10 Mart 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

10 Mart 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM 10 Mart 1 ——— TİYATRO TENKİTLERİ zelil Şehir Tiyatrosunda bir Yunan eseri: Fidanaki İstanbul Şehir tiyatrosu Elen mü- elliflerinden Pandeli Hornun «Fida- naki: eserini sahnesine koydu. Bay Pandeli Horn, sadece yaratıcı bir kuvvetin varlığına kanidir; fakat bu kuvvetin münakaşasına girmez, labiati incelemekle iklifa eder: Bir kimyager gibi... <Fidanakis nin eş- hası, her gün hayatin rasladığımız, bildiğiniz, etten ve kemikten yapıl- nuş mahlüklardır. Bay Hor, eserinin eşhasını yaratmış değildir, yaratıcı kuvvetin yer yüzüne attığı İnsanla- rın arasından seçmiştir. İçleri 'agık dığı zaman otopsi yapan bir opera- törün gördüklerini görürsünüz. Mü- enif te hayattan aldığı kahramanla- rım tıpkı bir operatör gibi deşiyor. «Sahneyi, beşer ve beşeriyetle alâka- sı olmıyan mühayyel, yapma tavırlı insanlardan kurtarmalıdır... İnsanın teşrihini yapıp. hayafı olduğu gibi göstermek lâzım diyen Emil Zola sağ olsaydı bay Pandeli Hornun al- nından öperdi. Sah akşamındanberi İstanbul Şe- bir tiyatrosu sahnesinde temsile baş- lanan «Fidanaki; natüralist bir €serĞir, ” «<Fidanakis yani fidan, henüz ye- tişmiş, serpilip gelişmeye başlıyan bir genç kız... Serseri bir çapkını sav- miş, aşkın en büyük günahını işle. miş, gebe kalmış... Hayat buf.. Hem de orta seviye den aşağı bir muhitin hayatı. Na- müsile çalışan bir baba; çamaşrcı- lıkla nafaka teminine uğraşan bir'ana, dini inan: para bir ahlâksız koca- karı, güzel bir serseri erkek, şuh bir dilber kadın, sefil bir amca, paralı bir ihtiyar zendost... Herkesin gözü, aşkın büyük güna- hını işliyen, fakat saffelinden kay- betmiyen Fidanda; üç kocadan ar- takalan şuh dilberin gözü de herkes- te... Dini inânı para olan ahlâksız Kadın da şuh dilberle Fidanı kendine yemlik yapmak arzusunda... Güzel serseri, Fidanakiyi iğtal et miştir, şuh dilberle nişanlanır, ihti- var zendost şuh dilber için gelir, kö- tukan Pidanakiyi peşkeş çeker; na- mustu baba kızmm namusunu kur- tarmak için zenilestün! verdiği iki bin drahmiyi iade eder; iade ettiği para kendi parası değil, çalıştığı mü- essesenin parasıdır... İşte bir hayat, aşk, sefahet, sefalet yuvasında ge çen bir hayat... Babanın yüreğine iner, ölür. Gü- #el serseri para için şuh dilberini ih- tiyar zendosta bırakır, ihtiyar zen- dost Fidanakiyi alıp kaçar... Sonra, sonra ne Olur?.. Hayat bu, hayatın Sonu olur mu?... “ «Fidanakis hiç bir kusurunu, hiç — Yal.. Bu yeğenini sık sık görür miydi? — Hiç görüşmezlerdi. On seneden beri yüzyüze gelmemlişlerdi. Başka kimsesi yok mıydı? — Hayır... Zannetmem. — Şu halde... Bu yeğeni mirasa ko- Buyur. — Bilmiyorum. — Vodrek çok zengin miydi? — Evet, çok zengindi. — Aşağı yukarı ne kadar serveti ol- Guğunu biliyor musun? — 'Tam bilmiyorum. Belki bir iki milyonu vardır. Jerj artık bir şey söylemedi. Karısı mumu üfledi, Karanlıkta, yanyana, scssİz, uyumadan, düşünerek yatıyor- Jardı. Jorjun uykusu kaçmıştı. Bayan in vaadettiği yetmiş bin frangı ık ehemmiyetsiz - buluyordu. Bir aralık Madölenin — ağladığım “sezi. Sordu — Uyuyor musun? — Hayın Sesi nemli ve titre! — Biraz evvel söylemeğe unuttum, dedi, nazırın bize oyun oynadı, — Nasi? H. Jorj: bir aksıyan tarafını bulamadığımız muvaffak bir sahne eseridir. Bay Pan- deli Horn, gözlerin önünde, hayatın bir safhâsım canladırmak istemiş ve bu İsteğini ustalıkla başarmıştır. «Fi- İ danaki> göstermek istediği hayat | bakımından © dereve muvallak bir eserdir ki, insan seyrederken, haya- tın çırılçıplaklığı karşısında ürperi- yor, biraz hulya, biraz rüya arıyor, göğüs geçirerek: Allah yok mu? diye Daykırmak istiyor. Hayır, hayat hul- yasız ve rüyasızdır ve bay Pendeli Bom, gök yüzü adaletinden hiç bir Şey beklemez, münakaşasız, yaratıcı kuvvetin halk ettiği insanları müsbet bir fen adamı gibi teşrih eder. «Fidanaki> nin eşhasını hilkat ya- rallıysa, İslanbul Şehir tiyatrosu İ sanalkârları da bu hilkatın mah- | Miklarını; hilkati tedirkin etmeden canlandırdılar. Galip Arcan namus- lu bir adamın duyduğu acıdan Ççe- kebileceği izlirabı: bir babanın gün- Tündeki şefkati, alın terile kazunan bir insanın mesud yorgunluğunu, saadetten başlayıp, acıya ve acıdan ölüme kadar geçen bütün hayat sa- fahatını büyük sanatkâr Iyakati ile başardı. Katina rolünde Şaziyeyi, Froso rolünde Neclâyı seyreder ve dinlerken, kendimi Yunanistanın fa- kir bir mahallesindeki avludayım İ sandım, Şaziye o kadar Katinalaş mış, Neclâ o kadar Frosolaşmiştı. Cahide muhakkak ki, bay Pandeli Hornun tasavvur ve tehayyül ettiği şuh ve güzel Evadan daha güzel ve daha şuhtu. Bu sefer içli kız ve İçil kadın rolünden çıkan Cahidenir mu- vaflakıyeti, bilhassa bu bakımdan takdire şayandır. Samiyeye gelin: tek kelime ile: söyliyelim: Hariku de idi. 1934 denberi, Samiyede bâriz bir inkişaf, ileriye giden hamleler var. Aşkın günahını gönlünde ve kamında saklıyan, kamından attık- tan sonra bir türlü Kalbinden çıka- ramıyan vakur ve kazaya 'Tula, Andonun kın Tula imiş gibi yaşattı. Yavrusi rolünde Mahmud, ame& rolünde Kâni de eserin havayi nesimisine uymuşlardı. Fidanekinin temsili, muvaffak bir temsildir Dekoru © kaydetmeden geçmek te baksızlık olur. Müellifin çizdiği ha- yatın çerçevesi aynen ve İstediği gibi yapılmıştı. Bizi Fidanakinin âlemin- de yaşatmakta sade sanatkârlarımı- an temessül kudretleri değil, deko- run yarattığı atmosfer de âmil oldu. Yunanlı dostlarımızla kitiz: Onlar bize güzel bir eser verdiler, biz de anlara güzel bir temsil verdik. Selâmi Sedes Laroş ile Valter arasındaki kombi- nezonu anlattı. Bitirince kadın sordu: — Sen nereden biliyorsun? — Müsaade et te söylemiyeyim. Se- nin membalarını ben soruyor miyim? Benim de membalarım var, gizli tut- mak istiyorum. Herhalde sözlerimin doğru olduğuna itimad edebilirsin. — Olabilir... Bizden gizli bir şeyler yaptığından şüpheleniyordum. Jorj duvara döndü. Gözlerini kapa- dı, nihayet uyudu. —0— Kilise siyah kaplanmışlı; © kapınin önüne konan bir taç, bir astlasdenin cenaze merasimi - yapıldığını işaret ediyordu. Merasim bitmişti, herkes yavaş ya- vaş dağılıyor, gitmeden önce Vodre kin yeğenine taziyetlerini bildiriyor- lar, elini sıkıyorlardı. Torj Dü Royla karısı da çıktılar, yolda yanyana yürüyorlar, konuşmu- yorlar, düşünüyorlardı. Nihayet Jorj, kendi kendine söylü- yormuş gibi: odasında toplantı Zirai iktisadi vaziyetin daha ziyade inkişafı için alınması istenen tedbirler Diyarbakır (Akşam) — Ticaret oğasında yali B. Mitat Allıokun baş- Kanlığındâ bir toplantı yapıldı Bu toplantıya yüzden fazla tüccar, çifçi. ları İş ve Ziraat bankaları müdürleri ve alâkadar daire âmirleri iştirak et- mişlerdir. Üç sual süren müzakere ve hasbihalden sonra ileri sürülen mul- telif fikirler, şu maddeler üzerinde toplanmıştır: i — Diyarbakırda pirinç zeriyatı- nın daha verimli olabilmesi için Tos- tohumla iki ekici mütehassıs celbi, 2 - Diyarbakırda bir debagat fnb- rikasının tesisi için İktisad vekületine erbakına mahsus olmak üzere uzun vaadeli ve az faizli kredi açılması için bankalar nezdinde teşebbüsatta bu- yarbakır yağları arasında doğu illeri- mizden gelen ve Diyarbakır yağı adi- le satılan bazı yağların mahallerinde kontrole tâbi tutulması ve bilhassa bu yağların Karacadağ ve havalisinde olduğu gibi eritildikten sonra toplan- ması esasının Lemini, 5 - Köylünün elindeki buğdayın doğrudan doğruya Ziraat bankası tarafından mübayaa mukarrer bulundn silonun altı bin tonluk olmasının temini için Ziraat Vekâleti nezdinde teşebbüsatta bulü- nulması, 6 - Pamüukçulâra yardım ol- mak Üzere on âded cırcır makinesi mübsyaa edilerek pamuk ziraati ya- pan köylülere tevzli. Ticaret odası bu toplantıda kabul edilen maddeleri esbabı mücibeli bir rapor halinde vilâyete takdim edecek ve bu işlerin tahakkuk. İnkânlarını hazırlamağa caktır. Haber alın- dığına göre vilâyet makat bu mad- delerden vilâyet ümümi meclisini alâ- kadar edenleri meclise havale edip husust muhasebe bülçesine tahsisat konulmasını istiyecektir. Kübeklah Hülkeviniti faaliyeti İ Karaman (Akşam) — Halkevi fas- İiyeti pek faydah neticeler vermekte- dir, Köycülük kolu, köylerde gezinli- ler tertib etmektedir. Temsil kolu da üç dört temsil vermiştir. Musiki kolu- nun orkestrası 5 konser vermiştir. Bunlardan başka Helkevinde altı ni- şan merasimi yapılmıştır. Muhtelif mevzular Üzerinde 30 ka- bir de okuma odası vardır. Burada, binlerce vatandaş okuyarak istifade etmektedir. Şimdiye kadar Kalkevin- | de üç nişan merasimi yapılmıştır. Kadın kıpkırmızı oldu; — Neden bize' birşey bıraksın. Bus na sebeb yoktu. Biraz sonra ilâve etti; — Belki de noterde vasiyetnamesi vardır. Bekliyetim. Jorj düşündü: — Olsbilir, malüm ya ikimizin en iyi dostuydu. Haftada iki gün bizde yemek yerdi. Her gün istediği zaman bize gelirdi. Evimizde kendi evinde gi- biydi, evimiz eviydi. Seni baba gibi se- | Diyarbakır Sicaret esmaf ile Belediye ve Halkevi başkan- | “| Ya ve yahud Maraşdan kâfi miktarda, | nysebetlerimizi kısaca izah edelim: bir ariza takdimi, 3 - Küçük sanat | Junulması, 4 - İstanbul ile diğer pi- | z z ayip z ,, | tükendiği için, ihrac edilmesine im- yasalarda büyük bir şöhreti olar Di- | yan yoktur edilmesi ve Diyafbakırda yapılması | dar konferans verilmiştir. Halkevinde - | Haftalık piyasa Piyasada hafif durgunluk var - Muhtelif eşya fiatlarının vaziyeti Piyasa işlerinde geçen huftaya nis- | betle bafit bir durgunluk hissedilmek-, tedir. Bunun yegâne sebebi, ihrac maddelerimizin en hararetli satış dev- resinin geçmiş addolunmasıdır. Bil- hassa kuru meyvalar üzerine büyük partiler halinde hiç iş yoktur. Ancsk Piyasa taleblerine göre, ufak tefek İş- ler olmaktadır. Hububat maddeleri için satış mev- simi geçmiş denilemez. Arpa, buğday, yulaf için sık sık talebler vaki olmak- tadır. Muhtelif memleketlerle olan Türkiye - Fransa arasındaki ticaret münasebetleri, geçen seneye nazaran daha iyi bir devre geçirmektedir. Fransadan en ziyâde hububat mad- deleri üzerine ialebler olmaktadır. Nohud, fasulye, bakla gibi.. Fakat bunlardan bakla raevcudü piyasada Karabiganın İspanyol rakibi nohudları bu sene Fransada daha çok rağbet görmektedir. Yalnız kuru fasulye fiatleri biraz puhali his- sedilmektedir. İhracat tacirlerimiz da- ha uygun ve ucuz flatle satış yapar- Jarsa, daha çok ihracat yapılacaktır, Fransadan hububat maddelerinden başka maden istenilmektedir. Geçen hafta yazdığımız gibi, dış ticaretimizde gittikçe büyük bir yer tutan memleketler arasında Çekoslo- vakya bulunmaktadır. Bu memleket- Je ticaretimizin artmasına sebeb, Al- manya le olan ticaret münasebetleri» mizin. şeklidir. Çekoslovakyadaki Al man tacirleri Türkiyeden aldıkları mallarm mühim bir kısmını gene Al- manyaya sevketmektedirler. Barsak, av derileri gibi... Türkiye - Romanya arasındaki ti- caret gün geçtikçe te- #sirleri artmaktadır. Yakında Roman- ya üzerine iş yapan ihracat tacirleri- mizin Romanyaya seyahat yapacak- larından bahsedilmektedir. Bu seya- hat tahakkuk ederse, Romanya ile olan dış münasebellerimizin daha zi- yade artarağına şiiphe yoktur. İhracat maddelerimizin vaziyeti Tütün — Marmara mıntakasında- ki tütün piyasasının açıldığından bahsetmiştik. Piyasada tüccarı mem- nun edecek hareket yoktur. Maama- fih bazı ecnebi firmaları piyasaya alâkadar olmaktadırlar, Budason günlerde hissedilmekteğir. Av derileri — Piyasa tamamile dur- gundur. Bir iki hafta evvel hiç te böy- ie ümid edilmiyordu. Durgunluğun en büyük sebebi şudur: Av derileri için en ziyade Amerika müşteridir. Amerikallarla aramızda yeni tica- viyordu, kimsesi yoktu, çocuğu yok- tu, kardeşleri yoktu, yalrız bir uzak akrabası var, Herhalde vaziyetnamesi olacak. Çok bir şey beklemiyorum, bi- zİ unutmamış olduğunu gösteren bir hatıra istiyorum. Bu kadar bir dost- Juk göstermesi lâzım; Kadın da düşünceli cevap verdi: — Herhalde vasiyetnâmesi vardır. Eve geldiler, hizmetçi Madölene bir mektup verdi. Açtı, kocasına uzattı. «Bayan, salı, çarşamba veya per- şembe günü saat ikiden dörde kadar, size nit bir mesele hakkında görüş- mek üzere dairemi teşrifinizi rica eder saygılarımı sunarım: Noter - Lamanör» Bu sefer Jorj kızardı: — Tamam, dedi, ama neden beni değil de seni çağırıyor. Aile reisi be- nim. Kadın hemen cevap vermedi, biraz düşündükten sonra; — Beraber gidelim mi? dedi. — Gidelim. Yemek yer yemez yola çıktılar. Lamanörün dairesine girdikleri 20- | man bâşkâtib telâşla yerinden fırla- dı, onları patronun odasına aldı. Noter tostoparlak bir adamdı. Kalk- tı, yer gösterdi. Sonra Madölene: — Size Kont Vodrekin vasiyetne- | mesini göstermek için çağırdım, dedi. Jorj kendini tutamadı. Mırıldandı: — Anladımdı. İ vaki vasiyetname Tet anlaşması olmadığı için, ihracat, yapılamıyor. Bu yüzden fiatlerde düşkürlük görülmekledir Almanyaya gelince, henüz Alman- yadan av derilerine karşı permi veril memiştir. Almanyadaki flstleri kon trol dairesi, Türkiye piyasasındaki av derileri f#iatlerini pahalı bulmaktadır. Halbuki piyasadaki kanaat böyle de- ğildir. Tüccar, av derilerinin geçen s€- neye nisbetle daha düşkün olduğunu iddia etmektedir. Maamafih piyasanın bütün ümidleri Almanyaya bağlı de- İlidir. Son zamanlarda sansar ve zerdara kürkleri üzerine Çekoslovak- yadan İngiltereden talebler başlamış- tır. Son günlerde olan bu talebler, pi yasaya biraz ümid vermiştir. Barsak — Sor zamanlarda Ameri- kada barsak flatleri pek düşkündür. Bu yüzden Amerikaya barsak gönder- mek İmkânsız bir hale girmiştir. Hak buki barsaklarımızın en büyük müş- terisi Amerikedır. İkinci müşterimiz Almanyadır. Almanyadaki fiatleri kontrol dairesi de barsak için idhal müsaadesi vermemiştir. Barsak tacir- leri, alâkadar dairelere müracaat ede rek vaziyetten şikâyet etmektedirler, Ketentohumu — Bu madde üzerine 8on günlerde çok iş olmaktadır. En zi- yade İtalyadan istek vardır. Yiyecek maddeleri — Hayat pahalı- lığı mücadele politikasında en evvel et fiatleri indirilmiştir; Diğer madde- ler üzerinde henüz fark yoktur. Hat- tâ bazı yiyecek maddeleri, başta tere- yağ olmak üzere, pahalılanmıştır. Zeytinyağ fistlerinin de geçen hatta- ya nisbetle yükselişi, yağ fiatierini dahs ziyade kabartmıştır. Piatler 43 - 45 kuruş arasındadır. Halbuki zeytinyağ üzerine de pek az ihracat vardır. Alâkadarlar pahalıhğa sebeb olarak Romanyaya ihrac yapıldığını ileri sürmektedirler, Halbuki iddia edil- diği gibi, Romanyaya ihracat yapıldığı yoktur. Ufak partiler halinde, sat yapılmaktadır. Beyaz peynir fiatleri de gün geçtik- çe artmaktadır. Maamafih her sene kışın sonuna doğru bü gibi maddele- rin pahalılaştığı görülür. Bu itibarla bu tarzdaki pahalılığı tabit görmek lâzımdır. — H.A. İnegölde bir temsil İnegöl (Akşam), — İnegöl Halkevi- nin gösterit kolu Canavar. piyesini temsil etmiştir. İki gece İnegöl halkı- na bir gece de köylülere verilen Cana» var temsiline üç gecede 1200 kişi gel- miştir. Kadınlardan bilhassa Lütfiye, Neriman ve Nebile se muvaffak ol muşlardır. Noter ilâve.ctli: — Size okuyayım, çok kısadır. Kunt Vodrek, altı yüz bin franklık esham ve tahvtlâtile beş yüz bin frank nakid servetini bayan Kler - Madölen Du Roya bırakmıştı. Noter: — İşte bu kadar, dedi. İki sene ön- ce bu vasiyetname bayan Kler - Ma- dölen Forestiye adına yapılmıştı. Son zamanlarda adı değiştirdi. Kontun ailesinden itiraz edecek olanlara, iki sene zarfında kontun fikrinde sabit kaldığını ispat edebili- rim. Madölen sararmış, ayaklarının ucu” na bakıyordu. Jerj sinirli sinir!i bıyık- Jarmı büküyordu. Biraz sustuktan sonra noter sordu: — Bay, sizin rızanız olmadıkça bi yan bu mirası Kabul edemez. Du Roy kalktı ve seri bir sesle: — Düşüneceğim, dedi. Noter gülümsedi ve tatlı bir sesle? — Düşünmek istemekte haklısınıZ dedi, sebebini anlıyorum. Bu sabah | kontun yegâne varisine vasiyetngme yi okudum. Eğer kendisine yüz bin İrank verilirse itiraz etmiyecek. Fİ- sağlamdır, fakat dava açılırsa dedikodu olur. Bu d8 belki işinize gelmez. Herhalde cumar* ea kadâr vazıh cevabınızı bekle" (Arkası var) PSEYE, EFEFEHEBSETEE EBE EREN UEEYENREZEEEEEYEBE. EEEE —

Bu sayıdan diğer sayfalar: