SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No, 192 Yıldız işgal edildi. Abdülhamid, haremde kadınları, zi Kalan iki tabur bir müddet taan- nüd etmiş ise de sonra bunlar da yüz- lerce kişilik kafileler halinde teslim olmaktan başka çare göremediler, Vahdeddin devrinde (Yıldız yağma- sı) muhakemesini icra eden Mustafa paşa divanıharbinin Abdülhamidin hüsnüniyetini, ihtilâr hareketinde meşrutiyeti yıkmak gibi bir emel ta- kib edilmediğini isbat emelile kaleme almmış olan bir mazbatası suretinde bu silâh teslimi noktası hakkında oku- duğumuz izahatı buraya nakleyleme- ği faydalı buluyoruz: Abdülhamid sarayın muhasarasına şahid olunca: — Benim yüzümden kan dökülme- sin! Diyerek cephaneliğin muhafazasına ve askerin silâhlarını teslim eylemele- rine dair kati emir vermişti, bu irade- ye imtisalen Yıldızda bulunan ikinci fırka askerleri tabur tabur Ihlamur köşkünün altındaki karakola inerek Şev. ket Turgud paşaya kendilerini ve si- Tâhlarını teslim eylediler, Askerlerin böylece müfarekatleri üzerine Abdülhamid: — Yıldız kışlaları boşandı. Burada askerlerin emanet sandıkları ve para- ları vardır. Süvari hayvanlarının ba- kıcısı kalmadı. Şevket Turgud paşaya haber gönderiniz de tabur sandıkları- nı muhafaza altına alsınlar ve hay- yanları baktırsmlar. Bizim kapılara da birer nöbetçi ikame etsinler. Diye irade etti. Bu iradeyi tebelluğ edince Şevket Turgud paşa: — Müsterih olsunlar; hepsine ba- karım. Dedi. Fakat kapılara nöbetçi dik- medi, Abdülhamid İstanbulda örfi idare ilân edildiğini öğrenince: — Artık benim evim de taarruzdan masun değildir, Beni hal'edecekler. Bunu anlıyorum. Fakat saraya taar- ruzlarında haremi hümayuna da el uzatacaklarından korkuyorum. Mun- tazam asker olsa korkmam. Ben mu- kadderatıma mütevekklilim. Buradaki muhadderatı islâmiyeyi düşünüyo. , rum. diye endişe izhar etti. Bu sırada Rusya elçisi sefaret ter- cümanı Hacı Biyarı -nezdi şahaneye «gönderdi. Her ne emirleri olursa infaz eyliyeceğini arzetti. Abdülhamid bu teklifi kabul etme- di. Nazikâne teşekkür ve itizar etti. Ancak. tercümanın bu teşekkür ve itirazı münasip surette ifade edeme mesi ihtimaline mebni kürenadan Ri- za beye Rusya sefarethanesine gide- rek kendisinin sarayda mukadderata intizar eylediğini anlatmasını emretti, Rıza bey sefarethaneye giderken Ru- meli askeri tarafından tevkif edilme- si ihtimalinden bahsile tereddüd gös- termesi üzerine Abdülhamid de: — Rumelliden gelenler zaten baha- ne arıyorlar. Ruslara dehalet edecek diye bühtan dahi edecekler! Gitme! Diyerek evvelki fikrinden vazgeçti.) Mustafa paşa divanı harbi mazba- tasının bu izahı ehemmiyetli bir me- seleyi ortaya koymuştur; Rusya sefa retinin Abdülhamide yardım etmek » mi çocukları, bir kaç haremağasile kalmıştı Uy” 5 ve belki onu İstanbuldan kaçırmak teşebbüsü! Eğer bu teşebbüs fiile çıkmış olsay- dı Vahdeddinin İngiliz hükümetine dehaletle İstanbuldan kaçması gibi bir vaziyet karşısında kalınacaktı! Abdülhamid Avrupa bankalarında- ki paralarile mükemmel bir hayat sü- rebilirdi! Fakat «mukadderatın bu cilvesine» boyun eğerek Avrupada rahat durabi- lecek miydi? Yoksa frenklerin elinde devlet ve millete karşı bir tahrik ve tehdid vasıtası olmağa razı mu olacak- tı? Abdülhamidin bu ihtimallerin önü- nü kestirdiğini bu mazbatadan anlı- yoruz. Yanında Esad paşa da bulunduğu halde ihlâmur köşkü üstünde bir ça- dırda ordugâh kurmuş olan Şevket Turgud paşa Yıldıza hâkim tepelere toplar tabiye etmiş, kendilerine keçe- külâh giydirilmiş Harbiye mektebi talebesi ve keçekülâhlı Rumeli askeri- le nisanın on birinden - 24 nisandan - itibaren sarayı muhasaraya iptidar ve sarayın tedricen haremi hümayundan başka dairelerini işgal eylemişti. Şevket Turgud paşa sarayın hava- gazini, suyunu, elektrik cereyanını, hattâ erzakını kestiği gibi saray hal kını korkutmak için üç gün, üç gece Abdülhamidin bulunduğu daire etra- fındaki binalar üzerine arada, sırada ateş açtırıyordu. Hareket ordusu efradının saray müştemilâtına girdiğini haber aldıkça Abdülhamid: — Hemen kapıya çıkın! Tüfekçilere Söyleyin silâh istimal etmesinler, Her- keste mevcud silâh teslim olunsun! Diyerek kan dökülmemesini istedi- ğini bildiriyordu. Bendegânına da ay- ni veçhile sabır ve sükün tavsiye edi- yordu, Abdülhamidin evvelce altınlara gar- kettiği mukbillerinden, casus ordu- sundan, göz bebeği gibi baktığı hassa askerinden artık efendilerine sadakat- lerini ispat ve teyld için fedakârane hareket edecek kimsecikler kalmamış tı. Bunlardan Hareket ordusuna tes- lim olanlardan ve yakalananlardan maadası sırra kadem basmışlardı. İçeride kalan mabeyinciler, ağalar, yaverler, tüfekçiler, bekçiler, bahçı- vanlar için de teslimden başka yapi- lacak iş yoktu. Yıldızdakilerin teslim olacağını Hareket ordusuna tebliğ -için birisini göndermek lâzım geliyordu. Bu işi üs- tüne almağa kimse cesaret etmiyordu. BULMACAMIZ o Boldnn sağa: 1 — Calibi merak, 2 — Dünya vukuatı (iki kelime). $ — iktidarı kifayetsiz (iki kelime). 4 — Sıfat edatı — Yarım. 5 — Rüzgür - İstimbot. 6 — İçki çerezi - Büyük anne. 7 — Kasab öatar - İstifham oda - Bulgar parası. 8 — Eş - Kalın sicim. 9 — Komşu, 10 — Anası ve babası başka cinsten - Kırılmış. Yukarıdan aşağı: 1 — Karıştırmak. 2 — Uğursuzluk - Kuzunun bağırışı. 3 — Uzunluk - Nişane - Tülbentten yapılmış, 4 — İnilti - Elbiriiğile bir iş yapmak. 5 — Tedavül eden - Bedel Boldan , 1 — Kaba, Yavaş, 2 — Alık, Avare, 3 — Va, Samur, 4 — İçli, Akiso, 5 — Mal, Çayır, 6 — Se, Teke, 77— Seda, Tıs, Azamet, Şi, 9 — Sünepe, Hız, 10 — Halk. Yukarıdan aşağı: i — Kavim, Tasa, 2 — Alaçam, Zül, 3 —Bı, Li,Sana, 4 — Aki, Semen, 5 — Edep, 6 — Yamaç, Ateh, 7 — Avukat, 8 — Variyet, H. 1, 9 — Ar, Sıkışık, 10 — Geceresiz. 24/8/938 Ergani 06,15 PARA ve ÇEKLER (Kapanış flatleri) Londra 1 Sterlin 6,14 New-York 100 Dolar 12503 Paris 100 Frank 3425 Milâno 100 Liret 662,25 Cenevre (o 100 İsviçre Br. 2833 Amsterd. 100 Florin 08,04 Berlin 100 Rayhşmark 50,42 Brüksel 100 Belga 212250 Atina 100 Drahmi 1,1225 Botya 100 Lara 1515 Prag 100” Çekoslorak Kr. 43425 Madrid o 100 Pezeta 0,14 Varşova 109 Zlot 23,10.75 Budapeşte 100 Pengo 25,06 Bükreş 100 Lay, 09175 100 Dinar 2855 Yokohama 100 Yen 35,845 Stokholm 100 İsveç Kr. 31,059 Moskova (o 100 Ruble 23,135 "Nihayet öğleye doğru yaver Mehmed Ali bey: — Ben gidiyorum! Dedi. Bir çarşafı yırtlı; beyaz bay- rak yapıp gitti. Hünkâr telâş ve me- rak içindeydi. Mehmed Ali bey muva- fik haberle avdet etti, Abdülhamid müsterih oldu. Hareket ordusu emniyetle hareket etmek istiyor gibi Yıldız civarını işgal | ettikçe Abdülhamide teminat haber- leri gönderiyordu. Bu hel pazartesiye kadar devam etti. O gün sabahleyin ordu Yıldızı işgal etti, Tüfekçilerin silâh ile mukabele edivermelerinden korkuluyordu. Harem önünde bir gürültü oldu. Nadir ağa dışarıya uğradı. Kurena- dan bir zabitle beraber tüfek atılma» sını men için askerin önüne geçtiler. Nadir ağanın 8ol tarafına bir süngü dayandı. Nadir ağayı tuttular. Haremağalarından büyük bir kısmı içeriye haremi hümayuna iltica etmek istemişlerdi. Kabul olunmadı. Gerek bunlar, gerek sarayda kalmış ahçılar, bahçıvanlar, hademe, bekçiler, tüfek- çiler tutuldu. Ağalar bir tarafa, tü- #ekçiler başka tarafa ayrıldı. (Arkası var) ADYOLI ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız DİŞİ KORSAN Tarihi Yazan: İskender F. Sertelli Deniz Romanı Tefrika No, 98 Anivas İmparatora : “ Bizans tahtını Teofilos yıkacak! ,, diye bağırıyordu Bilmiyorum. Bu işte ona yardım eden gizli ellerin bulunması ihtimali de ayrıca onun üzerindeki endişele- rimi arttırdı, O saraydan ve bilhas- sa behim dairemden hâlk &rasına ng sıl gidebiliyor? Bütün bunları dü- şünmek lâzım gelmez mi, haşmet- meab? Bu sırada Harikliyanın yanina sâ- ray cücelerinden biri girdi.. Kulağına eğilerek: — General Anivas size müsterih olmanızı tavsiye ediyor. dedi, şimdi kendisini gördüm. İmparatorla gö- rüşmek için saraya geldi, Harikliya cüceye itimad etmedi. sadece gülerek: — Teşekkür ederim beni düşün- düğüne,. Diye mırıldandı. Cüce yavaşça ilâve etti: — Bügün Anivasin imparatorla kohuşması pek mühim olacak. Aryü- sü idamdan kurtardığınız için oda size teşekkür ediyor. Cuce bu sözlri söyler söylemez odadan süratle çıkıp gitti, İmparator hâlâ Periklisin heyecan» “lı sözlerini dinliyordu. Priklis, Harikliyayı şiddetli cezaya çarptırmak maksadile onun aleyhin- de çok ağır ithamlarda bulun. muştu, — Onun başını vurdurmalısınız, haşmetmaap! demişti. Tahtınızı yık- mak istiyenlere âlet olan böyle zayıf ruhlu kadınları şiddetle cezalandır- malısınız! Sekizinci Mihail: — Biraz düşüneyim.. Diye cvab verdi. Periklis; — Anivas da meydanı boş buldu. Atını istediği gibi sürmeğe başladı. Diyerek Anivas hakkında da icab eden sözleri söyledikten sonra dışarı çıktı. Fakat, İmparatorun kapısı önünde general Anivasla karşılaşın- ca şaşirdı. Anivas müstehziyane bir tavırla; — Periklis, dedi, bugün «Hitabet taşi» ında çok güzel sözler söylediği- ni duydum, Fakat, ne yazık ki, yur- dumuza, içimize kadar giren bir ca- susu idam ettiremedik! Periklis birdenbire cevab vereme- di. Gneralın bu mânalı sözleri onu hiç ummadığı bir dakikada Sars- mıştı, Anivas sordu: — Haşmetmaabın vakti var mi be- nimle görüşmeğe..? Periklis kaşlarını çatarak cevab verdi: — Şimdi istirahat ediyor. Başka bir gün görüşseniz fena olmaz. — Ben surları bırakıp her zaman saraya gelemem. Düşman gemileri etrafımızı sarmış. teğrifatın, fazla istirahatin sırası değil. Ben de ra- hatsızken, askerin o başından kalkıp geldim buraya. Haydi git, haber ver... İmparatorla görüşmek istiyorum. Periklis, Anivasın çok mağrur ve dik sözlü bir adam olduğunu bilirdi amma, bu derece sert konuştuğunu ilk defa görüyordu. Generala itiraz edemedi.. İmparatora Anivasın geldiğini ha- ber verdi: — Kapınızda azrail gibi bekliyor, hasmetmazp! Dedi, Anivas tam vaktinde gel mişti, Harikliya hâlâ yan odada bek- liyordu. Anivasın geldiğini duyunca ürperdi: — Acaba İmparatorla ne konuşa- cak..?! Periklis derhal dışarı çıktı. Kapi- daki nöbetçiler yol açtılar, Periklis: — Buyurunuz generalım! Diyerek önüne düştü, İkisi birden içeri girdiler. Periklis her zamanki saray âdeti veçhile biraz geride ayak- ta duruyordu. Anivas İmparatoru selâmladıktan sonra, kendisile gizli konuşmak istediğini söyledi. Mihail, mabeyincisine; — Bizi yalnız birak, Periklisi Dedi ve elile işaret ederek dışart çıkmasını emretti, Periklis yerlero kadar iğilerek İm- paratorun yanından ayrıldı . Anivas İmparatorla başbaşa ka lınca; — Sizi rahafsız ettiğimden emi- nim, haşmetmaap! - diye söze baş- ladı - fakat, bugün sizinle konuşmar ğa mecburdum. Maiyetimdeki asker soruyor: Arap korsanları tarafından bizimle konuşmağa memur olan Ar- yüsü idam etmekle ne kazanmış ola- cağız? Mihail, Anivasla bu tarzda konuş- mak istemediği için birdenbire hid- detlendi: — Asker surlardaki vazifesine bak- sın.. benim işlerime karışmasın, Dedi. Anivas başı yukarıda konu- şuyordu. İmparatora cevah verdi; — Bizimle konuşmağa gelen bir elçi idam etmekle düşmanı tahrik etmiş olacağız. Surlarda kanını dö- ken asker her şoyden önce sulh isti- yor.. düşmanım muhasarayı uzatma sından pek haklı olarak endişe edi- yor. Yarın asker surları terkederse, yurdumuzu kiminle müdafaa ede- ceksiniz? Mihail gözlerini açarak bağırdı: — Periklisin söyledikleri yalan de- gilmiş. Sen benim tahtımla oynıyor- sun! Askerin heyecanını siper ede- rek beni thdide geldin, değil mi? — Sizin tahtımızla, şerefinizle oy- nıyanlar başkalarıdır; haşmelmaapi Ben değilim., Eğer maiyetimdeki as- keri teskin etmeseydim, şimdiye ka- dar on kere kapınızın önünde top- lanmış olacaktı. Ben, yurdunu her şeyden fazla seven ve bu sevgiyi bü- tün svgilerden üstün tutan bir ada- mum, Sizin tahtinızda gözüm olsay- dı, Bizans saltanalına kavuştuğunu gün size bütün varlığımla yardım etmez ve rey vermezdim. Sizin bu tahta benden daha lâyık olduğunu- za inananlardan biri de benim, Şu- na İnanınız ki, benden size fenalık gimez. Benim cephemdeki asker ma» nen ve maddeten size bağlıdır. Sis öteki cepheden ve o cephenin başın- da bulunanlardan korkunuzi Mihail biraz yatışmıştı, — Kimden bahsetmek istiyorsun? Ğiye sordu . Anivas: — Teofilostan, dedi, sizi Bizans tahtından devirmek ve yerinize geç- mek istiyen sadık genralınızdan.. — Onun sadakatinden şüphe mi ediyorsun, Anivas? — Evet. Ve çok yakında şüphele- rimin nasıl tahakkuk ettiğini gözle- rinizle göreceksiniz! Mihail, iki kumandanın araların- daki gerginliği bildiği için, Anivasın sözlerine bir türlü inanamıyordu. Bu bahsi kapamak ve Aryüse dön- mek istedi: — Saldin babasını aramağa ge len ve böyle bir adam bulamıyan Aryüsü geldiği yere göndermek. fik- rinde misin? — Evet, Ben de size bunu söyle mek için gelmiştim. Aryüsü gönde“ relim.. ve korsanlara, anlaşmak için başka bir teklifleri varsa, konuşmam ğa hazır olduğumuzu bildirelim, Muhasaranın uzaması bizim için dör ha feci ve korkunç neticeler verebi- lir, Haşmetmaap! — Onlarla nasıl anlaşabiliriz, Ank vas! Korsanların bize ilk tekliflerini unuttun mu? Herifler hazinelerimi- zi istiyorlar... Şehrin kapılarını ken dilerine açmamızı İstiyorlar, Böyle baldırı çıplak korsanlarla biz anla şabilirmiyiz? — Bunu sonra düşünürüz. Hele bir kere Aryüsü gönderelim. Vazife sini tamamlamış olsun. Ondan son ra gene ağır tekliflerle gelirse, o 7 man bu işi tekrar görüşürüz. Anivas ciddi ve samimi bir tavırlâ İmparalora yaklaştı ; (Arkası var),