Evimden çıktım. Şimendifer istas- Yonuna doğru hızlı hızlı yürüyordum. Caddenin köşesini dönerken arkam- dan birisinin ismimi çağırdığını işit- tim. Dönüp baktım. Bizim Fehmi... Selâmlaştık. Fehmi köşkünün önün- deki bahçede, kosaman köpeği Kurd- Ya oynıyordu. Bana: — Bu ne acele yahu... dedi, beş dakika dur... Buk sana neler göstere- ceğim. Köpeğim ne marifetler öğ- Ben: — Olmaz işim var. Trene yetişe- ceğim... diye cevab verdim. Fakat o hâlâ israr ediyordu: — Canım daha trene yirmi daki- be birader... Baktım, olmıyacak, Fehminin ya nına gittim, Arkadaşım: — Azizim... diyordu. Şu köpek yok mu? Şu köpek... Dünyanın en zeki hayvanıdır! Neler, ne marifetler yaptığını bir bilsen, bir bilsen... Şa- Şar kalırsın vallahı.. Ama, bende Onu iyi yetiştirmek için son derecede "çalışıyorum. «Kurds u tam bir «po- İis köpeği; , «hafiye köpek» yapmağa karar verdim. Ona neler öğrettim. Meselâ şimdi senin yanında köpeğe bir şey koklatayım, Koklattığımız şeyi en gizli bir yere saklıyayım. Kö- | pek bunu biraz sonra kokusundan derhal bulur, meydana çıkarır... Dur sana köpeğimin marifetini göstere- yim, Fehmi böyle söyliyerek başındaki kasketi çıkardı. Köpeğe koklattı. Bundan sonra köpeği köşün mutfa- ğına soktu. Kasketi büyük bir ağa- cın kovuğuna sakladı. Köpeği mut- faktan tekrar bahçeye getirdi, — Haydi bakalım Kurd dedi, bi- zim kasketi bul... Kasketi bul... Ha- kikaten Kurd çok zeki bir hayvandı. Sonra efendisinin bu oyununa pek ziyade alışmış olmalı ki biraz evvel Pehminin kendisine koklattığı kas- keti ağaç içinde bulup, ağzile kena- rından ısırarak dışarı çıkarttı. , Fehmi köpeğinin bu marifetinden Ci derece memnun, mağrur gülüm- — Nasıl?.. Cevab verdim: — Doğrusu zeki hayvan... — Ne diyorsun azizim, ne diyor- sun... Geçen gün köpek meraklısı engin bir Amerikalı bu hayvana 500 Mira verdi de vermedim... Fehmi biraz mübalâğacı idi. Onun bu sözüne inanmamakla beraber: — 500 lira fena fiat değil... dedim, kâşke köpeği satsaydın.., — Amma da yaptın ha... Bu kö- pek benim için o kadar kıymetlidir ki 1000 lira da verseler gene vermem, Benim trenime pek az zaman kal- mıştı. Fehmiden ayrıldım. Aradan bir hafta geçti. Arkadaşıma Sirkeci- de rasladım, Yüzü gözü sanlı idi. Merak edip yanıma yaklaştım. Nere- ye gittiğini sordum. — Bizim köpeği satmağa gidiyo- rum. Bir müşteri bulursam hemen vereceğim... Kaç para olursa olsun... 5 Jira 10 lira... Şaşırdım: — Yahu hani 1000 Jira verseler satmıyacaktın... Bir hafta evvel böy- le söyliyordun. Ne oldu şimdi... Fehmi yana yakıla: — Bırak kardeşim bırak... Bu hay- vanın bana ne oyunlar oynadığını bir bilsen şaşıp kalırsın. ben de karar Mebrure ile yaşadığımı bilirsin, Va- kıa aramızda resmi bir bağ yoktur. Fakat hiç bir koca karısından, benim Mebrureden korktuğum kadar kork- maz. Kocâsı halde Meb- Türd beni dehşetli kıskanır. Bana göz Aaçlırmaz, Eh aramızda yirmi senelik bir müşterela hayat var, Senölerce “aynı evde oturuyoruz. Fakat bu ya- xn başlangıcında Mebrure, Lâmia sminde genç güzel bir dulla ahbab oldu. 'Pabif Lâmla benimle de tanıştı. Sık süs biz Lâmlalara gidiyorduk. 