HEK! IM ÖĞÜTLERİ Doktor gözile şimal memleketleri Kopenhag civarında meşhur «Fredriksborg» şatosu, sun'i göl ve bahçesi Hollanda Kadın hekimleri cemiyeti, 50 nci yıldönümünü kutlamak için, dünya harbi dolayısile 1912 denberi mm Uluslararası Ginekolo- gi kongresini Amsterdamda içtimaa davet etmişti 26 senedenberi ilk de- fa toplanacak olan böyle mühim bir kongrede bulunmak istiyordum. Hol- landalıların vaki olan davetini kabul eğerek, (Türkiye Ginekologi Cemi- yet) i namına kurullaya iştirak et- mek üzere, Amsterdama hareket et- tim, Kongre 4 gün sürdü; ve 35 millete mensup 644 kadın hekimi bulundu. Kurultayda esas mevzulara dair oku» nan üç rapordan başka, serbes mev- zu üzerine birçok tebliğler yapıldı. Bunlar arasında ben de (on üç sene- denberi doğum ameliyelerinde katar ni iptali his ile aldığım iyi neticeler) isimli 600 vaka üzerine istinad eden bir tebliğ yaptım. Gerek 4 gün okunan raporları ve verilen konferansları dinlemek, ge- rek bizzat tebliğde bulunmak ve bu- nu hazırlamak neticesi epeyce yorul- muştum. Dinlenmeye ihtiyacım var- dı. Bunu seyahat etmek ve yeni mem- leketler görmekle temin edebileceği- me kani idim. Şimdiye kadar yaptı- gum müteaddid seyahatler esnasında, Avrupanın merkezi kısmını, İngiltere de dahil olmak üzere garb memleket lerini, keza cenubunu ve Balkanları görmüştüm. Binaenaleyh buralarda tekrar dolaşmak benim için büyük bir zevk olmıyacaktı. Avrupanın gör- mediğim yerleri, şimal memleketleri idi, Bu itibarla seyahatimi şimale doğru uzatmayı düşündüm, Esasen böyle bir seyahati ötedenberi tasar- #yordum. ... Amsterdama hareket etmeden ev- vel, İstanbuldaki seyahat acentelerin- den şimal memleketlerine dair kâfi izahat alamamıştım. Keza Amster- damdan ilerisi için bilet almak İm- kânı da olmamıştı. Yapılan tavsiye- ler üzerine Hollandadan Berline dön- düm. Burada şimal memleketlerile, gece yarısı güneşi hakkında lüzumlu malümatı aldım; ve Kopenhaga, Os- lo, Stokholm'a gidip gelme biletleri- mi tedarik ettim. On iki saatlik güzel, rahat bir tren bulunan ve Danimarkanın Rivlera- sını teşkil eden (Helsingör) ve (Bel- levue) büyük plâjlarını, keza tarihi kıymetleri olan (Frederiksborg) ve diğer muhtelif şato ve sarayları gez- dim, Bizim Boğaziçini andıran, onun kadar güzel ve birbirine yakın olan Danimarka ve İsveç sahillerini gör- düm, Buralarda en enteresan cihet, Danimarkalıların vaktile İsveç hü- cumlarını durdurmak ve memleketi düşmana karşı müdafaa için yaptık. ları istihkâmlar idi, Kopenhagda üniversiteyi ve bu arada Prof. Hauch'ın idaresindeki ka- dınlar seririyatı İle ebeler mektebini ve Prof, minin DİREĞİ 2 DEİL MİLERİRİMLİİLLİLY İRİ EYİ ginekologi kik niğini ziyaret ettim, Her iki üstat ta- rafından iyi kabul gördüm. “Hattâ Prof. Hauch, sırf bana göslermek için kendisine aid bir prosede ile, akıl hastası bir kadına störilisatlon (ki- Sırlaştırma) ameliyesi yaptı, Danimarka . kraliçesina iki defa mühim ameliyatlar yapan Hartman- n'ın çalıştığı (St. Lucas Stiftung), Kopenhag ve Danimarkanın en mo- dern hastanelerinden birisidir. Biz- zat Hartmann'ın delğletile gezdiğim bu hastanede büyük bir intizam, fev- kalâde temizlik ve hastalara Azami ihtimamla bakıldığını gördüm. Geçen sene Alman Ginekologi kon- gresinde tanışıp dost olduğum Dani- markalı Dr. Heibergin rehberliği ile Kopenhagın Belediye hastanesini geadim. Meslekdaşım: (Bu hastane şehrin en eski sıhhi müessesesidir!) dediği zaman hayret ettim. Filhaki- ka bina haricen modern stilde inşa