1938 senesinde dünyanın en iyi atletleri 1 (Yukarda sağda) dünyanın en seri koşucusu Holandalı Osendarp. (Yukarda | solda) 400 metre manlalı koşucusu Amerikunlı Patterson bir manla atlarken. (Aşağıda sağda) Finlândiyalı Nikhanen ciridi savurduktan sonra, (Aşağıda solda) Olimpiyat şampiyonu Alman Woelke gülle atarken. 1938 mevsimi içinde muhtelif bey- nelmilel atletizm müsabakaları neti- cesinde atletlerin elde ettikleri dere- celer tasnif edilecek olursa en iyi de- recelerin aşağıdaki müsabıklar tara- fından yapılmış olduğu görülür: 100 METRE: 1 — Osendarp (Holânda) 103/10 saniye 2 — Blacketi (Panama) 10 4/10 saniye 209 METRE: 1 — geftrey (Amerika) 20 5/10 saniye 2 —l1ewss( > ) 208/0 » 400 METRE: 1 — Malott (Amerika) 46 6/10 saniye 2 — Brown (İngiltere 46 9/10 >» 800 METRE: 1 — Wooderson (ingiltere) 1.48 4/10 dakika 2 — Harbig dnkika 1500 METRE: 1 — Wooderson (İngiltere) 3.48 dakika 2 — Fenske (Amerika) dakika 5000 METRE: 1 — Maeki (Pinlândiya) 14.268/10 dakika . 3 — Jonsson (İsveç) 14.274/10 dakika 10,000 METRE: 1 — Maeki (Pinlândiya) 30.2 dakika 2 — Salminen ( > ) 30.13.4/10 » 110 METRE MANİALI: 1 — Welcolt (İngiltere) 13 9/10 saniye 2 — Lavery (Cenubi Afrika) 400 METRE MANİALI: 1 — Patterson (Amerika) 258/10 saniye 2 -— Loaring (Kanada) 52 9/10 saniye ÜÇ ADIM ATLAMA: i — Metcalf (Avustralya) 15.49 metre 1541 > (Almanya) 150 6/10 349 4/10 4 > 2 —Miler ( > ) YÜKSEK ATLAMA: 1 — Albritton (Amerika) 2.05 metre 2 — Cruter ie > UZUN ATLAMA: 1 — Robinson (Amerika) 7.78 metre 2 — Nutüng (>) TST > SIRIKLA ATLAMA: 1 — Day (Amerika) 4.44 metre 2 — Warmerdam (Amerika) 441 » GÜLLE ATMA: 1 — Woelke (Almanya 16.52 metre 2 — Kruk (Estonya), 1816 » DİSE ATMA: 1 — Oberverger (İtalya) 51.49 metre 2 — Zagar (Amerika) (50.98 CİRİD ATMA: 1 — Nikhanen (Finlândiya) 78.70 metre 2 — M. Jarvinen ( » ) 7887 > ÇEKİÇ ATMA: 1 — Blask (Almanya) 2 —EHein( » ) üç Viyanalı futbolcu 59 metre 58.11 >» Yukarıdaki resimde fiç eski Viya- nalı arkıdaşın Pariste buluştukları görülmektedir. Avrupa (futbelcüleri arasında tanınmış olan bu üç oyun- cu meşhur kaleci Hiden (beyaz ya- kalı), Jerusalen (ortada) ve Jordan- dır, Bunlardan Hiden ve Jordan Fran- 8ız tabiiyetine geçmiştir. Jordan bir kaç defa da Fransız milli takımında oynamıştır. Yeni bir avcı tayyaresi Amsterdam 25 (A.A.) — Fokker tayyare fabrikaları gelecek Paris ser- gisinde teşhir edilecek olatı yeni bir avcı tayyaresi inşa edildiğini büdir. mektedirler, Tayyare saatte 500 kilo. metre süratle uçabilecek ve büyük çapta silâhlarla mücehhez olacaktır. w m3 Hariçle temas çok seyrekleşti Bir memleket futbolünün ilerliye- bilmesi için hariçle ve bilhassa ken- disinden kuvvetli takımlarla sik sık temas yapması lâzımdır. Eskiden ge- rek klüplerimiz, gerek teşkilât kuv- veli merkezi Avrupa takımları geti- rirler, hem futbolcülerimiz, hem de seyircilerimiz bu temaslardan istifa- de ederlerdi. Slavia ve Sparta gibi kıymetli takımların son senelerde davet edilmediklerini, bunların yeri- ne ya zayıf, seyahati ticari bir mese- le haline koymuş Avusturya takım- larının yahud da kuvvetinden bir isti-| fademiz olmıyacak fimlerin getirtil. diklerini görüyoruz. Bu gibi maçlara karşı halkımızın rağbeti de gittikçe azalmıştır. Hal buki, kuvvetli Avrupa takımlarile yapılacak temaslara karşı müstağni kalmamız, bilâkis bu temasları sık- laştırmamız icab eder, Klüplerimiz, kuvvetli takımların pahalı geldiklerini “nazarı dikkate alarak zarar etmekten çekiniyorlar- sa, zararı dağıtmak için bu davetleri blok halinde yapmalılardır. İyi rek- lâm edilmiş ve kuvvetleri bihakkin tebarüz ettirilmiş, içinde tanınmış beynelmilel futboletler bulunan ec- nebi takımların yapacakları maçlar rın zararla neticelenmiyeceği ise ta- bildir. Bundan başka, Avrupa takımı ge- tirkmek için komşu memleketlerin klüplerile muhabere ederek şimdikin- den daha ucuz takım celbini de te- min etmek kabildir. Federasyonumu- zun da Ankara ve İslanbul futbolcü- lerinin istifadesini temin edecek ma- nevi ve maddi yardımını esirgemiye- ceği şüphesizdir. Şu halde büyük klüp- lerimizin eskiden olduğu gibi gene teşebbüse geçmelerini bekliyoruz. Ulvi Yenal Profesyonel güreş hareketleri İki meşhur şampiyon şehri- mize gelmek istiyor Çoktanberi sönük bir halde bulu- nan profesyonel güreş âlemi son gün- mağa başladı, Alınan bir habere gö- re Avrupanın en namdar profesyonel güreşçilerinden mürekkeb bir kafile şehrimizde ve Ankarada müsabaka» lar yapmak üzere alâkadarlara mü- racaat etmiş şeraitlerini bildirerek | aldıkları dereceleri göz önünde bu- lundurarak çok kuvvetli elemanlarla hareket edeceğini de ayrıca ilâve ct- İki ay evvel Türk spor kurumunun tasvibi ile Türkiye dahilinde yapıla- cak profesyonel güreş müsabakaları- nın Halkevinin nezareti altında icra» 81 tekarrür ettiğinden bu çok entere- san teklifin kabulü için Eminönü Halkevine müracaat edileceği tah- min edilmektedir. Halkevi tarafından mektupla kendisine müracaat edilen zat (isminin gizli kalmasını arzu etmektedir) resmen hükümete mü- rTacaat ederek bu müsabakalara mü- saade edilmesi için izin istiyecektir. Avrupanın en meşhur iki güreşçisini aramızda görmekle çoktanberi sönük bir vaziyette bulunan güreş faaliyeti- nin tekrar canlanacağına şüphe yok- tur, Kaliforniyada orman yangını Nevyork 25 (A-A.) — Kaliforniya- nın cenubundaki ormanlarda çıkan yangın 50,000 «akr. genişliğinde bir sahaya yayılmıştır. 700 ev harap ol- muştur. Binlerce kişi yangını tecrid etmeğe çalışmaktadır. Arif, yapılacak şeyden bihaber, tit- riyerek doktorun karşısına oturdu. Doktor işine başladı. Sultan Mecid uzun müddet heyecan ile bu ameliyatı temaşa etti; nargile- sinin dumanları arasında biribirini mütekaip: — Acaip! Dedikten sonra doktora durmasını emretti. Meğer mabeyincisi Mehmed İ beye de bu ameliyatı yaptırmak isti- yormuş. Mehmed bey padişahın daveti üze- rine şaraptan kızarmış kırmızı çehre- sile, parlak gözlerile içeri girdi. Mehmed bey, korka, korka hüküm. darın karşısında duruyor, küçük heki- min şeytanla uzlaşmış gibi tabiat fev- kinde işler yapışı kendi anlaşılmaz birşey, bir harika gibi görünüyordu, Abdülmecid: Mehmed bey! Bak, bizim doktor manyatizma da biliyor. Bu hoş mari- feti sana da öğretecek; haydi, çabuk ol! Onun ne yaptığını gördün. Sen de aynini yapacaksın! dedi. Şpitser, Mehmed beyi kendi yerine oturttu. Mehmed bey ceketini çıkardı. Vekar ile diz çöktü. Zavallı şişman enderunlu çıplak kolları sarkık karnı ile manyatizma hareketlerini öyle kuv- vet ve şiddetle yaptı ki alnından terler akmağa başladı. Padişah kahkaha ile gülüyordu! ... 216 numaralı tefrikada 31 mart vakasında Ahmed Rıza ve Talât bey- lerin nerelerde saklandıklarını ve “Talât, doktor Nazım beyler arasında Abdülhamidin halı kararlaştırıldı- ğı hakkında verilen haberi bildirmiş- tim, Ahiren eski Lâzistan mebusu bay Sudi Kartaldan aldığım bir mektub- da bu hususlar hakkında mufassal malümat veriliyor, Bu izahat şimdiye kadar bilinemiyen bazı noktaları meydana koyduğu ve neşriyatımızda V müz ve imkân yet kadar meçhul ve mestur noktalar bırakma» mak maksadını takib eylediğimiz ci- hetle bu meşhur kanlı vaka hakkın. da şimdiye kadar yazdıklarımızı it- mam eylemek üzere bu malümatı da derceyliyeceğiz. Bay Südi Kartal diyor ki: Kanaatimce 31 mart vakası Abdülha- mldin meşrutiyeti bir blöf mukabilinde vermiş olduğunu zannederek istibdadını yeniden kurabilmek için başarmak ve bizzat kendi kafasından doğan bir düşün- — inkılâbı yıkmak istediği bir hure- Abdülhamid bu yıkıcı hareketi, ittihad meşrutiyet aleyhinde isyana âlet olamı- yacaklarına kanidiler. Bazı arkadaşlarla beraber ben bu ha- İ merkezi umuminin avcı taburlarına fazla güvetimesinden hasıl olan gururla işe lâ- yıkı kadar ehemmiyet Esaslı tahkikata girişilmedi; o günlerde zabıta teşkilâtı da hâlâ eski ellerde bulunmasiyle çavuşun idaresi altında toplanmakta ol- duğunu gördüm. Hemen merkezi umumi- ye o koştum. dağılmışlardı. Merkezi umumi kâtibi EL. N. beyden mer- kezi umumiye aid mühürleri, lâzımgelen evrakı aldım; Nuruosmani iyybili İri ş SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ | Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 243 31 mart vakasına dair eski mebuslardan B. Sudi'nin bir mektubu le - Edirnede şehid olmuştur . birleşerek Babtâliye gittim. İsyana iltihak etmek üzere askerler geçiyorlardı Remzi beye kapıda beklemesini söyliyerek Babiâliden içeriye girdim. Ahmed Rıza beyi vükelâ arasında, vükelâ odasında buldum. Vükelâ artık Babsâlide durulamıyaca- ğında ve İstanbuldaki askerin tamamile isyan etmiş, hiç bir kuvvet kalmamış ol- duğunu ileri sürerek bizim bir an evvel aralarından çıkmamız lüzumunda rar ediyorlardı. Ahmed Rıza bey ise inkılâbın kurtarılması iâzımgeldiğini, elde kalan ve henüz isyan etmiyen bahriye mevcudu ile kıyamın önüne geçilebileceğini söyliyerek vükelâyı harekete getirmek istiyordu. Fa- kat vükelâ buna hiç ta taraftar olmadı- lar ve Ahmed Rıza beyin aralarından çık» masında ısrar ettiler. Artık yapılacak bir şey kalmadığını gö- rünce biz de çıkmağa karar verdik. Bu arada Yalnım medeni cesaret göslerm Noradonkiyan efendi oldu; Ahmed Rıza beyi kendi arabasile istediğimiz yere ka- dar götürmeği teklif etti Ben buna lü- zum görmedim. Ahmed Rıza beyi aldım; ayrıldık. Ancak Ahmed Rıza beyin mâ- şekkel ve tanınmış şahsını biraz olsun değiştirmek lâzımdı. Dalma muntazam ve uzun bulundurduğu sakalını biraz kesip dağıtmak bu anda yapılabilecek yegâne çare İdi; amma Ahmed Rıza bey buna müsaade etmedi. Çenesinden bir mendil geçirerek bağladım; gözlerine ih- tyaten yanımda bulundurduğum bir si- yah gözlüğü taktım. Bu suretle şekli biraz değişti Kapıda bekliyen Süleyman Remzi beye Utihak ettik. İkimiz Ahmed Rıza beyi aramıza aldık. Babüi'den Ye- şildirek, Süleymaniye, Bordoğan kemeri yolile ve bir çok tehlikeler atlatarak Vez- necllerde Ali Cemal beyin evine vardık. eden askerlerin Ahmed Kıza beşi öldürmek istediklerini bildiğimizden tiğimiz yollarda çok dikkatli ve her ba- rekete mukabele edecek vaziyet almıştık. Biz bu yolu katederken asiler Ahmed Rı- za beye benzeterek Nazım paşayı öldür- müşlerdi. AN Cemal beyin evinde İsyanı söndür- mek için elde kuvvet kalmadığı görülün- ce asilere ülemayı sevk etmek münasib görüldü. Hocaları harekete getirmek için Fatihe gittim, Hoca Halis efendiyi bul- dum ve maksadı anlattım. O da yirmiden fazla hocayı etrafına topladı. Bu hocalar Harbiye Nezaretinde Mahmud Muhtar paşa idaresinde kalıp daha isyana iştirak etmemiş olan askerlere - asilere iltihak- larına meydan vermemek için - nasihat etmek üzere yola çıktılar. Babama bahriye askerleri üzerindeki nüfuzundan istifade edilmek için Tersa- neye gitmesi muvafık olacağını söyledim. Babam hemen gitti ve bahriyetileri isya- nâ iştirak ettirmemeğe muvaffak oldu. Yalnız bu aralık Abdülhamide giden bir takım askerler bahriye zabitlerinden Ali Kabuli beyi Abdülhamidin o pencereden bakarak ilhamı ile parça, parça et- mişlerdi; bu hareketi seyreden Abdülha- mid isteseydi askeri teşci etmez ve bu biçareyi öldürtmezdi. Bu hal Abdülhami- din bu isyanda âmli ve hâkim olduğunu gösterir. Hoca Halis efendi .ve arkadaşları Har- biye Nezaretine vardıkları zaman ben de vari müfrezesi geldi Mahmud Muhtar paşa biraz kuvvelii bir azm ve irade gös- tererek isyana iştirmk etmiyen bu süva- rilerin kumandasını bizzat ele alsaydı is- yan belki mevzii kalırdı. Her nedense bunu yapmadı. Ancak o gün Mahmud Muhtar paşanın isyandan çok elem ve teessür duyduğunu söylemeği vazife bil- Ma Nozaretinde yapılacak iş kal- gençlik heyecanı ve ifa olduğunu gördüm, Ali Cemal beyin evine döndüm. Variyeti arkadaşlara izah ettim, O geceyi orada geçirdik. Üstad Fatin efendi meşrutiyet inklâ- bından evvel ve Abdülhamidin hafiyelik usulü en ziyade şiddetlendiği günlerde İstanbulda İttihad ve Terakki teşkilâtını idare oedenlerdendi. Fakat inkılâbdan (Devam 11 nci sahifede)