7 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

7 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 17 İstanbulda kalan mebuslar, birer ikişer Ayastaftanosa geçmeğe Keira! 8 - 21 nisanda İzmir heyeti merke-* ziyesi Kâmil paşa zade Said paşanın, İsmai! Kemâl ve Riza Nur beylerin İzmirden vapurla geçtikleri haberini verdi. İsmail Kemal bey Priştineli Har & beyin dolayısile İttihad ve Terak- ie teşriki mesai eylemiş olmasın» memnun olmamıştı. Atinadan çi r telgrafnamede İstanbulda- s&reket hakkında Hasan beye (bu # firka ihtilâfıdır. Sen me 'diye İtti- hâd ve Terakki tarafını" iltizam et- tin?) diye çıkışmıştı. Mahmud Şevket paşa İttihadcıların ordu işlerine müdahalesine meydan birakmak istemiyordu. Bunun önünü kaliyen almak maksadile merkezi Uumumiden Abdülkerim beyi yanma çağırarak: — Ben orduda diktaför İstemem. Talât bey, Cemal bey buraya gelsinler, Rahmi bey gidecekmiş. O da gitme- N sin, diye ihtarda bulundu. Bünun üzerine merkezi Uumumice 'Talât ve Cemal beylere telgrafla ma- lümat verildi. Merkezi umumi yüzbaşı Süleyman Fehmi bey marifetile Rah- mi beyi davet ederek Mahmud Şev- ket paşanın sözlerini ve hareket et- memesi muvafık görüldüğünü tebliğ etti. Rahmi bey de bu karara tâbi ola- rak Selânikte kaldı. Nisanın yirmi birinde merkezi umu- miartık memleket dahilinde hemen bülün telgraf muhaberesine hâkim ol- yaüş gibiydi İstanbul telgrafhanesi : tamamile merkezi umuminin emrine münkad hir hale girmişti, Taşradan İstanbula, hattâ İstanbul içinde çekilen telgraf- lari merkezi umumiye sormadan yer- lerine isal etmiyordu. Diyarıbekirden gelen bir telgrafta vali Kazak Süleyman paşa ile eski- denberi Yıldıza mensup sayılan Niya- Zİ efendinin teşebbüs ettikleri irtica hareketinin önü alındığı bildirilmişti. Nisanın 9 — yirmi ikinci günü Er- zurumdan vali, kumandan ile ulema- dan ve ahaliden, askerlerden bazıları nın imzalarile padişahın sıhhatini is- tifsar için bir telgraf çekilmişti. Bu süüiden Erzurumda halin yahamet kesbettiği anlaşıldığı için telgrafname mabeyine overdirilmemişti. ' Merkezi umumice geceleyin ayrıca teğkik olu- nahlar bu gibi telgraflardı. Erzurum- da ihtilâl vukuu anlaşılması üzerine merkezi umumice evveleö Vana gön- dörilmiş olan heyet âzasindan Ömer Nâci, kolaağası Hali - Enver beyin Yeülâzim Hilmi beylere : gayet acele amcası - mülâzim Hilm ibeylere gayet adele işaretli şu telgrafname yazılmıştı: (Pelgrafın vusulünde geceye, gündü- 26 bakmıyarak hemen Erzuruma ha- reket ediniz; hareket saulinin iş'arı. Diyarıbekire de nazarı dikkatinizi dâlbederiz.) «Bu heyet Erzuruma süratle yetiş- Mişli; Erzurum askeri ihtilâlinin reisi olan ferik Yusuf paşa İstanbula git- miöğe Ömer Naci bey tarafından ikna Olunmuştu. Hareket ordusunun Hadımköyünde frenden inmeğe büşladığı ve Keşan telgrafhanesi işgal edildiği sırada sad- Tazam Tevfik paşa telgrafla mabeyine davet edilmişti. Istanbul telgrafçıları bu telgrafı (verelim mi? Vermiyelim mi) diye merkezi umumiden sormuş- Jardı. Merkezi umuminin Selânik telgraf- hanesindeki heyeti hangi telgrafın verilip verilmemesi lâzım geleceğini ediyor ve telgrafçılar da buna göre hareket eyliyorlardı. Telgraf nezareti vekili Fuad beyin telgraf memurlarına Hareket ordusu na,ve meşrutiyete yardım hususunda gayretlerini kıracak surette emir ver- diği haber alınmıştı. Merkezi