16 Eylül 1938 Ahmed Ramiz Marsilyadan vapura binmişti. İstanbula dönüyordu. Eşya- nl kamaraya yerleştirdikten sonra, yol arkadaşlarını tanımak niyetile vapuru gezmeğe başladı. Üst güverte- İ de gayet zayıf, uzun boylu, kırk beş, kırk altı yaşlarında kadar görünen bir kadın gözüne çarptı. Bu kadın son derece boyali idi. Başını kırmızı be- nekli bir mendille bağlamıştı, ayağın- dr şort denilen kısa pantalon vardı. Ahmed Ramiz yanından geçerken kısa pantalonlu kadın kendisine bakarak gülümsedi. Öğle üstü yemek çanları çaldı. Sof- raya oturdular. Ahmed Ramizin mâ- sasında iki kişi daha vardı, Biri göz- lüklü, şişmanca bir erkek, bir Ameri- kalı. İsmi de Harri imiş... Ahmed Ra mizin öteki masa arkadaşı ise güver- tede gördüğü uzun boylu zayıf kadın- dı. Bu sefer yemeğe Kısa pantalonla gelmemişti. Gayet geveze bir şeydi. Ahmed Ramiz yarım saat içinde onun adının An'ta olduğunu, yalnız seya- hat ettiğini, İstanbula gezmek için gittiğini, oradan Amerikaya döneceği» ni öğrenmişti. Anita bir aralık gülümseyerek Ra» mize: — Hem biliyor musunuz? Sizin ka- mara komşunuzum... Benim küma- Tam tam sizin kamaranızın yanındâ... Ahmed Ramiz soğuk bir tavırla: — Ya öyle mi?.. dedi, Masada oturan Amreikelı adam pek mahcub tavırlı idi, Adeta Anita- Bın söylediklerini dinlemiyor gibiydi. Vapurda günler böyle geçiyordu. Ahmed Ramiz Anita ile karşı karşıya gelmekten çekiniyordu. Çünkü Anita» ya barda rasgelse kadın: — Ne güzel bir dans havası çalıyor... Siz dans sevmez misiniz? diye etrafın- da fırdönmeğe başlıyordu. Gece ona güvertede raslasa Anita: — Aman ne harikulâde bir mehtab var... Beraber mehtabı seyredelim mi? diyerek Ramizin yanına y. yor- du. Bir gün Ahmed Ramiz kamarasın- da öğle uykusunu çektikten sonra dışarı çıktı. Koridorda ilerliyordu. Anitanın kâmarasının kapısı açıktı. Ahmed Ramiz hızla onun kamarası- Mın önünden geçmek isterken Anita kapının önüne çıktı. Ahmed Ramize; — A, -dedi, sizden bir ricada bulu- nacağım... Ahmed Ramiz nazik fakat resmi bir tavırla; — Buyrunuz efendim... dedi, Anita: — Benim kamaramın kapısının ki- Midi bozuk... Demin şöyle bir çektim... Kapının eli çıktı. Şimdi ne yapayım' Ahmed Ramiz: — Zile basıp kamarotu çağırsanı- . dedi, ' Anita; — Uzun İş... Acaba şuna siz bir ba- kamaz mısınız?.. Ahmed Ramiz Anitanın kamarasına girmeğe mecbur oldu. Kapının kilidi hakikaten bozuktu. Genç adam bü- tün meharetini göstererek kilidi he- men tamir etmek ve buradan çıkıp gitmek niyetinde idi, Kapının kulpu- nu kilide yerleştirdi. Ondan sonra ka» pıyı iyice kapadı. — İşte efendim... dedi, oldu... Anita gülerek: — Peki şimdi açiniz bakalım kapı- yı... Ahmed Ramiz kapının © CAME çevirerek kendisine doğru çekti. Ey- vahlar olsun. Tokmak çıkmış, üstelik kapı da kapalı kalmıştı. Şimdi ne ya- 2 Anita sanki gayet komik bir şey diye kamaranın içinde el çırpıp dolar şıyordu. Ahmed Ramiz: — Canım, dedi, bunun hoşa gide- cek tarafı var mi? Anila kahkahalarin gülüyor: — Aman benim çok hoşuma gitti... Burada mahpusuz... Mahpus kaldık... — Durun efendim... Kapıyı aça- ra, Anita Ramizin etrafında dünerek: — Dünyada kapı açılmaz... diyordu, sizinle burada mahpus kaldık... Fakat Ahmed Ramiz bir çilingir me- haretile kilidin biraz içeriye kaçan de- mirini çekti. Klile bu demiri döndür- dü. Kapı hafifçe açıldı. Anita sanki canı sıkılmış gibi: — A... dedi, açtınız mi? Ahmed Ramiz muzaffer bir tavır. la: — Açtım ya... Tabii açtım... diyerek kendisini dışarıya attı. Güvertede ma- sa komşusu Amerikalı adama rasladı. Amerikalı bir kitab açmış ciddi elddi okuyordu. Ramiz kendi kendine dü- şündü... Ah Anita kendisine musallat olacağı yerde şu Amerikalıya kancayı taksaydı ne kadar iyi olurdu. Aradan iki gün geçti. Artık seyaha- tin sonlarına yaklaşmışlardı. Bir gün Ahmed Ramizle Amerikalı adam yan- yana güvertede oturuyorlardı. Bir aralık arakalarında Anitanın cırlak sesi işitildi: Hapishane arkadaşım... Ne yapı- yorsun orada?.. Anita Ahmed Ramizi uzaktan gör- memişti, «Hapishane arkadaşım» di- ye Amerikalıyı çağırıyordu. Fakat Anita kendisine «Hapishane arkada- şım'» diyince Amerikalı kıpkırmızı kesildi. Ahmed Ramiz gülmemek için ken- disini zor zaptediyordu. Bu sırada Anita da onlarin yanıma yaklaşmıştı. Ahmed Ramiz Amerikalıya sordu: — Madam size hapishane arkadâ- şım, diyor, ayni hapishanede mi yat- tanız? Amerikalı kekeledi: — Şey... Şey... Madamın kamarası. nın kilidi bozulmuş... Tamir etmek için uğraştım. Fakat bu sırada kapı kapandı. Kamarada bir saat kadar hapis kaldık ta... Beni onun için böyle çağırıyor. Bu sırada Anita; — Yürü hapishane arkadaşım... Bak içeride cazband çalıyor... Biraz dans edelim... diyerek Amerikalının koluna yapıştı. Onu içeriye doğru sü- rükledi. Ahmed Ramiz bu iki hapishane-ar. Kadaşının arkasından bakakaldı... Hikmet Feridun Es RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız 16 Eylül 938 — Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- | lâ Türk musikisi, 1250 Havadis, 1905: Piâkla Türk musikisi, 1830: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: Saat 1830 Dans musi- kisi (plâk). 19 Konferans: Selim Sırı Tarcan tarafından (Tabanca kurşunu). 1930 Dans musikisi (plâk). 1955 Bor haberleri. 20 Saat ayarı: Grinviç rastha- nesinden naklen, Vedia Riza ve arkadaş- ları tarefından Türk musikisi ve balk şarkıları, 2040 Ajans haberleri, 2047 Ömer Rıza Doğrul tarafından arabça söy» lev. 21 sant ayarı: Orkestra; 1 — Becthven: Cortolan. 2 — Mascangni: Kavaleria rüstikana, 3 — Giinka: La Donte, 2130 Saz eserleri: Tanburi Refik Şem- settin ve arkadaşları tarafından, 2210 Hava raporu, 22,13 Derüttalihi musiki he- yeti; Fahri ve atkadaşları tarafından. 2250 Son haberler ve ertesi günün prog- ramı, 23 Saat ayarı; SON. Anhâra — Öğle neşriyatı: 1430: Kan- şık plâk neşriyatı, 1450: Plhkla Türk musikisi ve halk şarkıları, 1515: Ajans haberteri, Akşam neşriyatı: Saat 1830 Plük neş- riyatı, 19,15 Türk musikisi ve balk şarki- ları (ilikmet Rıza). 20 Sant ayarı ve arab- ça neşriyat. 20,15 İncesaz. 21 Çocuk Esir. geme Kurumu namına konferans: (Dr. Hamit Osman Olcay). 21415 Stldyo salan orkestrası; 1 — Fetras: Erinnerung. 7 — Becce: Zwelte İtallenizehe Sulte. 3 — Tachalkoweky: Röverie İnterrompue 4 — Hamphrles: Dreams of Yesterday. 22 Ajans haberleri ve have raporu, 22,15 Yarınki program ve Son. Saat MW de Breslav 20 orkestra ile hafif parçalar — | Frankfurt 20,15 karışık musiki — Laiysig | 20 - 2050 bando iuzikası — Viyana 1945 den itibaren oda musikisi: (Mozart) ın eserleri — Bükreş 20 - 2040 palâk reşri- yatı ve 2055 plâk (Massenet) in (Manon) operası — Roma 20,30 konser, Sofya 20,0 Sonat konseri ve 2050 - 2330 (Verdi) nin (Traviata) operası — Varşova 20 - 2025 Trio ve 20,30 şen musiki, Sant 21 de Breslav 21,10 musikisi Danzig Frankfurt 2115 karışık “musiki O— | Deutschlands, 21,10 salon orkestrası ve keman golosu — Hamburg 2110 şen mu- | siki — Kolonya 21 (Sârönade) konseri | Künigsberg 21,10 orkestra ile klâsik p çala Lalprig 21,10 orkestra ile piy kon : (Grieg) in piyano konserta: (Liszt) in eseri vesaire Mün (Mozart) akşamı Btutigart o 2110 (Weethöven) in Gideli) operası — Viyana 2140 (FP. Lehar) ın (Şen dul) opereti — Belgrad 21 senfonik konser — Bükreş 21 Manon operasına devam — Droitwich 2140 - 2230 (Beethoven) in piyano kon- sertosu ve dördüncü senfonisi — Marsilya, ve Lüle 2130 konser — Nizza 2130 (âwdran) m (Gilette de Narbonne) A#sireli operası — Pariz 2130 - 2237 (La- Cit& des Voix) isimli tiyatro — Paris CEMfei) 2130 - 2230 oda musikisi — Paris P. 'T. T, 21,30 - 23,30 orkestra konseri — Bolya (Traviata) operasına devam Varşorn 2140 e kadar şen musikiye do- vam, Avrupa istasyonları | ve Saat 2 de Berlin 22,10 orkestra ve koman İle yeni musiki — Breslav ve Danzig 22 - 2435 Ro- madan nsklen (Verdi) nin (Falstraff) operası — Dewtschlande. 22 bando muzi- kası — Hamburg 23 şen musikiye devam — Königsberg 22 konsere devam — Laipzig 22 konsere devam — Münih 22 (Mozart) akşamına devam — Stuttgart 22 (Fidelio) operasin& devam — Viyana 22 (Lehar) m operetine devam — Belgrad 2230 e kadar senfonik konsere devam — Bükreş 72 Manon operasına devam — Droltwich 72 (Beethoven) konserine devam — Lille ve Marsilya 22 konsere devem — İöndra (Reg.) 2250 - 2330 (Beethoven) konseri: Piyano le (Şanate Pathetigigve) ve («Löonore) uvertürü — Nizam 22 operete devam — Paris (Riffel) 22 oda musikisine devam — Roma 22 (Verdi) nin (Fapstaff) operası — Sofya 22 (Travlata) operasını deram — Vurşoru 22.10 - 22,50 hafif mu- siki — Milâno 23 (Stenterello) isimli operet, ç Sant 23 de Breslav vo Danzig 23 Romadan naklen operaya devam — Künigsberk 23,40 karı- şık musiki — Deutschlands. 2330 - 2345 küçük gece konseri (Haydn) ın kuvar- teti — Diğer Alman istasyonları Laipzig- den naklen 2330 den itibaren dans musi- kisi ve karışık musiki — Belgrad 23,15 - 23,45 plikin dans musikisi — Bremünster 23,5 - 2330 (Hindemitk) in piyano 80 natları — Drottwieh 23,20 - 24.10 bando muzikası — Kopenhag 2350 - 24,15 man- dolin ve Kitara konseri — Londra (Reg) | Beethoven konserine devam ve 23,30 kan- ser — Milano 23 operete devam — Nizza 23 operete devam — modem musiki Roma 23 (Falstatt) operasına devam — Sofya 2330 a kadar (Traviata) operasna devam — Varşova 23 - 2355 orkestra ile müntahap parça- Jar. Saat 74 den itibaren Deutechlanda. 