Bir Yunan boksörü Avrupa şampiyonu oldu Antuan Kristoforidis isminde bir Yunan boksörü uzun zamandanberi Avrupa ringlerinde muvaffakıyetli boks maçları yapmakta idi. Bu defa ringlerde Kristo diye çağrılan Yunan boksörü Roterdam şehrinde ve kendi halkı önünde Beb Van ismindeki orta siklet Avrupa şampiyonunu puan hesabile mağlüb ederek şampiyonluk unvanını kazanmıştır. Kristoforidis on beş ravunt süren müsabaka esnâsında tamamile hâ- kim dövüşmüş ve son ravuntta has- mının karnını patlatmış, akan kanı durdurmak için haköm doktorun mü- dahelesini istemiştir. Kan kesildikten Bir Yunan boksörünün Avrupa şampiyenu oluşu boks tarihinde ilk defa olarak vaki olmaktadır. Eristoforidis unvanı için Berlinde Besselmanın ismindeki Alman boksö- | rü İle dövüşecek, şampiyonluğunu muhafaza edebilirse 14 kânunusani- de Pariste Tenet ismindeki Fransız boksörü ile karşılaşacaktır. Yunan boksörünün bin bir türlü profesyonel hileler karışan Avrupa profesyonel boks hayatında bu mu. vaffakıyeti kazanabilmesi cidden tak- dire lâyıktır. Klüblerimizin genç | futbolculara ehemmiyet vermeleri lâzımdır Futbol hayatımızda yeni ve genç oyuncular göremiyoruz. Bilhasa bü- yük klüblerimizin futbolcu kadroları şenelerdenberi muayyen oyuncular arasında dönüp dolaşıyor. Futbolcuların, senelerin verdiği tec- rübe ile yetiştiklerine ve tekemmül ettiklerine şüphe yoktur. Fakat tec rübenin, genç bir uzviyetin enerjisini tamamile telâfi ettiğini de iddia et- mek imkânsızdır. Bir takımın içinde ancak bir kaç tecrübeli ve yaşlı oyun. cuyu sürüklemek ve onların teknik kâbiliyetlerinden istifade etmek ka- bildir. On biri de tecrübeli oyunculardan mürekkeb bir takımın netice alması- na İmkân yoklur. Birinci sınıf takım- larımızın yâvaş yavâş bu vaziyete düşmek üzere bulunduklarını görü- yoruz. Bu da, eskiden olduğu gibi büyük klüblerimizin genç takımlara ehemmiyet vermediklerini ve yeni oyuncular yetiştirmeğe gayret ve himmet göstermediklerini isbat et- mektedir, Bir klübün idarecilerinin ve antre- nörünün başlıca vazifesi hiç şüphe- siz birinci takım kadrosuna dahil oyuncularla meşgul olmaktır, Fakat bunun haricindeki zamanlarda bik hassa klüb antrenörü sistematik bir sekilde genç oyuncularla üğraşmak ve onları yetiştirmek mecburiyetin- dedir, ii Klüplerimizin ilerini temin için be- hemehal genç oyunculara ehemmiyet vermeleri ve senelerce muayyen oyun” cu kadroları içinde bocalayıp kalma- maları lâzımdır. Bugünkü vaziyette klüblerimiz eğer ikinci derecede takımlar karşısında edemi muvaffakıyete uğtarlarsa, derdi o günkü fena oyunda değti, devam ede- gelen ihmallerinde arâamalıdırlar. Futbol seyircilerinin uzun zaman aynı oyuncuları sahada görmeklen bikaçaklarını da düşünmek lâzımdır. “Ul YENAL cekleri tahmin edilmektedir... Spor salonu Bir Yunanlı boksörün Avrupa şampiyonluğu karşısında ilk hatı- rımıza gelen şey mühim bir eksik- tiğimiz oldu: Spor salonu. Boks, güreş, eskrim, basketbol, voleybol vesaire gibi kapalı salon Sporları için bir spor sarayına ih- liyacımız vardır. Avrupada çok güzel nümüneleri olanbu nevi spor sarayları yukarıda saydığı- mız sporlarm inkişafı ve yüksel- mesi için başlıca çare ve vasıta- dır. Bilhassa milli sporumuz olan güreşin böyle bir salona kati ihti- yacı vardır. Bundan bir iki sene evvel böyle bir salonun inşası için teşebbüse geçildiğini ve bu teşebbüsün ileri- tediğini haber almıştık. Bu hayırlı hareketin devamını ve neticelen- mesini bekliyoruz. Spor kurumu merkezin- deki değişiklikler Büyük Millet Meclisince kabul edi- Jen spor kanunu mucibince, teşekkül eden beden terbiyesi umum müdür- lüğüne general Cemil Tahirin tayin edildiğini evvelce bildirmiştik. Yeniden aldığımız malümata göre bu teşekkülün umumi kâlpliğine beden terbiyesi müfettişi B, Cemal getirilmiş ve spor kurumu umumi kâtibi B. Nizameddin Kırşan vazlfe- sinden istifa etmiştir. Devir muamelesi ilmam edildikten sonra yeni teşkilât esaslı bir şekilde faaliyete geçecektir. Umumi kâtiplikten istifa eden B, Nizameddin Kırşan teşkilât faaliye- te geçinciye (Okadar uhdesinde bu- lunan €skrim federasyonu başkanlı- ğını ifa edecektir. 'Teşkilâtın yeni kadrosunda mühim değişiklikler yapılacağı ve birçok fe- derasyon reis ve âzalarının istifa ede- ÇOCUK DÜNYASI Hediye kazananlar ON LİRA KAZANAN Tetrika SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur No. 245 Enli Çilesiz: Gelsnbevi O, Mektebi 1 - E| Abdülmecid: “Oo, musiki de varmış,, dedi ve o gece çok eğlendi. Gözdesi ile misafirine elmaslar hediye etti ! BEŞ LİRA KAZANAN Sedat Estensel: Şişli Terakki lisesi No. 677 ÜÇ LİRA KAZANAN Vildan Teoman: Erenköy kız lisesi, KOLONYA KAZANANLAR Nesrin Baştunç: Maltepe İ. O., Şükran Tengüz: Kınalıada İ. O, 5. 2, Suha Şen- zeybek: Adana İsmetpaşa kız enstitüsü, Sadun Uzel: İstasyon cuddesi No 116 Sivas, MENDİL KAZANANLAR Sevil Madan: Orman çifliği No. 1 An- kara, Mehmed Esendal: Ankara Siyasal bilgiler okulu, Ekmel Aydın: Lise S/A. No. maz sokak No, 1 Bolu, Nihal Oyuz: Eski- ehir sad. No, 9T, Bizsen Birol: Hürriyet cad. Pertevpaşa sokak No. 14 İz- mit, Nükhet Terem: Gazi okulu No, 329 BİR DÜZÜNE KURŞUN KALEM KAZANANLAR Ayhan Güleser: 24 üncü ilkokul No. 226, Hasan Akdemir: Kuleli lisesi sınıl 9 Çen- gelköy, Turhan Tumay: Haydarpaşa Yisesi sımf 9, Fehmi Eren: Sullanahmed Bölge San'at okulu No. 841, Nedim Başbuğ: Vefa lisesi No. 343. Melih Gün: Haydarpaşa Maltepesi 2 nci lkokul, Şerif Türkmen: Teknik okul Mühendis kısmı No. 1025, Naci Kezer: Ortaky Gazlosmanpaşa orta okulu No. 56, Şerafettin Aritan: Beyoğlu 44 lincü okul. sınıf 3, Adnan Kaptan: Ka- dıköy 1 inci orta okul 1 C, No. 694 BİR DÜZÜNE DEFTER KAZANANLAR Buat Bozdağ: Fatih ortaokul 1 - A. No. 343, Kemal Ünsal: Kasımpaşa Çaydanlık sokak No. 34, Lâtif Ören: Beylebeyi Şem. #ibey sokak No. 13, Ulvi Akar: Kabataş Erkek lisesi 2-Ç. No. 895, Nazmi Farlas: Bebek Merkez garajı, Hatice Yalın: Be- yoğlu orta okul No, 445, Nezih Siril: Ba- hariye cad. No. 118 Kadıköy, Erdener Emil: Cerrahpaşa Güzelsebzeci sokak No. 21, İlhan Akdemir: Beyoğlu ortaokul 1-E, Bahaettin Gürkan: Maltepe Süel lisesi sanıf li - No. 2056. KALEM KUTUSU KAZANANLAR Necmi Baykut: İstiklâl lisesi sırf 9 No. 29. Orhan Ağan: Kadıköy Yeldeğirmeni No. 118, Ayten Kökmen: İst. Kız lisesi No, 216, Sedat Örnek: Beyoğlu 44 üncü ilkokul 5/B. - No. 364, Doğan Akın: Orlaköy Ga- latasıray lisesi No. 345, Neclâ Zeren: İs- tanbul 23 üncü fkokul No, 64, Nezahat: Başiktaş Ortaokul No, 452, Mübeccel Bu- şayara: Sariyer 14 üncü ilkokul No, 146, Hüsniye Güncan: Cümburiyet kız lisesi No. 273, Bürhan Köksalan: Kasımpaşa Kankardeşi sokağı No. 4. MUHTELİF HEDİYE KAZANANLAR Perihan Eyinç: Fatih Çamaşircı sokak No. 19, Ercüment Özbayrak: Ankara As- keri fabrikaları, Mustafa Şengül: Bakır- köy Barut fabrikası, Aytaç Barkal: Sir- keci Limanı han No, 1İ, Turgut Suneren: Eskişehir “MIM Zafer okul, No, 165, AH Yücel: Galata Necatibey end. Firm sokak 6/20 No,, Pakize Güler: K, Paşa okul No. 3 Adapazarı, BL İ. Dilmaç: Şişli Tokaloğlu sokak Anadolu apart. No. 33/3, Bedia Ger- elk: Edirne Osmaniye end. No. 4, Nahit Boydan: Zile İsüklâl okul. No. J4, B. Kemal Mengü: Ankara Palas Arkası No, 10, M. Tanyeri: Lise Pansiyoneri No. 708 Gnzlantep, Zihni Mete: Haliç Feneri No. 19, Neclâ Ayışık: Çamlıca, Hasan Ergüler: Gerze 'T. 5. K. odasısı, Nihal Tokdemir; Londsk 37 Almanya, Necati Beşkurt: Btelnbahrevk über Frankfur, Oder Al- manya, Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Tak- #im: Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Deliasuda, Galata: Kara- köyde Hüseyin Hüsnü, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Sadık Akduman, Fatih: Veznecilerde Üniversite, Kara- gümrük: Ahmed Suad, Bakırköy: İs- tanbul, Sarıyer: Nuri, Aksaray: Etem Pertev, Beşiktaş: Süleyman Receb, Fener: Emilyadi, Kumkapı: Belkis, Küçükpazar: Necati, Samatya: Ko- cnmustafapaşada Rıdvan, Alemdar: 3 Na- Kadıköy: Muhtar, Modada Alâaddin, Üsküdar: Estimiye, Heybeliada: Halk, Büyük Kızın işareti Bir gece Sultan Mecid kadınları, ik- balleri ile muhat olarak konser salo- nunda haremi hümayun balet heye- tinin oyunlarını seyrediyor, . musiki dinliyordu. Böyle gecelerde saray kızları kapı- dan oyunları seyretmeğe, çalgı dinle- meğe mezun idiler. O gece kapı tara- fında duran genç bir kız aynadan pa- dişahı gördü. Gençliği, tecrübesizliği saikasile kendini tutamadı; padişahı tam kendi zevkine göre bulduğunu, ka- dınları ve ikballeri arasında olmağa pek imrendiğini tavrile, halile, işaret- lerile arkadaşlarından birine anlattı! Abdülmecid kızın işaretlerini aynadan gördü; bu safiyet hoşuna gittiği için gülümsedi, Küçük sersem, padişah tarafından görülebileceğinin farkına varmıyarak duygularını arkadaşına anlatmakta devam ediyordu. Sultan Mecid bu defa daha ziyade güldü; başını: — Evet! Der gibi sallayıp eğerek