.P i i ! -i 1 1 c PE ri e v 5 W k 5 ii SEHSEiRRe4 SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 167 w Mebuslar, âsilerin hareketlerini mazur gösterecek w> bir beyanname neşrine karar verdiler "Asker padişaha dua ederek kışlala- rına döndüler, Ne ecnebilere, ne ahali- ye taarruzda bulunmadılar; asayişi Ahlâl edecek haller vukua getirmedi- ler. Yalnız bu mukarrerat üzerine 59- vinçlerinden havaya silâhlar attılar. Bunun vilâyetlere başka türlü akset- | meşi ihtimali olmasile hakikate mu- halif şayiaları ve neşriyatı tekzib ve tâshih ediniz.) 2 Dahiliye nazır vekili Âdil bey ezha- nı teskin (!) için hakikati bizzat tah- rif öylemekte hayli ileri gitmişti! Diğer tarafta mebusların çoğu Or- tadan kaybolmuşlardı. Mecliste ekse- riyet bulunamıyor, âsilerin ve İliha- dı Muhammedi cemiyeti erkânının tazyiklerile yapılan davetler müessir olmuyordu. Sadrazam” Tevfik paşa mecliste beyannamesini okuyacaktı, “Tazyikler karşısında toplananlar gel- miyenleri toplu imzalarile davet etmek mecburiyetinde kalmışlardı. Buna rağmen gene ekseriyet feşkil edilemi- yordu. v Fakat ekseriyet olsun, olmasın mü- sakereler en yaşlı âza Ali Naki efendi riyasetinde cereyan ediyordu. Vaziyet karşısında mebuslar arasın- da bir birleşme emeli uyanmıştı. Fır- 'kalardan sarfı nazar olunması bile or- taya atılmıştı. Buna yalniz Taşnak- saganlardan Vartakis efendi: — Fırkasız meclis olur mu? Diye itiraz eylemişti. İhtilâl hakkında cereyan eden mü- zakereler esnasında İttihâd've Terak- kiye muhalif mebuslar bünun sırf Hilmi paşa kabinesi ve cemiyet aley- hinde olduğunu, meşrutiyete doku- nur ciheti olmadığını iddia ediyorlar- di. İsmali Kemal bey: — İsyan meşrutiyet aleyhinde ol- saydı öâsiler İstediklerini tervic ettir. mek için mebusan meclisine değil, başka tarafa müracaat ederlerdi. On- lar ise buraya gelerek meşrutiyetten şikâyetleri olmadığını söylediler, di- yordu. Bu nokta İsmall Kemal beyle Menteşe mebusu Halil bey arasında şiddetli bir münakaşayı intac etti. Ha- Hil bey: — Milletin menfaati süküta davet ederim. Demesi üzerine İsmaili Kemâl bey: — Ben de o nama sizi dışarı çıkma- ga davet ederim! Diye güvendiği işrab etti. Halil bey meclisten çıkıp gitti! Mebuslar da nihayet kabinenin ta- kib ettiği yola giderek âsilerin hare- ketlerini mazur gösterecek ibarelerle bir beyanname neşrine karar verdiler. Bu beyannamede meclise müracaat öden askerin metalibi dinlendikten sonra (mebüsan heyeti derhal topla- narak bu talebleri kabul ile vermiş ol- duğu karar üzerine vükelâ - Hilmi pa- şa kabinesi - istifa etmiş, bu nümayiş- te bulunanlar hakkında mebusan mec- lisi kararına iktiran eden affa dair sadır olan iradeyi tebliğ ve tebşir edin- ee askerler mutmain ve mesrur ola- rak kışlalarına avdet eylemişlerdir.) denilmişti. Dahiliye nazır vekilinin; (askerler kışlalarına gittiler; asayişi ihlâl eder bir hal yoktur, dediği gün Yıldız