| | Pm m AA TE Sahife 5 PAZARTESİ KONUŞMALARI: Yeni nesle göre eski harfler On üç on dört yaşlarında bir çocuk babasına soruyı — O yazdığın yazı nedir, ğım? — Eski yazıl.. — A.. Ne tuhaf! Onların harflerini bans gösterir misin — Peki yavrum. Önce seslilerini söy- diyeyim: a — Elf üstünde med, yahüd med- siz elif. Başta olursa ayr bitişik yazılır. Bazen (he) gibi okunur. e Bir yuvarlak (he) ile ifade edi- lir, Elif üstünde hemze'de bu Bazen hiç bir sesli harf yazılım; (e) okunur. babacı- ses çikar sonda olursa böyle y ö — Gene (vav). © — Gene (var)!.. Şimdi sessiz harfleri i — Dur, baba! Artık onlara . hacet yok. Bir defa bu vuayyeller, bep biri rinin işini görüyorlar. Vi leri ka, anlata makarışık. Ses çıkaracaklar bu halde | olursa sessizleri yumru şeylerdir? Demek siz, çocuklu. gunuzda bu harflerle okuma ve yaz- maya başladınız? İnsan bu harfler! öğrenirken beyni kimbilir ne Kadar dolambaçlı, ne kadar karışık bir hal gtlir? İyi ki biz bu belâya düşme biz bunları öğren- mek için ne tılar (vav)lar başlıbaşına bir dertti, Bize âyni sekildeki bu sesli harfin muhtel'f okuntuşlarım'ar limizde olmuy rak şunları öğretilerdi: ü — Zammei makbuzai hafife u we Zammei makbuzai sâkile » Zammei mebsutaf hafife © — Zammei mebsutai şakile. Bu kelimelerin ne olduğunu bilme- den ezberler dururduk. İşte biz böyle okuduk, sonra bu öğrendiklerimizi de böyle okuttuk. - Peki baba, bu harfler böyle güç, seleri kullana- böyle karışık şeylerdi de neye hiç şi- | kâyet etmediniz, neye bizim yeni haf- | lerimizi daha o zamanlar kabul etme. diniz? — Tek tük şikâyet edenler, yeni harf- Iste benzer harfleri kabul edelim tek- Yifinde bulunanlar olmadı değil. bunlara o kadar kuvvetli itirazlar ya- yadı ki... «Türkler müslüman olduk- tan sonra bu harfleri almışlar, biz or ları atarsak din elden gider; kültürü- müz o harflerle kurulmuş, kitaplarımız bop o harflerle yazılmış, onlardan baş- ka harf kabül edilirse mili kütüphane» pizle ve kültürümüzle alâkamız kesi. Mir.» dediler ve herkes bu itirazların kassısında korktu, çekindi ve böylece kimbilir ne yamrı | İ| ierde olanlar vardı. bile eski harfler asırlarca devam edebildi. Uzağa gitmeğe hacet yok; daha on, on bir sene evvel bu harf meselesi tek- atıldığı zaman Darülfünun i arasında itiraz edici fikir. «Yeni harfler çı- karsa bir satır yazmam» diyenler bile bulundu. Fakat bugün öyle diyenler de tâ nutuklar vermişler, sözler söy- mişler, yazılar yazmışlardır. Peki baba, Atatürk bu itirazları, bu itirazları yapan âlimleri dinleme- m, Atatürk, onları değil, hiç | emedi. Yalnız çok sevdiği zusunu, menfaatini, o ar- menfaate tercüman olanları ve keliino ile hakikatin kendisini dinledi, o Bugün © kolayı okuduğunuz oharilerin kendisi o çalışarak, ouğraşa- rak bulup tesbit etti, Aylarca düşün- dü, tedkik etti ve ettirdi. O & Doğru bulduğu ve doğru düşüncesini karar haline getirdi bundan tam on sene önce: «Güzel ül ifade etmek için yeni" Türk harflerini kabul ediyoruz.» Diye bütün millete ve bütün insan- hğa bu kararını bildirdi. Bak çocuğum, bugün biz yeni harf- | lerle yazıp okuyoruz. Sade o kadar de- gi), veni harflerle de düşünüyoruz. O ne demek, baba? İnsan harf. İ derle düşünür mü? çeketdik, O | k için kendi di- | İ | sin söylemeğe o harfler bizi üşünür. Düşünmek ne de- mektir? Dilimizde kullanılan kelimele- ri bir nizam içinde bir araya getirmek, bir arzuyu, bir görüşü ve bir kararı ifa ze etmek değil mi? Dimağımız bu işi n kelimeleri ya ses, ya şekil ha- Sind asavur eder. Şekil olarak fa- savvur ettiği zaman onun yazılışı göz- önüne gelmez mi? Eski biçimde, eski üslüpta yazılmış yazıları yeni harf. lerle ifade edildiği zaman ne kadar se- vimsiz, hattâ ne kadar mânasız bulu- yoruz? Yeni harflerle yazmıya alıştık- tan sonra fikirlerim! isa, açık ve ke- zorladı. Onun için harf değişimi, sade bir şe- kilden ibaret kalmadı, dimağımızın içi- ne kadar tesir etti. — Peki baba, bu İyi, bu doğru şey- leri neden hep Atatürk bulup yapı yor? — Evlüdim, Atatürk, milletinin var- lığını kendi varlığı, kendi varlığını da milletin varlığı gibi duydu. Milletin hançi sahada olursa olsun çektiği ıztı- İ rapları kendi ruhunda hissetti. Bu ıztı- raplardan, bu sıkıntılardan onu kur- tarmak istedi. Bunları yüksek kalbi ile duyduktan sonra güneş zekâslle ay- dınlatlı ve çelik iradesile düzeltti ve yaptı. — Babacığım, sen babamsın, seni iBir gecenin romanı e Yazan: Perihan Ömer Çocukluğunda bütün muhabbeti, | kendinden bir yaş küçük olan kızla k oğlan topluyorlardı ların vücudleri, renkli yi gübre, saman kokusundan hoşlanan hoyrat tabiatleri aileye neşe du rndisi o hiddetlenmek, K n aranan ciliz bir belâ idi. Anası kendisine bazan hayretle ba- kor da köylü şivesile: «Ulan! Bu nireden çıktı.. kendi kızım olduğu- na inanamıyasım geliyor» diye ba- ğırırdı Hakikâlen bir işe yaramıyan bu ince çocuk kendini dünyaya getiren anadan çok uzaktı. Koyunların ar- kasından, yırtık pabuçlarını sürüye- rek çıplak tarlalardan geçerken, et- ratını ne zengin hayallerle süslerdi. Bu görmediği, bilmediği şeyler kü- çük kafasını nasıl doldurabiliyordu? Bazan iri gözlerini uzaklara dike- rek olduğu yere oturur, birden haya- Mita doğru uçar, kaçıverirdi. Al ya- naklı oğlanın değneği omuzunda, «ahah yürüsene...» diyen sesini ku- Maklarında duymasa, belki saatlerce kalırdı. | idiler. 'Tefrika No. 10 Babası sabahtan akşama kadar kızgın güneşin altında topraklarla Gidinen, akşam kulübesine dönünce, çorbasını içip yer yatağına uzanarak, | horlamağa başlıyan nasırlı elli, kuv- vetli kollu bir adamdı. Kendisini sevmemelerine rağmen bu kuvvetli, çalışkan insanlara zaafın verdiği büyük bir takdirle bakıyor, ve kendi- ni kabahatli hissettiği için (sade üzülmekle iktifa ediyordu. Bir gün, anasınm hâlâ dinç bir kadın olan büyük anasına; — Gayri bu kizın anası olmesay- dım benim olduğuna inanmazdım. Bu miniminiyi nereden çıkardım, diye derd yandığını duymuştu. Kavalanın “köylerinden birinde Ve zenginlikleri ile tanmıyor- lardı. Hakikaten Köylülerin en çok koyunu, keçisi olan onlardı, Hattâ saklı altınları bile vardr. Bir gön küçük kız muharebe, mu- harebe diye sesler duydu. Daha bu sözün mânasını anlamağa pek vakit kalmadan, bir gece köyü eskiya bas- tı. En evvel onlara hücum. ettiler. AKŞAM | Rumelihisarında- ki tarihi ağaç Yeni yol ağacın iki tarafından geçecek Rumelilihisarı mezarlığındaki tarihi Bebek - İstinye yolunun inşası mü- nasebetile Rumelihisarı mezarlığından bir kısmı da yola gideceği için beledi- ye, mezarlıktaki tarihi mezarları, kab- ristanın kalâcak kısımlarma , naklet- miş, âile mezarları da sahipleri tara- fından kaldırılmıştır. Fakat mezarlıkta mevcud çok büyük ve tarihi bir ağaç yeni yolun çizilen is- tikameti üzerine tesadüf etmektedir. Yolu yapan İstanbül Nafıa müdürlü- Zü, bu ağaç hakkında alâkadar müte- hassısların fikirlerini sormuş, bilhassa İstanbul belediyesi boğaz sahilinin gü. zel bir süsünü teşkil eden bu ağaca | do. kunulmaması lüzumunu ileri sürmüş» tür. Bunun yolun istikameti » alar ortada kalmak şürtile - ağacın sağın- dan ve solundan geçilmek suretile iki- ye taksim edilmiştir. Prag hükümeti Lehistana tarziye verdi Varşoma 14 (A.A) — Polonyanın protestosu üzerine Prağ hükümeti Çekoslovak otayyarelerinden birinin geçende Polonya toprakları üzerim den uçması dolayısile teessürlerini bildirmiştir , Meksikada tayyare kazası Meksiko 14 (A.A) — Cuma günü beş yolcusu ve mürettebatından üç kişi ile kaybolan Electra tayyaresinin ankazı Veracruz devleti arazisinde bir derenin içinde görülmüştür, Tayya- reye yıldırım isabet ettiği zannedi- mektedir. EEEEKERERENEANLEKEEREEKLLEEEE ERA AARAKRA KAŞI, çok severim. Fakat sakın darılma, Atatürk'ü senden de çok seviyorum. Çünkü o, beni ve benim gibi bütün Türk çocuklarını senden ve her Türk babasından daha çok düşünmüştür. Hasan - Âli YÜCEL Kadımlar ve çocuklar gizlenmiş, bü- zülmüşlerdi. Babası adaleli kollarını sallıyarak çıktı ve parçalanarak öldü. Köylü kı- an gördüğü ilk kuvvetli hayat sah- nesi bu idi. İnsanların» birbirini bo- gazlaması... Bir kaç koyun, bir kaç altın 'çin, Ellerini yüzüne kapadı, ağlıyacak kuvveti kalmamıştı. Sonra anası onu ötekilerle beraber sürükledi... Nere- lere gittiler, nasl kaçtılar? Pek ha tırlıyamıyordu. Sade bir kaç gün #onre, büyük anasının da öldüğünü öğrendi. Hiç bir şeyin farkında ola- mıyacak kadar yorulmuş, ezilmişti. Nihayet kendini gene bir kulübede buldu. Eskisinden daha dar, sefil ve daha kalabalık bir kulübe, Dört çocuk fazla idi. Bir kız, üç oğlan. Anasının yeni kocasının çorukları. Anası kendisinden büsbütün soğu- muştu. — Te ... ba, O ne domuzdur, Be- basını gözünün önünde pa ... çala- dila, varımızı, yoğumuzu aldılar da, çıkasica gözlerinden bir damlacık yaş gelmedi, diyor ana, ana diye ağ- hyarak eteklerine sarılan iki yavru- suna dâha müşfik olmağa çalışıyor. du. Üvey baba da, kalabalığın fazlalı- fondan şikâyete başlamıştı. . Çok İzmir fuarında inşaat 18 ağustosta bitirilecek Iran hükümetide mallarını teşhir için fuarda bir paviyon yaptırıyor ei e İzmir fuarına resmen iştirake karar vermiştir. İrân amtlasının teşhiri için büyük ve güzel bir paviyon İrişasına başlanmıştır. Fuarda devam etmekte olan esaslı inşaat, 18 ağustosta bitiri- lecektir. Bunun için fuar komitesi ta- rafından lâzım gelen tedbirler alınmış- tar. Fuarın esaslı işlerinden biri olan suni göl tamamlanmıştır. Göle akıtı- lacak Agora suyu için tesisat da ikmal edilmiştir. 3 eylül Ödemiş, 4 eylül Bergama gü- nü ittihaz olunmuştur. O günlerde Ödemiş ve Bergama gençleri, zeybek-“ leri. fuar sahasında muhtelif eğlenceler tertip edeceklerdir. Kızılay ve Verem mücadele cemiyetine de birer gün ay» rılmıştır. Diğer kazalarımız için de birer gün aynlacaktır. Fuarda fevkalâde elektrik tesisatına devam ediliyor. Bu tesisata elektrik mütehassısı Hollandalı M. Zil nezaret etmektedir. Hayvanat bahçe. sine Hamburgtan 9 çift maymun ge- tirilecektir. İngiliz ve Alman tüccar. ları paviyonları birkaç gün zarfında tamamlanmış olacaktır, Inciraltı plâjında 25000 liraya büyük bir gazino ve banyolar i inşa edilecek İzmirin İnciraltı plâjından bir görünüş İzmir (Akşam) — İzmirin İnciraltı plâjında bir gazino ve banyo inşası için bir proje hazırlanmıştır. İzmir Nafia müdürlüğü tarafından hazırla» nan bu projeye göre gazino ve banyo- Jar 25000 Jiraya inşa edilecektir. Plâ- jm istikbali çok parlak görülüyor. sürmeden, onu zengin bir aileye ev- Jâdlık verdiler. Ayrılık günü giderken, anasından içi titriyerek biraz muhabbet, bir kaç buse beklemişti, Fakat öteki sa- dece: — Kız sakın orada da domuzluk etmiyesin, seni sokağa atıverile, Hadi yolun açık ola demişti, Kulü- beden yaşlı bir adamın peşinde uzak- Jaşırken, birden dönmüş, iztırabın | verdiği bir cesaretle geriye koşarak kapıda iri bir heykel gibi duran ka- | dına sarılıp ana beni bir kere öpü- ver. demek istemişti. Paket tam o sırada, üvey babasının sert sesi Emi- ne diye bağırmış ve kapıdaki kadın kaybolmuştu. Evlâdık olduğu konakta, bir hizmetkâr vardı. Fakat ev sabibleri iki kişi idiler. Yaşlı bir beyefendi ile, yaşı pek belli olmıyan, zayıf, aksi, sinirli bir hanımefendi. Kızın ismi daha ilk gün değişmiş Lâmia olmuş- Zavallı çocuk bu isim gibi ne konağa, ne de konağı dilduran insanlara alı- şamıyordu. En çok içini acılan akşamlardı. Güneş kızıllaşarak batarken, geniş tarlaları görür gibi oluyordu. Onu, büyükleri çamaşır yıkar gibi yikiyorlar, narin. vücudünü tahta oğar gibi oğuyorlar, uzun siyah, saç. Çünkü yarım saat uzaktaki Ağamem- nun kaplıcası sularının, demir borular« la İnciraltı mevkiine getirilmesi ve ora da bir sıcak su bânyolu büyük bir otel inşası işi de tedkik ediliyor. Tahmin'e- re göre bu otel doksan bin Jlraya çıka- caktır, larını, şakaklarmı geren, sızlatan örgülerle sıkarak, bacak bileklerine kadar uzanan pazen elbiseler, ve ayaklarına dar gelen potinlerini giy- Girip çalıştırıyorlardı. Artık tembel- Miği unutmuştu. Acıyan ayaklarının üstünde koşuyor, şaşkın gözlerle et- rafına bakınarak azar işlimemeğe çabalıyordu. Büyükler bütün gel, git işini ona bırakmışlardı. Beyefendinin kahve sini götüren bile o idi. Bir gün beyefendi, patlak mavi gözlerini açarak uzun uzun Lâmiayı süzmüş, ve: — Hanım, bu kız akıllıya benzi“ yor, biraz okutayım demişti, , Bu, küçük köylü kızm ilk sevindi olmuştu. Okumak. Eline bir kitati alarak rahatça kurulup, saatlerce sahifeleri karıştırmak. Ne hoş şey. Daha ertesi günü beyefendi eve elin” de bir elifbe kitabı fle dönmüştü. Lâmia öğrenmek için bütün gay retile çalışıyor, adamın etrafında İÇ“ ten gelen bir hevesle pervane gibi dolaşıyordu. Yatağını yapan, geceli” ğini devşiren, kaldıran, veren, ayak” kablarını çıkaran, terliklerini giydi” ren, kahvesini pişiren hep o idi, (Arkası var) ©