Hollivud'un yıldızı sönmiyece Sahife 7 Lubitseh: “Hollivud daima bugünkü mevkiini muhafaza edecektir,, diyor “Nasıl Bordo şarabı, Noruç çeliği, Transval elmasları, Avustralya koyunlarile meşhursa filimlerile meşhur olacaktır, Hollivud da Umumi harbden filimlerinin dörtte üçü Fransada çev- Tilirdi. O zamanlar dünyanın en meşhur artistleri Fransızlardı. Harb çıkınca artistler, stüdyolar- da çalışanlar cepheye koştular, Fran- #ada filim istihsali durdu. Buna mukabil Amerikada filimci- İik doğdu ve dev adımlarile ilerleme- ğe başladı. Bugün filim sanayii Ame“ Tikada otomobil sanayii ile ayni de- Yecededir. Yeryüzünde gösterilen İlimlerin dörtte üçü Amerikada yâ- Piliyor, İlk zamanlar Avrupa memleketles Yi Amerikanın hâkimiyetine boyun *ğmişlerdi. Fakat son senelerde her tarafta filim sanayi ilerlemekte, Amerikaya rekâbet edilmektedir. Bil- hassa İngilterede bu hususta büyük bir gayret vardır. Londraya yakın bir sinema şehri vücude getirilmiştir. B. Mussolini İtalyada da bir sine- ma şehri yapmağa çalışıyor. Alman Ye Fransız stüdyoları son senelerde Çok büyümüştür. Bu memleketlerde istihsalât mütemadiyen aritmi > dır. Nihâyet S 5” Ya da filim işlerine çok ehemmiyet veriyor, Bu çalışma karşısında acaba Holli- Yudun mevkii tehlikede midir? Bir Bazeleci bunu anlamak için meşhur Ye r Lubitseh ile görüşmüştür. Re- İisöv demiştir ki: — Son seneler zarfında hemen her tarafta filimciliğe büyük bir alâka gösteriliyor. Avrupadan başka Ja- Ponya ve Meksika da büyük stüdyo- İar yapıyorlar. Bu çalışmadan kendi hesabıma çok memnunum, Çünkü bunlar filimciliğin ilerlemesine hiz- Met edecektir. Sonra muhtelif mem- leketierde yapılan filimler sanat hoktasından çok kıymetli oluyor. Me- #elâ İngiliz filimleri bize İngiliz hâ- Yatını, İngiliz Kızlarını, Viyana filim- İeri, Viyananın neşesini, Fransız fi- imleri Fransız inceliğini gösteriyor. Fakat buna bakarak bu memleket- lerin bir gün Hollivudu gölgede bırâ- kacaklarını ümid etmiyorum. Burada Çalışma büsbüitün başkadır. Hükü- Met hiç bir şeye karışmaz ve bir Santim bile yardım etmez. Bunun İçin filim şirketleri sanattan, halkın arzusundan başka bir şey düşün- mezler. Hollivud 25 sene içinde vücud bul- evci sinema EEE EE Ernest Lubitsehi muş, yeni ve pek mükemmel bir $€- hirdir. Burası bir Amerikan şehri ol- makla beraber başlıca hâkimleri, ile- ri gelen simaları Ayrupalıdır. Bura- da dünyanın diğer taraflarından da- ha çok çalışmak imkânı vardır. Hatıra, gönüle bakılmaz, her şey- den evvel istidad aranır. İstidadı olan muhakkak kendini gösterir. . Sonra burası filim çevirmek için çok çok müsaiddir. Etrafta her mem- leketin istenilen her türlü manza- resi bulunabilir. Çöl, Alp dağları, İngilterenin yeşil kırları, dağlar, sarp kayalar ve saire hep burada vardır. Bunun için çevrilecek filimlerin ha- rici sahneleri kolayca hazırlanır. Sonra burada ber türlü filim ya- pılır. Komedi, facia, polis filimi, ope- retler, kovboy hayatı ve saire ko- layca yapılır. Çünkü manzaradan başka, teşkilât ve vesait buna mü- siddir, Hulâsa nasıl Bordo şarabı, Norveç çeliği, Londra sigorta kumpanyala- n, Transval elmasları, Avustralya koyunlarile meşhursa Hollivud da fi- limlerile meşhur olacaktır. Bunun önüne geçmek kabti değildir. Dünya- nın dört tarafından istidad sahib- leri bu şehre koşacak ve burada ça lışacaklardır. Nis'te yaz Yarı çıplaklar memleketi hayatı ve garip kıyafetli insanlar k Güzel Nis'in büyük bir kusuru var: Sivrisinek bolluğu... Niste Prömönad detangle ve köşede Gazine de la Jete Nis, Ağustos Üç gündenberi Nis (Nice) teyim. Çıp- lak bacak, çıplak kol, çıplak sirt gör- mekten içime bulantı geldi. Nereye gitseniz bir sürü yarı çıplakla karşıla» şıyorsunuz... Kadınların yüzde sekse- ni şort denilen pek kısa pantalon giy- miş. En kapalısının üstünde kolsuz, göğsü açık bir blüz var. Birçoğu sırt kâmilen açık geziyor... Erkeklere ge- ince, onların da bir kısmı «şort» la ge- ziyor. Bir kısmı pantalon üzerine ince, | kolsuz bir gömlek, ayaklarında sandal. lar, baş açık dolaşıyor. Sokaklarda gördük! mağazalarda bu, kahveh; gazinonun mütalâa salonunda, otelin bahçedeki lokantasında bu... Kadın vü- cudü güzeldir, fakat bir örtü altında olmak şartile... İnsan bu kadar çıplak vücud görünce güzellikten eser kalmi- yor. Hele kılh erkek bacakları, çir- kin kadın vücüdleri muhakkak insana bulantı veriyor. İlk akşanm, buranın başlıca gezinti yeri ve geniş rihlimi olan Promönad dezangle (Promenade des Angiais) ye çıktım. Rıhtımın önündeki çakıl plâj- da (Nisin plâjı baştan başa çakıldır, kumdan eser yoktur) binlerce insan kaynaşıyordu. Hepsinde kısa birer ma- yo vardı. Kimi güneşe karşı serilmiş yatıyor, kimi top oynuyor, kimi deni- 2& girip çıkıyordu. Bir plâj için bunu tabii görmek lâzım. Fakat deniz üze- rindeki Gazino dö la Jete (Casino de la Jetes) ye girdiğim zaman bu kıyafetle gezen insanlarla karşılaşınca şaşırdım. Gazinonun tiyatro salonunda matine vardı. Baktım, seyircilerin büyük bir kısmı mayo, yahud şort ile idi. Kapısı aralık olan oyun salonuna göz gezdir- dim. Masaların önünde hep bu yarı çıplaklar dolaşıyordu. Tevekkeli gazi- nonun her tarafında duvarlara: «Gazi- moya uygunca bir kıyafetle girilmesi ri- ca cdilire diye yazmışlar. Yazmış- Jar, fakât: Varakı mihri velayı kim okur, kim dinler Kimsenin bu ricalara kulak astığı yok. #“a Fransanın cenubunda Kot dazür (Cote d'Azur) denilen sahillerin şöh- retini işitmişsinizdir. Kot dazür, Tu- Jon'u geçtikten sonra Sen Rafaslden başlar ve İtalya hududunda Vintimi!'e kadar devam eder, Vintimii'den Ceno- va'ya kadar da İtalyan Kot dazürü var- dır. Kot dazür'de kışın havalar daima ylıktır, Gündüzleri sıcaklık 18-19 dere- ce olduğundan ceketle ve beyaz panta- Jönia gezilir. Bu hususi vaziyeti yü- günden Kot dazüre bir zamanlar yal- niz kışın gidilirdi. Yaz geldi mi bütün oteller, pansiyonlar kapanırdı. Umumi harpten sonra iş değişti; şimdi yazın da burada kışa yakın kalabalık oluyor. Bunun sebebi Fransada hava vaziye- tindeki tebeddüldür. Harpten evvel ya- sın Fransanın şimal sahilleri