'Lâmla, da bizim köşke geliyordu. İç- tiğimiz su ayrı gitmiyordu. Ben Lâ ala ile konuşurken, bu genç dulun gözlerinde gayet garib minalar sezi- yordum, Hele odada, yalnız kaldığı- mız zaman Lâmia dik ik ta gözleri- Min içine bakıyordu. sir sike | (Kanapenin altında Bir gün Lâmiaya Kadıköyünde ras- ladım. İkimiz de yalnızdık, 0: | — Aman... dedi, ne güzel bir tesa- | düf.., Doğrusu ben de pek memnun ol muştum. — Evet, dedim, bulunmaz bir te- sadüf,.. Hava son derece sıcaklı, Yanyana yürüyorduk: — Hararetten boğazım kurudu.. dedi, Hemen atıldım: — O halde bir yere oturaımda soğuk bir şey içersiniz. Derhal tekli- fimi kabul etti, Evvelâ bir dondur- macıda olurduk. Ondan sonra Kadi- köyünden Modaya kadar bir araba gezintisi yaptık. Modada kayığa bin- dik, Akşama kadar eğlendik, O gün- den sonra artık sık sık kaçamak tarz- da buluşmağa başladık. Evvelki gün Lâmia şeytanca gü- Jümsiyerek: — Yarın benim köşküme misafir gelseniz... dedi, Sana kendi elimle yaptığım likörlerden ikram edeyim... Heyecanla cevab verdim: — Aman geleyim... Fakat kaçta? — Saat üçte... Olur mu? Kararlaştırdık. Dün saat üçte Lö- mianın köşküne gidecektim. Dün öğle yemeğinden sonra evden çıktım. Heyecan içinde idim. Ben ev- den çıkarken karım: — Bugün nereye gideceksin? diye sordu. Cevab verdim: — Tapu dairesinde bir işim var. oraya gideceğim... Saat iki buçuğa kadar heyecan içinde orada burada dolaştım. Saat tam üçte Lâmlanm köşkünde idim. Lâmia beni üstünde kırmızı bir pijama ile karşıladı, Saç- larına, her tarafına nefis Kokular sürmüştü. Bana elile likörler ikram etti. Bugün bütün fettanlığı üzerin- deydi. Bir aralık; — Aman... dedi. Balkon kapısını kapatayım... Belki karşıdan gören olur. Dedikodu yaparlar . Böyle söyliyerek bir aralık balkona çıktı, Fakat tekrar telâş içinde içeri girdi. — Aman... dedi, Mebrure bu tara- fa doğru geliyor... Beni de balkonda gördü. Elini havaya kaldırarak se- lâm verdi. Sakın bize gelmesin... Tam bu esnada köşkün kapısı ça- unmaz mi? Bizde şafak atmıştı: Ben; 5 Kapıyı açmasan olmaz mı? diye edim. — Olmaz.. Beni balkonda gördü. Hemen sen şu büyük kanapenin al- tına gir, saklan... Derhel kanapenin altına girdim. Lâmia gitti kapıyı aç- ti. Kanapenin altından Mebrure ile lâmianın seslerinin giltikçe yaklaş- tığını işitiyordum. Biraz sonra iki ka- dının salona girdiklerini anladım. Yattığım yerden yalnız iskarpinleri- nin uçları ile dör köpek ayağı gö rüyordum, Mebrure muhakkak kö- peğim Kurdu da beraber almış ola caktı, Biraz sonra Mebrure: — Köpeğe hava aldırayım, dedim, buralara kadar uzandım. Seni bal- konda görünce buraya geldim. di- yordu. Fakat köpeğim Kurda bir hal ol muştu, Benim saklandığım kanape- ye doğru mütemadiyen havlıyordu. Hattâ Mebrure bir'aralık: — Bu hayvana ne oldu? dedi, hep kanapenin tarafını burnu ile kokli- yor. Nihayet Kurd kanapenin altına doğru atıldı. Bir aralık onunla göz göze geldik, Köpeğim beni görünce büsbütün azdı. Her zaman yaptığı oyunlara kalktı. Eibisemin ötesini berisini ısırmağa başladı. Pantalonu- mun paçasından ısırarak beni sak- landığım yerden dışarıya çıkarmağa çalışıyordu. Bir aralık kıravatımı ko- pardı, Bu sırada Mebrure bağırdı : — A,.. Bu Fehminin kravatı... Köpek bir daha kanapenin altına daldı. Beni pantalonun paçasından dişlerile sıkı sıkı yakalıyarak dışarı çekmeğe başladı, Bilirsin ne kocaman hayvandır, Ve son derece kuvvetlidir. Ben de gayet zayıf bir adamım. Biz kanapenin altında debeleşirken ne oldu bilir misin? Kanape devrildi. Biz'Mebrüre ile göz göze geldik... On- dan sonrasını bilmiyorum, Mebrure- 19 Ağustos 938 — Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 71250: Havadis, 1305: Plâkla Türk musikisi, 1440: Mübtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam : Saat 1830 Pllkla dans musikisi, 19,15 Konferans: Doktor Bakleriyolog; Fethi Erden. 