AKŞAM 4 Eylül 1938 ok a asır evvel ve — ahili turizm m —um , şimdi Uludağda gezinti İisaneleri olan bazı kayalar vardır ki, bunlar yol inşaatında kırılmamalı , ormanlar gibi muhafaza edilmelidir Kar içinda yaşayıp kar yiyen böceğin efsanesi Polonez köyüne, Şileye nasl gez- Meler tertiblediğimizi evvelce yaz- Muştım, Bu sefer de, on, on beş kişi- Yk bir kafile, Bursaya gittik, Bu şeh- Tİ geçen sene Evliya Çelebi pirimizin 300 sene evvelki seyahatile mukaye- teli bir le yazdığım için, bu yıl da ter vı gibi tekrarlamak is- Esasen bir sene İçinde ri, Akşamın tunlarımız&, ini anlatmak isti- rımızda, kış şöbret ve ayrıca andı; fakat eskiden, yazları ziyaret edilir bir yermiş 2. Çelebi de Öyle yapmış nlattıklarını: denmesinin s€- adaki patrik ve rahip- ile, yani pehriz ve du&- uçarak bu dağa konmaları ve k burada yaşamalarıdır. (1) Cenabıhak, yüz kırk sekiz kadar büyük dağ yaratıp araziye kilit vur- Muştur ki zelzele vukuunda bunlar, gübi zemini zaptederler, Seyahatnan ci cildinin 0 uncu zamanının dağ- F hakkındaki telâkkisini, - marüf | aran - naklettikten Çelebi, Uludağa nasıl çıktığını, neler gördüğünü şöyle an- atıyor; <Kırk elli arkadaş birleşip Bursa Müezzin Hüseyin Çavuş, di, Şefli efendi vesaire sishane ve müteaddid çergi ve haymelerle (2) Bursadan çi- kıp kıbic tarafında Pınarbaşına ve Oradan yokuş yukarı beş saat gidip *Güâzi yaylası» durağına vardık. azi yaylası», Orhan gazi Bursayı bir yıl muhasara ettiği vakıt bu yay- lada gaziler muhafız kaldıklarından böyle isimlendirilmiştir. Çimenlik ve kestane ağaçlarile neşeli bir ferah Yerdir. Buradan Bursa şehri baştan görünür, Bir küçük Heliçi (3) e İçinde türlü türlü balıklar bu- lunur, Oradan yine, yokuş yukarı beş Saatte Sobran durağına vardık, Bu- Tası, kestane ormanlı azim bir yay- ladir. Göllerinde alabalıklar bulunur. O gün sebekelerie bir çok balık av- layıp tereyaj pişirerek yedik, Ba- lığı Musa maidesi gibidir! Osman gazinin kırk bin koyununun dölünden türeyen nice yüz bin ko- yun burada yaylanır. Türk tayfasın- dan çobanları vardır. Bir kaç ergiç koyun hediye getirdiklerinden o gece orada kebab faslı edip mihman olduk, Sabahleyin beygirlere binip kıble ta- €şrafından Uludağda, bulutlar üstünde rafma yokuş yukarı türlü çiçekli dağ- lar içinden geçerken genzimiz türlü rayihalarla doldu, Nihayet, üç saatte Bakâcük durağına geldik. Burada orman içinde konaklıysrak üç gün eğlendik. Keklik ve balık avı, tereyağları, kuzu kebabları zevkini ettik, Ramazan gecelerinde hilâl görünüyor mu görünmüyor mu diye buradan baktıklarından bu menzile | Bakacak demişler, Eğer hilâli görür. | lerse B; ak mahallinde ateşler İ kıp şehre işaret ederlermiş. Bu işaret- | le kaleden toplar atılıp halk oruç tutarmış, Bakacak mahalli, fil hortumu gibi, şehre mail bir yalçın kayadır ki adam, aşağısına bakmağa cüret edemez. Bu yerden Bursanın Fledar 'sehra- olan köyler ve kasabalar, tarla» r, bostenlar, Nilüfer nehri ile sulanan arazi bukalemun nakış olmuş sahifeler gibi görünür. O