12 an yem “AŞK VE MACERA NUVELİ GARiIB BiR RÜYA Üstad, Dün size geldim, Birkaç haftalığı- na Bursaya dinlenmek üzere gittiği. nizi söylediler, Sizi bu istirahat anı- nızda taciz elmek istemezdim. Fakat öyle tereddüdler içindeyim ki, müşa- hedelerimi size anlatacağım ve ruh tahlili kabiliyetinizden fikir istiye- ceğim Arkadaşım Hikmet Muammerin bir otomobil kazası neticesinde vefat et- tiğini gazetelerde okumuşsunuzdur. Zavallı genç, on beş gün mücadele ettikten sonra dünyaya gözlerini ka- padı. Bu ölüş hekimleri taaccübe dü- şürmedi, İki bacağı birden, kasıkları hizasında kırılmıştı. Dahili müthiş bir sarsıntı... Kalb yorulmuş... Fakat - yalnız benim bildiğim ve ölümden evvel cereyan eden öyle ga- Tib bazı hadiseler var ki, beni şaştırttı. Ne hüküm vereceğimi bilemiyorum. Siz Hikmeti benim evimde. tan muştınız. Onun zekâsını, hoş konuş- masını pek beğenmiştiniz. Bense ken- disile çocukluklanberi arkadaştım. Onun nikbinliğini, şahsına karşı olan emniyetini, neşesini pek severdim. Bu son zamanlarda evlenmek Üze- reydi. Nişanlısı Yeşilköyde oturduğu için, o tarafa giderken, çalıştığı şir- ket kendisine, Bakırköydeki fabrika» ya uğramasını tenbih etmişti, Ben bu tesadüfü, zavallı arkadaşımı ezen fe- lâketin mebdei sayıyorum. Bir gün evvel, Hikmet bang: — Bu akşam gayet garib bir rüya gördüm. Tesirinden kurtulamıyorum. Yedi sene evvel tanıdığım birisile kar- şilaşmışım, Gülerek sordum: — Pek samimi tanıdıklarından mı? — Tanışmak şöyle dursun, İki ay kadar pek seviştik, Sonra onu kay- bettim, Ben pek $ir saklamasını bil- mem. Muhakkak sana bahsetmişim- dir, Eski metreslerimi hep bilirsin. Acaba bunun ismini söylemiş miy- dim? Makbule. — Hayır, işitmedim. Arkadaşım biran tereddüdden sön- Ta, yavaşça: — Belki unutmak istediğim . için bahsetmemişim... Zavallıcık, o bana, samimi bir hissin tesirile kendini ver- mişti, Ben de mukabele ediyordum. Vicdan azabı çekerek onu bıraktım, Zira, mantık öyle emrediyordu: Onun- la evlenemezdim. «Sana hikâyeyi anlatayım: «Yazı geçirmek için Suadiye taraf- larına gitmiştim. Makbuleye rasla. dım. Çok güzeldi. Tabiatile flörte başladım. Vaziyeti itibarile çekine Cek bir şey yoktu. Zira boşanmış bir ânne babanın kızıydı. Annesi gayet süslü bir köşkte oturuyor ve lüks Yâşıyordu. Bu parayı bir randevu evi İşleterek kazandığını söylüyorlardı. Hattâ orada kokain, morfin ticareti de yapılıyormuş. «Böyle bir annenin kızı saf ve te- mizdir diye nasıl düşünebilirdim? «Onu, bin bir erkekle alış veriş ya» Pan, hayatı öğrenmiş, tecrübeli bir kadın tasavvur ederken, kollarımın ârasına atılan kızın bir çocuk temiz. Wiğinde olduğunu gördüm. <O zaman öğrendim ki Makbule, ömrünün büyük bir kısmını babası- hin yanında geçirmiş. Gayet sıkı, €saslhı bir terbiye almış. «Şimdi, on sekizine basınca, birkaç Aylığına, annesinin yanına misafir gelmiş, «Bu çıkmaz yoldan nasıl döneceği” Mi bilemiyordum. İşin içinden nasıl Sıyrılacaktım? 