ARICILIK: Arılar peteklerini nasıl ya- parlar, bir kilo mum yapmak için ne kadar bal veya şekerli maddeler sarfederler? Geçen haftaki yazımızla arılar tarafın- dan yıplan bal ile doldurulmuş petekle- rin balı alındıktan &önra, balmumnun nasıl tasfiye edilerek yekpare bir kütle haline İfrağ edildiğini yazmıştık. Şimdi | de, anlarpeteklerini nasi yaptıklarını anlatalım: Bunu izah etmezden önce balmumu- | nun terkibini, arıların mumu nasl yap- ğe tıklarını anlatalım. Balmumu; anlar hariçten, çiçeklerden topladıkları, nektar, tatli maddeleri mi- delerinde hazmederek bunun bir kısmını muma tahvil ederler ve karın kısımların- daki hususi bir cihaz ile posa halinde harice çıkarırlar ki, bunun rengi Koyuca sarı ve bazan (yedikleri maddelere göre) beyaz renkte katıca bir maddedir. Balmumunun yüzde itibarile terkibi şudur: 65 - 70 nisbetinde Serin, 29 - 30 nisbetinde Mirisin, yüzde 4 - $ nisbetin- de de Serolin'dir. Anların hasil ettikleri, yaptıkları bal- mumu 30 - 35 hararet derecesinde yu ağıza yapışmaz. Sıkleti izafiyesi 0,835 veya 0,675 dir, Balmumu suda ve Ispirtoda hallolmaz, Yalnız, petrol, neft, kibriti karbonda ve a nebati ve hayvan! yağlarda hallo- lanur. Şu halde, arıların mum çıkarması, İf- raz etmeleri, kendilerindeki yağ madde- sinin tesiriledir. Arıların o vücudlerinde imal ettikleri balmumunun madde! iptidalyesi de şeker- 1, tatl maddelerin tesiriledir. Demek ki, arılar mum yapabilmeleri için, balı, şe- kerli maddeleri yiyerek bazmetmeleri 1â- zımdır. İşte buna binaen, #rilarin ne kadar bal veya şekerli maddeler yiyerek, ne kadar mum hasıl edebileceklerini bilmak fay- dahı olacağından, bunu, bu münasebetle zikretmeği faydalı gördük. Tekraren hulâsa edelim: Arılar çiçek- lerden topladıkları nektar, gubarı tal veya suni surette beslendikleri şekerli maddelerin bir kısmını şahsi, zati ihtiyaç- Tarı için sarfederler ve mütebaki kısmı ni da yuvalarını yapmak, binalarını kur- mak, örmek için lâzımgelen malzemeyi, daha doğrusu mumu yapmak için, muma tahvil ederler. i İşte bu cihet bilindikten sonra, arılar binalarını, yuvalarını, peteklerini yap- (Akşamın edebi romani YAPRAL AŞISI BURHAN CAHID Çam ormanı bitince gene sahili takip ederek dağlara tırmanmağa başladık. Nefis manzaralar. Babar ve yeşillik. Hepsi hayal ve şiir renkleri mavi gök. Mavi deniz. Kiremid rengi kayalar, yeşil yapraklar, çayırlar, biri- birinden güzel viliğlar, ilk defa bura- larda gördüğüm erguvani renklerde salkım çiçekler. Hemen villânın kapı- sını bu pembe ve erguvan çiçeklerle sarmış. Göze batacak çirkin birşey yok. Bütün dünyanın Cote d'azur diye çıldırdığı Fransanın cenup sahili, Necmi bey dedi ki: — Bizim eski edebiyatçılar bunu (Sahili minâfâm) diye tercüme etmiş- ler. — Güzel, dedim, terkibli olmasa da- ba iyi olurdu. Bunu da türkçeye çevir- , mek lâzım, — Mavi kıyılar. — Daha güzel değil mi? — Ötekindeki ahenk yok! Arasıra dağlara çıkıp tekrar deni- e inince bir küçük köyden geçiyoruz; Bunlar arasında o kadar şirinleri var | İkincikânun Zıraat Takvimi UMUMİ ZİRAAT İŞLERİ — Havalar açık giderse evvel zer edilip hasılatı kal- dınlmış olan tarlalara, çiflik gübresi verilir ve gübrelerin bu ay sonuna veya gelecek ayın on beşine kadar verilmiş olması Yâzımdır. Yazlık ekilecek hububatın yerleri, tarlaları, fırsat düştükçe sürmek suretile hazır- lamak lâzımdır. MEYVA BAHÇESİ İŞLERİ — Dikilmesi henüz