Sahife 6 HEKİM ÖĞÜ! TLERİ Yazlıktan dönerken | Yazlığa giderken keyfinize göre is- tediğiniz yeri seçtiniz. Sıhhatinize yarar mı, yaramaz mi, düşünmediniz. Aylardanberi zayıflıyotsunuz. Çabuk yoruluyorsunuz. Kuvvetiniz az. Yeme- ğe istek yok, Ne kadar özlerdiniz, kız- gın güneşi, deniz hâvasını; düşkün vücude düzen veren bu şeyleri... Bu işte söz söylemeğe salâhiyeti olanla- Ta danışmadan denize girdiniz, saal- lerle kumsallarda, kışgın güneşin al- tında uzandınız, yattınız. İşte üç ay sonra akciğerlerde verem uyanmağa başlamış. Bunları yapmadan önce göğsünüz araşlırılsaydı, ciğerlerde pusu kuran düşman uyanmıyacaktı. O kestirilemiyen devresinde verem, görülebilecek, sezilebilecek bir halde değildi; klâsik tabiri ile kuvvede idi, file, faaliyete çıkmamıştı. Yalnız vü- cudda umumi kargaşalıklar, uygun- süzlüklâr vardı: Uzviyete basillerin sokulduğunu, dolduğunu gösteren haberci alâmetler... Deniz kenarına gidileceğine © yükseklere © çıkılsaydı yüksekler henüz başlamak üzere olan hastalığı siler, süpürürdü. Deniz ha- vası hastalığı kamçılâdı; şahlandırdı. Sorabilirsiniz, deniz kenarına gön- derdiğiniz veremliler var!. Bunlar, ve- Tem içlerinde değil, dışlarında olan- lardır: “Kemik veremi, deri veremi, bezlerin veremi gibi. Kemik veremi, mafsal veremi olanları denize gönder- mek için neler çekeriz... Akciğerlere kolaylıkla hücum eder, bir plörezi'bir kan tükürme bunu gösterir. Gizlenmiş, pusuya yatmış veremi yakalamak için ince muayene pek değerlidir. Yazın çocukları kam- pa gönderirken böyle bir muayene- den geçirilmeleri bir çok felâketlerin önünü alır. Akciğerleriniz sağlam, Ya damar- larmız, yokladınız mi onları? Tansi- yanları yükselenler, kalblerinin eti bozuk olanlar, damarları sertleşen- ler denize girerler, enginlerden gelen sert rüzgârlara göğüs gererlerse za- rar görürler. Altmışı geçerler, nikris- Yler, romatizmalılar, böbrekleri bozuk olanlar denize girmesinler, Hırçın sınirlilere de deniz ve deniz havası dokunur. Kulakları ve göz kapakları iltihaplı ve burunları bozuk olanlar da denizden uzak bulunsunlar. Damarlarınn dengini korumak mecburiyetinde olanlar, yükseklere çıkmaktan sakınsınlar: Yürek hasta- Uğı olanlar, yüksek tansiyonlular, amfizemliler,, damarları sertleşmiş olanlar gibi. Yorgunlar da yükseklere çıkmaktan sakınmalıdırlar. Çocuklar- la, sinirliler yükseklerle birdenbire uyuşamazlar; bazıları. çarçabuk 50- ğuk alırlar; nezleye, ishale tutulurlar, Deniz, dağ tehlikeli, o halde geriye ne kalır? Şehir dışında, düz yerlerde- Ki köyler. Dinç, pişkin, olgun çocuk- Jar için yazın gidilecek yerleri bura- larıdır,- Cılız, sıskaların gidecekleri yerler ne pek yüksek, ne de alçak ok mâl. Dr. Rusçuklu Hakkı Gaziantebin imar plânı kabul edildi Şehirde beş geniş ana cadde açılacak conub tepeleri do ayaçlandırılacak i m < — İmei Mİ Gaziantep (Akşam) — Profesör Yansen şehrimizin müstakbel imar plânının avan projesini. hazırlıyarak göndermiştir. Vilâyet imar komis- yonunda ve şehir meclisinde tedkik edilen bu proje ufak bir tadil ile ka- bul edilmiştir. Proje bugünlerde ve- kâlete gönderilecek, vekâletçe de tas- dik edilirse Yansen şehir imar plânı- nı bunâ göre yapacaklır. Avan proje şehri şimal, cenup ve garbe doğru genişlemektedir. Yirmi ikişer metre genişliğinde iki, 17 met- re genişliğinde bir, 14,5 metre genişli- ğinde bir ve 12 metre genişliğinde bir