Posta müvezzilrine düşman boğalar ! İngilterenin şimal kısmı İskoçya dağlık ve meralık bir yerdir. Herkesin ineği ve öküzü vardır. Dağlarda ve kırlarda serbes gezen ve otlayan bu mahlüklar posta müvezzilerine sinir- Jenmekte imişler. Son günlerde bir hayli boğa ve to- Sun postacıları kovalamıştır. Canla- rını güçbelâ kurtaran postacılar sırt- Jerindaki ağır yük. yetişmiyormuş gibi bir de boğa ve tosun ile uğraş- mak mecburiyetinde kalmalarına ta- hammul edemiyerek şikâyette bulun» muşlardır, İngiltere postacılar ittihadı bunu büyük bir mesele yapmıştır. Nihayet hükümet şiddetli tedbirler almışlır, Bu tedbirlere dair İngilterenin resmi ceridesinde bu ilân neşredilmiştir: «Boğaların ve öküzlerin başıboş bırakılmasını esasen memleketin mev- cut kanunları halkın selâmet ve ha- yatını korumak için menetmiştir. Bundan sonra posta memurları ken- dilerini korumak. için icab eden ha- rekette serbes olacaklardır.» Bu ilândan sonra posta memurla- rma, silâh verilerek kendilerini kova- layan boğa ve öküzlere karşı (silâh kullanacaklardır. İskoçya halkı bu ilândan endişe ederek boğalarını başıboş bırakma- mağa başlamışlardır. Londra şehremininin masrafları İngiliz imparatorluğunun merkezi ve dokuz milyon nüfusu bulunduğun- dan dünyanın en büyük şehri olan Londrada şehremini (Lord Mayor) olmak İngilizlerin nazarında en ş€- refli bir vazifedir. Bu büyük şehir bir çok beledi da- irelere taksim olunduğundan 29 be- lediye reisi vardır. Fakat City deni- len asıl Londranın şehremini İngilte- Tenin muazzam payıtahtının ananeyi mümessili sayılmaktadır, Belediye reislerinin vazife müddeti kısadır, Lâkin bunlar çok yüksek ma- aş alırlar. Asıl Londrada Clty Lord Mayorunun maaşı 10,000 İngiliz lira- #ıdır. Bundan başka sırmalı elbisesi ve altın yemek takımının sigortası gibi muhtelif ve müteferri masraflar için de ayrı tahsisat alırlar. Lâkin belediye reisinin mesarifi de | pek çoktur. O kadar çoktur ki aldığı maaş ve tahsisatın üzerine kendi ce- binden Iâakal iki üç mislini ilâve eder. Binaenaleyh Londra şehremini ol- mak ancak milyonerlerin işidir, Ban- kada istediği kadar çekecek parası bulunmuyan şehremini olamaz. Masrafların ucu bucağı yoktur, Şehremini ziyafet üzerine ziyafet ve- rir, Devletin ve milletin hususi gün- leri ve bayramlar ve Londraya gelen muteber misafirler şehreminine sonu gelmez masraflara sebeb olur. Lordra şehremini olmak zenginler için bile bir yıkımdır. Maahaza bu şerefli ve parlak makam ve nam son derecede cazib olduğundan parasına güvenen marüf simalar şehremini ol- mak için aralarında adelâ yarış ya- parlar, Londranın bu sene yeni tayin edilen Lord Mayoru sir Frak Bowter- dir, Bir tashih Cumhuriyet (o refikimizin dünkü Daşmakalesinde Nadir Nadi: «Muhiddin Üstündağ makamına intihapla gelmiştir» diyordu. İstanbulda Belediye telsleri indi. hapla makamlarına gelmezler. Mu- hiddin Üstündağ mansuptur. Bele- diye reisliğine intihap edilmemiş, tayin edilmiştir. Cumhuriyetin. genç baş muharririnin bu zühulünü dü- zeltiriz, Garib bir evlenme davası Evlendiği kızın yerine | kanbur ablası selmiş! Güvey : “Ben bununla evlenmedim,, diyor, diğer taraf aksini iddia ediyor Asliye altıncı hukuk mahkemesin- de başlıyan garip bir evlenme ve bo- Şanma davasına dün devam edilmiş- tir, Bu celsede davacı İhsan adında- ki genç, kendisinin bundan bir müd- det evvel Fatma adında güzsi bir kız- la tanışıp nişanlandığını ve bir hafta sonra da nikâh dairesinde nikâhları kıyıldığını söylemiştir. Davacının iddiasına göre