24 Eylül 198 AKŞAMDAN AKŞAMA amana amm m Gm trkeklerle kadınların zevk- lerindeki müvazenesizlik Dört beş arkadaştık... Bir uzun gez- Me yapmıştık. Bir kır kahvesinde, ta- biatin ortasında oturduk, Sular akı Yor, kuzular meliyor, kuşlar ötüyor... Hulâsa lâtif bir manzara... Mektep- İstde yazdığımız kitabet vazifeleri gibi bir levha... Biribirimizin yüzüne memnuniyet- le baktık; — oh! hoş... Fakat bazılarımızın yüzünde bir hoşnudsuzluk keşfettim. Somurtmuş- lâr... Surat bir karış... Bunlar, kadınlardı. Garib şey... Acaba hepsi birden ko- talarile kavga mı etmiş?.. Fakat ko- | “ilarının yüzleri de asık deği leyse?... Birdenbire genç bir bayan: — Ol... Patlıyorum! « dedi. Orta yaşlı diğer bir bayan: — Ben de... » diye itiraf etti. « lahi olur şey değil. «Sizi güzel bir yere götüreceğiz!» diye kandınp ev- den çıkardınız... Süslendik, püslen- dik... Halbuki... Böyle dağ başlarına geldik... Bütün kadınlar bu fikirdeydi. — Hiç anlamam böyle gezmeleri... — Ben de ayni fikirdeyim. Ve, en yaşlıları atıldı: — Haydi, baylar burada pinekliye dursun, biz, (*#$) otelinin bahçesine Edelim... Âlâ müzik varmış... — Cidden pek kalabalık oluyor... Numaralar da yapılıyormuş... Bütün arkadaşlarım, zevcelerini hareketlerinde serbes bırakan münev- verlerdi: — Peki, gidin... - dediler. in almış mektep talebe- leri, kafesin hapsinden kurtulmuş kuşlar gibi, şen, şatır, cıviltlı, arzu- larına uygun eğlencelere gittiler. Erkekler de, kendi aralarında - k dımax klübe kap: atan bir İngiliz - demek istiyorduk. - Ne Bayanlar, eni inşirahile - geniş bir nefes ibi rahat rahat tabi- Sükünu ihlâl İstediğimiz seyredebileceğiz. eden bulunmuyacak... Ben, e yer- lerden hoşlanırım... (*#4) otelinin bahçesi benim için dayak yemekten | beterdi — Benim için dı İçimizde müşahedeleri pek kuvvetli ir münevver vardı. Gülümsiyerek an- attı; — Bizler de ayni hisleri on sekizi- mizle yirmi beşimiz arasmda geçir- medik mi?.. Ailenin ve mektebin hap- #inden kurtularak bir çalgılı kahve- hin, bir dümanlı tiyatronun, hattâ kokmuş bir Şehzadebaşı kahıvehanesi- nin kalabalığında hürriyetimizi tat- mak ne hoş şeydi... Şimdi ise, seneler Beçti, kalabalıktan kanıksadık. Ekser €rkeklerin ruhunda bir inziya hasreti var... Kadınların ise bilâkis... En ihti- Yarları bile en mondenimizden daha Monden bir ruhta... Kapali kalıp kaybettiği zamanı ka- zanmak istercesine rekorlar kırmak İstiyor!.. Yaşamak, alabildiğine yaşa- ma) Yaşamak... İşte şiarı... Fakat elbette bir müddet sonra bu muvaze- hesizlik te kaybolacak... Gelecek nesil- lerde karı koca ayni çağlarda kanık- samış bulunacak, daha iyi anlaşacak, daha ziyade müşterek zevklerle kalb- eri çarpacak, Ben doğru bir müşahede buldum... ati Devrimizdeki karı koca anlaşamamaz- Vali Yalovada Imar faaliyeti hakkında izahat verecek Reisi B. Muhid- Yalovaya Vali ve Belediye din Üstündağ dün sabah gitmiştir. B. Muhiddin Üstündağ imar faaliyeti hakkında Yalovada bulunan Başvekil B. Celâl Bayar ile Dahiliye Vekili B. Şükrü Kayaya iz&- hat verecektir, Bu itibarla B, Muhid- din Üstündağ yanında imar işlerine dair bir dosya götürmüştür. rimize gelen şe B. Prost ile yaptığı temaslardan sonra İstanbul ve | Beyoğlunun hazır! nâzım plân- Jarma göre İstanbul yapılacak | imar işleri için talimat alacaktır. | Eminönü istimlâk sahasından baş- | ka şel hükümetin ya- | cağı mall yardım temin edilec in imarı içi İki hırsız yakalandı Emniyet direktörlüğü (memurları Şakir ve Nuri isimlerinde iki gece hırsızı yakalamışlardır. Bunlar şim- diye kadar yirmiden fazla yerde hur- | sızlık Pazarlık ya: ik yasağı Bugün Hsteğimade bir toplantı | yapılıyor bu 4 salonunda pılacaktır, Toplantıya bütün kay- emniyet müdürleri, em- Belediye Reis mua- vinleri, İktisad müdürü ve diğer alâ- kadarlar irak edecektir. Toplantı- ya Vali ve Belediye Re Üstündağ riyaset edecek kanunun arızasız ve noksansız ola- rak tatbikini istediğinden Pazartesi | gününden itibaren de esnaf teşe küllerile temas edecektir. üzer Bakırköy ehli hayvan sergisi Bakırköy ehli hayvan sergisi bu- gün öğleden sonra Vellefendi koşu yerinde açılacaktır. Bakırköy kâza- l sı bilhassa hayvan yetiştirmekte bü- yük gayret gösterdiğinden sergi inin İ tertibine çok ehemr iyet vermiştir. Seyyar esans ye esrar satiyormus | Mustafa isminde birinin, seyyar esans satıcılığı süsiyle dolüşarak, bazı zehir mübtelâlarına esrar dağıt- m2 ığu zabılaca haber alın mış, evve dola e ik lıklarının bir sebebi de bu olsa gerek... Fakat mademki gelecek nesillerde daha ziyade muvnzene olacağı umulu- yor, bu nazariyenin tesellisi de içinde demektir, ç (VA - Nü) Haklı şikâyetler Tophane rıhtımı Geçen gün Bursaya gidiyordum. Hamal ücretini vertp vapura doğ- ru yürüyeceğim sırada ayağım bir çukura takıldı, düştüm ve diz kapağım #ncindi. Bursaya sırf gezmek ve hava almak için gidi- yordum. Diz kapağımın incinme- si buna imkân bırakmadı, çabuk İstanbula dönmeğe mecbur ol- dum. Tophane rıhlımının kaldırım- muştur. Bu gibi ka- zalar başkalarının da başına ge- lebilir. Bunun için kaldırımların b 1 tamir ettirilmesi lâ- Z.B. Iki kadın, bir kadını soymuş Mahkemede ikisi de öuçu inkâr ediyor Dün âğır ceza mahkemesinde, üç kadın arasında cereyan eden soygunculuk vakasının muhakemesi bitirilmiştir. enin iddinsı ran vaka şöyle olmuştur civarında gi lardan birine sık sık devam eden Zekiye, bir gece gene gazinoda otururken Emine ve Le- man adlarında iki kadın da oraya gi- dip karşısındaki masaya oturmuşlar. dır. Bir müddet sonra Zeki dan çıkacağı sırada Lemanla de ortadan kaybo! a naza "Taksim Necatiyi tanıyor m Diye yanına lily yağ Zeki: ye bu adamı tanıdığını söyleyince Lemanla Emine birdenbire üze atılmışlar ve bunlardan biri elind mendille Zekiyenin ağzını ve lerini kapamış arkadaşı da üzerine çullanarak kollarındaki bilezikleri kulaklarındaki