HER AKŞAM BİR HİKÂYE Sigon yıktı Şından içeriye kırmızı bir güneşi süzülüyordu. Muallâ elindeki sigarayı tüttüre- rek arkadaşı Selmaya: — Kadınlar, dedi, sevdikleri erkek- Jero katiyen aşklarını belli elmeme- Mdirler, Bu bir kadın için en zayıf noktadır. Bir erkek, bir kadının ken- disine sarsılmaz bir aşkla bağlı ol- duğunu hissettiklen sonra burnu büyür, Ona neler yapmaz, neler yap- VAZ... Sonra bir nişanlının, bir ko- canın karısını veya nişanlısını mut- laka biraz kıskanması lâmızdır. Kıs- kançlık aşkın en büyük delilidir, Selma: — Tuhaf şey, dedi, ben nişanlım Şemsiyi kıskandırmağı biç aklıma getirmedim Muallâ: — Acaba Şemsi seni çok kıskanır mı dersi; İnik perdelerin aralı- akşam le cevab verdi: ıma her hal- r, sanırım. Selma buna ha — Tecrübe etmedim de müthiş surette kısk — Tecrübesi kolay... Biraz sonra nişanlır gelecek değil mi?.. Ona bir masal uydur. Bakalım sana karşı ne vaziyet alacak Selma; — Sahi, dedi, bu fikir mükem- mel... bir yalan uyduracağım. Kimbilir ne kadar kıskanacak... Belki de kıskançlığından hiddetin- den vazoları bile kırmağa kalkacak... — Aman sen de pek o kadar ileri gitme, — Belki de kıskançlığından beni öldürmeğe, yaralamağa filân kalka- caktır. — A... Belma tüylerimi ürperti- yorsun... Nişanlın seni bu derece kıs- kanır mı acaba... — Her halde müthiş kıskanır sa nırım... Belki de hiddetinden üstünü başını parçalamağa bile kalkacaktır. İki genç kadın böyle konuşurken can içinde: , mutlaka odur... racağ ah gihninde hazırladın zn? — Aman Muallâ... Düşündüğün geye bak... Yalan Kıtlığına kıran mu girdi? Bir şey uydurup söyleyiveri- rim... benim ya- nımda g Gitme, gitme. gir de nişanlımın beni ne de: kandığı i.e emi ç Uyor... Ayak sesler venden or. anın elini sık- tıktan sonra kendisini bir kanepeye attı. Dü eli id Selma na söyliyeceği uydurma düşi Acaba Muallâya söylediği gibi haki- katen Şemsi kıskançlığından vazola- n kıracak, üstünü başını parçalıya- cak, onu yaraddamağa veya öldürme- ğe filân teşebbüs edecek miydi? Şem- si Kendisini bu derece kıskanıyor muydu? Selma bunları düşünürken Şemsi: — Selmacığım... dedi, sana bu- gün pek mühim şeylerden bahsede- ceğim... dedi. Selma merakla başını kaldırdı: — Seni dinliyorum Şemsi, dedi, anlat bakalım... Şemsi mütereddid: — Vallahi sözün neresinden baş- hıyacağımı bilmiyorum... Selma o kadar karmakarışık bir haleti ruhi- Şu anda âdeta . Söyliyeceğim söz- leri iyi muhakeme etmeni rica ede- rim. Metin ol, üzülme... Hayatta in- san bir çok şeylerle karşılaşır. Kötü vaziyetlere göğüs germek lâzımdır. Şemsi biraz durumsadı. Söyliyeceği şeylerden korkuyor gibi idi. 'Tered- düd içinde idi. A yet her şeye ka- rar vermiş bir adam tavrile sözlerine başladı: — Selma, kadını yorum. mukavemet edilmez bir aşkla sevi- yorum, Onunla hayatımı birleştir. mek için ölümü bile gözüme alabili- , Beni affet... Sen daha çok gençsin Kendine yeni saadetler dedi, ben başka bir Önüne geçilmez, üyordu. | Nişanlıyı kıskandırmak hazırlamak içni çok uzun bir zama- nın yar... Aynlmamız lâzım, Şemsinin bu sözleri üzerine müt- hiş bir hareketle yerinden fırladı — Ne? Ne? dedi.. O kadar vand- lerden, o aşk yeminlerinden sonra bana bu oyunu oynıyacaktın ha... Alçak, alçak! Selma hiddelinden kendini bilmez bir halde masanın üzerindeki vazo- yu yakalamış, bunu sinir içinde yere çarpmıştı. Şemsi: — Aman Slemacığım... Biraz mantıklı harekte et... dinle... Fakat dinliyen kim? Selmanın ku- lağına söz girmiyordu. — Artık ne diyeceğim? Dinliyecek bir şey kaldı mı ki?... Şemsi — Elden ne gelir yavrum... Hayat b deyince genç kadın büsbütün çileden çıktı. Entarisinin dar yaka- si içinde âdeta boğuluyor gibi idi. Sakin ol... Dur, Bir tutuşta entarinin yakasını par- | çaladı. Müthiş bir buhrs Mütemadiyen: — Bana bu © alçaklığı da € yordu. Şemsi onu teskin etmek için nafile yere dil döküyordu. Selmanın sinirleri bir rece bozuldu ki Şemsiye — Beni böyle sldattığın, o kadar yeminlerden, vaadlerden sonra bana bu oyunu oynadığın için seni öldür. meliyim... OÖldürmeliyim... diyerek delikanlının üzerine atıldı. O zaman Şemsi dudaklarında tatlı bir gülüm- seme — Söylediklerimin hepsi yalandı Selma... dedi, bir arkadaşım saşkın en büyük delili kısknaçlıktırı de- mişti, Seni tecrübe etmek, biraz kıs- kandırmak istedim... Söylediklerim tamamile uydurma bir massldı. sırf seni kıskandırmak için... Beni affet... Sana küçük bir şaka yap- tım... Selma adet göz) nişanlısır kolları: tilirken; — Böyle şaka olur m diyor Mu- alâ öteki odada kendi kendine mı- rldanıyorduz ah Selma yi disini ne 8 belli etti. Artık kimbilir ni ne kadar bi Hikmet F içinde idi. unu da oynadın, bu ha... diye bağırı- aralık o de- ni de ısının burnu 1400 kuruş 7700 kuruş 180 «00 150 SENELİK 6 AYLIK $ AYLIK 1 AYLIK Posta ittihadına dahli olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lânındır. 4 Şevval — Kasım 1$ 8. İmsak Güneş Öğle Ikindi Akşam Yata BR. 1232 215 717 94 izm 157 Va. 516 7001201 1430 1644 1821 İdarehane: Babıâli civarı Atımusluk 3 Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşamın KÜÇÜK EE isti. fade ediniz. YA Pİ Baş, Diş, Nezle, Grip Komatizma kırıklık ve bütünağrılarınızı derhal keser. Nevralji, Saray ve Babiâli (Baş tarafı 10 uncu sahifede) Ikinci karar işin Selânik ve merkealerine bildirilerek oral iç benim evvelâ Kdirneye, oradan Seliniğe gitmekliğin münasib görüldü. Ancak bu kararın a konulması için bir tren ücreti tedariki lâzımdı. Hepimiz- deki para 'se üç liraya bile baliğ olmu yordu. Doktor Nazım Nuruosmaniye mer- kezindeki yatak odasinda dört mecidiyesi bulunduğunu ve bu parayı gidip almamı söyledi, b niye merkezi imkâ, Ben yol pa: n tedarik et- tim. Yola çıkmak için zaptiye nezaretin- den (mürur terkeresi) almak usulden idi. Şahsan ve ixmen takib edilmekte ol- | duğum için bu mürur teskeresini arka- daşlardan Osman - şimdi kaza kaymaka- mıdır - namuna aldırdım. O akşam tren- le Eâirneye gittim. abahleyin erkenden Edimeye varınca eski İtihadçılardan olup yalnız ismen hamdi Derviş beye giderek beni evine O arada Edir merkezi heyeti Cilmhurrelsimiz Kâzım Karabekir bey - mütekaid gene- al Kâzım Karabekir - Seyfi bey - gene- - Topçu İhsan bey - sabık Bah- müftüsü Harun dağ mebusu - te- muhterem et İnönü - riye Veki elendiden Bu zevat ile tanbuldaki kurtulması İstanbul tanbuldaki anlattım. Adanada zuhur eden vaka üzerine ikin- ci ordudan bir kısım kuvvetin o tarafa sevki için emir alındığını ve Abdülhamid tarafından ikinci orduya işl imiş bu- Tunulduğundan bu işe pek sesaretle giri- eciğini iddia edenler oldu kaşa ve müzakerede son- lânikten alınacak habere göre tanilmi (o karurlaştırıldı. Keyfiyeti telgrafla Belâniğe adam Selânikten Hü- seyin Hümü paşa gi vabda vaziyesi duğu ve cü ordunun neğe başladık. İs- a ettim ve vatanın çin ordünün hemen ine yürümesi lüzumunu İs- arkadaşların kanaati olarak içi bildirildi. ordunun sine karar çirmekliğime lüzum kalmaz Istanbula döndüm, da Ali Çeri al beyin evinde nihayet vermekti; bu Kararda mebusan meclisinin Ayastafanosta toplan Arkadaşlar Habib ve Bahaeddin Şa- ası vardı Terakki kör de tutu- yordu. eyi » Direklerara- berber Bab: t odası tah te güyüun arabacı Hi Topkapı yali Ordu en sonrü AH Cemal beyin evinde yapıldığından 216 numaralı tefrikanızda bahsettiğiniz içti- “bir gün oraya gitmiş ol- Jat olsa gerektir! Abdülhamidin 31 mart vakasında medhal mesuliyetinin derecesi hakkındaki fikir ve kanaatimizi ve hal'e Selânikte inikad eden İttihad ve Terakki merkezi umumisi ile Ayas- tafonosta toplanan mili meclisçe nasıl karar verildiğini evvelce tama- 'diğimiz için bu bahisle- lüzum görmü- ve men izah ey ri burada tekrara yoruz. (Arkası var) MAAŞI SEAN İcabında günde 3 kaşe alınabilir. MAM MAYAN DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender P. Sertelli , ....... Tefrika No. 183 oi Melik bin Nasir, evin kapısını şiddetle itti.. kapı açıldı.. Ağlayan kadın: Saisin arkadaşı yerine oturdu. Şarab kadehini doldurdu. Çok heyecanlıydı. — O, ihtıraslarıni yenen ve fena- lıkla, fena insanlarla mücadele eden bir adamdı. Bizanslılar, onun ölümü- nü duyunca, her evden bir cenaze çıkmış, her kalbe bir yıldırım çarp- miş gibi ağlıyacaklar. Sais, yeryü- zünde yerini boş bırakıp giden bir kahramandı. Karn topraklar onu koynunda yaşatmakla iftihar ede- cektir. Meyhanede yordu. Melik bin Nasir kendi kendine mi- rıldandı — Şu Sais denilen filezofla tanış- madığıma müteessilim. Keşke Ar- yüsle dost olcğıma, onunla karşılaş- | saydım.. onunla arkadaş olsaydım. Nasir şimdi Aryüse yaptığı fenalığı düşünüyor ve kendinden nefret edi- yordu. İçti... Mütemadiyen içti Meyhanenin boğucu havası içinde kendini kaybedinc kadar içti Oturduğu peykenin üstünde sızdı Mavronun meyhanesinde onun gi- bi sızıp sabahlıyanlar az değildi. Meyhaneci Mavro, çenesinin yanın- dan sarkan uzun bıyıklarını bükerek, meyhanede sızanlara gözünün ucuyla baktı: — Yer yüzünde herkes Sais gibi temiz yürekli olsaydı, kim adım atar- dı buradan içeriye?... hiç kimse konuşmu- Melik bin Nasir, Rum güzelini seviyor mu? Melik bin Nasir, ağlayan kadının yanında durdu. Bu ağlaman senin? — Niçin soruyorsun? Ona k şuncaya kadar ağlıyacağım... Yavrunun öldüğünden misin? ne vakıt b emin in olmasam göz yaşı döker pencereden attı züne, gözüne sürerek hıçkır- amuv elbiseleriydi bun- dine eğik sana bir Melik bin Nasir, ge Itidalını il ği müjdem var Beni dinle! Genç kl yaşlı gözlerini açaral ni istiyor- bırak, Benden ne işine git! — Göz yaşlarına acıyor Çün- kü, çocuğun sağdır ve seni bü kap nın önünde süründüren kocandır! Haydı kaik, onun evine git... Ayak- larma kapan... Af dile. Bu suretle hem yuvana, hem de çocuğuna kâ- vuşmuş olursun! Ağlayan kadın birdenbire sendele- di, Ölmüş çocuğunun arkasından ağ- layan bir anaya, yavrusunun yaşadı- ğını haber vermek... Bir ana için bundan daha büyük bir saadet ta- savvür olunur mu? Ağlayan kadın birdenbire Melik bin Nasirin dizlerine sarıldı - Ne diyorsun?... Çocuğum yaşı yor mu? Fakat, bunu sen nereden ve nasıl biliyorsun? Benim çocuğumun öldüğünü ve buraya gömüldüğünü görenler var. Genç kadının, önünde pıya ğim, Dedi. evdi. Kapı birdenbire açıldı. Ağlayan kadın: — Yavrum... Burası küçük, - Yavrum, Diye bağırarak içeriye atıldı, Fakat, dar ve löş bir taşlıktan başka bireşy göremedi. İkisi birden eve girdiler, mezarı aradılar, Melik bin Nasir: nerdesin? diye haykırdı. — Bir haftadır bu kapıda boş yere göz yaşı döktüğünü söylemişti sana, Diyerek genç kadını teselliye o ça- aştı. — Kocan sana işkence yapmağa karar vermiş. Ona yaptığın ihanetin cezasını çekiyorsun! Seni böylece terbiye ettikten sonra ve yerlerde günle: haftalarca süründürdükten sonra, çocuğunun ölmediğini söyliye- cek, Genç kadın birdenbire şaşırdı. lik bin Nasirin yüzüne baktı: — Sen çocuğumu gördün mü? — Evet, gördüm. Ya Kadının gözleri güldü: — Oh.. şimdi ne kadar sevindim bilseniz! Siz cin misiniz, melek misi- niz? Nereden çıktınız karşıma? Arap korsanı bu kadından istifade etmeyi düşünüyordu: - Sana bir iyilik yapmak istiyorum, dedi, eğer dilersen, çocuğunu da sana getiririm. Fakat, sen de bana yardım edeceksi — Pekâlâ. Söz veriyorum, Beni çö- cuğuma kavuştur... Hayatımı sana bağışlarım, — Kocanla birleşmek niyetinde de- il misin? — Hayır... Ben artık onunla yüz yüze gelemem, — Onu aldâtıyışsın öyle mi? Genç Kadın önüne bakarak: — Evet, deği, aldatlım, Fakat, gü“ nahkâr bir kadın değilim. Kocamı bir defa için aldatmağa mecburdum. Demek kocanı seviyorsun hâlâ? — Evet. Lâkin birdaha onunla birleşemem., — Ya seni affederse? — O, inadcı bir erkektir Me Beni af- fetmez. Boş yere yorulmayın! Çocu gumu bana vereceksiniz, değil mi? - Sözümde duruyorum. Fakat de- diklerimi, yapacaksın! ş konuşmağa başladı- — Ben de söz v sun benden? e istiyor- a girmeni istiyo- sarayına. oradan çiknı ıl olur de o; imparatorun eski göz- ator gün ka ğını gördü ve kocamı çok İyi ya için, güzel bir ve eni bir iftira y lersin! İmpa- Genç kadın içini çekiyordu? — Ben, dedi, tekarar saraya girer- sem, bir daha hiç bir erkekle evlene. mem. Niçin' — Çünkü veliahd Andronik beni çok seviyor. Saraya döndüğümü görür. se, derhal beni kendi dairesine çekip alır. — Ya çocuğun? O zaman yayrun- dan yine uzak kalırsın! — İşte, ben de saraya bunun için dönmek istemiyorum ya. Fakat, sen beni saraya neden gönderiyorsun? —.Bizansın Araplar tarafından mu- hasara edildiğini biliyorsun., İmpara- torun Araplar hakkında ne düşün- düğünü öğrenmek istiyorum. Bana bir iki gün sonra bu haberi getirecek Olursan, çoluğuna kavuşursun! —$i rumu? — Hayır. Genç kadın boynunu büktü: — Biraz önce, bu kadar ağır şart- larla karşılaşa lamakta devam © benim için daha k idi. Şimdi korkunç bir boşluk ka sındayım, Sizden korkmağa ba dımi göremiyecek Mi: (Arkası var)