nikâh merasiminden sonra eve gittikleri Za- man Fatma ortadan kaybolmuş ve kızkardeşi Hâcer adındaki kanbur ve topui bir kız İhsanın yanına gel miş ve: — Ben senin karınım. Demiştir, Bunun üzerine İhsan İti- raz etmişse de evdekiler dinlememiş- ler ve nikâh dairesinde kendisile ev- lenen Fatma ğil Hâcer olduğunu | iddia etmişlerdir, Evlenme da'resinin kayıdlarında da Hâcerin imzası bu- lunmaktadır, Nihayet iş mahkemeye intikal et- miş ve mahkeme İhsanın her ay Hâ- cere 13 lira nafaka vermesine karar vermiştir. İhsan buna da itiraz ederek evlen- me dairesinde Fatmanın ablası Hâ- cere aid fotoğrafsız nüfus tezkeresini göstererek deftere ablasının imzasını ... KANSIZLIK koyduğunu ve bu suretle sahtekârlık yaptığını ileri sürmüş ve Fatma ile henüz evlenmeden evvel kızın kendi- sine gönderdiği 15 kadar mektubu mahkemeye -vermiştir. - Karşı taraf ise iddialarında israrla İhsanın Hâ- cerle evlendiğini ileri sürmektedirler. Mahkeme evrakı tedkik ederek kara- rını vermek üzere mubakemeyi baş- ka güne bırakmıştır. Bir çocuk attığı taşla bir kadını yaraladı Fenerde Ali isminde bir çocuk attı- fı bir taşla, kırk beş yaşlarında Ay- şe isminde bir kadını gözünden ya- ralamıştır, Bayan Ayşe hastaneye kaldırılmış, Ali hakkında kanuni ta» kibata girişilmiştir. NOVOTNİ LOKANTA ve BİRAHANESİ Mayestro MEHMED ZORLU ida- rTesinde ve Macar KADIN san'atkârlarından mürekkep HALAZS Orkestrası — Eğlence * Ne: Nörasteni, zallyet ve Chlorose Ea mantakıp olmas teripelimişür. SIROP DESCHLENS, PARIS ve | saz ıs | yakmak imkânları da çoğalacaktır, “olan bir ada vardır Hindi Okyanusu- f” nun garbinde, Ma. dagaskar adası ci. varında Dauriee &- dında bir ada var- dır. Eskiden Tran- sanın, şimdi İngilterenin elinde olan bu ada son derecede zengindir. Nüfu- su 386,000 kadardır. Maurice adası ci- varında da denizciler için meşhur bir küçük ada vardır. Frigate yani Firka- teyn adını taşıyan bu ada mercanlar- dan müteşekkil muazzam bir blok teşkil etmektedir. Üzerinde nebalat bulurmıyan yegâne mercan adasıdır. ingiltere Bahriye Nezareti, Hind Okyanusunda işliyen vapurların kap- tanlarına uzaktan malüm olân bu ada- nın sahih bir surette mesaha edilme. sine lüzum görmüş ve buraya bir bah- ri mesaha mühendisi göndermiştir. Mühendise martı gübresi guano top- uyan birkaç tacir refakat etmşitir. Mühendis ile gübre tacirlerini getiren gemi çok açıklarda demirlemiştir. Mühendis ile arkadaşlarını karaya çıkaran fllka, adada barınması güç ol- duğundan gemiye dönmüştür. Mühen» dis İle arkadaşları adaya sabahleyin çıkmışlardı. Bülün gün her tarafı gez- mişler ve köstebök delikleri gibi garip oyuklardan başka adada bir fevkalâde- lik görmemişlerdir. Mühendis ve arka- daşları birkaç gece burada kalacaklar. dı. Akşam üzeri bir çadır kurmuşlar ve yemeklerini yedikten sonra istira- hata çekilmişlerdir. Ortalık iyice kararmış ve mühendis ile arkadaşları uykuya dalmış iken birdenbire foryadlar işiterek hepsi u- yanmışlar ve silâhlarına sarılmışlar- dır. Çadırdan dışarı uğradıkları Za man karşılarında zifiri karanlıkta binlerce ateşin gözün ışıldadığını ve müthiş mırıltı ve miyavlamalar ile Üzerlerine gelmekte olduklarını deh. şetle görmüşlerdir. Bunlar silâhlarını boşaltmışlar ve tüfeklerinin dipçikle- ri ile etrafa savurmuşlaradır. Filvaki düzünelerce mahlük yere s8. rilmiş ve lâkin diğerlerine korku gel. memiştir. Binlerce hayvan mühendis | ile arkadaşlarına hücum ediyordu. Kışlık sobalar i Kış yaklaştığı için, herkes odun, kömür ve yeni soba almak ve