© çeken telgraf memuru: / Bahife 12 7 Nisan 1998 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yüzen: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 117 3 Meşrutiyetin ilânından sonraki tezahürat ve Selânik ahvali Yüzbaşı Süleyman Fehmi bey hü- kümet konağı önünde yapılan kısa merasimden sonra merkezi umumice mabeyine yazılan telgrafnameyi çek- tirmek üzere telgrafhaneye gitti ve gözüönünde çektirdi. Yazık, kl bu tarihi vesikanın müs- veddesi mahfuz değildir, beyazı da Selânik telgrafhanesinde Kalmıştır. Olabilir ki bir gün Yıldızdan mü- devver evrak arasında ve kanunu €sa- sinin ilânına aid mı dosyası içinde meydana çıkıvefsini O gün Süleyman Fehmi bey Lelgraf- hanede şu telgrafları gördü: 1 — Selânik Avusturya konsolosu- nun Viyanaya çektiği bir şifre; bu tel- gralname bir çok sâhifelerden mü- rekkeb, pek uzun bir şeydi, Şüphesiz ki konsolos 10 temmuz günü hâdise. derini hükümetine bileleiyikdu. Bunu — İki saattir burüümla” uğraşıyo- Tum! Daha yarısına 'gelmedim! de- mişti. ” 2 — Müşür İbrahim paşanın İstan- bula 10 temmuz tarihli açık ve kısa bir telgrafı, İbrahim pâşa bunda (bu- günkü ahvale nazarayi âsker sevkin- den sarfı nazar olunası? lâzımdır.) diyordu. Bu telgraf sabahleyin nüma- yişler başlayınca veritmiş Olduğu hal- de hâlâ çekilememişti. 3 — Enver beyin Tikveşten müfet- tişi umumi Hüseyin Hilmi paşaya çek- tiği bir telgraf, Bunun meali de! (Meşrutiyetin ilân olunduğunu haber aldım. Aslı olup olmadığının resmen Iş'arını bekliyorum) idi, Merkezi umumice mabeyine yazılan telgraf hatlarda Selânikten İstan- bula doğru yol bulmaktaki müşkülât dolayısile çekilmesi epey sürmüştü. Süleyman Fehmi bey buradan evine gitti, Ziyaretçi kafilenin sonunu ken- di evi, başını da erkânıharb kaymaka- mı Faik beyin evi önünde gördü. Kala- balık arasından kendisine yol açarak telgrafın çekildiğini Talât beye ve merkezi umumi âzasına bildirdi. Kafile Canbulad ve Rasim beylerin yete mensub diğer bir kaç zat müfet- tişi umumi Hüseyin Hilmi paşayı zi- yarete gittiler. Hilmi paşa gelenleri odasında kabul etti ve hepsini birer, birer alınlarından öptü: — Bu işleri meydana getiren zevat Abdülhamidin açmış olduğu mekteb- lerde iktisabı feyzedenlerdir! diye bir ihtarda bulunduktan sonra bir gün evvel söz ve kalem serbestisinin yok- Tuğunu göstermek için de: — Bir kaç gün evvel İtalyan mebus- larından biri İstanbula gitmek üzere Belânikten geçiyordu, Bunu mabeyi- ne arzetmek lâzımdı, Fakat ne deme- Mi idi? İtalya meclisi mebusan âzasın- dan diyemezdim. Hayli düşündüm. Ni- hayet İtelya parlâmentosu âzasından demek hatırıma geldi; öyle yazdım, Gibi hayli lâflar söyledi. Heyet müfettişin nezdinden çıktık- tan sonra gene Refik beyin evine git- ti, Orada biraz istirahat edildi. Zaten akşam da olmuştu. Dağıldılar, Talât, Rahmi, Rasim, Süleyman Fehmi bey- ler Akaretlerde Danimarka fahri kon- #olosluğunu ifa eden bir Rumun evine uğradılar, 5 Bu zat merkezi umuminin konso- loslara vermiş olduğu memorandumu Almamış olmaktan şikâyette bulun- muştu, Gelenleri evinin sahanlığından kar- “ gıladı, Büyük bir heyecan ve infial gös- teriyor ve: — Cemiyet beni idama mahküm et- miş! Öldürecekmiş! Bütün konsolas- lara verilen memorandumun bâna ve- rilmemesi buna delildiri gibi sözler sarfediyordu, Talât ve Rahmi