15 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

15 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ rvrwvvrav sö KL BAR vE ra TEPEBAŞI YTEYBTGTAR ETTE TESAŞury SE BET NzYTER TİTETaAZTP © Babiha kaynanasını hiç sevmezdi. Çok genç iken, âdeta çocuk denilecek yaşta evlenmişti. Son derece güzel © Bir kadındı. Oğlu Mecdi kocaman bir © dalikanlı olduğu halde Sabiha hâlâ genç görünüyordu. Çok mesuddu. Kocası Ferid iyi kalbli, terbiyeli bir “adamdı. Sevişiyorlardı. Fakat ah şu ... Ah şu kaynanası... Halbuki Sabihanın kaynanası ba- “yan Nedime hiç te fena bir kadın de- Fakat Sabihanın onu fena gör- Mesi için Nedimenin kaynana olması kâfi idi, Meselâ bir akşam sofrada yemek © “Yerlerken Sabiha kocasına: — Kocacığım... Bu gece güzel bir filim var... «Ateş Böceği» beni sinema- > götürsene... der Ferid cevab verir- — Gidelim karıcığım... Bu esnada bayan Nedime söze ka- Mişırdı: © —O «Ateş Böceği» filmi hakikaten © Şok güzelmiş. Apartımanın yukarı komşular görmüşler, pek Değenmişler, ben de görmek isterdim... böyle söyleyince Sabiha- nin kan başına sıçrardı, Vay efendim! © Okocasile yalnız, başbaşa bir sinema- Ya da mı gidemezdi?.. Göbekleri kay- © Manasile beraber kesilmemişti ya... Banki onlar sinemaya gittikleri vakit evde otursaydı ne çıkardı? “Bonra Sabihanın ihtiyarlar hakkında © tarib bir fikri vardı. Hâlâ gençliğini © Muhafaza eden güzel kadın ihtiyarla- © in öyle sık sık eğlence yerlerine git- © esini lüzumsuz bulurdu. Sanki ih- İlyarların eğlenmeğe hakları yokmuş Gibi kaynanası bayan Nadide: — Ben de bu filmi görmek isterim... © dediği zaman Sabiha içinden: «Sine- © MA senin nene?.. Sen ihtiyarlamış- Mn. Gelin güvey sahibi olmuşsun. Evinde oturup torunlarına yün örsen daha iyi etmez misin?» diye düşünür- Babihanın deha böyle kaynanalar Ye ihtiyarlar hakkında bir sürü garib © e yersiz fikirleri vardı. İşte kendisi- — BİN kaynanasını bir türlü sevememe- sinin de sebebi bu idi. Sonra bir çok #eylerde kaynanasını kıskanırdı, Mese- MA kocası Ferid annesine çok düşkün bir adamdı. Karısına küçük bir hedi- Ye, meselâ şık, zarif bir iğne hediye et- © “annesine de buna benzer bir şey al- “MağI ihmal etmezdi. İşte Sabiha bu- NA tutuluyordu. Vaziyet böyle devam edip giderken bir gün Sabihanın genç oğlu Mecdi Annesinin karşısına dikildi: — Anne, dedi, sana gayet mühim bir şey söyliyeceğim. Babiha şaşırmıştı, oğlunun şimdiye bu derece ciddi halini görme- Mişti; > Söyle yavrum... dedi. kısa bir tereddüdden sonra: — Ben bir kızı seviyorum anne, de- «İ, Onunla evlenmek istiyorum. Sabiha bu damdan düşercesine sö- 2 hayret etmişti. Maamafih kendisi- Mİ Çabuk topladı: — Çok genç değil misin yavrum... Evlenecek yaşta değilsin ki.. a annesine biraz daha sokul- — Babam seninle 21 yaşında iken $ anne... Halbuki ben 23 ya- Hındayım. Sevdiğim kızla pek âlâ ni- ilirim, Üç dört sene sonra da *vlenebiliriz. Babiha düşünüyordu. Bir aralık gü- Mel kadının gözleri karşısındaki bü- Yük Aynaya ilişti. Kaynana olmak henüz gençti? yanımda: 7 Anreciğim... diyordu. Eğer o kız- €vlenemezsem yaşıyamam. Babam Wok uysal bir adamdır. Sen ona bah- #t-. Ne olur? Bu benim saadetim.. k iksin ya, çok iyi bir kız... Ahlâ- fevkalâde... İki senedenberi sevişi- & Pek terbiyeli, mazbut... Ailesi SE derece iyi, . Üstelik seni çok sevi- Sabiha gülümsedi: Peki Mecdi... dedi, fakat kararını en uzün uzun düşündün mü? — Düşündüm anne... >> Peki oğlum... dediğin gibi olsun... tangi anne çocuğunun saadetini