1955 Borsa ha- berleri, 2) saat ayan: Grinviç rasathanc- sinden naklen, Radife Neydik ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2040 Hava raporu. 2043 Ömer Rır Doğrul tarafından arapça söyler, 21 Saap ayarı: ORKESTRA: 1 — Tsehaikovwsky: Pigne dame, Ri » : Marehe slöve, 3 — Relikofi: Vale, 2230 YPamli saz heyeti: İbrahim ve ar- kadaşları tarafından. 22.10 Muhtelif solo- lar (plâkia), 2250 Son haberler ve ertesi günün programı. 23 Son. Ankara — Öğle heşriyalı: 1430: Karı- şık piik neşriyatı, 1450: Plâkla “Türk musikisi ve halk şarkıları, 1515: Ajans haberleri, Akşam neşriyatı: Saat 1330 Karışık plâk neşriyatı, 19,25 Türk musikisi ve halk şarkıları (Handan). 20 Saat ayarı ve arapça neşriyat. 20,15 Türk musiksi ve halk şarkıları Salâhaddin). 31 Konferans: (Şevket Süreyya Aydemir), 21,15 Sütüdyo erlon orkestrası: 1 — Borodine: Cava tine de kontehakosn. 2 — Lehar; Zigöunerilebe, 3 — Leon Jessel: Herzund hand fürs vatrel 4 — Bortkilewlez: Tausend und #ine Nacht 22 Ajans haberleri ve hava raporu. 22115 Yarınki program ve Son. Avrupa istasyonları Saat 20 de eğlenceli orkestra — Kolonya ve Dewschi, B. 20,10 karışık muzika — Stutig. 20 hafif muzika — Athlone 20 opera muzikası — Bükreş 20,15 viyolonsel ve harp, 20,40 ba- lalayka — Droltviç 20,25 hafif muzika — Helsingf. 20,40 haf muzika — Oslo 20,20 akordiyon — Riga 20,06 operet muzikesı — gotya 1925 denberi oLeoncavallo'nun «Palyaço» operası — Stokholm 2030 cr- kesira — Rad. Toulouse 20,45 karışık mu- zika, Saat 21 de Bresiau 2110 eğlenceli muzika Deutsehi, 8. ve Hamburg 21,15 eğlenceli muzika — Kölonya 2110 orkestrn — Leipzig 21,10 konser — Münih 21,10 Al- man - İtalyan gala konseri — Saarbr. 21,10 orkestra — Stuttg. 21,10 orkostra — | Viyana 2140 köylü muzikası — Bari 21,15 | Yunanca neşriyat — Berom. 2130 keman | ve orkestra — Bordo 2170 hafif muzika — | Brüksel 21 hafif muyika — Budap. 2130 piyano — Bükreş 2130 Verdi'nin «Rigo- lettos operesi (plâkla; — Droitviç 2120 piyano ve orkestra — Florans 2130 Leha- rın «Friderikes öpereti — Helsingi, 2140 hatif muskaya devam — Hilvers, 1 2140 hafif muzika — Kopenhag 2145 - 2340 Salaburg 1982 festivallerinden naklen Vagnerin «Melstersinger» operası — M. Ceneri 21 » 2230 hafif mnzika — Paris - Eyfel, Montpellier 2130 - 2230 konser — Paris P. T.'T., Grenoble, Lâle, Nis, Ronnes 2130 - 23 orkestra — Reval 2150 orkest- ra — Sofya 21 dans ve hafif muzika — Sottens 21,4) - 2345 Beethoven konseri — Strasburg 2130 - 23 konser Rad. “Toulouse 2130 operet ve salon muzikası. Saat 22 de Breslau 22 eğlenceli muzikaya devam — Deutsehi. 8. ve Hamburg 32 eğlenceli or- | kestraya devam — Frankft, 22,15 salon mu- sikam — İLeipsig 22 konsere devam — Stutığ. 2230 deriz — Viyana 22 musikalı | polis piyesi — Belgrad 22 opera — Budap. 22,20 çingene çalgısı — Bükreş 22 opera- ya devam — Florans 28 opsrete devam — Helsingt. 