AY Tefrika a © Fransız elçisi MLCWWönel bu hâdise- pi fark ile Fransa Hariciye Ne- İğâreline bir raporla bildirmiştir. Bu göre de: paşa 25 kânunuevvel 1857 gü-! mü Fransız elçisini ziyarete gitmişti. | rn bulunduğu ev- | de uğrıyarak gençlere ban ir bir kudret göstermeğe tabiatı- JA zorlamış, sonra sıcak hamama gir- (hişti. Onu bitiren bu oldu. Kendisini wmüayene eden Fransa sefaret tabibi uFâuvel hastalığına haricen tıbbi bir k bulamamıştır. 1274 senesinin 21 cemaziyülev. € ediyor. Bir Türk diploma! €yrakı siyasiyesi eseri ile sicili dahi Reşid paşanın cemazi- Bunlara göre Reşid paşanın 21 ce- maziyülevvel 1274 —.7 ikincikânun po tarihinde vefat eylediği kati ola- İ Tak kabul olunmalıdır, Ancak esbak Müsteşarı Ali bey Babr- çi ve mabeyin Sanli; sadaret ve nezaret tebeddüllerine dair irade tsrihlerini tedkik suretile vücude ge- bir (Manasıb cedvelinde) - ki 9 sureti nezdimde “ mahfuzdur. - paşanın rebiülevvelin dör dünde başlıyan son sadaretinin 24 tarihine kadar devam ettiğini kaydetmiştir. Bu kayd Âli Sadarete tayini hakkındaki irade Saç. çunku Reşiu wefatile Ali vw tayini iğ e aza iğ Diğer taraftan “Osmani Reşid “tin altıncı sadaretinin rebiyüler- pi üçünde başladığım, “(Kamusul- Balam) bü sadaretin İkt ay ve on yedi gün Tüğmui hariciye sanane ii av a gün sürdüğünü bildirmektedir. © Mendiği bile şayi olmuştu. Fransa st Thuüvenelin. (Şark meselesinden ene) eseri bü doktorun Reşid pa- gö w ölümü esnasında İstanbulda niduğunu kati olarak gösteriyor. Bu Bale göre doktor menfasında bir müd. Üde! kaldıktan sonra ötedenberi hâmi- #$İ olan Reşid paşanın kendisini İzmir. den gelirttiği ve gene hususi tebabe- $ tirde kullandığı tahakkuk ediyor.) , Ancak evvelce Ali Galip paşanın ölü münden bahsederken £ gösterdiğimiz vethile Reşid paşanın hanımında pa- fi a yası müm gizli #odalıklarının bulunduğu evlerin birin- .d: z6hirlemiş olduğu kanaati sabit bir fikir halini almıştı. Paşadan üç soma kahvecisinin de vefat etme onda bu zehabı büsbütün kuvvet. irmişti, *Reşid paşanın ölümünü Fransa Ha- unda Thouvenel dikkate pek KM gm 5; Sâdrazamın intihabını hazır. & > gitmek içiri sözü burada kesi. Melimei All paşanın “Damad NE m me e be * arama Âli Şaşanın yahüd Kıbrıslı "Mehmed paşâlın geçmesini istihsal et. Heğe ). ği“ BABIÂLİNİN İç YÜZÜ SÜLEYMAN KANİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakki mahfuzdur No. 261 emirde Dr haydud çetesini himaye *Sn“ingiliz tacir Elçinin bu «men ve istihsal. vasi- taları (o ne ve kimlerdir? Bunun için hangi kapılara baş vurmuştur? Ab- dülmecld üzerinde istediği tesiri na- sıl hasıl etmişti? Buraları bilinemiyor. Ancak Reşid paşa yerine Âli paşanın tayin edilmiş olması elçinin ârzüsu yerine geldiği- ni gösteriyor. Hırsızlara bile! İzmirde geniş bir şakavet ve soygun- culuk şebekesi kurulmuştu. İzmir ve Sisam Rumlarının en nam- lı yol