İs- yö ki... Sen merak etine... Madem >, 2evdiğin kız böyle mazbut, terbiye- 8 ahilâkdır. Ailesi de son derece iyi- iki senedenberi de çılgınca Hyormuşsunuz, Mesele yok. Ben a 5 ” babanı bu hususta ikna ederim. Aradan bir müddet geçince Mecdi ile sevdiği genç kız, Selma nişanlan- mışlardı. Gençlerin saadetine hiç b dyecek yoktu. Bir gün Sabiha tek ba- şına Beyoğluna çıkmıştı. Sinemayı çok severdi. Eğer güzel bir filim var- sa sinemaya girecekti. Galatasarayda Mecdi Ile Selmaya rasladı, Genç ni- şanlılar Sabihanın yanına yaklaştı- lar, Sabiha gülümseyerek: — Mesud nişanlılar. dedi, nereye böyle bakalım... Mecdi gülümsedi: — Hiç anneciğim... Belki bir yere oturacağız... Hep beraber ilerliyorlardı. Bir sra- lık Selmanın gözleri bir mağazanın camekânına ilişti. Bu camekânda ga- yet güzel kadın eldivenleri vardı. Mec- di derhal nişanlısına sordu: Ne şık eldivenler değil mi Sel- Selma cevab verdi: — Pek şık... Delikanlı hemen atıldı: — Haydi girelim de sana bir çift eldiven alayım... Mağazaya girdiler, Selma bir çift eldiven beğenmişti. Bunu satın aldı- lar. Mağazadaki eldivenleri Sabiha da çok şık bulmuştu. Fakat Mecdi an- cak mağazanın kapısından çıkarlar- ken annesine döndü: — Anne... dedi, belki sen de bir çift eldiven almak isterdin... Sabiha cevab verdi: — Teşekkür ederim oğlum.. Sinemaların önüne gelmişlerdi. Sel ma nişanlısına; — Ah Mecdi. Herhalde bu filmi görmek isterim... Sabiha da ayni filmi görmeği pek istiyordu. Fakat güzel kadın bir ara- lık müstakbel gelini Selmaya baktı, Genç kızın nişanlısile yalnız sinema- ya gitmeğe can attığı belli idi, Sabiha şimdi onların yanında ken- dini âdeta fazla bir insan gibi görü- yordu. Genç nişanlılara: — Haydi, dedi, siz sinemaya giri- niz... Ben eve geç kaldım... Onlar «siz de gelmez misiniz?. bile demeğe lüzum görmeden Sabihanın elini sıkarak uzaklaştılar, Sabiha oğ- Mile onun nişanlısının arkasından ba- karken ilk defa kalbinde bir kaynana- nın acılarını duyuyordu. Eve koştu. Kaynanasının boynuna sarıldı: — Anneciğim... Seni sinemaya gö- türmeğe geldim... dedi. Bayan Nedime gelininin bu hiç alış- madığı iltifat ve şefkati karşısında şa- şırmıştı. Gelin kaynana hazırlandılar. Galatasarayda Sabiha kocası Feridi uzaktan geçerken gördü. Onu da yan- larına çağırdılar. Bu esnada şık eldi- venler satan dükkânın önüne gelmiş- lerdi. Sabiha: — Bak Ferid... dedi, ne şık eldiven- ler... Dükkâna girdiler, Sabiha bir çift eldiven beğendi. Kaynanasına da zor- la, ısrarla bir çift eldiven aldırttı. Bugün Sabiha yeryüzündeki gelin- ler arasında kaynanasını en çok seven kadındır.. (Bir yıldız) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Maçka, Taksim: İstiklâl çad- desinde Kemal Rebul, Kurtuluş cad- desinde A. Galapuno, Beyoğlu: Gala- tasaray, Posta sokağında Garih, Ga- lata: Topçular caddesinde Hidayet, Kasımpaşa; Müeyyed, Hasköy; Aseo, Eminönü: Beşir Kemal, Fatih: İsmail Hakkı, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy: Hâl, Sariyer: Asaf, Aksa- lüsl, Samatya: Yedikülede Teofilos, Alemdar: Çemberlitaşta Sırn Rasim, Şehremini: Ahmed Hamdi, Kadıköy: Altıyolda Merkez, Modada Nejad Se- zer, Üsküdar: Çarşiboyunda Ömer Kenan, Heybeliada: Halk, Büyükada: Binasi Rıza, Her gece açık eczaneler: Tarabya, Yeniköy, Emirgün, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhisarındaki eç- zareler her gece açıktır. Dr. İhsan Sami ÖKSÜRÜK ŞURUBU Öksürük ve nefes darlığı boğmaca ve “Kayısı kızamık öksürükleri için pek (tesiri