Ttsu Sene Portakal, Mandalina ve Elma çok bol Toptan fiatlar ucuz olmasına rağmen bu meyvalar manavlarda pahalıdır Piyasada portukal ve mandalina yasaya gelen portakallar Dörtyol, Alanya ve Finike mallarıdır. Rizeden sevkiyat henüz başlamamıştır. Bu- nunla beraber verilen kesme müsaa- desile dört gündenber! Rize portakal- Jarınin toplanmasına başlanmıştır. Bugün yarın piyasada göreceğimiz Rize portakalları son senelerde epice lah edilmiştir. Diğerlerinden daha ucuz satılan Rize portakalları ekşi ve daha küçük olmakla beraber çok dayanıklıdır, Mayıs ayında bülün portakallar biter, fakat Rize porta kallârı o mevsimde de piyasada gö- Tünür, Dörtyol portakallarının fena cinslerine tercih edilen “Rize porla- kallarının bazılarında siyah lekeler görünür. Bahçelerde portâkalların gölgede kalan kısımlarında peyda olan bu siyah lekeler satıcının ihmâ- « Mi yüzünden müşteriyi şüphede bırak- “maktadır. Halbuki bu lekeler porta “ “kalı silince çıkar. “ Piyasada (gördüğümüz Dörtyol, Alanya ve Finike portakalları henüz ucuzlamamıştır. Orta büyüklükte bir yumruk kadar olan portakallar beş “kuruştur, Yalnız mandalina bu sene © çok ucuzlamıştır. Buna sebep de bu “yü mahsulün bereketli ve piyasaya “ bol mal gelmesidir. Bununla beraber le mandalinadan çok fazla is- tihlâk edilmektedir. ği Piyasayı her gün biraz daha fazla Sİ portakal gelmektedir. Meselâ, evvelki © hafla gelen portakalın mikdarı İİ 1480/000, son hafta İse 2,950,000 adet- ME tir. ini Mandalina evvelki hafta 367,000, “Buğon hafta 275.000 aded gelmiştir. Toptan fiatler şudur: k # — Dörtyol portakallarının 36 tanelik | A sandıkları 325, - 375; 64 Jük sandık- etiresr 300 - 325, ; 80 lik sandıklar 200 - aye 280; 100 Yük sandıklar 150 - 175; umak 7 lik sandıklar 125 - 150, Alanya irlar yiakallarının 36 tanelik sandıkları 400; 65 Wik sandıklar 275 - 300; der), sandıklar 200 - 300; 100 lük alar, 225 - 715, Finike portakal- pe ! 96 lık sandıkları 325 - 360; sandıkları 365 » 425; 200 lük ükzey/idiklar da 40 - 450 kuruştur. “vülüyor ki, Finike portakalları- İşte de pahalı cinsleri olmakla Bukav rtyol ve Alanya mallarının Melen arı çök pahalıdır. Bu Ee çok büyüktür. Bugün it perakende olarak 17,5 - 20 gp ki Frari, satılıyor. Bu portakalları da- Mistifade, “de Beyoğlu tarafındaki büyük ühassa Holar alıyorlar, Kdevlediğlayal fiatlerinin paballığına ek 1 , malın piyasaya çıkıncıya ka- çok ellerden geçmesidir. İs- bollanıyor. Elma da'çok satılıyor, Pi- | BURHAN tihsal mıntakasından piyasaya kadar mutavassıt bolluğu yüzünden bu gü- zel meyvadan bir çok fakir aileler bol bol istifade edemiyorlar, Aynı zaman- ! da vücude faydası olan bu nefis mey- vayı her vatandaşın bol bol yiyebil- mesini temin için flatleri ucuzlat- mak lâzımdır. Geçen seneye nazaran bu yil daha ucuz almakta olduğumuz mandalina- ların toptan fiatlerine gelince: Mandalina her mıntakaâdan 100 ta- nelik sandık içinde sevkedilmektedir. Dörtyol mandalinalarının sandığı 200 - 240; Bodrum 350, Alanyanın 2: 300, Rizenin 90 - 110 ve Finike mandalinaları Ga 220 - 300 kuruş arasındadır. Mandalina perakende daha ucuza satılabilir, Manavlar portakal ve man- dalinaları pahalı satıyorlar Elma da öyle, İyi elmalar manav- ların elinde pahalılaşıyor. Amasya elmasının toptan fiati kilosu 12.35, perakende 25 - 40, Gümüşhane elma- sınm toptan flati 10,20, perakende 20 - 25, Feriğin toptan flati 7,25, pe- rakende 12,55 - 15, İngiliz elmasının kilosu 8, 18, perakende 15 - 20, Rize elması toptan 7,12, perakende 15 - 17,5 kuruştur. Bundan da anlaşılıyor ki esnaf tutturabildikleri fiate satı- yorlar. Elmaların en çok rağbet göreni mayhoş olanlarıdır. Meyvaların en az satılanı da armuttur, Piyasaya Anka- ra ve İnebolu armudu geliyor, hafta- da ancak üç, dört bin kilo kadar sa- tılabiliyor. N.E İzmir dilsiz, sağır ve körler müessesesi müdürlüğü İzmir. (Akşam) — İzmir dilsiz, sağır ve körler müessesesi müdürü B. doktor Necati Kip, seksen lira maaşla İstanbul emrazı akliye ve asa- biye hastanesi mütehassıslığına ta- yin edilmiştir. — “ Dilsiz, sağır ve körler müessesesi müdürlüğüne * vekâleten İzmir Hman ve şehir bakteriyoloji müessesesi müdürü B. doktor Memduh Say ta- yin olunmuş, vazifeye başlamıştır. Memduh Say, ayrıca yüz lira üc- retle bu müessesenin öğretmenlik vazifesini de ifa edecektir. Sivasta pazarlıksız satiş Sıvas (Akşam) — Hayatı ucuz- latmak için hükümetimizin kabul et- tiği kanunla üç büyük vilâyetimizde tatbki edilen pazarlıksız satış kanu- nunun vilâyetimizde de tatbik! için belediye ve ticaret odası icab eden hazırlıklara başlamışlardır. 'Tefrika No, 17 CAHID sevincinden dizleri tit. Eliş Oğlunun mürüvvetini görecek. pi alık evin içinde neşeden geçilmi- de kitaplarımı, piyanomu, ya- Bizim ki pm ER emmi. Recebin annesi de ya, kan çıkmaz al Kendi halinde sa- renal için on beş gün kâ- muhtarını, birkaç al üstü eşrafını davet ettik. Bun- salona dolduramazdım, Evin. al- geniş çamaşırlığı süsledik, ilar koyduk. Yirmi dokuz kişiyi h ferah aldı. Yemekler yendi, şer- #ajldi. Nuriyenin deli olmadığı- geen. O kadar seviniyor. un İni cari gir a verdiğimizdenberi Reçebi kuş Kâh Şünü, elimi öpmeye gel a “akan görebildim. Evin içinde eu halde utancından ayağımın i Özyduğu yerden kaçıyor. ask düşündüren onların yata- yerdi. Nuriye şimdiye kadar iki odadan birinde yatı- edu. Şimdi Redgbi de salondan ge çirip akşam sabah yukarı çıkarıp İn- dirmek münasebetsiz olacak, Çok şükür onlar bu derdi benden evvel halletmişler. ; Daha sababtan Nuriyenin alt kat- ta gürültülü işler yaptığını duyup sorduğum zaman sıkıla sıkıla cevap verdi, Çamaşırlığın yanındaki depo var ya efendim, — Evet var, Ne olmuş. — Orasını temizliyorum. Derhal intikal ettim: — Recep için mi? Cevap vermedi. Onu sıkıntıdan kur- tarmak için ben devam ettim: — Orası fena değil. Hatta sen de karyolanı oraya indirebilirsin. Zaten yukarıya inip çıkmak güç oluyor. Bizim saf, cahil gibi gördüğümüz bu insanlar menfaatlerine ait işler de hayret edilecek zekâ eseri gösteriyor- Jar. Bu kıza hâlâ iyi bir.servis yap- masını öğretemedim. Fakat o gönül işlerini tabii hislerile pek mükömmel kavrıyor. İnsanlarda sevmek ihtiyacı olmasa gekâları terbiye görmiyecek. mallarının 225 - | Yılbaşı piyangosu talihlileri Kazanan bir bilet için adres olarak Bakırköy hastanesi gösterilmiş ! 30 balıkçının aldığı iki buçuk liralık bir Yılbaşı piyangosu evvelki gece yüzlerce vatandaşın huzurunda çe- kildi. Asri sinema salonu daha ak- şamdan dolmağa başlamıştı. Keşide» ye ön dokuz buçukta başlanacağının ilân edilmesine rağmen ihtiyattan ayrılmıyan meraklılar yer bulmak için bir kaç saat önce sinemanın"yo- Junu tutmuşlardı. Nihayet saat on sekiz buçukta salonun caddeye açi- lan bütün Kapılarının kapatılması mecburiyeti hasıl oldu. Koca salon- da bir tek boş yer kalmadığı gibi bir çok kimseler de öyakta duruyorlardı. Herkes elinde bilet ve müteaddid numaraları muhteyi matbu kâğıdlar merakla bekliyor ve yanındakilerle mütemadiyen piyangodan konuşu- yorlardı. Kafasını, yakaları kalkık siyah paltasunun içinden çıkarmamakta ısrar eden orta yaşlı bir adam vazi- yetini hiç bozmadan: — 500,000 lira istemiyorum, diyor- du. Sadece 500 liraya ihtiyatğım var. Şöyle; havadan gelecek beş yüz lira ya... Borçlanmadan, ödemek mec- buriyetinde kalmadan... Yanındaki cevab verdi: Türk hava kurumu tayyâre pi- yangosu gönlüne göre versin... Numaraları okuyan memur bâ- gırdı: — 24573 Ve, ikramiyeleri okuyan zat hay- kırdı: — 500,000 liral... Sâlon âdeta yerinden oynadı. Ba- bilete de büyük ikramiye çıktı yiler” kendilerini dışarı attılar. Bir | taraftan . memurlar gürültüyü kes- meğe uğraşıyorlardı. Biz de salonu terk ettik ve gazeteci arkadaşlarla bâyilerden birinin otomobilini takibe koyuldu. Gişenin önüne geldiğimiz zaman talihliyi merakla sorduksa da cevab almak mümkün olmadı. Bayi o derece telâşlı idi ki, bizi din- lemiyor, belki görmüyordu bile... Defterini hararetli hararetli karıştır- rirkeni bir ara sevinçle haykırdı: — Buldum, buldum. Beş liralık bi- let. Yarısı Bakırköyde, yarısı Üskü- darda.. Müstahdemlerden biri bize mey- dan bırakmadan sordu: — Evvelâ hangisinin parasını ve- receksin, patron? Bayi bu sirada gişenin önünden geçmekte olan bir taksıye işaret ede- Aşk en Kalın kafaları harekete getire- bilen esrarlı bir kuvvet. “s* İki bafla süren hazırlıktan ve bir? günlük eğlentiden sonra eve yine 6ski sükünet geldi. Bu gece onları erkence odalarına götürmek için ben de erkence hafif bir yemek yiyip kütüphaneye geçtim. Dışarıda camları yalayan fırtınalı bir kar var. Eve yakın yüksek kestâa- nelerin çıplak dalları çatırdıyor. Bah- çenin içerden açılan elektrik lâmba- sını yaktım. Aydınlığa düşen kar o kadar güzel ki! Fakat sabaha kadar devam ederse yine yol kapanacak. Evde ses yok. Yeni evliler için bu karın bahar- dan farkı yok. Onlar şimdi bir yâlan- cı cennetin baş döndürücü zevkini kana Kana tatmak için çırpınıp du. ruyorla. Pencereden çekildim. Raflardaki kitaplara baktım. Her- biri bir macera sâklâyan romanlar arasında beni yeni bir âleme götüre- cek eser yok. Okunmuş kitap evlenmiş “kadm gibi. Yapraklarını ne kadar çe- virseniz yine ilk tattırdığı zevki ver- mez, Salona geçtim. Bobada kor haline gelmiş birkaç odun hep beraber dağılmak ister gibi birbirlerine sarılmışlar, Ocağın önün- rek cevab verdi: — Kara yolu... Denizde firtina var! Hemen bir taksi de biz çevirdik ve gene onu takibe başladık. Bakır- köyüne gittiğimiz muhakkaklı. Fa- kat acaba talihliler kimdi? Bir müddet sonra hayretten dona- kaldık. Baylin otomobili emrazı akli- ye hastanesi önünde durmaz mı? Hep bir ağızdan: — Adam çıldırdı! Diye bağırdık. Bir arkadaş: — İyi ki aynı otomobille seyahat etmedik Diye mırıldandı. Cevab verdin»: — Delinin de bu kadar üâkıllısını ne görmüş, ne de işitmiştim. Apan- disiti tutmuş bir biçare gibi kendisi- ni hastâneye dar atıyor. — İnelim mi dersiniz? Bu sırada bayi telâşla hastanenin kapısını çalıyordu. Hep beraber oto- mobilden indik ve onu ürkütmek- ten çekinir gibi ağır ağır yürüyerek | bir kaç adım gerisinde - tâbir caiz- se - ellerimiz tetikte dizlildik Hastanenin kapısı bir türlü açıl- muyor, bizde de sabır tükeniyordu. Bir ara bayi yüzünü arkaya çevir- di ve: : — Galiba talihlilerle görüşemiye- ceğiz! Dedi. Sorduk: — Yahu; kim bu talihliler dediğin? — Burasını adres veren 12 kişi... Geniş bir nefes aldık. Bu esnada kapı açıldı. Bayi - ziyaretin sebebini anlattı. deki mermer de ateşin pembe akisleri dalgalanıyor. Piyânomün üzerindeki Bethefen heykeli hâlâ düşünür gibi önüne ba. “kıyol. Büyük aynada beyaz bir hayal gör- düm. Uzun boyuna pek yakışan beyaz kadifeden elbiseli bir hayal. İtinalı başında haklı bir gurur var. Geniş alnını çerçereliyen zengin . saçları mağrur başına biraz daha azamet ve- riyor, İnce kumral kaşları mütereddit, bir şüphe ifade eden bir çizgi halinde. İçinde sineabı serpintiler mavimsi be- neklerin engin gecenin yıldızları gibi pırıldadıkları iri kestane gözlerinde bir kadife yumuşaklığı var. Gerginli- ği kaybolmamış kalın dudakları te- bessüme kanmamış gibi yarı açık. Uzun ve yuvarlak boynunda ne gölge var, ne çizgi, geniş ömuzlarından bâş- layarak uzun boynunun üst parçasını saran beyaz müslinler beline doğru daralıyor ve sonya omuzlarının geniş- iğindeki kalçalarının hizasında biraz daha genişleyip bir köpüklü su gibi ayaklarının üzerine kadar akiyor. Bu hayel benimi, Ayşe hayal, Mimar Necminin beş satırlık mek- tubunda «Hayatın sizden daha çok şeyler beklediğini size isbat edebilmek için size hayatımızı paylaşmamızı tek- lif ediyorumu dediği Ayşe hayal. Fakat kimse ile konuşmağa muvaf. fak olamadı. — Hastalar uyuyorlar, siniz... Dediler, Şehre döndükten şonra 500 bin Ik rayı kazanan biletinin bir parçasi- nın da Sarıyerde satıldığını öğren- dik ve tahkikatımız sonunda şunları haber aldık: Sarıyerde 30 balıkçı bir olup 25 Yiralık bir bilet almış. Hepsi de birer mp (balık ağı) almak niyetinde imişler.. göremez- Tesadüfen 200,000 lirayı kazaran talihlileri de öğrendik. Ticaretle meş- gul bay Yusuf Feyzi Çelebi ile eniş- tesi Tarlabaşı eczanesi sahibi bay Nihad Abdullah Üster ve kızı bayan Suad Abdullah Üster'in müştereken aldıkları beş liarlık bilet onlara 10,000 lira kazandırdı Evlerine gittiğimiz zaman talihlileri sofrada bulduk. Misatirperver insan- lar bize sofralarında yer verdiler, İk- ram ettiler ve anlattılar: — Her ay bilet alıyoruz. Şimdiye kadar piyangodan 10 para almamış- tık, Fakat Türk hava kurumuna, 82 da olsa, yardım içim bilet almakta devam ediyorduk. Ne yalan söyliyelim; talihsizliğimi- ze o derece İnanmıştık Kİ, yılbaşı bi- leti almakla beraber bir şey çıkaca- ğını hiç zannetmiyorduk. Ve ikrami- ye kazandığımızı da şimdi sizden öğ- reniyodruz. — NE, Beni asabi buhranlara düşüren O mektup yüzünden 'iki gün kütüpha- neme girememiştim. Bu mektubu bir istihza ve hakaret telâkki etmiştim. Henüz otuz yaşını bulmamış bir gen- cin saçlarının gümüş tellerini ayıkla- mağa başlayan bir kadın hakkında ciddi fikirler beslemesine imkân ta- savvur etmemiştim. Yirmi üç yıl evli. lik hayatının masum havasında genç- liğini heyecansız, hareketsiz bir mum- ya haline getirmiş kadın için bu fi- kirleri istihza telâkki etmemeye im- kân mı vardı. Şimdi karşımdaki hâyalime büka- rak düşünüyorum ve kendi kendime soruyorum. Bu beyaz moslinler içinde- henüz diri ve hareketli kadın bir genç adamın sevgisine cevap verebilir mi? Kollarım açıldı. Göğsüm fırladı. Ana olmamış ve çılgın sevgiler gör- memiş bir kadının diri ve gergin göğ» sünü aynada lezzetle seyrettim. Kendi kendime sorduğum suale gözlerimin yıldızlanan bebekleri cevap veriyor, Of. Yoksa yeni bir buhran mi geçi. riyorum. Bu inziva köşesine hayattan bir $6y beklemediğime inanarak çekilmedim mi? Fakat hayatın benden daha bir çok şeyler beklediğini iddia edenler