'Tesadülen, şirketten, İzmire gitme emrini aldım ve bu su Tetle de güç vaziyetten kurtuldum. «Vicdan azabı çekiyordum. Fakat böyle bir ailenin kızını aileme nasıl Prezanta ederdim? «Tam o sıralarda da son tereddüd- lerimi söndüren bir hadise oldu. Mak- bülenin annesi tarafından işletilen *vin, polis Larafından basıldığını ga- Zeteler yazdılar. İsmimin böyle şeyle- Ye karışmasını istemediğinden, Mak- e artık mektup da yazmaz ol- dum. Sonrasını bilmiyorum. — O seni hiç aramadı mı — Hayır! Fakat beni sevdiğine emi- Mim. Annesinin rezaleti ortaya çıkın- “aya kadar, her halde kızcağız böyle bir kadının evlâdı olduğunun farkın- da değildi. Mesele ortaya çıkınca bana varamıyacağını katiyetle tahmin et- miştir. — Demek yedi sene unuttuktan sonra şimdi onu rüyanda gördün, öyle mi — Mâkbuleden ayrıldığımdanberi ilk defa olarak onu geçen ağustos şiddetle hatırladım. Hiç bir sebeb yoktu... Yolda bir hafif kaza geçir- miştim... — Ya? Hiç bilmiyorum ne zaman bu?... — Ehemmiyetsiz olduğundan bah- setmemişimdir. Bir gün Yeşilköye gi- derken mutad yoldan geçip Bakırköy taraflarından dolaşmak istedim. Bik- mediğim yerlere sapmağı pek seve- rim... Sert bir virajdan sonra büyük- çe bir köşkün bahçesi gözüme çarptı, Biri yeni diğeri eski iki kalm tahta potrel kapının iki tarafındaki duvara payanda oluyordu. Yaklaşırken garib bir hisse kapıldım... Sanki otomobili- min direksiyonu yabancı bir elin te sirile hareket ediyormuş gibi dönü- yor ve mutlaka o kapıdan içeri girmek istiyor. Adam akıllı kuvvet sarfederek arabamı çevirebildim., lâkin potrel- lerden yenisine çarptım. Amma yavaş gittiğim için bir kaza olmadı. Fakat tam o anda Makbulenin hayali bir- denbire gözümün önünde tecessüm Geceleri geliyor, başucumda beni etti, Ne kadar da güzeldi. Bu hal bir saniye sürdü. Sonra zihnim gene baş- ka şeylerle meşgul oldu, onu tekrar unuttum. İşte azizim, dün akşam gör- | düğüm rüyala bu hadisenin bir mü- l nasebeti var, — Çünkü Makbuleyi bir sene evvel | çarpmış olduğum yeni potrele dayan- | mış gördüm. Aynı yer, aynı kapı, ayrı İ duvar... O bana bakıyor ve mütereğ- did bir hali var. Kâh gözleri muhaf- betle yaşarıyor, sanki bana: 4 Gel! - demek istiyor, «Kâh bakışları meyus gölgelerle dolarak: «— Seni çok seviyorum! Hayatım pahasına bu saadeti istiyemiyece- gim! - diyordu. «Sonra “başını sallıyarak uzaklaştı: «Hayır! Gelme, «Ağzımdan çikan bu son cümle üz€- rine uyandım, İ Bir kulağımda hâlâ onun seıklı, muhabbetli sesi çınlıyordu. «Saatler geçtiği halde hâlâ heyecan içindeyim. Bazan rüyaların derin mâ- naları olur. Bu anlatlığıma sen ne dersin? — Ne diyeyim, Hikmetciğim! Her balde tahteşşuvrunda mücadele eden bir hissin tesiri altındasın. Farkına bekliyor varmadan onu düşünmüşsündür. Köşkü görünce vaktile seviştiğin Sua- diyedeki köşkü hatırlamışsındır. Ya- rm nişanlın olan bir genç kızı görme- ğe gideceksin. Bu münasebetle yedi sene evvelki randevuların aklına gel- miştir. Makbulenin: «Gelme!s deyişi de: «Yeni hayata rahat rahat kavuş, be- ni unutli> mânasınadır. Hikmet başını salladı. — İzahatın doğru olabilir, azizim. Fakat rüyamda bir şey daha gör- düm. Makbulenin yanında küçük bir oğlan oynuyordu. Ben onun orada oluşuna hayret etmiyordum. Çünkü katiyetle biliyordum ki bu, bizim oğlumuzdur. Şimdi düşünüyorum da bu sıkı münasebetimizin neticesi sakın Mak- bule benden gebe kalmış olmasın? Eğer böyle bir şeyin olduğunu bik seydim, tabit vaziyetim değişirdi, Va- zifemi yapardım. — Canım! Gebe kalsaydı da çocu- ğu olsaydı sana bheber vermezler miydi? — O halde rüyada niçin o çocuğu gördüm? — Kimbilir, zihninin bir köşesin. de bir çocuk hayali yerleşmiştir. Rü- yada da gördün. Böyle şeylere ehem- miyet vermemeli, — Sözlerin beni ikna etmiyor. Bunlar fenni fi > kirler olabilir. Lâ- kin hissiyatımı tes- © kine kâfi değildir. İi Gülerek örka- /İ daşımın omuzunu okşadım: «— Haydi hay- di! - dedim. - Böy- “le saçma şeylere i aldırma...» İşte üstad! Hik- dar etmişti. Arka- 4 daşımdan gizlice |) tahkikat yapmak niyetindeydim. Heyhat, arzumu - yerine getirmeğe vakit bulamaddım. Arkadaşım git tikten sonra, bana Yeşilköyden tele- fon etti. Selâmet- ; e nişanlısının evi- ne uğradığına memnun olmuş- tum, Fekat Hik. met bana diyordu : ki; — Bu gece Mak- buleyi o gördüm. Aynı yerde. Sabık sevgilim bana âşı- kane nazarlarla bakıyor, çocuksa kollarını uzatmış, beni çağırıyordu. Avdetimde sana uzun uzun rüyamı anlatırım. Fakat o kadar asabiyim ki nişanlımla meşgul olamıyorum. Aklım fikrim Makbulede. Heyecanım var. Başımdan bir felâket geçecek- miş gibi ürküyorum. İlk niyetim gi- bi, burada fazla kalamıyacağım. Ya bu akşam, ya yarın dönüyorum. Aradan bir kaç gün geçti, Hikmet- ten bir haber alamayınca içim râ- hatladı, Demek nişanlısiie tekrar kaynaşmış, rahat rahat oturuyordu. Halbuki biçare, ebediyyen kalka- mıyacağı, izlirab yalağında yat yormuş. Filhakika gazeteler hadise- İ yi yazmışlar, Fakat isim ters dizi) miş. Kaza da Bakırköy sokakların- da olduğu için kimsenin aklından Hikmet geçmedi. Bir kaç gün sonra hemşiresi vâsi- taslle haber aldım. Derhal hastene- ye koşum. Arkadaşım bana: — Gene Makbuleyi gördüm. Beni unutmamış olacak ki o usulcacık başucuma gelip beni bekliyor. Gali- ba hastabakıcıları da elde etmiş. On- lara soruyorum. «— Rüya gördün! - diyorlar. <Tabii hemşireme de bir şey söy- lemiyorum, Allah aşkına sen bu işi tahkik et. Zaten Yeşilköyden dö- nerken de bu Bakırköy sokaklarına onun için saptım. Rüyamda görmüş- tüm. Beni çağırıyordu, Hep âynı de- korda gördüğüm için onun orada oturduğuna kanidim. Gidip anlamak istedim, «Arabamı hızlı hizli yürütüyor- Gum. Tam o evin civarına geldiğim zaman ortalığı müthiş bir sis kap- ladı. Köşeyi ihtiyatlı dönmek iste dimse de, kollarıma, bacaklarıma müthiş bir sancı girdi. Her halde fre- ne basıyorum diye gaza basmış ola- cağım. Önümde o yeni putreli gör- düm. Ondan sonra kendimi kaybet- tim, <Ayıldığım zaman sıska uzun bir adam bana pansüman yapıyordu. Bir divanın üzerinde, bebeğe benzi- yen sarımtırak bir şey duruyordu. Kolları, bacakları ezikti ve iğneler s0- kulmuştu. «Adam, bana dokunmadan, üstü- me doğru garib garib hareketler ya- pıyordu. İşte o zaman birdenbire gene Makbuleyi gördüm. #Pencereyle ayrılmış başka bir Odanın önünde duruyordu. Yaşıyor- du, nefes alıyordu. Dudakları kımıl- dıyordu. Söylediği sözleri işitmiyor- dum. Gözlerinin yaşlarla dolu oldu- ğunu görüyordum. «Bağırmak, ona doğru kollanmı uzatmak istedim. Fakat kımıldaya- miyordum. Sonra nasıl oldu bilmem, kendimi bu hastanede buldum. «Bana gayet iyi baktılar. Her hal de iylleşeceğim. Fakat her gün, ka. za saatine doğru, vücudümde müt- hiç zir iztırab duyuyorum. Nefesim tıkanıyor. Sanırım ki bu halim Mak- buleyi bulmak heyecenından ileri ge- Jiyor. Onu görmek, ondan af dile mek istiyorum. Kuzum sen onu be- nim tarafımdan ara, bul. Hâlâ be- ni seviyor mu, beni zevçliğe kabul eder mi, diye sor. O akşam arkadaşımın öldüğünü haber verdiler. «Kalb zayıf düşmüş» dediler. Hastanede kendisini tedavi eden doklarla konuştum. O günü, © saatte, Bakırköyünde hiçte sis olmamış. — Her halde Hikmet beyin gözü kararmış