edilmiş değildi, Fakat içerisi o kadar güzel, temiz ve o derece modernize edilmişti ki, insan bunun on seneden fazla eski olduğuna inanamiyordu. Ameliyathanelerile, cerrahi mobilye ve Âletleri tamamile yeni ve asri İdi. Esasen Kopenhagda polisler güzel ve her daim ütülü elbiselerile bir prens kadar, tramvay kondüktörleri mun- tazam kostüm ve beyaz eldivenlerile bir saray nazırı gibi, lokanta garsun- ları yepyeni fraklarile bir banka di- rektörü derecesinde, sebzeci kadınlar da lekesiz beyaz gömleklerile bir dok- tor kadar temiz ve şık görünüyorlar, Tababet âlemince meşhur olan, ve Danimarkalılar tarafından Kopen- haglı kâşif Finsen (1860-1904) in is- mine izafeten (Finseninstitut) deni- len ve inşaatı geçen sene Ağustosun- da biten (Kanser Enstitü) sü, payr törü, operatör ginekolog Dr. Chewitz'- dir. Enstitünün 3,5 gram Radium'u ve derin tedavi için 13 Röntgen ciha- sı vardır. Bu apareylerin hepsi, her gün çalışıp aynı zamanda 13 hastayı birden tedavi ediyor. Rahim kanser- lerinin Radium tedavisinde, daha zi- yade lokalterapiyi tercih ediyorlar. Birinci ve ikinci derecedeki unkura- him kanserlerinde, hastanın hazne retiçlerins ve icabına göre, rahmi içersine 120 miligram Radium ko- yup, 20 saat bırakıyorlar. On günlük istirahatten sonra, aynı tozu tekrar tatbik ediyorlar; ve bu suretle tedavi bitiyor. Şayet kanser ilerlemiş ve üçüncü, dördüncü devrede ise, ayr ca Röntgenoterapi yapıyorlar, Rönt- gen tedavisi, her gün tatbik edilmek şartile, bir hafta sürüyor. ... Kopenhagda, tam şehrin ortasında güzel bir eğlence ve neşe yeri vardır: «Tivoli» denilen ve büyük bir park- tan ibaret olan bu yerde, lünapark sisteminde bir çok tesisat vücude ge- tirilmiştir. Ufak bir dühuliye muka- bilinde buraya girenler, bir çok var- yete numaralarından, güzel ve zen- gin revülerden, mükemmel konser. lerden, heyecanlı akrobat oyunların- dan tutunuz da, su üzerinde elekirik- Wi motörlerle gezmelere, havada tay- yarelerle uçmağa, müteaddid tali Ankara caddesi| £sk! zamanlar: On dördüncü Lüi ve Türkiye Dün sebat Gil itibaren toprak tesviyesine başlandı Ankara ve Babıâli caddelerindeki havagazı, telefon, elektrik ve Terkos SU şebekelerinin caddenin yeni vazi- yetine göre mevkileri değiştirildiği için, artik caddenin asfalt olarak in- şasına hiçbir mani kalmamış ve dün sabahtan itiberen caddenin toprak tesviyesine başlanmıştır. Toprak tes- viyesi birkaç gün sürecek, ondan son- ra caddenin Türbeden Nafla dairesi önüne kadar olan kısmı asfalt olarak inşa edilecektir. Caddenin elt kısmın- daki kabloların da yerleri değiştiril- dikten sonra yokuş kısımları parke olarak inşa edilecektir. Beyoğlu tarafına gelince: Belediye, Şişhane yokuşile Tozkoparan arasını ilk önce inşa elmeği münasip gördü- günden, bir müddettenberi burada yaya kaldırıma istinad teşkil edecek duvar yapılmaktadır. Duvar bugün- lerde ikmal edildikten sonra burada da asfalt t inşanla | başlanacaktır. Izmir Halkevi 150 bin liraya yeni bir bina yaptırılacak İzmir (Akşam) — İzmir Halkevi binası küçük ve dar OİMĞMI için Hal- kevinin dokuz kolunun tam mâna- sile faaliyetine kâfi bir saha teşkil edememektedir. Bunu takdir eden vali ve Parti başkanımız B. Fazlı Gü- leç, İzmire lâyık ve bütün Kolların faaliyetine müsaid büyük bir Halke- vi binası inşa ettirmeğe karar vermiş ve bu mühim eserin plânını mütehas- sıslara hazırlatmak için işe başlar mıştır. Şimdi mütehaşsıslar, bu mü- him eserin üzerinde çalışmaktadır. lar. Yeni Halkevi binası 150,900 liraya inşa ettirilecektir. Bu para, kısmen vilâyet bütçesinden verilmekle bera- ber, Parti genel sekreterliğinin yar- dımı da istenecektir. Yeni Halkevinin Cümhuriyet meydanı civarında inşa ettirilmesi muvafık görülmüştür. Amerika madeni yağlarla parlatılmış üzümlerin gir- mesini yasak etti İzmir (Akşam) — Nevyork 'Türko- fis şubesinden İzmir Türkofisine ge- len bir telgrafta Amerika hükümeti- nin madeni yağlarla parlatılmış üzümlerin Amerika memleketlerine idhalini yasak ettiğini bildirmiştir. İzmir Tükofis müdürlüğü bu muhim mesele hakkında ihracatçılarımızın nazarı dikkatlerini celbetmiştir. Türk Maarif cemiyeti İzmir- de bir lise açıyor İzmir (Akşam) — Türk Maarif ce- miyeti, İzmirde tam devreli bir lise e İz- muktadir öğretmenlerden e tasdik için vi- lâyetten Kültür Bakanlığına gönde- rilmiştir. Tasdik ve iade edilince yeni lise derhal açılacaklır, Türk Maarif cemiyeti İzmir mümessilliği, bunun için Karantinada bir bina kiralamış- tar. Edirnede bağcılık ilerliyor Edirne (Akşam) — Edirne bölge- sinde bağcılık gün geçtikçe inkişaf etmekte ve yeni yeni bağlıklar tesis olunmaktadır, Geçen yıl olduğu gibi bu yılda eTivolis nin yanında yalnız Dani- markanın değil, bütün İskandinavya memleketlerinin en büyük ve en muh- teşem restoranı (Wivex) vardır, Bu- radaki dekorasyon, ihtişam ve servis. teki fevkalâdelik görülecek şeydir. Masaların üzerindeki ayaklı ipek bay- raklardan, bura müdaviminin Danf- markalılardan ziyade ecnebilerden ve hususile Amerikalılarla İngiliz ve İs- veçlilerden ibaret olduğu görülüyor- du, İki büyük orkestra, güzel parça- lar çalmak suretile, yemek yiyenlerin bedii zevklerini de tatmin ediyordu, Dr. Ahmed Anm Onur “Türkler kral birinci Fransua zama- nındanberi yüz sene içinde defaatle Fransaya dar vakitlerde imdad edip değerli yardımlarda bulunmuş iken papaslar elinde tahsil ve terbiye gö- rerek kaba katoliklik taassubu ve eh- Hselip zihniyeti ile yetişmiş olan kral on dördüncü Lüi bu hususiyet hali ve hissiystı icabalından olarak «Müs- lümanlarla» mücahede edip sevap ka- zanmak sevdasını kapılarak devlet ve memleketinin düşmanlarına, Fransa- nın kıymetli dostu ve eski müttefiki olan Türklere karşı, muavenetlerde bulunmaktan çekinmemiştir. O asırdaki mütcastıp Fransa diplo- malları da eskidenberi Türkiye dost- luğuna verilen ehemmiyeti ve kıymeti istiksar ediyorlardı. Hem mezhepleri olan Lehliler ile İsveçlilerin ve pro. testanların icabında Türklerden ziya- de imparatoru işgal edecekleri kanaa- tinde idiler. Kralın ehlisalip zihniye- tine kuvvet veren o Lürlü nazariyele- rin tesiri ile on dördüncü Lüi Giridde bizim ile harp eden Venediklilere gö- nüllü efrad gönderiyordu. Kandiye kumandanlığını xadegindan Sent Anrde Meonbron deruhte etti. Kral Papaya, Nemse imparatoruna ve Ve- aley- nedik cümhuriyetine Türkler hine bir ittifakı mukaddes akdini lif etti, Bu tasavvur fiile gelmedi ise de iki sene sonra imparator Leopold bizimle muharebeye tutuşunca (1661) ve din namına Fransadan istimdad edince kral kont dö Kolinyi kumanda. sında altı bin mevcutlu bir gönüllü müfrezesi yolladı. Zadegânın ileri ge- lenlerinin başlıcaları da başkaca im- paratorun imdadına koştular. Kral oğ- Tunu henüz silâh kullanacak yaşta bu- Tunmamasından dolayı bu gönüllüle- re katarak gazaya gönderemediği için teessüf izhar ediyordu. O devirde Akdenizde korsanlık ile Türkleri mslen ve canen izrar etmek ehlisalipvari ve sevaplı bir nevi gaza hükmüne girmişti. Bu gazaya iştirak eden Malta