umumi- ce bu babda kendisinden vaki olan isti- zah üzerine Fuad bey böyle bir tebliğ- de bulunmadığını, böyle bir isnadı reddettiğini bildirmişti. Elde edilen telgraftnamelerden bu- günlerde İstanbuda Ahrar fırkasına Koçana İle Trabzondan ve İttihadı Muhammedi cemiyetine Şamdan baş- ka yerlerden müracaat vaki olmadığı tebeyyün eylemişti, İstanbulda meclis- te ekseriyet teşekkül edemiyordu. Mebuslardan ve âyandan Ayasta- Hareket ordusu kumandanı Mahmud Şevket paşa fanosa gidip orada kalanlar oluyordu. Nisanın 8 - yirmi birinde Ayastafa- nostaki İttihad ve Terakki mebusla- rından bir kaç kişi meclise geldiler ve içtima Ayastalanosta yapılması hakkındaki teklifi tecdid eylediler, Ayastafanosa giden mebusların mik- tarı doksana baliğ olduğu, Ahmed Rıza beyin de orada bulunduğu anla- şıldığından artık bu defa teklifin red- dine imkân görülemedi. İstanbulda kalan mebuslar birer, ikişer Ayastafa- nosn gittiler, Şimdi artık saklanmak, savuşmak nöbeti İttihad ve Terakki muhalifle- rine gelmişti. İstanbulda âsi askerler Arasına başlarında sarıklarla karışmış olanlardan bir çoğu sarıkları atıyor- lardı. Derviş Vahdeti gaybubet etti. Yeni gazete sahibi Abdullah Zühtü, İkdam sahibi Cevdet bey, İttihad ve Terakki düşmanı Ali Kemal İstanbul- dan savuştular, Abdülhamidin meşrutiyetten evvel İttihad ve Terakki aleyhine Selâniğe gönderdiği heyette dahil olan sikke- zeri Yusuf paşg 40.000 lira ile kaçar- i ken nisanın yirmi ikinci günü Çatal cada yakalanmıştı. Kuyumcubaşı Haronaçi oğlu Jak bey Lütfi ağanın oğlu mabeyinci Faik beyle dostluğu sayesinde 1891 sene- sinde yekten iki bin kuruş maaş ile rüsumat emaneti tercüme müdüriye- ti muavinliğine tayin olunmuştu; fa- kat memuriyeti başında kendisini gö- ren olmamıştı. O da babası gibi ku- yumcubaşı, hazinesi hassaya müteah- hid olmuştu. Başmabeyinci Hâcı Al paşa ile diğer bir çok ricalin akarları- nı idare etmek, maliye nezaretine ni- şan müteahhidliği yapmak, ticaret ve sarraflık işlerile meşgul olmak Abdül hâmid devrinde ona rüsumattaki bu memuriyetile telifi kabil işler gibi gö- rünmüştü. Meşrutiyet bu muhtelif va- ridat kaynaklarından çoğunu kurut- muştu. 31 mart ihtilâlinin ne netice vere- ceğine intizar ederken Rumeliden Ha- reket ordusunun yaklaşması ona böy- le tehlikeli sıralarda İstanbulda dur- mağı ihtiyata muvafık görünmedi; o da Avrupayı boyladı, İhtilâi hareketlerine hiç karışma- Mış olmakla beraber âyan tayinine gördüğü muhalefetten dola- yı şahsen cemiyete muğber olan Os- manlı bankasının eski maruf tercü- manı Pançiri bey de ortalığın böyle karışık zamanında İstanbulda dur- maktan ise uzakta bulunmağı tercih ederek Fransaya gitti. Hareket ordusu kumandanlığı, erkâ- nı harbiyei umumiye riyasetinden Karadeniz boğazı askerinin tahlifini istiyordu. Bu cihet hassa kumandanı Nâzım ve erkânıharbiyet umumiye relsi İzzet paşalarla ders vekili Halis efendi hazır bulunduğu halde vükelâ meclisinde müzakere edildi. (Arkası vâr) £a ük gen e KYK) 7 Ağustos 938 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 13,05: Plâk- Mi 'Dürk musikisi, 1330: Muhtelif pilk .neşriyala, i&: Son. Akşam neştiyatı: 1830: Hafif müzik ve dans musikisi! Plâk, Nezihe Uyar vo arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2040: Haya, raporu, 20,43: Ömer Rıza tarafın- dan arabca söylev, 21: Saat ayarı: Or- kestra: 1 - Glinka: Ruslan et Lutmila, 2 - Gabriel Marie: Rhapsodle chinoise, 3 - Fatno: , 2130: Muzaffer İlkar ve arkadaşları tarafından -Türk mu- #ikisi ve halk şarkıları, 22,10: Muhtelif parçalar; Plâk, 2250: Son haberler ertesi günün programı, 23: Saat Son. Ankara — Öğle neşriyatı: 1240: Kari- gık plâk neşriyatı, 1250: Türk musikisi ve balik şarkıları, 13,15: Ajans haberleri, Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhaddin), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Artatör Gemile), 21: Şan plâkları, 21,15: Stüdyo salon orkestrası: 1 - Raff: Oavatine, 2 - Saint - Saösti: Marche Militaire Française, 3 - Richard Ralf: Manfred sulte, 4 -Lortzing: Undim, 22: Ajans haberleri ve hava raporu, 22,19: Yarınki program ve son. yarı: Berlin 20 hafif musika — Breslar 17 denberi hafif muzika — Danzig 20,20 piyano — Könlgesbg. 20 plik — Münih 19 danberi karışık konser, 1040 gitara — Stuttz, 20 plâk — Brüksel IE 20 gitarı Helsinglörs 2040 orkestra — Lyubliana 2050 balalayka konseri — Londra 2020 mandolin konseri — Lüksembe. 20,15 or- kestralar — Ostrovo 20,20 hafif muzi- ka — MCeneri 20 hafif muzika — Rad. Paris 2030 karışık muzika — Riga 2005 halk muzikası — Sofya 20,49 operet par - çaları — Rad. Toulouse 2045 filim ha- vaları — Varşova 1830 - 2030 karışık muzika. Sant 21 de Berlin 21,10 solistler — | Deutsehi. 6. zika — Hambg. 21,10 eğlence ve muzi- ka — Kolonya 2110 hafif muzika Leipzig 31,10 konser — Mürih 21,10 dans ve eğlence — Stuttz. 21,10 hafif muzi- ka — Viyana 21.10 «Hülbül Öterken: Le- har opereti — Athlone 2145 dans — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Berom. 21,20 mandolin — Bükreş 2110 piyano Hilvers. 21 orkestra — Kopenhag 21,5 orkestra, — kille ve Limoyes 2130 kan- | ser — Oslo 2130 Finlândiya muzikasi — Rad. Paris 21,15 orkestra — Reval 2105 operet muzikası — Sofya 2155 hafif mu- zika — Bottens 2110 piyano, 2140 or- kestra — Stokholm 21,50 orkestra — Rad. Toulouse 2130 hafif muzika. Saat 22 de Berlin 27 zolistlere devam — Deutsehl, 8. 23 dansa devam — Frankft, 22 karişik ma. Zikaya devam — Hambg. » eğlence ve muzikaya deyim — Kolonya 82 bir per- delik operet — Lelpzig 22 konsere de- vam — Münih 22 dans ve eğlenceye de- vam — Slwtig. 22 hafif muzikaya de- vam — Viyana 22 operete devan — Berom. 22550 orkestra — Bükreş 22 piya- no konserine devam — Droitviç 2205 askeri muzika, 72,50 örkestra — Florans 2220 arab muzlkası — Helsingi, 22,10 ha- Hf muzika — ükemebg. 22 orkestra- lar — Milâno 22 Giordano'nun «Andre Çhenler» operası — Midland 2250 orkes- ta — Prag 22 orkestra — Preg 11 2215 eski operetler — Reval 22,10 dans Sotya 22 hafif muzikaya devam — Rad. Toulouse 2230 dans. Saat 23 de Berlin 2330 dön — Hambg. 2330 dana — Königsbg. 23,40 dans — Stulig. 23,10 dans — Diğer Alman istasyonları 330 Deutsehl, 5. den naklen dans ve ha- fif muzika, — Belgrad 23,15 hafif muzi- ka, 23,45 dans — Budap. 23,15 cazband, 2350 askeri muzika — Florans 23 dans — Kopouhaz 7355 dans — Lüksembg. 23 örkestmlar — Milâno 23 operaya de- vam — Oslo 23,15 hafif muzika — Prag 2335 dans — Rad. Toulouse 2345 filim haraları — Varşova 23 hafif muzika, Sant 74 den İtibaren Alman istasyonları evvelki programla» rına 1 & kadar devam — Bükreş 11 24 -1 dans — Budap. 24 askeri muzikaya de- vam — Hivers 1 24 dansa devam — Kopenhag 130 a kadar dansa devam — Lüksembe. 24 dans — Milâno 24 opera- ya devam, sonra dans — Rad. Paris 24,45 - 130 dans — Rad. Toulouse 24 us- keri muzika — Stutig, Frankft. ve Ber- in 1-4 Hambargdan naklen gece mu- yikası, Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişi: Hialiskâr Gazi cadesinde halk, Taksim: Nizameddin, Tarinba- “e Nihad Abdullah, Beyoğlu: Kan- zuk, Dülrede Güneş, Galata; Topçu- lar caddesinde Sporldla, mi Müeyyed, Hasköy: Asco, Eminönü: Ealih Necati, Fatih: Hamdi, Kara gümrük: Ali Kemal, Bakırköy: İstan- bul, Sarıyer: Nuri, Aksaray: Corrah- paşada Şeref, Beşiktaş: Süleyman Rımiiyadi, Kumkapı: 21,10 dans — Prankit, 21,10 karışık mu- | SELAY Hi SER Ye | olmuyacaktır. Şeyh Abdürrahman ve DİŞİ KORSAN Tarihi Yazan: İskender F. Sertelli Deniz Romanı Tefrika No. 79 Surlardan korsan gemisine doğru yüzerek gelen bir adam prens Vasili soruyordu. — Evet, Eğer İmparator onu tak- dir etmiş ve meziyetlerini öğrenmiş olsaydı, bugün yanından ayırmazdı. — Yeni sapanlanın icadını kimse- ye göstermemiş mi? — Hayır, Her şey onun elinde.. ve onun kafasının içinde. # Sald, gece mehtaba karşı göğsünü açarak kamarasında uzandı. Ve o gece ilk defa Haceri düşündü. Bir hayal.. ve bir 8es!.. — Ah, Hacer.. neredesin? Seni bu- gün yanımda görmek isterdim. Ne- den böyle bir günde bendan uzak kaldın? Acaba hâlâ yatakta yatıyor musun? Gözlerini aç Hacer.. Ve Bi- zans kapılarında Tanrıdan sana şifa dilenen Saidin göz yaşlarını gör... İztırablarını işit! Said ellerini yukarı kaldırmış, Al laha yalvarıyordu. Neler söylediği iyi- ce işitilmiyordu. Belliydi ki, sevgili- sine Allahtan yârdım ve merhamet dileniyordu. Said, korsanların başına geçip yo- la çıktığı zaman Haceri yatakta has- ta bırakmıştı. Bizansın muhasarasında bulun- nında bulunsaydı, acaba ne yapr- caktı? Haccac gibi o da Saldin mevkiini almak istiyecek miydi? Said bunları düşünürken, gözünün önünde beliren bir hayal gördü. Hacerin hayalini gördü, Bu hayal ona sesinin bütün kuv- vetile haykırıyordu: — Ben ölünceye kadar senden ay- rılmıyacağım, Said! Burada yatakta yatarken bile senin muvaffakıyetine dua ediyorum. Sen beni hâlâ tanıma- dın'mı? Eğer ben senin yanında bu- lunsaydım, Haccacın sana fenalık yapmasına meydan vermezdim. Said birdenbire irkildi Hacer acaba Haccacın yaptığı fe- nalığı duyabilmiş miydi? Kendi kendine başını salladı: — Hayır. Ben gölgelerle konuşuyo- rum. Hacerin bir şeyden baberi yoktur. Haccac her halde Korsan adalarına gitmiştir. Eğer o Arabis- tan sahillerine giderse, geride kalan muhâriblerimiz onu bir yudum su- da boğarlar, Sonra birden düşünmeğe başladı: — Haccac ta o kadar beyinsiz bir adam değildir. Buradan kaçtıktan sonra, gideceği yer elbette Arabistan şeyh Abdullah onu öldürürler. Sald sevgilisinin sesini duyduktan, sonra, biraz daha meşelendi. Said, Haceri çok seviyordu. Hacer, dönan- manın tam sefere çıkacağı: sırada hastalanmamış olsaydı, bugün kor- sanların arasında akınları, hücum- ları ve daha başka yararlıklarile ken- dini gösterecekti. Mesinaya bir kaç kere gidip gelen Hacer Bizans önlerine kadar gelmeyi ne kadar istemişti. Hacer... O, Bizans kapılarında da kendini tanıtmak istiyordu. Said onu son günlerde sık gık rü- yasında görmeğe, dalma Haceri sâ- yıklamağa başlamıştı. Said o gece gemide yatarken, şeyh Abdullahın sözlerini de duyar gibi oluyordu. Hacerin babası, donanma Arabis- tan sularından ayrılırken, Saide; — Oğlum! Bu seferde ölmek var, “dönmek yok, Bizansı işgal edeceksi- "niz! O zamana kadar kızım Hacer de iyileşir. ve Bizansa ikimiz birlikte geliriz. Demişti. Said, şeyh Abdullahın sözlerinin tahakkuk edeceği günleri sabırsızlık» la bekliyordu. Said gözlerini kapadı. Fakat uyuyamadı. — Hacerin bebası — eğer Bizansı saptedersek — şehre imparatorlar gi- bi, muhteşem bir zafer alayı ile gis recek. Ah, ne mutlu ona! Döğüşen, sıkıntı çeken biz... Şeyh & Abdullah kollarını sallıyarak gelecek, Diyordu. Said her halde — Bizansı ele geçi“ rise — şehre bir fatih sıfatile ilkönce kendisi girecekti, Bunu düşünerek müteselli oluyor, ve şeyh Abdullahın her şey bittikten sonra geleceği için, Bizanslıları çok çabuk teshir edece- ğinden emin bulunuyordu. Şimdi iş muhasaranın devamına kalmıştı. Said obekliyecek... (Bizanslılar saman!» deyinceye kadar; kıtlıktan birbirini yiyinceye kadar bekliye- cekti. Madem ki şehirdeki erzak, Bizanslı ları iki aydan fazla besliyemiyecekti, Bu müddeti beklemeğe mecburdu. i. Denizde prens Vasili arıyan adam! Sert bir poyraz rüzgüârmm yeni Gindiği bir akşamdı Sald güvertede dolaşıyordu. Semiko gülerek geldi; — Bu akşam balık mı yiyeceksiniz, emir? Said çok dalgındı.. ihtiyar gardi- yanın sözlerini duymamış gibi dav- randı.. cevab vermedi. Semiko biraz daha yaklaştı: — Bugün yemek yemediniz, emiri Karnınız acıkmadı mı? Said başını gardiyana çevirdi: — Ne varsa yerim, Semiko! Açlık hissetmiyorum.. neden bilmem? — Aç kalınca hasta olursunuz. zorla olsun yemelisiniz. Denizcilerden biri kırmızı balık tutmuş. Ben pişir. dim, yedim. Çok lezzetli. isterseniz size de öndan pişireyim? — Bizim sahillerimizde kırmızı ba lik yoktur. Şimdiye kadar yememiş- tim ondan. Fakat, madem ki ısrar ediyorsun., pişir bakalım Semiko, emir Suide kırmızı balık pişirmek üzere ambara, inmişti. Said güvertede durdu.. Bizans surları tar rafından yüzerek gelen birini görür gibi oldu. Acaba bu bir adam muydı? Yoksa gözleri onu aldatıyor muy- du? Said, gittikçe esmerleşen denizden gözlerini ayırmıyordu. O sırada yan na gelen Antonyoya: — Bak, dedi, surlardan bir adam geliyor... Antonyo başımı uzattı. baktı. — Evet. Bir adam yüzerek bize doğru geliyor. Telâşa düştüler. Said; — Acaba kimdir bu gelen? Diye söyleniyordu. Geminin gör cüleri emire seslendiler; — Üzerimize doğru geliyor, seydi. Ne yapalım..? Vuralım mı..? Said cevab verdi: — Hayır. Bir adamdan korkulmaz. Bu, ya bir mültecldir, yahut bir ha ber getiriyor bize.. Yüzen adam amiral gemisini tan- yordu. Gemiye yaklaşınca bağırdı; — Prens Vasil orada mı? Said, Antonyoya: — Cevab ver bakalım., prensin bu- rada olduğunu söyle. Dedi. Antonyo cevab verdi, Denizde yüzen adam: — Ben general Anivasın askerlerin denim, Prens Vasil ile görüşmeğe gel dim, Size ve ona generâlimin iki tek- lifi var. Said, bu adamın gemilere bir f0- nalık yapmak için geldiğini tahmin ederek, derhal bir okla öldürülme“ sini düşündü. Fakat, Antonyo: — Bir kişi, buraya kadar fenelık yapmağa gelemez, dedi, bu adami Anivasın bir erçisi gibi gemiye alıp konuşalım. Prens Vasil belki işimize yarar, Vaziyeti size emniyet ve iti- mad telkin etmezse, öldürmesi güf değil ya... denize (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: