o p* Güneşli, fakat soğuk bir kış hı, Mehlika geniş yatağında gözleri“ nı açlığı zaman perdelerin arasın- dan içeri tath bir ışık süzülüyordu. Hizmetçisini çağırdı. Yatağında doğ- rularak şöyle saate bektı. On ol muştu. İçeriye giren hizmetçiye: — Çok uyumuşum... dedi... — Evet... Bugün biraz geç kalktı- nIZ. Mehlika kırkını çoktan geçmişti. Fakat yaşını hiç göstermezdi. Hâlâ genç ve güzel bir kadın sayılabilirdi. Fakat ah şu dizindeki &izilar Ool- masa... O zaman kendisine büsbü- tün genç bir kadın denilebilirdi. Vakit vakit başlıyan bu sızılar ken- disini çok üzüyordu. Sonra'son za- manlarda bir baş dönmeleri, ve bir takim çarpıntılar da başlamıştı. Yatağından kalktı. Büyük ayne- nin kârşısına geçti. Hafifçe gerindi. Bundan sonra Aynada yüzünü uzun uzun tedkik etti. Epeyce solgundu. Akşam yemeğini gayet hafir yediği hal. de geceyi bir takım karmakarışık rüya. larla rahatsız geçirmişti Hizmetçiye; — Banyoyu harırla.. Bahyo hazırlanıncaya kadar bir sigara yaktı. Pijamalarınmn bol pa- çalarını savura savura odasında do- Jaştı. Pencerenin önüne geldi, dışa- rıya baktı. Yaz, kış oturduğu bu sayfiye ye- rini çok severdi. Bu güneşli kış gü- nünde kom$suları biraz hava almak için pencerelerini açmışlardı. Birdenbire Mehlika heyecanin göz. lerini karşıdaki yola dikti. İleriden şapkasız, genç bir adam geliyordu. Bu Ferhad isminde bir delikanlı 461. Daha otuzunda bile yoktu. Biraz gerideki köşkte annesile beraper oturuyorlardı. Ana OĞUİ Mehlikala- ra sik sik gelirlerdi. Ferhad çok ne- şeli, samimi pir çocuktu. Mehlika. ların köşkünü âdeta kendi evi gibi benimsemişti. Delikanlı Mehlikaya hürmetle kar mşik derin bir sevgi gösterirdi, Mehlika. bu delikanlınm daba ço- Cukluk zamanını, mektebe gittiği vakitleri bile bilirdi. Senelerdenberi #râlarındaki tanışıklık onları Adeta &kraba bağı gibi birbirlerine bağ- işta. Hattâ Ferhad eve girince elini ko- İunu sallıya salıya mutfağa koşar, büz dolabını açar: — Aman ne de güzel olmuş!... di. ye buz gibi maâhallebileri yerdi. Mehlika onün bu tatlı açgözlü Tüğünü gülerek seyreder: — HAy açgözlü hay... derdi, iki tabak mahallebiyi birden yedin, Mi- deni bozacaksın... Nasıl güzel olmuş mu bari?... Ben kendi elimle pişir. dim. Ferhad sanki yediği mabhallebinin lezzetinden bayılacakmış gibi güzel, zeki, neşe ve gençlik dolu gözlerini süzer: — Kaymak kaymak... der... Ma- hallebinin içine parmağın mı sok- tun yoksa Mehlika abi... Öyle yap. masaydın bu kadar tatlı olmazdı. Mehlika Onu küçükten beri şâke- dan paylamağa ülişikta, Delikanlmın bu Sözleri üzerine — Aman, derdi, gene ZEYZ€kliğin Üzerinde Ferhadi!.., Ferhad küçüktenberi alışık Oldu. ğu gibi gene Mehlikayı «Mehlika ab- la.» diye çağırırdı. Lâkin son zamanlarda Mehlikt- hin içinde bir takım garib hisler Uyanmağa, başlamıştı. Perhadı civardaki genç kızlardan Adeta kıskanıyor Gİbİ İdi Bazan onün kendi gibi bir SÜLÜ çılgın deli kanlılar, genç kızlari? Koltukların altında birer raket İ€DİS Oyamağa gittiğini görürdü. O zaman içinde Adeta bir öfke uyanır, bü Gilgın gibi gülerek, şakalaşarak, h“Plâyıp gıp- layarak giden gençler gruPU"un arka sından murıldanırdı: — Deliler!... Bazan onların böyle civârda ne reye gittiklerini anlaymca © da du- ramaz, dışarı çıkar, onların bulun. dukları yere koşardı, Göslerile Fer. hadı takib eder, kendi kendine: YAZAN: Hikmet Feridun — Ne kâdar da yoruluyor... Ter- liyecek, hasta olacak... Hele Ferhâdın terli terli soğuk su içtiğini görünce büsbütün çileden çıkar, hattâ uzaktan ona bazan da seslenirdi: — Ferhad... Terlisin... Su içme... Mehlika, Ferhada sevgi, şefkat, daha bir çok karmakarışık bislerle bağlı idi, Bazan hiç te istemediği halde bü- tün gün Ferhağı düşündüğü oluyor- du. Günden güne Ferhada karşi içindeki hislerin coşkunluğunu du- yuyordu. Kendisini «abla: diye çağı- İ ran bü genç adama karşı böyle his- ler beslemeğe utanıyordu. Uzun z8- mandanberi yapayalnız bir kadındı. Çok parası vardı. Şimdiye kadar ev- lenmeği düşünmemişti. Hiç bir er- keğe karşı da ciddi bir his duyduğu- nu halırlamıyordu. Fakat Ferhada karşı hisleri, elinde olmadığı halde, Ağıç ağır, yavaş yavaş tutulunan bir hastalık gibi içine girmişti. i Mehlika gözlerile köşkün önünden geçen Ferhadı takib ederken hizmet. çi tekrar içeri girdi * — Banyo hazır etendim!.. dedi, Biraz sonra ılık banyonun içinde Mehlika gene Ferhadı düşünüyordu. * Bu genç adama Karşı duydukları | rinde farzetti. Hayatta bu kadar saadete tahammülü olamazdı. Nihayet salıncak durdu. Ferhad Nazanı belinden tutarak salmcaktan indirdi. Sonra delikanlı genç kıza yaklaştı. O kadar ki şimdi ikisinin de saçları birbirine karışmıştı, Fer- had ağzını Nazanın kulağına, yanaş- tırarak bir şeyler söyledi. Genç kız gıdıklanmış gibi güldü. Mehlika ha- fifçe sallandı. Pencerenin kenarına ayd İçinden; | «Sevişiyorlar!» Artık günler Mehlika için 'derin bir azab halinde geçiyordu. Ferhad her gün eve geliyordu. Her gün iki genç beraber geziyorlar, tozuyorlar, uzaklara gidiyorlardı. Mehlika onlara baktıkça sanki canlı bir aşk romanı okuyormuş gibi oluyordu. Acı aci, kendi kendine: — Gençlik, diyor, sevişmek onla- nn haklar... Tam da sevişecek yaş- talar.. gençlik hakkı bu... Aradan iki sy geçti. Gençlerin hâ- linde mühim bir değişiklik göze çar- Pıyordu. Kahkahalar atarak salıncakta sallanıyorlardı Adeta büyük bir çılgınlıktı, Bu mi ceradan ne ümid edebilirdi? Vakla Ferhad da kendisine çok bağlı idi. Fakat bu bağa bir aşk de- nilebilir miydi? Sonra Ferhad da aynı hislerle bağlı olsaydı bile ha- yatlarını birleştirmek kabil değildi. Kendisi gibi artık yaşlanmağa baş- hyan bir kadın, böyle ilkbaharın tam | eşiğinde olan bir genç adamla nasıl | hayatını birleştirebilirdi? Banyodan çıktıktan sonra Mehli- ka yeğeni Nazanı sordu, — Nazan kalktı mı? Hizmetçi cevab verdi: — Çoktan kalktı efendim... Arka- daşlarile tenis oynamağa gitti... Ah - tenisi... Ah bu tenisi... Mehlika, venin teyzesi idi. Nazan daha on sekizinde