küpeleri zorla ve korkudan kendini kaybeden Zeki- yeyi orada bırakıp otomobile bir k kaçmışlardır. Bu esnada oradan geçmekte olan bir po- lis memuru giden otomobilin numa- mı tesbit etmiştir. Zekiye karakola götürülmüş, bay- gınlığı geçtikten sonra başına gelen- leri anlatmıştır. Bunun üzerine zabi- ta lahkikata girişerek polis memu- runun tesbi gi numara ile oto- mobil bulunmu för vasıtasile Leman ve Emine yal narak gasb çun, alandırılma! Geza mahkemesine. verilmişlerdir. Dün yapılan o muhakemede dava- cı Zekiye v şekil iddiayı mış fakat inkâr etmişlerdir. rılması için muha- bırakılmıştır. suçlular bu çisi Zekâi Apay- Apaydın ile tüc- un kizi 'nın nikâhları Be bir | ikisi birden bir | üzere ağır | yı yukarıda yazdığımız Tramvay, tünel Satın alma müzakeresi için dosyalar hazır Tramvay, Tünel ve Havag şir- ketlerinin salın alınması müzakere lerine başlanabilmek için hazırlıklar tamamlanmıştır. Bu husustaki do: Ankaraya gönderilmiştir. Nafıa Ve- kili B. Ali Çetinkaya, on gün sürecek ehir - İzmir - A ve havalisi hatinden döndükten sonra bu y tedkik edecek ve müzakereye zemin tesbit edecek esasları hazırlı- yacaktır. Haber aldığımıza göre Nafıa Ve. ki Tramyay ve Tünel şirketle- rini elektrik ( şebekesini; lah ve ni ikmal edilinceye kadar ik idaresinde olduğu gibi - idarı müddet & cektir. kat Dolmabah imtiyazı esasen verilmiş ve Belediyece şi mış olduğu içli mta Belediyeye devr çe Gaz şirketinin Belediyeye ele sat nen Belediyeye dikule Gaz şirketi izakereleri bit- şirketlerile müza- caktır. meden Havagazı kereye bâşlanmıy: Sirkeci meydanı! Evvelâ garın yeni gi çıkış yeri yapılacak keci n garın çıkış lan inşi B. Ali Ç ve teftiş edilmişti. B. Ali i Çetin kaya, inşaat, etrafında bazı talimat ver- miştir. Haber aldığımıza göre yapılacak işlerden bina inşaatına ald kısım, kış neden tamamen bitecektir. camiinin yıkılması, Sirkeci mey- danının tanzimi ve Sirkecide yeni bir iskele inşası bundan sonra ola- caktır, meydanının tanzimi ile Bir sarhoş yakalandı Faruk isminde biri, evvelki son derece sarhoş bir halde İsti caddesinde dolaşırken polisler tara- fından yakalanmış ve mahkemeye verilmiştir. Fişek fiatleri hakkında Y tarihi sayısının 3 üncü sahifesinde «Avcılara daim baş- Uğı sltında Hikmet Feridun Es 7 bugünkü olduğu iyisinin de bahsedilmiş ve av malzemesinin pahalılı- gından şikâyet Çi dumansız ba- âlâ dus e kara ba- lmakta, idi basiranin başından itiba de 75, 7 ve 5 kuruşa indirilmiş ve yet her seferinde gündelik gaze yapılan büyük ilânlarla çlâkadarlıra bil- 1997 senesi mahal bildiril, almamak üzere key- fiyetin lüzum görülmüştür. edecek ve muayyen bir | ş vel Sahife $ SOHBET: Denilehilir k L ROMAN, — Paul Val , kendisi içim roman $anatinin tasavvuru bile he- men hemen imkânsız olduğunu söy- lerken: «Şiirlerin aksine olarak ... ro- manın, özü kaybedilmeksizin, tercü- mesi de kabildir». der. Bu fikri, belki biraz daha açmak için, şöyle de ifade edebiliriz: «Bir manzumede, başka kelimelerle de söylenebilecek olan şey- ler o manzumenin esas unsurları de Zildir, hattâ o manzumenin malı de- ğildir, şiir sanatini alâkadar etmez. Bir romanda ise başka kelimelerle söyle- nemiyecek şeyler - ne kadar güzel olur» sa olsun - o romanın haricinde kıy- metlerdir; onların kalkması ile kita- bın - bir roman olmak itibarile - özüne dokunulmuş sayılmaz, belki de daha saflaştırılmış olur.» Son zamanlarda - yani yarım asır- dan beri - şiir saflaşmağa, sade ker dine has unsurlarla iktifaya çalışıyor; bügün nazma hikâye, hatta hikmet ka- rıştırılmasını garib, çirkin buluyoruz. Meselâ bizde, Yahya Kemal'in «Ley smı - dil bakımından şiirde yeni bir merhale göstermesine rağmen - gazelle. ri kadar, öteki manzumeleri kadar se- vemiyoruz. «Leylâ» bize şairin eserin- de bir hata, sanatine adeta bir hiyanet gibi gözüküyor. (Şunu da söyliyeyim ki biraz düşününce bu hükmün ne ka- dar haksız olduğunu görürüz: «Leylâ», hikâyesi ile değil, yalnız lisanı, nazmı ile var'dır. Hikâyeyi nesir olarak an- laftan, bir şey kalmaz. Demek ki man- zume ondan hiç bir güzellik, bir kıy- met almıyor; bütün güzelliği, bütün kıymeti, yabancı bir unsur olan hikâ- yesinde değil, kendisinde, bütün'ünde- dir, Fakat ne yapalım ki haksızlığımı- zı ancak düşündükten sonra anlıyo- ruz; bir manzümede hikâye bulmak bizi - evvelâ - o manzumeye hasım edi- yor ve ilk hükmümüzü bu husumetle veriyoruz. Halbuki bir manzumede, kendisine hiç bir güzellik ilâve etmi. yen böyle hiçten bir hikâye buluk ması onu saf şiire daha çok yaklaştı. rır demek de pek âlâ kabildir.) Roman ise, şiirin aksine olarak, sa- fiyetten uzaklaşıyor, kendisine yaban- cı unsurlarla süslenmeğe Ikıyor. Birtakım ruhi tahlillere girişmesinden. tarihi hakikate sadık kalmak arzusun. dan bahsetmiyorum; bunlar romanın esas sahası sayılabilir, Fakat felsefi mütalealara da girişiyor; romanın "ünden, herhangi bir iddiayı ka- bul ettirecek bir intibağ uyanması, mus harririn bunu arzu etmesi de tabii gö- rülebilir; bununla kalmıyor, uzun uzun dersler veriyor, isbat sevdasına düşü- yor. O kadar da değil: romanı günden güne gürel, ahenkli, tercümesi imkân- sız cümleler sarıyor, romancı Şâirle re- kabete kalkıyor. Sahasını genişlete ge. nişlete nihayet hudud tanımamağa başlıyor. Yani bugün edebiyatta bir ne- viğ roman İmperialısması, bir neviğ roman müstemlekeciliği var, Paul Valöry'nin: «Roman hulâsa edilebilir, yani kendisi anlatılabilir. tarifinin de kıymeti kalmıyor; çünkü roman - bir taraftan da -anlatmak'itan vazgeçip gerçeğin aynen tasviri olmak istiyor. Zamanımızda yazılan roman- ların çoğuna bakın; muharrir köylü- yü, işçiyi kendilerine mahsus lisanla konuşturuyor. Hatta daha ileri giden- ler v meselâ Thomas Mann, roma» nındaki Fransızları fransızca konuş- turuyor. (Bu Tolstoy'da da vardır; (Devamı 4 üncü sahifede) Nurullah Ataç