SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur ERE TİZ “Erzurum ve Çanakkalede başlıyan kıyamlar nasıl bastırıldı? Fakat bu yolda türrehatın tesiri görülmedi. Priştineda -tabil Hasan beyin tahriki eseri olarak > irtica ha- ketleri hissolunur olunmaz Metro- İçe kumandanı Cavid pâşa Priştine “Sumandanına toplarıki şehre karşı , tabiye edilmesi ve ilk töşebbüste keri- iie haber verilmesi efürini verdi. tedbir mürtecileri #ükünete ve in- , fizara sevketmeğe kâfi geldi, © Fakat her tarafta böyle olmadı. Er- ,, Zurumda hazırlanan irtica hareketi “ hayli sürekli ve velveleli oldu. İstib- «dad zamanında senelerce Yemende kalarak haylıca servet “edinmiş olan erkânıharb feriği Arabkirli Yusuf pa- şa meşrutiyetin ilânından iki ay ka- dar sonra Erzurum kumandanlığına © masbolunmuştu. Yusuf paşa tab'an haşin ve meşru- © tiyet aleyhinde idi. Abdülhamide kar- şı kalben muhabbet beslerdi. Erzurumdaki taburlar efradını, hu- susile kale topçularını bir başçavuş vasıtasile genç zabitler aleyhine teş- vik ederek bunların hürriyetin ilânı üzerine kazandıkları nüfuzu kırmak programını sinsi, sinsi takib ediyordu. İstanbulda askerin kıyamı duyulun- ca Erzurumdaki askerelerde de bazı tezahürlör görüldü; şehirde dükkün- Jar kapandı. Yusuf paşa mazbatalar « tanzim ettirerek elli üç genç zabiti Bayburda nefyetti, Bundan sonra yirmi altincı alayın ikinci taburunu hükümet konağı önü- “ne toplıyarak bunlara: — Biz padişahı, halifeyi isteriz. Meş- rutiyet, hürriyet istemeyiz. Bunları © yapanlar kâfirdir, melündür! © Diye bağırmak suretile avamın © hissiyatını tahrik ve meşrutiyet aley- “hine teşvik eyledi. Askere hükümet | konağı önünde nümayişler yaptırdı; diğer taburlar da bunlara iltihak etti, - Bu esnada topçu çavuşlarından Hafız Yogavuş Hoca Abdullah Edib #fendiyi: — Sen vaktile kanunu esasi şeriate “muvafıktır diye vaazediyordun. Şim- “Bi seni şu silâhla öldüreyim de anla! Diye tehdide kalkıştı, Kümandan- dan Mahmud Hayret paşa araya zirerek hocayı bu cebbar çâvuşun elin- Rin kurtardı. * Şehir içinde asayişaizlik bu suretle r hafta devam etti, Asker sokaklar- silâh boşaltıyor, Ermeni mağaza- hin camlarını kırıyörlardı. Arala- da bir kaç sarıklı da vardı. Cemiyete mensup bazi zabitler © Fransız konsoloshanesine iltica ede- — Tek oradan Mahmud Şevket paşaya | Gtelgrafla müracaat etmişlerdi. Mahmud Şevket paşa Yusuf paşaya — pek siddetli bir telgraf yazdı: Büyük | bir külâh kapmağı uman Yusuf paşa tahmininde yanıldığını iş işten geçtik- | ten sonra anladı. (1) z Dördüncü ordu kumandanı müşir İbrahim paşa Yusuf paşayı Erzinca- © ma davet etti. Yusuf paşa iptida ta- | allül ettise de sonra gitmeğe müva- © fakat etti. Kendisini buna ikna eden ,İttihad ve Terakkinin şarka gönder- | “diği heyet âzasından Ömer Naci bey | olmuştu Fakat Yusuf paşa Erzurum- « dan çıkmadan evvel kendisine muta- “vaat öden çavuşlara ihtiyaten kendi lehine bazı tembihlerde emi ih- mal eylememişti. | © Hâdiseyi tahkike memur roka ferik | «Fuad paşa ibad olunan zabitlerin av- detlerine çavuşların muvafakatini al- | ymağa çalışmış ise de bunlar gene: | #w— İstemezük! lerini bastırmışlardı, ©“ Hareket ordusu İstanbula girince “Erzurum kıyamı da tarsamıştı. ““ Adanada vaki olan feci Kıyam Se- Olânikte merkezi umumice Kaber alın- |» ması üzerine bunun önü alınması k için Adana vilâyetindeki (oObütün © heyeti merkeziyelere iki, üç gün için- de yirmi beşten fazla telgraf çekildi. «Merkezi umumiden İzmir havalisine - gönderilmiş olan heyete de hemen Ada- | maya hareket etmesi tebliğ olundu. | — Selânikten iptida Çanakkaleye git- — Miş olan bu heyet - âzası binbaşı Ce- mil, inümtaz yüzbaşı Ali Naki, mülâ- zimievvel Falk beyler - daha vapurdan Çıkarlarken üzerlerinde resmi zabit | elbisesi olduğu için kâyıkçıların ken- lü hayretle bakmakta olduklar Beki rını görmüş, buna İptida bir mâna verememiştiler. Sonra kayıkçılardan Çanakkaledeki askerin şeriat istediği- ni, mektebli zabitlere iyi nazarla bak- madıklârını öğrendiler. İskeleye çıktıklarında da cemiyâte mensup olup sivil giyinmiş olan bir istihkâm mülüzimi ve gümrük me- murlarından Salâhaddin efendi ile görüşerek İttihad ve Terakki klübü- nün kapatılmış olduğunu, mektebli zabitlerin Ezine taraflarına kaçtıkla- rını, ihtilâlin müşevviki topçu mirâ- layı Tayfur bey ve elebaşısı Erzurum- lu başçavuş Cudi çavuş olduğunu an- ladılar. Çanakkale kumandanlığında Ma- nastırlı Mehmed Vasıf paşa, mutasar- rıflığında Samih Rifat bey bulunuyor- du. Kumandan paşanın oğlu heyet âzasından Ali Naki beyin sınıf arka- daşı idi. Onun tavsiyesile heyet ipti- da kumandanlâ görüştü. Vazifeleri ne olduğu izah edilince kumandan ken- dilerine hüsnü kabul gösterdi, Şimdi- lik sükünetin avdet ettiğini, ancak kaçan zabillerin daha avdet etmedik- lerini, kendisinin üçüncü ordunun hareketini yolunda gördüğünü beyan etti ve bir kere mutasarrıfla da görü- şülmesini söyledi, Mutasarrıflık dairesine giden heyet âzası kendilerini takdim edince Sâmih Rifat bey kendisinin İttihad ve Terak- 'kiden olmadığını, ancak meşrutiyetin sadık bir uzvu olup Ahmed Rıza beyi de çok sevdiğini beyan etti. Şerint is- temekle tezahür eden kıyamın mü- $evvikleri ve idarecileri olmak üzere Cudi çavuşla daha on kadarının isim- lerini verdi, Heyet âzası bunlarin gö- rüşeceklerini bildirerek mutasarrıfın yanından çıktılar, Zaten Çanakkaleye geldiklerinden- beri on kadar asker tarafından takib ediliyorlardı. Otele avdette bunlarla haber göndererek Cudi çavuşa ken- disile görüşmek istediklerini bildirdi- ler. Cudi çavuş on arkadaşile ve silâh- sız olarak geldi. Çok lâf söylemesini bilen ve ikna kuvveti de yerinde olan binbaşı Cemil bey methüsenalarla sö- ze başladı. Askerlere kahramanlıkla- rından bahsetti, Konuşma arasında Cudi çavuş: — Biz ne virhovistiz, ne santralis- tiz. Biz şeriat istiyoruz! Sözünü sarfetti. Bu söz bunları tah- rik edenlerin İttihad ve Terakki aley- hine hangi yollardan yürüdüklerini gösteriyordu. Binbaşı Cemil beyin uzun süten söz- lerinden ve arada yalvarırcasına