olmak üzere beş ana cadde açmakta, şehrin cenubundaki tepeiri ağaçlan- dırmaktadır. İmar plânının tatbiki şehrimizi hakikaten bu havalinin bir eğlence ve sayfiye şehri haline getire- cektir. Cumhuriyetin yeni bir eseri: Afrin köprüsü Vilâyelimizin en büyük köprüsü olan Afrin köprüsünün inşaatı bit- | miştir. Köprü Kilis - İslahi- ye şosesi üzerinde ve Kilise 20 kilo- metre mesafededir. Geçen sene nisa nında inşasına başlanmış ve bu sene bitmiştir. Köprü beton armedir ve bir kemer üzerine kurulmuştur. Kemerin açıklığı 36, yüksekliği 8,5 metredir. Köprünün uzunluğu 55 metre olup vilâyetin en uzun köprüsüdür. Afrin suyu yazın kuruduğu halde kışın dağ- lardan aldığı sularla ekseriya geçid vermez bir hal alır ve Kilisle garp ve şimal köyleri arasında bulunduğun» dan her sene sekiz on vatandaşın ka- till olurdu. Köprünün ikmalinden bil- hassa bu köyler halkı çok memnun olmuşlardır. Üzümler fenni usullerle kurutuluyor Ötedenberi bağcı olarak tanınmış olan vilâyetimizde üzümler eski usul- de kurutulur, ekseriya esmer olduğu için, satışta az para getirirdi. Vilâyetçe alınan tedbirler sayesinde eski usulün önüne geçilmiş ve üzüm- “İzmirin 936- z 937, senesi buğ. buğdayı Harmanlar o kaldırıldı mahsul ambarlara kunuldu İamir (Akşam) — 936-937 mahsul yılı sona ermek üzeredir. Harmanlar ber yerde kaldırılmış, bu yılın hubu- batı ambarlara konmuştur. Müstah- #üler, kışlık yemekliklerini ayırmışlar» dır, Geçen yıl tohumluk bulma hüsu- #ünda zorlukla karşılanılmıştı. Bu yıl, mahsul iyi olduğundan, tohumluk te- mini hususunda müşkilât yoktur. Çif- « iler, siraat taşkilâtımızı idare eden bilgiç memurlardan iyi ve ilâçlı to- A humla bol ve hastalıksız mahsul elde etmeği öğrendiklerinden tohumlarını kalbürlatarak, ilâçlatarak ayırmakta dırlar, Bu yl muhtelif hububat, bilhassa , buğday mahsulü vilâyette verimli ol- muştur, (Cumhuriyet buğdayı) deni- len bire yüz veren Mentane) buğdayı fazla istihasi edilmiştir. Hattâ bu nevi buğdaydan Bolu havalisins mühim miktarda satılacaktır. Cumhuriyet Buğdayına Boludan fazla talep var- dır, Bu yıl İzmir vilâyetinde 36714 hektar buöday ekilmişti. 52752 ton mahsul alınmıştır ki, mühim bir miktardır. Buğdayın geç istihsal edil- diği dağlık yerlerdeki harmanlar da, bugünlerde kaldırılmaktadır. Muğla tütünleri Muğla 28 (A.A) — Merkezin tü- tün kırma ameliyesi bitmiştir. Mah- sul yüzde 60 nisbetinde denk halins gelmiştir. Milâs ve Fethiye tütünleri de denk haline getirilmektedir. Havaların kurak gitmesi tütünlerin nelasetini arttırmıştır. Tüccar eksper- ler mübayaaya hazırlık olmak üzere tütünleri tesbite başlamışlardır. Tü- tün kumpanyaları direktörleri eksper- lerle beraber gelerek yeni mahsul üze- rinde tedkikat yapmışlar ve tütünle- rin beğenildiğini söylemişlerdir. Tü- tiinlerin yüksek fiatle satılacağı umu- İ duyar. Piyasanın bir ay veya 40 güne açılması muhtemeldir. lerimiz ziraat memurlarının nezaretin. de yeni mahlüllere kurutulmağa başlanmıştır. Geçen sene bir köyde tecrübe olarak tatbik edilen bu usul KADIN KÖŞESİ 29 Eylül 1937 — A Muslinden sabahlık Siyah muslinden sabahlık. Yakası, kollarının etrafı ve arka eteği krem rengi dantellerle ee İhracat hararetlend Navlun tereffüünü önliye- cek esaslı tedbirler alınıyor İhracat mevsiminin hararetli devre- si başlamıştır. Hemen hemen gün geç- tikçe ihracatın çoğaldığı göze çarp- maktadır. Geçen sene