Eski ve yeni Istanbul Istanbulun ve İstanbulluların şıklığa merak sardığı devir Abaza Mehmed paşa, padişahtan ahaliye kadar herkesin etmiş bir moda kralıydı. Bayram zamanının Prostu olmuştu giyimine tesir paşa İse, Dördüncü Murad devri, nasıl bir kan dökmek ve isyan bastırmak dev- ri ise, ayni zamanda da şıklık devri- dir. Bu tarihi safhanın tanınmış şahsi. yetlerinden kaymakam Bayram paşa muazzam bir belediyecilik yapmış, şehri güzelleştirmiştir. Şark vilâyetle- rinden gelme Abaza paşa da da giyim kuşam zarafetinin büküm- darı olmuştur. Evvelâ Prost'a halef olan bu zatın kısaca tercüme! halini yazalım; Bayram paşa İstanbulluydu. Gençken yeniçeriler zümresine (girmiş, mertebeler katederek ağa olmuştu, O sıralarda dör- düncü Muradın hemişiresile de evlendik- ten sonra Mısır valiliğini almış, sonrâ Micri 1048 de Bağdadın islirdadına gider- ken vefat etmiş, naşı İstanbulda Avrat- Evliya Çeldebi pirimiz, bu Bayram- Paşanın İstanbulu şu şekilde hale yo- la soktuğunu hikâye eder; 1044 senesinde (1635 milâdi) dör- düncü Sultan Murad Revan seferine gittiği vakif, Koca Murad paşa kay- makam (yani padişalın vekili) kal mmuştı. Bir gün peder merhumla sah- bet ederlerken, peder: — Şu İstanbulu tamir edin! - de- miştir. - Padişah avdette burasını be- Ya? inci gibi görsün. Siz de ütifata nail olursunuz. Adınız ebediyen kalır. Mecliste hazır bulunanlar, bunu mu tafık görerek peder, bu niyete «elja- tiha» demiştir. Bunun üzerine İstanbul, Eyüp, Ga- lata, Üsküdar mollaları getirilmiş, mi- marbaşı, sekbanbaşı ve şehreminine jJerman olunup İstanbulun 4700 ma- halleşinin (bu rakam milbalâğalıdır) imamlarına tenbihatta bulunuldu. Pa- dişahın Revan. seferinden dönmesine kadar İstanbul ve Galata kulelerinin bilcümle selâtinı camilerinin tamirine, beyaza boyanmalarına emir verildi. O sırada Revan fethinin müjdesi ge- lip şenlikler yapıldı. Sarayburnundan tâ Yedikuleye kadar kalenin deniz ta- rafmdan yirmi zira” genişliğinde bir sed bina edilip rıhtım şeklinde geniş bir yol oldu. Bütün gemisiler gemile- rini oradan yederler, Saraybumun- dan içeri sokarlardı, Surların içinde ve dışında duvarlara bitişik ne kadar Âyan ve eşraf haneleri varsa hepsi is- tlmlâk edilip yıkıldı, Umumi yollarla kale çepeçevre ortaya çıktı.» Bayram paşa rıhtımı bakiyesi deniz İçinde hâlâ görünmektedir. Şaşılacak $ey, o zamandan bu zamana, ötekinin. berikinin gene surlara bitişik ve sur- ların içinde evler yapmasıdır. Surla- rin dışında ise, yegâne ümran, malüm meyhaneler, gazinolar ve odun depo- larıdır. ... İstanbulun dördüncü Murad zama- s. O zamanki hemşehrilerimizin zarafetine gelince, moda krallığını Abaza Mehmed paşa yapmıştır. Bu zatın da kısaca tercü- mei halini anlatalım; Errurum valiliğinde kendini yeniçeri düşmanı olarak göstermişti. Genç Osma- hin katilleri olduğunu ileri sürerek bu Askerlerin o ocağını söndürmek istemiş, katikâmlara girişmişti. Hattâ bu gaye İle İstanbul üzerine yürümüştü. Fakat sad- türam Mehmed paşaya mağlöb olup Er- #uruma döndü, Tekrar tazyik edilince Aman diledi, affa uğrayıp İstnbula Eeldi. Avrupa kıtasında yeni varifelere se- Sildi... İkbale nail olda. Abaza paşanın ne cazip, ne cana Yakın adam olduğu, Sültan Murad Gibi zalim ve öldürücü bir padişahın devrinde, senelerce ve dofalarca devle- Bayram paşanın 303 sene evvel muntazam bir rıhizm haline soktuğu sur dışı Marmara kıyısmın bugün nadir mamur hoktalarından bir gazino vazifelerle tavzif olunmasından an- aşılıyor. 