Yetmiş altı yaşmdaki ihtiyar İngi- iz diplomatı Loyd Core . (Lloyd George), «Medeniyet cellâdı nı tas- vir ediyor: R «Eğer medeniyet mevcud ise son za- manlarda pek azalmıştır. Bugünkü » harbin zulmü hiçbir şeyle kıyas edile- mez. On altıncı ve on yedinci asır.ar- daki dini kıtaller, Çin ve İspanya — bombardımanları yanında hiç kalır, Bir yanda küçük çocuklar öldürülür, Kadınlar açlıktan can verirken öte ta- rafta başka kadınlar evlerinde rahat rahat oturuyorlar, başka çocuklar bahçelerde oyun oynuyorlar. Başka- larının felâketine tedricen alışılıyor. Kanton, cepheden yüzlerce kilometre mesafededir, Nüfusu 1,143,600 kişidir. “Mayısın 28 inci günü Japonlar Kan- ton'u bombardıman etmeğe başladık- ları zaman hava gayet sıcaktı, Üç gün süren bombardımandan sonra ölüle | Tin sayısı 1100 fi, yaralıların 1600 ü bulmuştu. Beş gün sonra ölü adedi © 5500 e çıktı, yaralıları saymak bile ka- bil değildi. On gün sonra yarlin mil- yon insan, hastalığın ve hummanın yerleştiği şehirden “kaçmıştı. Bu Hâr. in bin fecayii, irtikâp edilen cinayetler tarife sığinaz. Bunun bütün dehşetini anlatabilmek için kâfi derecede vazih kelime bulmak bile kabil değildir. «Güemika, Bask'ların mukaddes şehri idi ve bir tek mitralyözü, bir (ek topu yoktu. Bununla beraber Fran- kistler, bunu bildikleri için, geldiler, ne buldularsa tahrip ettiler, mahvet- tiler, Akdeniz sahillerinde müdafa- asız, askeri yardımdan mahrum, ça- lışkan küçük şehirler, kendi halinde kasabalar bombardıman edildi. Ka © dınlar, çocuklar, ihtiyarlar boğazlan- dı, Akdeniz bu hücumlara uğrarsa, Manş niçin uğramasın? Amerika ken- dini bu nevi tehlikelerden uzakta far- zediyor. Acaba hakikaten öyle midir? Mesafeler her gün azalmaktadır. Şim- di Berlinle Nevyork arasında munta» zam bir servis tesis edilmiştir. Asor — adaları bir askeri merkez, bir harp üssü haline gelebilir.» Adı, harp içini ve sonrasını daima hatırlatan Lloyd George, insanlığı merhamete davet ediyor, fakat bu merhametin fiili müeyyidelerini arı- yor. «Acımak kâfi değildir, acınacak halde bulunanları (o zulmedenlerin © elinden kurtarmalıdır.» diyor. Bundan tam yüz sene önce, henüz o zaman 26 yaşında bulunan bir Fran- sız şairinih kaleminden çıkan şu sg tırları tekrar aradım, buldum ve oku- dum: «İmparatorluk harpleri içinde, kocalar ve kardeşler Almanyuda iken, anneler atılgan, solgun ve sinirli bir nesil dünyaya getirdiler, Onların kan- Jara bulanmış babaları, zaman zaman görünüyor; evlâdlarını altın kordon- larla süslü göğüslerine çekiyor ve — sanra onları yere birakip tekrar atla- rına biniyorlardı. O vakit Avrupada bir tek adam hayatta idi. Geriye ka- MEŞ'UM i k . ; 5 e — Paylama beni, cicikol.. Seni dü- şünüyorum! Sana dair . konuşuyor. “duk. — Sami Kemal beyle mi? Erkek; — Evet! - Dedi, — Neymiş bakalım? Refika hanımla Sami bey, bakıştı. lar. Ve #onra kadın birdenbire söze başladı: - . — Dinle beni, yavrucuğum... Ve sâ- © mimi olarak cevap ver: Evlenmek ça- ğına geldiğini hiç düşünmedin mi? Leman, komik bir eda ile: — Elbette düşündüm! » dedi. » Dü. — şünmez olur miyim hiç?... — Eh, öyleyse, müstakbel zevcin hakkında ne gibi bir tasavvurun var? — Vallahi, doğruyu söylemek lâzım i —— gelirse hiç bir kârar vermedim. Yal £ omuz çok, çok zengin olmasını istiyorum. © Pilhakika bizim de paramız var am- ma, öylesi değil! Müthiş para olmalı... Ben dünyanın