yık, Kot dazür ise çok sıcak oluurdu. Bunun için herkes Kot dazürden kaçardı. Harpten sonra yazın şimal sahillerinde hava ekseriyetle yağmurlu ve soğuk, Kot da-| zürde ise ılık. Bü yüzden deniz banyo. su meraklıları Manş'denizi ve Atlantik İ met eden İngiliz lordla sahillerindeki plâjları birakarak cehü- ba, Kot dazüre gelmeğe başladılar. Kot dazür denince bir zamanlar ak- la Nis şehri gelirdi. Bütün büyük otel- ler, gazinolar burada toplanmıştı. Bü- tün kış eğlenceleri burada yapılırdı. Dünyanın dört bir tarafından zeng ler, hükümdarlar kışı geçirmek Üzere Nise gelirlerdi. İngiltere kraliçesi Vik- torya, kral yedinci Edvard, Nisin baş. uca müdavimlerinden idiler. Her se. ne kışın buraya gelirler ve uzunca bir müddet kalırlardı. İngiliz lordlarından pek çoğu İngilterenin sisli ve soğuk ikliminden kaçarak kışı Niste geçirir- lerdi. Bunların arasında Niste büyük malikâneler alanlar, şehrin imarı için çalışanlar pek çoktur. Bu yüzden şe hirde gezerken yer yer Nis şehrine hiz. rine raslarsınız. Harpten sonra cenuba akın fâzlala- şınca Nis. şehri dar gelmeğe başladı. Evvelce küçük birer kasaba olan Kan (Cannes) Juan lepen (Juans les Pins), Antib (Antibes), Boliyö (Beaulicu) Mânton (Menton) çabuk büyüdüler. Beş on sene içinde büyük birer $e halini aldılar, Geniş rıhtımlar, mun- tazam caddeler, büyük oteller, gazino- lar, tiyatrolar yapıldı. Rağbet! o kadar fazlalaştı ki, bu şe- hirlerin arasındaki arazi arsa haline konularak satılmağa başlandı. Yirmi beş sene evvel bom boş olan tepeler, bostanlar; villâlarla doldu. Bu suretle İtalya hududuna kadar olan bütün sa- hil büyük bir şehir halini aldı. Maa- mafih bu büyük şehrin merkezi elin Nistir. Opera, büyük tiyatrolar, Niste- dir. Karnaval eğlenceleri, çiçek mu. harebeleri, birçok büyük şenlikler Nis. te yapılır, Nis belediyesi, son senelerde yazın da bu şehre olan rağbeti görünce mevsimi için büyük eğlence program- ları hazırlamağa başladı. Deniz eğlen- eeleri, Promönâd dezangle'derumumi balo, meydanlarda konserler; geceleri umumi tenvirat geceleri, spor şenlik- leri tertip edildi. yaz “an Nis güzeldir, vetrafında gezecek yeri çoktur, scaklık yazın da şikâyet ede. cek gibi değildir. Gündüzleri 26-27, ge» celeri 18-19 dereceyi geçmez. Fakat her güzelin bir kusuru olduğu gibi bu güzel şehrin dedir kusuru vardır: Siv- risinek... İlk gece otelde'yatağıma girip göz- lerimi kapadığım zaman ince bir ses benüz daldığım uykudan beni uyan- dırdı, kulak Kabarttım, bizim pek iyi bildiğimiz tanıdık bir ses... Sivrisinek “vızıltısı... Hemen oda hizmetçisini ça- gırdım: — Bu ne hal... dedim. — Aman efendim, şimdi azaldı. Ge- çen ay pek fâzla idi... cevabını verdi ve ilâve etti: — İsterseniz bir cibinlik verelim. Hiç hoşuma gitmiyen, senelerdenberi unuttuğum birşey... Hizmetçi tereddü- dümü görünce: — İsterseniz filit yapalım... dedi. Bus nun kokusunu cibinliğe tercih ettim. Gelip tulumba ile rahat edebildim. Şi kenden otelin. odalarında pencereler kapanıyor ve her tarafa, fiMt sıkılıyor. E.R.