â AKŞAM 30 Teşrinievvel 1938 E yer için 16 Belediye makamatı, istimlâk işinin uzamasına karşı yapılan tenkidiere ne diyorlar ? daki istimlâk işlerinin çok ağır gitti- ğinden, meydanın istimlâki ve tan- zimi işi Cümhuriyet bayramına kadar bitirilmesi lâzım geldiği halde yer yer yıklırıları binalardan dolayı meyda- İ Bir refikimiz Eminönü meydanın- | nin berbad bir halde bulunduğundan şikâyet ediyordu. Belediyeyi tenkid eden bu yazı üze- rine Belediyenin en salâhiyettar zevâ- | tuna müracaat ederek tahkikat yap- tık. Bize verilen malümalta göre, Emi- nönü istimlâk sahasındaki son vezi- İ yet şudur; — Eminönü meydanındaki istimlâk | muamelelerinin tamamlanarak mey- danın tanzimi işinin bayrama kadar | yetiştirileceği Belediye tarafından hiç- bir zaman ne tebliğ, ne de temin edi!- miştir, Belediye, alâkadar resmi ma- kamlara istimlâk işinin kanuni mev- zuat dairesinde ancak kışa kadar ta- mamlanabileceğini tahmin ettiğini İ bildirmişti. Halbuki istimlâk işinin ikmalinden sonra meydanın bir plân dahilinde tanzimi lâzım gelmektedir. Bu takdirde meydanın Cümhuriyet bayramında açılma merasiminin ya- pılacağı evvelce de tahmin edilme- muş İstimlâk kanunundaki merasime aid muamelelerin, hiçbir ârızaya uğra- maksızın, tamamlanabilmesi için üç aylık bir müddete ihtiyaç vardır. Bu | takdirde Belediye bir binaya ancak | üç ay sonra vazıyed edebilir. Halbuki Eminönü sahasındâki emlâk sahiple- rinden çoğu, isi uzatmak için, kanu. ! nun verdiği imkânlardan âzami suret- te istifade etmişlerdir, Bu takdirde bu üç aylık muameleler, mühim bir kı- sım binalar için, altı aya kadar çık- mıştır. Bununla beraber Eminönü meyda» nında İstimlâk kanununa göre tebliğ, | Miraz, keşif ve saire gibi muamele saf- hası tamamlanmamış hiçbir bina kal- mamıştır. Şimdiye kadar henüz yıktı- , rnılmıyan binaların muameleleri de mahkemelerdedir. Mahkeme kararı alınmadan bunların yıkılmalarına ka nuni imkân görülememektedir. Maa- | mafih kışın yaklaşması münasebetile artık birer enkaz halinde bulunan bu binaların hava tesirlerine mukavemet edemiyerek kendiliğinden yıkılmaları ve bir kazaya meydan vermeleri ihti- mali vardır. Binaenaleyh mahkeme- leriü bu hususta verecekleri katarı .MEŞ'UM ari eğ ez “ Nakleden: (Vâ - Nü) — Hiç... Hiç bir sebep... Size vadet- tiğim gibi klübe gitmiştim. Doktorun yalnız oturduğu bir sırada yanına yak- laştım. Bir muhavere açtım. Nazikâ- ne mukabele etti. Konuştuk. Sonra İs- tanbuldaki salonlardan bahsederek dolayısile sizin yalıdan açtım. Misafir. perverliğinizi medhettim. Tanıyıp tanı-/ madığını sordum. «Hayır!» deyince prezanta etmeği teklif ettim. — E, sonra? — Bu sözler Üzerine, yüzünün bo- zulduğunu farkettim, Benimle s&- mimi samimi konuşurken birdenbire soğuklaştı. Lâkin ben gene israr et- tim. Şu cevabı verdi: «Teşekkür ede- rim amma, Leman hanımefendi ile ta. nışmağı katiyyen istemiyorum.» Kisa bir selâm verip yanımdan uzaklaştı. Şaşkın bir halde kaldım. Genç kadın Bedi'in bu izahatını dinlerken, hayatında asla böyle bir tahkire uğramadığını düşünüyordu. Fakat izzeti nefsine vurulan bu dar- be, aşkının ıztırabı yanında sıfır ka- yordu. X İ bulunan dükkân ve mağaza müstecir- i i verdiği istimlâk bedeli, bazı yerler | ; olarak hesap edildiği halde, Belediye Aşk ve macera romanı inönü meydanının açılması niçin uzuyor? Belediye,bir desimetre murabbaı lira ödedi tesri etmeleri çok temenniye şayan- dır. Meydandaki binalardan birinin ta- mamile yıktırılmıyarak diğer birisine başlanması da bazı itirazlara vesile veriyor. Belediye, yıkılacak binaları bir tek müteahhide ihale etmemiştir. Her müteahhid ayrı ayrı işe başladı- ğına pöre, bu itiraz da yersizdir. Eminönü istimlâk işinin uzamasının bir sebebi de buradaki binaların çok yüksek bir kıymette bulunmalarından ileri gelmektedir. Bilhassa binalarda leri en son dakikaya kadar binalarını tahliye etmek istememektedir. Bu is- tiğna, mal sahiplerinin de işine geli- yor. Belediyenin istimlâk sahasına için, pek çoktur, Tesbit edilen istim- | lâk bedeli gayri safi iradın on misli çok büyük mali fedakârlıklarda bu- lunmuştur. Nitekim bir binaya iki metre murabbalık bir yer için 3200 li- ra ödenmiştir. Bunun bir desimetre | murabbas on allı lira tutmaktadır.» Bütün bu mali ve kanuni müşkilâ- ta rağmen Belediyenin Eminönü İs- timlâk işinin biran evvel tamam- lanabilmesi için bütün teşkili tına kati emirler vermiş ve Eminönü istimlâk işlerinin her işe tercihen ya- pılmasını tebliğ etmiştir. Nitekim Balıkpazarı caddesinin sol köşesinde ve kısmen yıkılan binalar arasında bir şekerci dükkânı vardı. Evvelki gün bu dükkân hakkında da mahkemece si sırasında bulunan dükkânların İ önü de evvelki günden itibaren kapa- tılmış ve bu dükkânların derhal tah- liye edilmesi sahiplerine tebliğ edil- miştir. Dükkânlar boşaltıldıktan son- ra derhal yıktırılmağa başlanacaktır. Topkapı dışında büyük bir yılan bir yolcuyu ısırdı Şehremininde oturan Mehmed is- minde biri, dün Topkapı dışarısında ilerlemekte iken büyük”bir yılanla karşılaşmıştır, Mehmed yılanı öldür- mek üzere uğraştığı bir sırada yılan kendisini ısırmıştır, Mehmed, hayva- nı öldürmüşse de kendisi de yaralı olduğu için zabıta tarafından Gureba hastanesine yatırılmıştır. KADIN tir, Bundan başka Selânik bonmarşe. Tetrika No. 51 miş, neler biliyor... Kendisinden nef- ret mi ediyordu?... Yoksa, o da baş- ka erkekler gibi, onu sevmekten mi korkuyordu? Heyecanına rağmen, sakin bir ses- le; — Pekâlâ, Bediciğim, mademki bü delikanlı bizimle ahbap olmasını İste- miyor, israrda mâna yok. Arzumu ye- rine getirmek için elinizden geleni yaptığınıza ben katiyen eminim... Leman, nazikâne gülümsedi. Er- kek, karşısında hürmetle eğilerek, ba- kışlarında öyle derin, öyle coşkun bir aşk okunuyordu ki, genç kadının tüy- leri ürperdi. Bedie lâkayıd olmasına rağmen onun tarafından bu derece s€| vilmek, gururunu okşadı. i Misafirler gittikten sonra Sitti | 'Essum genç kadına dedi ki; i — Kızım! Hava pek güzel! Akşam yemeğinden evvel otomobille şöyle bir az