var yoktu. Tatilini geçir. mek için teyzesinin köşküne gelmişti. Mehlika yeğenini kep; evlâdı gibi severdi. Kahvaltısı oda sında etti, Gezetelerine göz gezdirdi, Vakit öğleye yaklaştığı halde pa M ortada Nazandân haber yoktu. Ferhad da köşke uğrama, Bİr rank dışanda perde perde ükselen a i ere- ii koştu kahkahalar işitti. Penci oc Büyük ağaca kurulu ga- Yi ayorlardı 8 NAZA deli gibi sallanıyor Ferhad Salmcakta ayakta duruyordu, Nazan oturmuş. tu, Basını hemen heme, Ferhadın geüne dayamış SİM şa, Delikanlı ys vezdukça iki Sönei,, saçları ha- val, kahkahalar arasnda uç Yorlardı. 3 Bu tör1 Mânasile bir Stnçiik teb- losu jdi. Ve © kadar SÜZSİM yı pu- ün karşısında ehlikal kizay gı, Örelenemedi. i Bir an İSİN kendisini Nözanm Ye- Artık Ferhod Nazana sokulmaz oldu. Şimdi Nazan ileride oturan genç mühendisle her gün otomobil gezintileri yapıyordu. Ferhad günden güne asabileşiyor, zayıflıyor, süzülüyordu. “ Nihayet bir gün Nazan, Mehlika- nın karşısına çıktı: — Teyze... dedi, karar verdim. Mehlika heyecan içinde: — Kiminle? diye sordu. — Mühendis Arifle... Sonra utanarak ilâve etti: — Sevişiyoruz teyzeciğim... Hem de nasıl? ” Eğer ewlenemezsek çok bedbaht olacağım Mehlikâ: — Peki Nazan... dedi, mademki öyle evleniniz, Bunu söylerken bu karardan Fer- hadın ne kadar müteessir olacağını düşünüyordu. Hakikaten Nazanla mühendis Ari- a nişanlandıkları gün Ferhad or- er rüyasında yürüyen bir adam Jaşıyordı inde olmadığı halde do- Nihayet « vahate çıktılaşı 7 evlendiler ve &e- Artık Köyde va 5 yalnızdılar. A e “mam das ye İŞE yele dökmüştü. Mehlika abla ONU Uzun ne #diyordu. pa Böyle teselli ile GEÇEN geceler mer. daş vie döndüğü zaman Mehjika ii kendine sorardı: > Ne garib vaziyet. $SEİİ edecek mevkide... Hikmet Feridun Es ben evlenmeğe Kim Kimi ac 938 SONESİ için Baştarafı altıncı sahifede | fan ticaret ve müvaredatına açılma- | sını talep etmiştir. 10 nisanda Avusturyada reyiâm, bu Alman devletinin büyük Almanya ile | birleşmesini tasvib etmiştir, 12 nisanda yeni Fransız Başvekili Daladler'ye Mebusan meclisi tam ve | umumi bir salâhiyet vermiştir. 15 nisan general Frankonun kuvvet- leri şimalden Akdenize inerek Kata- Jonya ile İspanyanın sol hükümet elin- de kalan yerlerini biribirinden ayırmış- tır. İngiltere ile İtalya arasında Akde- nizdeki rekabetten dolayı tahaddüs eden meselelerin halline ait anlaşma muahedesi 16 nisanda, Romada imza- lanmıştar, 28 nisanda Londraya gelen Fransız Başvekili İngiliz Başvekili ile beynel- milel vaziyet hakkında iki gün görüş- müştür. 6 mayısta dahi B, itler Romaya g lerek dört gün B. Mussolininin misafi- ri olmuştur. Burada yapılan müzake- relerde, Almanya ile İtalya, bundan sonra takip edecekleri emel ve hattı hareketler üzerinde mutabık kalmış- Jar ve her hangi zorluk karşısında bi- ribirine müzaheret etmek ve arkasını korumak teahhüdünde bulunmuşlar- dır, 22 mayısta Çekoslovakyada Südet Almanları le Çek hükümeti arasında- ki gerginlik, Almanyanın müdahale- sini celbedecek bir vahamet peyda €y- lediğinden, günün pazar olmasına rağmen, İngiliz kabinesi fevkalâde bir toplantı yapmıştır. 6 temmuzda Filistinde vaziyet fe- nalaşmış ve gizli bir hükümet teşkilâtı vücude getiren Arapların müsellâh kuvvetleri ile İngiliz ordusu kıtaları arasında harp başlamıştır. 19 temmuzda İngiltere kral ve kra- liçesi İngiliz Harp maktulleri âbide- sini açmak üzere Fransayı resmen zi- yaret etmiştir. 6 ağustosta lord Runciman, Çekler- le Südet Almanlarının arasını bulmak Üzere hakem olarak Praga gelmiştir. Kore, Mançuri ve Sibirya hudu- dunda Çongkufeng ismindeki hâkim tepenin aidiyeti maselesinden Japon ve Rus kuvvetleri arasında 1 ağustos- akdedilen müyffeke ile nihayet, bul. muştur. — e» 13 eytüg/ ©” Slovakyada büküyge' 1! ! Kuvvetleri. © det arayin) da kanlı mü “meler ü j yar | Almanya m üdhüİ GAME amaaa esasi sin Böyle bir müdahaleden bir A r barbi çıkmaması için 15 eylülde >. liz Başvekili Berchtesgaden'e tayyare ile gelerek B, Hitler ile görüşmüştür. Kİ 19 eylülde B. Mussolini Triyesteyi ziyareti münasebetile, Yugoslavya ârü- zisine girip dostluğunu teyid etmiştir. 22 eylülde İngiliz Başvekili ikinci defa Almanyayı ziyaret ederek Godes- berg'de B, Hitler ile görüşmüş ve Ak man devlet şefi'kati ve son talepleri- ni, Çekoslovakya hükümetine bildir. miştir. e 29 eylülde B. Mussolininin ta üzerine B, Hitter, Çekoslovakyaya rilen ültimatomun Mi at uzattığından ünü. Jeransı top'anmış« 30 eylülde İngiltere Wile arasında biribirile harp va larına ve nsevcud ineseleleri halledeceklerine dair bir b Münihte imzalanmıştir. $ 3 teşrinievvelde B, Hitler Alman Gi dusu iie Südet arazisine girmiştir. © © 4 teşrinlevvelde Çekoslovakya, Avüs- turya Silezyasmı Lehistana ga muvafakt etmiştir. 3 5 teşrinleyvelde Çekoslovakya Cüm- hurreisi Beneş istifa etmiştir. v 12 teşrinievvelde Japon donanması Hongkong İngiliz müstemlekesi yanı- başındaki Kantonu zaptetmek için karaya büyük bir ordu ihraç etmiştir. 25 teşrinievvelde Macaristan, lovakyaya, istediği yerleri bil ş 29 teşrinisanide İtalya Hariciye Nar zırı, Mebusan meclisinde, İtal n henüz tahakkuk etmemiş mili emel lerinden bahseylemesi üzerine Savole, Korsika ve Tunusun İtalyaya ilhaki lehinde nümayişler başlamıştır. © 4 kânunuevvelde Parise gelen Ak manya Hariciye Nazırı ile Fransa, ia riye Nazırı arasında, biribirinin hür dutları ve arazisi üzerinde emelleri ol. “Sh madığını bildiren bir beyanname > zalanmıştır. —P, , vg Teni ii Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. | MARA ŞAŞI İcabında günde 3 kaşe alınabilir. gaya gayi b- Güzel Yüz Güzel Diş RADYOLİN kullanmaktır. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra niçin RADYOLIN diş-macunu kullanmalıdır? ÇÜNKÜ: RADYOLİNİ Mikrobları yüzde 100 öldürür. Dişleri fırçanın giremediği yerlere ka 5 nüfuz ederek temizler, parlatır. Diş etlerini besler ve iz mâni olur. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra kullanınız. ors