3 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

3 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Kânünueyvel 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA Zengin vatandaşlar ve fakir üniversiteliler — Kime hayrımız dokunuyor? Yalnız kendimize mi? Ailemize mi? (Bilvasıta vergi verir tarzda, dolayısi- le yapılmış içtimai iyiliklerimizden humuzdan » fakir fukaraya hissemi ayırıyoruz? O da yok... Evlâtlarımıza «Yiyeceğin mirastan şu kadarını Da- rüşşefakaya ayır!» diye telkinde mi bulunuyoruz? Vasiyetname mi yazi- yoruz?... Halbuki: Ayrıldığımız Şark itiyatları, ahlâkı arasında da, dahil olduğumuz Garb dünyasında da, hayırperverlik, içti mai desteklerin en belli başlısıdır. Evkaf asarının - çeşmelerin, medre- Selerin, imaretlerin, camilerin - bollu- ğu yüzünden, İstanbulda hattı müs- takim üzere yeni bir cadde açılamı- yor. Her adım başında bir tanesi!... Bu yalnız İstanbulda değil... Diğer şehirlerimizde de... Medeniyet diye devrimize kalan eslâf yadigirları hep bu ruhla yapılmış eserlerdir... Garbde ayni şey: Müreffeh, hatta orta halli bir ailenin iyilik işlerine, hizmeti dokunmadığı vaki değil gibi- dir. Parası olmayanlar bile, bedeni hizmetlerle kendilerini mükellef sa- yıyorlar. Bu maksatla açılmış müesse. selerde dikiş dikiyor, hastabakıcılık, fahri hizmetkârlık ediyorlar... Biz?... A'rafta kalmış vaziyetteyiz!... Ne Şarklı, ne de garbli gibi haraket edi. yoruz... Cidden tashihe muhtaç bir lâkayitliğimiz var... ... Üniversite rektörlüğü, zengin sın- fımız için, yeni bir hamiyet imkânı hazırladı. Bu yüksek tahsil ocağımız, kendi imkânlarile, fakir talebeye zaten altı $ekilde yardımda bulunuyor. Fakat bunu kâfi görmedeği için, halkın da itirakini istemektedir. Liseyi «pek iyi» derecede bitirmiş, yahut üniversite tahsili esnasında büyük istidadlar göstermiş nice genç- lerimiz var ki, şahıslarının parası ol- madığı gibi, başka taraftan da yar. dım göremiyorlar... Bu yüzden belki karınları da doymayacak, zaruret do- layısile tahsili terke mecbur kalacak- lardır... Halbuki ne yazık!... Bu genç, memleketin istikbalinde, belki de he- pimin hayatımız üzerinde müessir olacaktır... (Belki) sözü yerinde de- Zil... Yardım görecek gençlerin he- yeti umumiyesi mutlaka atideki des- teklerimiz, muharriklerimizdir... Üniversite rektörlüğü, bir otalebe- Senede 150 lira, bir fakir ve istidad: lı genci okutmağa kâfi gelmektedir. Burs denen bü parayı temin edecek zenginlerimiz, üniversitemizin şeref defterine de kaydolunacaklar, ve nak- di yardımlarının ne suretle sarfedildi. ği kendilerine resmen bildirilecek.. Zannetmem ki, birçok parası ve bir az iyilik arzusu olan Türk vatandaş. ları, üniversite rektörlüğünün bu da- veti karşısında lâkayit ve sessiz kal. (Wâ-Nü) , Eminönü meydanı Tramvay durak || Akraba kayırmak usu - yeri tekrar yapılacak Eminönü meydanının nihayet bir ay İçinde tamamile açılması kararlaş- tarılmıştır. Son günlerde kaldırılan tramvay