'Naima şöyle anlatıyor: <Fetva emini Şeyhzade efendi riva» muştur. Padişah, boynunu vurdurta- Cağına dair yemin etti Fakat sonra- dan hiddeti geçti, Abaza İstanbula ge- tirtildi, Yemin yerini bulsun diye, pa- yakınlarından oldu. Abaza, kahraman tavırlı ve şekil ve İ şemaili güzel bir adamdı, Elbise ve ka- vukta lâtif icadları vardı. Kendisini ve atlarını süslerdi. Elbisesinin biçimleri tan Murad da öyle giyerdi. Hattâ bir gün birlikte giderlerken ikisinin de aba çebken giymiş olduklarını gör dük. Abazadan sonra Abaza kesimi kaftan, Abazavari kavuk, Abaza tar- zf at ve kılıç halk arasında birçok se- neler sürdü.s Hammer de şöyle diyor: «Sultan Murad, Abaza yanında ol- madıkça, ne piyade, ne süvari dışarı çıkmıyordu. Yalnız padişah değil, bü- tün saray halkı da elbise biçiminde, kılıç buğlamakta, kavuk sarmakia | Abazayı nümune tutuyorlardı Kaftan-| lar, kavuklar, at takımları hep Abaza | vari idi, Abaza, moda hükümdari idi.s Paşa, nüfuzundan istifade ederek, | vaktile kendinin hükümdar gibi hü- kümran olduğu yerlere dördüncü Muradı sürüklemek istiyordu. | Padişaha diyordu ki: İ — Rfendimiz! Âcem ikliminin hep | yollarını bilirim, Güç, kolay, bütün | hududuna vukufum vardır. Zatı şa- hanelerinizi üç bin süvari ile Ejderhan ve Timurkapı semtlerinden Şizvana çıkara; Bermutad, ordu da Erzu- de 9 gelsin, Az müddet zarfında Şirvanı ve bülün İranı zaptederiz. Bu telkinler, padişahın tab'ına uy- gun geliyordu. Fakat zamanın üç bü- yük şahsiyeti olan kaymakam Bay- ram paşaya, Müftü Yahya efendiye, padişahın nedimi olan Silihtar Mus- tafa ağaya uygunsuz görünüyordu. Bunlardan birincisinin şahsiyetini yukarıda anlattık. İkincisi şairliğile de meşhur olan zattır. Üçüncüsün. den ise, - Sultan Muradın tabibine afyonları yutturarak öldürmesi vaka- sını hikâye ettiğimiz sirada - temas etmiştik. Zavallı hekim, şakirdierine: — Bu afyonlardan sonra buzlu şer- bet zehirdir; biliyorum. Fakat sizin büna hazırladığınız ilâçları değil, o şerbeti içeceğim. Çünkü insanın Silih- tar gibi bir düşmanı varken yaşama ması daha hayırlıdır! - demişti. İşte bu müthiş Silihtar Mustafa, Hattâ bir gün, Topkapı civarında âdeti üzere dolaşırken, Abaza, muta- dı üzere yoluna çıktı. Hünkârın üzen- gisini öpmek üzere atından inmek istedi. Murad: j — Atının üstünde kal! - dedi. Biraz yürüdüler. Padişah, arkası sıra ilerileyen bos- tancı zabitini: — Tez buraya gel! « diye çağırdı. Ve Abazayı göstererek: — Hemen atından indir. Kılıcını Al, - fermanını verdi. Bostancı: — Ki paşa! Padişahın yanı- na kılıçla gitmek usule mugayirdir, bilmez misin? - dedi, Abaza muayyen bir cevap verme. di. Atını ve kılıcını teslim etti. Fakat son zamanlara kadar bu derece ikbal. de iken birdenbire muamelenin böy- le değişmesi endişesini mucip oldu. Şarki Anadoluda, uzun seneler emri. ni yürütmüştü. Oraya kapağı atarsa, gene de vaziyete hâkim olacağını umuyordu. Üsküdar tarafına 40 - 50 at geçirtti. Zihninde bir plân hazırlıyordu. Mühim bir tasavvurla meşgul olduğu vakit âdeti olduğu üzere, geceleri ten- ha bir yerde gezer, elindeki sedef tes- bihini durmadan çekerdi. Arkasına konulan casuslar, bütün bu teferruatı padişaha anlattılar. Onun da eminiyetsizliği ve şüpheleri büsbütün arttı. O sıralarda, Ermenilerle Rumlar arasında Kudüsteki Kamame kilise- ei tesahüb, etmek davası çıkmıştı. hâdise, Abazaya son i in. dirdi. : Gan Ermeniler, nüfuz sahibi bildikleri Abazayı kazanmak için kendisine yir- mi bin kuruş göndermişlerdi. Sultan Murad bundan haberdar olup: — Ermenilere yardım için ne kadar rüşvet aldın? - diye sordu. Abaza kekeliyerek: — On iki bin kuruş! « dedi. Bu yalan padişahın hiddetini son dereceye çıkardı. Çıldırma râddelerine geldiğini şu vakalar gösteriyor: Ermenilerle Rumların davası halle- dileceği sabah atla giderken Beşiktaş- ta bir köylüye rasladı. Öküz koşulu arabasile yolu tıkamıştı. Sultan Mu- rad derhal bir ok attı, köylünün düş- tüğünü görerek bostancı başıya; (Devamı 11 inci sahifede) Mevsimsiz kış Vichy'de sıcaklık sekiz dereceye düştü! istanbuldan ince elbiselerle gelenler yün fanilâ, Vichy'de parktan bir köşe ve ii Vichy, ağuslos Vichy, Alller nehri kenarında 25 bin nüfuslu bir şehirdir, Fakat yazın nüfusu iki misli arlar, 60 - 70 bini bulur. Burada tedavi mevsimi bir zamanlar temmuz, ağustos ayları idi. Umumi harpten sonra haziran ve €y- Jül de tedavi mevsimine girdi. Niha- yet son senelerde birçok oteller mayr- sın on beşinde açılarak teşrinlevvelin On beşinde kapanmağa başladı. Bu ağustos aylarıdır. Vichy, karaciğer, mide hastalıkla- rile, alınan gıdanın vücutta yaptığı Arızaların tedavisine mahsus bir yer- dir. Evvelce burası ayni zamanda bir zevk ve eğlence şehri imiş, Vichy'ye te- daviden ziyade zevk ve safa için in- san gelirmiş. On, on beş senedenberi bu ikinci sınıf ortadan kalkmıştır. On iki sene evvel ilk defa Vichy'ye geldiğim zaman her tarafta gençler ekseriyeti teşkil ediyordu. Adım ba- şında ağır tuvaletli kadınlar göze çar- pardı, Halbuki şimdi buraya gelenle. rin yüzde doksanı kırkından yukarı insanlar... Bunun sebebini şu suretle anlatıyorlar: «— Bir zamanlar plâj modası bu- günkü gibi teammüm etmemişti. He- le güneş banyosuna rağbet edenler pek azdı. Bunun için eğlenmek isti- yenlerden büyük bir kısmı Vichy'ye geliyordu, Son senelerde plâjlar Çço- galdı, buralarda türlü türlü eğlence- ler tertip edilmeğe başlandı. Bu yüz- den gençler artık Vichy'ye gelmeme- ğe başladılar, Şimdi buraya gelenler hakikaten tedaviye ihtiyacı olan kim- selerdir.> Eğlence için gelenlerin azalması Vi- chy'de eğlence yerlerinin de azalma- sına sebep olmuştur. Bir zamanlar sa- yısız tiyatro vardı, Bunlardan mühim bir kısmı kapanmıştır. Meselâ küçük gazino ve tiyatrosu, Th&atre de Paris on senedenberi kapalı duruyor, Hele bar hiç kalmamış gibidir. Opera, iki gece piyes, Casino des Fleurs'de gündüzleri operet, geceleri komediler oynanıyor. Elysöe Palace'ta da mevsimin iptidasından sonuna ka- dar ayni rövü tekrar ediliyor. Bu ti- yatrolar ve birkaç sinema Vichy'nin bütün eğlencesini teşkil etmektedir. Bereket, tiyatrolar, cidden iyi artist getirtiyorlar, Temmuz, ağustos Paris- te tiyatorların tatil mevsimidir. Ora- da işi olmıyan büyük artistlerden her biri birer hafta Vichy'ye geliyor. Bu sene tanınmış artistler arasın- da Victor Boucher, Madeleine Renaud, Marie Bell, Huguette Dulfos, Mary Marguet, Germaine Dermoz, Biscot ve saire vardır, Birkaç gündenberi de Marie Dubas, Vichy'dedir. Herkes Fransanın bu en meşhur şarkı söyli- yen kadınını dinlemek için Casino des Fleurs'e koşuyor. ... 15 ağustos, Vichy şehrinin hâmisi Sainte Marie bayramına tesadüf eder, Bu münasebetle şehir birkaç gün ev- velden donandı, 14 ağustos pazar gü- sveler almak için dükkân dükkân geziyorlar yazinonun uzaktan görünüşü nü muzikalar şehrin sokaklarında gezdi, meydanlarda konserler verdi. Fakat asıl büyük şenlik ertesi günü idi, Pazartesi akşamı her tarafta bü- yük tenvirat yapıldı. Hele gazino bir nur parçası halini almıştı, Ayni za- manda Allier nehrinin ortasındaki adada büyük ateş oyunları tertib edil- di, Saat dokuzdan itibaren havai fi- şekler atılmağa başlandı. Fakat bun- lar bizim bildiklerimize benzemiyor- du. Yirmi, otuz fişek birden havaya çıkıyor, her biri patlayınca, içinden on beş, yirmi çiçek demeti şeklinde renkli ışıklar fışkırıyordu. Bunlardan başka adanın kenarında ziyadar şelâle yapılmıştı, Buradan da muhtelif renkte nur yağıyordu. Ateş oyunlarından sonra sira 937 Paris sergisinden getirtilen ziyadar havuzlara geldi, Bunlar hakikaten fevkalâde idi. Fakat İstanbul halkı «Ziyadar havuz gördük» diyebilir. Be- lediye Sular idaresinin himmetile her sene Cümhuriyet bayramında Taksim meydanında yapılan renkli fıskıyeler bunun küçük bir modelidir. Ateş oyunları ve su eğlencesi saat on buçuğa kadar sürdü ve binlerce haik tarafından seyredildi. ... İstanbuldan gelen gazetelerde şid- detli sıcaklardan bahsediliyor, Hara- ret 38 dereceye kadar çıkmış... Bura- sı da İnadına soğuk, âdeta kış gibi... Vich'de ekseriyetle yaz mevsimi fazla sıcak olur, Fakat bir kere yağmurlar yağmağa başladı mı, derhal termo- metre iner ve bir daha çıkmaz. On gündenberi burada sıcaklık sa- bahları 7-8 derecedir. Gün arası en farla sıcaklık 18-19 dereceyi buluyor. İstanbuldan ince elbiselerle gelenler yün fanilâ, sveter, palto almak için dükkân dükkân geziyorlar. Geceleri ikişer battaniye örtünüyoruz. Vichy'de en büyük zevk, parkta ge- yerek konser dinlemek, gazinonun bahçesinde, ağaçların gölgesinde otur. maktır, Şimdi parkta gezenler, gazi- nonun bahçesinde oturanlar, gölge değil, güneş arıyorlar. İstanbuldaki 33 derece sıcaklık ne kadar lalsızsa bu da ayni derecede talsız... Mevsim- siz kış yüzünden Vicliy boşalmağa başladı, Henüz ağustos içinde, bura- nın en civcivli zamanında olduğumuz halde ortalıkta göze çarpan bir ten- halık vardır, E.T. İzmir okullarına müracaat fazla İzmir 29 (Akşam) — Bu yıl İzmir liselerile orta okullarına müracaat eden talebe miktarı, geçen yıllardan fazladır. İhtiyaca göre lise ve orta- okullarda yeni sınıflar açılacaktır. İzmir ve Mersin Türkofisi müdürlükleri İzmir (Akşam) — Mersin Türkofis müdürlüğüne tayin edilen İzmir Türk- ofis müdürü B. Halil Mithat Kara- gülle, Mersine gitmiştir. İzmir Türk olis müdürlüğüne Berlin ticaret kon- seyemiz B. Avni Sakman'ın tayin edi- leceği söyleniyor.