aynada kı- za yaklaşmasını işaret etti, Kız ancak bu işaret üzerine görüldüğünü anladı; utandı, kızardı. Kalabalık içine dala- rak kaybolmağa çalıştı; fakat kala- balığı yarmağa muvaffak olamadı. Padişahın emrile kendisini arıyan ha- zinedar ismini ve hangi kadının yanın. da bulunduğunu öğrendi. Ertesi günü bu hazinedar padişahla kız arasında geçen işaretlerden hiç bahsetmiyerek kızın hizmetinde bu- lunduğu kadın efendiye padişahın ar- gusunu açtı; kızı «hususi hizmeti hü- mayuna» istedi. Böyle şeyler sarayca «iltifat. sayılır. dı. Kadın efendi kızı hemen hazineda- ra teslim etli, Kız hazinedarlar arasında terbiye gördü. Sonra «Fıraşı hümayuna» ve- rildi! Ancak Abdülmecid az zamanda kendisinden bıktı. Kızı çırak ederek bir mabeyinci ile evlendirdi. Sürpriz Bir akşam yemekten sonra Abdül. mecid gözdelerinden birine bir sürpriz yapmak istedi. Hazinedara gözdeye birşey söylememesini emretti, Gözde- nin kapısına yaklaştı. İçeriden musi- ki sesi geliyordu. Kapıda bir kız nö- bette duruyordu. Cariye padişahı gö- rünce telâş ile içeriye haber vermek istedi. Abdülmecid bırakmadı ve: |, — Oo! Musiki de varmış! Ne âlâ! Diyerek nöbetçi kıza kapıyı açtırttı; içeriye girdi. Genç ve güzel gözde bir arkadaşile birlikte çalgı ve dans ile hususi ve sami mi surette eğleniyordu. Padişah gir. diği anda gülüşmeler arasında arka- daşı bir oyun havası çalıyor, gözde de kıvrak, kıvrak dansediyordu. İki kadın taaccupla birden durdular. Abdülme. cid pek nezaketle: — Talihim beni böyle hoş bir cemi- yele habersizce girmeğe sevketti; refa- katinize kabul eder misiniz? Diye sordu. İki arkadaş pek sikil- mışlardı. Hususile efendilerinin böyle oyun üstünde içeriye girivermiş olma si kendilerince bu sıkılmayı pek arttı. racak bir sebepti. Fakat bu nagihani ziyaretten kalben sevinmişlerdi de! Kadınları; hal ve duygularının far. kına varan Abdülmecid: — Ben sizin zevkinizi bozmağa gel. medim. Müsaade edin de sizi görmek, dinlemek için bir köşede durayım, Be- ni eğlencenize iştirakten mahrum bi- rakmayın. Oyunlarınıza devam edin. Sözlerini ilâve etli, Artık buz kırıl- mıştı! Kapı kapandı. Bütün gece şenlikle geçirildi. Bu <cemiyettens pek memnun kalan Abdülmecid hazinedarlardan biri va- sıtasile elmaslar getirtli; bu gecenin hatırası olarak iki kadına hediye et. ti, Kalfalarına da ayrıca hediyeler ver. di, Bir daha böyle hususi eğlence ter- tip ederlerse kendisine haber vermele- | rini de gözdelerine tenbih etti. (1) İş nüş ile bugün anma gamı fordayı! Sana ısmarladılar mu bu yalan dünyayı? Eflâk ve Buğdanda! Buğdan voyvodalığında bulunmuş ve huşunetile Buğdanlıdarı yıldırmış ve bıktırmış olan Greguar Sturtza bey Osmanlı ordusuna girmiş, ferik rütbe- sile Muhlis paşa namını almıştı. Baltalimanı mukavelesinin akdin- den sonra (1849) Ahmed Vefik efendi Fuad efendi yerine fevkalâde komiser- likle Bükreşe gönderilmişti. Ahmed Vefik efendi o zaman 27 ya- şında idi, Fakat Bükreşte