şövslyelerinin çoğu Fran- sa zadegini idi. Korsan gömilerinin çoğu Fransalı zenginlerin malı idi. Kral kendisine mesuliyet gelmemesi için gemilere Fransız bayrağı çektir. mezdi. Türkiye ile sulh üzere olmıyan meselâ papanın veya bazı İtalya hü- kümdarlarının sancaklarını çektirir. di. Bu korsan gemileri fırsat bulunca Türkiye sahillerini vurup yağma eder- lerdi. Gasbettikleri şeyleri ve yakalıya- bildikleri kimseleri esir edip Mattada ve Livurnada satarlardı. Fidye ver- miyen güçlü kuvvebii esirleri Tolon tersanesine götürüp (kadırgalarda hamlacılıkta kullanırlardı. Krsatlar Cezayir sahilinde Cicili nim zap- tettikleri gibi Juzvit ve Kapusi papas- ları ve misyonerleri hıristiyan tebaa- mızı izlâl ve tahrik ediyorlardı. Bu hallere devletimizin sabri kalmadı. viri mesabesindeki meşhur Kolber akıl | gayet kârlı olan şark ticaretini can. landırmağı krula ehemmiyetle tavsıye etti, Kolberin emeli Türkleri tatlılıkls kullamp onların muvafakatı ile Şarkı aksa mâl ve eşyasını Bahriahmer v Süveyş tarıkile İskenderiyeye çekip oradan da münhasıran Fransız gemi- deri ile Avrupaya nskletmek büyük Ümidbumu yolundan daha kısa oldu- ğundan nakliye masrafı daha ehvene olacaktı. Hasılı Kolber kralı ikna edip muahedğeleri bazı imtiyazlar ilâvesile tecdid etmek ve kendi projesini yürüt- mek üzere İstanbula zadeyâindan Lahe Wantleyi elçilikle gönderdi ise de Vant- Je Babığliye söz geçireniedi. İstedikleri peylerin bir kısıhı da hukukumuza do- kunuyordu. Diğer taraftan Fransız korsanları "Türkiye sahillerine ve gemilerine ta- arruza devam ediyorlardı. Giride Fran- sadan muttasıl gönüllüler taşınıyordu. Venedik ordusunda Venediklilerden ziyade Fransiz birikmişti. Kral Vene- diklilerin feryadına dayanamıyarak Giride dük dö Noay'ın kumandası al- tanda daha yedi bin asker ve dük dö Bosfor kumandasında bir donanma gönderimiş idi. Asker Ümerasından Fransua dö Göyad'de zadegân evlâ- dından üçyüz kadar gönüllü toplayıp Bofor'u takip eylemişti. Fakat bu gü- zide Fransız gönüllüleri muvaffak ola- madılar. Dük dö PRofor Giride vüsu- lünden üç ay sonra şiddetli bir hücum ile Türkleri ezmeğe kasdetti isede münhezim oldu, maiyetindeki efradın çoğile beraber telef oldu. Dük dö Noay da Türkler ile başa çıkamıyacağını an- layıp götürdükleri «mücahidlersden sağ kalanları alıp götürdü. Marsilyaya can atfı. Artik ondan sonra da Vene- dikliler mükavemelte âciz kalarak kadar uzun zaman dayanabildiğini sormuştu. Malino cevabında «On dör- düncü Lâl bize Türkiyeye harp ilân edeceğini kaviyyen vadelmiş idi. Onun için ümide düşüp müdafaada sebat et. tik» demişti, Salih Münir Çorlu Mütekald büyük ciçi Bir köylü zeytin toplarken düşerek öldü İzmir (Akşam) — Çeşme kazası- nın Alaçatı nahiyesinde Karaköyde karısı ile birlikte bir zeytin ağacm- dan zeytin toplyan İbrahim oğlu Mustafa Ok, ağaçtan beyni üzerine yere düşmüş ve ağır surette yarala- narak bir müddet sonra ölmüştür. Bir tramvay bir otomobile çarptı Vatman Basrinin idaresindeki tram- vay arabası, Fatihten Edirnekapıya gilmekte iken, Malta çarşısı sokağın- dan caddeye çikmakta olan B, Âmilin Polis, vatman hakkında icab eden hı olmıyacağını anlattı ve Fransa için | kanuni takibatta bulunmaktadır. e Kyle e ek lanan Somali seli Kırşehir (Akşam) — Kuşehirde Cümhuriyet bayramı ayni zamanda bis imar bayranı olmuştur. Yukarıki Klişede vali B, Mithat Saylam, İrususi mü Syyalarıla, bakici Here ee Ortaköy Şifa Yurdu sahib ve başhekimi hasebe binasının temelini atarken görünüyor.