Tüçtar. Her eczanede ve ecza depolarında bulunur. TAM SAADET... vw Çünki, COTY pudra nız, gayet ince ve son de- pışkandır. Bilhassa renkleri, genç sportif ninize fevkalâde uyar. COTY PUDRASI Gençliğin pudrasıdır TR MESHUR FRANSIZ MARKASI MAFSAL AĞRILARI A Çok müdhiş anlar geçirtir. | Fakat bir tek kaşe GRİPİN | almakla, bütün şiddetine rağ- men romatizma ağrısını ça- bucak sindirmek kabildir. Çünkü hususi bir tertible . yapılan GRİPİN kaşeleri en muannid ağrıları kısa zamanda geçirir, G R i p i N * Hızır gibi imdadınıza yetişir, ağrıları- nızı, acılarınızı defeder, İcabında gün- de 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkat. Taklidlerinden sakınınız, Ve GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şid- İ detle reddediniz. 14/6/928 Salı günü İstanbul Hâlinde toptan satılan yaş sebze ve meyva flatleri; En En Emsali aşağı yüksek fiatı Pit Er.6. Kr. & Cinsi Bamya Sakız kabağı Yer fasulyesi Çal fasulyesi fi Ayşekadın Kır domates dadaseszi Sani ÜĞESRE SEBİLİ emele İ meğte, gizli başlandı DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli mam. Ttirikg No. 26 Şeyh Abdullah, Kardinala: “Bizansı, Mihailin elinden alacağız! ,, diyordu 5 Arab şeyhinin oğlunu kaçıran kor- san hakkında o kadar şiddetli karar- lar verilmişti ki... Halkın heyecanı arasında karaya çıkarılan kaptan, se- | natonun huzuruna sağ olarak gide- medi... Kendisini sokakta parçala” j dılar. Kontardo. Venedikte günün en meşhur ve nüfuzlu bir kahraman ol- muştu. Tersaneler inzibat #ltına alın- dı. Kadirgalarda çalışan kürek mah- kümları arasındaki Arab forsaları- | nın ayaklarına birer zincir daha vu- ruldu. Venedikliler Selçuk Türklerinden aldıkları esirlere de ayni şiddeti gös- termişlerdi. Kontardonun Mesinadan dönüşün- den sonra, Venediklen Romaya, Ro- madan Venediğe heyetler gidip gel konuşmalar yapılmağa Papa, Arab tehlikesinden değil, Bi- i zansın yabancılar tarafından istilâ- ya uğramasından endişe ediyordu. Arab tehlikesi bu suretle başgös- termişti. Papa, Arabistan sahillerine casus- lar, elçiler göndererek, Arab kabile- lerini birbirine otutuşturmayı düşü- nüyor; Venedik hükümeti de Arab korsanlarını tuzağa düşürerek im- ha etmek çarelerini arıyordu. İtalyanlar hiç beklenilmiyen bir tehlikenin heyecanı içinde bocolayıp dururken, günün birinde Papadan korsan Kontardoya şöyle bir mektub geldi: «Korsan Said adlı birinin, başına topladığı Arab denizci- Terile son günlerde adalara in- ” diği söylenmektedir. Bunları takib etmek ve maksadlarmı anlamak için hemen yola çık- manı dilerim!» Kontardo, Papa ve onun kardinal Tarile uzun zamandanberi çarpıştığı halde, şimdi Papanın kendisine böy- le bir müracaatta bulunması, Vene- dikli korsanın yelkenlerini birdenbi- re suya indirivermişti. Kontardo der- hal Papaya müsbet bir cevab yaza- rak, yakında yola çıkacağını bildirdi. Papa, Kontardoyu tahrik etmek- le beraber, kardinal İstelloya da mü- him bir vazife vermişti. Sinyor İstello Arabca bilirdi. Papa kendisini, elçi ve vâlz.sıfatile «Ham- dâniler» şeyhi Abdullah bin Atik'a göndermişti, Papanın Hamdânilerle arası çok iyi idi. Papa, şeyh Abdullahın Vene- diklilere esir düşen iki yeğenini de kendisine iade etmek suretile min- netini kazanmıştı. Sinyor İstello Hamdâri kabilesine gidecek ve şeyh Abdullah ile görüşe- rek, kendisini korsan Saide yardım etmekten menedecekti. Ufak bir Arab muveflakıyetinin yarın büyük bir Arab iltihadı do- gurması ihtimalini düşünen Papa, bu mesele karşısında çok haklı ola- Tak endişeye düşmüştü. Kardina! İstellonun bu işte ne dere- ceye kadar muvaffak olacağı, ve Arab denizcilerinin birleşerek Bizans üzerine müşterek bir hareket yap- malarına mâni olup olmıyacağı belli değildi. Kardinni. beli araplar arasında... Korsan Kontardo, Akdenize indi- ği şayi olan Arab korsanlarını taki. yelkenlileimi o ararken, kardinal İs- tello da Hamdâni kabilesine varmış ve şeyh Abdullah bin Atik tarafın- dan karşılanmıştı. Kardinal İstello sinsi, kurnaz, uzar teşem bir çadırda misafirdi. Şeyhin çadırı, misafir çadirının arkasında ve etrafı mizraklı Arab nöbetçilerile çer- rilmiş idi Papanın vekili, Arablar arasında iltifat görünce, şeyhin o zaviyesinde fesad ocağını kaynatmak fırsatını buldu, . Kardinal İstello sinsi, kurnab, uza ğı görür ve bütün bunların fevkinde inandırıcı bir kuvvete malikti. Şeyh Abdullaha gelince, bu adam paraya düşkünlüğü yüzünden civa- nndaki Sayilâviler'le sık sık çarpı gır, daha ilerideki göçebe kabilelere de mücadeleden geri kalmazdı, Şeyh Abdullahın maksadı göçebe kabilele- ride kendi zaviyesine bağlıyarak on- lardan haraç simaktı, İstello burada bir hafta kadar sessizce oturdu.“Kendi kendine; — Hele şöyle bir etrafta olup bi- Diyordu. * * Kardinal,” “Hamdâniler arasına agel ve cübbe ile gelmişti. Onu papas kıyafetinde * görselerdi, kabile içine sokarlar mıydı? İstello bu' kiyafetile tıpkı bir ka bile şeyhine ben?emişti. Eğer sakal ve bıyığı da olsaydı, Arabistanda bel- ki bu rolü de oynamak cesaretini gösterecekti. Ne yazık ki, İstellonun sakal ve bıyığı yoktu. Maamafih © böyle vaziyetler karşısında bir kaç kere sakal bıyık bırakmıştı, Şimdi de fK işi bunu yapmak ol- du. Artık zaviye içinde sakal ve bi- yığını tıraş etmiyordu. Bir sabah şeyh Abdullah Atik ile çadırda kontişmağa başladılar: — Saydevflerden neden çekiniyor- sunuz, ya şehy? Sizin nüfuzunuz ve şöhretiniz bütün Arabistana yayık mıştır. Onları ise kendi adamların- dan başka kimse tanımaz. Böyle bir avuç kabileye neden civarımızda te- neffüs etmek hakkını veriyorsunuz? İstellonun bu sözü şeyhin gururu- nu okşamıştı: — Hakkınız var, dedi, bunu bana kendi adamlarımdan bir çoğu zaman zaman tekrarlayıp dururlar. Fakat, ben komşuluk hatırı sayarım. Say- davilerle Hamdâniler arasındaki ger- ginlik Abbasilerdenberi devam et- mektedir. Onlar bütün sahillere hükmetmek - isterler, Halbuki ecde- dım bu hakkı bana vermiştir. Ara- biştan sahillerinin muhafazasına ben memurum. — Bu kadar geniş ve uzun bir sa- hili: ne ile ve nasıi muhafaza edebi- leceksiniz? — Şurada burada korsanlık yapan meşhur Arab denizcilerini bir araya toplamağa çalışıyorum. — Mühim, tehlikeli ve yorucu bir işe girişmişsiniz! o Buna muvaffak olabileceğinizi umuyor musunuz? — Muvaffak oldum bile. Yeğenim Said, Akdenizde eşi bulunmıyan ma- Tüf birdeniz kaorsanıdır. Onu yirmi parça yelkenli ile yola çıkardım. — Nereye gittiler? — Akdenize... — Orada ne hakla dolaşacaklar? , Venedik donanmalarile kar- nin ne yapacaklar? — İspanyol ve Venediklilerle harb halinde değiliz ki, onlardan çekinsin- ler. Eğer bir tecavüze uğrarlarsa, kendileri kaybederler. — Yirmi gemi ile iki büyük deniz- ci devlet karşısında ne yapabilirler? — Bütün plânlarımı sana söyliye- cek değilim ya! Ne yapabileceğimizi üz. niz cüret ve cesaretin yarısına imparatoru sahib olsaydı, kl EN, rp m mes SAN KALİNE Jöle Sds sasi kAüiikak votes datünsezililes bazilika slim üz Mü e Ke isen blm sarar

Bu sayıdan diğer sayfalar: