DA RI Profesör (aş tarafı 1 inci sahifede) | umumisi | | | e kongre kâtibi ıklarından sor gasyonların reisleri ve bu meyi sıfatile ben birer nutuk İ Bu nutu müteakib ben Türk Tarih Kur arkeoloji bakı- | mından faaliyet t ah eden bir konferans verdim. Bu konferansını | la kongreye Türk Tarih Kurumu ta- | rafından Türkiyer mıntakasında alya hafriyatın son | a bizzat mahalle- | müstenid mar | Bu konferan, dikkat ve di h Cemiyeti mesaisinin samiin üzerinde çok iyi tesirler birak- tığını görmekle bahtiyar oldum. O gün ve hiçbir heyeti umumiyede bundan başka hiçbir konferans veril- memiştir. Konferansımı bitirdikten sonra birçok âlimler yanıma gelerek elimi sıktılar ve beni hararetle tebrik ederek mensub oldukları ilmi cemiyet- lerle cemiyetimizin teşriki mesai et- mesi teklifinde bulundular A merasimine tah edilen bu ilk günün öğle sonu toplanlıları sek- siyonların çalışmalarına hasredilmiş- ti. (1) antropoloji, (2) arkeoloji, (3) İrs ve ıstıfa, (4) cinsi antropoloji, (5) etnografi ve lengüistik, Bunlardân atropoloji seksiyonuna beni, etnografi ve lengülstik seksiyo- nuna da profesör Yusuf Ziya Özeri re- is intihab ettiler. Benim seksiyonu- mun ilk toplantısında ben üçüncü ola- rak söz almıştım. Benden evvel söz söyliyen Rumen delegesinin beyanatı bir hayli ciddi münakaşayı mucib ol- muştur. Söz sırası bana gelince ben iki yüz Türk kadını üzerinde bizzat yapmış olduğum antropolojik etüdü- mü izah ettim. Fransızca olarak yaz- dığım bu etüdü daha evvel bir risale | halinde bastırmıştım. Âzanın beni ko- | laylıkla takib edebilmeleri için bu ri- | saleyi kendilerine dağıttım. Etüdümde tebarüz ettirmek ve antropolojik vesi- kalara dayanarak isbat etmek istedi» * Zim fiki ydu: «La Turguie est un foyer de civilisa- tions superposöes ou plutöt d'une seule civilisatilon appartenant âla mâöme race, mais portant nomes di- vers dans les difförantes öpogues torigues et pröhistorigues.» Seksiyon bu komünikasvonumu memnuniyetle ve alkışlarla karşıla- dığı gibi o gün riyaset kürsüsünü İş- gal etmekte olan Cenevre Darülfünu- i (AKŞAM) ın edebi ölsün ör Bayan Âfetin Bükreşteki muvaffakiyeti nu antropoloji profesörü ve Beyne milel Ar relsi profes ım. Bunun zuu T j k hafri- iairdi. Bu komünikasyonu ya- F zamanda Bükreşe götür- müş olduğum vesiksları ve bu meyan- | da Alac Jan altın ve bronz eşyayı da bi verdim. Diğer taraftan yrini irae eden dokü- manlı resimleri de projeksiyonla gös- tererek bunları da birer birer ve şifa- hen izah ettim. Bu toplantıda gerek vazife itibarile nır bulunan âza, g€- .kerelerini takib için ş bulunan kalabalık bir samiin kütlesi büyük bir alâka ile etrafıma toplandılar ve izahatımı samimi bir dikkatle dinlediler, Bunun üzerine orada bulunan profesör Pitard Türki- yedeki arkeolojik hafriyatın neticeleri arkeoloji ilmi bakımından ne kadar kıymetli ve ehemmiyetli olduğunu ve bunların Ön Asya ve Avrupa medeni- yetini aydınlatacak