olduğu gibi, bu sene vapur sıkıntısının baş göster- memesi, tacirlerin iyi bir surette çalış malarına yardım ediyor. Fakat hava- Jar soğuduktan sonra acentelerin tek- rar ağız birliğile bir takım müşküller ortaya atmalarından Korkulmaktadır. Bu hususta yaplığımız tedkikata göre, yakın istikbalde herhangi bir navlun tereffüünü önliyecek tedbirler alınmaktadır. Sebepsiz yere navlunla- ın yükseltilmesine asla müsaade edil- miyecektir. Eesasen hükümet nakli- iyi neticeler vermiş ve üzüm fiatleri yükselmiştir. Bu sene hususi idareden verilen tahsiatia bu işe daha fazla ehemiyet verilmiş ve sergi mevsimiri- de vilâyet ziraat memurları kazaları birer birer dolaşarak üzümlerin ku- Tutma usulünü ' halka göstermiştir. Kazalarda âdeta birer merkez tesis 0- Tunmuş ve bağtı köylüler buraya cel- bedilerek yeni üzüm kurutma şekli onlara da gösterilmiştir. Halk cumhuriyet hükümetinin her işte olduğu gibi üzüm kurutma işin- de de kendisine rehberlik ettiğinden çok memnundur, yat işlerini ıslah ve tanzime karar ver- miştir, 'Türk ihracat mallarının iskelelerde hiçbir zaman, hiçbir mevsimde ve.bil- hassa ihracat işlerinin en Bararetli devrelerini teşkil eden kış bidayetle- rinde bekletilmeden sevki temin edil- mektedir. 'Tanzim ve ıslâhına lüzum görülen memleket şilepçiliği gelecek yl bu mevsimde, nisebeten de olsa, inkişaf et- miş bulunacaktır. İleride bu inkişa- fın çoğalacağından şüphe edilmemek- tedir, (AKŞAM) ın edebi romanı 'Tefrika No, 60 Mektep arkadaşları Şimdi hastanedeki vazife saatleri | biter bitmez biran evvel kabineye git- mek için can atıyorum. Nöbetçi olma- | dığım zamanlar doktor Hayri beyle beraber çıkıyoruz. Baha bir gün olsun | beraber yemeğe gitmeği teklif etme- | di. Bugüne kadar mesai arkadaşlarım-| dan beni “yemeğe davet etmiyen ve | gösterdiğim mazeretlere rağmen ısrar | etmiyen ve beni daha ciddi mukabe- leye mecbur etmiyen yok gibi. Geçen gün tramvayda tesadüt etti- ğim doktor Pertev Celâl bile yeni va- zifemi tebrik ederken gene bir Arna- vutköy gezintisi teklif etmekten ken- dini alamadı, Kimbilir o zaman beni pek toy bulan eski hocam artık yetiş- tiğimi, açıldığımı zannediyor, Erkekler ne kadar mukavemet gör- seler gene bir zayıf taraf bulup hücum etmek için pusuda bekliyorlar. Ne mevkileri, ne yaşları onları bu galebe etmek zevkinden alıkoyamiyor, Mes- lek arkadaşlığından İstifade ederek gönül macerasına girişmek kadar çir- kin bulduğum hareket olamaz. Ne olursa olsun münasebetsiz bir vazi- Bürhan Cahid yetle karşılaşmamak için hastanede olduğumdan daha ciddi görünmeğe çalışıyorum. ... Israrlarıma rağmen doktor Hayri bey görüştüğümüz şekilde hazırladığı bir mukaveleyi noterden tasdik etti- rip bana verdi. Şimdi her ay üç yüz lira alıyorum. Hasatneden aldığım maaş masraflanma yettiği için bu parayı biriktiriyorum, Almancam kuv- vetlendi. Şimdi profesörle almanca konuşabiliyorum. Ve profesör ben- den çok memnun.. mühim ameliyat- larında mutlak benim bulunmamı İs- tiyor. Hastanedeki mevkiim üç dört ay içinde çok sağlamlaştı. Önceleri ba- na karşı biraz endişeli gördüğüm o titiz başhekimimiz de artık hareket- Jerimle meşgul olmuyor, Kimbilir ki genç bir kızın bu kadar erkek arasın- da çalışmasında tehlike görüyordu. Aradan geçen aylar bir çokları gibi ona da anlatmış olacaktı ki her genç kız meslek tahsilini bir fantezi olsun diye . yapmıyor ve meslek hayatına kendine dehk bir hayat arkadaşı bul- mak için atılmıyor. ... Bütün Kiş hastane ile kabine srâ- sında geçti. Bu müddet içinde kendi başıma bir kaç ameliyat ta yaptım. Biri hastanede oldü. Nöbetçi kaldı- Bim bir gece müşahede altındaki has- talardan birine âni bir apandisit krizi geldi. Derhal müdahale etmek lâzım- dı. Tereddüd etmedim. En çok güven- diğim ameliyathane - hemşiresile fki hastabakıcıyı yanıma alarak ameliya- tı yaptım. Yirmi dakika içinde her şey bitti. Bu ilk yaptığım ameliyat ol- du. Kendimi o kadar kuvvetli bul- dum ki bir noktada bile tereddüde düşmeden çalıştım. Ameliyat bitince ameliyathane hemşiresi elimi sıktı: — Tebrik ederim, dedi. Bu ameliya- tı belki bin kere seyrettim. Bunu pro- fesör de bu kadar yapar, Belki biraz daha çabuk. O kadar, Fakat başkaları asla! Sabah servise giren arkadaşlar hay- ret içinde idiler, Hele asistanlar buna | Adeta inanamıyorlardı. Çünkü kendi nöbetlerinde böyle bir vaka olunca hiç olmazsa başasistana haber ver- meden el sürmekten çekiniyorlardı. Mesuliyetten kurtulmak için ben de önlar gibi hâreket edebilirdim, Fakat bir kere kendime emniyetim yardı, Sonra kırk yıl böyle yardımcı kala- cak değildim ya, Ogün profesör . elimi sıkıp tebrik ederken bana; — Hiç beklemeden size ihtisas eh- liyetnamesini verebilirim, dedi, İster- seniz hemen hazırlanayım. Mahcub oldum. Cevap veremiyor- dum. Bereket konuşmamıza şahit olan doktor Hayri bey imdadıma yetişti: — Cevvale hanımın iktidarım tas- dik etmek için tecrübeye lüzum yok- tu zaten. Fakat bu iktidarı resmi bir şekilde ifade etmek lâzımsa emredin, ben hazırlatayım. Profesör: — Evet, evet, dedi, Hazırlatın! Bugün benim biribirini takib eden mesud günlerimden biri oldu, Ameli- yatını yaptığım hastamla dikişleri alınıncıya kadar meşgul oldum, Bu orta yaşlı, taşralı bir kadıncağızdı. Ameliyatı benim yaptığıma önceleri inanmıyordu. Sonra öteki arkadaşları dinliyerek kanaat er Tam on İ iki gün beni her inde: — Allah sana hayırlı kısmetler ih- san etsin. Beni ölümden kurtardın! Diye dua etti. Duanın bu şekli hiç hoşuma gitmi- yordu. Fakat bir kadın için en büyük saadetin ancak hayırlı bir kocaya ka- yuşmakta olduğunu zanneden bu ca- hil kadıncağızı kırmamak için sesimi çıkarmadım, . Ona nasıl diyebilirdim Xi, Kocarın en hayırlısı gene kadını bir zevk ve keyif vasıtası bilen, fâkat bu kanaatini belli etmemek için ka- dına tapar gibi davranan muhteris ve ögöist bir mahlüktur. ”.. Bugün kabinede garib bir heyecan geçirdim. Doktor henüz gelmemişti. Muaye- ne masasının otomatik pedallarını düzeltirken iç gömleğimin kurdelâs makinenin demir bağlama çivilerine takıldı, koptu. Leylâ hanımdan iğne iplik istedim ve ona içeriye kimseyi bırakmamasını söyliyerek soyundum. Böyle kombinezonla muayene odasın- da oturmanın ne kadar gülünç oldu- ğunu düşünüyor ve işimi acele bitir- meğe çalışıyordum ki birdenbire ka- pı açıldı ve doktor Hayri bey içeri gir- di. Bir anda elimdeki gömleği kendime siper etmeğe çalıştım. Ve gene bir anda kapının tekrar kapandığını duy- dum. Nazik adam vaziyeti kavrar kavramaz tersyüzüne geri dönmüştü. İ Süratle giyindim. Fakat şimdi onunla yüzyüze gel- meğe sıkılıyordum. Herhalde yazıhanede olacaktı. Ona görünmekten çekinerek bekleme oda- sına geçtim, İki hasta vardı. Korido- ra çıktım, Hastabakıcı kapının önün deki aynada saçlarını düzejtiyordu. (Arkası var) İ i YA