sırt- larında yedi, Arnavutköyünde bir genç namına sizi kuvvet olduğunu zabiti öldürmüşlerdi! Harbiye nazırı Etem, hassa kuman- danı Nâzım paşalar kışla kışla dolaş- — Otukları halde asker arasında inzibatı ve itaati temine muvaffak olamıyor- “ardı Meşrutiyete darbe vurulduğu hak- kundak şayiaları tekzib için meclise St al — gelen maarif nazırı Abdürfahman Şe- Tef efendi söz arasında: — Meşrutiyetin zmühafazasına he- pimiz ahd ve kasem etmişiz. Hükü- metinizden korkunuz olmasın! Size teminat veriyoruz! Demişti. Mebuslar millet sayesinde korkuları olmadığını beyan ile nazır- dan (korku) sözünü geri almasını Iş- .tediler. Abdürrahman Şeref efendi de derhal: — Aldım, aldım. Korku meselesini Cevabile mebusların şehameti kar- şısında ricat etti! İttihad ve Terakki cemiyeti İstanbul isyanı hakkında kendi noktai nazarını yani bu ihtilâ- lin meşrutiyete bir darbe olduğunu vilâyetlerdeki şubelerine bildirmişti. Şimdi vilâyetlerden mebusan mec- Hsine ihtilâlin meşrutiyete muhalif bir hareket telâkki olunduğuna dair telgraflar yağıyordu. Diğer taraftan mebus Zöhrab efen- di alaylı zabillerin şikâyetlerini ve muhtelif ordularda bu zabitlerden beş binden fazlasının imzalarını ihti- va eden bir arzuhali riyaset makamı- na tevdi eylemişti Meclis (alaylı ol- mak askeri bir kusur farzedilerek bun- ların kadro hâricine çıkarılması) ma- delete muvafık olamıyacağını sada- ret vasıtasile harbiye nezaretine teb- liğ etti. Meclisten vilâyetlere de galeyanı teskin maksadile cevablar veriliyordu. İhtilâlin üçüncü günü askerler hâlâ uluorta geziyorlar, sokak, sokak dola- şıyor, silâh atıyorlardı; kahvelerde tavla oynıyanlara, çarşıda alışveriş eden kadınlara: — Şeriat çıktı, haberiniz yok mu? Daha uslanmadınız mı? Diye tahakküm ve tasallut ediyor- lardı, Cinayetler hâlâ devam ediyor- du. Adanada Ermenilerle müslümanlar arasında kanlı hâdiseler çıktığı İstan- bulda isyanın üçüncü günü duyul- muştu. Bu dahili iğtişaş harici ihti. | latlar tevlid edebilecek pek mühim bir hâdiseidi; fakat payitahtta bu kaynaşma ve irtica günlerinde vilâ- yetlerdeki hâdiselere lüzumu gibi ehemmiyet atfedecek, düzen ver- mekle meşgul olacak kafa kimde kal- | mıştı? Mebuslar arasında iltihadı temin eylemek arzuları gittikçe kuvvetleni. | yordu. İttihad ve Terakki erkânından | Selânik mebusu Rahmi bey böyle bir itilâf ve ittifak teklifinde bulundu. Bu | teklif Ahrar fırkası mensublarınca hüs- nü kabul gördü. Bununla (Heyeti müt- tefikai osmaniye) adlı bir teşekkülün temeli kuruldu. Buna dahil olan cemiyetlerin, siya- si fırkalar ve klüblerin mühimleri şunlardı: Osmanlı İttihad ve Terakki cemiyeti, Osmanlı Ahrar fırkası, Er- meni Taşnaksütyon cemiyeti, Rum siyasi cemiyeti - Fırkai ibad (demok- rallar) Arnavud başkım merkez klübü, Mülkiye: mezunları klübü, Cemiyeti Tıbbiye Osmaniye, Gazetelerden çoğu da bu teşekkül- | de dahil bulunuyorlardı. Bu