24 - 445 (Beethoven) orkestra konseri ve piyano konsertosu — Diğer Alman istasyonları Lajpsigden nak- len dans müsikisi ve karışık musiki Paris 24 - 130 senfonik konser: Mozart senfonisi ve Lizset) in piyano konsertosu vesaire — Stutlgart | - 3 keman ve piya- no İle gece konseri (gramofonla) — Diğer Alman istasyonlar Kör naklen | a - 4 gece musikisi. DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender P: Sertelli Hamdan, Rum dilberinin 'Tefrika No 117 saçlarından yakaladı ve şiddetle yere çarptı. Kadınlar titremeğe başlâdılar.. Kadın bu ya. Bazan parayı gözü görmez... o Mücevhere iltifat etmez. Kalbinin sevdiğini ister. Pendi - Misi de Antonyoyu sevivermişti. Birdenbi- re elindeki kadehi yere vurarak ba- gırdı: — Ben Anlonyonun yanından ay- rılmam. Bırakınız beni, onunla baş- başa kalacağım. Hamdana - denebilir ki - bütün ömründe ilk defa bir kadın menfi ce- vab veriyordu. Azılı korsanın gözleri birdenbire döndü.. önünde duran büyük bir şa- rab testisini tutunca kadının üstüne fırlattı. Eğer Pendi - Misi o sırada ba- Şını masanın altına sokmamış ol- saydı, soluğu öbür dünyada nlacak- tı. Şarab testisi masanin öbür ba- şında parçalandı. Antonyo korku ve heyecan içinde titriyordu. — Onu affet, Seyid! Sarhoş oldu- dedim ya size, Bu vaziyet karşısında Aryüs ol- saydı, hiç şüphe yok ki Hamdann ağanın payı verirdi, O sevdiği bir kadını bir başka erkeğin kollarına - hem de kendi elile - vermeğe taham- mâl edemezdi. Antonyo korkak değil- di, fakat (Yassıada) da üç yıl çekti- ği sıkıntıyı henüz unutmamıştı, İle- Tisini düşünüyordu. «Bir kadın için hayatımı tehlikeye koyacak değilim ya...» diyordu. (Pendi - misi) nin verdiği cevab İ yıldırım gibi ortalığı bir anda altüst etti, Hamdan birden yerinden kalka- | Tak masanın öbür başına gitti. Rum dilberinin kolundan çekti: — Sana bir avuç altın verdim.. ne- den benim yanıma gelmiyorsun? Genç kadın gözlerini süzerek güldü: — İstersen altınlarını iade ede yim?! Beni rahat bırak burada. Ve Hamdanın elinden silkinip — Yanındaki kadınlar gözünü do- yurmıyor mu? Ne aç gözlü adamsın sen..! Hamdan bir kere pusulayı şaşır- mıştı.. artık kolay kolay sinirleri ya- tışamazdı. «Bülbül yuvası» nın bu güzel bülbülünü tekrar yakaladı. uzun saçlarını eline dolıyarak top gibi savurdu ve hızla yere vurdu. Öteki kadınlar korku içinde titre meğe başladılar. Meyhaneci imdada yetiştiyse de onun kafasına isabet eden şiddetli bir yumruk meyhaneciyi de yere ser- meğe kâfi gelmişti. Hamdan yan gözle arkadaşına baktı: Sen mi kışkırttın bu kaltağı, Antonyo? Antonyo ellerini kaldırarak: — Hayır, Seyid! dedi, ben kendi- sine sizin yanınıza gitmesini israrla söyledim, — Dinlemedi.. ve cezasını buldu. Antonyo, Pendi - Misiyi himaye edici bir cevab vermiş olsaydı, kendi- si de şüphe yok ki aynı âkibete uğ- rıyacaktı. Hamdan : — Haydi, şu kadınlardan bir baş- kasını seç! Diye homurdanarak, geniş göğsü- nü şişire şişire yerine oturdu. Antonyonun gözü kadın falan gör- miyordu. Muvazene ve muhâkeme- sini kaybetmişti. Maamafih deniz canavarının hatırını kırmamak ve danltmamak için kadınlardan biri- ni yanına çağırdı. 'Tekrar içmeğe başladılar, «Pendi - misi» nin ölümü., Meyhaneci sindiği köşeden yavaş- ça kalktı. yerde yatan kadına şöyle bir göz attı. Pendi - Misi kanlar için- de yerde yatıyordu, Ve masa başın- daki kadınlardan hiç biri korkudan Pendi - Misiye başlarını çevirip ba- kamıyordu. Meyhaneci yavaş yavaş kalktı. çi- rağını çağırdı. genç kadını bacakla- rından tutup sürüklediler ve bahçe- ye çıkardılar, Kızlardan biri dayana- madı. sordu — Pendi « Misiyi nereye götürdü- ler? Hamdan göbeğini hoplatarak: — Mezara... Diye cevab verdi, Deniz canavarı genç kadını öyle bir şiddetle yere vurmuştu ki., Bir daha belini doğrultup kalkamıyaca- ğından emindi, Meyhaneci uzaktan göründü. Hamdan gür sesile haykırdı: — Nereye götürdün kaltağı? Meyhaneci bir kaç adım ileriledi: — Yüzünü; örttüm.. bahçede yatı- yor, aslanım! — Kucakla da getir buraya. ağzı- na bir kadeh şarab akıtırsak, çabuk dirilir. Bizanslı meyhaneci gözlerini sile- rek mırıldandı: — Gökten Hıristos mez onu... Antonyo içini çekerek önüne baktı. Kadınlar biribirlerine bakışarak titrediler, Hamdan: — Yarın sabah sahildeki kargalar ra yem çıktı. Diyerek şarab kadehine sarıldı. — Haydi kızlar, içelim... Hepsi birden - itiraz etmeden - iç- tiler, Pendi - Misinin ölümü Rum dil berlerinin neşesini kaçırtmıştı. İçlerinden birisi yavaşça: — Ezrail > başbaşa bulunduğu- muzu unutmayınız! Diye fısıldadı. Hamdan kadınların gülüp oyna» malarını, şarkı söylemelerini istiyor- Pendi - Misinim ölümünden sonra, Hamdan, bütün altınları avuç avuç serpti. Torbayı çarçabuk (boşalttı. Kadmlar ömürlerinde ilk defa böyle altın bolluğu ile karşılaştıkları için, tekrar neşelendiler.. oynamağa, kol kola girip Taksetmeğe, neşeli şarkılar söylemeğe başladılar. Antonyo gemiye dönrken bir ses duydu: Dur! Güneş doğuncıya kadar eğlendiler. Hamdan sabaha kadar içmiş ve adam akıl sarhoş olmuştu. Rum dilberleri birer birer yanından çeki- Mp gitmişlerdi. Hamdanın yanında bir tek kadın kalmıştı: Sofi.. Bu kadın (Pendi - misi) nin çok iyi arkadaşıydı, onun ölümünü gözl- le gördükten sonra, içinden Aarab korsanına kin bağlamış ve ondan in- tikam almak için sabaha kadar fır- sat aramıştı, Antonyo bir peykenin üstünde $1z- muş yatıyordu. Sofi her şeyden önce korsanın pa» lasını kınından sıyırıp almıştı. Ham- danın belinde bir küçük hançeri de vardı. Sofi sabaha karşı bu hançeri de korsanın belinden alıp saklamıştı, Meyhanecinin bunlardari haberi yoktu, O Hamdandan çok korkardı. O güne kadar korsanın çok parasi- ni almıştı, Karşıyaka Rumları kor- sanların elinde esir demekti. Yarın Hamdan burayı âleşe verir, ok yağ- muruna tütar. hepsini kılıçtan ge- çirebilirdi. Fakat, Sofi bunları düşü- necek bir kadın değildi. O bir kere karar vermişti: Korsandan öç ala- caktı . Sofl ilk önce Hamdanı deniz ke narma götürecek ve orada öldürecek- ti. Fakat, Hamdan kendinden geç- mişti, Onu deniz kenarına sürükle- mek İçin iki öküz Jâzımdı. Sofi de sarhoştu.. fazla düşünecek halde de- gildi. Hamdanı kendi hançerile göğ- sünden yaraladı.. Hamdan can acı- #ile kıvranıp kalkmak istedi. Sofi bir hançer daha yerleştirdi. hem de kalbinin tam ortasına, Dev cüsseli korsan o kadar kolay öldü ki.. oturduğu yere devrildiği za- man, bu hadiseyi meyhanede hiç kimse duymadı, Antonyo masanın öte yanındaki peykede hâlâ horul horul uyuyordu. Sofl yavaş yavaş geriye çekildi. arka kapıdan çıkıp gitti, inse,. dirilte- O gün öğleye doğru aklı başına ge- len Antonyo gözlerini açtığı zaman meydanda kendisinden başka kimse öremedi. * > ar).