yahud geçen seneden kalma sobasını kurmak suretile hazırlıklar yapıyor. Bir iki se- nedenberi odun ve kömür arasındaki farkları hesap edenler çoğalmıştır. Hü. kümetimizin takip ettiği mahrukat politikasına göre, evlerimizde odun yerine kömür kullanmalıyız. Apartı- manlarda kömür yakmak daha kolay» laşmıştır. Diğer taraftan kaloriferli apartımanların çoğalması da bu me- seleyi kökünden halletmektedir. De mek oluyor ki iktisadi refah arttıkça memleketimizde kaloriferli apartı- | manlar çoğuldıkça odun yerine kömür Son zamanlarda, piyasaya 4 liraya kadar kömür yakan sobaların çıktı- ğını gördüzümüz zaman, gene bu | bahse dönmek mecburiyetinde kaldık. Piyasada çeşid çeşid sobalar vardır. Bu sobaları nulburlar ve en basit kü- çük imalâthaneler bile yapmaktadır. Şimdi halk pek haklı surette tereddüd ediyor. «Acabâ iyi soba hangisidir?» diye... Halkı bu tereddütten kurlarmak icin, sobaları (iplere göre ayırmak ve kontrol etmek lâzımdır. Kömür yak- tığı iddia edilen öyle sobalar vardır ki, içi ateş tuğlası, dışı saçtan yapıl- mışlır. Bu tip soba hiç tecrübe edil. memiştir. Belki dayanır, belki sömi- kok kömürünü yakabilir, ve yahud yas kamaz. Halkı bu tereddütten kurtar. mak için, hükümet piyasaya çıkan 80- baları tiplere göre ayırmalı, ve bun ları aytı ayrı tecrübe ettikten Sonra, satışa çıkarmalıdır. er Hind Okyanusunda yüz İngiltere bahriye nezareti namına adada tedkikata giden fen heyeti kendilerini yabani kedilerden güç kurtarmış ve çok mühim şeyler görmüştür Mühendis hemen bir havali fişeğini jakarak gemiden imdad istemiştir. Vahşi hayvanların kendilerini parça- lıyacağı muhakkak olduğundan arka daşlarına da «haydi denize» diye ba- gırmıştır. İngiliz ve arkadaşları can havli ile kendilerini denize atmışlar ve dalga- ları kolaçlıyarak gemi istikametinde lerlemişlerdir. Vahşi mahlüklar da denize alılarak kendilerini takibe baş- larlar. Fakat İngilizler iyi yüzgeç ol- duklarından hayvanlardan uzaklaş- muşlar ve bu esnada vapurun açtığı projektör ile gemiden görülmüşler ve kurtarılmışlardır. Sabahleyin Mühendis müsellâh tay- falardan mürekkep bir müfreze ile tek- rar adaya gelmiş ve geceki mücadele. nin cereyan ettiği meydanı muâyene etmiştir. Bir de ne görsün? Yerde yüz lerce kedi ölüsü yatıyordu... Bu suret- le adanın valhışileşmiş binlerce kediye hem yurd hem de tuzak olduğunu an. lamışlardır. Birkaç deliğin içine ateş ettikleri zaman içerden gelen mıyavlamalardan her delikte birçok diri kedi bulundu. gunu anlamışlardır. Şimdi mühendis bahri mesaha işini bir tarafa birakarak adayı hayvanat ilmi noktasından tedkik etmektedir: Kedilerin en aşağı 300 mil uzakta bu- lunan en yakın karadan buraya nasıl geldiklerini öğrenmeğe çalışmıştır. Mühendis, civarda kazazede olan bir gemideki kedilerin adaya çıktıklarını ve burada çoğaldıklarını : tahmin et- mektedir. Fakat sayısı on binlere değil yüz binlere çıkan bu kedi ordularının nasıl yaşadıklarına merak etmiş ve ge- miden getirdiği malzeme ile kedilerin giremiyeceği bir kulübeyi adanın hâ- kim bir noktasına kurdurmüuş ve bu» nun içine bir de küçük bir projektör yerleştirmiştir. Kulübenin kalın cam- ları olduğundan kedilerin geceleyin Ticari olan muamelelerie olmi- yanları tefrik etmek bu muamele- lerle tatbik olunacak kanuni ah- kâm noktasından ehemmiyeti ha- izdir, Ticari muâmelâtta Ticaret kanunu ahkâmı cari olduğu halde ticari olmıyan muamelâtta Kanu- nu medeni ve mütemmimi Borçlat kanunu ahkâmı caridir, Ticaret kanunumuz üçüncü fas- lında ne gibi muamelelerin ticari olduğunu göstermiştir. Bir kaç kelime ile hülâsa etmek lâzımgel- se kazanç kasdile yapılan her mu- amele ister tüccar, ister tüccar ol- mıyan bir şahıs tarafından yapıl» mış olsun ticari muameledir, diye- biliriz. Binaenaleyh, bu gibi mua- meleler Ticaret kanunu ahkâmına tâbi olup bunlara dair ihtilâfların halli için Ticaret mahkemesine gi | dilir, Ticaret kanunumuzun 22 nci İ maddesine göre bir tüccarın mua- melâtı âdiyeye taalluku sabit olmi- yan âkid ve borçları muamelâtı ti- cariyedendir. Yani, bir tüccarın her muamelesi evvelâ ticari bir mu- amele imiş gibi ele alınır. Bunun aksi isbat edilirse, o zaman Ticaret kanunu ahkâmı tatbik olunmaz. | Keza bir akit tarafenden yalnız bi- ri için ticari olsa dahi hilâfına ka- nunda sarahat olmadıkça bilçüm- le âkitlerin bü âkitten mütevellit, bonçlari hakkında Ticaret kanunu. ahkâmı tatbik olunur. Ticari muameleler binlerce kediye mesken hayat ve faaliyetlerine de Icrdir. Mühendis hayretle $ müştür: Kediler yüzer yüzer kümeler ederek sahile inmişler ve cezir sile çekilmekte glan suların ıç balıkları tutup tutup yemişlerdir. Çok geçmeden med dalgası 1 inden sular kedileri hep birden ze sürüklemiştir. Fakat yüzmeğe şık oldukarından enginlere sürül kediler küme küme tekrar sahile m ir. 2 Kedilerin gıdası yalnız balık deği dir. Deniz kaplumbağaları yumurt? . mak için adaya çikmaktadirler, leroe kedi pusu kurup birden! lumbağaların üzerine hücum eğ, bunları da yemektedir. Filvaki kaplumbağalar kalın ve sert dişli olduklarından keri müdafaa ederken hayli kediyi öldürüs yorlar. Fakat yüz binlerce kedi ile bâ- şa çıkamayıp nihayet mağlüp oluyor lar, Yabani kedilerin balık ve kaplı ğü ve marti kuşları ile iktifa etm adaya çıkan bihaber gemlcileri d burada geceledikleri zaman p layı yediklerini mühendis anlamıştır. kü adanın muhtelif yetinde bir insan kafatası ve iskeleti ile ka se muşlar, Mühendisin yaptığı tedkikafe ” Afrikanın ortasındak, ye uğ ler kadar insan etine dü; vahşi kedilerin ecdadı yirmi sene bu adaya bir gemi kazası rak gelmiş ve yerleşmiştir. bin türlü ihtiyatla mesaha ikmal ettikten sonra Londraya gelm tir. Yamyam kedilerin hayatı a da topladığı malümat, bütün İ reyi mesaha neticelerinden Zi) kadar etmiş ve herkeste ada hakkı. derin merak uyandırmıştır. — F, Tüccar olanlarla (oolmıyanlârı âyırmaktan maksad nedir? Bunu kisaca yazalım: Bir kere, yukarıda izah edildiği gibi tüccarların yap- tkları akitler ve borçları hilâfı sâs bit oluncuya kadar ticari muame- lâttan sayılır ve bunun neticesi olarak yaptıkları akit dölayisile yüklendiği borçları vaktinde edâ cimiyen tüccarlar iflâs ederler, Halbuki, tüccar olmıyanlar iflâs «imezler, Saniyen, Ticaret kanunu mucibince her tüccar meycugt xe muvazene defteri, yevmiye tefs teri ve kopya defteri namlarile üg defter tutmağa ve umuru tic&. Wrine müteâllik muhaberatı USU- lüne tevfikan muhafaza etmeğe mecburdurlar. Tüccar olmuyanlar rın böyle bir mecburiyeti yoktur. Salisen, her tüccar bir unvanı ti cari almağa ve bu unvanı ticaret 5 hanesinin bulunduğu mahaldeki &i- cilli ticarete tesçil ve ilân ettirme ğe mecburdur, Tüccar olmıyanla” rın ve küçük tüccarların böyle bir mecburiyeti yoktur, Küçük tüccar diye ticareti nakdi sermayesinden ziyade bedeni me- salsine müstenit ve kazancı ancak maişetini temine kâfi olacak der& cede cüz'i olan kimselere derler ki ister seyyar, İster dükkânda veya bir sokağın muayyen bir mahallin- de sabit bulunsunlar Küçük tüccör. addolunurlar, ş vü Avukat Emeef “-İ