iz e iğ SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrike No. 124 Murad beyin tevkif edilerek hudud harici Kör Aliyi ve onunla beraber tevkif edilenlerin haklarnı müdafaa, ve kendilerini tahlis emelile bir sürü halk Meşihat dairesine giderler. Bun- lar arasında eski hafiyeler bulundu- ğu gibi içlerinde ulema kıyafetinde görülenlerin sahte sarıklılar olduğu da anlaşılır. Hele birisinin Fatih av- lusunda bakkal olduğu teşhis olunur, Bu bakkal yakalanır, kendisini tahi- rik edenin rejiden matrud biri olduğu nu itiraf eder, Bu herifler adliyete' hükümetin şeklini tağyir cürmile muhakeme edi- lirler, 26 teğrinlevvelde Kör Ali ile İs- mail Hakkı idama, diğer bir kaçı da muhtelif cezalara mahküm olurlar, Fakat sonra temyiz mahkemesi bu hükmü nakzeylediğinden cinayet mah- kemesince tekrar muhakeme netice- sinde Kör Alinin mecmamâs mahal- lerde nutuk irad ve fiili eseri zuhur etmeksizin ahaliyi cinayete tahrik et- mesinden dolayı müebbeden nefyine ve İsmail Hakkının bu fiile müşareke- ti anlaşılamadığından beraetine karar verilir, Kör Ali hâdisesinin zuhurundan bir gün sonra Mizan sahibi Murad bey sadrazam Kâmil paşanın zaptiye nar sırına verdiği bir emirile ve efkârı umumiyeyi tabrik etmesine meydan vermemek için (!) nezaret altma alın- dı; sonra geceleyin harbiye nezareti- ne gönderildi. Nazif Süruri beyle meş- 'hur ulemadan Cemil Molla da kendi- sine terfik edildi. Murad bey memleket gençliği üze- rinde istibdad günlerinde haiz olduğu tesiri ve uyandırmış bulunduğu mü- veddet ve takdir hislerini hâlâ muha- faza ettiği zehabında idi; kendisinden sadir olan her harekete, her söze pek ziyade kıymet verirdi. Elini oturduğu koltuğun dayanılacak yerine vurarak; — Dünkü makalem sarayı büyük endişelere sevketti! Yahud: — Hükümeti altüst etti! Derken kendisinin memlekette en yüksek kudret ve itibar sahibi gibi gö- rünmek istediğini gizliyemezdi. Bu defa nezaret altına alınınca gazete- sinde (lehinde nümayiş 'yapılmama- Sını) halka tavsiye etti! Murad beyin bu tavsiyesi pek boşuna idi! Bir Kör Ali için ayak takımı nümayiş yapar- lardı! Fakat kendi lehine «münevver» lerden» biç bir hareket görülmiyece- ğini Murad beyin bilmemesi kabil de- Bildi; ama işte o böyle bir tavsiye ile İttihad ve Terakki cemiyetine karşı yüksekten ve âlicenab davranmak is- temişti! Murad bey böylece «muhafaza al- tina» alındıktan sonra gazetelerde zaptiye nezaretinin Şöyle bir tebliği görüldü; (Mizan gazetesi imtiyaz sahibi Mu- rad beyin muhafaza altında bulun- durulması icab etmemiştir. Ancak kendisi sıhhi sebeblere mebni bir müd- det İstanbuldan gaybübet edecektir. Murad bey muvakkaten tatil edilmiş olan Mizan gazetesini de artık neşret- miyeceğini kendi arzusile Babıâliye beyan etmiştir.) Bu tebliğ beyaz iplikleri göze pek batan acemi bir dikişe benziyordu! Hakikati böyle örtmeğe kalkışmak hükümetin . zâafından : başka neyi gösterirdi? Bununla kim aldatılabilir- di? Malüm