kesenleri, hırsızları bu teşkilâta girmişlerdi. Çetenin reisi Katırcı Yani idi. Çete kervanları, yolcuları soyar, dağa adam kaldırır ve bunlardan mev- kilerine, servetlerine göre necat fid- yesi alırdı. Bu faaliyetler sırasında bazı tacir. lerin birçok eşyayı rakiplerinden pek ucuz flatlerle piyasaya arzettikleri gö- rülüyordu. Bu ucuzluk bu tüccarın soygunculuktan, bâskınlardan elde edil- miş eşyanın sürücülüğünü' deruhte eylemelerinden ileri geliyordu. Hükü- met ecnebi olan bu yataklara da birşey yapamıyordu. İzmir halkının tevali eden şikâyete» ri üzerine izlerine düşülen şakıler bir- Kaç defa (Buca) köyünde bir İngilizin tasarrufunda bulunan bir malikâneye kadar takip edilmişti; ancak şakiler burada ortadan kaybotuyorlardı; takip memurları da İngiliz mMmâlikânesine giremiyorlardı. Bir gün çete Boyer isminde bir Fran- sız tacirini dağa Kaldırdı. Tacirin or- tağı Fransa sefaretine yikâyet etti. Fransiz elçisi Babâli nezdinde şiddet Mi teşebbüste bulundu. Babıâli de hay- dudların tecavüzlerine nihayet verme. | sini İzmir valisine emretti. Bu.defa çeteyi takibe Zeynel paşa Zeynel paşa çetenin İngiliz tacirin evi ittisalindeki mağaralara sn larını öğrenmisti. Buratsrin © . araştırmak istedi. İngiliz tacir e KA , tülâsyonların ecnebi meskenlerinin masuniyeti hakkındaki maddesini ile. ri sürerek buna mâni olmağa kalkış. tı. İzmirden konsolatodan memur İs- temek, getirtmek muhaberelere, uzun zamana muhtaç idi. Kapitülâsyonların bu icabi yerine getirilinceye kadar şa- kilerin yerlerinde yeller esebilirdi! Zeynel paşa aldığı haberin doğrulu- Zundan emindi. Vakit ve fırsat kaybet- meden araştırmayı - yapmağa karar verdi, İngilizin evine girdi; Barı eşya» yı yerlerinden kaldırarak büyük ma- garaların medhalini keşfetti, Haydud. lar yakalandı, Fransız tacir kurtarıl- dı. Mahzenler soyulmuş, çalınmış €$- ya ile dopdolu bulundu. Haydudlar kadar yalakları da ce. zalandırılmağı hakketmişlerdi. Fakat gördükleri himaye kendilerini cezadan tamamen masun bıraktı. Haydudlar küreğe konuldular; yataklarına doku. nalamadı. Ancâk ceza gören yalnız haydudlar olmadı! Zeynel paşa ile maiyetinde ça- şip bu muvaffakıyeti elde edenlerin hepsi azledildiler! Çünkü kapitülâsyonlara muhalif bir şekilde bir ecnebinin meskenine gir.” mişlerdi! Kraliçenin isteği! Fransanın İstanbul elçisi Thouvenel mezuniyetle gittiği memleketinden İstanbula dönerken evvelce sefaretle bulunduğu Atinaya uğramıştı. O tarihte (1858) siyasi durum Yu- nanistanın Osmanlı devleti aleyhine yâpacağı bir teşebbüsle Avrupanın Yu. nanlılar lehine müdahalesini intaç ede» miyecek halde idi. Bunu bilen kral bi. rinci Othon ihtiyat ve teenni ile hare. Türkiye Radyodifüzyeon Postaları © DALGA UZUNLUĞU 1639 m. o 183 Kes 120 Ew. TAR 1974 m. 15195 Kes. 20 Kw. TAP. 3170m 9465 Kes 20 Kw. ANKARA RADYOSU Pazar 11/919 TÜRKİYE SAATİLE 1230: Müzik (oda müziği - Pi), 13: Saat, ajans haberleri, meteor - Ankara, 13,10: Türk müziği (Pİ, 14: Konuşma dev ka- dını sasi), 1415 - 1430: Müzik (operet seleksiyonları), 1730: Müzik (danslı pa- zar çayı), 1830: Saat, ajans haberleri, metsoroloji, 1840: Türk müziği (incesaz - Kösvend o Tasi 1930: Türk müsiği (wahtelf okuyuculardan seçilmiş eser- ler) (Müzeyyen Senar, Mustafa Çağlar, Radife, Muzaffer İlkar, Semahat, Mah- mut Karındaş, Safiye Tokay, Sadi), 20,15: Konuşma (çocuk santi), 2030: Müzik (Riyaseti Cümhur Bandosu; Şef: İhsan Künçer) -1 - Marş Aus elgener kra (T. Rupreht), 2 - SÜİL oryantah: 1 - Hint dansözleri, YI - Ganj kıyılarında, HI - Mısır dansözleri; IV'. Yürüyüş Denizde, 4 - Noel gecesi Ssenlonik.şlir (J.. 1. Ka- , yan), 4 - Norveç rapsodisi -1- andanti- no, TI - Presto (Laloj, 21,15: Saat, Ps- bam, Kâmbiyö - Nukud bor- sasi (fiat), “2129: Münik karışık : prog- me PU, 2145: Müzik (küçük orkestra: - Düğün marşı - (Mendelson), 2 - İkin- “ Müâcar rapsodisi (Lişt), 3 - Kas nunzet balesinden - Arap dansı ve çiçekler vals (Çaykovski), 4 - Rus halk şarkıları (O. Fetras), 5 - Krakteristik parça (Breyht), 6 - Parts - Vals (Valttöytön, 2245 - 73: Son ajans kaberleri ve yarınki program. BULMACAMIZ Soldan sağa: 1 — İstanbulun en güzel semti. 3 — Nezreden - Nihayetine «T. ge- Mrse bir şeyin yapılması için ta- yin edilen zamandır. 3 — Oğlan - Yüzün aksi 4 — Başına ek» 0ski tırnak DöYESİ edatı - Sırça. - 8 — Günlük yiyecek. 8 — Bir nevi kereste - Biat "edalı, 7 — Tahvllâtm tedricen ifası 8 — Vatan - Keder, — Beygir - Çiçeği çay gibi içilen ağaç. 10 — Eski bir Türk reisi - Sarhoşun ba- gırması, Yukarıdan aşağı: 1 — Affeden. 2 — Yakılmak için kesilmiş ağaç par- çası - Dikey. 3 — Kılığı kıyafeti düzgün, 4 — Avuç içi - Bakiye; 5 — Vakit - Tembih edatı. Küçük mağara - Boş. Kadın robu. 8 — Tersi tecrübesiz olur gıdası. 9 — Uzak - Asyada yaşamış eski bir kavim. 10 — Köpek yuları - Tersi aranmaktan emirdir. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: 1 — Mümarese, 2 - Avanak, gaz, 3 — ek, Prak, 4 — İzbe, Ey, Ağ, 5 — Elem- nak, 6 — Emret, Arsa, 7 — Na, sr, 8 — Seciye, Ar, 9 — Harika, Yas, 10 — Ali, Albay, Yukardan aşağı: 1 — Maşiyen, Ha, 2 — Üvez, Masal,$ — Makber, Eri, 4 — An, Elekçi, 5 — Raf, Et, İka, 8 — Ekrem, Ayal, 7 — Ayna,8 — Eşk, Arz, Ya, 9 — Aksaray, 10 — Azığ, Aras. Çocuk Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır, n Zilkade 10 — Kasım 55 8, İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı, E. 1249 236 777 DAT 1200 138 Va. 640 7281217 1437 1650 10,28 L TURAKINA TARİHİ ROMAN Yazan: İSKENDER P, SERTELLİ Tetrika No. 15 Naymanlar, Sarı beyin oğluna haber gönderdiler: “ Moğollardan öc almağa hazırız!,, — Bugün gitmeğe mecburum, Aksy! Fakat, sen korkma! Çadırın etrafına dokuz nöbeçti diktim, Şimdi bir dokuz nöbetçi daha bırakacağım. Artık