ileri gitmesinden müteessir olan yüzbaşı Ali Naki beyin gözlerinden yaşlar dö- külmeğe başlamıştı. Zeki bir zat olan Cemil bey arkadaşının bu halinden hemen istifade ederek: — İşte bakınız! Siz mektebli zabit istemiyorsunuz ama bu zat mektebli zabittir, Rumelide yüzlerce eşkiya müsademesi yapmıştır. Sizin bü hali- nizden hem müteessir oluyor, hem ne kadar anlayışlı ve hamiyetli olduğu- nuzu görerek sevincinden yaşlar dö- küyor! dedi. Bu yolda bir çok sözler- le nihayet muhatablarını yola getir- di. Cudi çavuş: — Biz de sizinle ve Hareket ordusi- le beraberiz. İttihad ve Terakkiye de dahil olacağız. demesi üzerine Cemil bey: — Haydi öyle ise aptest alalım; ye- min edelim. Teklifinde bulundu. Heyet âzasile efrad aptest aldılar; yeminler ettiler, Kıyam etmiş olanlar tamamile yatış- tılar. O gece İttihad ve Terakki klü- bü tekrar açıldı Kaçan mektebli zabitlere avdetleri için haber gönderil- di. Onlar da geldiler. O gece klübde kumandan, muta- sarrıf, liva erkânı, zabitler toplandı- lar. Hareket ordusunun muvatfakıye- tine dualar ettiler, Çanakkale kıyamının böyle kolay- lıkla yatışması halkın cahil tabaka- sında deveran eden masallardan alın- ma bir efsaneye kuvvet vermiş. (Arkası var) İ hag 31 hafif muzika 31 Temmuz 908 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- ia Türk musikisi, 1250: Havadis, 1305: Plâkla Türk wasikisi, 13,30: Muhtelif plâk Beşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyaı: 1890: Hafif müzük: Tepebaşı Belediye bahçesinden naklen, 19,15: Nezihe Uyar ve arkadaşları tarafı dan Türk musikisi ve halk şarkıları, 20: Saat ayarı: Grinviç rasathanesinden nak- len, 20,02; Keman konseri: Liko amar, piyanoda bayan Sabo: 1 - Sonat Briyant: Barbella, ? - Sonatın Dvorek, 2040 Ha- Yâ raporu, 2043: Ömer Rıza Doğrul ta- rafından arabca söyler, 2i: Saat ayarı; Orkesira: 1 - Puçini: Madam Baterfiy, 2 - Bubenstayn: Romans, $ - Te dansan 46 le pupe, 21,30: Cemal Kâmil ve arks- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22,10: Müzik ve varyete Tepe- başi Belediye bahçesinden naklen, 2250: Son haberler ve ertesi günün programi, 23: Sant ayarı; Son. Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karışık plâk neşriyatı:, 1250: Plükla Türk musi- kisi ve halk şarkıları, 13,15: Ajans haber- leri, p Akşam neşriyatı: 1830: Karışık plâk neşriyatı, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Handan), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhaddin), 21: Viyolon- sel solo: (Edip Sezen), piyanoda; proj. Georg Markovits, 21,15: Stüdyo salon orkestrası: a - Micheli: Dewxi#me Petitte | Bulte, b - Cariya: A Dulcinca, e - Techai- kowsky: Chanson Triste, ç - Mendelssohn: Romance Sans Paroles No. 20, d - Humphrles: Serenata Lamentasa, 22: Ajans haberleri ve hava raporu, 22,15: Yarınki program ve SON. Avrupa istasyonları Saat 20 de Alman İstasyonları 20 de Breslavdan naklen #por şenlikleri — Athlone 2040 hafif muzika — Brüksel IT 20 viyolon- — Droitriç 1930 danberi salon muzi- kası — Helsingfors 20,05 salon muzika- sı — Hilvers, T 2055 orkestra — Lyubllana 20,50 balalayka konseri — londra 20,5 Rus muzikası — Lüksembg. 