bitmemiş olan yerlere meyva ağaçları dikilebilir. Büttabi toprağın tavında olması, çukurların evvelce açılması şart- kısmı bir komposto toprağı elde edilmiş olur. Haşerelerin barınmaları, sürfe ve yumurtalarını koymak için, meyva ağaçlarına «vveloe konulan saman kuşaklar, bu ayda kesilerek yakılır, Meyra ağaçlarının üzerinde bulunan (kabukları ve dalları arasında bulunan) ha- şerelerin sürfe ve yumurtalarına ve diğer #ufeyii ve mantari hastalıklara karşı, ev- velâ: Yüzde 6-7 nisbetinde Vinter Vaş ve bundan ön beş gün sonra da yüzde 2-3 nisbetinde yapılmış Bordo bulamacı pulverizatörle serpilir. Bu Wâçların ber tarafına tesir etmesine dikkat olunur. Bununla börarebr, Vinter Vaş veya aynı nisbette kar- bonileum mahlülünün fazlaca bir şekilde pulverize edilmesi, âdeta ağaçtan akar gibi serpilmesi lâzımdır. Bü suretle fazla püskürtülen ilâç ağaçların dip taraflarındanki a tesir eder ve saklanmış olan haşere gürfelerini, yumurtalarını, krizalitlerini de bu suretle İmha eder. Şeftali, kayısı, badem, ceviz gibi tohumları çimlendirmek, intaş ettirmek için, bum- lar kum sandıkları içesirinde tatbik tatabbuk ameliyatına tâbi tutulur. Badehu bun- lar iyice çimlendirildikten sonra, hazırlanacak hususi toprak yastıklarına dikilirler, Terbiye maktalarına dikilecek genç fidanlara gübre verilir, BAĞCILIK İŞLERİ — Amerikan asma çubuklarının kesilerek alinmasına, bunla” e İçin, kum içerisine veya hendeklere konur. Badehu kum ile ir. Dökülen asma yaprakları henüz toplanmamış ise toplanarak yakılması lâzımdır. omacalar üzerindeki kırılmış, hastalıklı dallar kesilerek toplanır, kütüklerdeki kabuklar sıyrılarak hepsi yakılır. Zayıf bağlara, omacalara, geçen sene yeni dikilmiş çubuklara gübre verilir. 3 SEBZE BAHÇESİ İŞLERİ — Bahçelerde sıcak veya ilik yastıkların yapılmasına, üzerlerindeki camlı kasaların tamir edilmesine nihayet verilir. Bu yastıklara ekilecek sebze tohumlarından elde edilecek fidelerin dikileceği top- rak yastıklarının hazırlanmasına, gübrelenmesine devam edilir. ÇİÇEK BAHÇESİ İŞLERİ — Bahçe toprağının hazırlanmasına, gübrelenmesine, yeniden maktaların parsellerin yapılmasına devam edilir. Bahçeye dikilecek süs ağaçlarının dikilmesine bu ayda da devamedilir. Donlardan müteessir olacak palmiyelerin yapraklarının birbirlerine sarılarak bağ- » bunların saman sapları veya hasırla örtülerek bağlanmasına dikkat edi- lir. Donlardan müteessir olacak bazı çiçeklerle süz fidanlarmın köklerine bol sa- manlı gübre serpilerek örtülmesine dikkat edilir. KÜMES İŞLERİ — Tavuklara bü mevsimde bol yem verilir, pek soğuk ve bilhas- sa karlı havalarda dışarıya çıkmalarına müsaade edilmez. Eşinmeleri için kümesin bir kenarına taze beygir fışkım koymak faydalıdır. Kümeslerin önlerine, yani tavukların gezinecekleri yerlere yağan karın kaldıni- ması, buralara serpümesi çok mühimdir. Çünkü tavukların kara basmaması Mzımdır, üksi takdirde yumurtâyı tamamile keserler, Bu ayda tavuklara kızdırın yemler, mısır unu, kepek, kafa buğdaydan yapılmış hamurlar verilmesi yumurtia- mayı tesri ve teşvik eder. Kümeslerin bir köşesine keza kül ile ve bir mikdar toz naflalin ile karıştırılmış ince kumu bir tahta sandığa koyarak kümesin bir köşesine yerleştirilmelidir. Bunların içinde tavuklar yuvarlanarak bitlerini öldürürler. mak için pek çok tatlı maddeler (bal, şe- kerli şuruplar llh) gibi yemleri yiyip sarfederek hazmetmeleri Hizımdır. Bundan istihraç ettiğimiz netice şudur: Arlardan fazla istifade etmek, fazla bel almak için; arıların bal yiyerek veya çi- çeklerden topladıkları nektarı sarfede- rek, mum yapıp peteklerini örecekleri mumu, biz, bizzat yaparsak ve resmimiz- de görüldüğü gibi, arıların yapmağa mec- bur oldukları mumu peteklere biz bizzat koyarak yapıştırırsak, arılara bu hususta yardım edeceğimiz için, arılar da hariç- ten topladıkları şekeri! maddeleri doğru- dan doğruya bala tehvil ederler ve bizim yaptığımız petekleri doldururlar. Bu su- retle hem vakitten kazanmış oluruz ve bem de fazla bel almiş oluruz. Yani usul arıcılıkta bu cihet temin edil- miş demektir. Zira, arılar tarafından bal doldurulmuş peteklerin balları santrifoj Aletlerile alındıktan sonra peteklerin | mumlarından tekrar istifade edilir, Arıların ne kadar bal veya şekerli mad- deler yiyerek ne kadar mum hasıl ettik- lerini söylemek te faydalı olur, Bunu ikin- ei bir yazımıza bırakalım. Glnyecelarmndan ricamntsi On, on beş sual sorarak, zarf içe- risine bir de pul leffederek mektüp- la cevap istiyen ookuyucularımıza, tahriren cevap vermek imkân hari- <inde olduğu gibi, gazetemiz mari- fetile de sorulacak zirai meselelerin, azami 2-3 den fazla olmamasına dikkat edilmesini rica ederiz. Ziraat sahifemiz Okuyucularımız her hafta bu sütunlarda ziracte cit müteaddit yazlar ve mütehassısımıza s0r- dukları meselelerin cevaplarını bulacaklardır. Gazetemizde intişar eden ziraat yazılarının iktibası ve kitap, risale şeklinde neşri hakkı mahfuzdur. dar tabii olduğu halde ilk hamlede in- sana garip geliyor. — Olabilir. Dedim. Fakat geç kal- mak ihtimali var. Bunu Nise saklıya- biliriz. Lüks otomobillerle dolu küçük mey- danın tam karşısında plâj gazinosu var. Önü güneşlikler, beyaz örtülü ma- salarla dolu. Pijamalı İngiliz kadınla- rı yemek yiyorlar. — Denize girenler herhalde Ameri- kalılar, İngilizlerdir, dedim. Çünkü ne olsa deniz gene yaz gibi ılık olamaz. Onlar alışıktır. Bu neşeli kalabalık içinde insanın dudakları açılıyor. Burası tebessüm ve zevk sahili, Bu kalabalık içinde ke- 'Tefrika No, 22 ki, insan derhal inip birkaç gün kal. mayı düşünüyor. Zaten bunlar köy değil plâj... Pansiyonları, otelleri, mi- nimini limanları var. Dinlenmek için sükün ve inziva yuvaları. Fakat be- nim Değirmendere gibi değil, bura- larda hayat var. Saat tam on ikide plâjında yüzler- ce İnsan başı görünen çok güzel bir kasabaya indik. — Lavandoux, Otokar burada bir buçuk saat ka- lacak ve öğle yemeği yenecek. Burası bir tebessüm ve güzellik. yu- vası, Daha bir hafta evvel İstanbulun karlı, tipili havasından ayrılmış olma- nın biraktığı teessürle burüda yarı çıp- lak dolaşan kadınları âdeta deli gibi gördüm. Fakat hava o kadar yumuşak ve güneş o kadar kuvvetli ki çok geç- meden sırtımdaki empermabli çıkar- mağa mecbur oldum. Necmi bey gü- lüyordu: — İstersen yemekten evvel denize de girebiliriz. Vücudümde bir ürperme geçti. O ka- derli mahiük yok. Hele yemek yediği- miz lokanta bir çiçek bahçesi gibi. Ser. vis yapan Fransız kızları cennetten çıkmışlar gibi beyaz ketenler içinde, Ayaklarında beyaz, ökçeleri lâstik is- karpinler, beyaz güvercinler gibi mâ- sadan masaya konuyorlar. İçlerinde öyle cana yakınları da var ki! Ne güzel, ne mesud yerler ve insan» lar varmış. kendi kendine dalbudak salan kalın- laşan ve katılaşan