gözünü kamaştırmak is m... Ötesi Vize. i PAZARTESİ KONUŞMALARI: Earp ve suih Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) lanlar, onun teneffüs ettiği havayı ci- ğerlerine doldurmak vazifesile mü- kelleftiler. Her sene, Fransa, bu ada- ma 300,000 genç takdim ediyordu. Bu, Sezara verilen vergi idi ve onun ar- kasında bu sürü bulunmadıkça, 0, servet ve saadetini yürütemezdi. Bu adamın zamarında olduğu derecede hiçbir devirde bu kadar uykusuz ge- çen gece görülmemiştir; hiçbir zaman bu kadar çok meyus ve bitkin bir an- neler yığını, şehirlerin surları üstün- den sarkıp aşağılara bakmamışlır; hiçbir zaman ölümden bahsedenlerin. etrafında böyle bir süküt işitilmeemiş- tir. Ve bununla beraber bütün kalb- lerde bu kadar meserret, bu kadar canlılık, bu kadar muzika asla duyul- mamıştır, Bütün bu kanları kurutan güneş kadar saf ve parlak güneş, hiç- bir vakit doğmamıştır.» «... Harp bitmişti, Sezar ölmüştü. O zaman kaygulu ve elemli bir genç- lik, harap olmuş bir âlemin üzerinde oturuyordu. Bütün bu çocuklar, dün- yayı sele boğan bir kanın damlaların- dan vücüde gelmişlerdi. - Hârp orta- sında ve harp için doğmuşlardı, on beş yıl Moskovanın karlarını ve ehramların güneşini rüyalarında ve hülyalarında gördüler... Zaferden bah- settikleri zaman, onlara «Hazir olun!s, ihtiraslardan konuştukları va- kit «Hazır olun!»; ümid, aşk, kuvvet ve hayatı söyledikleri zaman «Hazır olün!.,.» diyorlardı.» Musset, bu satırları «La Con- fessilon d'un Enfant du Sidele; inde yazmıştır. Napolöon, bütün Avrupa kendi aleyhinde, Viyanayı zaptettiği, Vagram muzafferiyetile. Avusturyayı sulhe mecbur ettiği yıl, Musset, anne sinin karnında idi. Fransız ordusu, Moskova önlerinde soğuktan donar- ken, Musset, iki yaşında bir küçük çocuk, annesinin göğsüne sokularak onun sıcaklığına iltica ediyordu. O, harp içinde ve harp için doğmuş bir nesilden olduğunu işte böyle anlatı- yor. Ya biz?... Benim neslim, 1897 Yunan harbile doğdu; Trablus ve Balkan fecaatlerile büyüdü; Harbi umumi'de askerdi; Osmanlı impara- torluğunun yıkımına şahid oldu, Ni- bayet İstiklâl harbinde, her şeyi yok edilmek niyetile açılan bir savaşın havasında gençliğinin bütün meri retini sildi. Lloyd George ihtiyarlığın- da, Musset çocukluğunda, benim nes- lim gençliğinde gördüklerimizi yaz- sak, demek ele geçecek realite - dekor- Jar bertaraf - şöyle böyle biribirinin ayni olacak. Şu halde harp, insanlık için tabii hal; sulh, ancak muvakkat fasılalar olsa gerek; harbe hazırlık için fasıla,.. Olanı olduğu gibi kabul, en doğru yol değil midir? Öyle oldu- ğuna göre ilimlerin en büyüğünü, öl- memek ve yaşatmak için ölmek bilgi- sini ve melekesini kazanmaktan baş- ka çare yok. Hasan - Âli YÜCEL KADIN Tefrika No. 24 müusun?... Yabancılar işitse, ne der, çapkın?... Maamafih, fikirlerin Sami Kaka Do işine gelir. — eğ 6 seni akrabasından biri- ne istiyor. Aradığın evsaf da onda mev» cud. — Kimmiş?... İsmi ne? Erkek ciddi ve sakin bir sesle: — Etendim! - dedi. - Sizi akrabam- dan İbnülkasım Zübeyd paşa, benim vasıtamla istiyor. Tâman biran düşündü; ve: — Hani şu sizde gördüğüm ihtiyar paşa mı? — Ta kendisi!... Fakat pek de ihti- yar mı ya, canım?... Refika hanım, kaşlarını çatarak: — Kızım! - dedi. - İyi düşünmeden cevap verme! Filhakika benim için yaş farkının ehemmiyeti yoksa da... Genç kız hemen sözü keserek: i Ge ee ME BİL, dar olursa... Anne, tekar söze başla; — Sen onu tanı AKŞAM topraklarını İstiyor (Baş tarafı 1 inci sahifede) müzakereler vapılmasını ve Prag hü- kümetinin pe vakit ve nerede bu mü- zakereleri açmağa hazır olacağını sü- ratle bildirmesini taleb ettiğini tebliğ etmiştir. Macar hükümeti bu müza- kerelerin süratle yapılması ve müsbet bir neticeye bağlanması keyfiyetinin yalnız iki alâkadar memleketi değil, fakat bütün Avrupayı pek yakından alâkadar ettiği mütalââsındadır. Prağ 2 (AA.) — Dün akşam Ma- caristanın Prağdaki orta elçisine ve- rilen Çek notası hakkında sonradan neşredilen bir tebliğde, Macar ekal liyeti meselesinin halli için yapılan Çek demarşlarından Romanya ve Yu- goslavya- hükümetlerine de malümat verildiği bildirildikten sonra şöyle denilmektedir: Çek hükümeti tarafından yapılan bu teşebbüs, mtzkür hükümetin bu mesele hakkında bir uzlaşma ruhu içinde Macar hükümetile müzakere ye âmade olduğunu göstermektedir ki, bundan istikbalde iki memleketin halisane teşriki mesaisi doğabilecek- tir, Budapeşte 2 (A.A.) — Başvekil Mti ajansının bir muhabirine verdiği be- yanatta, Macar topraklarının tekrar Macaristana verilmesi meselesine Mü- nih görüşmeleri ile halledilmiş naza- rile baktığını söylemiştir. Macar naibinin B, Mussoliniye | telgrafı Budapeşte 2 (A.A.) — Naib Horti, B. Mussoliniye aşağıdaki telgrafı çek- miştir: <Ekselânslarının davamıza yapmak İ Jutfunda bulunduğu müzaheret ge- rek beni ve gerek dünyanın her tara- fındaki bütün Macarları derin bir su- rette müteheyyiç etmiştir. Ekselâns- larının geçmişte de gösterdikleri sa- mimilik ve dosiluk tezahürlerinden sonra, bü sonuncunun Macarları da- ha haklı bir barışa sevk edeceğine Kanilm. Gerek kendi namıma ve ge- rek bütün Macarların namına, istek- lerimize kati ve haklı bir tarzı halle kadar müzaheret buyrulmasmı rica ederek en samimi teşekkürlerimi ar- zederim.» İ Bir hâdise Budapeşte 2(AA) — MT.İ. ajansı bildiriyor; Macar - Çek hududundaki Barre- veden bildiriliyor: Çekler bü sabah Tornaya garını dinamitlemişler ve Tormayaya giden demiryolunu tahrip etmişlerdir , Kumar yüzünden kavga Kemal adında biri bir kahvede Ra- mazan isminde birile kumar oynamış- tar. Kemal oyunda 13 lira 60 kuruştan ibaret olan bütün parasını kaybetmiş. tir. Kemal parasını geri istemiş, Ra- mazan vermyeince kavga çıkmış ve Ke-| © Londra 7 — Çekoslovak hükümeti mal polise müracaat etmiştir. Polis | İngiltereye müracaatla Münih ka- tahkikata başlamıştır. — Eyet... Geçen yaz adada görmüş- tüm... Benimle pek meşgul olmuştu... Ben de oldukça kırıtmıştım... İhtiyar- cığın kendini jön prömle rolüne koyu» şu tuhafıma gidiyor... Alay ettim... Ma- — Teklifi kabul etmiyor musun? — Etmiyorum! — Ne? — Daha doğrusu bırakın da biraz düşüneyim... Hemen cevap veremem. yal... Nefes aldırın yahu... Şimdilik Gülerek koştu. Bir ağacın arkasın- da elbisesini fırlattı. İçinde evvelce giy- miş olduğu mayosu vardı. Zıplaya, zıp- laya suya atladı. Lemanın cevabı katiyetle belli olun- Caya kadar bu izdivaç projesinden kim. seye bahsedilmiyecekti, Sami Kemalle paşa arasında sıkı fıkı bir muhabere başladı. Hergün gibi, ihtiyar adamdan mektuplar geliyor; Refika hanımla Le. man, onları okudukça kahkahalarla gülüyorlafdı. İhtiyar Iraklının geçkin aşkında ko- miklik buluyorlardı. Paşa, müstakbel karısına kul köle olacağını, ona Bağ- dadda peri masallarındaki gibi bir sa- ray hazırladığını, maamafih nerede isterse orada yaşatacağını, Avrupülar- da dolaştıracağını, İstanbulda hangi emlâki isterse alacağını, coşkun cüm- lelerle yazıp duruyordu. * rile Fransız kıtaatı müfrezeleri. teşri- ie nü de ununa hi, < Macaristan da Çeklerden Polonya askerleri dün Cieszyn şehrine girdiler (Baş tarafı 1 inci sahifede) General Ritter von Leeb kıtastı 2 teşrinievvelde işgali icabeden yerlere girmiş ve Vallern şehri işgal edilmiş- tir. Gensral von Bock kıtaları da he- deflerine varmışlardır. Berlin 2 (A.A.) — Alman ordusu Başkumandanlığından tebliğ edil miştir; Saat 13 de Alman kıtaatı eski Çek - Alman hududunu Rümberg ile Pried- Jand arasından general von Bockün kumandasında geçmişlerdir. Yürü- yüş devam etmektedir. Varşova 2 (A.A) — Smigiy Rydz, general Barinovski'nin idaresindeki askere «marş» emrini, söylediği bir nutuktan sonra, radyo ile“vermiş ve Leh kıtâatı bundan böyle ismi tarihe geçen Cieszyn köprüsünden geçerek şehrin eski Çek kısmına girmiştir. İlk. müfrezeler şehrin evvelce Çek olan kısmına saat 14 ü beş geçe var- mışlar ve üzerinde «hoş geldiniz. Ar- tık ebedi olarak birleştik. kelimeleri okunan büyük bir bandrolün altından geçmişlerdir. Kıtaat eski hududun iki tarafına yığılan halk tarafından alkışlanmış- tır. Piyade kısmı küllisi keçtikten sonra €ski asilerden müteşekkil müfrezeler nazarı dikkati celbetmektedir. Bun- Jarın başında Cieszyn Silizyasının Leh halkını Çek parlâmentosunda temsil etmiş elan miebüs Volf bulunmaktadır. Südet mıntakasının tahliyesi Prağ 2 — Neşredilen resmi bir teb- Yiğe göre, Çekoslovak kıtaları, Münih mukavelesi mucibince okararlaştırı- lan arazinin ilk mmtakasını tama- men boşaltmıştır. Tahliye sükün için- de olmuş ve bir hâdise çıkmamıştır. Boşaltılan yerler Alman askerleri ta» rafından işgal edilmistir. Yarından itibaren ikinci mıntakanm tahliyesi- ne başlanacaktır. Prag 2 — Çekoslovak radyosu ple- pisite tabi tutulacak yerlerdeki Çek- leri buradan hicrete sevkeden ecne- bi bir radyonun neşriyatına kulak asılmamasını, herkesin yerinde kal- masını bildirmiştir. İngiliz - Fransız ordularının teşriki ileri Paris (A.A) — Münih anlaşması hükümetlerine göre, bazı Südet top- raklarında İngiliz ordusu müfrezele- ki mesai edeceğinden genel kurmay yarın bu hususta Gamelin'in başkan- lığında icabeden tedbirleri alacaktır, Çekoslovakya mali yardım istiyor rTarları üzerine maruz kalacağı İkti- yüze geldikten sonra vereceğini söyle- di. Bunun üzerine, paşa, hurmalıkla. rındaki, petrol arazisindeki mühim iş- lerini birakarak, palas pandıras hare ket etti. İbnülkasım Zübeyd Bâşâ, Refika ha- nımefendinin köşkünden içeri girdiği zaman eş dost onu görmek üzere sa“ lonlurda daha evveldeti toplanmış bu- Tunuyordu. Herkes, bu zengin adami merakla bekliyordu. Bâşâ, orta ile uzun arasında, sıska derecesinde zayıf bir erkekti. Çukura kaçmış iri siyah gözleri, çite benziyen #ık kalın kaşları altında parıl parıl par. |" lıyordu. Kartal gagası gibi bükülen iri burnunun altında kırlaşmış bıyıkları, eski zaman usulü, yukarı doğru kıv- rıktı. Beyazı hayli fazla saçları alâbros kesilmiş... Maamafih, tepeden tırnağa kadar, üstünden bir kibarlık, bir efen- dilik akıyordu. Bu adam gülümsediği zaman, kal binin çok iyi olduğu anlaşılıyordu; fa- kat başını azametle kaldırışmda hiç bir tahkire boyun eğmiyecek, hiç bir izzeti nefis darbesini affetmiyecek bir gurur sahibi olduğu görülüyordu. , Leman, usulcacık, annesine: — Hiddetli bir Don Kişota benzi- yorlu. - dedi. » Benziyor amma, hoşl... Hem de İbnülkasımın m olmek üste. “e sadi güçlükten bahisle yardım iste- miştir. Bundan başka Almanyaya götürülen ve Almanyada rehine ola- rak tutulan Çeklerin de serbes bıra“ kılmasını istemiştir. Londra 2 (A.A) — Taymis gaze- tesi, Çek hükümetinin İngiltereye müracaat ederek ekonomik zorlukla- rını yenmek üzere kendisine müza- haret edilmesini rica etmiş olduğunu yazıyor. Prağ 2 (A.A) — Hükümet koali- yonunun pâarlâmento mümessilleri İngiliz ve Fransız parlâmento azâla- rına hitaben bir beyanname neşret- mişlerdir. Beyannamede Çekoslovak hükümeti tarafından verilen kararın «Avrupa sulhunu kurtarmak için şim diye kadar katlanılan fedakârlıkla- rin en büyüğüs olduğu kaydedilmek- te ve hülâsatan şöyle denilmektedir: «Bu fedakârlığa rağmen toprakla- rımızın tahliyesi için bize hiç bir müh- let verilmemiş ve Münihde tesbit edi- len tarihlerde iktisadi menfaâtleri- mize riayet edilmemiştir.» Fransız gazetelerinin makaleleri Paris 2 (A.A) — Le Joumal yazı- yor: «Son günler zarfında memleke- timizin ittihaz ettiği tarzı harekete bihâkkin iftihar ediyoruz. Fakat Çe- koslovakyanın hareketi de herkesin takdirine lâyıktır. Mazide dört Çek lejiyonu Rusyada, Fransada Ove İtalya da bize yardım ederek harbi kazandırmıştı. Bugün de Çek- lerin bize sulh kazandırmak için el- lerinden geleni yaptığını unutmıya- hm Populaire gazetesinde Leon Blum yazıyor: o «Çekoslovakya (hükümeti Teşen mıntakasını tahliye etmiştir. Polonya kıtaları bu mıntakayı öğle- den sonra işgal edeceklerdir. Çekos- lovak hükümetinin bundan evvel ve son zamanlarda Polonyaya karşı ta- ahhüdlerle bağlı olduğunu hissetmiş olması muhtemeldir. Çekoslovakya- ya Almanyaya karşi vaziyetini kuy- vetlendirmek için bu taahhüdlere gi- rişmesinin tavsiye edilmiş olması ve bugün de bunlara kurban gitmiş ol- ması ihtimali de vardır. Fakat mü- hâkkak olarak bilinen bir şey varsa o da Çekoslovakyanın henüz hızını almamış olan hâdiselerin cereyanına kapılmış olmasıdır. Çekoslovakyanın Avrupada sulhu kurtarmak için elinden geleni yap- tıktan sonra bunu temin eden İmza- lar henüz kurumadan sulha tehlike- Mi bir darbe vurmak istememiş olma- sı da muhtemeldir. Bu fedakârlıkları hiç olmazsa bu bedbaht memleketin elinde kalan kısmını korumasını temenni edelim» lik petrol kraliçesi diyecekler... Genç kız, gülmesini zapledemeyip hafifçe poflıyarak: — Ayni zamanda belki de hurma düşesi! Fakat Irak da uzak yer... — Öyle amma, kendisi işlerinin ba- $ına gitmeğe mecbur olduğu zaman, Hank iki Üç 87 Mi İlel Si hyacak! Genç kız, sesinde garip bir ahenkle, sanki en ziyade onu alâkâdar ede bu nokta imiş gibi: — Ya... » dedi. Annesi devam etti: — Oralarda mütemadiyen kâlmağa «ahammül edemiyeceğini bildiğim için bu şarti koştum... “— Evet... Hele İstanbuldan ayrık mak... Aman! Hem de izdivaç nedir?... Bazı ufak tefek maddi fedakârliklara katlanarak istediğini temin etmek de- ğil mi?.. Refika hanım, gülerek? — Susl - dedi, - Sus utanmaz kız!.. İşte paşa yaklaşıyor... Haydi onunla konuş! İbnülkasım Zübeyd, Lemanın etra- fında pervane gibi dolaşıyordu ve ara- larındaki yaş farkına rağmen genç kız da onun iltifatlarını büyük bir mem. puniyetle dinliyor; dâima ei arıyordu. iğ