Sahife 6 PAZARTESİ KONUŞMALARI: ——— Bir kaç şiir (Varlık) mecmuasmın son müs- hasını Kârışırıyorüum, Dört maka le, biri tercüme, biri iktibas olmak üzere; üç hikâye, ikisi tercüme; telif bir piyes, tefrika... Fakat buna mu- kabil on dört şiir, on bir şair, Bun- ları birer birer okudum, Umumi ola- rak gördüğüm manzâra, estetik an- Jayışında tam bir ayrılıktır. (Var- ık) ın sahifeleri, bir takım esaslar. da birleşmiş yazıcıların bir araya gelmesinden ziyade, ayrı meşrep ve mezhepte olan edebiyat mensupları- nın tesadüfi olarak buluştukları bir kıraathaneye benziyor. Ortada bir mecmua var, fakat bu mecmuanın srkasında sanat telikkisinin başlıca noktalarında birleşmiş bir cemaat görünmüyor. Bu, yalnız (Varlık) a münhasır bir hâlet değil, Hemen bütün mecmualarımız bu haldedir ve ondan dolayı hiç bir mecmua, tutmu- yor ve okuyucularda bir iz bırakmıyor. © İlk şiir: Memleket İsterim. Cahid Sıdkı Tarancı'nın. Bir, kısmı müm- kün, bir kısmı muhal dilekleri söyli- yen bu şlir, kendini tekrarlalmak ihtiyacından bizi kurtarmış olmakla beraber, ilk okuyuşta gözü, kulağı ve kalbi rahatsız etmeden bizi düşün- Memleket İsterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun. Doğru olduğu kadar da güzel de- ğü mi? Sonra Cevdet Kudretin (Çocuklu- Hu) geliyor. Çokiçlü bir tahattur şiiri. Şairle berâber siz de, geçmiş günlerinizin hatırasını tekrar yaşı- yorsunuz: Bir metrede bin metre koşan tahta atım, Bir metrede bir dünya gören saltanatım, Her zaman her yeri alan kurşun askerlerim,| Evlerim, potinlerim Nerdesiniz?... Her fikri, her duyguyu söylemekte en kullanışlı bir şekil olarak kabul etmediğim bü inmbatsız şiir tarzı, bilhassa hatıraları dile getirmeğe çok müsait oluyor: Elimde ne ev kaldı, Ne evin yeri kaldı; Sırtımda kumaş değil, Bir ince deri kaldı, Ayağımda' potinler Gitsi, izleri kaldı!. Goethe'nin dediği gibi çocuk bü- yür, fakat çocukluk ayni yaşta kalır. Geçmiş günlerimize bu değişmemez- ikten olsun biraz teselli çıkarabilir- sek bizlere ne mutlu. Cevdet Kud- ret, böyle" bir avunmaya da ihtiyaç duymadan acı acı çocukluğunu te- rennüm ve tahattur etmektedir. Reşad Cemal Emek'in (Kezi- ban) 1... Bu şiirin çeken, düşündü- ren bir tarafını keşfedemedim. Şaka etmediğime inanılmasını istiyerek söyliyeyim: Okuyorum uzaklarda ezan. Mısraını görünce hayalimde genç ve ince sarıklı bir müezzin silüeti canlandı. İnanmak güzel şeydir diye, Aile Birdenbire ayak sesleri duydu. Ri- val Baisrenard'la beraber girdi: — İşihallettik,dedi, Duroy, bir tarziye mektubile iş hal- lolundu zehabına kapıldı, kalbi çarptı: her şartımızı kabul etti. Yirmi beş a- dımdan, ilk kumandada kol kaldırılıp kurşun atılacak. İnsan kaldırırken koluna daha sahiptir, indirirken da- ha güç sâhip olur. Görüyorsun ya Boisrenard, sana anlatmıştım, Tabancaları aldı, kolu kaldırırken ateş etmenin kolaylığını gösterdi. Sonra : — Haydi gidip yemek yiyelirn, de- di, öğleyi geçti... En yakın lokantaya gittiler. Duroy hiç konuşmuyordu. Korkuyor deme- sinler diye karnını doyurdu, günü ge- çirmek için Bolsrenard'ın peşine takı- hp gazeteye gitti, hiç zihin yormadan, kurulmuş gibi işini gördü. Pekgözlü adam dediler. Akşama doğru Rival gelip elini sık- tı; sözleştiler, şahidler, sabah saat ye- dide kapah arabayla gelip kendisini Z. ie Dostu Tefrika No, 38 bilmem ki, bugünün Keziban'ı o kü- çük hafızı sever mi? Picasso'ya Selâmi.. Vecdi Hayri Bürün'ün.. Güzel imajlarla baş Uyan bu şiirin son iki kıtası, bir ha- yal inkisarile okuyucuya üzüntü ve- riyor: Şu bulutlar ne kadar müsaltiiler Sevdiğim o kızla şehirden kaşmama: Fakat sonra neden müsalt değildileri Bü şehrin eri, kilisesi, fırını Arpası, buğdayı, unu neden sonra Müsaade etliler göğsümü açmama... Anlaşılan, selâm gönderdiği zat ecnebi olduğu için şâir, onun anlıya- | cağı şekilde türkçe söylemek istemiş. | Eğer böyle olmasa hir Türk şairi | «fakat sonra neden müsait değildi- ler..» sözünü her halde kaleminden çikarmıya kendini mezun bellemez- di. Diğer taraftan, şairin medrese tah- sil almış olduğunu insana -telkin eden kelimelere de raslıyoruz. <Mü- saittiler, müsait değildiler, müsaade ettilers... Okurken (ayın) ları zorla çatlıyan bu kelimeler, şiir dilinde kullanılmaya pek müsait olmasalar gereki... Bahçem ve Dağların Kızı... Bu iki şiiri yazanların Lgaz, Lyoga şeklinde- ki isimlerini bir türlü okuyamadım. Yazan mı ecnebi, tercüme eden mi anlıyamadım. Onun için fikir söyle- meden geçeceğim. (Şiirler) başlığı altırıda Melih Cev- det, Oktay Rıfat, Orhan Veli ve Meh- “med Ali Sel'in yazılarını buluyoruz. Arlaşılıyor ki bu dört genç, birbirile anlaşmış bir zümre teşkil etmek İs- tiyorlar. Birinci şiir (Noktürm). Bu kelimeyi görünce, kulak -şiirden içe- ceğl ahenge tahassürle kabarmış olarak göz, satırlar üzerinden akmı- ya başlıyor: Bu gece başımı alıp Dem Yağmurun bittiği yere. Orayı çocuktuğumdunberi merak ediyorum. Fakat mısraları gördüğümüz 28- man, musiki bitiyor; cografya başlı- bittiği ülke neresidir, diyo hafızanı- xi araştırıp duruyorsunuz. Hem ne den böyle çorak, böyle kupkuru di- yarlera şair başmı alıp gitmek isti- yor. O da ayrı ve mühim bir MESE- ve Haydi (Noktümn) e bir musiki terimi olarak göz yumalım, ya rengi belirsiz arkançiyel'e ne buyurulur: Belki de şu sndü bir arkançiyel... Böyle bir mısraa ben türkçe diyemi- yorum. Bilmem siz ne fikirdesiniz? Melih Cevdet, belki iyi bir şair ola- bilir. Fakat musikiye hiç istidadı yok, Halbuki inadına musiki mevzu- Iu şiirler intihap ediyor, İkinci yazı- sı ds (Ağız Muzikası), Noktürmü böyle olursa artik Ağız Muzikası na sıldır tahmin edebilirsiniz. Kulakla- rını rahatsız etmemek için onu söyletmiyeceğim, (Devam 10 uncu sahifede) Hasan - Âli Yücel alacak, Vesinet koruluğuna gidecek- lerdi. Vuruşma orada olacaktı, Bütün bunlar, gözünü açıp kapa- mağa, vakit bulamadan, söz söyliye- meden, düşündüğünü meydana kaya- madan, ben de sizinle beraberim ölye- meden, kabul edip etmediğini dinle- İ Mmanyadaki son değişiklik her. tarafta heyecan uyandırdı (Baş tarafı birinci sahifede) İer tarafından Berlin üzerine bir yü- rüyüş hazırlanmıştır. Generallerden on beşi değiştirilmiştir. B. Daladiernin tekzibi Berlin 6 — Naziler tarafından çıka- rılan bir şayiaya göre Alman ordusu eski Başkumandanı general Von Fritseh Fransız ordusu reisleri, bil- hassa Fransiz Harbiye Nazırı B. Dala- dier ile gizli münasebet idame ediyor- muş. B. Daladier bu rivayetleri kati Surette tekzip elmiştir. Çinliler endişede Hankcu 6 (A.A.) — Röyter bildiri- yor: Almanyadaki değişiklikler, Çinli- ler arasında büyük bir endişe hasıl etmiştir. Fon Ribbentropun antikomünist paktın bani ve elebaşısı olduğu, hal- buki fon Ribbentropun hem Çine kar- şı sempatisi mevcud ve hem de anlaş- mazlığın halli teşebbüsünde faal bir | rol oynamış bulunduğu kaydedilmek- tedir, Fon Blonıberge gelince, onun da Çi- ne karşı derin bir sempatisi mevcud idi. Japonya memnun Tokyo 6 — Almanyadaki değişiklik burada memnuniyetle karşılanmıştır. Siyasi membalar Almanyanın artık Çine silâh göndermiyeceğini, Çin or- dusundaki muallim zabitlerini geri çağıracağını, Mançukuoyu tanıyacağı- nı ümid etmektedir. Japonya, Japon dostu olarak tanıdığı Von Ribbentrop- un nuluzuna itimad etmektedir. Paris mahafilinin mütaleasi Paris 6 — Almanyadaki değişiklik- ler her tarafta büyük bir heyecan u- Frankocular Teruelde taaruza geçti (Baş tarafı birinci sahifede) Salamanka 6 (A.A.) — Umumi ka- rargâhdan bildirildiğine göre, 'Teruel mntakasında Franko kıtaları çid- detli bir topçu hazırlığını müteakib taarruza geçmişlerdir. Taarruzun şiddeti karşısında şaşi- ran Hükümetçi kıtaları cephenin ba- zı yerlerinde 8 - 10 Kilometre olmak üzere ceman 30 kilometre kadâr ge- rilemişlerdir. Frankocular, 16 Kasaba ve 40 ka- dar düşman mevzii işyal etmişlerdir. Sierra Palemera, tamamile muha- sara edilmiş ve çok mıktarda esir alın- mıştır. Hükümetçilerin tebliği Bacelona 6 (A.A) — Teruel'in şi- mal cephesinde asiler, hükümetçile- rin Siugra muntakasına hulül ve nu- fuz etmelerine mâni olmak için Pa- nerudo mınfakasında bir taarruz ha- reketi yapmışlardır. Asilerin bir gün devam eden çetin bir muharebeden sonra işgal etmiş ol- Eu gibi değil, gerektiği gibi göstermiş- ti. Bu gösterişi dillere destan olacak- tı, kutlyacaklar, onaylıyacaklardı. Akla, aklın almadığı şeyler gelince na- sl insan kendi kendine hızlı sesle ko- nuşursa, öyle konuştu: «Vay hayvan herif vay!..» Oturdu, düşünmeğe koyuldu. Dö- ğll, eşhas arasında bir değişiklik hu- ğüşeceği adamın kartını masasına temeden olup bitmişti; öyle bir hızla olup bitmişti ki, bu olup biteni Jâyı- kile kavrıyamıyacak kadar şaşalamış, serseme dönmüştü. 'Tek başına kalınca, bir müddet, hızlı hızlı odada dolaştı. Hiçbir şey dü- şünemiyecek kadar heyecanlıydı. Ak- lında yalnız yarınki vuruşma vardı; aklına takılıp kalan bu vuruşma dal içinde karmakarışık, hırslı bir heye- candan başka bir düygu uyandırmı- yordu. Askerlik etmiş, tehlikeye pek te gö- ğüs germeden, aşağı yukarı, avda yar ban domuzuna ateş eder gibi araplara |, silâh atmıştı. İşin tutarına bakarsanız, yapması gelen tesi yapm. Ken ; bu kartı, adres gözünün önünde bulunsun diye, Rival vermişti. Bütün gün yirmi kere okuduğu kar- tiyine okudu. «Louis Langremont, Monmartre sokağı 1763 dan başka bir şey yazılı değildi. Bu, dizilmiş harfleri gözden ge- Mec Sy sip yandırmıştır: İbtida bu değişiklik nazi partisinin ordu ve erkânıharbiye üzerine muvaffakiyeti suretinde gös« terlimişti, Fakat bunun hakiki olmak- tan ziyade zahirf bir şey olduğu anla» şılmaktadır, Alman askeri kuvvetle rinin başında B. Hitler bulunmakla be. rTaber asıl kumandanlar general Keltel, Brauschiteeh ve amiral Roederdir. General Goeringe verilen mareşal” lik sırf bir şeref payesidir. Göeringin vaziyelinde değişiklik yoktur ve kendi- si Kara, deniz ve hava kuvvetlerinin başı olamamıştır. Amerikada bir nümayiş Filâdelfiya 6 (A.A.) — Almanya se- firi Hans Dieckhoff, Almanyada vu- ku bulan son hâdiseler dolayıstle bir Hütuk söylerken hasmane tezahürg» ta maruz kalmıştır. Sefir, nutkunda Almanyanın dür» ya piyasalarına daha serbes bir şekil. de girebilmek hakkını istemekle be- rTaber siyasi sulh sahasında da daha çok adalet ve anlayış istediğini kay- detmiş ve Hitler tarafından verilen kararların siyasette bir değişiklik de» sule getirmiş olduğunu söylemiştir. Befire göre bütün harici siyaset mieseleleri hakkında ancak Führer bir karar ittihaz edebilmektedir. Devletle ordu arasında bir anlaşa- mamazlık olabilirse de hükümete karşı müsellâh bir muhalefet mey. cud değildir. Ordu, siyasetle uğraş- maz. » Sefirin nutkunu söylediği otelin önünde nümayiş yapan Naziler, süraf- le dağıtılmışlardır. dukları Panerudo, Mont alban'ın ce- nubu şarkisinde kânidir. m BCAA) — > mın- bk geçen renki kuvvetleri, dün şiddetli bir mukavemete rağmen Cerro Miron'u işgal etmişlerdir, Gemlik hükümet konağı tamir edildi Gemlik (Akşam) — Hükümet kö- nağı tamir edilmiş ve bazı (ilâyeler yapılarak bütün hükümet daireleri bir araya toplanmıştır. Hükümet ko-: nağı önündeki çatlak havuz da te- mir edilmiştir. İlk baharda konağın önündeki büyük avlu, çiçeklerle tarh edilecektir. Bir kurban derisi, sizin için de- ğersiz olabilir. Fakat bir araya toplanan. bu deriler üç mili ku- rum için mühim bir yardımdır. Kurban derilerini Hava Kurumu- ma veriniz. z i bir şey vurmak istemiyorlarmiş gibi, işkilli anlamları varmış gibi görünü- yordu. «Louis Langremont» bü adam da kimdi? Şahsiyeti varmıydı? Ne çap- ta ve kaç yaşında bir adamdı? Kasa- bile kavga eden ihtiyar bir kadın yü- zünden, hiç tanımadığını bir yabancı- nın, yok yere, aklına esti diye rahak tınızı bozması insanı çileden çıkar- mağa yetmez miydi? Yine sesini kısmadan? — Hayvan herifi diye söylendi. Gözlerini karttan ayırmamış, düşü: müyor, put gibi duruyordu. Bu