hayat, yirmi üç yıl- hk evlilik hayatıma sızlıyan bir acı çöktü. Dar, mânasız, ahenksiz, renksiz kelimenin bütün münasile bomboş ge- çen o uzun yıllar. Gençliğimin en me- | sud olmağa, yaşamağa, insan gibi ya- İçimde bir an bir yabanı ağaç gibi | SEBZECİLİK: Yer elması nasıl bir nebattir, bahçelerde nasıl yetiştirilir? Topinanbur (Helianthum sinde, ihtiva ettiği şekerli o maddeler dolayısile ziraat #a- natlarında İspirto imalinde çok kulla- nılır, Bundan baş- ka hayvanatın bes- Jenmesinde de kiy- meti çök mühim. dir. İki çeşit yerelma- sı vardır: Reşmi- mizde (görüldüğü gibi kırmızımtırak kabuklu, diğeri de, bundan daha iri oldukça düz olan ve kabukları sarı bulunan yereima- Jarıdır ki, bu sonunusu sebze olarak çok sarfedilir. Bunun, zeytinyağlı, bol soğan ve pirinçli yemeği enfes olur. Yerelması evsafı nebatiyesi o itibarile ayçiçeğine çök benzer, çiçekleri tıpkı onun gibidir, fasilesi de mürekkebe fasilesin- dendir. Yerelması; hemen her toprakta yetişe- bilir, sevdiği toprak kumsal, çakülı top- raklardır. Pazla ratıb topraklardan hoş- toprak içinde Nakıs 14 - 18 dereceye kadar tahammül ederler. Yerelması çok arsız bir nebattır. Bir Yerelması, ilk seneler tipki patatesler gibi bakılır. İki senede bir miş olan tat k Madeni gübrelerden, potaslı gübrelerden hoşlanır. Süper fosfat madeni gübresi pek iyi gelir. Demir fabrikalarından çikan Tomas tozu da yerelmasına faydalıdır. Tohum, yumru olarak dönüme 40 - 45 kilo kâfidir. Hasadında toprak içinde kalan yavru, küçük yerelması yumruları tohumluk olarak istimal olunur, Yumruların kaldığı toprak yalnız ça- palanmak suretile kabartılır ve öylece bırakılır. Yerelmâları teşrinlerde, resmimizde gö- rüldüğü gibi havai bir sak salar, bunlar kuruyunca yumrular da topraktan çıka- rılır. “Yumrular topraktan çıkarılmazdan önce bu saplar kesilir, inceleri kıyılarak hayvanata bir kısım yerelmasile beraber yem olarak verilir. Daha kalın odunlaş- maş olan saplar da, demet demet yapıla- rak kışın mahrukat makamında yakılır. Binaenaleyh köylülerimizin yerelması ye- tiştirmesi o menfatleri iktizasıdır. Hem kendilerinin tegaddisinde ve hem de hay- vanlarının, bilhassa ineklerinin beslerme- şamağa hakkı olduğu yıllar... Bu gü- len, eğlenen insanlar arasında kendi. mi o kadar zavallı buldum ki! Ben böyle hayatı daha başka cep- | helerde göremiyecek bir kadın değil. dim. Fakat bana hayatını veren er- kek beni kendisince mutlak saadet bil! | diği hayata bağlamıştı. Ben de onun saadet ufukları içinde kapanıp kalmış» İ tim. İsyan edemezdim Kendime başka gönül maceraları bulup avunamaz- dım. Bunlara gururum müsaid değil di. Bu ümidsizlik içinde kendime bir inziva âlemi kurmak, kendi dünyam- da bakir kalan düşüncelerimle yalmz kalmağa karar vermiştim. Necmi bey yoluma çıkmasaydı? İnziva hayatına erken girdiğimi ba- na anlatan o oldu. Hayatın sizden bek- Yiyeceği şeyler vardır diyen o idi. Ve bugün ben de inanıyorum ki. inzivaya çekilmekte hata etmişim. Hayatın ar- zu edilecek ve zevk alınacak daha çok | güzel köşeleri varmış. Daldığımı gören Necmi bey vazodan aldığı bir beyaz gülü dudaklarıma yak- laştırdı, irkildim. — Ne düşünüyorsun? İ o — Hayatımız, ODurgunluğundan, âdiliğinden şikâyet ettiğimiz hayatı- mızı... Bu gülen, eğlenen, biribirlerile alâkadar bile olmadan, yalnız kendi zevkleri için yaşıyan bu insanları gör- dükçe en zenginlerimizin bile ne ipti- dai hattâ nebâti ömür sürdüklerini OKUYUCULARIMIZIN Koyunların kırkılması hakkında 3 Bursa, B. Kamber Yağızoğlu: Mektubu- nuzu alalı epeyce oldu, kesret münderi- cat dolayıslle ancak şimdi cevab veriyo- For, özür dileriz. Koyunların kırkılması hakkındaki #or- gunuza kısaca cevab verelim: Koyun kırkmak için istimal olunan ma» kasların çeşitleri pek çoktur. Memleketi- mizde yerli yapılan makaslar ucuz ol- makla beraber bunün istimali biraz güç- tür ve koyunlari muntazam kırkama £ Buna mukabil resmimizde görüldüğü gibi yedek bıçaklı ve tapkı bir saç maki- nesine benziyen kırkma makinelerini da- ha ziyade tavsiye ederiz. Bunun İle en acemi bir insan, hattâ bir gocük bile koyunları kırkabilir, Fazla mikdarda koyunları olanlar için de resmimizim sa8 tarafından bulunan büyük kırkma makinelerini tavsiye edebi- İiriz. Bununla hem seri ve hem de çok mikdarda koyunu az zamanda kırkmak mümkündür. Biri makinenin tekerlekli kolunu çevirir, diğeri de kırkma mekine- sini el ile, yatırılmış koyunun bütün vü- cudüne tutarak kırkar. Buldan başka elektrik cereyanı İle iş- yen bir çok kırkma makineleri de var- Gr ki, bunu sizin Karacabey harasında da görmek kabildir. imaEee EBA ERANAANAAAKEEEAAEEBAAAEEAEAEEEEIAE sinde kullandıkları gibi, sapları da mah- rokat olarak yakılır. Yerelmasının terki- binde yüzde 12 - 15 nisbetinde şekerli madde olduğundan, yukarıda söylediğimiz gibi bundan ispirto da çıkarılabilir. Yüz- de 2 - 3 nisbetinde mevaddı azotiyesi ol- Zundan gıdaca da mühim rolü vardır Yerelması bahçelerde şu şekilde yetiş- tirilir: Toprak sürülerek hazırlanır, çiz- giler açılır, çizgilerin araları 60 - 65 san- #m aralıklarla yapılır ve bu çizgiler üze- rinde 8 - 10 santim derinliğinde, 20 - 25 santim fasılalarla yerelması yumruları di- kilirler. Yumruların dikilmesi bizde şubat ve marttadır. Yumrular intaş edip sürdük- ten sonra toprak çapalanarık boğazları doldurulur. Yerelması çok bereketli bir mahsuldür, Dönümden 2500 - 2600 kilo yumru aına- bilir. Resmimizden, I rakamlı sekil umumi ziraatte yetiştirilen daha küçük kırmı- zımtırak yerelması ve sakı havaisini gös- terir, II rakamlı çekil de, sebze bahçele- rinde yetiştirilen sarı kabuklu daha iri yerelmasını göstermektedir. anlıyorum. — Düşünmek bile değmez, en k melli saadet en yakın saadettir. Me- sud olmak istersen hislerinle değil se- ni maddi zevklere götürecek fikirlerin- Je yaşa. Hayal, rüya, mazi bütün burn- lar en yakın sandete çekilmiş per- delerdir. Saadeti duymak için ona yak. Jaşmalı, Acı ve ıztırap insan için mu- kadderdir. Yeter ki hayattan topladığı zevk bu mukadder acılara galebe çala- bilsin, Ve bardağıma taze bira doldurup ilâve etti: — Düşünmek ıztırap, yaşamak sa- adettir. Yiyelim, içelim ve yaşıyalımı. İtaat ettim. Lokantanın bütün masaları doldu, Meydanı dolduran otomobillere deniz- den gelen sahipleri binip gittiler. Bun. lar herhalde kasabaya yakın villâlar. da oturuyorlar, Otokarın hareketine on beş dakika var. Çok hoşuma giden Lavandoux'u biraz dolaştık. Küçük bir limanı var. hep kotra ve motör dolu, Sokaklar o kadar temiz ve mağazalar o kadar şık ! ve insanlar o kadar güler yüzlü ki in. san bu sevimli dünyadan ayrılmak is- temiyor. Necmi beye bu fikrimi söyledim (Arkası var) (Evvelki günkü tefrikamızda «yün kos- tüm üzerine empermeabi giydi cümlesi semprime giydis şeklinde çıkmıştır. İti- zarla tashih ederiz)