de- rece yüksek bir dağdır ki, Bursa, al- ına gizlenir. Ulu cami, İçkale, bos- tan semtleri asla görünmez. Amma, uzak elleri bir bir temaşa olunur. Bu yerde eflâke ser çekmiş öyle yalçın kayalar vardır ki kimi ejderha, kimi fil, kimi de gemi, kimi tavşaneii gibi garip garip ve acaib şekiller al mışlardır. Muradan yine atlara binip beş sa- at kıbleye doğru yokuş tırmandık. Süleyman han pınar isimli mengile vardık, Bir kayadan soğuk bir âbı hayat akıyordu ki, insan, içinden bir taş çıkâramaz. Buz gibidir. Bu yerde hamam kubbesi gibi bir taş | vardır. Bunu Lenduha attı derler. Burada küçük, büyük göller vardır Ki birer ikişer kıye gelir alabalıklar yetiştirir, Buralardaki sular kışın dondukisri için, İstanbuldan iki üç yüz kişilik raaiyetile karcıbaşı gelip buz keser- ler Her parçası güya billür ve necef- ,kurtu, tır yükü buzu şehre sokarak, susuz- luklarını giderirler. Bundan manda, hergün miri kafileli r ve buz ta- şıyarak Mi relesinden kar gemilerine yükletilir, İstanbula, pa- dişahın mutfağına, helvahanesine, haremi hassına, sadrâzamına, yedi ve- zire, şeyhislim ve kazaskere, hasılı padişah kanunu olan yerlere ulaştı- rılır, İşte Keşişdağı böyle bir buz ha- zinesidir. Cenabıhak, bu dağı halk beri üzerinde m tur, Yine Allahın emrile, dikleri mahlük, nice bin yıllık kar içinde burada bulunur. Padişahlar murad ederse kazıtarak, eski karlar- dan bu hayvanı buldurabilirler. Am- ma, gâyet küçüktür, Esvab güvesi kadar bir kurttur ki kar yiye yiye gezdiği yollarda bulunur, Dut yaprağı tırtılı gibi kırk ayaklı, arkasında kırk siyah hurde haşhaş misali benli iki Kıpkırmızı mina gözlü bir hayvandır. Amma, bütün vücudu buzdandır, Ağ- zı yardır amma, dihanı mevcut de- ğildir... İçi pelte gibi bir mayile dolu- dur, Cüssesi lâhana bostanının to- hümlük hıyarı kadar olur, Bundan büyüğü ve küçükleri de bulunur, Es- ki kar içinde tavattun edip tenasül eder bir cins mahlöktur. Hakirin sultan İbrahime götürdüğüm zülâl elmas gibi berraktı. Amma yolda eridi. Bir erkek cins! kudretten yahut bir kadın erlâddan mahrum kalsa bu zülâlı yemekle Allahın emrile döl döker. Bu gayet mukavvidir. Gözün kuvvetini de arttırır. Velhasıl bedende bulanan türlü türlü hastalıkları de- İedip insanı anadan doğma eder, Bu- nu bulmak, kimya bulmaktan güç- tür, Bunların köpek kadar ve dört ayaklısı olur, kar içinde yaşarlar, dı- şarı çıkıp biraz teneffüs eder, yine kar içine girerlermiş dediler amma, ben öylesini görmedim. Keşişdağında Süleyman ban pina- rından yukarısı çimenliktir. Fakat çiçekleri yoktur. Çıplak dağlardır. Oradan tam beş saatte Kulei cihana vardık. Burası dağın en yüksek tepe- sidir ki eflâke ser çekmiştir. Aşağıda bulutların şehir üzerlerinden geçtiği görülür, Bursadan tam iki günde bu mevkie çıkılabilir amma, gayet müş- küldür. Yükseklik dolayısile ağaç yok- tur. Bulutsuz ve berrak havada gü- neş vurursa, buradan Yedikule, Sul- tanahmed camiinin alti minaresi ve Ayasofya camli görünür. Burada O kadar rüzgâr vardır ki, bir kayayı siper