20 orkestra- lar — Midland 2010 hafif muzika — Norih - Reg. 20,15 orkestra — Oslo 2045 piyano — Rad. Paris 20,30 çingene çal- gs — Riga 2005 hafif muzika — Sofya 20,55 operet muzikası — Stokholm 200 orkestra — Rad. Toulouse 20,19 filim ve öperel havaları, Saat 21 de Alman istasyonları 21 de Breslavdan naklen &por şenlikleri -. Athlone 2045 dans — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Berom, 2155 orkestra — Brüksel 21 ha- fif muzika — Budap. 21,15 operet. parça- ları — Bükreş 21,10 orkestra — Kopen- — Krakau 2105 viyolonsel — Oslo 2145 askeri muzika — Rad. Paris 21,15 -24,45 Verdinin Rigoletto operası — Prng 2120 hafif müsika — Reval 2105 hafif muzika —.Sofya 2155 dans ve hafif muzika — Strasbg., Nis 2130 halk muzikası — Rad. Toulonse 2105 ha- if muzika — Vilna 21 konser. Saat 22 de Berlin 22 dans — Leipzig 22 pik maş riyatı — Diğer Alman istasyonları Bres- lavdan naklen 22 de orkestri konseri — Brüksel 22 hafif muzikaya devam — Bu- dap. 2255 çingene çalgı — Budap. 1 2) keman konseri — Bükreş 2245 konser — Droitviç 2245 - 2330 örkesira — Hel- singfors 2235 hafif muzika — Hlivers. 1 22 Moris Şövalye gecesi — Kopenhag 2220 orkestra — Londra 2245 konser — Lük- #embg. 22 orkestrülar — Milâno 22 ope- ralar gecesi — North - Reg. 22,25 piyano — Oslo 22 askeri muzikaya devam — Rad. Paris 22 operaya devem — Prag 2210 plâk — Prag II 22,15 konsör — Reval 22,10 dans — Sofya 22 eğlence ve dansa deram — Sirasbg. ve Nis 22 halk muzi- kasına devam — Toulouse P'T'T., Limoges 22 konser — Wales Rep. 2205 salon mu- zikası, Saat 23 de Berlin 2330 eğlence ve dans — Hambg. 2330 dans muzikası — Viyana 2385 or- kesira — Deutsehl. 5. ve ondan naklen diğer Alman istasyonları 2330 dans ve eklenes — Belgrad 2320 Havay muzika- sı — Brüksel II 23,10 cazband — Brüksel 23.10 hafif muzikn — Budap. 23 çingene galgınna devam — Bükreş 23,15 senfon. konser — Droilviç 23 orkestraya de- vam — Florana 23 dans — Kopenhag 23,15 orkestra — Lyubliana 23,15 salon muzika- sı — Lüksembg. 23 orkestralar — Milâno 7 opersiara devam — Rad. Paris 23 ope- raya devam — Prag ll 2330 dans — Rad, Toulmuse 23,45 Küba muzlkası — Varşova 23 Verdinin Trovatore operasın- dan parçalar (plâkla). Saat 24 den itibaren Alman istasyonları 1 saat evvelki prog- ramlarına 1 e kadar devam — Budap. 4,10 dans — Bükreş 24 gece konseri — Kopenhag 2 - 130 dans — Rad. Paris 2 operaya devam, 2445 dans — Roma 24 dans — Rad. Toulouse 24 askeri muzi- ka — Prankft,, Stnttg, ve Devtschl, 8, 1-4 gece muzikası — Diğer Alman istasyonları Hamburgdan nâklen 1 - 4 karışık gece muzikası, — — — amaaa Osmanlı Bankasından; İstanbul Bönkaları, kasa ve gişelerinin âtide gösterilen saatte açılıp kapanması- na müttehiden karar verdiklerini, muh- terem müşterilerine ilân ile şeref kesbeder. Adi günler: Saat 930 dan It e kadar, Cumartesi; Saat 9,30 dan 1130 a kadar, Bu evkat 1 Ağustos pazartesinden baş- Uyarak 15 Eylâl perşembe (dahil) günü- ne kadar devam edecektir, Zayi — Üsküdar şubesinden aldığım as- kerlik vesikamı kaybettim, Yenisini alaca- dımdan eskisinin hükümsüz olduğunu ilân ederim, Üsküdar: Gelinalay sokakN. 3/5 DİŞİ KORSAN Tarint Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli Tefrika No, 72 Prens Vasil, muhasaranın uzamasile Bizansın zabtı - o mümkün olacağını söylüyordu. — Ne diyorsun? - diye bağırdı - İmparator mu oydurdu? — Evet. — Ötekini neden bıraktı? — «Bir yıl daba dünyayı gör.. ge lecek paskalyada da onu çıkartacar ğım!» dedi. — Demek aranız açık? Ne istiyordu senden? — Kıskançlık... — Kadın kıskançlığı mı? — Hayır. Taht ve taç kıskançlığı... — Senden çekiniyordu demek?... — Neden korkuyordu? — Bizans tahtına günün birinde ben otururum diye. — Başka prensler yok mu? — Çok, fakat, kendinden sonra tahta oğlu Androniki varis kılmak için beni uzaklaştırmak istedi. — Hak, Mihailden sonra senin miydi? — Evet. Ben imparalorun yeğeni idim. Andronikten yedi yaş büyü- güm. Halk beni yalnız Andronikten değil, Mihsilden de üstün tutar ve severdi. — Buraya sürerken, imparatora kimse bir şey söylemedi mi? — Söylediler amma, imparator da- ha kuvvetli idi. Halkı çabuk Sus- turdu. Said bu izahalı merakla dinliyor- du. Tekrar sordu: — Paskalyaya çok var mı? — Beş ay.. — Beş ay sonra öteki gözünü de oyacaklardı, öyle mi? — Evet.. — Merak etme! Bundan sonra Onun eline düşmiyöceksin! Tek gözle dö dünyayı görebiliyorsun, değil mi? Prens Vasil gülümsedi, Said: — Ben hasımlarıma merhamet ef- mem amma, seni hasımlarımın düş- manı olduğun için affediyorum. Ada- da ne zamandanberi yalıyorsun? de- di. Vasli cerab verdi: — Üç yıldır.. — Ondan önce nerede idin? — İznikte.. — Bizansta neden oturmuyordun? — Mihail sokmuyordu. — Nihayet ölüme mahküm ederek buraya attırdı demek? — Evet, — Bizansı zaptetmeğe geldim. Yakında bu işe muvaffak olabilir mi- yim dersin? Prens Vasil önüne baktı; — Ummam.. — Umniaz mısın? — Evet. Çünkü, Bizans kapıları kolay kolay aşılmaz. — Kolay aşılmak için ne yapma- hyız? — Muhasaraya devam... — Muhasaraya devam etmekten ne çıkar? Ben harb ederek, şehri zaptetmek istiyorum. — Muhasaraya devam ederseniz, şehri, harb etmeden ve kan dökme- den ele geçirebilirsiniz! — Ne dedin? Bü iş muhasara ile biter mi? — Evet.. biter. Çünkü, sur dahi- Tindeki oecrzak ambarları, içerideki halkı üç aydan fazla besliyemez. As- ker açlıktan bitab düşer. Şehir ka- pıları kendiliğinden açılır.. ve siz de kolayca Bizansa girersiniz! Saidin gözleri parıldadı. — Doğru söylüyorsun! Ben bunu düşünmemiştim. Muhasarada sebab edeceğiz. Fakat, mücahidler döğüş- mek istiyorlar. Onları hücumden menedememi, — Boş yere kanlarını dökecekler, Atırım onlara... v.. bn «Beni kurtarmağa mi geldin, baba?» Gardiyan Semikoyu (hatırladınız, değil mi? Haniya Gabes zindanından Saidi Semiko, © gündenberi Saidin yâ“ nından ayrılmamıştı. Said onu bir sahilde bırakmak istemiş, ihtiyan gardiyan: — Ben sana daha çok yararlıklar gösterebilirim. Bizans esrarengiz bir beldedir. Orada beni çok arasın! © Demişti. Said, Semikoyu yanın- da alıkoyduktan sonra - donanma» sını hazırlayıncaya kadar da - onu muhtelif hizmetlerde kullanmıştı. — | Semikonun bir meziyeti vardı, İh- tiyarlığına rağmen çok az uyku uyur- du. Hattâ bazan bütün bir geceyi uyumadan - sadece bir kaç kadeh şa Tab içerek - geçirdiği de vakidi. Sald onu kendi gemisinde gece nöbetçisi yapmıştı. O Gabes zindanında gece nöbetçiliğine alıştığı için bu işi onun kadar muvaffakıyetle yapan kimse yoktu. p O gün Hayırsız adalardan getirilip gemilere taksim edilen ölüm mahkümlarından bir kaçını da rek sin gemisine göndermişlerdi. Bunlar az çok denizcilikten anlıyan ve Bİ- zanslı olmiyan mahkümlardı. Yedi kişi idiler. Üçü Venedilki.. dördü de adalar- dan Bizansa gelmiş Rumlardı. Said bunlara gemide ayrı ayrı bi- rer vazife vermişti. Hepsi de işgü- zar, becerikli, güçlü kuvvetli insan» lardı. Mahkümlar gemiye getirildiği za- man Semiko uyuyordu. Dedik ya, o, gece kuşu gibi, gündüz uyur, gece meydana çıkardı. Şimdi de kırmızı feneri elinde salıyarak güvertede dolaşıyordu. Said, Mehmed Haccacla geminin arka kasarasında başbaşa yemek yi- yor ve konuşuyordu. Saldin yanına biraz sonra diğer gemilerden de bir kaç daha kaptan gelmişti. Yeni hazırlanan hücum plânları etrafında konuşuyorlardı, aresira Saidin gür sesi duyuluyordu: «— Bizansı zaptetmeden dönmiye- ceğim...» Semiko reislere görünmeden ge mide dolaştı. Herkes vazifesi başın- da duruyordu. Yani gece gözcüleri., Muharibler istirahate çekilmişlerdi, Semiko hâlâ on yıldır hasleritini çektiği oğluna - kavuşamamıştı. Ve oğlunu görmek için, Gabesten o gü- ne kadar başına neler gelmemişti! Yolda Rumlara esir düşmüş. deni- ze atılmış. tekrar Said tarafından kurtarılmış... Arabistana gitmiş ve orada vahşi bir hayvan pençesine . düşerke parçalanırken Hacer tarafm- dan kurtarılmış.. sarhoş olarak ge- miden denize yuvarlanmış; gene kur- tulmuş. Semiko kendi kendine: — Dokuz canlı bir mahlüka ben- Ziyorum, diyordu, mademki bu ka- dar tehlikeler atlattım. OÖlüm beni yenemid. Oğlumu her halde bir ke- recik olsun dünya gözile göreceğim. Allah bana bu saadeti tatlırmıya- cak olsaydı, şimdiye kadar çoktan ge bermiş gitmiştim. Feneri elinden bırakmıyordu. Bir aralık sancak direğinin dibine çöktü. ve direğe dayandı. Gözlerini Bizans surlarına dikti: — Zavallı Antonyonun şimdi bir şeyden haberi yoktur. O da herkes gibi Arab gemilerinin bir an evvel denize gark olmasını bekler... Kimbilir, belki de bunun için kilise lerde yapılan âyinlere de iştirak ete | miştir. Bilmez ki, babası Arab gemi lerinin içinde, kendisini görmeğe gel di... Semikonun sesini duyan gözcüler- den biri sordu: — Bizansta oğlun mu var? Semiko saklamadı: — Evet, dedi, on yıldır görmüyd”. rum onu. z — Yaşadığından emin misin? — Eminim... Onu her gece rüyam” da görüyorum, Zavallı Antonyo. İf te gene hayali gözümün önüne gek di... Mahmur bakışlarile boym (Arkası var)