geçirdiği on sekiz ay, kendisinin kemale ermiş bir diplomat olarak görünmesine kâfi gelmişti. Romanyayı işgal etmiş olan Rus or- dusu karşısında şimdiye kadar Babiâli Ilsanından, Vefik efendi ağzından işi- Lildiği derecede metin sözler duyul- muş değildi. Bükreşte Ahmed Vefik efendi voy- vadayı da, yobarları da korkutmuştu. Hiçbirisine vazife hududunu aşmağa müsaade etmiyordu. Bütün enirika- larını kırdığı Rus komiserile general- leri kendisini Sibiryaya defedebilseler pek müteselli olacaklardı! Ulahlar ise haklarının Vefik efendi tarafndan böyle siddetle himaye ve muhafaza edilebilmesinden ziyadesile memnun kalıyorlardı, Ahmed Vefik efendi ancak son Rus neferleri Romunyadan çıktıktan son- ra İstanbula avdet eylemişti. H. 1271 - 1855 - ten itibaren Eflak ve Buğdan voyvodalarına müşir pa- yesile (Voyvoda bey) diye elkab ve- rildi. (2) Paris kongresinin Eflak ve Buğdan voyvodalıkları hakkında ittihaz ettiği kararlar mucibince iki beyliğin idare şeklini tesbit için ayrı ayrı diyanlar intihab edilecekti; bu işe nezaret ey- lemek üzere Babıâl iki memlekete bi- rer kaymakamı tayin etmişti. Teşrifatçı Kâmil bey Eflak voyvoda kaymakamı Aleksandr Giga beyin fermanını Bükreğe gölürmüştü, Kâmil bey Bükreşte Ulah misafir- perverliğinin bütün zevklerini tatmış- tırl Misafir edildiği voyvoda sarayı onun şerefine her gece donanıyordu. | Her akşam kendisine çekilen ziyafet- ten sonra Kâmil bey umumi bahçele- re giderek ve eğlencelerin her türlü- sünü tecrübe ederek hoşça vakit ge- çirmişti Buğdan voyvoda kaymakamlığına tayin edilen Vugoridis bey 1858 sene- sl içinde hastalanmış, hayat ve ölüm arasında Iki gün geçirmişti. Zehirlen- diği söyleniyordu. Hakikatte, kullandığı o(kantarid) ile az daha kendi kendisini bitirecek- ti! Vugoridis bey o zaman kırk yaşın- da idi; fakat dalma tablalin verdiği İ kudretin fevkine çıkmak hevesinde idi! Bu pehlivanlık, kendisine (Prens Kantarides ) lâkabını: kazandır- mıştı. (3) Paris muâhedesi mucibince Eflak ve Buğdanda teşkil edilecek divanlara nezaret için devletlerce komiserler ta- yin edilmişti, Fransız komiserine Bükreşte muh- teşem bir konak tahsis olunmuştu, Osmanlı komiseri Saffet efendi için de müzeyyen bir konak, kırk sekiz ki- şilik bir gümüş sofra takımı, porselen ve billâr takımlar, çamaşır takımları, çay takımları, mutfak takımları, ken- | disi için bir ve maiyeti için başka bir araba tedarik edilmişti. | Diğer komiserler 46 tabli bu nisbette izaz ulunmuştu. Masarif, beylikle- rin bütçelerinden ödenecek olduktan sonral... Bükreş metrepolidi ile Osmanlı ko- miseri Saffet efendinin mülâkatında tuhaf bir hâdise olmuştu: Saffet efendi, kendisini ziyarete ge- len metrepolidin, hürmeten, elini öp- mesile metrepolid, karşısında bir hristiyan Osmanlı var zannile, ruha- ni re'slerin hristiyanlara yaptıkları gibi, Saffet efendiyi takdis etmişti! (Arkası var) | i İ (2) Resmi salname, (3) L, Tbowvenel: Trois anmöes de im