mahiyette vesika- lar bulunduğunu söyledikten sonr: «Türk Tarih Kurumunun bu faali | teksif etmesini kongrenin temenni ha- linde katar altına almasına dair bir takrir verilmesini» teklif etti, Bu teklif ittifakla kabul ve hazır- lanan takrir kongreye takdim olundu. Kongrenin kapanma toplantısında okunan bu takrir it kabul edildi. Daha e seksiyon tarafından verilen diğer bir takrir hayli müzakere ve münakaşa- | dan sonra heyeti umumiyece reddedil- | mişti. Ayni günde arkadaşım Hasan Re- şid Tengut lengüistik seksiyonunda «Güneş Dil; teorisinin preistuvarla alâ- kasım izah eden komünikasyonunu muvaffakıyetle yapmış ve bu komü- nikasyon alkışlarla takdir olunmus- tur. Bu münâsebetle Hasan Reşit Tan- gut kendisine ayni mevzu üzerinde bir profesörün sorduğu suallere mu- | vaffakıyetli ve kanaatbahş cevablar | hafriyatın Akşam Serkimiliterde kongre Âzası- na Romanya Maarif nezareti namına verilen ziyafet esnasında son nutuk- lar irad edilirken profesör Pitard ayağa | kalkarak #İki sene sonra toplanması müukarrer olan bu kongrenin, Türk de- legasyonu tarafından vukubularn tek- Mf üzerine Türkiyede içtima edece- | ğini âzaya tebşir etti. Bundan bü- | Tefrika No. 39 | Mektep arkadaşları Ve hemen yanına gelen şüvesterle | almanca konuşmağa başladı. | Hastalığı sırasında Cevvaleyi her | akşam ziyaret eden Süheylâ haklı bir | endişe ile onun biran evvel iyi olması- nı bekliyordu. Hastaneye gittiği gü- nün akşamı erkence geldi. Merak ve heyecan içinde gözleri parlıyordu. Cevvale arkadaşının bu taşkınlıkla- rıni o kadar iyi anlamıştı ki daha içe- ri girer girmez müjdeledi: — Gözün aydın Süheylâ. Haberler çok nefis. — Nasıl? İ — Müjdemi isterim, O sabırsızlarıyordu. — Söyle Allah aşkına, oldu? Cevvale o gün doktor Naci ile ko- nuştuklarını, doktorun cümleleri, ke- Mmeleri, hattâ vaziyetlerile anlattı ve güve et ne var, ne ur bir adamdır. Fakat se- ninle çok meşgul oldu. Ehemmiyet vermediği bir hasta hakkında bu ka- dar tafsilât aramaz. Zaten o gün mer- Bürhan Cahid diven başına kadar gelişinden belli olmuştu. Süheylâ tereddüd ediyordu: - O gelişin benden ziyade senin için olmadığı ne malüm. | Bir kaç gün evvel olsaydı belki fakat ben ona evlenmek fikrinde ol madığımı söyledikten sonra eski va- ziyeti değişti. Şimdi tam arkadaş ol- duk. Bu sudan cevaplar Süheylâyı haklı olarak tatmin etmiyordu. İstiyordu ki doktor Nacinin kendisile alâkadar olduğunu ispat edecek misaller, delii- ler çoğalsın. Fakat başka ne söylenebilirdi. Cevvale onun beklediği kuvvetli, kandırıcı izahatı verebitmek için dil dökmekten usanmadı. Doktor Nacinin ğini, balâğalı k 8 Bu bahsi di söyletmek ister yordu: — Lâtife ediyorsun Cevvale, dok- | | onu daha çok | ylâ ısrar edi- | yük bir memnuniyet duyan davetli- ler «Yaşa Türkiyel> seslerile 'Türk de- selâmladılar;. Bunun Romanyada gördüğümüz misafirperverlikten si- e bahsederek ve kongrenin ilim kongresinin sının Türk