olacak! - dediler, — Derhal yetişildi mi? - dedim. — Evet, çünkü tesadüfen kazaya uğradığı kapıbir doktor evi imiş. Fakat adamcağız artık meslekten çekilmiş bulunuyormuş. Yalnız, ara- dasırada, meccanen fıkaralara bakı- yormuş. Başından bir çok felâketler geçmiş. Bir kaç sene evel ayrıldığı kanısı, işlettiği bir randevu evinden dolayı basılmış. Kızı bir erkeği sev- miş, gebe kalmış, bir oğlu olmuş. Adamcağız, biricik kızını çok sevdi- ği için, affetmiş, torunile birlikte köşkte ömür sürüyorlarmış. Fakat, sanki bu kadar felâket yetişmiyor. muş gibi, geçen sene, gezmekten av- det eden çocukla annesi otomobil kazasına kurban gitmişler; evin önün- de duran ve arkadaşınızın çarptı- ğı putrele çarpmışlar... Ölümleri ânt olmuş. Bu işte fikrim, beni hayretlere dü- şürmüştü. Hikmetin rüyası, Mak- bulenin ona görünmesi, ölümü... Bu ne derin, ne anlaşılmaz bir muam- maydı... İşte kıymetli üstad, size şu satır- ları yolluyorum. Derin felsefenizle, bu hadiseyi tahlil ederek bana anlat- manızı sizden rica ediyorum. Nakleden: Hatice Süreyya İZMİR suna, ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * Kadıköy Halkevinden: Halkevi kütübhanesi okuma #alonu açılmıştır. Her gün saat 10 dan 18 e ka Ear herkes istifade edebilir, ayan Esin eBay Çetin Sinema kapısmda vaktinde bü- Tuştular, Bayan Gülen ise kapıda bekledi. Bay Semih vaktinde gel medi, Bayan üzüldü, kızdı ve git- ti. Bay Çetinin saati MOVADO'dur onun için şaşmadı OSMAN N ŞAKAR 6 AY VADE ve 15 sene garanti ile satılır. OİAİA Voyvoda san semi kat BEYAZIT: Üniversite Cad. Ne. 28 KADIKÖY: İskele Cad. No: 33/2 1 — Akkın kaçırmak. 2 — Az De iktifa, Bikâr - Bozma - Tersi yama olur, Titreme - Uzaklaştırma, Münezzeh - Şeref - Fasıla, Zarf edatı - Şair - Güzel sanat. 7 — Balık tutma vasıtalarından - Yı. ğın - Nota. 8 —İta et - Kuzunun feryadı - Çift değil, Romanyalı - Anafartalarda bi» aşağı: 1 — Tarihi bir hikâye romanı, 3 — İptidai bir batı havat 3 — Yama - Tersi meşguliyet olur - Tanrı. 4 — Yuva - Yayin fırlattığı - Bir har- fin okunuşu, 6 — Tersi birdenbire demektir - meyva. 6 — Tersi kışın yağar - Mektub 7 — Geçmiş zaman - Sorgu edatı - Asker. 8 — Kasabın sattığı - Babanın yarısı - Uzunluk. 9 — Bir nevi şekerleme, 10 — Hazırlıklar. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: 1 — Av, Mor, 2 — MHereyan, 3 — İlelebet, 4 — Yedek, Zi, $ — Kepenek, 6 — Şeci, Ali, 7 — Apar, Ekris, 8 — Han, İksa, 9 — İz, İka, Cep, 10 — Nemli, Cali. Yukardan aşağı: 1 — Adil, Şahin, 2 — Kepaze, 3 — He- yecan, 4 — Kelepir, İl, 5 — Zede, İki, 8 — Ebenneka, 7 — Yeke, K 5. 8 — Mat, Karaca, 9 — On, Li, EL, 10 — Misisipi Bir Posta itihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üp aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilkade 7 — Kasım 52 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı B. 1251 226 728 949 1200 139 Va, 539 7241216 MAST 1649 1827 İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk şokak No. 13 Eminönü Halkevinden: Bu akşam (29/12/9938 Perşembe) sant 959 da Cağaloğlundaki salonumuzda üyelerimizden ve Müzeler miman Bay Ke- Mal Altan tarafından (İstanbulun meş- hur semt adları) mevzulu bir Konferans verilecek ve bunü takiben Gösterit şube- miz amabörleri (Vezife) piyesini temsil edeceklerdir. Bu toplantıya istiyen yurt- taşlarımızın davetiyelerini Evimiz büro. sundan almaları rica olunur.