beyler böyle bir şeyin hiç aslı olmadığını, bunu kim söylemiş ise yalan söyledi- ğini temin ederek adamı teskine çalış- tılar, Konsolos: (Bu memorandumun gerek fransız- cub oldum! Küçük düştüm! demesi (Bu memorandomun gerek fransız- ca, gerek türkçe nüshaları matbu idi.) Ertesi günü Süleyman Fehmi bey bu muhtıranın bir nüshasını götürüp konsolosa verdi, Heyet konsolosun evinden çıktığı vakit artık tamamile karanlık olmuş” tu, Bu esnada şehir parlak bir manza- ra almıştı. Her tarafta kalabalık görü- Jüyordu, Danimarka konsolosunun evinden çıkan dört arkadaş akşam yemeği olarak biraz ekmek, peynir ile birde kavun alıp «kardeşlerdens birinin evi- ne girdiler. Orada yemek yenirken söz İstanbul ahvaline intikal etti, Rahmi bey: — Bana bir itimadname veriniz. Yarın İstanbula gideyim, dedi. Bu teklif evvelâ muvafık görülmüş- ken beş dakika geçince Talât bey: — Rahmi! Sakın başına bir kaza nz Daha bir kaç gün bekliye- Diyerek İstanbuldan hâlâ emin ola- madığını gösterdi. Fakat Rahmi bey fikrinde ısrar edince hemen orada iti- madname yazıldı. Rahmi bey ertesi 12 - 25 temmuz günü trenle İstanbula * hareket etti. İstanbulda ilk günlerde yapılan nü- mayişleri tahrik ve idare etti, 11 - 24 temmuz günü her taraftan cemiyete para verilmeğe başlanmıştı, Bugün yalnız Cemal bey üç bin liraya yakın para topladı. Ancak bu arada bazı taşkınlıklar da başlamıştı. Selânik reji nazırı İskender Melheme bunla- ra en ziyade maruz kalanlardan biri idi. Cemal bey buna nihayet vermek emelile İskender Melhemeyi himaye Makbuzlarla toplanan bu paranın 11 - 24 temmuz ile müteakıb günlerde yekönu altı bin lirayı bulmuştur. Bu para iptida İhsan Namık bey tarafın- zarfında bir miktar daha artan para sonra merkezi umumi ile Selânik vilâ- yet heyeti merkeziyesi arasında - ço- ğu merkezi umumiye ayrılmak üzere - taksim edilmiştir, Vilâyet heyeti mer- keziyesine isabet eden kısmın hesabı Süleyman Fehmi bey tarafından tu- tulmuş ve 31 marttan sonra doktor Nâzım beyin akrabasından Nihad be- sonra Selânik hükümet konağı önün- de okunmuş bulunduğu için meşruti- yet İlânınm temmuzun on birinde - yirmi dördünde - itibar edilmesi merkezi umumice takarrür etmiş gibi idi, Ancak Manastır vilâyet heyeti mer- keziyesi (biz on temmuz günü meşru- tiyeti top atmak suretile ilân ettik. Bu sebeple padişahın iradesinin * teb- liğ ve ilân tarihi değil, milletin hürri- yet ve meşrutiyeti ilân ettiği tarih ka- bul olunacak ve 10 temmuz ilânı meş- rutiyet tarihi itibar edilecektir.) diye ayak diremesi üzerine merkezi umumi. ce de 10 temmuz 1324 tarihi kabul olunmuş, sonra resmen dahi bu tari- he itibar edilmiştir. 25 Temmuzdan itibaren Selânik ahvali 7 Nisan 933 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk müsikisi, 1250: Havadis, 1305: Plâkia Türk musikisi, 1330: Muhtelif PİAK neşriyatı, 14: BON. Akşam neşriyatı: 17: İnkilâb tarihi dersi; Üniversiteden naklen Yusuf Hik- met Bayur, 1830: Çocuk tiyatrosu CTi- Kinin marifetleri), 10,15: Spor müsaha- beleri; Eşref Şefik, 10,56: Borsa haberle- ri, 20: Sadi Hoşses ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,45: Hava raporu, 2048: Ömer Rıza ta- rafından arabca söyler, 21: Radile ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayan), 2145: OR- KESTRA: 1 - Nikolai: DI iüstigen vay- ber, 