlık yüzündendir ki zannederim Gâlibe günden güns harab oluyor, yese sürükleniyor, Bu genç çiftin vaziyeti hazin bir L Mesud, Galibe İle evlenmek isteği- ği zaman; kadın, bir çocuğu olduğu- nu Ker den gizlememişti. İstik- bali parlak bir mühendisle altı se- ne evvel nişanlanmışlarnış. Fevkalâ. de sevişmişler. Delikanlı çalıştığı şir- ket namma uzun bi te çık- mak mecburiyetinde kalınca, ayrılık li işinmeden biribir- lerinin olmuşlardı. Avdette evlene çekleri için bu hadiseyi pök mühim telâkki etmemiş! akat delikanlı seyahat esnasında. bir olomobil ka- yasına kurban gidince vaziyet bir | facia halini aldı. Nişanlı olarak dul kalan Galibenin bir kaç ay sonra bir kızı dünyaya gelmişti. Kendisi geçininek için bir işe gi- rince, çocukla da büyük annesi meş- gul olmuştu. Pek genç ve çok cazi- beli olmasına rağmen istikbalini ar- tık mabvolmuş telâkki ediyordu. | Müessesede Mesudun dikkatini cel | betti. Delikanı kızm peşini uzun müddet bırakmamıştı. O da bu ciddi | ve âkıllı genci sevmeğe başlamıştı. i "Yeniden hayatını kurmak!.. Ni- çin olmasın?... Hakkı. Fakat yalan söylemeden namuskârlıkla yolunu yapmalı... l Büyük bir merdlikle mszisini, genç- | liğin hatasını anlatmış ve babasız bir çocuğu olduğunu söylemişti. i Bu itiraf karşısında Mesud fena halde sarsıldı. Lâkin aşkının kuvveti | erkeklik hudbinliğini yenerek genç | kadınla evlendi. Yalmz şu şartla ki, meçhul raki- binin evlâdenı asla görmiyecek. Bu | çocuk asla karşısına çıkarılmıyacak. Galibe bu şartı kabul elmişli. Zi- ra Nazana hiç bir fenalık gelmiye- ceğine kanidi. Parası fazla olaca- Zından evlâdına daha iyi yardım ede- cek, daha iyi bakacaktı Çocuk bü- yük annesile oturacak, o da sık sık gidip onu görebilecekti. Filhakika ilk aylar gayet munta- zam gili, Fakat sonraları, ziyaret ler seyrekleşti, haltâ büsbütün ke sildi, ezanın suallerine, ninesi şu ©6- vabı veriyordu: — Annen çok meşgul, Küçücük bir kız kardeşin oldu. Minimini, zayıf, nahif... Hakikaten dünyaya gelen çocuk O kadar çelimsizdi ki, bütün itinalera rağmen ancak iki sene yaşayabildi. Yavrunun ölümü Gealibeyi pek altüst etti, İşte şimdi Mesud onun hayatının bu izlarab yüzünden teh- likede olmasından korkuyordu. Galibenin annesile Mesudun ara sında fazla izahata lüzum kalmadı. Anlaşmışlardı İhtiyar kadın mırıldandı: — Hemen mi götüreceksin? — Daha İyi olur. Bilmiyorum, siz çok yalnız kalacaksınız, fükat Galibe ne kadar mesud olacak. Hem tehir edersem yarın belki kararımdan ca- yarım diye korkuyorum, Büyük anne, sesi titriyerek; — Evet srmn... - dedi. - Bu ak- şam bayram akşamı... Çocuğun oyun- caklarını, Üstünü, başını hâzırlamış- tım. Galibe de hediyeler yollamış. Mesud, kızararak: — Ben de her şeyi hazırladım! - de- âdi. Galibenin haberi yok... Oyun- cak, bebek, üstbaş aldim Bu bay- ram akşamının hazin geçmemesi için eve bir çocuğun geçmesi lâzım. Büyük annenin gözleri önünde kı- rının saadeti tecessym etti. Galibe, yavrusunu karşısında görünce neşe- lenecek, külbinde yaşamak, zevki uyanacak, bu saadete mâni olması doğru değildi. Yese kaptlsa bile bağ- rına taş basacaktı, Yumuşak ve buruşuk elini dama- dının koluna dayıyarak: — Al, götür, oğlum! - dedi. 7 — Fakat valide, isterseniz siz de gelin, — Hayır.. Bu akşam evde kala- yım.. Yarın siz üçünüz birden öğle yemeğine bara gelin... Hem o zama- na kadar Nazanın eşyalarını hazır- lamış olurum... Alıp götürürsünüz. Gözleri yaşarmağa başlamıştı. So- kak kapısı çalındı. — İşte geldi Küçük kız, odadan içeri (girince, peki siyah gözlerini, bu tanımadığı erkeğe merakla çevirdi. Mesud kendi kendine. «— Hiç te annesine benzemiyorl> diye düşündü. Evet, hiç te benzemiyordu. Bu si- yah gözler, bu ince, uzun, mat sima- nın Galibe ile alâkası yoktu. Bu hat- lara kimden tevarüs etmişti? O hal- de tapkı babasına benziyordu. Ah, ötekinin bu canlı hayalini eve sokmak, her gün kalbinde yeni bir kıskançlığı uyandırmak demek değil miydi? Daima mazinin canlı bir şahidi gi- bi yaşıyacak olan bu çocuğun karşı. sında geçmiş günler nasıl unutulabi- lecekti? Gelibe her gün vaktile sermiş ol- duğu adamı hatırlamıyacak mıydı? i J | 5 Hayır, hayır, imkânsız., Mesud bu fedakârlığı yapamıya- caktı Nazan lüzumundan fazla baba. sına be Bu düşüncey!4, delikanlının göz- leri öyle sertleşti ki, çocuk, gayri ih- tiyari ürkerek, büyük annenin etek. lerine sarıldı. v — Korkma yavrucuğum... Sen bu beyle gideceksin şimdi... — Hayır, hayır.. İstemem. Ben O beyi tanımıyorum. — Abdallığın lüzumu yok.. Haydi git, elini öp... — Olmaz — Amma Nazan... O, seni annene götürecek. Yavrucak, hemen gözlerini büyük annesine doğru kaldırdı. Bir sevinç işığiyle bütün ifadesi değişmişti. Hay- retle haykırdı: — Anneme mi? Anneme mi? Bu kıymetli ve tatlı ismi unutarak, demin korktuğu erkeğe doğru büyük bir cesaretle koştu ve minimini elini uzattı. — Alın, beni götürün efendim... » deği, Teessür, Mesudun boğazını tıkadı. Yavrunun bu Ani hareketi, erkek kal bindeki tereddüdü silivermişti, Ötekinin kızı imiş... Adam sen del Bunun ne 6hemmiyeti ver.. Bu ço- cuk ayni zamanda Gelibenin de yav- rusu değil mi?.. Hem de anne mi. habbetine muhtaç, küçücük bir yav. ru... Galibe. bu masumu okşamağa, sermeğe ne kadar muhtaç... Nazanın annesine karşı olan bu de- Haftalık piyasa Ticaret anlaşmaları müzakereleri ihracat maddelerinin vaziyeti Piyasada yeni ticaret anlaşmaları beklenmektedir, Bundan bir hafta ev- vel Almanyaya giden heyetimiz Ber- linde müzakerelere devam ediyor. Fa- kat müzakere hakkında henüz malü- mat alınamamıştır. Herhalde anlaş- maya esas olan kısımlar müzakere edilmektedir. Almanyadan sonra ikinci derecede ehemmiyet verdiğimiz piyasada Ameri- kadır. Vakıâ bundan iki hafta evvel Hariciye Vekâleti umumi kâtibi Nu- | man Menemencioğlu Amerika anlaş- ması müzakerelerinde esaslar üzerin- de bir itilAf olduğundan bahsetmişti, Fakat Amerika anlaşması müzakere- leri henüz kati bir neticeye bağlan- mamıştır. Şimdi Ankarada İsveç heyeti ile bir ticaret anlaşması müzakereleri yapıl maktadır. Türkiye - İsveç ticaret mü- nasebetleri son iki sene içinde inkişaf etmektedir. Yakın senelere kadar Al- manya vasıtasile İsveçe mal satardik, Son senelerde İsveçle doğrudan doğ- ruya münasebetlere girişmek imkân. ları hasıl olmuştur. İsveç bizden en zi4 yâde tütün almaktadır. Geçen sene İsveç firmaları vasıtasile Türkofise yapılan müracaatlarda bizden yaş meyva istiyorlardı. İhracat tacirleri- miz, İsveç firmalarının arzularına gö- re, yaş meyva göndermiştir. Bunların arasında portakal ve elma birinci de- receyi teşkil etmekledir. Birkaç sene. denberi Türkiye ile İsveç limanları arasında vapur seferlerinin başlaması da, her iki memleketin ticaret müna- sebetlerini arttırmıştır, Dış ticaret münssebetlerinden bah- sederken, İtalyaya da büyük yer ayır. mak lâzımdır. Son aylar içinde İtalya dış ticaretimizde, Almanyadan sonra ikinci mevkii tutmaktadır. Halbuki birkaç sene evvel, bilhassa Habeş mu- barsbesinde İtalya, dış ticaretimizde beşinci derecede kalmıştı. Cümhuriyet merkez bankası tars- fından neşredilen klering hesaplarına göre İtalyadan 3 milyon küsür lira ka- dar bir alacağımız vardı. Bu miktar geçen hafta içinde 245 bin liraya ks- dar inmşitir. Sebebi de, İtalyadan faz. la miktarda ithalât yapılmasıdır, İt. balât eşyasının başında pamuklu do- kuma bulunmaktadır, İhracat maddelerimizin vaziyeti Dokuma ham maddeleri — Son günlerde pamuk ihracatı hararetli bir devreye girmiştir. İstanbul, pamuk ih. racatında ehemmiyeti haiz olmıyan bir yerdir. Bu itibarla pamuk ihracati hakkındaki malümatı, diğer memba- lardan tedarik edeceğiz. neşriyata göre, mevsim başından iti. baren yani üç ay içinde muhtelif mem. leketlere 21306 ton pamuk ihr l miştir. Alici memleketler şunlardır: Almanya, Romanya, İtalya, Polonya, bunlardan Romanya, soniki seno içinde pamukiarımızın müşterisi ara- sına girmiştir. Romanya daha ziyade İ Akala cinsinden pamuk istemektedir. Yeni pamuk müşterilerimizden biri de Polonyadır. Pamuk üzerine ihracat fazla oldu- ğu halde, Giatlerde fâzis bir yükseliş yoktur. Vakıâ pamuk ipliği fabrika- ları pamuk ipliğini ucuzlatmak için pamuk ihracatının tahdid edilmesine taraftardır. Bu fikir, İktisad Vekâleti tarafından kabul edilmemiştir, Tütün — Marmâra havzasında, tü- tün piyasası bu ay nihayetinde açıla- caktır. Henüz fiatler hakkında birşey söylemek mümkün değildir. Ege min- takasında da piyasa gevşemiştir. Çün- kü başta Amerikan kumpanyaları ol- mak üzere, en büyük ticaret evleri ih- tiyaçları olan malı bir partide satın almışlardır, Şimdi ufak partiler halin- de satışlar yapılmaktadır. Yiyecek maddeleri Hububat — Buğday piyasası gev- şek gidiyor. İhracat pek azdır. Mer- sinden ufak partiler halinde ihracat yapılmaktadır. İstanbul Ilmanından da pek az miktarda Yunanistana sev. kiyal vardır. Geçen hafta susam piyasası hara. retliydi. Havalar bozduğu için, başla helva fabrikaları piyasada mala talip olmuşlardı. Diğer taraftan İtalyaya da ihracat yapılmıştı. Fakat bu hafta susam piyasadaki bu hararet kal- mamıştır. Keten tohumu için de İtalyaya ve İn- giltereye ihracat yapılmaktadır. Ge- çen hafta içinde kuşyemi için de, Bel- çikadan, İngiltereden talep vardır. Yağlar — İzmirde yapılan hesap- lara göre, Ege mıntakasının zeytinya- İı istihsalâtı 20 bin tonu bulmaktadır. Bu miktar geçen seneye nazaran yâ rı yarıya azdır. Geçen seneden kalma stok da azdır. Yekünu 2 bin tonu te- carüz etmez, İstanbul piyasasındaki stok miktarı 2 bin tondan daha azdır, Fiatler yükselmeğe mütemayildir. Trabzon yağlarına gelince, son bir kaç gün içinde flatleri gene yüksel miştir. Sebebi de fırtınalar yüzünden malın vaklinde gelmemesidir. Esasen soğuk hava depolarında da az mal yardır. Yâş meyvalar — Almanların bu s8- ne cenup vilâyetlerimizden 80 bin ton kadar portakal alacağından bahsedil. mektedir. Henüz olgun ve tatlı por- takallar piyasamıza gelmemiştir. Bazı üzerinde yeşile yakın bir renk vardır, — H.A, Ödemiş (Akşam) « Ödemiş kazasında müstahisillere fenni zeytin bakımı ve budama usullerini öğretmek maksadile bir kurs açılmıştır. Kursta kaza siraat memuru, ders vermiş ve muhtelif bakım, budama usullerini tatbikat- le müstahsillere öğretmiştir. Yukarıdaki resimde kursa devam eden müstah- siller, ziraat memurile beraber görünüyorlar, rin aşkı, erkeği alt üst etti İğidL Demin diğer bir insanı - rakibini « hatırlattığı için nefret etliği masum yüzü muhabbetle öptü. Zira ikisi de ayni hissin tesiri altındaydılar. İkisi de Galibeyi büyük bir aşkla sevmi yorlar mıydı? — Gel yavrucağım, gel... Annenin )EEEEENE EEE ENAEAE EEE. sevilmeğe çok ihtiyacı var, Ancak ikimizin muhabbeti onu teselli edebi- lecek... O gece, yatsı ezanı okunurken, bu büyük anne, hem ağlıyor, hem de hıçkırarak kendini teselli ediyordu: — Böylesi daha hayırlı oldu. Nakleğden: Hatice Süreyya