çadirin kapısından şeytanlar bile içeri giremez. Ve atına binerek çadırdan ayrık dı... Nöbetçilere şiddetli emirler ver- di. Subonun büyük annesi de Akay- la beraber bu çadırda oturuyordu. Çalırın içi küçük bir saraydan fark- sız0ı. Sarı beyden kalma uşaklar, cariyeler Akaya hizmet ediyorlardı. Çarırın arkasındaki geniş bahçede denir parmâklıklar içinde otuza ya- kın aslan ve kaplan vardı. Sari bey vabsi hayvan meraklısıydı. Bunlar ayni zamanda çadırın arka kısmının muhafızları gibiydi” O taraftan hiç kimse geçemezdi. Subo, hayvanının dizginlerini çek- ti... Şehir dışında kendisini bekliyen atların durağı olan Kansu deresi Kiyilarma gitti. (Sarı Çakal) Akayı nasıl kaçırdı? “Subo; vaktile (1207) Cengiz han tarafından yıkılan Şimali Uygur hü- kümdarlığını ihya etmek istiyordu. Cengiz devrinde yıkılmışken yeni- den kurulan ve eski kuvvtini bulan Nayman ohükümdarile el altından anlaşmağa çalışıyordu. Subo, Nay- manların Çogucak şehrine gizlice bir €lçi göndermişti. Nayman hüküm- darına giden elçi dönünce. Subo, on» dan göreceği yardım üzerine faaliye- te geçecek ve eski Uygur Hanlığını yeniden kuracaktı. Subo bu fikrini çok güvendiği Uy- gur akıncılarından bir kaçına açtı- ğı zaman, hepsinden yardım görece- ğini anlayınca sevindi. (Bunlardan birisi Suboya: -“Bütüm Uygurlar senin peşinden gelmeğe hazırdır,.dedi, ancak. Sarı bey nasıl seni yeliştirmişse, senin de derhal evlenip bir erkek çocuk yetiş- tirmen gerektir! İleride sana bir şey Olursa, yerine kim geçecek? Subo bu söz üzerine hemen Akayla evlenmeğe karar verdi... Ar- kadaşlarına onu çok sevdiğini ve Akayın Moğol olmadını söyledi. İleri gelen Uygur akıncılarının imuvafa- katini alarak düğün hazırlığına baş- Jadı Bir hafta sonra düğün olacaktı. Bu sirada Nayman hükümdarın- dan da; «Bütün ordumu senin emri- ne vermeğe ve Moğollardan öç | almağa hazırım! » Cevabım alınca sevinmişti. Hattâ, Subo bu cevabı aldığı gün Akayla ewlenmeğe karar vermiş bulunuyor. du. — İşte, bakm! dedi, Akay ne ka- dar uğurlu bir kız ki, onunla evlen- meğe karar Verdiğim saatte Nayman hükümdarından yardım haberi geli- yor. Subonun evleneceğinden bütün Uygurlar memnundu. — Sarı beyin soyu Sönmiyecek.. Diyorlar ve Subonun bir erkek oğ- lu dünyaya gelmesi için gece gün- düz dua ediyorlardı. Akay, Subonun bu Kararını öğre- nince çok sevinmişti. O gece Allaha şükür etti ve 'Tanrıdan bir erkek ev- lâd dileği. Akay, Oktayın sarayına gelmeden müslüman olmuştu. * Düğünün üzüncü günüydü.. Subo, zifaftan sonra, Akorman'a gitmişti. Uygurların büyük ölüleri Akorman- da medfundu. Akormanda mukaddes ağaçlar var- dı. Bu ağaçların dibinde Sarı beyin ataları gömülüydü. Subo maiyeti ile birlikte ölüleri ziyaret ediyor ve orman ağzında top- lanan yoksullara bedava yiyecek da- ğıtıyordu. Subo burada ecdadının mezarları. ni ayrı ayrı ziyaret ederek: — Uygurlraı istiklâle kavuşturüca. ğım, Diye ant içti, Subonun arkadaşla, rıda genç relslerile beraber yemin ettiler. Subo © gün Akormandan döner- ken: — Bugün çok imesudum. Diyordu. O artık büyük bir kabi- lenin başı olmuş.. Akay gibi bir dün- ya güzeliyle evlenmiş.. ve milletini özgenliğe kavuşturmak için girişe- ceği savaşta Nayman: hükümdarı». — Naymanlar yeniden yürdlarına ve hürriyetlerine kavuştular da --biz neden Moğol boyunduruğu . altınds yaşayalım? “Biz, Naymanlardan da ha geri ve daha kabiliyetsiz bir mii- let miyiz? Genç reisin arkadaşları Suboya söz verdiler: — Kanımızın son damlasına kö dar düşmanla çarpışacağız ve peşin- deri gelecöğiz... Merak etme Subo! * Sarı beyin oğlu Akormandan. evi- ne döndüğü zaman, düğün meyda- nında bir kargaşalık vardı. Uygur- lar — Sarı Çakal, Doğru mu? Diye soruyorlardı. Bu habere aklı başında olanlar inanmıyordu. Her- kes Akayı çadırına girdi sanıyordu. Subo bu gürültünün sebebini an- layınca Akayın çadırına koştu: — Akay.. Akay.. neredesin? Diye bağırdı. Uşaklar, cariyeler başlarını sâlyerak: — Akay çadıra girmedi, Diyorlardı. “Subo bu haberi alınca yıldırımla, beyninden vurulmuş gibi sevsemleği,.. Nöbetçilere sordu: — Siz ayakta mı uyuyordunuz? Akayı kimin kaçırdığını görmediniz mi? Nöbetçiler--Akayın nereye kaçtığı: ni ve”Kimin tarafından götürlüdü- günü görmemişlerdi. Bu dedikoduyu çikarânlar ihtiyar Sarı Uygurlardı, İhtiyarlar, Sarı Çakaldan çok korktukları için, bildiklerini ve gör- düklerini söylemekten çekiniyorlardı. Subonun telâşı üzerine, ihtiyarlar. dan biri yanına sokuldu; — Oğul, dedi, hemen atlılarını ba- tıya doğru yola çıkar. Sarı Çakal, Akayı aslanlar bahçesinden kaçırır. ken gördüm. Akayın başına bir tor- ba geçirmiş, atına alıp kaçmağa baş- Jamıştı. Subo şaşırdı: — Kaçırdığını gördünüz de neden nöbetçilerime haber vermediniz? Diye bağırdı. İhtiyarlar hep birden cevab verdi- ler: — Biz 6 meşum kartaldan çok korkarız, oğul! Senin aslan yürekli nöbetçilerin bile onunla başa çıka- miyor.. Ya biz nasıl olurda ağsımı- zı açabiliriz? Subo ihtiyarlara çok kızmıştı. — Demek Kİ siz meşum kartalı himaye ediyorsunuz? O hâlde siz de onun gittiği yere gidin. Benim yur- dumda sizin gibi korkaklara özgenlik yaraşmaz! Diyerek atma bindi... Yanına kırk- tan çok atlı alarak batıya doğru yo- la düzüldü. Sarı Uygur beyinin oğlu, Subo, batı yolundan saatlerce git- #$L Uugur ilinde onun gibi at süren yiğit pek az bulunurdu. Yanındaki atlılar geride kalmışlardı. Sarı beyin oğlu yolda rasladığı bütün kulübe- leri, &ğaç kovuklarını, dere boylarını aradı. Akayın izini bulmak kabil değildi. Akay sanki kanatlanıp göğe uç- muştu. Subo, Akormandan dönerken: «Bu- gün dünyanın en mesuğd adamı benim!» dediğini hatırladı. Düğünün üçüncü günü elinden kâçırdığı ka- nsının izini bulamayınca, basını döğmeğe başlargıştı. Akayı kaçırmış... (Arkası var)