Ağustos 1938 Ulah beyi B karısile Şair Nedimin Ahmedi Salisi pa dişahken, ve gene © tarihte Rusyada meşhur Büyük Pet- To Çar iken, birkaç seler, Rus elçile rinin, bu arada da meşhur Kont Tols- toyun Yedikuleye hapsedildiği tarih- lerde yazılıdır. Rusya ile Türkl- ye arasındaki ihti- lâfa başlıca sebep, İsveç kralı on ikin“ “i Şarlın Petroya yenilerek bakıyye- tüssüyuf arkadaş - larile birlikte Os“ manlı topraklarına iltica etmesi olmuş tur, Bunların ge ri. verilip veril memesi harp S€© beplerini, munhedo maddelerini, sefir celâllenmelerini v8 bilmukabele haş- lanmalarını intaç etmiştir. s»* Küçük kahraman t; bir millet olan İs- veçlilerin başına, damarları zafer ar- fakat Yedikuledeki Takızaferin ne derece harap ve tamire mulı- yusunun ateşile ya- taç hale geldiği bu sütunlarda yazılmıştı. Ressam bay nıp kavrulan on R. Cevad ikinci Şarl ge ti. Hattâ milletlerin en küçüğüne bile, bir kahramanlık hamlesi göstermek bu devirde müyesser olur. ra İsveçindi. anlıkla cinneti şahsında hükümdarlardandı. Lâ- kemiyordu. rle seksen bin nişti, Danimarkalla- ehşet Lehjileri idaresi #llı- mıştı. İstikbal için de iddiaları üktü, Fakat Pultovada Rusla- idi. Onunla beraber Türk topraklarına iltica edenler arasında Mazeppa ismirk de bir şahsiyet vardı ki, bu adam, yalnız o devrin değil, belki de bütün tarihin en büyük maceraperestlerin- den; milletleri biribirine katanlardan- d : Mazeppa, genç bir Leh asilzadesiydi. Kral Jan - Kajimirin maiyetinde buz Vunuyordu. Güzelliğile ve bedeni kuvve: tile, tahsili ve zekâsile muhitinde, bil- hassa kadınlar üzerinde büyük eek hasıl ediyordu. yanda Pol " âslizadelerinden birinin zevcesini de çeliverdi.... Aldatılan zevç, zevcesini bu yakışık” Lâğkla yakalayınca, kıskançlıktarı çıldırma derecelerine geldi. Aşk güns- hinın mahkümiyeti henüz pek barbar olan bu ülkenin âdeti mucibince şöyle tekarrür etti: ie Mazeppa, vahşi, teri | çiplak bile atın rz arkası üstü bağ-| lanacak; kimse tarafından ikamet eğil Mmiyen stepler ve nehirler diyarma, ağmur altına, Ukraynaya “lecekti. Havali öyleydi Kİ, birkaç gün, birkaç gece bU meşakkstlı leuluğu, ölüme kavuşuncaya kadar, ması İcap ediyordu. eya adüf ve bedeni kuvveti, kendisini bu muhakkak ölümden mucize halin- | de kurtardı ölü, niha- Yet göcebeler arasına düştü. Aşümaz #teplerin öte yanından bu şekilde birt- hin geldiğini gören bu iptidai insan- ppayı fevkalbeşer bir ruh te- itiler, Onu, semavatın kendi” ne gönderdiğine Kani oldular. alahıın. ini çözüldü, baygın iye görmemiş Akçizin Yürük Çelebi tarafından ileri sürü- miş. Jen bu iddiayı canlandırmak üzere gönderdiği yukarıki resmi dercediyoruz, bir halde, çadıra götürüldü. Kısrak sü- tü içirilerek kendine getirildi. Arlak, Kazak kabileleri arasında, bu adamın güzelliği, kuvveti ve yaşamış olduğu mucize ağızdan ağıza dolaşıyor- du Kazak reisi Samolloviç onu yanına aldı. Fakat Tatarlarla muharebeye gi- rip mağlüp olunca, Samalioviç halkın gözünden düşüp bir yana çekildi. Bü- tün kabileler, steplerden gelen bu nim ilâhi kendilerine Teis seçtiler. Mazeppa, bunun üzerine, Büyük Pet- ro ile münasebete girişti. Böylelikle, Tatarlara, Lehlilere, Polonyalılâara kar- ş kuvvetli bir müttefik bulmuş oldu. Çar, onu, — atının çiğnediği toprak» Yara izafeten — Ukrayna prensi seeçti. Mazeppa, altmış bin Kişilik bir Kazak ordusu devşirdi. Ruslar, bu seyyar kuv- veti, Azak'a karşı hareketlerinde kul- landılar. Tâkin, mukadderatı gibi kancık, ih- tirası gibi narikör olan serseri, on ikinci Şarlla birleşti. Çarın aleyhine döndü. İsveç krah Pultovada mağlüp olunca, Mazeppa Moskovaya karşı a örtmek üzere, tebaasıtım aleyhinde bus Jundu. Lâkin bütün alçaklar gibi kısa zamanda foyasını meydana vurdu, Rus. lar da, Kazaklar da di bir ka- Ğ istiyorlardı. vi ani üzerine selâmeti, Bender'de Türklere ilticada, buldu. Bu Mazeppanın macerasını, meşhur İngiliz şairi Byron da hikâye etmiştir. sw Üç kere tabilyet değiştirdikten sonra simdi Türklere satılmış bulunuyordu. Tatar hanın gizlice kışkırtıyor, Azak'a yeniden hücuma sevkediyordu. Veziri- zam Çorlulu Ali paşa, istikbalde Rus- lara karşı harekâtta bülunurken on ikinci Şarlla Mazeppayı yanında kuy- vetli birer müttefik bulacağını san yordu. Lâkin, muazzam Leh serserisi Benderde ölünce plânlar da suya düş- tü, Gene ayni devirlerdeydi. ; Büyük Petronun bütün Avrupada is mi duyuluyordu. Rusya, yeni bir mu- azzam devlet olarak beliriyordu. Onun Eski ve yeni Istanbul Yedikulede Genç Osman vakasını gölgede bırakacak bir facia ankova'nın dört oğlu ve birlikte öldürülüşleri düşmanları Osmanlı devletinin Moskof - lar aleyhine kişkırtıyorlar; Büyük Pet- To ise, Türkiyedeki hıristiyanlarla mü- nasebete girişiyor; onların hâmisi ro- lünü takınıyordu. Hududlarımız için- den kendisini çağıranlar; şayed gelirse kıyamlar çıkaracaklarını söyliyenler vardı. Bu arada, Buğdan beyi Kanti- mir, Büyük Petroya zahir olmuş; Çarın topraklarına geçmiş, prenslik payesi ah mıştı. Ulah reisi Brankovanın da dev- lete ihanet ettiği kanaati hasıl olmuş- tu. Halbuki bu prens, yirmi yedi sene müddetle memleketini iyi idare etmiş, balkın muhabbetini kazanmış, ayni zamanda da Türklere karşı sadakat göstermişti, Masumluğuna rağmen, zincirlere bağlı olarak İstanbula çeti- rildi. Dört oğlu ile ve karısile birlikte Yedikuleye atıldı. Aleyhindeki hüküm verilmiş bulu- nuyordu. Mütefessih devrin haris ve- zirleri onun hazinelerine göz dikiyor- lardı, Bir fetva çıktı: şayed müslüman olur» larsa hayatları bağışlanacaktı. İstan- bulun fethini müteakip Notaros ile oğullarının başına gelenler aynile Ulah beyinin de hazin macerasını teşkil etti, Yedikulenin duvarları arasında giti mahküm cellâdla karşılaştı, Evvelâ üç oğul, din değiştirmek teklifini reddede- rek ve asla zaaf göstermeksizin, anne- lerinin ve babalarının huzurunda idam olundu. Lâkin sonuncu ve en küçüğü, kardeş-| lerinin kanına boğulmuş, dehşet içinde | kalmıştı. Boynuna inecek kılıçtan kor- kuyordu, Son dakikada müslüman ola- cağını söylediyse de, bu ihtida teşebbü- sü hayatını kurarmasına sebep teşkil edemedi. Ölüm korkusile ve gayri sami- mi olarak bunu yapıyor diye hükmü geri almadılar, Oğlan gene idam olun- du. Beşinci olarak Bankovan öldü Son derece müteellimdi. Fakat kaderin cil- vesinden dolayı değil de, küçük oğlu- nun göslerdiği seciye zaafından!., Zey- cesi p: 's Brarkovan da oğulların- Gan ve kocasından sonra boğuldu. İşte 1714 senesinde Yedikulenin ya- şadığı kanlı bir macera ki, vakanın taf- silâtını Lamartine'in tarihinden aldım, 'Tasvirin dehşetinde mübalâğası varsa günahı boynuna!., Fransız edibi ilâve ediyor: Yedikule, bu macerasile Osmanlılar üzerinde elim bir hatıra bırakmıştır. Öyle ki, İkinci Osman vakasını bile na- zararlarında gölgede bıraktı... Yürük Çelebi . “Lala 1900 liralık ihtilâs Maznunun vekilleri cürmün alelâde zimmet mahiyetinde olduğunu söylediler Beyoğlu Belediye tahsildarlığında bulunduğu sırada 1500 lira ihtilâs etmek ve 3 Wira da zimmetine geçir- mek suçlarından maznun Nadinin mevkufen muhakemesine dün ağır ceza mahkemesinde bakılmıştır, Dün- kü celsede maznunun vekilleri mü- dafaalarını yaparak Nadinin evvelce © Belediyede ücretle çalıştığı sırada ayda 250 lira kazanırken bilâhare masşa geçirilince bu kazancının 36 liraya indiğini ve fazla para kazan- dığı zaman iyi yaşımağa alışmış olan Nedimin bu vaziyet karşısında bilâhare tamamlayıp teslim etmek üzere eline geçen paradan bir kısmi nı sarlettiğini ve bu borçlarını öde- meğe vakit bulamadan yapılan tef- tiş neticesinde işin meydana çıktığı" nı söylemişler ve bu suçun ihtilâs ol- mayıp ülelâde zimmet mahiyetinde olduğunu, cezanın buna göre tayini. ni istemişlerdir. Mahkeme son karak rını yermek üzere muhakemeyi baş. | toplamış ve bu toplantıya 600 ortak iştirak etmiştir, Yukarıki klişe, köylüleri! ka güne bırakmıştış Yaran: Sermed Muhtar Alus Tefrika No, 140 NANEMOLLA Ahmed bey: - U ne kadarcık yemiş be, dişi- mizin Ko nda kalmıyacak ders ken, büleci; — Emredin, siyon takdim yor, irfan: — Aram 2 şimdilik kâfi, gelirse gene sana sesleniri Herifi savdıktan sonra — Bu getirdiklerinin tutarı sarı li- rayı dg geçer!.. diyince Ahmed bey köpürüyordu: — Vay anasını, boğuntuya düştük desene! .. ediğiniz kıdar por- yimi,. cevabını veri- Tâzım Birinci perde kapanırken alkışlar gene yağmağa başlamış. perde tekrar açılıp Küçük Karakaşyan, koca kora çiçek buketleri arasında reveranslar yapmadaydı. (1) numaralı locanın ta yanıbaşına kadar gelmiş, dudaklarına götürdüğü parmaklarile buselerini ve muhabbet- lerini yollayıvermişti. İrfan, hiç oralı değil. Bilâkis suratı çatılmış, sert sert gözlerini dikmişti. Arkadaşlarını yoklamağa bir daha gazinoya indi, Yüzbaşılar, yeni ahbablarile yaren- liği ileriletmişlerdi. — Bizlere ilişme, burada beylerle hem sohbet ediyoruz, hem de saz din- liyoruz... Daha doğrusunu istersen üç lira loca parasının üstüne bir bardak limonata iç; binbaşıyı kandır, burada hep birlikte oturalım!,. diyorlardı. Ahmed bey İrfanı beklerken 1 nın kapısına tik tik.., Büfeci bir daha boy gösterdi: — Vezirzadem nerede? — Artık bir şey istemiyoruz ağam!, — Hayır, o cihetten tacizlikte bu- lunmoorum. Beyime hususi bir ifadem var!., — Aşağıki gazinodaki arkadaşları- mızm yanına indi. Neredeyse geliri. Aram ağla telâşlı telâşlı koridordan aşağıyı boylarken İrfanla karşılaştı: — Demiryolunun 600 bin franklık | piyangosunu enkseledin vezirzadem... Siftah olarak balşışımı çık, sonram müstacel haberi al!., Delikanli merakta: — Ne haberi?.. Çabuk söylel.. Herif ağzına girecek kadar sokul- muş, yosunlu dişlerinin arasından tü- kürükler saçarak demez mi ki; — Başaktrisimiz, İstanbul mahbu- besi Küçük Karakaşyan hanım tara- fından geloorum... Eksik olmasın, Al lah dilberliğini bağışlasın, baba, ev- lâd gibiyiz... Kamerasına beni çığırttı, yalvar yakar oldu; kaç keret bu leş boynuma dolandı... Ne rica edoor bi- Tirsin? Deor ki (oyun paydos oluncas arkadaşlarını dehetsin, beş on takke locada beklesin; kalabalık dağıldıktan sonra karşıya barabar çıkalım!) İrfan birdenbire geriledi. Herifin yüzüne dik dik baktıktan sonra: — Küçük Karakaşyan hanım baş- ka kapıya başvursun!.. dedi ve hızlı hızlı locaya yürüdü, Bir perde daha seyrettiler... Küçük Karakaşyanda öyle bir dur- gunluk, neşesizlik ki... Rol icabı iâf söyllyecek, ağzını aç- mıyor, süflörün: — Küçük, sıra senin; demesi dışarıdan bile du K.. Demihki perde ile aradan iki ay geç- miş, Sahne 8 Davetliler dolmuş. Hepsi ağır elbise- ler içinde. Hasba da hakeza... İlk perdede bitgin halde hasta döşe- ğinden kalkıp ortaya gelişi, şimdiki vaziyetin yanında şenlik, şadımanlık, Malüm â, aylardan ağustos ayı... Si- cak bastıkça busmış... Ahmed bey de bunaldıkça bunalmıştı, — Vazgeçelim; oyunları da, dıram. ları da kendilerinin olsun!.. diyerek kalkmış, zaten İrfan da dünden ha- zır, gazinoda soluğu almışlardı. Yüzbaşılar ve masa ahbabları kar- şıladılar. Hep bir araya toplandılar, İlk hoş beşten sonra, lâciverd esvab- lı vasıta bey hakkında tafsilâtı vermiş olan zat, gene o bahse avdet etmişti: — Aksatasını edip döndü, gene ye- rine yerleşti. Yolacak başka kazlar arıyor. Demindenberi de bey birader- lere gözünü dikti, Yüzbaşılar" — 'İrfancığım baksana kemancının arkasındaki, Babıâli mtimeyyizi kılık- şu hergeleyet. diye asılıyorlardı. Yarım saatlir bizlere işaretleri kesmi- yor. Yakasındaki gülü gösterip dura- rak (benim böyle gül gibi yosmalarım var) demek istiyor. İrfan bir de baksın ki kimi görsün? Pembeten Eşref! Herif, eski Nanemollayı görünce oracığa sinivermişti. Başı önüne eğik, kıpırdamıyor... Masadakilerin tır almıştı; — Allahını, dinini seversen söyle, bu kerata mutlaka senin tanıdığın- dır; senden bir zılgıt yemiş olacak... Kuyruğunu kıstı, kirpi gibi başını içes ri çekti. İrfan, ayaklandı: € — Şu dürzüyü bir de yakından gö- al. hepsini bir merak- Çalgının yanına vardı... O sandal ye bomboş. Oturan kaçıp gitmiş... Pembeten Eşref bir kaç aydanberi kendisine en yaraşan mesleği, mu- habbet tellaltığını tutmuştu. Tam lğ yığını da bulmuş demekti. Kısaca anlatalım: Kazasker Nimeti Mollanın uşağı Ömer, Mollanın genç karısına göz koymuştu; Eşrefe de hınç bağlamıştı. Artık dayanamamış, bir gün hare- me saldırıp kadınla Eşrefi bastırmı. Bir yatağın içinde yakalayınca ki sını çekip ikisini de dıçaklamıştı Feryadları duyan Göbekli oraya ko- şup onları kanla nde görünce, ti- kamıverip ilâ cehennemüz zümera.. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkânı... : Eşrefin babası ve anası ölmüş, kü- çük kız kardeşi de reji kolcularırndan birine varıp aradan çekilmişti. : Ablası Atlıhasas Hasibenin Şehre- mini civarındaki koltuğuna, yani umumhanesine sığınmıştı. . Ev sahibi ablası, çığırlganı da ken; disi... i — SON — Ordu satış kooperatifinin içtima AR x ” “Orüu Akşam) — Merkezi Giresunda olmak üzere Trabzon ve Ordu Tarım" satış kooperatif şubesi kurulmuş. Kooperatif geçenlerde orlâklarını toplantıyı mizin #erin alâkasını gösteriyor, * | “ i