22,10 askeri muzika — Iilvers, I 2240 hafif muzika — Kopenhag 22 ope- raya devam — Milano 22 orkestra, 2230 senfan. konser — Prag 22.20 orkestra — Bratislava 22,29 salon muzikası — Roma 22 salon muzikası — Ra. Toulouse 2230 karışık muzlka — Varşova 22,10 karışık muzika, g Saat 23de Kölonya 23,25 gece muzikazı ve dans — Münih 23,30 hafif muzika — Diğer Alman istasyonları Lalprigden naklen 2330 dans ve hafif muzika — Belgrad 21,20 piyano — Droltviç 23,20 hafif muzika — 3 operaya devam — Londra 23,20 dans — | Oslo 23,15 hafif muzika — Sirasburg 23 hafif muzika — Rad. Toulouse 23,45 filim haraları — Varşova 23 orkestra. Saat 24 den itibaren Alman İstasyonları 1 e kadar (evvelki programlarına devam — Budap, 24.10 ss- Jon muzikası Droitviç 2405 dans — Kopenhag 24,15 - 130 dans — Lüksemburg 24 - 2 dans — Milano 24 dans Rad, Paris 24 - 130 gece konseri — Rad. Toulouse 24 askeri muzika — Stutig, Alman Esirgeme derneğin gecesi Ağustosun yirminçi cumartesi günü akşamı saa ondan itibaren Sundiye Plâj gazlnosunda Esirgeme derneği menfaati- pe, her sene olduğu gibi, bir gece eğlen- pi ME Kıyafet serbestir, ve eğlenceli bir gece geçirileceğini muhterem halkımıza tebşir ederiz. Duhu- liye 75 kuruştur. KÜÇÜK İLÂN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım salım, kira işlerin- de iş ve İşçi bulmak için istifade ediniz! DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan; İskender F. Sertelli 'Tefrika No, 90 Bizans sarayında, Âryüs ve prens Andronikten sonra imparator da rumdilberini sevmeğe başladı ! — Haydi, buradan dönelim, sin. yor! dedi. Bu adam elbette bir şey- ler biliyor. Eğer size bir fenalık ge- İirse, imparator bunun hesâbını biz- den sorar. Aryüs biraz daha ileri gitmekte 15- rar ediyordu. Periklis muhafızlara emir verdi: ler veriyordu. Aryüse dönerek, gü- ler yüzle; — Beni mazur görünüz, sizi mu- faza etmeğe mecburum! Demeyi de ihmal etmedi. Bu vaziyet karşısında ısrarı mâna- sız bulan Aryüs şimdi merâkından çatlıyordu. Geri dönmüşlerdi. İyi amma, bu meczup ta nereden çıkmıştı karşılarına! Saldin babası meydanda yoktu. «Yabancılar mahellesir sakinleri böyle bir adam tanımıyorlardı. Saraya döndükleri zaman Aryüs rolünü bitirmiş bulunuyordu. Şimdi ne yapacaktı? Saldin yanına mi dönecekti? Bizansta mı kalacaktı? Rum dilberini paylaşamıyorlar! — Harikliya! Vazifeni yaptın. O şeytan herifin odasında işin yok ar- tık. — Onun hzimetine bakmağa siz | göredermiştiniz beni... — Evet. Fakat, hizmet bitti, O bu- | gün gidecek. — Bugün gidecek mi? — Evet. Neye sastın? — Bana Bizanstan dünmiyeceğini söylemişti de... — Senin içinmi kalacaktı Bizansta? Harikiiya önüne bakarak sustu, Cevap vermedi. Eğer cevap verebilmek cesaretini kendinde bulsaydı, şüphe yok ki: — Evet.. benim için kalacak! Diyecekti. Bunu söylemeğe dili varmadı. Perikliş, en güzel cariyelerinden biri olan Harikliyayı imparatora bile kaptırmamıştı. Düşman ilinden ge- len bir elçinin kucağına cibetle ko- lay kolay atamazdı. — Neden susuyorsun? - diye hay- kırdı. - Sevişiyor musunuz yoksa?... Harikliya - hayır - mânasını ifa- de eden bir tavırla sadece başını sal ladı. Ağzını açmamakta ısrar etti. * Bu arada, sarayın bir başka salo- nunda veliaht Andronik İle prensin haremağalarından biri arasında şöyle bir konuşma geçiyordu: — Beni iki gecedir âldatıyorsun! Eğer bu gece de Harikliyayı getirmi- yecek olursan, seni timarcıların ya- nına göndereceğim. Alırlarda at si- nekleri gözünü oysun diye! ken, Harikliyayı kandırıp buraya ge- tirmek mümkündü. — Ya şimdi? Periklis babamın ya. nına masal söylemeğe gitmiyor mu? — Gidiyor amma, Harikliyanın ka- pısını üstünden gilitliyerek., — Buna neden lüzum görüyor? a am — O ne? Harikliya Aryüsle sevişi- yor mu yoksa? — Zannederim ki sevişiyorlar, asa- letmeâp! Bilirsiniz ki, Perikliş “çok kumaz ve Kulağı delik bir adamdır. Aralarında böyle birşey sezmemiş ol- saydı, bu ihtiyata lüzüm görür miydi? — Vay alçak vay! Korsanların için- — Bu bir musmmadır, asaletmeğpi Bu işin esrar perdesini henüz pede- riniz de yırtmağa muvaffak olamadı. — Ne zaman dönecek bu adam? — Yarın döneceğini b, Halbuki, imparator aneklam sabah saray erkânma «Aryüsün her suretle memnun edilmesiniz şidetle emrettiler. Bundan anladım ki, Ar yüs bir müddet daha kalacak burada, — Sulh işi ne olacak? Haniya bu- raya Saidin babasını bulmağa gel- mişti?... d — Böyle bir adam bulamadılar «Yabancılar mahallesi> nde, — Belki de idam edilen Araplar arasındadır. — Sordular... İdam edilenler ara- sında da böyle ihtiyar bir Arap yok- muş. — Ben zaten bu habere ilk günün- denberi inanmamıştım. Aryüs çok bilekâr bir adama benziyor... — Ben de böyle tahmin ediyorum, asaletmeâp! Fakat, imparator haz- retleri kendisine lüzumundan fazla yüz veriyor. Yarın bu adamın tepe- mize çıkacağından korkuyorum. i — Merak etme! Ben sarayda iken, bizim tepemize kimse çıkamaz. Hay- “ di sen bir daha bakalım. Ha- rikliyayı bu gece benim yatak oda. ma getirmeğe çalış! Bu işi becere- mezsen, istediğin zümrüt yüzüğü alamazsın) * Sarayda Harikliyayı paylaşamıyor- lardı, Perikliş, prens Andronik. ikisi de Rum dilberine âşık olmuştu. Yalnız bu kadar mı ya! Şimdi sa- rayda üçüncü bir âşık daha türe © mişti, i İmparator Mihail. Mihail bu kızı kendi elile üç yıl önce Perikiise - bir bayram gecesi - hediye etmişti. Üç yıldan sonra İlk defa Aryüs münasebetile “ görmüş, çok hoşuna gitmişti. a Harikliya 6 zaman çocuk denecek o © kadar küçüktü, Bir erkek gördüğü zaman utancından kıpkırmızı olur, dili dolanır, konuşamazdı. a Onu Aryüsün odasına gönderdik. Teri zaman, imparator: — Sen ne kadar güzelleşmişsin! Demekten kendini ulartamıştı. Sarayda imparator dururken, bü Kadar nefis bir lokmayı Periklis gi- bi çirkin bir adamın ağzına atamaz- Jardı. Fakat, imparator sözünü de geri alamazdı. Bir kere onu Perikiise bağışlamıstı. : Harikliya bir akşam imparatora; — Aryüs bir hafiyedir, haşmeğ meâp! Fakat, onu korsanlar buraya zorla göndermişler. Aryüsü geri gön Demişti 2 dermeyinizi İmparator bunun mânasını anlar mıyacak kadar muhakemesiz değildi, Belliydi ki, Harikliya, Aryüsü se yiyordu. > Fakat, ne olursa olsun, imparator zaten Aryüsü korsanların yanma göndermiyecekti. — O geri dönerse, burada gördük» Jir. Onlar nası) bizim adamımızın bâ- şını koparıp sapanla şehre atlılarsa, biz de Aryüsü imha etmiş gibi görü- nebiliriz, i Demişti. Teofilos da imparatorun fikrini tasvib etmişti. Aryüsün dön“ miyeceğini Teofilostan başka bilen yoktu. İmparator bu kararını en yâr m açma O akşam haremağalarından biri t8. lâşla imparatorun yanına geldi: ri RA. me var) |