18 Mayıs 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

18 Mayıs 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yunanistanda 10 gün: AKŞAM 18 Mayıs 1938. 4 Makedonyada içtimai muavenet bakımından çok faydalı iki müessese Işçi kadınların çocuklarına mahsus bakım yurdu çalışan genç kızlar klübü Selânik — Makedonyanın merke inde kaldığımız iki gün zarfında, bize bir çok milesseseler gezdirdiler, bu müesseselerin içinde içtimai mu- avenet bakımından çok faydalı ve hayırlı gördüklerimin ikisinden bah- setmek İsterim. Biri işçi kadınların çocuklarıma mahsus bakım yurdu, di- geri de çalışan genç kızlar klübüdür, Çocuk bakım yurdu, Yalılar cad- desi istikametinde ve Beyazkulenin karşısındadır. Bu bakım yurdunu Bayan Adosidu namında iyiliği se- ver bir kadın kurmuş, Fabrikalarda, muhtelif müesseselörde çalışan ve et- lerinde bakacak kimsesi bulunmıyan kadınlar, çocuklarını her sabah bu yurda getirip bırakıyorlar, akşamları da işlerinden çıktıktan sonra tekrar buraya uğrayıp alıyorlar. Yurd, 40 günlükten itibaren 7 yaşına kadar çocukları kabul ediyor. Yurda 700 çocuk yazılıdır. Çocuklar, sabahleyin anneleri tarafından yurda getiril dikleri zaman çar.aşırları ve elbise- leri numaralı torbalara konulmakta, kendilerine yurdun elbiseleri giydi- rilmektedir. Çocuklar, yaşlarına göre dört beş koğuşa tevzi edilmişler, yurdun her tarafı tertemiz havadar ve bol ışıklı. Çocuklar, yurd idaresi tarafından bedava iaşe ediliyorlar. Yurdda ço“ cuklara bakılmakla iktifa edilmiyor, terbiye ve muaşeret adabı da öğreti- Yiyor tabiri aharla ilk terbiye verili- yor, İki yaşından yukarı çocukların bulunduğu koğuşlara girdiğimiz za- man küçük pansiyonerler, kendileri- ne nezaret eden hemşirenin işareti Üzerine derhal ayağa kalkarak bizi güler yüzle selâmladılar, sonra tek- rar yerlerine oturdular, Yurdun gü- Türk gazetecileri, Selânikte Çocuk bakım yurdunda neş banyosuna muhtaç mini miniler için üstü camlarla kapalı geniş bir taraçası da vardır. Yurdun bir muayene kliniği de vardır, Bu klinikte harleten getirilen çocuklar, mütehassıs bir doktor tara- fından muayene ve tedavi ediliyor. Şurasını söyliyeyim ki, yurda hasta çocuklar kabul edilmiyor. Bir sene zarfında yurdun kliniğinde muayene edilen çocukların adedi, yedi bini geç- miştir. Çalışan kız ve kadınlar klübüne gelince, bu içtima! müessese 1025 se- nesinde Amerikalıların Y.W.C.A Solda çalışan kızlar ve kadınlar kulübünde yatakhaneden bir köşe ve sağda: Nakleden: (Vâ-Nâ) Kadın, yerinde kıvranıyordu. Ağlar gibi bir sesle: — Atıf! Sana yemin ederim: Seni aldatmıyorum. Yalnız, yalnız seninim. Delikanlı müstehzi bir nazarla mu- hatabını süzerek: — Kaç zamandanberi? - dedi, Erkeğin her şeyi bildiğine kani ol- duğu için, Memduha, yalan söyleme- ğe cesaret edemiyordu. Korkak gözler- Je sevgilisine bakıyor ve içinden zapte- demediği coşkun, bir sevmek, sevilmek ihtiyacı büsbütün kabarıyordu. b vermiyorsunuz! O halde size karşı son zamanlarda gösterdi- gim lâkaydiyi izaha hacet yok, sebebi ni anlamış olacaksınız! Başkalarmın kismetine mâni olmak istemem... Ara- da da eğlence mevkline geçmek hiç hoşuma gitmez. Kapıya doğru yürüdü. Memduha arkasından bağırdı: — Atıf! Güzelim... Gitme!.. Bana (nan, dinle beni... ika, İde bnkiiyüinği. ha Min ederim, — Hayır, hayır! Sizin kıymetli Kulübde yemek yiyen kızlar ve kadınlardan bir grup MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve macera romanı 'Tefrika No. 12 hürriyetinize engel olmak istemem... Zaten yakında Amerikaya gidiyorum. Bu işi şimdiden bitirmek daha iyi. Aramızda bu son sözler geçtikten son- ra münasebetimizin zevki kalamaz, Sesinde, halinde o kadar katiyet vardı ki, kadın, bütün kontrolünü kay- bederek delikanlının Ayaklarına ka- pandı, Kaçmasına mâni olmak için kollarile bacaklarını sardı. Bu hare- ketlerinin şiddetile topuzu açıldı ve dalga dalga siyah saçları yerlere ya» yıldı, Bu anda, hakikaten bir tablo kadar güzeldi. Fakat delikanlı her şeye lâ- kayd, sert bir hareketle kendini kur- tardı, Kapıya doğru yürüdü. Bu darbe, kadının bütün izzeti nef sini kamçıladı, Yerinden fırlıyarak ba- gırdı: — Sen benden ayrılmak için baha- ne arıyorsun, Hakikat bu ki, beni ar. tık sevmiyorsun. Hattâ kimbilir, bel. ki de arkadaşlarımdan birile işi , Fakat merak etme, ben bun! Eh de güzel bir intikam Bunu yeminle | O sene Aradan bir müddet geçtikten sonra Amerikalılar bu müessese ile alâka- Şimdi çalışan kızlar ve kadınlar Klü- bünü Selâniğin zengin ve kibar ka- dınları mükemmelen idare ediyorlar, Klübün gayesi çalışan fakir kızlara sıcak yemek yiyecek, yatacak ve bür rmacak, okuyacak bir yuva temin etınektir, İşçi kızlardan klüpte, ye- mek ve yatmak için ayda bizim pa- ramızla yedi Türk lirası gibi çok ax bir ücret alınıyor. Maamafih bu pa- rayı veremiyecek olanlar ve meselâ İş bulmak için taşradan Selâniğe gelen kızlar ve kadınlar, bu ücreti vermeğe kudretleri yoksa meccanen kabul edi- Hyorlar, Taşradan Selâniğe iş bulmak için gelen bir genç kız veya kadın yurda müracaat ettiği takdirde bir hafta orada yalırılıyor ve yediriliyor. Bir haf- ta zarfında kendisine iş bulamadığı takdirde memleketine geri gönderili- yor. Bu tedbirin iş bulmak için Selâ- niğe gelen ve kimsesi bulunmıyan genç kız ve kadınları fena akibetler- den ve tuzaklardan korumak için ne hayırkâr bir rol oynadığını uzun uza- dıya anlatmağa lüzum yoktur sanı- paz (Devam: 9 uncu sahijede) Ahmed HilâH söylüyorum. Bu tehdid, mühendisi biran müte- reddid bıraktı, Lâmia için korkuyor- du, Fakat ne kadar ihtiyatlı hareket ettiklerini düşününce endişesi zall ol- du. Omuzlarını silkerek; — Boş yere vaktinizi kaybetmeyin bu köyün ne dedikoducu olduğunu bilirim: Bir şey yapacak olursam bu- rada yapmam! İki adımda kapıdan dışarı fırladı, Koşarcasına evine doğru gitmeğe baş- ladı, Memduha, bir müddet ıztırab için- de, yerinde kaldı. Aklına Mahir Bür- han'ın sözleri geliyordu: «— Söyledikleri doğruymuş. Fakat ssaba Atıf kiminle meşgul?.. Benden daha genç birinin cazibesine kapıldı. Şını söylerken acaba kimi kasdediyor- Gu? Eğer Destine ise ben ona gösteri rim!» Ayni zamanda da, delikanlının son #özleri kulağındaydı: Bu civarda bir çereden baktı. Atıf'ın tarafına doğru, dişlerini gicırdatarak: «— Senden intikam almak fırsatı gilme geçerse göstereceğim. Beni tah» etmenin acılarını fitil fitil burun getireceğimi» dedi, ... e yaz, pek sicak geçiyordu, çimi doğruydu? Pakat aşağı yukarı yi. Gri > ile de - Parti gsrupuuda (Baş tarafı 1 inci sahilede) Yugoslavyanın güzel payıtahtında | gerek naip altes prens Paul ile ve naip heyeti muhterem azalarile ve gerek Yugoslavya Başvekili ekselans Sto- | yadinoviç ile vukubulan görüşmeler- deki fikir ve görüş tevafuku ve Bal- kan antantının selâbeti ve bunun si- mesinde mülezayiden inkişaf etmek- te olan Türk - Yugoslavya dostluğu» nun samimiliği ve sağlamlığı üzerin- de bilhassa durdu. Naib altes Prensin verdiği öğle ye- meğinde majeste valide kraliçesinin bulunduğunu ayrıca kaydetti. Karşılıklı söylenen nutukların ve | intişar eden tebliğin itiyadımız veç- hile hakikatın bir ifadesi - olduğunu söyledi. Yugoslavya mebuslar reisile görüşmelerinde iki taraf meclisleri azalarının heyet halinde memleket- lerimizi ve meclislerini karşılıklı ziya- ret etmelerinin derpiş edildiğini, Bal- | kan müttefiklerinin devlet adamları arasında olduğu kadar memleketi. | mizde mevcut olan muhtelif teşekkül- lerin mümessilleri arasında dahi kar» Şilıklı ziyaretlerin yapılmasının çok iyi olacağını ilâveten izah etli, Fırka grup heyeti umumiyesi ile Belgrad seyahati hakkındaki tafsilâttan mem» nun ve mütehassis olduğunu sürekli alkışlarla gösterdi. Sofyadaki görüşmeler Başvekil, sözü Sofyadaki tevakkuf ve görüşmelere nâklederek komşu ve dost Bulgar hükümetinin ve muh- terem "Sofya, halkının heyetimizi' çok sempatik bir tarzda karşıladığını ve majeste Kralın öğle yemeğine alıkoy- duğunu ve gerek majeste Kral ile, gerek Bulgar Bâşvekilile yapılan ko- nuşmaların iki tarafın halisane dost- luk arzularını ve Bulgaristanın Bal- kan antantı azasile iyi komşuluk ve mesai teşriki temayülâtının bir ifa- desi olduğunu memnuniyetle anlattı. Fırka heyeti umumiyesi bu beyanatı alkışla karşıladı. Hataydaki son vaziyet Başvekil, bundan sonra günün di- ğer mühim hâdiselerine temas etti. Hataydaki son vaziyeti tasvir ederken cereyan etmekte olan intihabatın ba- şında Türk lehine her tarafta verilen tezahüratı cebir ve şiddetle durdut-" mak, Hatay halkını tehdid ve süngü altında kendi emellerine münkad ete mek için manda idaresinin malümat ve müsamahasile Hatayda Türkler? ve alelümum Türk taraftarlarına yapılan nareva muamelelerden ve Türklerin arasma nifak koyabilmek için tevessül ve icad edilen türlü ma- rifetten fırkayı vaktile malümattar etmeği vazife bildiğini söylemekle be- raber, hâdiselerin inkişafına, hakkın- dan, davasından emin olan insanlara mahsus itidal ile intizar edilmesini tavsiye etmiştir. İçinde bulunduğu- muz safhanın İstilzam ettiği tedbir. lerin alınmakta olduğunu ve bu me- Haftalardanberi bir damla yağmur yağmamıştı, Ortalık kuraktı, Bir fırtı- nanın kopacağı o akşam semanın kara bulutlarla kaplanmasından an- Jaşılıyordu. Bunu herkes temenni edi- yordu. Yalnız Lâmia ile Atıf halecan- Is gökyüzüne bakarak: «— İnşallah yağmaz!» diyorlardı. Herhalde duaları kabul olmuştu ki, saat ona gelmesine rağmen henüz fır- tina kopmamışta. Atıf usullacık evin- | den çıktığı zaman, kuvvetli bir rüzgâ- | rın estiğini hissederek: oo | #— Allah vere de rahat rahat ko- | nuşmamıza mâni olmasa, ne olacaksa biz döndükten sonra olsa!» dedi, Genç mühendis randevu yerine ge- | ince, Lâmia'nın da nefes nefese yanı- na koştuğunu gördü. Evin civarından uzaklaşmamağa karar verdikleri hal de çeneye dalarak gayrlihtiyari, bos- tanlara doğru yürüdüler, Rüzgür durmuştu. Havanın sıcaklı- &ı boğucu bir hale gelmişti. Derken uzaktan şiddetle gök gürle- di ve bir şimşek çaktı. Fırtına bütün kuvvetile bilhassa Erenköy semtinde temerküz etmişti. Birdenbire iri iri yağmur damlaları yağmağa başladı. Delikanlı ihtiyatsızlıklarına üzüle- rek, Lâmia'nın islanıp hastalanmasın- dan korkuyordu. Eve koşarak dönseler acaba daha | yanda ciddi şikâyet ve teşebbüslerin | murlarının samimiyetle tutmıyacake yapıldığını izah etmiştir, Daha enerjik hareket Bu mevzuda söz alan hatiplerde bazıları sulh ve İyi geçinmek arzumu" zün manda idaresince suiistimal edik, mekte olduğunu acı ve şikâyetli bö- yanatlarile ileri sürmüşler ve hatip* lerden Antalya mebusu Rasih Kaplan, kardeşlerimizin evlerini basmak, yür Talamak, döğmek ve tahkir etmek sus retile her gün yeni bir zulme maruğ kalmalarına seyirci durmağa taham- mülümüz kalmamaktadır. diyerek hakkı ve dostluğu anlamak ve takdiğ etmek istemiyenlere karşı daha baş* © ka türlü hareket etmek lâzım geldis ğini söylemiş ve Fransız koloni m8 ları sözlerine inanmıyarak daha enem jik hareket etmesini hükümetlen iste * miştir. 16 milyon İngiliz liralık kredi Başvekil tekrar kürsüye gelerek? Şimdi de yeni bir haber vereo8- ğim. Kuvvetle ümid ederim ki, merür nun olacaksınız. demiş ve Londrada ki kredi müzakerelerinin safahatıni © söyledikten sonra müsbet neticeye vâr rıldığını ve mukavelenin imzası için © oradaki heyelimize salâhiyet verildis ğini bildirmiştir. “ Bu kredi işini Başvekil şu suretle © hülâsa etmiştir: 1 — Mevcud klering sisteminin de vamı vedaha iyi işlemesi, eritilmesi için alınan tedbirler, 2 — İktisadi işler için kredi, 3 — Askeri malzeme siparişleri içi kredi. Bu kredilerin heyeti mecmuası 16 milyon İngiliz lirasına baliğ olmaktak dır. Fırka umumi heyeti İngiliz müne sebatının yeni maddi bir ifadesi olan bu beyanatı hararetle alkışlamıştır. Bir kadın İzmirde tren altında kalarak öldü İsmir 17 (Telefonla) —'Tütün am& lesi 25 yaşında Naciye adında bir kek dın bugün Alsancak istasyonunda raydan öbür tarafa geçmek İsterken trenin altında kalarak ölmüştür. Zar vallı Naciye tekerlekler altında parçs parça olmuştur, Ankara Güneş klübünde okçuluk şubesi açılıyor Haber aldığımıza göre Ankara Güne$ © klübü yarın okçuluk şubesinin açılı$ törenini kutlıyacaktır. Bu münas& betle Güneş klübünün okçuları da jimm “ hastik bayramının resmi geçidine İş“ tirak edeceklerdir. Konferans Üsküdar Halkeyinden: 18/5/68 çarşamba günü saat 2030 d& Üsküdar Halkevi salonunda doktor Kı Şakir Saraçoğlu tarafından (Uyku ve rü” yanın Fijyolojisi) mevzulu bir konferan Yerilecektir. Salon herkese açıktır. mi dakika yürümek lâzımdı, Bu ni rin, incecik kız, yazlık elbisesinin al tında şiddetli yağmura ve rüzgür# maruz kalırsa bir hastalığa uğrıyabir aş evden içeri ğı izler şüp” girdiği takdirde bırakacağı heyi uyandırırdı. Hizmetçilerden biri” ne raslasa; ekseriya olduğu gibi «bah z hava almağa çıkmıştım! düşünerek etrafn& du. Birdenbire aklına Hasib Hüsameddin paşaların paviyonu gek di. Burası harab, metruk ve büyük © bir köşkün uçsuz bucaksız bahçesin” de küçticük bir odâydı. Delikanlı Lâ” mia'yı elinden yakalıyarak: — Gel... Çabuk koşalım... «Aşiyan muhabbet» e sığınalım! - dedi, Nefes nefese koştular, Genç kız, gü” Tüyordu. Atıf kırık kapıyı itti, İçeriy# © girdiler, Lâmia sordu: — Burası neresi kuzum? — Sultan Hamid paşalarından bif ailenin köşkü... Satacaklar ama, abci bulamıyorlar... Senelerdenberi kendi- leri hiç semtine uğramıyorlar. — Niç — Uzun bir hikâye! Genç kızın merakı uyandı. — Ne kadar uzun olursa olsun. Yağmur yağıyor... Bana bunu anla” mağa vakit müsaid. O (Arkası var ? biokajın. ZE EBEB, BE SP SEEEEEFE, BEBr EB SF 2 BE JEBBFE HEP EEE SEŞPFEŞE di bo ra to m gü ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: