—2 munesani 1989 AKŞAMDAN AKŞAMA Doğurmak Doğurmak, doğmak... Çok doğur- mak, az doğurmak!... Birde dekuz doğurmak var ya... Dünyanın en mü- him meseleleri bunlar... Doğurmak!.. O kadar mühim şey ki | tabiat, bunu teşvik için, mahlükatın dişilerine menfi, erkeklerine müsbet aşk pilleri takmış... Şerbetle ilâç içen kimseler gibi, zi- rühlar, aşkım tatliliğma kapılarak, neticede doğum acılarma yakalanı- yorlar! Hayat mücadelesinde en kuvvetli ler galebe çalıyor derlerse inanma ymm... Hayır! En çok doğuranlar mü- zaferdir... Aslanlar, filler, okka altı. na gitti... Bir sürfe tomarından bir milyon haşere çıkaran kanatlı, ka- natsız, mini mini, hordebini böcekler, mikroplar, eşrefi mahlükatın hâlâ efendisi, şu kâinatın hâlâ hâkimidir- ler. Yalnız tabii işlerde değil, siyasi iş- lerde de öyle: Filâncanın nüfusu şu kadar, Asyaya hâkim oluyor; beriki- nin nüfusu arttı, Avrupaya kafa tu- tuyor; ötekinin halkı çoğalıyor, istik- bal onun; falancanın doğumu düştü, geçen asırdaki gibi borusunu öttüre- miyecek... Ölçü budur... Teknik, kültür, me- deniyet, silâh, nakil vasıtası, şehir, köy, teşkilât, hep arkadan gelen Şeyler... İşte cemiyetlerin muharriki: Do- Buran «Sığmıyorum!» diyor, yeni yer istiyor; ayni zamanda da, analarma yalvarıyor: «Aman, daha doğurun! Görüyorsunuz ya, muvaffak oluyo- TUZ...» Japonyanın, Rusyanın, Almanya. Mın, İtalyanın, Fransanın, hulâsa sa- m ve beyaz ırkların teradlarla dolu maceralarının hulâsası budur. Amerikan gazetelerinin en büyük sürüm temin ettikleri gün: «Bir ba- tında altı çocuk doğdu'» diye yaz dıkları günmüş. Beşeriyet, her şeyden Ziyade buna ehemmiyet vermiş. Zih- miyetleri şehrin safsatasile bozulma- mış insan ekseriyetlerin başlıca gai- İsleri: «Aman zürriyetim!» endişesi- dir. Köylü dimağlarını bundan daha fazla hiçbir şey işgal etmez. Hazreti Ademdenberi gelen zincirin kendinde kopup kalıvermesi, o insanlara en fe- Ci akibet gibi geliyor. Felsefelerinde haklı olmadıklarını isbat edebilir mi- siniz? Ecnebi seyyah çekmek için dokuz doğuran şehirlere kimse aldırış etmi- yor da bir batında şu kadar çocuk doğan bir memleket turist celbediyor- muş. Bu alâka da yerinde! ryan Doğurmak!... Şüphesiz ki, tabiatın da, cemiyetin de en büyük kaygısı bu... Lâkin mesele sade adedde midir? Bir de iyi doğurmak yek mudur?... Irkçılığa birinci derece ehemmiyet ırktaki saflığı, hastalıksızlığı kasdedi- yorlar. Halbuki dikkate değer başka Gihetler de olsa gerek: Filânca millet, filânea asırda Şim- diki seksen milyon değildi. Lâkin, her meslekte benyelmilel sahada kendini lar, zenaatkârlar doğuruyordu. Şimdi ise, filânca millet durmadan yumurt» luyor. Fakat hep basma kalıp şeyler, kuru gürültü, dara, Asatranç oyunun- ânki manasında:) piyade insanlar dünyaya getirmekte... Doğurmak var, doğurmakcık var. On sekizinci, on dokuzuncu asırlar, kendinden evvelkilere nazaran çok do- Buran asırlardı. Şimdiki asır belki — Hava tertibatı mı yoktur, nedir | © ilmem, akşamları tramvaylar öyle | maskesi taşıyacağım... Sebze ve meyva Vali dün hâldeki kabzımalları dinledi Vali ve Belediye reisi Dr. B. Lütfi Kırdar, İstanbulda gıda maddelerinin toptan ve perakende fiatleri arasm- daki büyük farkları görerek hayatı ucuzlatacak tedbirler slmmasını 70- ruri görmüştü. Nitekim “ekmek ve et işlerile bir mmüddettenberi meşgul olan Vali, sebze ve meyva fiallerile de yakından alâkadar olmağa karar vermiştir, B, Lütfi Kırdar, geçenler- de İktismd müdüründen icab eden izahatı aldığı gibi dün de hâlde çalı- şan kabzımalların mümessillerini ça- gırmış, onları geç vakit dinlemiştir. Kabzımallara göre hâl idaresinin sebze ve meyvadan uldığı resimler çök pahalıdır, Hâlde hamal sayısı az olduğundan malın nakli ve yüklenip boşanması kısa bir zamanda yapıla- madığı için bu yüzden meyva ve seb- zeler ya çürümekte, yahud da hâl ar- diya ücreti arttığından maliyet fiat yükselmektedir, Bundan başka pera- kende fiatlerle toptan fiatler arasın- da büyük fark vardır. Hâlde beş ku- Tuşa satilan bir mal, Eminönünde, Sirkecide on kuruşa, Taksimde, Şiş- Jide otuz kuruşa satılmaktadır. Kab- zımallar, bu fiat faklarınm ihtikâr denecek derecede yüksek olduğunu ileri sürmüşlerdir, B, Lütfi Kırdar, kabzımalları dinli- yerek not almıştır, Vali, bilhassa bu fiat fsklarını kaldıracak esaslı ted- birler almak suretile sebze ve meyva fiatlerini indirmeği düşünmektedir. Valinin tedkikleri Kadirga Talebe yurdunu, bahriye müzesini ve yolları gezdi Vali ve Belediye reisi, evvelki gece geç vakit Kadirgadaki Talebe yurdu- nu teftiş etmiştir B. LüMi Kırdar 'Yurdün bütün kısımlarını gezmiş ve - talebe iie hasbıhalde bulunmuştur. Talebeden bir kısmı, arkadaşları na- mına Yurdun temizlik bakımından ihtiyaçlarından, yemek hususundaki temennilerinden bahsetmişlerdir, Va- Hi, talebenin dilekleri “etrafında ken- disine bir liste verilmesini istemiştir. B. Lütfi Kırdar bundan başka se- nelerderiberi yaya kaldırımları ya- pildığı halde ortası bir çamur derya- sı halinde bulunan Cihangir yolunu, Gümüşsuyu ile Dolmabahçe arasında ve Bebek - İstinye arasında inşa edi- Jen yolları gezmiş, bundan sonra Ka- sımpaşadaki Bahriye müzesini ziya- Tet ederek müzede bulunan eski ka- âirgalarm Ozamanla bozulmasının önünü almak için alınması lâzım ge- Jen tedbirler etrafında tedkiklerde bulunmuştur. e ağet itibarile daha da ileri vardılar. Fa- kat vasaltan yukarı, fevkalbeşere ya- kın kıymetler noktasından? Çok geri düştüğümüzü sanıyorum... - İnsanlık sanayide olduğu gibi bunda da işi fab- rikasyona bindirdi! Alelçdeler çek, şahsiyetler az doğuyor. (VA-Nü) AKŞAM Sahife 3 Şikâyetler Bilet alamadan vapura girenler Bu ayın üçüncü sah günü Mu- danyadan hareket elen vapura yetişmek için sabahleyin saat sekizi yirmi geçe bilet almağa git- tim, Gişenin önü, önceden biri. kenlerle dolmuştu. Tabii Ben de arkalarına geçtim. Fakat gişede ancak tek memur olduğu için bu kadar insana bilet yetiştiremi- Benim gibi geride kalan yolcu- lar, vapurun kalkmaşma altı da- kika kalana kadar beklediler, Fa- kat sonra kaçırmaktan korkarak vapura girdiler, Biletsiziz, diye yüzde on nisbetinde cezaya ma- Tuz kaldık. İş adamların: böyle müşküle uğratmak revamıdır? Fazla me- mur olurlulamıyorsa, biletsiz gir- menin kabahati halka aid ölma- dığı zaman, ceza almamal: değil midir? Denizbanlan dikkatini deri, celbe- Hulüsi Ergüder Tevkifhanedeki kavga Müddeiumumi B. Hikmet Onatın beyanatı 'Tevkifhanedeki son hâdiseler dola- yısiyle alâkadar memurlarca evvelki gün yeni bir araştırma yapıldığı '6s- nada, gardiyanlarla mevkuflar ara- sında bir döğüşme olduğunu ve dört beş kişinin hafif surette yaralandığını dün yazmıştık. Bu hâdiseler dolayı- siyle müddelumumi B. Hikmet Onat şu izaha vermiştir; — Hâdisenin bir börin iğile slükas Yöktur. Vaka şöyle olmuştur; Gardiyan- lardan biri, mevküflardan Rizeli Rıfata gece muayyen suat geldiği cihetle yatma- sını söylemiş, Rıfat yatmamakta israr et- müş, diğer mevkuflardan “Kürd Yusuf da: «Memurun sözüne itaat ot, git yat. de- miştir. İki mevkuf arasında böyle başlı- yan ağız münakaşası uzamış, diğer mev- kuflar da dışarıya çıkınca iş büyümüştür. Bu sırada Yusuf, eline “geçirdiği bir man- gal bacağıyle, Rıfsta saldırmış. araya gi- ren sergardiyan Osmanla diğer bazı mev- kuflar işi yatıştırmak istemişlerdir. Yusuf, elindeki demir parçasile saldı- zmca, sergardiyan, ve mevkuflardan Mus- tafa, Hasan, Kirkor hafif surette yaralan- muşlardır. Yaralar, ayuk ve dizlerdendir. Suçlular #hkâmi umumiyeye tabi tutu- larak malikemeye sevkedilecektir. Ayrıca, bu işte suçlu görülen mevkuflar hakkın- da mevcut talimatname hükümlerine gö- re idareten şiddetli cezalar tatbik edil- miştir. Her koğuş, günde birkaç defa araş- tırılmakta bu araştırmılar osmasında ba- zı demir parçaları, çivi vesaire ele geçirii- mektedir.» Müddeiumuminin izah ettiği bu hâdise etrafında nöbetçi müddeliu- mumisi ğe tahkikata el Koymuş, bil. hassa keskin bir şekle sokulan man- gal bacağının ne şekilde hazırlandığı üzerinde durulmuştur. Müddelumumi B. Hikmet “Onat, tevkifhanede son dela olarik icab eden bütün tedbirlerin - alınmış bu- lunduğunu, badema bu kabil hâdise- lerin zuhurunun 'beklenemiyeceğini de ilâve etmektedir. Otobüs seferleri Belediys otobüs almak için faaliyete geçti Otobüs satın almak üzere Beledi- yenin yapacağı beş yüz bin liralık is- tikraz müsaadesinin Dahiliye Vekâ- Jetince tasdik edfdiği resmen Beledi- yeye bildirilmiştir. Belediye, bugünler- de Belediye bankası ile istikraz mu- kavolesini imzalıyacaktır. Belediye, otobüs getirme muamelesine biran evvel başlamak üzere evvelce teklif- ler yapan firmalarla temas etmekte- dir. Bu teklifler muhtelif tiplerde otöbüslere aiddir. Belediye teklif sahiplerinin müta- Jâasını aldıkfan sonra bir şartname hazırlıyarak keyfiyeti ilân edecektir. Denizbank şilep mürakipliği Denizbank umum müdür muavin- lerinden B. Hamdi Emin, şilep müre ipliğinden istifa etmiştir. Bu vazife- ye Denizbank umumi kâtibi B. Sadun mektebine bir paviyon ilâve edilmek üzere halkın topladığı bin lira para | ile 15 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde iki katlı bir bina yapıla- caktır. Binanın arsası ve inşaat mal- zemesi de halk tarafından tedarik Tramvay, tünel Ayın on beşinden itibaren müzakereye başlanacak Tramvay ve Tünel şirketlerinin sa- tın almması müzakerelerine bu ayın en beşinden itibaren başlanacağı tah- min ediliyor. Şehrimize gelmesi bek- lenen tramvay şirketinin merkez meo- Yisi idare reisi B. Speslal bugünlerde Briikselden hareket edeceğini bildir- miştir, Bu zat, şirketin Ankaraya göndereceği murahhas heyetine riya- set edecektir, Tramvay şirketinin bu defa makul teklifte bulunacağı ümid edilmekte- dir, Satınalma müzakerelerinin daha fazla gecikmesi doğru görülmemek- “tedir. Tramvay hatları ve kabloları yer yer tamire muhtaçtır. Bu cihet raporla tesbit edildiğinden biran ev- vel tamirine geçilmesi lüzumu basıl olmuştur. Şirket, satın alınacağı ci- hetle bu işe yanaşmamaktağır. Ta- miratı yeni tramvay ve Tünel idare- sinin yapacağı anlaşılmaktadır, Kar yağdığı zaman derhal kaldırılacak Şehrimizde kar yağdığı zaman derhal kaldırılması işile bütün bele- diye şubelerinin, ve nahiye mmüdür- lerinin meşgul olmaları, temizlik ameleşinden başka lüzumu halinde yardımcı amelenin iedariki ve fen memurlarının öz buna Tkayığ kal mamaları 'bölediye .reisliğinden alâ» kadarlata bildirilmiştir. Bay Amca 'Tramvayda Yes leden sonra yolcusu daha ziyade ka» SOHBET: Not defterinden HAYRANLIK — Herkesin bir hay. ran olduğu şey'vardır; bir kimsenin asil kıymeti de hayran olduğu şeyle ölçülür. «Söyle neye hayransın, kim- sin sana söyliyeyim.» Fakat bir kimse» nin neye hayran olduğunu söylemesi, bilmesi - hemen imkânsız denecek derecede - zordur. Kendilerinden çok aşağı, hatta büsbütün değersiz sa natkârlara kıymet veren, hayran olan sanatkârlar görülmüştür. Manzume- lerini Gavtler'ye ithaf eden Baudela- ire, mensur şiirlerinin başında da Maxime Du Camp'a: «Ben bunları, sizin eserlerinizi örnek olarak yazdım» gibi bir şeyler söyler. Yahya Kemal, “Hörâdin'yı şair, hem de iyi bir şair saymaktan bir türlü kurtulamadı; onda Mallarmö'ninkiler kadar güzel mısrağlar aradığı bile olur... Ne çıkar? Bavdelaire'in hayranlığı Maxime Du Camp'a değil, Yahya Kemal'inki Hö. röğia'ya değil, onlar hakkında kendi kendilerine yarattıkları tasavvuradır. Onlarda kendi. işlerindeki güzelliği bulmuşlardır. Bunun içindir ki Bau- delaire'in, Yahya Kemal'in kime hay. .ran olduklarını bilmek kâfi değildir; onlarda ne bulduklarını araştırmak Tâzımdır. — O halde kendi kendilerine hay- — Hayır; kendi kendisine hayran eder. Hayır, onlar kendilerine hayran değillerdir; (o bilâkis, mütemadiyen, “kendilerinden üstün bildikleri bir şe- ye meyleder, atılırlar. O kendilerinden u İKNAĞ — La Bruyöre: «Doğru dü- şünüp doğru söylemeğe çalışalım, baş- kalarını da kendi zevkimize, kendi fi- senin zevkine, fikirlerine karışmamak çetin iş, Doğru bildiğimiz bir şeyin başkaları tarafından da kabul edil memesini bir türlü anlıyamıyoruz; onlar da bizim gibi düşünsünler, bi- zim beğendiğimizi beğenip beğenme. diğimizin kusurlarını bizim gibi gör. sünler istiyoruz. Başka türlü hareket bize son derece hodgümlrk gibi geli. yor, «Herkesin kanaatine hürmet etmeli» sözünü de bunun için bir türlü anlı- yamağım. Yanlış bildiğim fikre, ka- naate niçin hürmet edeyim? Müna. kaşa etmek, çarpışmak isterim; ya karşımdaki benim dediklerimi kabul etsin, ya bana kendi dediklerini kabul ettirsin, Gerçi İnsan oğlunun nahveti, ken. di düşündüklerinin yanlışlığın kabul etmesine çoğu zaman maniğ olur, Bu. nun İçin münakaşalar lüzumsuz gibi gözükür. Fakat karşımızdakini kan. aksine ... Pastırma, kahve, portakal