âlimleri tarafından büyük meserretle karşıla» nacağıni bildirmekle bahtiyar oldu- gumu söyledim. P : tirak edemedik. Çün- anacak olan Türk ta- apmağa mecbur ol- feler biran evvel İstan- bula memizi istilzam ediyordu. Bu seble kongredeki resmi vazifemiz biter bitmez buradan gönderilmiş olan tayyareye binerek arkadaşlarım» la berâber iki saat bir çeyrek zârfnda Bükreşten İstanbula geldik. Kongreyi tertibe memur olani he- yetteki Rumen aza ile diğer milletlere mensup kıymetli zevat Türk delegas- yonu ile yakından alâkadar olmuş lardır. Bundan dolayı kedilerine - gâ- zetenizin sütunlarında alenen teşek- kür etmeği kendime bir borç bilirim.» | Profesör Afetin açış nutku Kongrenin cereyanı hakkında su- allerimize cevüb vermek nezaketinde bulunan Bayan Âfet, kongrenin açı- merasiminde diğer milletler dele- yor şeflerinin irad ettiği nutuklar|, meyanında kendisinin de irad ettiği Fransızca nutku bize vermek lütfun- da bulundular, Nutkun tarafımızdan yapılan tercümesi şudur; « — Bay Başkan, bayanlar ve bay- lar! Sinesinde ilmin bu kadar anlı mümeşsillerini birleştirmiş olan bu kongrenin mesaisine büyük bir alâks İle iştirak etmiş bulunuyoruz. Bu top- lantıda temsil ettiğimiz Türkiye Cum- huriyeti her vasıta ile, her yoldan geçmişi aramak yolundadır. Orada, "Türkiye Cumhuriyetinde, arkeolo antrepolojik etüdler durmadan pılmaktadır. Nura susamış nasyonalist 'Türkiye, geçmişi üzerine düşkün bulunuyor, hararetle. O, yorulmak nedir bilmeksizin, en derin tedkik ve tahkiklere girişerek ilme nafiz yardımını yapmak istiyor. Uzun mazi, beşeriyetin ardından bı- raktığı bu ırkların .ve kültürlerin bir- birine karışması, ki bunlar bir dere- ceye kadar sizlerin burada mümes- silleri bulunduğunuz ilim tarafından aydınlatılmaktadır, Beşeriyetin o bu- günkü ve yarınki nesillerine onların akrabalıklarını anlatan en iyi bir an- layış medarı değil midir? Beşeriyetin ya- Mısır kralının İzdiva Bayan Safinaz uzun boylu, ince bir kızdır Mısır kralının nişanlısı bayan Safi. naz Zülfikarın halası, bir kaç sene eY- vel mühendis ve müteahhid Süha Tay- Jan ile evlenmişti. Modada vapur iske- lesi civarında oturan bay ve bayan Taylan geçende küçük çocuklarile bir- likte Fransaya gitmişlerdi, Journal gazetesinin bir muhar Pariste bayan Taylan ile görüşmüş tür. Bayan Taylan demiştir ki: — Kral Faruğun nişanlısını tarif etmemi İst z. Kardeşimin kızı imi boy- » Göz- leri siyah ve ımânalıdı. » Kirpikleri uzundur. Safinaz kralın hemşirelerile tanış- mıştı, Bir çok defalar saraya giderek tenis ve pingpong oynamıştır. Karde- şimin kızı, o zümanlar velinhd olan kral nazarı dikkatini celbetmişti Geçen sene kral ailesi Avrupaya seya- hate çıktıkları zar Safir le beraber resmen bu seyâhate davet edilmiştir. İzdivacın ne zaman Olâtağını bilmi- yorum. “Yalnız şunu söyliyeyim ki genç ve sporcu Kralların seven Misirs dar, kralın Misırli bir kızla evlerimek kararından çok memnun olmuşlardır. Safinaz arapçadan başka ingilizce ko- nuşur ve iyi fransızca bilir, Ünitürk dün biraz canlandı Son günlerde düşük fiatler üzerin- den muamele gören 'Türk borcu tah- villeri dün biraz canlanmıştır. Dün Ünitürk 14,80 liradan alıcı bulmuştur. Fiat farkı 15 - 20 kuruş kadardır. Şim- dilik hemen hemen yalnız birinci Türk borcu tahvili üzerine muamele olmak- tadır. geçmişi ve onun alınacak ilhamlarla hal ve gelecek için alınmış bulunan fi- kirler bugünkü insanlık - birliği için yeni bir haz yaratmıyor mu?- Ayrıca mes'uduz. Türkiyenin dostu bulunan bu memlekette bulunmaktan mes'u- duz, Sa Majeste Romanya Kralınm yüksek himayesi altında ar ve ilmin takdire değer hamleler aldığı memle- kette bulunmaktan. Hitab ediyorum dostlarımız. Ru menlere ve profesör Minoviç'e ki,o bir çok hayır ve kültür müesseseleri» nin kurucusu olmuştur. Ona en duy- gulu teşekkürlerimi sunarım; çünkü bizim hakkımızda dikkat ve alâkala- rını ibzal etmiştir. Bu kongre üzerimize aldığımız va- zifelerde, bayanlar, baylar, onun ve ona iştirak eden her üyenin tam mu- vafigk olmasını dilerim.» ... Bu nutku bütün kongre heyeti ve dinleyicileri tarafından çok alkışlan- mış ve gerek üyeleri ve gerek samiini Türk delegasyonuna osındırmış ve yaklaştırmıştır. Rumen gazetelerinin de yazdıklarından anladığımıza göre 'Türk delegasyonuna sempati büyük olmuştur. 8 Eylül KADIN KÖŞESİ Zarif bir bluz Lâcivert krep satenden bir çok de- kuplarla süslenmiş blüz. Kollar ne kısa, ne uzundur, Eteği lâcivert dra- İnhisarlar idaresi hurda incir alıyor 4 İzmir (Akşam) — İnhisarlar , idaresi, Aydın, Ödemiş ve Selçuk in- cir mıntakalarından hurda incir sâ- tın almağa başlamıştır. j Bu sene incir mahsulü küçük ok duğundan mühim bir kısmının hur da fiatine satılacağı söyleniyor. Bu nevi incirlerin İzmir piyasasına ge tirildiği takdirde satılmıyarak mü him bir stok teşkil etmesinden, bü- nun da incir flatleri üzerinde mü- essir olmasından endişe edilmekte idi. İnhisarlar idaresinin, İncir mınta- kalarından hurda incir mübayaasına başlaması, memnuniyetle karşılan» muştar, Tuzun satış fiatleri yeniden kararlaştırıldı Ankara 7 (Akşam) — İnhisarlaf umum müdürlüğü yeni tuz kanununâ göre memleketi; Karadeniz, Adalar ve Akdeniz (İzmir ve Foça hariç) ve İs- tanbul Marmara olmak üzere üç mın- takaya ayırmış ve her mıntakadaki İnhisarlar ambarlarındaki tuz satış fiatlerini tesbit etmiştir. Kabul ve tesbit edilen fiatlere göre Karadeniz mıntakasındaki ambarlar- da tuzun kilosu 3,63, Adalar ve Akde- niz mıntakasındaki ambarlarda 3,60 İstanbul ve Marmarâ muntakasi ambarlarında da tuzun kilosu 3,43 kuruştan satılacaktır. Yalnız bu sene için 42 kuruş olan yüzlük ve 25 kuruş olan ellilik çuval- lar bedeli hariç olmak üzere tuzun ki- losu yeni mıntaka fiatleri üzerinden satılacaktır, tor günde Kimbilir kaç kadın hasta muayene ediyor, ne güzeller, ne kizlar görüyor. Bunların hiç birile alâkadar olmadı da behi mi bekledi. — Pek tabii değil mi? Gönül mese- lesi... Doktor Nacinin senin hakkında ne düşündüğünü bilmiyorum. Fakat senin bahsini açan odur. Sonra ben senin hakkında bilhassa kısa cevaplar verdiğim halde o mütemadiyen bahsi genişletmek istedi. En mühim hasta vakalarında ağzından santimle lâkır- dı çıkan doktor Nacinin bu gevezeli- ğinde elbet bir mâna olacak! Süheylinm sevinçten gözlerinin içi gülüyor. Tatlı bir musiki dinler gibi kendinden geçiyordu. Arkadaşının zâyıf taraflarını pek iyi bilen Cevvale ayni fikirleri evirip çevirerek tekrar ediyor ve doktor Na- | cinin hiç bir şey ifade etmiyen sözle- rinden ve hareketlerinden mâna çi- karmak için her kelime üzerinde du- | Tuyordu Önce bu sözleri mübalâğa, lâtife di- ye karşılıyan Süheylâ biraz da kendi telkini ile o kadar değişmişti ki geç Yakit çıkarken âdeta bir rüyadan uya- nır gibi içini çekti! Gizlik AR İMA ner gibi fıkırdadı: — Aman sen del Cevvale odasına çıkarken mırıldan- — Zavallı... çok iyi, Ve soyunurken aynanın karşısında vücudünü bir zaman seyretti. Kendi gözlerinin içine baktı. Duduğını bük- tü: — Erkekleri dillendirmek hiç te güç değil, Yeter ki onlara karşı kadınlığı" nı bilmeli! Ve Süheylânın hallerini hatırlıya- rak uzun uzun güldü. ... İki hafta geçmemişti ki bir akşam eve geç dönen Cevvale kapının önün- de Süheylâ ile karşılaştı. Genç kız sokakta olduklarını da unutarak Cevvyalenin boynuna atıldı; — Tebrik et beni Cevvale, dedi. Bu- gün söz kesildi. Pazartesi günü nişan- lanıyoruz. Bu hayatını aramazsan Yüzünden gözünden öpen süheylâ onun bir şey söylemesine fırsat ver. meden kolundan tutup içeri sürükle- di: « Gir de anlatayım, Kız çılgın gibiydi. Cevvale evlenme çağına gelen bağı genç kızların bekâr kalmaktan hasta- Jandıklarını, ruhi ve adali sarsıntılar içinde ıztrap çektiklerini bir yerde okumuştu. Muhakkak ki Süheylâ da ayni hastalığı geçiriyordu ve çok şii“ kür ki buhranın en çetin devrinde Sü- heylâ için bir sükünet imkânı çıkmış- tı. Çok defa fena tesadüflerle uzun za man bekâr kalmış kızlarda bu hâdise- ler tedavisi güç biter hastalıklara s8» bep oluyordu. Hattâ asabiyecilerin müşahedelerine göre bu yüzden çıldır ran ve ölünciye kadar hastanelerde kalan kız ve kadınlar da vardır. Öyle görünüyordu ki Cevvalenin bü: tün menfi telkinlerine rağmen Sü“ heylâ ruhunun, uzviyetinin ve grizi hararetinin mukavemet edilmez ihti- 1âç ve iltihapları İle cinsi temayülleri- ne mağlüp olmuştu. Şu anda genç kızın bakışı ve sö8 söyleyişi bile değişmişti. Durgun, bu- Tutlu gözleri şimşeklenmişti. Kelim&- ler dudaklarından havaya atılmış bir avuç allı morlu konfeti gibi biribirine karışarak saçılıyordu. Belliydi ki O yirmi iki yıllık ömründe bugünü bek- Jemişti. İçeri girdikleri zaman artık şuuru iraz avdet etmişti. Muhakemesi işle” meğe başlamıştı. Cevvalenin sakin v8 ağır hareketleri karşısında kendini toparlıyan genç kız şindi tafsilât ve riyordu: /Arkası var)