2 - Kremiyö; Kan lamur röflöri, 8 - Puçini: Manonlerko, 4 - Gilnka: La donte, ,15: Ajans haberleri, 2230: Pihikin 8010- Tar, operr vo operet parçaları, 2250: Son haberler ve ertesi günün programı, 23: SON, Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Kan- gik plâk neşriyatı, 1250: P1ik: Türk mu- #ikisi ve halk şarkıları, 13,15: Dahili ve harici haberler. Akşamı neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları O4akbule Çakar ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 2015 Radyo fonik temsil, 21: Fotografçılık hakkında bir konuşma: Safder Şükrü, 21,15: Stüdyo salon orkestrası: 1 - Drigo: Sulte du Bale Asmeralda, 7- Tschal- kowsky: Chant Sans Paroles, 3 - Micheli; Le Canzoni D'İtalla, 4 - Schubert; Drei Militer - Mürsehe, 27: Ajans haberleri, 2215: Yarınki program, Avrupa istasyonları Saat 20de Deutsehl, 8, 20,10 da hafif muzika — Berlin 20.10 da opera konseri — Kolon- ya 20,10 da opera muzikası — Königsberg 2010 da radyo orkestrası — Toulouse P.T.T. 20de hafif muzika — Rad. Tou- louse 20,15 de operet: havaları — Natlonal 2030 da askeri muzika — Florans 20,20 de konseri — Prag 20,15»de salon muzikası, Bast 2i de Breslar 21,10 da keman ve orkestra — Frankf. 21 de radyo orkestra — Ko- lonya 21 de opera yuzikasına devam — Danzig 2i de orkestra konseri — Leipzig Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli ——.... Tefrika No, 192 Sinan, bir kısım devşirmelerin başına geçerek isyan etmişti: Üçüncü Muradı tahttan indirmek istiyordu! Kılıç Ali paşa yeniçeri ağasının Bözlerini dikkat ve alâka ile dinli- yordu. Yeniçeri ağası bu haberi verip gittikten sonra, Yalı köşküne gelen asesbaşı, kaptan paşayı acele görmek istiyordu. Kılıç Ali paşa yeniçeri ağasının verdiği haberden çok memnun ok muştu. — Sinanın bir çocuğu varsa, onu bu çocukla oyalamak mümkündür. Sinan bunu duyarsa kim bilir ne ka dar sevinecek... Diyordu. Kaptan paşa bir taraftan Sinanı aratırken, diğer taraftan da kâhya- smı Üsküdara göndererek, Mihrimah sultandan bu çocuk hakkında ma- Tümat istemişti. Asesbaşı içeri girer girmez: — Devletlim, dedi, Edirnekapı ci- varında geceleri gizli gizli toplantı- lar yapılıyormuş. Devşirmelerden bir çok kimseleri elde etmişler. Bir sar bah erkenden saraya gidip üçüncü Muradı tahtından indireceklermişi Kılıç Ali paşa birdenbire şaşırdı. — Ne diyorsun? - diye bağırdı - çıldırmış mı bu adamlar? Enseleri kaşınanlar obugünlerde İstanbula toplanmışlar galiba..7! Asesbaşı biraz daha tafsilât ver mek istedi: — Bir denizcinin bize getirdiği ha- bere inanmak icab ederse, bu hare- keti Sinan reis idare ediyormuş. Kılıç Ali paşanın gözleri faltaşı gibi açıldı: — Ne dedin, Sinan halkr padişah aleyhine isyana mı teşvik ediyor? — Evet. (Nikâhlı karımı yıllarca elimden aldı, zaptetti Sonra Çıra- Zana attırdı. Şimdi de papaya iade değildi. Ne olmuş ona böyle?! Asesbaşı can sıkıcı haberleri sıra- ladıktan sonra: — Bugün bu hadiseyi saraya da bildirdiler. Kulunuz da vaziyetten haberiniz olsun diye hemen buraya koştum, devletlimi dedi. Kılıç Ali paşanın aklı durmuştu. O, Sinanın her türlü serkeşliği ya- pacağına kanidi, fakat ulularına kar- şi başkaldıracağını unumuyordu, — Ben, donanma Akdeniz seferine çıktı, Diye söylendi. Asesbaşı: — İnsanın karısını elinden alırlar. sa, buna kimse tahammül edemez, paşam! dedi. Sinan: (Papayı mem- nun etmek için, Romaya gönderile- cek başka kadın mı yoktu?) diyor- muş. Sinanı kulunuz da haklı bulu- ti. Sinana bu hakikati yolda söyle- sarayında Venedik hanedanına men- sub bir çok kadınların vatan hasreti çekerek ihtiyarladığını söyledi; — Bunlardan birini veya bir ka- çını göndermek mümkün değil miy- di, devletlim? dedi. Kılıç All paşa: — Hayır, diye cevab verd. Papa Greguvar, sinyor Greçyanonun dos- tudur. Greçyano ondan kızını İste- miş... Greguvar da bizi sıkıştırdı... (Sinanı ancak Rozita ile mübadele edebilirim!) dedi. Sinanı kurtarmak için başka türlü hareket edemezdik. * Asesbaşı gittikten sonra, Kılıç All paşa da kayığına binerek Saraybur- nuna gitti, Acaba Sinanın isyan hadisesi s8 Taya aksettirilmiş miydi? Sinanın etrafında toplanan Devşirmeler... Yeniçeriler arasında kaynıyan fe sad ocağı heniz söndürülmüşken, © Sinan reisin - hem de doğrudan doğ- ruya padişahı tahttan indirmek gays retile « başına topladığı devşirmeler Edrinekapı, Eyüb üstü, Çırpıcı çayk rı havalisinde toplanmışlardı. Roca Sinan paşa gene veziriâzam, Üçüncü Murad, Kılıç Ali paşayı si kıştırıyor: başını getirene yüz altın vereceğimi Devşirmelerin tenkilini senden iste- rim. Çünkü, Sinanı şımartan sen- sini» Kaptan paşa bunun için iki gün müsaade istedi. El altından Sinana kadar çabalasan, devlet kuv- Sinan, Kılıç All paşanın sözlerini kulak ardına atarak, fesadcılârın başına geçmişti. Binanın etrafında toplananların sayısı gittikçe artıyordu. İlk günü İesadçıları yakalamağa gelen elli ka dar baltacının üç ölü ve yedi yaralı vererek geri dönmesi üzerine mesele alevlenmişti, Veziriâzam, padişahtan aldığı şid- detli bir irade üzerine asilerin bü- yük kuvvetlerle kuşatılıp imha edil- mesine karar vermişti, Kılıç Ali paşanın padişahtan iste- diği mühlet te çoktan bitmiş, ateş saçağı sarmış bulunuyordu. Sinanın başkaldırma hâdisesi, ye- Nniçerilerin . isyanına benzemiyordu. Binanı asilerin başında görenler; — Bu adam ne istiyor? Diye soruyorlar.. onlara: — Sinan reisin karısını elinden al: mışlar, Padişah herkesin namusile oy- nuyor. Sinan bu millete böyle padi- şah yaraşmaz diyor. Biz de onun pe- şinden gidiyoruz... Cevabı veriliyordu, Cahil halkın taassub duygularını kamçılamak için bundan daha uygun bir sebeb ve ba- hane bulunabilir miydi? Bahusus ki, memlekette Sinan sevmiyen, hikâyesini duyup ta ona acımıyan bir ferd yoktu. Herkes: — Biz Rozitayı onun nikâhlı kâzı- sı olduğunu bilmiyorduk. Diyor ve Sinana hak veriyordu. Zaten halkın dilinde dolaşan şöy- le bir şayia daha vardı; «— Padişah sarayına Ulah, Vene- dik, Gürcü kızlarını doldurup eğle- niyor, Memleket sınırları baştanba- şa düşmanlarla çevrilmiş. İranlılar, Avusturyalılar, İspanyollar, hattâ Venedikliler pusuya yatmış. Hücum için fırsat bekliyorlar, Bu halin s0- nu nereye varacak?» Bu sözleri Kılıç Ali ve Koca Sinan paşalar duyduğu gibi, Sinan reis te biliyordu, Halkı isyana sevketmek ve bu suretle kendi etrafına topla- mak için bundan daha güzel bir fır- sat ele geçemezdi. Kırma gönderilmek üzere Üskü- darda hazırlığını gören akıncı kafi- lesinin mavnalarla Eyübe getirilme- si kararlaştırılmıştı, Bunlar Sinanın etrafına topladığı devşirme fesadçı- larını vuracak ve dağıtacaktır. (Arkası var)