kâğıt parçasına kızmağa başlıyordu. Bu kızışta biraz da kin vardı, bu kini gütmeğe başlarken de üstüne fenalık geliyordu. Ne de-incir çekirdeği dol- durmaz bir meseleydi! Gözüne İlişen tırnak makasını aldı, birine saplıyor- Mmuşçasına, kâğıda basılmış adın tam ortasına batırdı. Demek vuruşacaktı? Hem de ta- 'banca İle vuruşacaktı, öyle mi? Sanki ne diye kılıçla vuruşma istememişti? Hiç değilse 'kolündan veya elinden ye Tralanır, bununla işi. içinden sıyn- 'urdı; kurşun sonucunun İse ne ola- cağı belli değildi, N Söylendi: — Haydi pişkin olalım? Sesinin perdesile titredi, etrafına Elbise ve manto | KADIN KÖŞESİ ş e ŞA Kırmızı krepten drape bluzlu elb?. se üzerine siyah manto giyilmiştin Mantonun yakası, şapka ve manşong #strakandandır. Elbisenin siyah ke- merindeki işler ve mantonun işleri ay ni şekildedir ve simle işlenmiştir. Sultanahmed medresesi (Baş tarafı 1 inci sahifede) Sultanahmed medresesi de vilâyef idarel hususiyesine aittir. Hamam ile medresenin arşiv dairesi ittihaz edilk mek üzere Başvekâlet emrine devrind daimi encümence katar verilmiştir, Bu karar üzerine Sultanahmed medresesinin tamirine başlanmıştır, “ Medresenin avlusunun üstü demir bif çalı vecam ile kapatılacaktır. Medres# nin bu kısmı, arşiv dairesinin bürole rına tahsis edilecek, odalarında ds tasnif edilmiş ve fişleri, kataloğları yapılmış evrak bulunacaktır. Hamama gelince: Binada esaslı tamlrata ihtiyaç görülmemiştir. Ha mam, arşiv dairesinin deposu olacak tır, Yani eski evrak ve vesikaların bir za mühim kısımları hamamda muhâ- faza edilecek, fişleri yapılmış, ilmi şekilde tasnif edilmiş olanları medre* söde bulunacaktır. Yapılan tamirler şubat sonurta kar dar tamamlanacaktır. Tamir bitince © evvelâ Cevad paşa kütüphanesindeki, sonra Topkapı sarayındaki evrak nakledilecektir. Nakil işine martta başlanacağı tahmin ediliyor. Emils'm ame SEYNTBİSASE ama esaorumomuzg bakındı. Fazla sinirli olduğunu kavra” mağa başladı. Bir bardak su içti, yattı, Yatar yatmaz ışığı üfledi, gözlerini kapadı. Odası çok soğuktu amma, yine dü * yorganın altında terliyor, bir türlü uyuyamıyordu. Kendin! oradan oray& alıyor, beş dakika sırt üstü yatıyor, © bir sağa, bir sola dönüyordu. Yine susadı. Su içmek için kalkta “ ve birdenbire işkillendi: — Korkuyot muyum? ğ Odasının. her çıtırtısını bildiği halk de, duyduğu her çıtırtı neden yüreğir nİ ağına getiriyordu? Saat çalacağı sırada yayın çıkardığı hırltı ile sıç” yor, kalbi duracak gibi oluyor, nefe$ silrilkyek için birkaç saniye ağzıni | kapayamıyordu. Korkuyor muydu? - Böyle bir şey olabilir miydi? Belki de olabilirdi, Bu nun felsefesini yapmağa başladı. Hayır, mademki sonuna kadar dar” yanmağa karar vermiş, titremeden vüf ruşmağa azmetmişti, korkmuyor de “ mekti. Ancak öyle heyecanlıydı kk kendi kendini sorguya çekti: : «Korkmamak insanın elinde mi dir?» Ansızın gelen bu büyük korkü- ya, bu endişeye düştü, ls a t P d 5 kı — w (Arkası ves) “ğü MAY