teşekkü- | Tün neşrettiği beyannameye göre: (Memlekette mevcud bütün siyasi fırka, cemiyet ve heyetler tehlike ha- | Minde bulunan vatan ve meşrutiyetin selâmetini temin için aralarındaki bü- tün ihtilâfları bertaraf eyliyerek bu ittifak heyetini teşkil eylemişlerdir. Bunlar elbirliğile meşrutiyetin baka- ini müdafaaya çalışacaklardır. Hü- kümetin yegüne murakibi meclisi me- busandır. Heyet mebusların vicdan ve kelâm istiklâlini, hiç bir taraftan tehdide maruz bulunmamalarını te- min ile uğraşacaktır. Bu gaye ve vazife İle iştiğal eylemek ve heyeti müttefika namına hareket eyliyebilmek üzere bir encümen teş- kil edilmiştir. Bununla mebuslar (âsiler saltanatı) yerine âdeta bir «mebuslar hüküme- ti, teşkille Tevfik paşa kabinesini idare vasıtası olarak kullanacaklardı. Fakat Hareket ordusu namına mebu- san ve âyanın Ayastafanosa davet ve celbedilmesi bu mebusan encümeni- nin uzun müddet faaliyet göstermesi. ne meydan bırakınadı. (Arkası var) “ Bir izah — 161 numaralı tefrikada yüz- başı Vasıf beyin Selâniğe götürdüğünden bahseylediğimiz defter meşrutiyetin ilâ- nından sonra İttihad ve Terakki cemiye- tinin $ Eylül 1324 - 18 Eylül 1908 tarihinde Belâhikte toplanmış olan ilk umumi kon- gresinin mukarreratını havi idi. Cemiyet İ sörenadlar konseri — Varşov rşemi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1290: Plâkia Türk musikisi 1250: Havadis, 1305: Plâk- Ja Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâk neşriyatı, 16 SON. Akşam neşriyatı: 1830: Tepebaşı Be- lediye Bahçesinden nakil; Hafif müzik, 10,15: Spor müsahabeleri: Eşref Şefik, 1955: Borsa haberleri, 20: Grinviç rasat- hanesinden naklen sâst ayarı, 2002: Sadi Hava raporu, 20,48: tarafından arabcı : ORKESTRA: İ - Leo- Polonya, fantezi, 2 - Çaykovsky: Vals glinka, 3 - Derzivayfel, 4 - Girik: Norve gişer branzuk, 2130: Bemahat ÖZ- denses ve arkadaşları: Türk musikisi ve halk şarkıları, 22.10: Novotni Birahane we Lokantasından naklen, konser: M. Kemal idaresinde orkestra; İ - Şarkı: Bariton Yunka, 2 - Orkestra: Le kont Dofman: Ofenbah, 3 - Şarkı: Tenor Bakeas, 4 - Havayan gitâr: Bay Celâl, $ - Orkestra" Çigan musikisi, 6 — Şarkı: Düo - Tenor Bakeas ile Bariton Yunka, 6 - Orkestra: Müsir şarkıları; Lö Minare, 2230: Son haberler ve ertesi günün programı, 23: Saat ayarı: SON. Avrupa istasyonları Sant 20 de Berlin 20,10 orkestra Deutsehi. 8. 20,10 konser — Frankft, 20,15 konser — Hambg. 20,15 eğleneeli Konser — Kolon- ya — 20.10 salon ikası — Königsberg 20,10 dans orkestrası Lelpaig 2005 «Donna Diana. Reznicek operası — MÜ- nih 20,10 operet havaları — Viyana 20,10 salon muzikası — Athlone 2005 golist- . 2030 «Sürek Avı. Huseka kreş 20,28 konser — Drotiwiç 20 mandolin, 20,30 dans — Milâno 2030 konser — M. Ceneri 20,30 hafif muzlka — Prag 2025 fanfar — Riga 2005 orkes- tra — Sofya 20 piyano, 2055 konser — Stokholm 20,30 askeri muzika Bad. Toulouse 20,15 operet şarkıları ve salon müzikası — Vargora 2030 karışık muska. Saat 2i de Breslav 2130 büyük orkestra — Dansig 21 askeri muzika Deutsehi, 8. 2110 «Windsor'un Şen Kadinlarıs Nicolai ope- rası — Frankft. ve Stutig. 21 konser — Hambg. 21,10 plâk neşriyatı — Kolonya 31 eski Alman melodileri — Kömigsberg 3i - 23 «Çingeneler Baronus Joh, Strauss öperet — Leipzig 21 operaya devam Münih 2i salon muzikası — Saarbr. 21 plâk neşriyatı — Viyanadan naklen Ber- lin 2i dans ve eğlence — Athione 2105 konser — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Belgrad — 2130 orkestra — Berom. 2145 orkestra — Brüksel IE 21 salon muzika- sı — Budap. 21 operete devam — Bükreş 21,15 konser — Droifviç 2145 konser Helsingf. 21 orkestra — Kopenhag 2145 orkestra Lyubllana 2130 keman — Limoges 2130 muğlku — Oslo 21 muzi- yon, Möntpelller 2130 - 2330 «Cosi fan tutte. Mozart oporasi — Bratislava 21.20 hafif muzika — Sofya 21 konsere devam — Sottena 21 akordeon, 2145 orkestra — Btokholm 2140 Şubert eserleri — Strasbg. ve Nis 2130 orkestra — Rad. Toulouse 21 karışık muzika, Sant 12 de Viyana ve Berlin 23 dans ve eğlenceye devam — Breslav 22 orkestraya devam — Danzig 22 askeri muzikaya devâm Dettechi, 8. 22 operete devam — Frankti. ve Btutte. 22 konsere devam — Kolonya 22 melodilere devam — Könlgsbe, 23 ops- Tete devam — Leipzig 23 operaya devam — Belgrad 2230 konser — Brüksel 22 or- kestra Budap. 22 operete deram — Bükreş 2245 Rumen orkestrası — Florans 73 «Barbler de Seville, Rossini operası — Hilverz. 1: 2229 orkesira Hilvers, 1 22,10 hafıf imuzika — Lille 2230 konser — Lüksembg. 2230 senfon. konser — Milâno 23 keman — Oslo 22,10 viyolonsel — Rad. Paris 22 oporaya devam — Paris - Eyfel, Bordo, Lyon, Montpelller 22 operaya de- vam — Reval 22 güzinodan nakli — Ro- ma 27 könser, 2250 harp konseri Sofya 22 muzika — Strasi is 22 - 2 22.10 köhser, Saat 23 de Hambg. ve Kolonya 23,30 orkestra — Münih 23,2) kere muzikası — Diğer Al- mân istasyonları Stutigaritan naklen halk ve oğlence muzikası — Budap. 23 çigan müzikası — Droltviç 23.20 konser — Fiorana 23 operaya devam — Kopenhag 2345 - 2435 orkesirn Londra 2330 dang — Oslo 23,15 muzika — Bratislava 2335 çigan muzikası — Stokholm 23,15 org konseri — Strasbg. 24 konsere de- vam — Rad. Toulouse 23,45 fülm havala- ri — Varşova 23 solistler. Saat 21 den itibaren Alman istasyonları 1 e mem ga programlarına devam — Budap. 2410 Ara, valsler — Droitriç 24,10 danş — Elorans 24 operaya devam — Milino M dans — Rad. Toulouse 24 askeri muzi- ka — Frankfurt, Stuttgart ve Deutsch. 8. 1 - 4 opera ve konser — Diğer Alman is- tasyonları 1 - 4 Danzigden naklen gece konseri. Ev, apartıman, köşk, sayfiye kiralama mevsiminde AKŞAM'ın KÜÇÜK İLÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, 'en süratli ve en ucuz vasıtadır. | merkezi umumisinin kararları başka def- tarde idi, 4 alm EĞİN ke 3 defası 100 kuruş e. a ka EK Tee DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan! İskender F. Sertelli J mn Tetrika No. 48 Zındanın kapısını balta ile kıran nöbetçiler hep bit ağızdan bağırdılar: Said kaçmış... Mano bir gün sahilde dolaşırken, körfezin en derin yeri olan geniş bir su yalağının içine düşüvermişti. Bu- rası, ağırlığı elli kilodan fazla olan deniz kaplumbağalarının yuvasıydı. Mano buraya düşer düşmez bağır- mağa başladı. Onu bu tehiikeli yer- den, o canavar ağızlı kaplumbağala- rın hücumundan kim kurtarabilirdi? Mano: — Canavarlar üzörime doğru geli- yorlar.. imdad! Diye bağırıyordu. İşte bu sırada yerlilerden biri derhal denize atılıp kendisini kurtarmıştı. Bu, Manonun başından geçen ölüm tehlikelerinden biri idi. Mano kendisini sevdirme- miş olsaydı, onu kurtarmak istiyen genç Tunuslu kendisini tehlikeye atar mıydı? Fakat, Graçyo için yerlilerden hiç biri böyle düşünmez ve böyle yap- mazdı, Eğer kaplumbağalar yuvası- na Graçyo düşseydi, hiç şüphe yok ki, bir kaç dakika içinde boğulup gi- derdi, * ba «Semiko nerdes uçtun? O akşam Saidi Tuvareklere teslim edeceklerdi. Mano, nöbetçilerden birine: — Bana Semikoyu çağırın! Diye bağırdı. Nöbetçi, kalenin her köşesini aradı, Semikoyu bulama- dı... Muhafızın odasına döndü: — Semiko ya göğe çıkmış, yâhut denizin dibine inmiş. Meydanda yok, sinyor! Garb kapısına gidecek askerler ka- lenin iç avlusunda bekliyorlardı. Saidin yattığı zindanın anahtarı Semikonun belinde aşılıydı. Saidin yanına ondan başka kimse giremez. di. Manonun cani sıkıldı! — Mendebur gene fazla şarap içip bir köşede sızmıştır. Diyerek Saidin odasına koştu. Odüâ kapısı her zamanki gibi kilik- ydi. > Mano: — Gördün mü şu Semikonun yap- tığı münasebetsizliği... Nadi açaca- gız bu demir kapıyı?! Diye söyleniyordu. Tekrar kalenin içini aramağa başladılar. Şeytanın bile aklından geçmiyen köşelerde Se- mikonun sızıp kalmış olmasını dü- şünerek aradılar, taradılar, bula. madılar... Nöbetçilerden biri; — Biz bugün onun yüzünü hiç görmedik. . Deyince, Mano: — Eyvah, dedi, öyleyse bu herif bugün Saidi de aç bırakmıştır. Baltalarla Saidin yattığı zindan kapısını kırmağa başladılar, .. Göğe mi Said hineüniş mı? di — Ölüm uykusuna mı daldın? Ne- den sesin çıkmıyor? Diye bağırıyordu, Zindandan akseden balta seslerin- den başka bir ses duyulmuyordu. Mano: — İnatçı adam... Çenesini kapa- mış, diye söylendi, Tüvareklerin çe- neleri zaten kolay kolay açılmaz. 'Nöbetçiler nihayet bir hayli uğ- raştıktan sonra kapının kilidini kır- mağa muvaffak oldular. Kapının bir kanadı açıldı. Askerlerden iki kişi ilk hamlede içeri daldılar. O net! — İçeride kimseler yok. Askerler birbirlerine bakışarak, bir kelime ile: — Kaçmış... Dediler ve heyecanla dönerek mu- hafızın yüzüne baktılar. «— Kaçmış.» Kelimesini duyan kale muhafızının ağzı bir karış açık kalmıştı. Bacak- ları birbirine dolanarak yürüdü. Zindandan içeri girdi. .— Sald, Tuvareklerin kahramanı... ON AR Diye bağırdı. Askerler gülüşüyorlardı. Zindanın duvarlarında derin ler birakan Manonun sözlerine memek kabil miydi? Kale kapısında hazırlanan ler Saidi bekliyorlardı. Sald o garb kapısından hurma O; n götürülecek ve ona karşılık Gragi alınacaktı. Mano şaşırmıştı. — Evet, kaçmış... il Diyerek zindandan çıktı... Aski lere: — Burçları ârayınız... Bu hefj göğe çıkamaz ya... Eibotte kaleni bir yerine sığınmıştır. Y Dedi. Askerler kalenin dötr çeviği sine yayıldılar... Saldi arumağa D8f| Jadılar. Mano artık Semikoyu ünü muştu. Kâlenin dibindeki kalın temelleri”; arasından denize giden bir taki?! gizli yollar vardı. Fakat, Sald bu ları nereden bilecekti? Biise bile, DÜ radan kaçmağaı, teşebbüs etse, deki nöbetçiler tarafından göl mesi kabil değildi. Bu gizli y dan denize çıkmak o kadar da | lay bir iş değildi. Burçların dibind yüz metre kadar sürünerek (deni düşmeden yürümek, ondan sonra mellerin yataklarına varmak... Bi nu herkes yapamazdı. Kale temellerinin yatakları d& derin ve tehlikeliydi. Buradan diye kadar kim kaçmağa teşel etmişse, müvazenesini kaybedef” denize düşüp boğulmuştu. Çün” yüksekten denize düşünce, b bire - ne kadar iyi yüzmek bilirse sin - denizin dibini bir kere boyi caktı. Halbuki denizin dibinde b” önce de söylediğimiz gibi kapi bağular dolaşırdı. Buraya kaf inen bir kimsenin sağ olarak suyun üstüne çıktığı görülmen Mano, Saidin izini bulumayı, — Kaplumbağaların ağzında bermiştir! Dedi ve bu hükmü verdikten #9 ra atına bindi, askerlerle (birli garb kapısına koştu. Pu Gabes hapishanesinden kaf” korsan nereye gidiyor" Okuyucularımız kolaylıkla tahı” ederler ki, Said - gardiyan Semi nun delâletile - Gabes kalesin& kaçmıştı. Kale muhafızı Mano, sinyor G yoyu aramağa gidedursun... Biz & lelim Saide. Semileo, on yıldanberi hasr* çektiği Bizanstaki oğluna kavuş” Kulyasile her şeyi göze ulmış ve fezde duran bir korsanı kandır ga muvaffak olmuştü. Palus... Bu, Kefâlonyaı me bir korsandı. j Venediklilerle arası çok iyi © undan, Venediklilerin işgalinde © lunan her limanda serbesçe KOP lar ve himaye görürdü. Palus son günlerde rahatsızdi nizde büyük ve kârlı işler göf” yor, tayfaları birer ikişer nd? terk ediyordu. Kırk kişilik yel$ sinde ancak dokuz kişi kalmıştı. Kırk kişiyi beslemek te kolay iş değildi. Bunlar vurguna 8“ bir takım deniz canavarlarıydı. ” Tus on yedi gündenberi Gabes #4 zinde, geleceğini umduğu bir © deniz korsanını bekliyordu. ? İhtiyar Semiko, Kefalonyalı sanı kolayca kandırmağa mu olmuştu. O sabah güneşten kalktılar. Semiko kimseye ser© den zindanın kapısını açtı, * bacaklarındaki zincirleri çözdü” serbes kalınca, ilk işi ihtiyar yanın boynuna sarılmak oldu! ' —, Semiko! Bu dakikaya kaf 4 na inanmıyordum. Beni aldati” sanıyordum. Şimdi anladım İ4 çok temiz yürekli, sözünde © merd bir adamsın! Semiko: