Solda: Jandarma subay okulunda dipli ye Bsesi İlk plâtin saçlı sinema yıldızı Lanra İa Plante yeni bir filim çevirmeğ© başlamıştır. talebesi askeri kanıptan dönüyorlar lomaların tevzii merasiminde bulunan zevattan bir grup, sağda Ank Çinde havi bardımanında yaralananlara yardım a boym Kızılhaç deşkili ara Plâjlarda moda müsabakaları tertib etmek üdettir. Yukarıki klişe, geçen hafta Pariste yapılan müsabakada birinciliği kazanan bir plâj mayosile dbisesini gösteriyor İ beklettikten sonra geldi; ortaya çıktı: Meşrutiyetin ilânı Padişah denilen tek kuvvetin başi- | na konan taç Türk milletinin kudreti üzerine geçirilmiş bir kurşun kasket oluyordu. Türk doğuşunda hür ve kudretlidir. Onurunu hiç bir şeye feda etmez Halbuki padişah baskısı onu köle ve xelii yapmak İ tanda birleşerek gizliden ( çalışmağ; başlıyanlar bu r kasketi kırmak, | onu Türkün başı ren tek kuv- İ veti yıkmak istiyor Cemiyetin merke: makla beraber orada padişah köleleri. nin ve padişah hafiyelerinin çok ol- ması, her hangi bir hareketin orada daha çabuk baslırılabilmesi itibarile Manastır faaliyet ve tatbik noktasın- dan daha elverişli idi; bunun içindi k | Allah rahmet eyle Resneli Niyazi, Allah Tazı olsun, Eyüp Sabri ve bazı tabur kumandanları padişah kuvvet- lerine kolayca isyan edebilmiş, kendi silâhlarile ayrı bir sığınak Okurabik mişlerdi, ânikte bulun- Resneli Niyazi idaresinde beliren ilx milli hareketi bastırmak için Boşnak İ Şemsi paşanın kanlı haydudlarla Ma- naştıra gelişini ve daha ilk adımda Atıf kurşunile nasıl öldüğünü «Şahsi İ meçhulu başlıklı yazımda - anlatmış- tum | Bu hâ Sultan Hamidi korkutmuş ve onu karakteristik siyasetine dönme ge mecbur etmişti: Abdülhamidin adamlarını öldüren «Şahsı meçhuller» ona vaziyetin göründüğünden çok fe- na olduğunu anlatmıştı, (Yatıştırmak lamak) oyununa baş vurmak lâ- zım gelmişti, Orduda şiddet ve disiplin. ciliğile tanınmış, hani Balkan muha- rebesinde Edirne kale kumandanlığı- şin eğilmiş olan, Şükrü paşayı astıra yolladı. Abdülhamid bu ted- birle zabitleri hem korkutmak ve hem de Şükrü paşanın nüfuzundan istifa- de etmek istemişti. Şükrü paşa, zabit- ler üzerinde bıra! ı korkuya muka bil, şimdi mülâyim söz ve tavrile iyi bir tesir yapabilecek mahiyette idi. Akşam üstü Manastıra çıkan Şükrü paşa ertesi günü zabitleri kırmızı kış- Janın salonuna topladı. Bir buçuk saat «Arkadaşlar, dedi, padişahımız efen- dimiz hazretlerinin adaletsizliğinden, | müsavatsızlığından şikâyet edenler varmış. Hattâ isyan ederek dağa çeki- | lenler varmış. Size selâmı şahaneyi tebliğe geldim. Padişahımızın adale- tinden emin olunuz, Yanlış fikirlerle | isyana kalkışanları padişahımız af bu- | yurdular «Bundan sonra en ufak bir müsa- vatsızlığa müsaade buyurmuıyacakları- i | mi tebşir etmeğe memur edildim.» İ o Şükrü paşa henüz bu cümleyi bitir. mişti ki, şimdi ismini hatırlamıyorum, bir mülâzim ortaya atıldı: «Paşa! Paşa! dedi, padişahın ada- letinden bahsediyorsunuz, Hangi ada- | let? Bakın ben Yemenden yeni geldim, Üç senede ancak on maaş alabildim sorarım size, Harbiye nazırı paşanın te dahülde kalmış kaç maaşı vardır?» Ve çizmelerinin demirlerile mahmuzları döşeme tahtaları üzerinde hiddet ve istihza seserile homurdayarak merdi- venlerden inip gitti Büyük rütbeli zabitleri bile kamçılı- yacak kadar sert olan paşa, mülâzimin bu söz ve hareketine karşı dikili taş gi- bi kalmış ve yumuşak sesle «Yarın ge ne bu saatte tekrar burada toplanın, Son iradeyi tebliğ edeceğim» deyip git- mişti. Fakat ertesi günü erkenden tren- le Selâniğe gitmiş olduğunu öğrendik... Bu da Abdülhamid vari bir oyundu. su Padişalim son ümidi Tatar Osman paşanın zekâ ve İradesine kalmıştı, Bu- gün bu'paşanın seçme ve iyi silâhlı «100» kişile Manastıra geldiğini ve Drahor (1) boyunda, Manastırın iyi bi- nalarından birine (2) yerleştiğini, erte. si günü de bu binada bir telgraf merke zi kurulduğunu rdük. Tatar Osman paşa şimdiye kadar Abdülhamid tarafın- dan gönderilenlerin hepsinden daha tedbirli hareket ediyordu. O, vaziyetin ve büyüklüğünü anlamıştı: astırda cemiyete gir- k gibidir ve bu halde muhabere yapamı- meyen hemen y hiç bir mahrem | gı hiyaneti en evvel kendisini müddet bDIK DAMLA VAHA sırasında Manas- tır hayatına aid birkaç hatıra yacaktır. Kendisini bekl gülü, cemiyetin emrindedir nöbetçi cezalandıracaktır, Bunla ba önceden kestirmiş olan paşa muha- fızlarını ve telyrafcılarını Manastır dı- Şından seçerek getirmişti Tatar Osman paşanın Manastıra bu şekilde geleceğini öğrenen cemiyet onu daha istasyona inerken vurdurmak istemişti, Fakat paşayı kar İ arasında cemiyet azaları da vardı ve atılacak kurşunlardan bunların da vu- rulması ibtimali vardı. Bundan başka zeki ve tedbirli görü miyete sokmak müm: çok de edilebilirdi. Bu düşünce ile Tatar Osmanın ne yapacağını gör miyete sokmağa çalışmak ciheti tercih edild!, Flihakika, Manastırda cemiyet kuvvetlenmişti ve İstediği zaman Ta- tar Osmanı ortadan kaldırmak elinde idi. Osman paşa yerleştiği binadan hiç bir yere çıkmıyor ve hazırlıklarını çek gizli tutuyordu. Cemiyet düşünmeğte başladı. Ne yaptığı anlaşılmıy: miyete sokmak için yanına 7 - mıyan paşa hakkında neye karar ve- rilmeliydi?. Aradan beş on gün geçmişti ki, pa- şanın idam edilmek üzere otüz bitin listesini yaptığı ve padişaha gön derdiği duyuldu. Bu tehlikeyi önleme emri vakiden evvel harekete geçrmek 1 zımdı. Paşanin idamına karar verild İş yalnız fırsat ve imkân bulmağa kal- mıştı. Fırsat ve imkân beklendiği günlerde idi ki, Tatar Osmanın teşebbüslerini menedilmese bile, geri bıraktıracak bir gösteriş yapılması düşünüldü ve | Manastır şelirinden istasyona giden caddenin solunda «Nüzhetiye» deni- len güzel bir bahçe vardı. Enli yap- raklı ağaçları ve türlü çiçeklerile bu- Tası hava alacak ve dinlenecek bir yer- di, Çok defa Avusturyalı artistlerin fanfar takımı burada, bahçenin orta- sındaki yüksek, parmaklıklı yerde ça- Jar, kalabalık bir halk gece yarılarına kadar dinler, içer, eğlenirdi. Bahçenin bir ucunda, bir jandarma ka lu vardı ki, hâlâ orada geçen faciayı ha- ir: Çar Rus ubu solos & tokat vurmuş, onurunu her şey tü de bür ni (!) konsolosa aleş etmişti Çarın bir emir nefer! derekesine düs müş olan Abdülhamid de efendisini memnun etmek için hem nöbetçinin hem de içerde, hiç bir şeyden haberi olmıyarak, yatan onbaşının idainim irade etmişti, Pek iyi hatırlamıyorum amma, galiba idamın daha feci ve Ça- rın daha çok memnun olması İçin, me- zarlarını da hemen orada, karakolun önünde bu iki zavallıya kazdırmışlardı Eğer bu mezarlar hâlâ duru Yu- goslavyalı dostlarımızın onlara, f ve zölmün İkl kurbanı namına, kıy- met vermiş olacaklarını umarım, sa» Manastır askeri rüştiyesinde resim muallimi, Allah rahmet eylesin, İbra- him Şakir gene kulağıma fısıldadı: «Cemiyetin emri: Bu akşam Nüzhe- tiyede toplanacağız. Fakat içtima ha- linde değil, her günkü gibi, müzik din- lefhek şeklinde bulunacağız» dedi. (Devamı 13 üncü sahifede) Aziz H. Akdemir (1) Manastar şehrinin ortasından geçen dere (2) Bu bina meşrutiyet ilânmdan sonra «Neyyiri Hakikat. gazetesi idarehanesi olmuştur. Neyyiri Hakikat «İttihad ve Te- kakki; cemiyetinin meşrutiyetten önce ormanlarda ve gisli yerlerde şaj grafla basarak çıkarttığı bir propaginsa gare- tesi idi. O zaman bunun yazı ve idare İş- leri doğrudan doğruya mira Sadığın #linde fi. Meşrutiyetten Neyyiri İfakikate bir takım kof ve atıcı kalemler girmiş bunun arkasından «St Kurşun, Tops gibi Donkişotvari ler türeyerek «ittihad ve Teraj esâsındaki ağır ve d â şekle indirmişti.