etmezse insanı yorgancı paftı. rası gibi havaya atar. Bu dağın en tepesinde bi afı iri taşlarla dir. Burası, Lendu! p mezarıdır, Hazreli Hamzanın korku- sundan bu dağda saklanmıştır diye halk arasında rivayet ederler, Bu ka bır yakınlarında zemin âlinda bik ağla yıl dönümü Yapılacak merasim hakkında bir pro ferinin dört yüzür nasebetile yapılacak büyük ihtifal tö- veni programı hazırlanmıştır. Prog- ramın esasları şunlardır 28 eylül, 938 çarşamba günü (Bar- baros günü) olarak tesbit edilmiştir. O gün gündüz, gece karada, denizde ve havada merasim yapılacak, bu te- | şekküllerin kuvvetleri ile halk teşek- küllerinin cüzütamları hazır buluna- i caklardır. Bu münasebetle şehir gün- düz bayraklara süslenecek ve gece de tenvir edilecektir. Programın gündüz kısmı: Deniz harb, Yüksek deniz ticaret, Yedek subay okulu, Üniversit, Deniz harb, Yüksek deniz ticaret, ra ve deniz askeri liseleri (o talel izciler, Erbaş mektepleri, Deniz erad talebe taburu, bir F Denizbank Dok amelesi ve Parti te- şekkülleri, Bütün bu teşekküllerin mensupları en geç olarak sant 9,45 de şta me İ n Türbe önünde toplan sim mahal bando. iki deni; aros zamanına aid k: la techiz edilmiş bir hi "Türbenin avlusundaki bayrak direği yanında mevki alacaklardır. Mehter- hane takımı âa Türbe avlusunda bu- lunacaktır, rasime saat 10 da Beşil rinde bulunan Hamidiye kruvazö. ründen atılacak topla başlanacak- tır. Bu toptan sonra limandaki bü- | tün deniz vesaiti endaht edecekler idük çalacaklardır, Bundan son- ri klâl marşı bando tarafından çalınacak ve mektepler M rine iştirak edeceklerdir, Bundan sonra Barbaros zamanına aş önle. | terennümle- mağara vardır. Yokuş aşağı gider, pek karanlıktır. İçinde y seksen kadar küçük oyuk Ayasofyadan uçup gelen rahipler bu- ralarda otururlarmı da lâtince iki hin yıllık yazılar va dır. Bu seyrü safaları ettikten sonra yokuş aşağı inerek on İki saatte Kadı yaylasına vardık. Çadırlarımızı dikip bir gün zevk ve safa ettik ve oradan aşağı, karcılar yolile on saatte Bur- sa şehrine vardık, Vesselâm.» : İşte, pirimizin anlattığı lâtif lâv- halar, Bize gelince ,Bursadaki Cümhuriyet otobüslerine adam başına, gidip gel- me bedeli olarak, birer lira sunduk. Fledar ovasının cidden Iğtif panora- malarını seyrederek çam ormanları arasından geçtik, hiç bir yerde dur- maksızın tek tük köyler ve Dağcılık klübünün yeni binalarını görerek üç saatte otelin bulunduğu yere vardık. Hava gittikçe soğuyordu. Bereket yersin, kışlık elbiseler almıştık, birer birer giydik. Bir güneş açıyor, bir yağ- mur yağıyor... Dönüşümüzde, ğı tarafların karla kaplanmış olduğunu gördük... Kestane ağaçlarında da fevkalâde çok kestane var: Haik, bun- dan kışın fazla olacağı hükmünü çı- karır... Galiba yalan değil... O gün- denberi hava açmadı. Kış, bizi peşi- mizden İstanbula kadar takib etti. Otel ve Dağcılık klübü, biz gittiği- miz zaman, kıs hazırlıkları İle meş- guldü... Bayan Müfide Feridin hem- siresl otele müdire tayin edilmiş. Yeni eşya ısmarlatıyor; odalar, salon- lar boyanıyor... l | | ül vadediyor. | Yemek, yüz on kuruşa ve yiyenleri memnun bırakıyor. Daha mütevazı şekilde ziyaret etmek istiyenler, Dağ- cdık klübünde karınlarını doyurmak şartile tenzilâtlı biletler alırlarsa da | olur, yet fırtınalı ve yağmur! duğu için biz tepeye 1 civarında bir merkez yay dir, Orasını gezdik. Adetâ bir tabilyet değiştirme dairesi! Bursadaki Meri- Preveze zaferinin 400 ncü kutlanıyor gram hazırlandı aid ft feri direğ; : lerdir. Bunu müteakib Tü lenk konacaktır, Çelenkten sc miz talebesi üç el fişek atacak v barosun ruhunu tazizen bir ka süküt edilecektir . Bundan sonra evvelâ vali bir hita- bede bulunacak, müteakiben en genç deniz subaylarından birile muharrir B. Abidin Daver Barbarosun büyük- lüğü ve Preveze zaferi etrafında bi- rer nutuk söyliyeceklerdir . Bundan sonra Daniz harb gemileri Denizbanka merbut vesait, bir Akay, bir romorkör, bir su tanki, motörler, Şirketi Hayriyenin 71, 75, 76 numa- ralarile araba vapuru, Deniz tcaret gemisi, Deniz klübü kotra! klüplerinin deniz vesaiti, esnaf te- şekküllerinin vesaitinden ibaret bir deniz kafilesi Ortaki Galata limanı esnada Y n hareket u geçid resmi nden uçarak çelenk ataşık Gece de'bütü: gemiler önünde de. ık binası da B Kumar oynıyan 7 kişi yakalandı Beyoğlunda Sebit adında birinin evinde bâzı adamların toplanarak kumar oynadıkları zabıtaca haber alınmış ve eyvelki gece bir cürmü ud yap ik yedi kişi masa ba- yakalanmıştır. İki tancde tabanca bulunmuştur. Gerek r sahibi, gerek oyuncular Beyoğlu sulh ceza mahkemesine verilmişlerdir. şında nos fabrikasına yün yi koyun burada... Evi nnda Osman gazinin koy cinsinden sürüler bu yaylal rulan tel boratuarında döl de gistiriyorlar; Osmanlı koyunu olmak- tan çıkıp Cümhuriyet koyunu olu- yorlar! İtiraf ederim ki, Evliya Çelebide: pek az şey görerek Uludağdan svdet ettim. Bunun da sebebi, belki sürat asrında yaşamamızdır. Onlar, dura- rak, bakarak ve cidden daha iyi eğle- nerek seyahat ederlermiş... Biz, mo- törlerimize mağrur, hooop çıkıyor. hooop iniyoruz; vız geçiyoruz Fa kat ne güörerek?... Neye dikkat etmek vaktini bularak ... Onun için eski seyahatlerin yeni- lerden belki daha meşakkatli, fakat muhakkak ki daha şairane daha öğ- retici olduğunu kabul etmek lâzım... Başka bir noktaya da işaret etmek istiyorum: Uludağın gayet güzel kayaları Bunlar arasında pek tipik ve - Evliya Çelebide görüldüğü gibi - efsaneli olanlar mevcut! Yol yapılır- ken bazı kayaların kırıldıklarını gör- düm. Kıymetli olanlar kırılmamalı, ormanlarımız gibi onlar da muhafaza edilmelidir. Üzerlerine de efsaneleri yazılmalıdır. Diğer cihetten: Eskiden Uludağ sey- yahının geçliği yol, - tarife nazaran- pek daha enteresanmış. Turizm için hazırlıklar da tertip öyle olmalı ki, bu tavsifini okuduğumuz yerler görüle- bilsin... Bir taraftan sürat vasıtası telefe- rik... Evet... Fakat diğer taraftan el noktaların doyasıya gö- rülmesine has dolambaçlı yollar ve bu- ralarda koj Yürük Çelebi Ligati Türkis de riliyör,