olan hal ve mesleğine göre Murad bey ne kendi rızasile İstanbul dan «gaybubetu eder, ne de Mizanını kapardı! : Onun «rızasının» cebir ve tazyike müstenid olduğunu bu tebliğ kendi kendisine meydana çıkarıyordu! nlıp Kafkasyaya gitmesi hükümetçe tensib edilmişti, Murad beyin bu gay- bubet ve seyahati uzun sürmemiştir. Bu muamele Kâmil paşanın matbu at hürriyetine vurduğu ilk darbe ol- du, (Veliahd Reşad efendiye münte- #ibdir) diye on iki sene mapesten, mahpese menfadan menfaya sürük. lendikten sonra hürriyet ilânında son menfası olan (San'a)dan Kasidecize- de Ziya Molla vö Kemal paşazade Sad beylerle birlikte İstanbula avdet et çıkarılması ME, Murad bey miş olan Mevlânzade Rifat bey Abdül- hamidin aleyhinde en ziyade şiddetle bulunanlardan biri idi, İstanbula gelirken yolda arkadaş- larile Abdülhamidi hal'ettirmeğe çâ- Jışmağa yeminler etmişlerdi. (Taif- ten) gelen Bedir hani Hüseyin paşa da bu aci hasbihallere iştirak etmişti, Mevlânzade İstanbula geldikten bir kaç gün sonra İttihad ve "Terakki merkezine müracaatle Abdülhamidi hal'için yapılması icab edecek hare- ketler hakkında düşündüklerini dok- tor Bahaeddin Şakir ve kolağası Ha- Hd beylere izah eylemişti. Bahaeddin Şakir bey bu fikirleri is- tihfaf ile karşılamasile o da maksadı- na vusul için başlı başına teşebbüs- lerde bulunmağa karar vermişti. Bu uğurda kendi gibi menfilerle birleşmiş, Ermenilere birleşme teklif etmiş, Kürd kulübü reisi eski menfi- lerden Şeyh Abdullah oğlu Seyid Ab- dülkadir ile müzakerelerde bulun- muştu, (Hukuku umumiye) gazetesi- nin idaresini ele alarak Abdülhamid- den davaya kıyam etmişti, Mevlânza- denin yalnız cüretini göstermekten başka bir şeye yaramıyan bu dava ta- biatile neticesiz kalmağa mahküm idi, Sansürün kalkması malbuat âle- minde pek büyük bir değişiklik husule getirmişti. Eli biraz kalem tutan, ce- binde beş, on altın bulan ya inkılâbei- lık gayretile yahud bir garez ve men- faat peşinde bir gazete çıkarmağa he- ves ediyordu. Gündelik, haftalık gazeteler, mec- muaların biri çıkıp öteki kapanıyor, kapananların yeri derhal bir başkasi- le doluyordu, Halkın hemen oluz se- nedenberi görmediği, fakat pek hoş- landığı mizah gazeteleri de gittikçe çoğalıyordu. (Arkası var) * ” “ 118 numaralı tefrikada o neşrolunan mektubda bahsedilen maddeler hakkında o zaman bu İşler içinde bulunmuş bazı zevatın verdikleri mütemmim malümata göre; 1 — Enver bey, müfettişi umumi! Hüse- yin Hilmi paşa ile konsoloslara yazdığı mektubları Tikveşten göndermiştir, 2 — Gerek müşir İbrahim paşaya, gerek Hüseyin Hilmi ve Osman paşalı 21 Nisan 938 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- la Türk musikisi, 1250: Havadis, 13,05: Piâkia Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam : 1830: Konferans: 23 arabca ler, 21: Radife ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Sant ayan), 3145: ORKESTRA: 1 - Fücik: Marş, 3 - Bizet: Arlenyen, 3 - Pesse: Münür, 22,15: Ajans haberleri, 2230: Plâk- ia sololar, opera ve operet parçalari, 2250: Son haberler ve ertesi günün prog- ramı, 28: SON. Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karı- şık plâk neşriyatı, 1250: Piik: Türk mu- #ikisi ve halk şarkıları, 13,15: Dahili ve harlei haberler, 1730: Halkevinden nak- lan inkılâb dersi (ükmet Bayar). Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19,15: Türk musikisi ve halk şar- kıralı (Makbule Çakar ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 2018: Rad- yo fonik temsil, 21: Çocuk Esirgeme Ku- rumu namına (Dr. Sadi Bursa saylavı), 31,15: Stüdyo orkestrası: 1 - Franz Grothe: Barcarole, 2 -Siraus: Dorfsehwelben üs Osterreteh, $ - Lahâr: Dis Biave Mazur, 31: Ajans haberleri, 22,15: Yarınki prog- ram. Avrupa İstasyonları Saat 20 de Breslav 2030 da büyük radyo orkesira - m — Danzig 2020 da Bresliav'dan na- kil — Frankf, 2030 da İtalyan muzlka- # — Kolonya 20/10 da radyo orkestra - si — Königsberg 20,10 da dans — Leipzig 20,10 da operet havaları — Münih 20,10da «Muzika Düşmanı. opereti — Saarbr. 20,10'da dans — Viyana 20,10 da Leipzig- den nakil — Aihlone ?0de konser — Brüksel 1. 20 de piyano künseri — Budap, 20 de Macar şarkıları — Droltviç 20 de konsere devam, 2020 da dans — Korno 2030 da konser — Prag 2020de fanfar muzikası — Revai 20,05 de akşam konseri — Stokholm 2030 da halk şarkı- ları — Rad. Toulouse 20,15 de hafif mu- sika, Saat 21 de Breslav 21 de konsere deram — Deutsehl. 8. 21 de akşam muzikası — Frankf, 21 de İtalyan muzikasına devam, 2130 da klâsik muziim — Hambg. 2i de Deutechi, 8, den nakli — Königsberg 31 de dansa devam — Lalpzig 21 de ope- ret havalarına devam — Münih $i de akşam ve 31 de küçük radyo di 2105 de salon muzikası — Bari 2115 de Yunanca teşriyat — Beromünster 21,0$de radyo orkestrası — Brüksel II 3ide « Rheingolds opera — Hüversum Ö 2100 de askeri muzika — Hilversum TE 31,55 de senfon. konser — Londra Z115de piyano konseri, 2130 da salon muzika- 2205 de radyo orkestrası — Brüksel 22 de operaya devam — Budap. 2215 de piyano konseri — Florans 22.15 de Pi- yano — Hilversum 1 22 de askeri muzi- — Hil zi 22de sen- kaya devam ilversam e Saat 23 de Hambg. 2930 da büyük orkestra kon- seri — Münih 23,20 de orkestrm konse- ri — Diğer Alman istasyonları 2330 da Stuttgarttan naklen halk ve eğlence mu- rika — Brüksel 2310 da konser — Budap. 23,06 de dans — Droltviç 2320 de salon muzikası — Helsingfors 230 da 28 da operaya devam — Rad 23,15 da hafıf muzika, 23,45 de marşlaf — köw muzikan — Stuttg. ve Prankf. 1 den 3 e kadar gece muzlkası, KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli mumun Tefrika No, 206 Nisa 1938 Siyaviş paşanın kâhyası, efendisinin gözden düşme- mesi için, padişahın dilini bağlamağa karar vermiştil «— Yalan söylemişler, şevketilm! Hâkikati sizden gizlemişler... Diyerek sakalını karıştırmağa baş- ladı. Murad: — Hakikati saklamağa sebeb yok, dedi, benim artık Rozite ile bir alâ- kam kalmadı. Onu azad ettim. Ka- fesinden serbes bırakılan bir kuş İs- tediği dala konar ve İstediği gibi uçar, Bu yalanın kimin tarafından Uydurulduğunu ben biliyorum. Siyaviş paşa ellerini uğuşturup” duruyordu. Üçüncü Murad: —ı Bu yalana ne lüzum vardı? Diye sordu. Siyaviş paşa yemin ederek padişahı inandırmağa çalışı- yordu. Sultan Murad o günden sonra Si- yaviş paşanın sözlerine inanmamağa, başlamıştı. — Bu, ikinci oldu paşal Allah üçüncü mahcubiyetten korusun 86 nir... Diyerek, veziriâzamı odada yalnız bırakıp hareme geçli. Siyaviş paşa bu hakaretten çok meyus olmuştu. Zavallı vezirin bu hadisede hiç bir suçu yoktu. — Kahbeler, beni padişalın ya nında yalancı çıkardılar. Alacakları olsun onların... Diye söylenerek saraydan çıkıp gitti, Fakat, Venedikliler gemilerine ge- lir gelmez demir alıp Haliçten uzak- laşmışlardı. Siyaviş paşa Veneğiklileri arattığı zaman, paşaya, uzakta giden bir yel kenliyi gösterdiler: — İşte, Kızkulesini dönüyor... Ve- nedikliler o gemi ile gidiyorlar, dev- letiim! Venedik balyözünün karısı dâ o geminin içindedir. Siyaviş paşa, Venedik elçisinin ka- rısının da © yelkenli ile memleketi- ne gittiğini o gün öğrenmişti. x Siyaviş paşa bu hadiseden sonra mevkiinden emin olmamağa başla. mışlı. Sultan Murad, veziriâzama €s- kisi gibi iltifat etmiyordu. Siyaviş paşa İstanbuldaki devlet adamlarını — Şimdilik burada benden başka bu mevkie lâyık bir kimse yok... Diyor, fakat günler geçtikçe telâş ve endişesi artıyordu. Şimdi istikbali keşfedecek, ona yıl- dızlardan haber verecek Zeynel gibi sadık ve mütebahhir (!) bir adamı da yoktu. Esasen Zeynelin başı vu- Tulduğu gündenberi paşanın işleri ters gitmeğe, uğursuzluklar, mahcu- biyetler birbirini takib etmeğe baş- Tamıştı. Siyaviş paşa, ne olursa olsun, kim ne derse desin, istikbalden haber ve- ren bir adamla konuşmak ve derd- leşmek ihtiyacını duyuyordu. İstan- bulda münöceimlerin, büyücülerin, Üfürükçülerin kıtlığı yoktu ya. Üçüncü Murada büyü mü yapıyorlar?.. Hüseyin kâhya... Mezarını, hayat-” Paşanın hususi işlerile meşgul olur, kendisine sadakat göstermek kaygu- sile her şeye burnunu sokardı. Hüseyin kâhya bir gün efendisini çok kederli gördü: — Kulunuz, Edirnekapıda büyücü. Müğlle meşhur olan «Ayşe kadına gidiyorum: Akşama size çok iyi ha- berler getireceğim, devletlim! Dedi. Atına binerek Edirnekapıya gitti. O, büyücü «Ayşe kadını es- kiden tanırdı, Sultan hanımla paşa- nm arasını bulmak için Ayşeye az mi pâra yedirmişti! Hüseyin kâhya yolda giderken, kendi kendine şu kararı verdi: — Padişahın dilini bağlıyacağım... Paşa efendimize can sıkacak bir tek kelime söyletmiyeceğim! Ben bunu yapar mıyım, yaparım... Büyücü Ayşe çok ihtiyar bir ka- dındı. Onu hepiniz tanırsınız: Sinan Tels son sefere çıkışında, saraydan kaçırdığı o (Hoşcda) yı bu kadına teslim etmişti. «Ayşe kadın ayni zamanda esir ticareti de yapardı. Hoşedayı Çarşılı Nusret efendiye salmış, Sinan gelince de kaçtı diye bir maval okumuştu. Ondan ötesi malüm... (Hoşeda) dönüp doalşıp tekrar padişahın sarayma geliyor. O güne kadra da Muradın gözdesi- dir. İşte böyle bir cadıdan yardım vs keramet uman Hüseyin kâhya, bü- yücünün kapısını çalarken, Ayşe, pencere aralığından Hüseyin kâhya- yı tanıyarak derhal mangalın başına oturmuştu. Büyücünün yüz birlik büyük tesbihi bir kucak dolduracak kadar ağırdı. Ayşe kadın, müşterile- re kendini satmasını ve onlardan pa» ra koparmasıni bilirdi. «Ayşe kadın: kapıyı açarak, tek- rar mangalın başina çöktü. Okuma ğa başladı. Hüseyin kâhya selâm ve- rerek içeri girdi. — Sakın bana darılma, nineciğimi Vallahi her zaman aklımdasın. Fa- kat, bir türlü vakit bulup ta gelemi- yorum. Büyük kapıya hizmet ede nin derdi de “büyük olur, derler. Sen bunları benden iyi bilirsin 1 Ayşe, kimin geldiğini sonradan an- lamış gibi davranarak, birdenbire başını kaldırdı: — Vay aslanım, sen misin? Han- gi rüzgâr atlı seni buraya? Hüseyin kâhya yerde serili post- lardan birinin üzerine bağdaşkurup oturdu: — Sorma, nine! Başımızda bir derd var. Paşa efendimiz çok muz- taribdir. Ben kendisine görünmeden küçtım, seni görmeğe geldim, — Eh... Büyük başın derdi de çok olur elbette. Neymiş bakalım? Hüseyin kâhya bu sırada Ayşe- nin mangalda karıştırdığı kızgın çi- vilere bakıyordu. — Ne olacak? - diye söze başladı - paşa efendimizin çok düşmanı var. Padişaha aleyhinde söylemekten ge- ri durmuyorlar. Sultan Muradın ne kadar vesvesell bir hükümdar ol duğunu bilirsin sen! — Anladım, anladım. Uzun lâfin kısası, düşmanların ağzını bağla mak istiyorsun, değil mi? — Evet, evet... Bunu İstiyorum. Vallahi paşa efendimiz çok temiz yü- rekli bir vezirdir. Bu makama mem- lekette ondan Jâyığı yoktur. İşte düşmanlar paşacığımı bunun için çe- kemiyorlar. — Dünya böyledir, yavrum! İn- sanların mevkii yükseldikçe, düş- manlari da artar. Asıl marifet, bu düşmanları susturmaktır. — İşte ben de bunun için geldim sana, Ayşe ninel Bize bu iyiliği sen yapacaksın! Ve bunu ikimizden baş- ka bir kimse bilmiyecek, — Kabil değil. Merak etme! Bura. ya şeytanlar bile giremez. Sen ken- dine bak Ben, cellâda boynumu vurdururum, müşterilerimin sirin kimseye vermem. Fakat... Ayşe kadın aleşe bakarak sus muştu, Hüseyin kâhya: — Lâfını neden kestin? dedi, Bir endişen varsa açıkça söyle... — Hayır, hiç bir endişem yok. An- cak, yapılacak iş, büyük bir adamın işidir. Bunun için çok para alacar ğım senden... — Aman canım, İstediğin para ol- sun. Sen benim dileğim! yap ta. — Bir kese altın isterim. — Pekâlâ, Vereceğim. Fakat, bü- tün düşmanların ağızları tutulacak. — Merak etme dedim ya. Şey.. ak- luma şöyle birçare geldi: Bütün düşmanların dillerini bağlıyacağıma, bir kişinin dilini bağlasam daha iyi olmaz mı? Hüseyin kâhya birdenbire bir şey anlıyamadı: — Bir kişinin mi dedin? Buda kim?... (Arkası var) vt