| İl Bahife 4 AKŞAM l 13 Teşrinisani 1938 — | Üniversitelilerin asil heyecanı Yüksek tahsil gençliği dün konferans salonunda .. .. se üçüncü defa toplanarak ATATÜRK'ün /hatırasını taziz etti “Kalbimizde ATA'nın aşkı, başımızda Onun vefakâr yoldaşı, saçlarının her teli vatan ve millet davalarında ağaran İsmet İnönü ile yürüdüğümüz yolda yeni zaferlere ve muvaffakıyetlere doğru hızla gideceğimize hepimiz inanıyoruz.,, Dün üçüncü defa olarak Üniversite konferans salonunda toplanan yük- sek tahsil gençliği Büyük Atanm öl. mez hatırasını yeniden taziz ve onun gençliğe emanet ettiği göz kamaş- tırncı eseri nesilden nesile ebediyete kadar ulaştırmaya bir kere daha and içti. Bütün bir milletin kalbine misli as- Iâ görülmemiş bir sevgi hâlesile yer- leştikten sonra fani dünyadan çekilip giden Büyük Önderin ölmesine bir türlü ran olmıyan gençlik derin iz- tarâbını bağrına gömerek elele vermiş bir kütle halinde tekrar ondan bah- setmek, onun İsmini ve eserini anmak ihtiyacile konferans salonuna toplan- mişli. Üniversite salonu huncahınç dolu, bahçeler dolu, buraya gelen yollar baştan başa dolu idi. Üç gündenberi yaş döken gözler daha kurumamış, üç gündenberi çehreleri bürüyen ma- tem henüz silinmemiş, bilâkis art- maştı. Kürsüye gelen rektör titreyen bir sesle şöyle söze başladı: «Atatürkü kaybettiğimizin üçüncü günündeyiz. Atatürkün acısile Üni- versite üçüncü defa olarak toplanı- yor. Onu kaybetmekten duyduğumuz derin acı, yüreğimizde açtığı yara İle her an daha fazla sızlamaktadır. Ge- çen her gün onu kaybetmekle nasıl büyük bir şey kaybettiğimizi daha fazla, daha iyi anlatıyor... «Atatürk mil ir kahramandı, bir 'Türk ulusu idi, bütün Türklerin ye- tiştiği Türk ilinde yetişenlerin en bü- yüğü idi... ün dünya bugün onun büyük- önünde, eserinin büyüklüğü önünde hürmet ve hayranlıkla eğili- yor... «Biz burada bir kere daha onun önünde eğilelim.» Bütün bazlar öne eğildi. Hazin bir süküt dakikası yaşandı. Rektörden sonra tarih doçenti B. Enver Ziya kürsüye geldi. Yirmi yıl evvelden, 1918 den başlıyarak Ata. türkün inkılâplarını tarih sırasile an- lattı, Türk tarihinin en parlak şan ve şereflerle dolu yapraklarını vakur bir eda ile çevirdi. Ve en nihayet; «Kardeşlerim, dedi, kalbimizde Ata. nın aşkı, başımızda onun vefakâr yol- daşı, saçlarının her teli vatan ve mil. let davalarında ağaran İsmet İnönü uçsuz, bucaksız fezanın en uzak de- | rinliklerinde öyle müazzam ve aydın- lık yıldızlar vardır ki bunların cisim- leri şaşmaz tabiat kanunlarının tesi- rile sönseler bile ezelden gelen ışıkla- rı bizi ebede kadar aydınlatır. İşte Atatürk Türk fezasının böyle muaz- zam ve parlak yıldızıdır... «Muazzam âbidelerin haşmeti uzak- tan tebarüz ettiği gibi Atatürk dehâ- sının azameti de vakayiin eskimesi ve bu suretle uzaklaşması neticesinde bütün şaşaasile tebarüz etmektedir. İşte Atatürkün bizim torunlarımız na- zarında ve dünya tarihindeki yeri, ! uzaktan ihtişamı artan muazzam ve le yürüdüğümüz yolda yeni zaferlere | ve muvaffakıyetlere doğru hızla gide- ceğimize, hepimiz inanıyoruz, hepimiz inanıyoruz ki Türkiye Cümhuriyeti Atamızın dediği gibi mesud, muvaf- fak, muzaffer ve ilelebed payidar ola- caktır.» Medeniye doçenti doktor Hıfzı Vel- det heybetli bir âbide olacaktır.» Hıfzı Veldet büyük inkılâpçının mil. letimizin içtimai bünyesinde vücude getirdiği derin tahavvülleri teker te- ker izah ediyor, asırlara sığmıyacak inkılâpları yirmi sene gibi kısa bir zaman parçasına sığdırmak hârikası- nı gösteren Mağlüb Olmak Adamın kıymetli sözlerinden parçalar nakledi- yor: O, Türkün en olduğunu anlatırken demişti ki: «Bütün dünyanın milletle- rini tanırım ve bu muarefem harp sahalarında olmuştur, ateş altında olmuştur, ölüm ! karşısında olmuştur. Yemin ile temin ederim ki bizim mil. letimizin kuvvei maneviyesi bütün milletlerin kuvvei ma- neviyesir'a pek çok fevkinde. | pe va Üniversiteliler hatipleri dinliyorlar şunu söylemişti: «Benim için en büyük mü- kâfat milletimin en ufak bir takdir ve iltifatıdır.» Atatürk dalma milletin iradesini tahakkuk ettirdiğini söyler, hiç bir hâdiseden vesilet iftihar çıkarmaz, gurur nedir bilmez bir adamdı. Dai- ma şunları söylerdi: «Bende fazla bir teşebbüs görülürse bu, benim değil milletin muhassalasından çı- kan bir teşebbüstür.» «Varlığımızı, istiklâlimizi kurtaran bütün efal ve hare- kât milletin müşterek fikri- nin, arzusunun, azminin yük- sek teceliyatından başka bir şey değildir.» Türk tarihine altın harflerle geçen bu sözleri genç nesil vecd içinde din. liyor, vakarla kalbine nakşediyor. Üni- versite gençliğinin hissiyatına tercü- man olan hatip sözlerini şu cümlelerle bitiriyor: «Atatürk, sen bize en ağır ve müş- İ kil şartlar altında çalışma nümunesi verdin. Yorulmak bilmez bir çalışma- nın timsali oldun. Senin evlâdların olan bizler de çalışacağız durmadan, bıkmadan, yorulmadan çalışacağız... Açtığın medeniyet şehrahında yürüye- ceğiz. Bu yolculukta dayanağımız bü- yük Türk milleti ve ilham kaynağı- Yine bir gün, zaferlerine yeni bir | İ zafer ilâve ettiği bir anda kendisini | çılgınca 'alkışlıyan halkın karşısında | İ ler sıra ile kürsüye gelmeğe başladı- Bundan sonra hukuk başlangıcı ve felsefesi doçenti B. Yavuz ihtisasları- nı anlatarak teessür ve heyecanını İfade etti. Bunu mülteakib talebe- lar. Tıp fakültesi Lalebelerinden B. Cengiz acılarını anlatırken göz yaş- larını tutamadı. Edebiyat fakültesi talebelerinden bâyah Lille bir arka daşının Atatürk için yazdığı şiiri he- yecandan titriyerek, hazin bir sesle okudu. Tıp fakültesinden B. Fahri kı- sa bir hitabe yaptı. Edebiyat fakülte. sinden bayan Behice ve Nazike kimya son sınıfından bayan Pakize Atatürkün ölümü Üzerine yazılmış hazin şürler okudular. En sevgili adamın vücudü- “Muazzam âbidelerin haşmeti uzaktan tebarüz ettiği gibi Atatürk dehasının azameti de vakayiin uzaklaşması neticesinde bütün şaşaasile tebarüz etmektedir. Atatürk bizim için ihtişamı uzaktan artan muazzam ve heybetli bir âbide olacaktır.,, nün toprağa intikal etmesi hakikatini derin derin hatırlatan şiirler yeniden göz yaşlarının dökülmesine sebeb ol- dular, 'B. Abdülkadir Karahan isminde bir talebenin yaşlı gözlerle kürsüye çıkıp tehassüslerini ifade ederken söyledi- ği acıklı sözler esasen taşmış olan göz yaşlarına hıçkırıklar ilâvesine sebeb oldu. Bütün gençlik Atasının, babası. nm arkasından hüngür hüngür ağlı. yordu. Salon bir anda hıçkiriklarla dolup taştı. Zaptedilemiyen göz yaşları men diller içine hapsedilmeğe çalışılırken hukuk talebesinden (Dayan Halim Oruz tarafından Okur heyecanlı şiir salonu kaplıyan asil teessürü büs- bütün arttırdı. Bu aralık kürsüye bir genç çıktı. Elinde Atatürkün gençliğe hitabesi vardı. Onu vakur bir eda ile ağır ağır okumaya başladı: Ey Türk geni birinci vazifen... Ve bir anda a kalkan bütün gençlik ağlaşarak, yaş! fa kat metin bi: Atatürkün eşsi: da şu ses yükseldi Atam müsterih ol, and içi- yoruz, gelecek nesillerde and içecekler, Türk gençli- ğine bıraktığın emaneti ka- nımızın son damlasına kadar muhafaza ve müdafaa ede- ceğiz. Birden geniş konferans salonu yüz- lerce ağızdan bir anda çıkan şu tek kelime ile sarsıldı: Edeceğiz! Üniversiteliler ağır ağır dağıldılar, Şevket Rado