dolaşsak... | | göre, demek, aleyhinde ne sözler İşit- Taşova tütün piyasası 937 senesi tütün mahsulü 3 milyon kiloyu geçti Erbea (Akşam) — Her harmana elverişli Taşova yani Tokat, Niksar, Erbea tütünlerinin yıllardanberi de- vamh ve kuvveti müşterisi Almanya- dır. 937 de Tokad, Niksar, Erbaa mınta» kasında 3,200,000 kilo temiz tütün id- rak edilmiş, bunun iki milyon beş yüz bin kilosu başta inhisarlar ve ecnebi firamalar, 400,000 kilosu da yerli alr cılar tarafından mübayaa edilmiştir. Fiatler vasat dereceden aşağıdır. Niksar ve Erbaa anbarlarında az To- kad ambarlarında ise ehemmiyetli miktarda stok kalmıştır. Bu stoklara 936 senesinden de 200,000 kilo tütün stoku da ilâve olunursa ambarlarda sâtılmayıp kalan zürra malı beş yüz bin kiloyu bulur. Ayrıca 936 ve 937 senelerine aid tüccar elinde salilma- yıp kalan altı yüz bin kiloyu da bu miktara ilâve edersek bugün eldeki mevcud stok miktarının bir mliyon kiloyu aştığını görürüz. Şu vaziyette stokların elden çıkarılması çarelerini aramak, yeni mahsulün normal fiat- lerle satılmasını temine çok yardım | edecektir, Yakın zamanlarda tütün satışları başlıyacaktır. Hayvan ihracı Bir heyet İzmirde tetkikler yaptı İzmir (Akşam) — Ziraat Vekâleti veteriner umum müdürü B. Sâbri Okutman ve Vekâlet mütehassıs mü- şavir B, Naki Cevad Akgerman Anka- radan şehrimize gelerek Türkiye - Yunanistan arasında hayvan ihraca- tını korumak ve artırmak tedbirleri üzerinde tedkikler yaplıktarı sonra İzmir vapurile İstanbula gitmişlerdir. oradan Trakya mıntakasına geçecek, tedkiklerine devam edevcekirdir. Veteriner umum müdürle müte- hassıs müşavir, Bu tedkiklerden son- ra Selânik yolile Atinaya gidecek, Yu- nan hükümetile hükümetimiz arasın- da yeni akid ve imza edilecek bayta- ri mukavele için alâkadar makamlar- la müzakerelere başlıyacaklardır. Bu mukavele ile Türkiyeden Yunanistana yapılan hayvan ihracatının artacağı ümid edilmektedir. Veteriner umum müdürü, İzmirde- ki hayvan ihracatının artırılması, di- lek ve ihtiyaçları hakkında notlar al- mıştır. Yeni mukâvelenin hayvan ih- racatımızı inkişaf ettirecek esasları ihtiva edeceği söyleniyor. cık uzanıp dinlenmek istiyorum. — Hava abrsan vallahi daha iyi olur... Açılırsın... Asfaltta gidip gele- Um... Hem birçok tanıdıkları da belki raslarız... Bu son cümle, Lemani canlandırdı. Biran düşündü. — Evet... Hakkınız var... Sahi, ge- zelim... Hemen zile bastı. Hizmetçi, genç ka- dının kürkünü getirdi. Otomobil ha- zırdı. Kurulup gittiler. Asfalt o akşam epey kalabalıktı. Kıştan yeni kurtulan halk, güneşi gö- otomobiller avdet ediyordu. Alman çifliğinin önünde durân bir otomobili dikkatlerini celbetti. İçinde gayet güzel bir kadın birkaç erkekle oturuyordu. Arabanın kapısı açıktı. Garsonun getirdiği birayı, gülüşe ko- nuşa içiyorlardı. Delikanlıların hepsi Lemanı tanıya- rak selâm verdiler. Yalnız biri Jâkayıd ve hareketsiz kaldı. Bu da Rauftu! Sitti Essum sordu: — Bu güzel kadın kim? Tanıyor musun? — Evet... Didar Hoşses... Hani plâk. ta söylüyor. Leman şimdi, delikanlının bakışla. rındaki mânayı tahlile çalışıyordu. Ha» yır, bunlar da yalnız lâkayıd mi yok... Nefret ve istihfaf da var... — Hayır, Sitti, pek yorgunum... An-| ( Pekhii. Daha iyi.. Nefret Olsun... Muallim mekteplerine parasız yatılı olarak alınacak talebe Maarif Vekâleti tarafından kabul ve tasdik edilen ikinci listeyi neşrediyoruz Ankara 29 (Akşam) — Bu ders yı lı muallim mekteplerine parasız yatı» lı olarak alınacaklara ait ikinci liste- yi yazıyoruz: Balıkesir Erkek Muallim mektebine alınanlar Aydından Ahmet Mengili, Denizli- den Mustafa Aydas, Bahkesirden Ha- san Konakpınar ve Hulüsi Gencer, Antepten Servet Sümerli, Milâstan Mehmet Gündüzalp ve Mehmet Say- gın, Aydından Necati Tarhan. Bursa Kız Muallim mekte- bine alınanlar | Merzifondan Zehra Çelebi ve Hali- de Alptekin, Bursadan Şeminur Blâ- kuş, Binnaz Hımılka, Nüzhet Tunalı, Zehra Serde, Fahriye Telseren, Ayşe Evus, Mefharet Ünal, Mukaddes Özdi- İ ken, Samiye Çelebi; Naciye Abdi, Ma- | hire Demir, Münife Ahmet, Sadiye | Ömer, Nesime Mahmut, Saffet Kural, | İzmitten Fatma Tekneşirin, Hacer Umat. Sivas Erkek muallim mekte- bine alınanlar Çankırıdan Tahir Dizdar, Şadan Kaleif, Ziieden Halil Akçimen, Ali Ak- kuzu, Mehmet Kırılmaz, Ethem Ruhi, Salâhattin Taner, Merzifondan Hüse. yin Suçu, Ziyaettin Ali, Develiden Mustafa Zorlutuna, Kayseriden Refik Göçmen ve Saim Yılmaz. Edirne Erkek muallim mek- tebine alınanlar Tekirdağından Hikmet Kalankaya, Edirmmeden Zeki Onur, Hüsamettin Ereçcetin, Çorludan Nuh Engin, Ge- Yboludan Osman Çekmeci, Talât Ka- mişkan. Edirne Kız muallim mekte- bine alınanlar Ayvalıktan Nuriye Özaslan, Bigadan Fikret Toprak, Beyoğlundan Neba- hat Demirok, Nafia Bingöl, Aliye Bek- sız, Edirneden Müzeyyen Musa, İffet Kantarcı, İstiklâl lisesinden Nesrin Er- sen, Bakırköyünden Şüküre Akbaş, Şükran Gökalp, Melâhat Babalı, Ne- bahat Uçurum, Nefise Altay, İzmir Kız muallim mektebine alınanlar Manisadan Bedriye Duru, Tokattan Bedriye Gözaçar, Ispartadan Ülker Yazgan, Çankırıdan Halime Albay, Manisadan Zehra Erçel, Bergamadan Muzaffer Akmel, Antalya'dan Perizat Gürgün. İstanbul Erkek muallim mek- tebine alınanlar Nevşehirden Hidayet Akgün, Düzce- den Ziya Alparslan, Balıkesirden Fa- ruk Eryaman, İstanbuldan Zeki Meti- ner, Beyoğlundan Alâettin Acarer, Ca- Hangi hissin tesiri altında ise, kâlbi onunla meşgul ya... Nefret, günün bi. | rinde aşka inkılâp edebilir, Sitli Essum, pür neşe, yanında ge- vezelenip dururken, o, kendi kendine: «— Beni sevecektir! Beni sevdiğini istiyorum!» diye mırıldanıyordu. Raufun İstanbuldaki zengin muhi- tinden bir genç olduğu muhakkaktı. Herhalde birçok ailelerle tanışıyor, on- lara gidip geliyordu. Leman kurnazlık- la etrafın ağzını ararsa, nerelere mü- davim olduğunu öğrenir, böylelikle bir gün karşılaşırlardı. İşte o zaman, bü- tün cazibesini, bütün fettanlığını takı. narak onu elde etmeğe çalışacaktı. Fa» kat bu sefer, kendi de sevdiği için, bu aşk ölümle, çılgınlıkla neticelenmiye. veren erkekler gibi çılgınca seviyordu. Son günlerde pehlivan Nail Kadrinin bir güreşten sonra kalb sektesinden öldüğünü duydu. O hantal da meğer hit Erhan, Kadri Gül, Necmettin Ka. dir, Eyüpten Orhan Sabahattin Ebu- bekir Sıddık. İstanbul Kız muallim mekte- bine alınanlar Çatalcadan safiye Şenoğlu, Çanak- kaleden Neriman Alper, Okullar güne- şinden Azime Tuziuer, Çapadan Emi- ne Müberra, Erenköyünden Mediha Ergün, Konyadan Nesibe Kocak, Kan- diliiden Şevkiye Akın, İspartadan Ze- kiye Akgün, İstanbuldan Kadriye Gü- rer, Eyüpten Mehlika Tangür, Naile Kestin, Münire Duysak, Ferdiye Er- dem, Kadime Gülek, Feriha Sipahi, Şükran Dizdaroğlu, Semahat Gürtun- ca, Cümhuriyet ortaokulundan Adile Işıksaçan, Bedia Ustalar, Vasfiye Öz- Veldet, Kastamonudan Mebrure İlhan, Eyüpten Semiha Ulukan, Sıvastan Hayriye Tike, Ankaradan Vecahat Suskal, Adapazarından Melâhat Mus- tala, Adana Erkek muallim mek- tebine alınanlar Klâzığdan Mustafa Albayrak; Ka- ramandan Celâl Hilmi Set. Konya Kız muallim mekte- bine alınanlar Yozgattan Saniye Bayraktar, Niğde- den İnayet Gürbüz, Nebahat Türköz, Elârığdan Ayşe Tarhan, Karamandan Zeynep Küçük, Ankaradan Zekiye Kuran, Akşehirden Sineref Baranel, Kilisten Nezihe Yavaşça, Develiden Şefika Özdes. Malatya dokuma fabrikası inşaatı > Ankara 29 (Akşam) — Sümerbank tarafından Malatyada inşa edilmekte olan pamuk ipliği ve dokuma fabrika- sı inşaatı ilerilemiştir. Yeni fabrika- mız yılbaşında açılacaktır. Fabrika 1,400,000 liraya mal oluyor. Senevi 1400 ton pamuk sarfederek 790 ton pa- muk ipliği ve 650 ton bez imal edecek- tir, Fabrikada günde 350 şer kişiden mürekkep üç ekip çalıştırılacaktır. Kozan Halk partisi binası bitti Kozan (Akşam) — Kozanda altı aydanberi yapılmakta olan Halk par- tisi binası ikmal edilmişlir. Bina 6,000 liraya mal olmuştur. Binanın arka kısımna 600 kişiyi istiap edebilecek konferans ve müsa- mere salonu ve bunun üzerine de Hâlkevinin binasmın ihtiyacını kar- şılıyacak üç odalı bir binanın yakın- da inşasına başlanacaktır. mi niyetlendi?» Bu tarihlen itibaren salon salon gez» meğe başladı. Tahinin ettiği gibi, Raufa birçok âi- lelerde raslıyordu. Fakat bütün gay- retine, kurnazlığına rağmen, delikan- Miyı kendine bir türlü cezbedemedi. Doktor, mecbur oldukça, nezaketlen ayrılmıyarak, omun suallerine cevap veriyor; fakat ilk fırsatta derhal uzak- laşıyor, başbaşa kalmamağa gayret ediyordu. Halbuki Reşid paşanın kızı ne yapıp Delikanlının kendisinden kaçtığı bel- Tiydi. Bütün izzeti nefsini yenerek, bir orospu gibi, onun ayakları altına mi atılacaktı? Genç kadının coşkunluğu öyle bir hadde gelmişti ki, Bir akşam müşterek ahbaplarının bir davetinde cüretini ta- kınarak: — Rauf bey! - dedi, - Otomobilim geri yolladım. Saat ikide gelip beni alacak. Halbuki çok yorgunum. Dön- mek istiyorum. Evime götürmenizi ri- ca etsem sizin için pek mi azap olur? Bu beklenilmedik cepheden hücum karşısında Rauf şaşırdı. Rengi uçtu. Netretini yenerek sakin bir sesle: (Arkası var)