istasyonu (O meydanın istikbalde alacağı şekil plânına göre yeniden tesis edilecektir, Maamafih büyük Avrupa şehirleri. nin çoğunda üstü kapalı tramvay du- rak yeri olmadığından Eminönünde yapılacak yeni durak yerinin üstü kapalı olup olmıyacağı henüz belli değildir. Şehircilik mütehassısı B. Prost meydanm plânını tanzim ederken, büyük ve tarihi şehirlerde âbideler önünde bulunan meydanların tanzi- minde takib edilen umumi esasları göz önüne almıştır. Nâzım plânda Eminönü Süleymaniyeye, Beyazıda, Sarayburnuna doğru açılncak cadde- lerin birleşeceği yer olduğundan mey- danın ortasında geniş bir yeşillik ya- pıldıktan sonra bu büyük caddelerin meğhaller! aynlacakır.... Balık hır: hırsızı Sandaldaki lüferle, lüferleri aşırıp kaçarken yakalandı Arnavudköyünde oturan Anastas isminde biri, gece sandalla balık tut- mağa çıkmış, kısa bir müddet zar- fında kırk kadar iri iüfer tutarak sa- hile dönmüştür. Anastas, bununla iktifa etmemiş, biraz sonra tekrar açılmak üzere sandalın içinde uyku kestirmeğe koyulmuştur. İşte bu uyku sırasında, civatda dolaşan Eftad isminde biri sandala girmiş ve lüferleri toplayıp kaçmak istemiştir. Bu sırada Anastas uyan mış, kaçmakta olan Eftadı kovalıya- rak yakalamış ve palise teslim et- miştir. Zabıta; bu lüfer hırsızı hakkında icap eden kanuni takibatı yapmak. tadır. Dört kişi arasında kavga Ahmed, Mümin, Hasan ve Kadir isimlerinde dört kişi, dün Beşiktaş- ta bir tülün deposu önünde iş puslası almak Üzere beklerlerken birbirlerile kavga ederek döğüşmüş- ler, Hasan ve Kadir bu hadiseden yaralı olarak kurtulmuşlardır. Bavulundan kaçak ipekli kumaşlar çıktı Evvelki gün Toros ekspresile şehri- mize gelen yolculardan Halilin vazi- yeti şüpheli görülmüş ve muhafaza memurları tarafından bu zatın mua yenesine tevessül olunmuştur. Fakat Halil bunu hissederek kaçmağa te şebbüs etmişse de daha atik davra- nan memurlar tarafından yakslan- mıştır, Halilin bavulu aranınca birçok ipekli kumaşlar meydana çıkarılmış- tır. Son zamanlarda bir kaçakçı şe- bekesinin mevcudiyetinden (şüphe edilmekte ve Halllin bu şebeke ile alâkalı olması ihtimaline karşı tah- kikat derinleştirilmektedir. AKŞAM Karilerimizin-fikri lünden vaz geçmeli! resmi ve yarı resmi dairede buna csvaz olmadığını kaydettikten sonra ga tarihi misali de naklediyor: namında ilim ve faziletile övülen bir zat vardır. Kendisi akıllı, zeki, yük- sek dirayeti sayesinde şayhislâm Ol- müş ve on bir sene kadir bu vazife- de bulunmuştur. Gün geçtikçe hükü- met idaresini yavaş yavaş eline al- mağa ve nihayet hükümdarın nüfu- yumu da kullanacak kadar cesaret göstermeğe başlıyan bu zat Erzurum- da ne kadar akraba ve taallukatı ve görüşüp seviştiği varsa bunları birer suretle İstanbula celbettirip her birer- Terini bol maaşlı mühim vazifelere yerleştirmiş ve etrafında toplananlar Öyle çoğalmıştır ki devlet makinesi başında kime tesadüf edilirse mutlak Erzurumlu ve ayni zamanda şeyhis- lâmın akrabaamdan olmuştur. Niha- yet bu vaziyet artık halk arasında hatti kahve köşelerine kadar yayıl- mağ ve dedikodu mevzuu olmağa başlamıştır. Feyzullah efendinin bu inhisarcı hareketi, zamanının hü- kümdarına bildirilince Edirmeye nef- yine sebebiyet, vermiştir. Akraba kayırmak usulünün kalk- masını dileriz. Bu,-her devirde höş. nudsuzluk uyandırır. Fatih cinayeti Yakalanan suçlu Abdülvahid ne diyor? Bundan dört ay evvel Fatih tiva- rında Kırkçeşme mahallesinde Sali- hin alurında Yusuf adında 18 yaşla- rında bir genci biçak ve sopa ile ya- Talayıp öldürdükten sonra kaçan Ab- dülvahid evvelki gün Feriköy civa- rında pazarda dolaşırken yakalan- mıştı, Katil Abdülvahid hakkında zabıta tahkikatı ikmal edilmiş ve dün ken- disi evrakile birlikte adliyeye veril- miştir, Dün müddelumumilikte ya- pılan sorgusunda Abdülvahid vakayı şöyle anlatmıştır: — Yusufu bir defa gördüm, tanış- tık ve ahbab olduk. Aradan bir müd- det geçlikten sonra bundan dört ay kadar evvel tekrar kendisine tesadüf ettim. Beraber rakı içmeğe karar ver- dik ve benim yatıp kalktığım Salihin ahırına gittik. Orada geç vakte ka- dar rakı içip sarhoş olduktan sonra Yusuf giderken benim ceketimi de alıp götürmek istedi. Ben ceketi ver- meyince kızdı ve zorla almağa kalkış- tı. Bunun üzetine aramızda kavga çıktı ve biribirimizi kucaklıyarak bo- Boğuşma esnasında Yusuf bir ara- lık yere yuvarlandı, Ben fazla sarhoş olduğum için ne olduğunun farkına varmadım, Yusufun bayıldığını zan- nederek ahırda bırakıp çıktım. Ben Yusufa bıçakla veya sopa ile vurma- dım. İsticvabı yapıldıktan sonra Abdül- vahid dördüncü sorgu hâkimine ve- Tilmiş ve ilk sorgusunu müteakib tev- kif edilerek tevkifhaneye gönderil- miştir, ŞEHİR HABERLERİ Yumurta ucuzladı Perakende olarak tanesi 50 paraya kadar satılıyor dır. Bununla beraber sevkiyat cüzi- dir. Büyük sandık 23,5 - 26 lira ara- sındadır. Son zamanlarda buzhanelerde stok da biriktiği için yumurta fiatlerinin daha da ucuzlıyacağı tahmin edil mektedir. Yumurtanın tanesi 50 pa- raya kadar düşmüştür. Buzhane yu- murtaları daha ucuzdur. B. Karlinski dün geldi, akşam Ankaraya gitti Karabük çelik fabrikalarını inşa etmekte olan İngiliz Brassert mües- Sesesinin mümessili B. Karlinski dün sabah ekspresle İstanbula gelmiş, ak- şam Ankaraya hareket etmiştir. Dirhemleri aşırmış Kendisini durduran bekçiyi yaraladı, fakat yakalandı Hâl civarında Zindankapı bekçisi İbrahim, dün sabah hâlde dolaşırken bir adamın elinde iki tane kiloluk dirhemle uzaklaşmakta olduğunu görmüş ve şüphelenmiştir. İbrahim, bu şüphe ile, bu meçhul adamı takibe başlamış, az sonrada kendisini durdurarak hüviyetini sor- muştur. Bu adam, isminin Osman olduğu- nu söyleyince, bekçi elindeki dir- hemlerin kime sid olduğunu sorma- ğa kalkışmış, fakat bu sunlle bera- ber kiloluk dirhemlerin ikisi de bek- çinin kafasına yerleşmiştir. Bekçi bu ağır darbelerle yaralan- makia beraber Osmanı takibden vaz- geçmemiş, az sonra da yakalıyarak karakola gölürmeğe muvaffak ol muştur, Osman hakkında hem hırsızlık, hem bekçiyi cerh suçlarından kanu- ni takibat yapılmaktadır. Vapurlar hem yolcu hem hayvan nakletmiyecek Denizbank yolcularla hayvanların ayrı ayrı nakledilmelerine karar ver- mişti, Bu çok yerinde kararın tatbi- kine başlanmış, Karadeniz vapuru yalnız hayvan yüklemek üzere Kara- denize hareket etmiştir. Hayvan nak- Uyatı şimdilik haftada bir defa yapı- lacaktır. Barsak ihracatı hararetlendi Barsak ihracatı hararetlenmiş, fiatler kismen yükselmiştir. Ekstra mallar 46 - 55 kuruştan satılmakta- dır. İhracat en fazla Amerika ve Al manyayadır. Sığır barsaklarına Al- man taleblerinin azalması piyasada büyük tesir yapmamıştır. Çünkü Çe- koslovakya bu malları mübâyaaya başlamıştır. Sahife 3 SOHBET: Buhran Şiir, — MI matemimiz dolayısile birçok şiirler yazıldı. Bir kısmı tanın- mış şairlerimizin kaleminden çıkmış. Vâ - Nü bunları, müsamahâya mey- yal bulunduğu bir saatte okumuş olacak ki: «llâdisenin muazzamlığı ile mütenasib olmasa bile, güzel eser- lerdi.» diyor. Dostumun hükmüne ben de iştirak edebilmek isterdim; fakat itiraf edeyim ki o şiirlerin hiç Hepsinde de göze İlk çarpan şey «edebiyatı arzusudur. Şairlerimiz matemin sesini vermeğe değil bir ax) Fakat eda, heyecanın kendisi olan eda yoktu. Baki'nin mersiyesini düşünün: Hepimizin bildiğimiz, ica- bında bizim de bulabileceğimiz maz- munlarla doludur. «Yüzlerce kiliseyi alıp cami ettin; çan çalınan yerde ezan okuttun» gibi sözlerde bir fev- kalâdelik yoktur. Fakat: «Alın he- zar bütgedeyi, mescid eyledin, - Na- kus yerlerinde okuttun ezanları» bey- ti bir harikadır. «Felek Süleyman'ın tahtını yıktın demek herkesin kârı olabilir; fakat: «Berbâd kıldı tahtı Süleyman'ı ruzigâr» mısrağını okur ken bel kemiğimizde dolaştığını duy- duğumuz ürperme, mazmunun vere- bileceği şey değildir. Bahsettiğimiz manzumelerde işte - hafif de olsa - bu ürperme cinsinden bir şey yoktu. Onları okurken kendi kendimize şöyle diyoruz: «Bunlar evvelâ nesir halinde düşünülmüş, sonra nazmâ tahvil edilmiş.» | İsterteniz tecrübe edin; herhangi birini alıp nesre tah- vil edin, göreceksiniz ki hiç bir şey eksilmiyecektir. (Vezin ve kafiye za- rureti dolayısile katılan bazı kelime- lerden kurtulacakları için belki daha iyi olurlar.) Hiç biri şairin dudakla- rından bir nağme, bir «chant» olarak dökülmemiş; belli ki şair her mısrağ veya her beyitten sonra: «Acçba da- ha ne söylenebilir?» diye düşünmüş. Niçin böyle oldu? Zamanımızda iyi bir şiir söyliyebilecek şair yok mu?.. Zamanımızda iyi şairler var; fakat hiç biri bugünlerde bir mersiye yaza- mazlardı, çünkü hepsi de Baudelaire, Mallarmâ estetiğinin esiridirler, bir hâdiseden ilham alarak bir şiir, yani frenkçe tabiri ile bir «poğme de cir- rulmuşdur ki böyle bir şey akılların- dan bile geçmez. Yazmağa kalksalar onlar da okuduklarımızdan belki da- ha az iyi manzumeler söylerler. Onlar Pares BALİM

Bu sayıdan diğer sayfalar: